Türkçe - İngilizce
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Eşanlam
Hakkımızda
Araçlar
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Eşanlam
Araçlar
Hakkımızda
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
EN-TR
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce
Fransızca - İngilizce
Almanca - İngilizce
Geçmiş
iki şey
"iki şey"
teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 2 sonuç
Kategori
Türkçe
İngilizce
Common Usage
1
Yaygın Kullanım
iki şey
twosome
i.
Slang
2
Argo
iki şey
gruesome-twosome
i.
"iki şey"
teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 235 sonuç
Kategori
Türkçe
İngilizce
General
1
Genel
birbirine zıt iki şey
antipodes
i.
2
Genel
iki parçadan oluşan şey
pair
i.
3
Genel
bağlantı (iki şey arasındaki)
connecting link
i.
4
Genel
birbirine tıpatıp benzeyen iki şey
tweedledum and tweedlelee
i.
5
Genel
günde iki kez yapılan şey
two-a-day
i.
6
Genel
aynı anda iki kriteri sağlayan şey
twofer
i.
7
Genel
iki ihtiyacı birden karşılayan şey
twofer
i.
8
Genel
iki şey arasındaki keskin veya önemli ayrım noktası
great divide
i.
9
Genel
iki rakamıyla tanımlanan şey
deuce
i.
10
Genel
ayda iki kez gerçekleşen şey
semimonthly
i.
11
Genel
ayda iki kez meydana gelen şey
semimonthly
i.
12
Genel
iki şey arasında gidip gelmek
hover
f.
13
Genel
bağ kurmak (iki şey arasında)
connect with
f.
14
Genel
iki şey birbirini tutmak
check out with
f.
15
Genel
boy ölçüşmek (iki şey)
pit one against another
f.
16
Genel
birbiriyle yarışmak (iki şey)
pit one against another
f.
17
Genel
arasında ilişki kurmak (iki şey/sonuç/rakam)
correlate
f.
18
Genel
iki şey arasındaki farkı belirtmek
draw a distinction
f.
19
Genel
(bir şeyler hakkında) bir iki şey bilmek
know a thing or two (about something)
f.
20
Genel
(iki şey arasına) tampon koymak
buffer
f.
21
Genel
(iki şey arasına) paralel çizmek
parallelize
f.
22
Genel
(iki şey arasında) benzerlik noktası yaratmak
parallelize
f.
23
Genel
(iki şey arasına) paralel çizmek
parallelise
f.
24
Genel
(iki şey arasında) benzerlik noktası yaratmak
parallelise
f.
25
Genel
iki aynı şey arasına yerleşmiş
intermediate
s.
26
Genel
iki şey arasında olan
intermedial
s.
27
Genel
iki şey arasında sıkışmış halde
bodkin [uk]
zf.
28
Genel
benzer iki şey
two peas in a pod
expr.
Phrasals
29
Öbek Fiiller
(bir şeyle başka bir şey/iki şey) arasına düşmek
fall between (two things)
f.
30
Öbek Fiiller
(bir şeyle başka bir şey/iki şey) arasına düşmek
fall between (something and something else)
f.
31
Öbek Fiiller
(bir kişi veya şeyle başka bir kişi veya şey/iki kişi veya şey) arasına girmek/sızmak
get between
f.
32
Öbek Fiiller
(bir kişi veya şeyle başka bir kişi veya şey/iki kişi veya şey) arasına girmek/sızmak
get between (someone or something and someone or something else)
f.
33
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında havada/asılı kalmak
hover between (something) and (something else)
f.
34
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında kararsız olmak
hover between (something) and (something else)
f.
35
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) kararsız kalmak
hover between (something) and (something else)
f.
36
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) bocalamak
hover between (something) and (something else)
f.
37
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) tereddüt etmek
hover between (something) and (something else)
f.
38
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) tereddütte kalmak
hover between (something) and (something else)
f.
39
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) duraksamak
hover between (something) and (something else)
f.
40
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikircikte kalmak
hover between (something) and (something else)
f.
41
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikircikli olmak
hover between (something) and (something else)
f.
42
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikilemde kalmak
hover between (something) and (something else)
f.
43
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) gidip gelmek
hover between (something) and (something else)
f.
44
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) karar verememek
hover between (something) and (something else)
f.
45
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasındaki kararı havada/askıda bırakmak
hover between (something) and (something else)
f.
46
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasındaki karar havada/askıda kalmak
hover between (something) and (something else)
f.
47
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında havada/asılı kalmak
hover between something (and something else)
f.
48
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında kararsız olmak
hover between something (and something else)
f.
49
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) kararsız kalmak
hover between something (and something else)
f.
50
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) bocalamak
hover between something (and something else)
f.
51
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) tereddüt etmek
hover between something (and something else)
f.
52
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) tereddütte kalmak
hover between something (and something else)
f.
53
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) duraksamak
hover between something (and something else)
f.
54
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikircikte kalmak
hover between something (and something else)
f.
55
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikircikli olmak
hover between something (and something else)
f.
56
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikilemde kalmak
hover between something (and something else)
f.
57
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) gidip gelmek
hover between something (and something else)
f.
58
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) karar verememek
hover between something (and something else)
f.
59
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasındaki kararı havada/askıda bırakmak
hover between something (and something else)
f.
60
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasındaki karar havada/askıda kalmak
hover between something (and something else)
f.
61
Öbek Fiiller
iki zıt kişi veya şey arasında karar vermek
judge between (someone or something and someone or something else)
f.
62
Öbek Fiiller
iki zıt kişi veya şey arasında seçim yapmak
judge between (someone or something and someone or something else)
f.
63
Öbek Fiiller
(iki veya daha çok kişi veya şey) arasında yavaş yavaş yürümek
step between (someone or something)
f.
64
Öbek Fiiller
(iki veya daha çok kişi veya şey) usulca yürümek
step between (someone or something)
f.
65
Öbek Fiiller
(iki veya daha çok kişi veya şey) dikkatlice yürümek
step between (someone or something)
f.
66
Öbek Fiiller
(iki veya daha çok kişi veya şey) adımlarını dikkatle atmak
step between (someone or something)
f.
67
Öbek Fiiller
(iki veya daha çok kişi veya şey) parmaklarının ucuna basmak
step between (someone or something)
f.
68
Öbek Fiiller
(iki kişi veya şey) arasına girmek/adım atmak
step between (someone or something)
f.
69
Öbek Fiiller
(iki kişi veya şey) arasına girmek/adım atmak
step between (someone or something and someone or something else)
f.
70
Öbek Fiiller
iki şey arasında kalmak (karar verememek)
oscillate between someone and someone
f.
71
Öbek Fiiller
iki şey arasındaki farkı (söyleye)bilmek
know something from something
f.
72
Öbek Fiiller
iki şey yerine geçmek
double up
f.
73
Öbek Fiiller
iki yer/şey arasında araçla seyahat etmek
drive between
f.
74
Öbek Fiiller
iki yer/şey arasında araçla ulaşım sağlamak
drive between
f.
75
Öbek Fiiller
iki yer/şey arasında araçla gidip gelmek
drive between
f.
76
Öbek Fiiller
iki yer/şey arasında araçla gitmek
drive between
f.
77
Öbek Fiiller
iki yer/şey arasında araçla ulaşım sağlamak
drive between
f.
78
Öbek Fiiller
iki yer/şey arasında araçla seyahat etmek
drive between
f.
79
Öbek Fiiller
iki yer/şey arasında araçla gidip gelmek
drive between
f.
80
Öbek Fiiller
iki şey arasında asılı kalmak
hover between (something) and (something else)
f.
81
Öbek Fiiller
(iki şey arasında) gidip gelmek
hover between (something) and (something else)
f.
82
Öbek Fiiller
(iki şey arasında) kararsız kalmak/karar verememek
hover between (something) and (something else)
f.
83
Öbek Fiiller
iki şey arasında asılı kalmak
hover between something (and something else)
f.
84
Öbek Fiiller
(iki şey arasında) gidip gelmek
hover between something (and something else)
f.
85
Öbek Fiiller
(iki şey arasında) kararsız kalmak/karar verememek
hover between something (and something else)
f.
86
Öbek Fiiller
(iki veya bir kaç şey/kişi) arasında seçim yapmak
judge between (someone or something) (and someone or something else)
f.
87
Öbek Fiiller
(iki veya bir kaç şey/kişi) arasında seçim yapmak
judge between (someone or something and someone or something else)
f.
88
Öbek Fiiller
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölünmek
split between (two or more people or things)
f.
89
Öbek Fiiller
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında kararsız kalmak
split between (two or more people or things)
f.
90
Öbek Fiiller
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında kalmak
split between (two or more people or things)
f.
91
Öbek Fiiller
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölüştürmek
split between (two or more people or things)
f.
92
Öbek Fiiller
bir şeyi (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölüştürmek/paylaştırmak
split between (two or more people or things)
f.
93
Öbek Fiiller
bir şeyi (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında pay etmek
split between (two or more people or things)
f.
94
Öbek Fiiller
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında yer işgal etmek
split between (two or more people or things)
f.
95
Öbek Fiiller
(iki kişi/iki şey) arasında kararsız kalmak
vacillate between (one person or thing) and (another)
f.
96
Öbek Fiiller
(iki kişi/iki şey) arasında karar verememek
vacillate between (one person or thing) and (another)
f.
97
Öbek Fiiller
(iki kişi/iki şey) arasında kalmak
vacillate between (one person or thing) and (another)
f.
98
Öbek Fiiller
iki büklüm edip (bir şey) haline sokmak
twist into (something)
f.
99
Öbek Fiiller
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi birleştirmek
splice together
f.
100
Öbek Fiiller
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi birbirine eklemek
splice together
f.
101
Öbek Fiiller
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi bir araya getirmek
splice together
f.
102
Öbek Fiiller
iki şeyi bir araya getirerek daha iyi bir şey yaratmak/üretmek
marry up
f.
103
Öbek Fiiller
(iki kişi veya şey) arasından seçmek
choose between (two people or things)
f.
104
Öbek Fiiller
(iki kişi veya şey) arasından seçim yapmak
choose between (two people or things)
f.
105
Öbek Fiiller
(iki kişi/şey) arasında bir seçim yapmak
decide between (someone or something)
f.
106
Öbek Fiiller
(iki kişi/şey) arasında bir karar vermek
decide between (someone or something)
f.
107
Öbek Fiiller
(birine bir şey hakkında) iki çift laf etmek
exchange words (with somebody) (about something) [uk]
f.
108
Öbek Fiiller
(birine bir şey hakkında) iki çift laf etmek
have words (with somebody) (about something) [uk]
f.
109
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında duraksamak
hover between (something) and (something else)
f.
110
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında ikircikte kalmak
hover between (something) and (something else)
f.
111
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında ikilemde kalmak
hover between (something) and (something else)
f.
112
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında kararsız kalmak
hover between (something) and (something else)
f.
113
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında tereddütte kalmak
hover between (something) and (something else)
f.
114
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında tereddüt etmek
hover between (something) and (something else)
f.
115
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında bocalamak
hover between (something) and (something else)
f.
116
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında gidip gelmek
hover between (something) and (something else)
f.
117
Öbek Fiiller
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında karar verememek
hover between (something) and (something else)
f.
118
Öbek Fiiller
(iki yer/iki şey) arasında sürekli göç etmek
migrate between (some place or something) and (some place or something else)
f.
119
Öbek Fiiller
(iki kişi veya şey) arasında kalmak (karar verememek)
oscillate between (two people or things)
f.
120
Öbek Fiiller
(iki kişi veya şey) arasında kararsız kalmak
oscillate between (two people or things)
f.
121
Öbek Fiiller
(iki kişi veya şey) arasında gidip gelmek
oscillate between (two people or things)
f.
122
Öbek Fiiller
(iki veya daha fazla şey) arasında gidip gelmek
vary between (something)
f.
123
Öbek Fiiller
(iki kişi/şey) arasına sıkışmak
wedge between (someone or something)
f.
124
Öbek Fiiller
(iki kişi/şey) arasında sıkışıp kalmak
wedge between (someone or something)
f.
125
Öbek Fiiller
(iki kişi/şey) arasına sıkıştırmak
wedge between (someone or something)
f.
126
Öbek Fiiller
iki kişi/şey arasına sıkışmak
wedge between people or things
f.
127
Öbek Fiiller
iki kişi/şey arasında sıkışıp kalmak
wedge between people or things
f.
128
Öbek Fiiller
iki kişi/şey arasına sıkıştırmak
wedge between people or things
f.
Proverb
129
Atasözü
iki kişi bir şey için kavga ederken/çekişirken üçüncü kişi o şeyi alır gider
while two dogs are fighting for bone, a third one runs away with it
130
Atasözü
iki şey aynı anda yapılamaz
you can't dance at two weddings at the same time
131
Atasözü
iki şey aynı anda yapılamaz
you can't sit in two chairs at the same time
132
Atasözü
iki şey aynı anda yapılamaz
you can't sit in two chairs with one butt
Colloquial
133
Konuşma Dili
bilindik iki kategori veya tür arasında sayılan kişi veya şey
tweener
i.
134
Konuşma Dili
tek başına iki tane avantaja sahip olan şey
twofer
i.
135
Konuşma Dili
birbirinden faklı gibi görünen ama bağlantılı iki şey olmak
be opposite sides of the same coin
f.
136
Konuşma Dili
bir iki (kişi/şey)
a couple of (people or things)
s.
137
Konuşma Dili
(bir şey yaparsam) iki olsun
I'll be damned if I (do something)
expr.
Idioms
138
Deyim
bir iki şey
a thing or two
i.
139
Deyim
birbirine tıpatıp benzeyen iki şey
tweedledum and tweedledee
i.
140
Deyim
taban tabana zıt iki şey
apples and oranges
i.
141
Deyim
iki şey arasındaki ince çizgi
a fine line between something
i.
142
Deyim
iki tarafın da yapabileceği bir şey
a game at which two can play
i.
143
Deyim
iki tarafın da yapabileceği bir şey
a game that two can play
i.
144
Deyim
(biri/bir şey) hakkında bir iki şey
thing or two (about someone or something)
i.
145
Deyim
birbirine tıpatıp benzeyen iki şey
tweedledee and tweedledum
i.
146
Deyim
birbirinin aynı iki şey
tweedledee and tweedledum
i.
147
Deyim
(iki şey) arasında çok ince bir çizgide olmak/yürümek
tread a fine line between (something)
f.
148
Deyim
(iki şey) arasında denge kurmak
tread a fine line between (something)
f.
149
Deyim
(iki şey) arasında denge oluşturmak
tread a fine line between (something)
f.
150
Deyim
(iki şey) arasında denge sağlamak
tread a fine line between (something)
f.
151
Deyim
(iki şey) arasında çok ince bir çizgide olmak/yürümek
tread a thin line between (something)
f.
152
Deyim
(iki şey) arasında denge kurmak
tread a thin line between (something)
f.
153
Deyim
(iki şey) arasında denge oluşturmak
tread a thin line between (something)
f.
154
Deyim
(iki şey) arasında denge sağlamak
tread a thin line between (something)
f.
155
Deyim
(isterse) bir iki şey öğretebilmek
could teach (someone) a thing or two (about someone or something)
f.
156
Deyim
bir iki şey öğretmek (gerek)
could teach (someone) a thing or two (about someone or something)
f.
157
Deyim
(isterse) bir iki şey söyleyebilmek
could tell (someone) a thing or two (about someone or something)
f.
158
Deyim
bir iki şey öğretmek (gerek)
could tell (someone) a thing or two (about someone or something)
f.
159
Deyim
bir iki şey söyleyebilmek
tell (someone) a thing or two (about someone or something)
f.
160
Deyim
bir iki şey söylemek
tell (someone) a thing or two (about someone or something)
f.
161
Deyim
bir iki şey öğretmek
tell (someone) a thing or two (about someone or something)
f.
162
Deyim
bir iki şey öğretebilmek
can/could teach/tell somebody a thing or two (about somebody/something)
f.
163
Deyim
bir iki şey söyleyebilmek
can/could teach/tell somebody a thing or two (about somebody/something)
f.
164
Deyim
bir iki şey öğretmek
could teach (someone) a thing or two (about someone or something)
f.
165
Deyim
bir iki şey öğretmek
can teach somebody a thing or two (about somebody/something)
f.
166
Deyim
bir iki şey öğretmek
can tell somebody a thing or two (about somebody/something)
f.
167
Deyim
bir iki şey öğretmek
could tell somebody a thing or two (about somebody/something)
f.
168
Deyim
(biri veya bir şey hakkında) bir iki şey öğrenmek
find out a thing or two (about someone or something)
f.
169
Deyim
(bir şey veya biri hakkında birine) bir iki şey anlatmak
tell (someone) a thing or two (about someone or something)
f.
170
Deyim
(birine) bir iki şey anlatmak
tell someone a thing or two
f.
171
Deyim
(birine) bir iki şey anlatmak
teach someone a thing or two
f.
172
Deyim
iki şey arasına çizgi çizmek
draw a line between
f.
173
Deyim
(birisi veya bir şey hakkında birisine) bir iki şey öğretmek
could teach (someone) a thing or two (about someone or something)
f.
174
Deyim
(birisi veya bir şey hakkında birisine) bir iki şey öğretmek
could tell (someone) a thing or two (about someone or something)
f.
175
Deyim
(birisi veya bir şey hakkında birisine) bir iki şey öğretmek
tell (someone) a thing or two (about someone or something)
f.
176
Deyim
(iki veya daha fazla kişi/şey arasında) bağlantı kurmak
join (up) the dots
f.
177
Deyim
bir iki şey öğrenmek
find out a thing or two
f.
178
Deyim
(iki şey) arasında ince bir çizgide gidip gelmek
tread a fine line between (something)
f.
179
Deyim
(iki şey) arasında denge kurmak
tread a fine line between (something)
f.
180
Deyim
iki zıt şey arasında gidip gelmek
sway to and fro
f.
181
Deyim
iki şey arasında kararsız kalmak
sway to and fro
f.
182
Deyim
birbirine çok yakın iki şey olmak
be different sides of the same coin
f.
183
Deyim
farklı görünen fakat aslında birbiriyle ilişkili iki şey olmak
be different sides of the same coin
f.
184
Deyim
farklı gibi görünen ama aslında birbirine çok yakın iki şey olmak
be two sides of the same coin
f.
185
Deyim
birine bir iki şey öğretebilmek
can/could teach/tell somebody a thing or two
f.
186
Deyim
birine bir iki şey söyleyebilmek
can/could teach/tell somebody a thing or two
f.
187
Deyim
birine bir iki şey öğretmek
could tell someone a thing or two
f.
188
Deyim
birine bir iki şey söyleyebilmek
could tell someone a thing or two
f.
189
Deyim
birine bir iki şey öğretmek
could teach someone a thing or two
f.
190
Deyim
birine bir iki şey söyleyebilmek
could teach someone a thing or two
f.
191
Deyim
(bir şey) olarak iki işi/görevi aynı anda yapmak
do double duty as (something)
f.
192
Deyim
(bir şey) olarak iki işi/görevi eş zamanlı olarak yürütmek
do double duty as (something)
f.
193
Deyim
(bir şey) olarak iki işi/görevi birden yapmak
do double duty as (something)
f.
194
Deyim
(bir şey) olarak iki şekilde hizmet vermek
do double duty as (something)
f.
195
Deyim
(iki şey) arasına çizgi çizmek
draw a line between (two things)
f.
196
Deyim
(iki şey) arasına sınır koymak/çizmek
draw a line between (two things)
f.
197
Deyim
iki kişi/şey arasında ayrım yapmak
make fish of one and fowl of another
f.
198
Deyim
iki kişi/şey arasında ayrım yapmak
make fish of one and fowl of the other
f.
199
Deyim
(birine bir şey hakkında) iki çift laf etmek
have a word (with somebody) (about something)
f.
200
Deyim
(birine bir şey hakkında) iki çift laf etmek
have/exchange words (with somebody) (about something) [uk]
f.
201
Deyim
bir iki şey öğrenmek
learn a thing or two
f.
202
Deyim
bir iki şey söylemek
tell a thing or two
f.
203
Deyim
birine bir iki şey anlatmak
tell (or teach) someone a thing or two
f.
204
Deyim
birine bir iki şey söylemek
tell (or teach) someone a thing or two
f.
205
Deyim
bir şeyi/bir şey yapmayı iki kez düşünmek
think twice about something/about doing something
f.
206
Deyim
(iki kişi/şey) arasında kalmış
torn between (people or things)
s.
207
Deyim
(iki kişi/şey) arasında kararsız kalmış
torn between (people or things)
s.
208
Deyim
(iki kişi/şey) arasında ikilemde kalmış
torn between (people or things)
s.
209
Deyim
iki zıt şey arasında
between hawk and buzzard
zf.
210
Deyim
(iki şey) arasında hiçbir fark yok
there is no daylight between (two things)
expr.
211
Deyim
(iki şey) aralarından ışık sızmayacak kadar birbirine yakın
there is no daylight between (two things)
expr.
212
Deyim
(iki şey) birbirine geçmiş durumda
there is no daylight between (two things)
expr.
213
Deyim
(iki şey) arasında gidip gelen
on the borderline
expr.
214
Deyim
(iki şey) arasında kalmış
on the borderline
expr.
215
Deyim
(iki şey) arasında bir yerde
on the borderline
expr.
216
Deyim
iki şey arasında
on the cusp
expr.
217
Deyim
bu iki tarafın da yapabileceği bir şey
that's a game that two can play
expr.
218
Deyim
(iki kişi/şey) arasında bir fark yok
there's nothing to choose between (two people or things)
expr.
219
Deyim
(iki kişi/şey) birbirinin aynısı
there's nothing to choose between (two people or things)
expr.
220
Deyim
(iki kişi/şey) birbirine denk
there's nothing to choose between (two people or things)
expr.
Formal
221
Resmi
yüce ve sıradan iki şey gülünç bir şekilde yan yana gelerek
bathetically
zf.
Speaking
222
Konuşma
bir iki şey halletmem gerekiyor
I have to take care of a few things
expr.
223
Konuşma
bir şey söylemeden önce iki kez düşün
think twice before saying anything
expr.
Trade/Economic
224
Ticaret/Ekonomi
iki şey arasında ilişki kurmak
associate
f.
Law
225
Hukuk
iki şey arasında seçimlik hakkını kullanmak suretiyle diğerinden vazgeçme
waiver by election
i.
Technical
226
Teknik
iki şey arasındaki mesafe
interval
i.
227
Teknik
iki şey arasına bir şey sokmak
interpolate
f.
Medical
228
Medikal
iki şey arasında beklenen oranın kaybolmuş olması hali
disproportion
i.
229
Medikal
iki şey arasında bulunan
intermediate
s.
Math
230
Matematik
iki puan kazandıran şey
twoer [dialect]
i.
231
Matematik
iki puan değerindeki bir şey
twoer [dialect]
i.
Logic
232
Mantık
(ilişki, ifade, işlem) bir alandaki iki şey için geçerli olan
binary
s.
Linguistics
233
Dilbilim
özünde alakasız iki şey arasında (ahlaki veya didaktik amaçlı) kurulan ilişki
parabola
i.
Theatre
234
Tiyatro
günde iki kez sahnelenen şey
two-a-day
i.
Latin
235
Latince
belirli iki gruptan birinde sınıflandırılamayan farklı özellikteki şey
tertium quid
i.
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of iki şey
×
Terim Seçenekleri
Çeviri Öner / Düzelt
Fransızca İngilizce Sözlük
İspanyolca İngilizce Sözlük
Almanca İngilizce Sözlük
İngilizce Eşanlam Sözlük
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy