Türkçe | İngilizce | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | hayatı tehdit eden | life-threatening s. | ||
The patient's injuries aren't life-threatening. Hastanın yaraları hayatı tehdit etmiyor. More Sentences |
Türkçe | İngilizce | |
---|---|---|
Medical | ||
Medikal | hayatı tehdit eden hastalık | life-threatening illness i. |
Medikal | hayatı tehdit eden bakteriyel hastalık | life-threatening bacterial disease i. |
Medikal | hayatı tehdit eden yaralanma | life-threatening injury i. |
Medikal | hayatı tehdit eden karaciğer hastalığı | life-threatening liver disease i. |
Medikal | hayatı tehdit eden komplikasyon | life-threatening complication i. |
Medikal | hayatı tehdit eden alerjik reaksiyon | life-threatening allergic reaction i. |
Medikal | hayatı tehdit eden klinik bir komplikasyon/durum | a life-threatening clinical condition i. |
Medikal | hayatı tehdit eden klinik komplikasyon | life-threatening clinical complication i. |
Modern Slang | ||
Modern Argo | hayatı tehdit eden durumlar dışında ateist olan kimse | airport atheist i. |