haksızlık - Türkçe İngilizce Sözlük

haksızlık

"haksızlık" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 28 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
haksızlık injustice i.
He seems to have fallen completely between these two stools and therefore a real injustice has been done.
Kendisi tamamen göz ardı edilmiş gibi görünmektedir ve bu nedenle gerçek bir haksızlık yapılmıştır.

More Sentences
General
haksızlık injustice i.
In my view, an injustice has been done to them.
Benim görüşüme göre, onlara haksızlık yapılmıştır.

More Sentences
haksızlık wrong i.
It's wrong to trick people like that.
Bir insanı öyle kandırmak haksızlık.

More Sentences
haksızlık wrongdoing i.
Tom denies wrongdoing.
Tom haksızlığı inkar ediyor.

More Sentences
haksızlık invidiousness i.
haksızlık inequity i.
haksızlık iniquitousness i.
haksızlık gratuitousness i.
haksızlık unjustness i.
haksızlık tortuosity i.
haksızlık unfairness i.
haksızlık wrongfulness i.
haksızlık iniquity i.
haksızlık tortuousness i.
haksızlık tort i.
haksızlık unjustice i.
haksızlık unrighteousness i.
haksızlık unequity i.
haksızlık unrightfulness i.
haksızlık malicho [obsolete] i.
haksızlık mallecho i.
haksızlık malum i.
haksızlık plight [dialect] i.
Colloquial
haksızlık horse pucky [us] i.
Trade/Economic
haksızlık injury i.
Law
haksızlık civil wrong i.
haksızlık tort i.
Politics
haksızlık grievance i.

"haksızlık" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 76 sonuç

Türkçe İngilizce
General
haksızlık etmek be unfair to f.
I was unfair to Tom.
Tom'a haksızlık ettim.

More Sentences
haksızlık etmek be unfair f.
Tom is being unfair.
Tom haksızlık ediyor.

More Sentences
haksızlık etmek wrong f.
He accused us of wronging him.
Bizi ona haksızlık etmekle suçladı.

More Sentences
haksızlık eden wrongdoer i.
haksızlık eden kimse wrongdoer i.
tarafgirlikten ileri gelen haksızlık partiality i.
haksızlık etme wrongdoing i.
ağır haksızlık gross injustice i.
büyük haksızlık gross injustice i.
haksızlık karşısında öfkelenme indignation i.
haksızlık yapan kimse tort-feasor i.
büyük bir haksızlık ya hakaretten kaynaklı hiddet ultrage i.
haksızlık eden wronger i.
haksızlık eden kimse wronger i.
haksızlık eden kimse misdoer i.
haksızlık eden kimse faulter i.
haksızlık etmek hit below the belt f.
birine haksızlık etmek give someone a raw deal f.
birine haksızlık etmek do someone an injustice f.
birine haksızlık etmemek give someone his due f.
haksızlık yapmak wrongdo f.
haksızlık etmek do wrong f.
haksızlık etmek do somebody an injustice f.
haksızlık etmek victimize f.
kendine haksızlık etmek be unjust to oneself f.
kendine haksızlık etmek be unfair to oneself f.
kendine haksızlık etmek be hard on yourself f.
haksızlık etmek victimise f.
haksızlık etmek aguilt f.
haksızlık etmek wrang [scotland] f.
haksızlık etmek misbede f.
haksızlık yapmak injure f.
haksızlık yapmak injury [obsolete] f.
haksızlık edilmiş wronged s.
Phrasals
haksızlık etmek bounce around f.
(bir şeyde) haksızlık yapmak cheat at (something) f.
(bir şeyde) haksızlık yapmak cheat on (someone or something) f.
birine/bir şeye haksızlık etmek dump on someone/something f.
Proverb
haksızlık er geç ortaya çıkar/önünde sonunda cezasını bulur mills of the gods grind slowly, but they grind exceedingly fine
haksızlık er geç ortaya çıkar/önünde sonunda cezasını bulur mills of the gods grind slowly
Idioms
haksızlık yapmak treat someone as a kick in the teeth f.
haksızlık edilmek get a raw deal f.
(yolsuzluk, haksızlık) yapıldığını bilip müdahale etmemek sit back and (do something) f.
biraz/büyük haksızlık olmak be a bit steep f.
biraz/büyük haksızlık olmak be rather steep f.
biraz/büyük haksızlık olmak be a bit/rather steep f.
(birine) haksızlık olmak be hard on (one) f.
birine haksızlık olmak be hard on somebody f.
(kendine/birine) haksızlık etmek do (oneself or someone) an injustice f.
kendine haksızlık etmek do yourself an injustice f.
birine haksızlık etmek do somebody an injustice f.
birine/bir şeye haksızlık etmek dump all over someone/something f.
(birine) haksızlık yapmak give (one) the shaft f.
birine haksızlık yapmak give somebody the shaft [us] f.
birine haksızlık etmek kick somebody in the teeth f.
birine haksızlık yapmak kick someone in the teeth f.
(ama) bu haksızlık! that's a bit steep expr.
(ama) bu haksızlık! it's a bit steep! expr.
bu haksızlık it's not cricket expr.
bu haksızlık that's not cricket expr.
Speaking
bu haksızlık ama that's not fair i.
bu haksızlık! this isn't fair! expr.
bu haksızlık! no fair! expr.
bu haksızlık! that isn't fair! expr.
haksızlık ama bu that doesn't sound fair expr.
onun yaptığı haksızlık it's unfair of him expr.
kendine haksızlık ediyorsun you are being unfair to yourself expr.
Law
adli haksızlık legal injury i.
haksızlık etme malfaisance i.
Religious
(katolik kilisesi'nde) ayrıcalıklı sınıflara mensup kimseleri açıktan yapılan haksızlık veya zorbalığa karşı adli sürece başvurmadan savunması için papa tarafından atanan yargıç conservator i.
Slang
haksızlık etmek fuck over f.
haksızlık etmek frack over f.
gerçekten/büyük haksızlık so suck exclam.
British Slang
birine haksızlık etmek dump all over someone f.
haksızlık yapmak shaft f.
Modern Slang
bu haksızlık değil mi? ain't that some shit? exclam.