Türkçe - İngilizce
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Eşanlam
Cümleler
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Eşanlam
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
EN-TR
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Türkçe - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Almanca - İngilizce
Geçmiş
edebilmek
"edebilmek"
teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 1 sonuç
Kategori
Türkçe
İngilizce
General
1
Genel
edebilmek
can
f.
"edebilmek"
teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 54 sonuç
Kategori
Türkçe
İngilizce
General
1
Genel
baş edebilmek
be able to cope with
f.
2
Genel
baş edebilmek
manage successfully
f.
3
Genel
doğruyla yanlışı ayırt edebilmek
know right from wrong
f.
4
Genel
baş edebilmek
cope with
f.
5
Genel
(içki) etkilerini kontrol edebilmek
hold
f.
6
Genel
idare edebilmek
cut
f.
7
Genel
zapt edebilmek
contain
f.
Phrasals
8
Öbek Fiiller
dahil edebilmek
get in
f.
9
Öbek Fiiller
(biriyle/bir şeyle) baş edebilmek
swing with (someone or something)
f.
10
Öbek Fiiller
(biriyle/bir şeyle) rekabet edebilmek
swing with (someone or something)
f.
11
Öbek Fiiller
(biriyle/bir şeyle) mücadele edebilmek
swing with (someone or something)
f.
12
Öbek Fiiller
(biri/bir şey) olmadan devam edebilmek
go without (someone or something)
f.
13
Öbek Fiiller
(biri/bir şey) olmadan idare edebilmek
go without (someone or something)
f.
14
Öbek Fiiller
devam edebilmek/bir şey yapabilmek için (birini/bir şeyi) beklemek
wait on (someone or something)
f.
15
Öbek Fiiller
devam edebilmek/bir şey yapabilmek için (birini/bir şeyi) beklemek
wait upon (someone or something)
f.
Colloquial
16
Konuşma Dili
(birinin) söylediklerini/anlattıklarını takip edebilmek/anlamak
be with (one)
f.
Idioms
17
Deyim
bir kadın oyuncuyla flört edebilmek için sık sık tiyatroya veya canlı performanslara giden adam
stage-door johnny
i.
18
Deyim
direksiyonu tek elle de idare edebilmek için direksiyona takılan topuz
necker's knob [dated]
i.
19
Deyim
direksiyonu tek elle de idare edebilmek için direksiyona takılan topuz
necking knob [dated]
i.
20
Deyim
büyük başarı elde edebilmek
able to cut it
f.
21
Deyim
ayırt edebilmek
tell which is which
f.
22
Deyim
ayırt edebilmek
know which is which
f.
23
Deyim
idare edebilmek
be able to cut something
f.
24
Deyim
iki şeyi ayırt edebilmek
know a hawk from a handsaw
f.
25
Deyim
(bir alanda) özgürce hareket edebilmek
get the run of (some place)
f.
26
Deyim
(bir alanda) serbestçe hareket edebilmek
get the run of (some place)
f.
27
Deyim
yorulmadan yardım edebilmek
have a broad back
f.
28
Deyim
bıkmadan yardım edebilmek
have a broad back
f.
29
Deyim
başkalarından gelen sözlü saldırı ve eleştirileri göz ardı edebilmek
have a hide like a rhinoceros
f.
30
Deyim
başkalarından gelen sözlü saldırı ve eleştirileri göz ardı edebilmek
have a skin like a rhinoceros
f.
31
Deyim
tolere edebilmek
have a head for
f.
32
Deyim
tolere edebilmek
have a good head for
f.
33
Deyim
tolere edebilmek
have a strong head for
f.
34
Deyim
(birden fazla kişiyi) kafasında ayırt edebilmek
keep (two or more people) straight (in one's mind/head)
f.
35
Deyim
(birden fazla kişiyi) birbirinden ayırt edebilmek
keep (two or more people) straight (in one's mind/head)
f.
36
Deyim
kendini idare edebilmek
stand on one's own
f.
37
Deyim
kendini idare edebilmek
stand on its own
f.
38
Deyim
gördüğü zararı, engelleri, kayıpları, başarısızlıkları tolere edebilmek
take a licking and keep on ticking
f.
39
Deyim
arada bir iki laf edebilmek
able to get a word in edgewise
f.
40
Deyim
fiziksel/ruhsal sıkıntıya bir yere kadar tahammül edebilmek
able to take just so much
f.
41
Deyim
fiziksel/ruhsal sıkıntıya bir yere kadar tahammül edebilmek
able to take only so much
f.
42
Deyim
bir şeyi telaffuz edebilmek
get your tongue round something [uk]
f.
43
Deyim
bir şeyi telaffuz edebilmek
get your tongue round/around something
f.
44
Deyim
'-i iyi kontrol edebilmek/yönetebilmek
have a good command of
f.
45
Deyim
ile baş edebilmek
have a way with
f.
46
Deyim
'-i idare edebilmek
have a way with
f.
47
Deyim
biriyle/bir şeyle baş edebilmek
have a way with someone or something
f.
48
Deyim
birini/bir şeyi idare edebilmek
have a way with someone or something
f.
49
Deyim
kişileri ayırt edebilmek
keep people straight
f.
50
Deyim
kişileri birbirinden ayırt edebilmek
keep people straight
f.
51
Deyim
iki şeyi birbirinden ayırt edebilmek
know chalk from cheese
f.
Trade/Economic
52
Ticaret/Ekonomi
bir girişime hızlıca kar edebilmek için kısa vadeli yatırım yapma
carpetbagging
i.
Linguistics
53
Dilbilim
bir dilin fonemlerini yazılı kayıtlardan tespit edebilmek için gerekli en küçük birim
graph
i.
Slang
54
Argo
(bir şeyle) baş edebilmek
able for (something)
f.
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of edebilmek
×
Terim Seçenekleri
Çeviri Öner / Düzelt
Fransızca İngilizce Sözlük
İspanyolca İngilizce Sözlük
Almanca İngilizce Sözlük
İngilizce Eşanlam Sözlük
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy