İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | donor i. | donör | ||
Representatives of foreign donors and Vietnamese NGOs cannot travel freely in the area where they live. Yabancı donörlerin ve Vietnamlı STK'ların temsilcileri yaşadıkları bölgede özgürce seyahat edememektedir. More Sentences |
||||
Trade/Economic | ||||
Ticaret/Ekonomi | donor i. | bağışta bulunan | ||
The European Union is the largest donor to multilateral debt relief. Avrupa Birliği, çok taraflı borç yardımına en büyük bağışta bulunan ülkedir. More Sentences |
||||
Astronomy | ||||
Gökbilim | donor i. | donör | ||
In terms of food aid, we are currently a relatively minor donor. Gıda yardımı açısından şu anda nispeten küçük ölçekli bir donör konumundayız. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Yaygın Kullanım | donor i. | bağış yapan kimse | ||
General | ||||
Genel | donor i. | veren kimse | ||
Genel | donor i. | kan veren | ||
Genel | donor i. | hayır sahibi | ||
Genel | donor i. | bağışçı | ||
Genel | donor i. | kan veren kimse | ||
Genel | donor i. | bağışta bulunan kimse | ||
Genel | donor i. | verici | ||
Genel | donor i. | organ bağışlayan kimse | ||
Genel | donor i. | vekalet veren | ||
Genel | donor s. | adayan | ||
Genel | donor s. | sunan | ||
Genel | donor s. | veren | ||
Law | ||||
Hukuk | donor i. | bağışlayan | ||
Hukuk | donor | hibe eden | ||
Politics | ||||
Siyasal | donor s. | bağışçı | ||
Technical | ||||
Teknik | donor i. | bağışcı | ||
Electric | ||||
Elektrik | donor i. | elektron hareketini kısıtlayarak materyale yarı iletken özelliği veren yabancı madde | ||
Medical | ||||
Medikal | donor s. | doku donörüne ait | ||
Medikal | donor s. | doku donörü ile ilgili | ||
Medikal | donor s. | doku bağışçısına ait | ||
Medikal | donor s. | doku bağışçısı ile ilgili | ||
Medikal | donor s. | bağış ile ilgili | ||
Medikal | donor s. | bağışçıya ilişkin | ||
Medikal | donor s. | donör ile ilgili | ||
Medikal | donor s. | biyolojik bağış ile ilgili | ||
Chemistry | ||||
Kimya | donor i. | bileşenlerinin bir kısmını karşısındaki bileşiğe veren madde |
Türkçe | İngilizce | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | donör | donor i. | ||
The Community is the largest donor to many of these countries. Topluluk, bu ülkelerin birçoğuna en büyük donörü sağlamaktadır. More Sentences |
||||
Astronomy | ||||
Gökbilim | donör | donor i. | ||
It has to be based on a common approach with other donors. Diğer donörlerle ortak bir yaklaşıma dayanmalıdır. More Sentences |