İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Yaygın Kullanım | captivity i. | esaret | ||
I think that dolphins should not be kept in captivity. Bence yunuslar esaret altında tutulmamalı. More Sentences |
||||
Yaygın Kullanım | captivity i. | tutsaklık | ||
Our self-imposed captivity must, at some point, come to an end. Kendi kendimize dayattığımız tutsaklığımız bir noktada sona ermelidir. More Sentences |
||||
Star Wars | ||||
Star Wars | captivity i. | esaret | ||
Animals in captivity live long, sheltered lives, whereas in the wild they are in constant danger of being eaten alive. Esaret altındaki hayvanlar uzun ve korunaklı hayatlar yaşarken, vahşi doğadayken canlı canlı yenme tehlikesiyle sürekli karşı karşıyadırlar. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | captivity i. | esirlik | ||
Genel | captivity i. | tutkunluk |
İngilizce | Türkçe | |
---|---|---|
General | ||
Genel | captivity fiction i. | tutsaklık romanı |
Genel | be in captivity f. | tutsak edilmek |
Genel | be in captivity f. | esir tutulmak |
Genel | be bred in captivity f. | kafeste yetiştirilmek |
Genel | be bred in captivity f. | esaret altında yetiştirilmek |