|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
antik roma takviminde, her ayın ortasından önceki (kendisi de dahil olmak üzere) dokuzuncu gün (mart, mayıs, temmuz veya ekim ayının yedinci, diğer ayların ise beşinci gününe tekabül eder) |
nones i.
|
|
2 |
Genel |
genellikle lübnan, suriye, ırak, israil, ürdün, suudi arabistan ve arap yarımadası'nın diğer ülkeleri de dahil olmak üzere güneybatı asya ülkelerini kapsadığı düşünülen coğrafi bölge |
near east i.
|
|
3 |
Genel |
-de önemli bir rolü olmak |
feature in f.
|
|
4 |
Genel |
-de personel eksikliği olmak |
be shorthanded f.
|
|
5 |
Genel |
-de mevcut olmak |
be available in f.
|
|
6 |
Genel |
-de saklı olmak |
be implicit in f.
|
|
7 |
Genel |
-de tedbirli olmak |
be cautious about f.
|
|
8 |
Genel |
-de payı olmak |
contribute f.
|
|
9 |
Genel |
-de gözü olmak |
have designs on f.
|
|
10 |
Genel |
-de söz sahibi olmak |
have a voice in f.
|
|
11 |
Genel |
-de gizli olmak |
lurk in f.
|
|
12 |
Genel |
-de önemli rolü olmak |
feature in f.
|
|
13 |
Genel |
-de saklı olmak |
lurk in f.
|
|
14 |
Genel |
-de söz sahibi olmak |
have some say in f.
|
|
15 |
Genel |
-de yazılı olmak |
read f.
|
|
16 |
Genel |
-de birinin eksikliği olmak |
be short on f.
|
|
17 |
Genel |
- de eksik olmak |
be deficient in f.
|
|
18 |
Genel |
de dahil olmak üzere |
without excepting zf.
|
|
|
19 |
Genel |
de dahil olmak üzere |
not excepting ed.
|
|
Phrasals |
|
20 |
Öbek Fiiller |
...'de ısrarcı olmak |
persist with f.
|
|
21 |
Öbek Fiiller |
-de yardımcı olmak |
aid in f.
|
|
22 |
Öbek Fiiller |
-de destek olmak |
aid in f.
|
|
23 |
Öbek Fiiller |
-de yardımcı olmak |
aid in f.
|
|
24 |
Öbek Fiiller |
-de destek olmak |
aid in f.
|
|
25 |
Öbek Fiiller |
aynı zamanda bir şey de olmak |
double as f.
|
|
26 |
Öbek Fiiller |
-de başarısız olmak |
fail in f.
|
|
27 |
Öbek Fiiller |
-de başarısız olmak |
falter in f.
|
|
28 |
Öbek Fiiller |
(biri) için de geçerli olmak |
go for (someone) f.
|
|
29 |
Öbek Fiiller |
'-de azimli/kararlı olmak |
keep on with f.
|
|
30 |
Öbek Fiiller |
'-de aynı seviyede olmak |
match in f.
|
|
31 |
Öbek Fiiller |
'-de eşit olmak |
match in f.
|
|
32 |
Öbek Fiiller |
'-de denk olmak |
match in f.
|
|
33 |
Öbek Fiiller |
-de azimli/kararlı olmak |
persevere with f.
|
|
34 |
Öbek Fiiller |
'-de ısrarlı/inatçı olmak |
persevere with f.
|
|
35 |
Öbek Fiiller |
-de rekabet edebilecek olmak |
rival in f.
|
|
36 |
Öbek Fiiller |
-de kıyaslanabilir/mukayese edilebilir olmak |
rival in f.
|
|
37 |
Öbek Fiiller |
-de daha iyi olmak |
surpass in f.
|
|
Proverb |
|
38 |
Atasözü |
sevip de yitirmiş olmak hiç sevmemiş olmaktan daha iyidir |
tis better to have loved and lost than never to have loved at all
|
|
|
39 |
Atasözü |
sevip de kaybetmiş olmak hiç sevmemiş olmaktan iyidir |
it is better to have loved and lost than never to have loved at all
|
|
40 |
Atasözü |
bazen sabırlı olup beklemek de ön saflarda olmak kadar önemlidir |
they also serve who (only) stand and wait
|
|
41 |
Atasözü |
bazen aktif olmak istesen de durup beklemen gerekir |
they also serve who only stand and wait
|
|
Colloquial |
|
42 |
Konuşma Dili |
iki seçenek de eşit durumda olmak |
be a toss-up f.
|
|
43 |
Konuşma Dili |
iki seçeneğin de yarı yarıya şansı olmak |
be a toss-up f.
|
|
44 |
Konuşma Dili |
iki seçenek de eşit durumda olmak |
be a toss-up (between a and b) f.
|
|
45 |
Konuşma Dili |
iki seçeneğin de yarı yarıya şansı olmak |
be a toss-up (between a and b) f.
|
|
46 |
Konuşma Dili |
(bir şey) olduğu kadar/olmasının yanı sıra (başka bir şey) de olmak |
be not so much (something) as (something else) f.
|
|
47 |
Konuşma Dili |
bir şey olduğu kadar/olmasının yanı sıra başka bir şey de olmak |
be not so much something as something f.
|
|
48 |
Konuşma Dili |
'de böyle bir kapasitesi olmak |
have it in you f.
|
|
Idioms |
|
49 |
Deyim |
ikisi de olmak |
be not fussed (about someone or something) f.
|
|
50 |
Deyim |
birçok kez onarım görse de hâlâ çalışıyor/çalışır durumda olmak |
take a licking but keep on ticking f.
|
|
51 |
Deyim |
hepsinden daha iyisi/kötüsü bir de (bir şey daha) olmak |
cap it (all) off f.
|
|
52 |
Deyim |
hem lehine hem de aleyhine olmak |
cut two ways f.
|
|
53 |
Deyim |
hem lehine hem de aleyhine olmak |
cut both ways f.
|
|
54 |
Deyim |
iyiden de öte olmak |
be far and away the best f.
|
|
55 |
Deyim |
kötüden de öte olmak |
be far and away the worst f.
|
|
56 |
Deyim |
saçma görünse de yaptığı şeyin/işin bir amacı olmak |
be method in one's madness f.
|
|
57 |
Deyim |
saçma görünse de yaptığı şeyin/işin bir amacı olmak |
have method in one's madness f.
|
|
58 |
Deyim |
-de özel bir yeri olmak |
be steeped in f.
|
|
59 |
Deyim |
hem avantajı hem de dezavantajı olmak |
be a double-edged weapon f.
|
|
60 |
Deyim |
hem avantajı hem de dezavantajı olmak |
be a double-edged sword f.
|
|
61 |
Deyim |
ikisi de olmak |
be not fussed (about someone or something) f.
|
|
62 |
Deyim |
ikisi de olmak |
not be fussed (about somebody/something) [uk] f.
|
|
63 |
Deyim |
sadece güzel veya yakışıklı değil aynı zamanda akıllı da/yetenekli de/başarılı da olmak |
be not just another pretty face f.
|
|
64 |
Deyim |
-de usta olmak |
be a dab hand at f.
|
|
65 |
Deyim |
'-de usta bir el olmak |
be a dab hand at f.
|
|
66 |
Deyim |
olumlu özellikleriyle birlikte olumsuz özellikleri de olmak |
be a mixed blessing f.
|
|
67 |
Deyim |
ne o ne de o olmak |
be neither one thing nor the other f.
|
|
68 |
Deyim |
güzelliğinin/yakışıklılığının yanında akıllı da, yetenekli de, becerikli de olmak |
be not just a pretty face f.
|
|
69 |
Deyim |
-de piyasaya hakim olmak |
corner the market on f.
|
|
70 |
Deyim |
'-de piyasanın hakimi olmak |
corner the market on f.
|
|
71 |
Deyim |
saçma görünse de yaptığı şeyin/işin bir amacı olmak |
have (a) method in (one's) madness f.
|
|
72 |
Deyim |
saçma görünse de yaptığı şeyin/işin bir amacı olmak |
have (a) method to (one's) madness f.
|
|
73 |
Deyim |
'-de parmağı olmak |
have hand in f.
|
|
74 |
Deyim |
'-de rolü olmak |
have hand in f.
|
|
75 |
Deyim |
'-de gözü olmak |
have one's eye on f.
|
|
76 |
Deyim |
'-de tecrübe sahibi olmak |
know your way about/around f.
|
|
77 |
Deyim |
ikisi de olmak |
not be fussed f.
|
|
78 |
Deyim |
-de kararlı olmak |
put one's mind to f.
|
|
|
79 |
Deyim |
(biri/bir şey) oyundan atılmak/diskalifiye olmak için (üç hakkından birini, ikisini, üçünü de) kullanmış |
(one, two, three) strikes against (someone or something) expr.
|
|
Speaking |
|
80 |
Konuşma |
sevip de yitirmiş olmak hiç sevmemiş olmaktan daha iyidir |
it's better to have loved and lost than never to have loved at all expr.
|
|
Tourism |
|
81 |
Turizm |
biri yatak odası diğeri de genellikle mutfak olmak üzere en azından iki odalı konaklama |
suite i.
|
|
Transportation |
|
82 |
Ulaştırma |
yol için temeli de dahil olmak üzere hazırlanmış konum |
roadbed i.
|
|
Parasitology |
|
83 |
Parazitbilim |
abd'nin güney bölümleri de dahil olmak üzere yeni dünya'daki sıcak bölgelerde bulunan, tavukları ve hindileri istila eden bir mayt |
tropical fowl mite (bdellonyssus bursa) i.
|
|
Religious |
|
84 |
Dini |
(budizmde) benlik de dahil olmak üzere her şeyin sürekli değiştiği inancı |
anicca i.
|
|
Geography |
|
85 |
Coğrafya |
abd'de arazi etüdü yapılırken belirli bir boylam çizgisinden itibaren doğu ve batı olmak üzere numaralandırılan, her biri altı mil kareden oluşan arazi parçası |
range i.
|
|
86 |
Coğrafya |
m.ö. 418, m.ö. 362 ve m.ö. 207'de olmak üzere yunan kent devletleri arasındaki üç ünlü savaşın gerçekleştiği yer |
mantineia i.
|
|
Slang |
|
87 |
Argo |
hem hemcinslerine hem de karşı cinse karşı çekim duymak/ilgisi olmak |
play for both teams f.
|
|
88 |
Argo |
-de başarısız olmak/gümlemek |
flop as f.
|
|