dawn - Türkçe İngilizce Sözlük

dawn

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

"dawn" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 36 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
dawn i. şafak
The Atlantic Dawn and the Veronica are landing in Las Palmas.
Atlantik Şafağı ve Veronica Las Palmas'a iniyor.

More Sentences
General
dawn i. şafak
This would be a minimum requirement, I believe, on the dawn of the third millennium.
Üçüncü milenyumun şafağında bunun asgari bir gereklilik olacağına inanıyorum.

More Sentences
dawn i. ortaya çıkma
The true scale of this economic and ecological disaster is starting to dawn ever more clearly.
Bu ekonomik ve ekolojik felaketin gerçek boyutu her geçen gün daha net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

More Sentences
dawn i. sabah
Tom works from dawn to dusk.
Tom sabahtan akşama kadar çalışır.

More Sentences
dawn i. şafak vakti
The hour between night and dawn is called the hour of the wolf.
Gece ve şafak vakti arasındaki saate kurt saati denir.

More Sentences
dawn f. şafak sökmek
Tom didn't arrive home until dawn.
Tom şafak sökene kadar eve gelmedi.

More Sentences
dawn f. tan ağarmak
Tom wakes up at the crack of dawn every day.
Tom her gün tan ağarırken kalkar.

More Sentences
dawn f. gün doğmak
It's nearly dawn.
Neredeyse gün doğuyor.

More Sentences
Meteorology
dawn i. şafak
The other point I wish to make relates to the clause which appears to facilitate the Atlantic Dawn.
Değinmek istediğim bir diğer husus ise Atlantik Şafağı'nı kolaylaştıracak gibi görünen maddeyle ilgilidir.

More Sentences
General
dawn i. gün ağarması
dawn i. zuhur
dawn i. tan vakti
dawn i. seher
dawn i. gün doğması
dawn i. tan
dawn i. fecir
dawn i. tanyeri
dawn i. uyanma
dawn i. başlangıç
dawn i. alaca karanlık
dawn i. seher vakti
dawn i. ortaya çıkış
dawn f. ışımak
dawn f. görünmeye başlamak
dawn f. aydınlanmak
dawn f. ağarmak
dawn f. doğmak (gün)
dawn f. gün ağarmak
dawn f. (gün) ağarmak
dawn f. doğmak
dawn f. belirmek
dawn f. gelişmeye başlamak
dawn f. ilk kez görünmek
dawn f. anlaşılmaya başlamak
dawn f. başlamak
Dyeing
dawn i. sarımsı bir pembe tonu

"dawn" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 107 sonuç

İngilizce Türkçe
General
dawn prayer i. sabah namazı
Sami set his alarm to wake up for the dawn prayer.
Sami sabah namazına kalkmak için alarm kurdu.

More Sentences
dawn on f. anlamak
What he meant by those words finally dawned on me.
O sözlerle ne demek istediğini sonunda anladım.

More Sentences
dawn on f. dank etmek
Something's dawned on me.
Bir şey kafama dank etti.

More Sentences
at dawn zf. şafak vakti
Whenever night begins in Düsseldorf, we in the Netherlands only fly at dawn and dusk.
Düsseldorf'ta gece başladığında, biz Hollanda'da sadece şafak vakti ve alacakaranlıkta uçarız.

More Sentences
at dawn zf. gün ağarırken
The little girl woke at dawn.
Küçük kız gün ağarırken uyandı.

More Sentences
before dawn zf. şafak öncesi
Tom woke up before dawn.
Tom şafaktan önce uyandı.

More Sentences
Idioms
crack of dawn i. sabahın körü
We have to leave at the crack of dawn tomorrow.
Yarın sabahın köründe yola çıkmak zorundayız.

More Sentences
crack of dawn i. sabahın ilk ışıkları
Tom woke up at the crack of dawn.
Tom sabahın ilk ışığında uyandı.

More Sentences
Politics
golden dawn i. altın şafak
Are you a Golden Dawn supporter?
Altın Şafak destekçisi misin?

More Sentences
General
dawn breeze i. tanyeli
the crack of dawn i. sabahın körü
meal before dawn during ramadan i. sahur
pre-dawn meal of suhur i. sahur
red dawn i. kızıl şafak
rosy dawn i. kızıl şafak
the dawn of modern science i. modern bilimin doğuşu
dawn of civilization i. uygarlığın doguşu
dawn light i. şafak ışığı
dawn on somebody f. şafak atmak
dawn on f. sezilmek
dawn on f. kavramak
dawn on f. anlaşılmak
dawn on somebody f. kafasına dank etmek
(the dawn) break f. tan ağarmak
(the dawn) break f. tanyeri ağarmak
(the dawn) break f. tan yeri ağarmak
pre-dawn s. şafak öncesi
from dawn zf. -den başlayarak
at the break of dawn zf. şafak sökümünde
at the crack of dawn zf. şafak sökümünde
at the dawn of zf. -in şafağında
at the dawn of zf. (tarihte yeni bir dönemin) başlarında/ortaya çıkarken
from dusk till dawn zf. gün batımından şafağa kadar
until dawn zf. şafağa kadar
at the break of dawn zf. şafak sökerken
Phrasals
be dawn on f. anlamaya başlamak
be dawn on f. kavramaya başlamak
dawn upon someone f. kafasına dank etmek
dawn upon someone f. birden aklına gelmek/fark etmek
dawn on someone f. kafasına dank etmek
dawn on someone f. birden aklına gelmek/fark etmek
Phrases
since the dawn of time expr. zaman kavramının başından beri
Proverb
it's always darkest just before the dawn gecenin en karanlık anı sabaha en yakın olduğu andır
darkest hour is just before the dawn gecenin en karanlık anı sabaha en yakın olduğu andır
darkest hour is just before the dawn her şey bitti desen de bir umut vardır
it's always darkest just before the dawn her şey bitti desen de bir umut vardır
it's always darkest just before the dawn gecenin en karanlık anı şafağa en yakın anıdır
darkest hour is just before the dawn gecenin en karanlık anı şafağa en yakın anıdır
Colloquial
a false dawn i. başta umut veren ama sonra hayal kırıklığı yaratan bir şey/durum
false dawn i. başta umut veren ama sonra hayal kırıklığı yaratan bir şey/durum
from dawn to dusk expr. bütün gün
from dawn to dusk expr. gün doğumundan batımına kadar
at the crack of dawn expr. sabahın ilk ışığında
at the crack of dawn expr. sabahın köründe
from dawn to dusk expr. tüm gün
Idioms
dawn of a new day i. yeni bir günün şafağı
dawn of a new day i. yeni bir başlangıç
dawn of a new day i. yeni bir sayfa
handbags at dawn [uk] i. (iki futbolcu arasında) ağız dalaşı
handbags at dawn [uk] i. şiddete varmayan tartışma
handbags at dawn [uk] i. atışma
handbags at dawn [uk] i. didişme
handbags at dawn [uk] i. sürtüşme
dawn of a new day i. yeni bir günün şafağı
dawn of a new day i. yeni bir başlangıç
dawn of a new day i. yeni bir sayfa
handbags at dawn [uk] i. söz düellosu
handbags at dawn [uk] i. ağız kavgası
handbags at dawn [uk] i. ağız dalaşı
handbags at dawn [uk] i. söz dalaşı
handbags at dawn [uk] i. hırlaşma
handbags at dawn [uk] i. kadın kavgası
crack of dawn i. karga bokunu yemeden
new dawn i. yeni bir çağın/dönemin başlangıcı
new dawn i. yeni bir devrin başlangıcı/doğuşu
pistols at dawn i. düello
pistols at dawn i. düelloya neden olacak kadar sert çekişme
dawn upon somebody f. kafasına dank etmek
at the crack of dawn expr. karga bokunu yemeden
at the break of dawn expr. sabahın köründe
at the crack of dawn expr. sabahın köründe
at the break of dawn expr. şafakta
at the crack of dawn expr. sabah sabah
so long after sunset and so far from dawn expr. gecenin ilerleyen saatlerinde
so long after sunset and so far from dawn expr. gecenin bu saatinde
so long after sunset and so far from dawn expr. gün batımından çok sonra ve şafaktan çok uzakta
Trade/Economic
dawn raid i. borsa açılır açılmaz bir yatırımcının bir şirkete ait çok sayıda hisse senedini alması
dawn raid i. şafak baskını
Gastronomy
pre-dawn meal in ramadan i. sahur
Botanic
dawn redwood i. çin'e özgü parlak yeşil, dökülen yaprakları ve küçük konileri olan birevcikli bir ağaç
dawn redwood i. su ladini
dawn redwood i. çin'e özgü sarkık dalları ve dökülen yaprakları olan bir kızılçam
Military
dawn and dusk combat air patrol i. şafak ve akşam karanlığı muharebe hava devriyesi
Music
piper at the gates of dawn i. pink floyd albümü
Ottoman Turkish
false dawn i. fecrikazip
Ornithology
dawn chorus i. çok sayıda kuşun şafak vakti ötmesi
Slang
ass crack of dawn expr. karga bokunu yemeden
Paleontology
dawn horse i. eosen döneminde görülen bir at türü
Star Wars
a new dawn i. yeni bir şafak
crimson dawn i. kızıl şafak
crimson dawn sub-headquarters i. kızıl şafak alt-merkezi
great stairs of dawn i. büyük şafak merdivenleri
green dawn i. yeşil şafak
lurid dawn i. parlak şafak
protector of concord dawn i. concord dawn'un koruyucusu
sovereignity dawn i. egemenlik şafağı
sovereignity dawn outpost i. egemenlik şafağı karakolu