İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Yaygın Kullanım | dawn i. | şafak | ||
The Atlantic Dawn and the Veronica are landing in Las Palmas. Atlantik Şafağı ve Veronica Las Palmas'a iniyor. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | dawn i. | şafak | ||
This would be a minimum requirement, I believe, on the dawn of the third millennium. Üçüncü milenyumun şafağında bunun asgari bir gereklilik olacağına inanıyorum. More Sentences |
||||
Genel | dawn i. | ortaya çıkma | ||
The true scale of this economic and ecological disaster is starting to dawn ever more clearly. Bu ekonomik ve ekolojik felaketin gerçek boyutu her geçen gün daha net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. More Sentences |
||||
Genel | dawn i. | sabah | ||
Tom works from dawn to dusk. Tom sabahtan akşama kadar çalışır. More Sentences |
||||
Genel | dawn i. | şafak vakti | ||
The hour between night and dawn is called the hour of the wolf. Gece ve şafak vakti arasındaki saate kurt saati denir. More Sentences |
||||
Genel | dawn f. | şafak sökmek | ||
Tom didn't arrive home until dawn. Tom şafak sökene kadar eve gelmedi. More Sentences |
||||
Genel | dawn f. | tan ağarmak | ||
Tom wakes up at the crack of dawn every day. Tom her gün tan ağarırken kalkar. More Sentences |
||||
Genel | dawn f. | gün doğmak | ||
It's nearly dawn. Neredeyse gün doğuyor. More Sentences |
||||
Meteorology | ||||
Meteoroloji | dawn i. | şafak | ||
The other point I wish to make relates to the clause which appears to facilitate the Atlantic Dawn. Değinmek istediğim bir diğer husus ise Atlantik Şafağı'nı kolaylaştıracak gibi görünen maddeyle ilgilidir. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | dawn i. | gün ağarması | ||
Genel | dawn i. | zuhur | ||
Genel | dawn i. | tan vakti | ||
Genel | dawn i. | seher | ||
Genel | dawn i. | gün doğması | ||
Genel | dawn i. | tan | ||
Genel | dawn i. | fecir | ||
Genel | dawn i. | tanyeri | ||
Genel | dawn i. | uyanma | ||
Genel | dawn i. | başlangıç | ||
Genel | dawn i. | alaca karanlık | ||
Genel | dawn i. | seher vakti | ||
Genel | dawn i. | ortaya çıkış | ||
Genel | dawn f. | ışımak | ||
Genel | dawn f. | görünmeye başlamak | ||
Genel | dawn f. | aydınlanmak | ||
Genel | dawn f. | ağarmak | ||
Genel | dawn f. | doğmak (gün) | ||
Genel | dawn f. | gün ağarmak | ||
Genel | dawn f. | (gün) ağarmak | ||
Genel | dawn f. | doğmak | ||
Genel | dawn f. | belirmek | ||
Genel | dawn f. | gelişmeye başlamak | ||
Genel | dawn f. | ilk kez görünmek | ||
Genel | dawn f. | anlaşılmaya başlamak | ||
Genel | dawn f. | başlamak | ||
Dyeing | ||||
Boyacılık | dawn i. | sarımsı bir pembe tonu |