1 |
vertical |
dikey |
adj. |
|
- He was determined to climb the vertical cliff.
- Dikey uçuruma tırmanmaya kararlıydı.
- Our company's structure is rigidly vertical.
- Şirketimizin yapısı tamamen dikeydir.
- At the same time, there is vertical coordination between levels.
- Aynı zamanda, seviyeler arasında dikey koordinasyon vardır.
- Our method of organising ourselves in various areas of society is also vertical or divided into sectors.
- Kendimizi toplumun çeşitli alanlarında örgütleme yöntemimiz de dikeydir ya da sektörlere bölünmüştür.
- Will horizontal enlargement not obstruct vertical enlargement?
- Yatay genişleme dikey genişlemeyi engellemeyecek mi?
- Metal barriers, inappropriate vertical signs and kerbs are among the causes behind an enormous number of victims.
- Metal bariyerler, uygun olmayan dikey işaretler ve bordürler çok sayıda kurbanın arkasındaki nedenler arasındadır.
- This is just an example of how horizontal policies and vertical sectoral solutions complement each other.
- Bu, yatay politikaların ve dikey sektörel çözümlerin birbirini nasıl tamamladığının sadece bir örneğidir.
- This is a vertical line.
- Bu dikey bir çizgi.
- Tango is the vertical expression of a horizontal intention.
- Tango yatay niyetin dikey ifadesidir.
- Tango is the vertical expression of horizontal desire.
- Tango, yatay arzunun dikey ifadesidir.
- Tango is the vertical expression of a horizontal intention.
- Tango, yatay bir niyetin dikey ifadesidir.
- That pole is not quite vertical.
- Bu direk tam olarak dikey değil.
- Tango is the vertical expression of horizontal desire.
- Tango yatay arzunun dikey ifadesidir.
- Tango is the vertical expression of a horizontal desire.
- Tango, yatay bir arzunun dikey ifadesidir.
Show More (11)
|
2 |
vertical |
dikey çizgi |
n. |
|
- He drew some vertical lines on the paper.
- Kağıda birkaç dikey çizgi çizdi.
- Mary likes to wear clothes with vertical stripes, because she heard they make you look thinner.
- Mary dikey çizgili giysiler giymeyi seviyor, çünkü bunların insanı daha ince gösterdiğini duymuş.
- Mary likes to wear clothes with vertical stripes, because she heard they make you look thinner.
- Mary dikey çizgili giysiler giymekten hoşlanır çünkü onların daha ince gösterdiğini duymuş.
Show More (0)
|
3 |
vertical |
dik |
adj. |
|
- That pole is off vertical.
- Bu direk dik değil.
- The cliff is almost vertical.
- Uçurum, neredeyse dik.
Show More (-1)
|
4 |
vertical |
dikey |
n. |
|
- The building had tipped 13 degrees from the vertical.
- Bina dikeyde 13 derece eğilmişti.
Show More (-2)
|