unusual - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
unusual alışılmadık adj.
  • It is, nevertheless, unusual to see such blatant examples of this latitudinarian attitude outside WTO rounds.
  • Bununla birlikte DTÖ turları dışında bu kadar bariz örneklerini görmek alışılmadık bir durumdur.
  • But the situation regarding this particular directive is unusual and serious.
  • Ancak bu özel yönergeye ilişkin durum alışılmadık ve ciddi.
  • So it has been a rather unusual experience for me today to find a deferral being urged.
  • Dolayısıyla bugün bir erteleme talebiyle karşılaşmak benim için oldukça alışılmadık bir deneyim oldu.
Show More (92)
unusual sıra dışı adj.
  • We are in the middle of an extremely unusual debate.
  • Son derece sıra dışı bir tartışmanın ortasındayız.
  • I should like to say a few words now about the procedure, because it is quite an unusual procedure.
  • Şimdi prosedür hakkında birkaç şey söylemek istiyorum, çünkü bu oldukça sıra dışı bir prosedür.
  • If this is the case for you, check out these 9 unusual sights.
  • Eğer sizin için de durum böyleyse, bu 9 sıra dışı manzaraya göz atın.
Show More (43)
unusual olağandışı adj.
  • The 2004 budget procedure is, however, unusual in two respects.
  • Ancak 2004 bütçe prosedürü iki açıdan olağandışıdır.
  • This always applies, and it would therefore be unusual and incorrect to reject it here.
  • Bu her zaman geçerlidir ve bu nedenle burada bunu reddetmek olağandışı ve yanlış olacaktır.
  • This is neither unusual nor anything special.
  • Bu ne olağandışı ne de özel bir şeydir.
Show More (36)
unusual olağan dışı adj.
  • It isn't unusual at all.
  • Bu hiç olağan dışı değil.
  • This isn't unusual.
  • Bu olağan dışı değil.
  • This is totally unusual.
  • Bu tamamen olağan dışı.
Show More (11)
unusual farklı adj.
  • Their manner of bringing up their children is extremely unusual.
  • Çocuklarını yetiştirme tarzları oldukça farklı.
  • The weather has been unusual this year.
  • Hava bu yıl farklıydı.
Show More (-1)
unusual anormal adj.
  • Layla was feeling a bit unusual.
  • Leyla kendini biraz anormal hissediyordu.
  • When did the unusual discharge begin?
  • Anormal akıntılar ne zaman başlamıştı?
Show More (-1)
unusual garip adj.
  • Sami was feeling a bit unusual.
  • Sami biraz garip hissediyordu.
  • Sami was feeling a bit unusual.
  • Sami kendini biraz garip hissediyordu.
Show More (-1)
unusual tuhaf adj.
  • If you ask me, she's a little unusual.
  • Bana sorarsan, o biraz tuhaf.
Show More (-2)
unusual olağan olmayan adj.
  • That would be unusual.
  • Bu olağan olmaz.
Show More (-2)