|
- Altogether this is an ill-conceived, irrational and ultimately unnecessary piece of legislation.
- Bütünüyle bu, kötü tasarlanmış, mantıksız ve nihayetinde gereksiz bir mevzuat parçasıdır.
- We must not put our people or our animals at unnecessary risk.
- İnsanlarımızı ya da hayvanlarımızı gereksiz yere riske atmamalıyız.
- In the end, however, voting for them was unnecessary.
- Ancak sonunda, onlara oy vermek gereksizdi.
- It would impose unnecessary bureaucracy on an already highly competitive and successful UK ports market.
- Zaten son derece rekabetçi ve başarılı olan Birleşik Krallık liman piyasasına gereksiz bürokrasi yükleyecektir.
- This would lead to unnecessary extra burdens on operators.
- Bu, işletmeciler üzerinde gereksiz ekstra yüklere yol açacaktır.
- The granting of subsidies to the shipbuilding industry is both unnecessary and undesirable.
- Gemi inşa sektörüne sübvansiyon verilmesi hem gereksiz hem de istenmeyen bir durumdur.
- By acting in this way, they are only creating unnecessary resistance and dangerous tensions.
- Bu şekilde hareket ederek sadece gereksiz direnç ve tehlikeli gerilimler yaratıyorlar.
- Her advice that we should go for a European tax is premature and unnecessary.
- Avrupa vergisine gitmemiz gerektiği yönündeki tavsiyesi erken ve gereksizdir.
- The effective coordination of the exchange of information is therefore not an unnecessary luxury.
- Dolayısıyla bilgi alışverişinin etkin bir şekilde koordine edilmesi gereksiz bir lüks değildir.
- This is stupid and unnecessary.
- Bu aptalca ve gereksiz.
- Simultaneously, however, we must ensure that EC regulations do not cause any unnecessary bureaucracy.
- Ancak aynı zamanda AT düzenlemelerinin gereksiz bürokrasiye neden olmamasını sağlamalıyız.
- Thirdly, we still notice there is a great deal of unnecessary packaging.
- Üçüncü olarak, hala çok sayıda gereksiz ambalaj olduğunu görüyoruz.
- The idea of burdening farms with new and unnecessary formalities and costs is not acceptable.
- Çiftliklere yeni ve gereksiz formaliteler ve masraflar yüklenmesi fikri kabul edilemez.
- Yes, we are against the unnecessary culling of healthy animals.
- Evet, sağlıklı hayvanların gereksiz yere itlaf edilmesine karşıyız.
- That would be another unnecessary sign of impotence, which we really cannot afford at this time.
- Bu, şu anda gerçekten göze alamayacağımız bir başka gereksiz güçsüzlük işareti olacaktır.
- This is an unnecessary amount of detail.
- Bu gereksiz bir ayrıntıdır.
- We can thus refine the quota system and make the destruction of new vessels unnecessary.
- Böylece kota sistemini iyileştirebilir ve yeni gemilerin imhasını gereksiz hale getirebiliriz.
- I think this is an unnecessary measure.
- Bunun gereksiz bir tedbir olduğunu düşünüyorum.
- These are unnecessary restrictions, in my view.
- Benim görüşüme göre bunlar gereksiz kısıtlamalar.
- It is a completely unnecessary additive which, moreover, is dangerous.
- Bu tamamen gereksiz ve dahası tehlikeli bir katkıdır.
- It is unnecessary to regulate the details, as has been mentioned here.
- Burada da belirtildiği üzere detayları düzenlemek gereksizdir.
- I repeat my call on them to lift unnecessary and unjustified restrictions.
- Gereksiz ve haksız kısıtlamaları kaldırmaları yönündeki çağrımı yineliyorum.
- Let us hope that with this, after years of unnecessary delays, the abuses in this sector will come to an end.
- Umarız ki yıllarca süren gereksiz gecikmelerin ardından bu sektördeki suistimaller sona erer.
- We consider bans on food made to look like tobacco to be a case of unnecessary regulation.
- Tütüne benzeyen yiyeceklerin yasaklanmasını gereksiz bir düzenleme olarak görüyoruz.
- I therefore also consider the obligation for annual craft inspections to be unnecessary.
- Bu nedenle, yıllık tekne denetimleri yükümlülüğünün de gereksiz olduğunu düşünüyorum.
- This would be impractical, unnecessary and disproportionate.
- Bu pratik olmayan, gereksiz ve orantısız bir uygulama olacaktır.
- Although not the aim of the amendment, it would certainly lead to unnecessary bureaucracy.
- Değişikliğin amacı bu olmasa da, gereksiz bürokrasiye yol açacağı kesindir.
- For many herbal remedies that have long been in use new tests are unnecessary however.
- Ancak uzun süredir kullanılmakta olan birçok bitkisel ilaç için yeni testler gereksizdir.
- As this is not any type of appeal procedure, this seems unnecessary.
- Bu herhangi bir temyiz prosedürü olmadığından, bu gereksiz görünmektedir.
- By including this prohibition clause, there could be unnecessary impediments to genuinely beneficial research projects.
- Bu yasaklama maddesinin dahil edilmesiyle, gerçekten faydalı araştırma projelerine gereksiz engeller çıkarılabilir.
- In addition, there are disputes over work, additional work and unnecessary work.
- Buna ek olarak, iş, ek iş ve gereksiz iş konusunda anlaşmazlıklar vardır.
- A constitution of our own would be undesirable and unnecessary.
- Kendimize ait bir anayasa arzu edilmeyen ve gereksiz bir şey olacaktır.
- And there are also some unnecessary repetitions in paragraphs 6 and 7.
- Ayrıca 6. ve 7. paragraflarda bazı gereksiz tekrarlar var.
- That particular item was inaccurate, unnecessary and an aggravation to a country which is seeking to join us.
- Bu madde yanlış, gereksiz ve bize katılmaya çalışan bir ülkeyi kızdıracak nitelikteydi.
- The objection has been raised that it is unnecessary, that it is superfluous.
- Bunun gereksiz olduğu, faydasız olduğu yönünde itirazlar yapılmıştır.
- This approach would combine necessary measures in a single directive and prevent unnecessary bureaucratic expenditure.
- Bu yaklaşım gerekli tedbirleri tek bir direktifte birleştirecek ve gereksiz bürokratik harcamaları önleyecektir.
- It is unnecessary, and we would interpret it as an affront and as a breach of the law.
- Bu gereksizdir ve biz bunu bir hakaret ve hukukun ihlali olarak yorumlarız.
- It must not result in unnecessary civilian casualties creating another generation of terrorists.
- Yeni bir terörist nesli yaratarak gereksiz sivil kayıplara yol açmamalıdır.
- What we have as a result is the unnecessary fragmentation of legislation on GMOs.
- Sonuç olarak elimizde GDO'lara ilişkin mevzuatın gereksiz bir şekilde parçalanması var.
- It is wholly unnecessary to use EUR 173 million each year in order to respect historical treaties.
- Tarihi anlaşmalara saygı göstermek için her yıl 173 milyon Euro harcamak tamamen gereksizdir.
- This is where harmonisation is false, costing a lot of money and calling for unnecessary effort.
- Uyumlaştırmanın yanlış olduğu, çok paraya mal olduğu ve gereksiz çaba gerektirdiği yer burasıdır.
- Altogether this is an ill-conceived, irrational and ultimately unnecessary piece of legislation.
- Sonuç olarak bu, kötü düşünülmüş, mantıksız ve nihayetinde gereksiz bir mevzuat parçasıdır.
- We consider bans on food made to look like tobacco to be a case of unnecessary regulation.
- Tütüne benzetilen gıdaların yasaklanmasının gereksiz bir düzenleme olduğunu düşünüyoruz.
- Many of these additives and all those substances are unnecessary as far as we are concerned.
- Bu katkı maddelerinin birçoğu ve tüm bu maddeler bizim açımızdan gereksizdir.
- I therefore also consider the obligation for annual craft inspections to be unnecessary.
- Bu nedenle yıllık tekne denetimleri yükümlülüğünün de gereksiz olduğunu düşünüyorum.
- These brief comments are not unnecessary.
- Bu kısa yorumlar gereksiz değildir.
- Unnecessary travel to affected areas should be discouraged or postponed.
- Etkilenen bölgelere gereksiz seyahatler engellenmeli ya da ertelenmelidir.
- The citizen experiences this, in fact, as unnecessary interference from Brussels.
- Vatandaş bunu aslında Brüksel'in gereksiz müdahalesi olarak görüyor.
- The Commission regards this as an unnecessary disadvantaging of this sector.
- Komisyon bunu bu sektör için gereksiz bir dezavantaj olarak görmektedir.
- We consider the proposed reduction in the intervention price unnecessary.
- Müdahale fiyatında önerilen indirimin gereksiz olduğunu düşünüyoruz.
- What we have as a result is the unnecessary fragmentation of legislation on GMOs.
- Sonuç olarak elimizde GDO'larla ilgili mevzuatın gereksiz yere parçalara bölünmesi var.
- These amendments are a bad and unnecessary deal for consumers and the industry.
- Bu değişiklikler tüketiciler ve sektör için kötü ve gereksiz bir anlaşmadır.
- Provision is made for all kinds of unnecessary exceptions.
- Gereksiz her türlü istisna için hüküm verilmiştir.
- For this reason, the Commission considers the proposal to be unnecessary.
- Bu nedenle, Komisyon teklifin gereksiz olduğunu düşünmektedir.
- This would lead to unnecessary extra burdens on operators.
- Bu da operatörler üzerinde gereksiz ekstra yüklere yol açacaktır.
- Policy and legislation should make provision for e-commerce without creating unnecessary barriers.
- Politika ve mevzuat, gereksiz engeller yaratmadan e-ticaret için gerekli düzenlemeleri yapmalıdır.
- Mr President, I think it is a good principle to try to avoid unnecessary work and unnecessary confusion.
- Sayın Başkan, gereksiz işlerden ve gereksiz karışıklıklardan kaçınmanın iyi bir ilke olduğunu düşünüyorum.
- We work an unnecessary number of hours on the roads, and the number of accidents is increasing.
- Yollarda gereksiz yere saatlerce çalışıyoruz ve kazaların sayısı artıyor.
- We believe that the transposition period of three years is unnecessary.
- Üç yıllık aktarım süresinin gereksiz olduğuna inanıyoruz.
- The idea of burdening farms with new and unnecessary formalities and costs is not acceptable.
- Çiftliklere yeni ve gereksiz formaliteler ve maliyetler yüklenmesi fikri kabul edilemez.
- We must be able to redeploy human resources more flexibly and put an end to functions that are unnecessary.
- İnsan kaynaklarını daha esnek bir şekilde yeniden dağıtabilmeli ve gereksiz işlevlere son vermeliyiz.
- In any case the guidelines should provide regulation that makes mass culls unnecessary.
- Her halükarda kılavuz ilkeler, toplu itlafları gereksiz kılacak bir düzenleme sağlamalıdır.
- This is unnecessary and would affect our political credibility.
- Bu gereksizdir ve siyasi güvenilirliğimizi etkileyecektir.
- Eurojust is not the way forward and is unnecessary if cooperation is improved following the Kirkhope report.
- Kirkhope raporunun ardından işbirliği geliştirilirse Eurojust ileriye dönük bir yol değildir ve gereksizdir.
- It is unnecessary and undesirable to refer to them again in the detergents legislation.
- Deterjan mevzuatında bunlara tekrar atıfta bulunmak gereksiz ve istenmeyen bir durumdur.
- On the contrary, it may give rise to unnecessary stress.
- Aksine gereksiz strese yol açabilir.
- The inclusion of category is unnecessary, costly and potentially confusing to consumers.
- Kategorilerin dahil edilmesi gereksiz, maliyetli ve potansiyel olarak tüketiciler için kafa karıştırıcıdır.
- We must thank the Commission for their efforts over the last two long years to try to make tomorrow's vote unnecessary.
- Komisyona, yarınki oylamayı gereksiz kılmak için son iki yıl boyunca gösterdikleri çabalar için teşekkür etmeliyiz.
- It is unnecessary to prepare more communications.
- Daha fazla iletişim hazırlamak gereksizdir.
- It is unnecessary, and we would interpret it as an affront and as a breach of the law.
- Bu gereksizdir ve biz bunu bir hakaret ve hukukun ihlali olarak yorumluyoruz.
- This is a third and, I believe also slightly unnecessary, proposal that has come from the Kingdom of Spain.
- Bu, İspanya Krallığı'ndan gelen üçüncü ve bence biraz da gereksiz bir öneridir.
- It was completely unnecessary to kill that man, he was really nice.
- O adamı öldürmek tamamıyla gereksizdi, gerçekten nazik biriydi.
- And as everything can be done on a web browser, costly workstations are unnecessary.
- Ve her şey bir web tarayıcısı üzerinden yapılabildiğinden, maliyetli iş istasyonları gereksizdir.
- It was completely unnecessary to kill that man, he was really nice.
- O adamı öldürmek tamamen gereksizdi, adam gerçekten iyi biriydi.
- It was completely unnecessary to kill that man, he was really nice.
- O adamı öldürmek tamamen gereksizdi, gerçekten çok iyi biriydi.
- Few companies can afford it all at once, which is often unnecessary.
- Çok az şirket hepsini aynı anda karşılayabilir ki bu da genellikle gereksizdir.
- Don't waste time copying out paragraphs - this is laborious, time-consuming, and unnecessary.
- Paragrafları kopyalayarak zaman kaybetmeyin; bu zahmetli, zaman alıcı ve gereksizdir.
- Thinking about it even more will only cause you unnecessary stress.
- Bunu daha da fazla düşünmek, yalnızca gereksiz stres yaşamanıza neden olur.
- Thinking about it even more will only cause you unnecessary stress.
- Bu konuda daha fazla düşünmek size sadece gereksiz stres yaratacaktır.
- Don't put up unnecessary resistance and give in to them.
- Gereksiz direnç gösterme ve onlara teslim ol.
- Thinking about it even more will only cause you unnecessary stress.
- Bunları daha fazla düşünmek sadece sizde gereksiz strese sebebiyet verecektir.
- Tom is unnecessary.
- Tom gereksiz.
- Yelling is completely unnecessary.
- Bağırmak tamamen gereksizdir.
- Yelling is completely unnecessary.
- Bağırmak tamamen gereksiz.
- Precautionary measures were unnecessary.
- İhtiyati tedbirler gereksizdi.
- That's unnecessary.
- O gereksiz.
- Don't take any unnecessary risks.
- Gereksiz risklere girme.
- You took some unnecessary risks.
- Bazı gereksiz riskler aldın.
- If two men always have the same opinion, one of them is unnecessary.
- İki insan her zaman aynı görüşe sahipse, bunlardan biri gereksizdir.
- It's unnecessary.
- O gereksiz.
- Long lines are unnecessary.
- Uzun çizgiler gereksizdir.
- Don't take unnecessary risks.
- Gereksiz risk alma.
- I think it is unnecessary to talk about it.
- Ben o konuda konuşmanın gereksiz olduğunu düşünüyorum.
- They discarded unnecessary things.
- Gereksiz şeyleri bir kenara attılar.
- Circumcision is unnecessary.
- Sünnet gereksizdir.
- What we did was unnecessary.
- Yaptığımız şey gereksizdi.
- That was unnecessary.
- Gereksizdi.
- That was absolutely unnecessary.
- Bu kesinlikle gereksizdi.
- This is all unnecessary.
- Bu tamamen gereksiz.
- Remove unnecessary words!
- Gereksiz sözcükleri kaldırın!
- Don't take any unnecessary risks.
- Gereksiz riskler alma.
- I believe this was unnecessary.
- Bunun gereksiz olduğuna inanıyorum.
- That was absolutely unnecessary.
- Bu tamamen gereksizdi.
- My presence seems to be unnecessary.
- Benim varlığım gereksiz gibi görünüyor.
- This is completely unnecessary.
- Bu tamamen gereksiz.
- Precautionary measures were unnecessary.
- İhtiyati önlemler gereksizdi.
- What you're doing now is unnecessary.
- Şu anda yaptığın şey gereksiz.
- The facts proved that our worries were unnecessary.
- Gerçekler endişelerimizin gereksiz olduğunu kanıtladı.
- Please don't ask unnecessary questions.
- Lütfen gereksiz sorular sormayın.
- This is usually unnecessary.
- Bu genellikle gereksizdir.
- I'm unnecessary here.
- Burada gereksizim.
- That seems unnecessary.
- Bu gereksiz görünüyor.
- Taking unnecessary risks is pushing your luck!
- Gereksiz riskler almak şansını zorlamaktır!
- Circumcision is unnecessary.
- Sünnet gereksiz.
- This is all unnecessary.
- Bunların hepsi gereksiz.
- You're unnecessary.
- Sen gereksizsin.
- It would be nice if Tom didn't keep making unnecessary remarks.
- Tom gereksiz yorumlar yapmayı sürdürmeseydi iyiydi.
- Don't take unnecessary risks.
- Gereksiz riskler alma.
- I assure you it's quite unnecessary.
- Seni temin ederim ki bu oldukça gereksiz.
- Civilization is the limitless multiplication of unnecessary necessities.
- Uygarlık, gereksiz ihtiyaçların sınırsızca çoğaltılmasıdır.
- I think it is unnecessary to talk about it.
- Bu konuda konuşmanın gereksiz olduğunu düşünüyorum.
- I think it's unnecessary.
- Bence gereksiz.
- The student decided to abridge his paper by taking out unnecessary details.
- Öğrenci gereksiz ayrıntıları çıkararak raporunu kısaltmaya karar verdi.
- Remove unnecessary words!
- Gereksiz kelimeleri çıkar!
- If two people are in agreement, one of them is unnecessary.
- Eğer iki kişi aynı fikirdeyse, biri gereksizdir.
- I want to avoid unnecessary risks.
- Gereksiz risklerden kaçınmak istiyorum.
- That seems unnecessary.
- O gereksiz görünüyor.
- What you're doing now is unnecessary.
- Şu an yaptığınız şey gereksiz.
- That's unnecessary.
- Gereksiz.
- It's unnecessary.
- Gereksiz.
- I hate unnecessary restrictions.
- Gereksiz kısıtlamalardan nefret ediyorum.
- I hate unnecessary restrictions.
- Gereksiz kısıtlamalardan nefret ederim.
- My presence seems to be unnecessary.
- Benim varlığım gereksiz görünüyor.
- That was unnecessary.
- O gereksizdi.
- If you don't want to buy some unnecessary thing, don't go to the fair.
- Gereksiz bir şey almak istemiyorsan, fuara gitme.
- Doing that was unnecessary.
- Bunu yapmak gereksizdi.
- The Church is unnecessary.
- Kilise gereksizdir.
- You took some unnecessary risks.
- Gereksiz riskler aldın.
- Long lines are unnecessary.
- Uzun kuyruklar gereksizdir.
- This is all quite unnecessary.
- Bunların hepsi gereksiz.
Show More (137)
|
