| 1 |
truthful |
dürüst |
adj. |
|
- She brought up her children to be truthful.
- Çocuklarını dürüst olmaları için yetiştirdi.
- I'm truthful.
- Ben dürüstüm.
- Tom told me that he thought Mary was being truthful.
- Tom bana Mary'nin dürüst olduğunu düşündüğünü söyledi.
- Were you truthful?
- Sen dürüst müydün?
- Tom will likely be truthful.
- Tom muhtemelen dürüst olacaktır.
- We were truthful.
- Biz dürüsttük.
- Tom isn't a truthful person.
- Tom dürüst bir insan değil.
- I hope Tom is truthful.
- Umarım Tom dürüsttür.
- Tom wasn't very truthful.
- Tom pek dürüst değildi.
- We were truthful.
- Dürüsttük.
- To be truthful, this matter doesn't concern her at all.
- Dürüst olmak gerekirse, bu konu onu hiç ilgilendirmiyor.
- Tom will probably be truthful.
- Tom muhtemelen dürüst olacaktır.
- I should've been truthful.
- Ben dürüst olmalıydım.
- We're truthful.
- Biz dürüstüz.
- I don't think Tom was being truthful.
- Tom'un dürüst olduğunu düşünmüyorum.
- Tom wasn't truthful.
- Tom dürüst değildi.
- Are you being truthful?
- Dürüst müsünüz?
- Sami wasn't a truthful person.
- Sami dürüst bir insan değildi.
- Tom should've been truthful.
- Tom dürüst olmalıydı.
- I was trying to be truthful.
- Dürüst olmaya çalışıyordum.
- I think Tom is truthful.
- Bence Tom dürüsttür.
- You're truthful.
- Sen dürüstsün.
- Tom is truthful.
- Tom dürüsttür.
- Tom was truthful, I think.
- Tom dürüsttü, sanırım.
- Tom is likely to be truthful.
- Tom'un dürüst olması muhtemeldir.
- Were you truthful?
- Dürüst müydün?
- I was truthful.
- Ben dürüsttüm.
- Tom will probably be truthful.
- Tom muhtemelen dürüst olacak.
- I was truthful.
- Dürüst davrandım.
- I want to be as truthful as possible.
- Mümkün olduğunca dürüst olmak istiyorum.
- Tom is being truthful, isn't he?
- Tom dürüst davranıyor, değil mi?
- Peter is a truthful man.
- Peter dürüst bir adamdır.
- Tom was truthful, I think.
- Tom dürüsttü, sanırırm.
- I should've been truthful.
- Dürüst olmalıydım.
- She brought up her children to be truthful.
- Çocuklarını dürüst insanlar olarak yetiştiriyordu.
- Tom has to be truthful.
- Tom dürüst olmak zorunda.
Show More (33)
|
| 2 |
truthful |
doğru |
adj. |
|
- The text also highlights the crucial role of information, which should be clearer, more truthful and easy to understand.
- Metinde ayrıca, daha açık, daha doğru ve anlaşılması kolay olması gereken bilgilerin hayati rolü vurgulanmaktadır.
- Some of what you said didn't sound truthful.
- Söylediklerinizin bazıları kulağıma doğru gelmedi.
- I don't think Tom was being truthful.
- Tom'un doğru söylediğini sanmıyorum.
- I think Tom is truthful.
- Tom'un doğru olduğunu düşünüyorum.
- Tom was truthful.
- Tom doğruyu söylüyordu.
- Tom isn't a truthful person.
- Tom doğru bir insan değildir.
- Tom may be truthful.
- Tom doğru söylüyor olabilir.
- Tom won't likely be truthful.
- Tom muhtemelen doğru söylemeyecektir.
- Some of what you said didn't sound truthful.
- Söylediğin şeylerden bazıları doğru gibi gelmedi.
- I don't think Tom is being truthful.
- Tom'un doğru söylediğini sanmıyorum.
- I don't think he is truthful.
- Doğru söylediğini sanmıyorum.
- Tom told me that he thought Mary was being truthful.
- Tom bana Mary'nin doğru söylediğini düşündüğünü söyledi.
Show More (9)
|
| 3 |
truthful |
doğru sözlü |
adj. |
|
- Tom wasn't very truthful.
- Tom çok doğru sözlü değildi.
- Tom should've been truthful.
- Tom doğru sözlü olmalıydı.
- Tom was truthful.
- Tom doğru sözlüydü.
- I hope Tom is truthful.
- Umarım Tom doğru sözlüdür.
- Tom won't likely be truthful.
- Tom muhtemelen doğru sözlü olmayacak.
Show More (2)
|
| 4 |
truthful |
içten |
adj. |
|
- Are you being truthful?
- İçten misiniz?
Show More (-2)
|
| 5 |
truthful |
samimi |
adj. |
|
- Are you being truthful?
- Samimi misin?
Show More (-2)
|
