1 |
suffocate |
boğulmak |
v. |
|
- However, we also know that, as things now stand, it is being suffocated by American blockbusters.
- Bununla birlikte, şu anda olduğu gibi, Amerikan gişe rekortmenleri tarafından boğulmakta olduğunu da biliyoruz.
- Many of the victims either burnt to death or suffocated.
- Kurbanların çoğu ya yanarak ya da boğularak öldü.
- Layla was suffocating.
- Layla boğuluyordu.
- I thought I was going to suffocate on that train, which was absolutely packed.
- Tıka basa dolu olan trende boğulacağımı sandım.
- If I slap you, the whole city will suffocate from face powder.
- Eğer sana tokat atarsam, bütün şehir yüz tozundan boğulur.
- Tom was suffocating.
- Tom boğuluyordu.
- Layla was suffocating.
- Leyla boğuluyordu.
- If I slap you, the whole city will suffocate from face powder.
- Sana tokat atsam bütün şehir makyaj pudrasından boğulacak.
- Tom's suffocating.
- Tom boğuluyor.
Show More (6)
|
2 |
suffocate |
boğmak |
v. |
|
- Late payment often suffocates many credible businesses, particularly small and medium-sized companies.
- Geç ödemeler, özellikle küçük ve orta ölçekli şirketler olmak üzere birçok güvenilir işletmeyi sık sık boğmaktadır.
- Tom suffocated Mary with a feather pillow.
- Tom bir kuş tüyü yastıkla Mary'yi boğdu.
- Tom suffocated Mary with a plastic bag.
- Tom, Mary'yi plastik bir torbayla boğdu.
- She suffocated him with a pillow.
- Onu bir yastıkla boğdu.
- Tom suffocated Mary with a plastic bag.
- Tom plastik bir torba ile Mary'yi boğdu.
- Tom suffocated Mary with a feather pillow.
- Tom, Mary'yi kuş tüyü bir yastıkla boğdu.
- Sami put a bag over Layla's head and suffocated her.
- Sami, Layla'nın başına bir torba geçirip onu boğdu.
Show More (4)
|
3 |
suffocate |
havasızlıktan ölmek |
v. |
|
- I thought I was going to suffocate on that train, which was absolutely packed.
- Tıka basa dolu olan o trende havasızlıktan öleceğimi düşündüm.
Show More (-2)
|