|
- Stubborn bilateralism is not the way forward.
- İnatçı iki taraflılık ilerlemenin yolu değildir.
- Fears of discrimination are not myths in Northern Ireland, they are stubborn facts.
- Ayrımcılık korkusu Kuzey İrlanda'da efsane değil, inatçı gerçeklerdir.
- Maybe I am being stubborn, but this is what I sincerely believe.
- Belki inatçı davranıyorum ama içtenlikle inandığım şey bu.
- The stubborn resistance of workers to measures threatening their fundamental rights in this regard is well-known.
- İşçilerin bu konudaki temel haklarını tehdit eden tedbirlere karşı inatçı direnişleri iyi bilinmektedir.
- Stop being so stubborn about something that's of little importance.
- Önemsiz bir şey hakkında bu kadar inatçı olmayı bırakın.
- Tom told me that he thought Mary was stubborn.
- Tom bana Mary'nin inatçı olduğunu düşündüğünü söyledi.
- Tom and Mary are both very stubborn, aren't they?
- Tom ve Mary çok inatçı, değil mi?
- Do people ever accuse you of being stubborn?
- İnsanlar seni hiç inatçı olmakla suçluyor mu?
- Tom is really stubborn.
- Tom gerçekten inatçı.
- Tom isn't as stubborn as he used to be.
- Tom eskisi kadar inatçı değil.
- Tom is always stubborn.
- Tom her zaman inatçıdır.
- She's stubborn.
- O inatçı biri.
- Tom is likely to be stubborn.
- Tom muhtemelen inatçı olacak.
- Tom doesn't seem to be as stubborn as Mary seems to be.
- Tom, Mary kadar inatçı görünmüyor.
- We're stubborn.
- Biz inatçıyız.
- I think Tom is stubborn.
- Bence Tom inatçı.
- I can be as stubborn as you are.
- Senin kadar inatçı olabilirim.
- As he gets older, he's getting more and more stubborn.
- Yaşlandıkça daha da inatçı oluyor.
- Facts are stubborn things, but statistics are pliable.
- Gerçekler inatçı şeylerdir, ancak istatistikler esnektir.
- l know he's stubborn, ill-bred, and what's more, he's crazy.
- İnatçı, terbiyesiz ve dahası deli olduğunu biliyorum.
- Tom said you're stubborn.
- Tom senin inatçı olduğunuzu söyledi.
- Do you think I'm stubborn?
- Sence ben inatçı mıyım?
- I'm very stubborn.
- Çok inatçıyım.
- I know that Tom is stubborn.
- Tom'un inatçı olduğunu biliyorum.
- You're being stubborn.
- İnatçı davranıyorsun.
- I'm quite stubborn.
- Oldukça inatçıyımdır.
- He's as stupid as stubborn.
- İnatçı olduğu kadar aptaldır da.
- Do you really think Tom is stubborn?
- Tom'un inatçı olduğunu gerçekten düşünüyor musun?
- Only your stubborn opinions have to be listened to.
- Sadece senin inatçı fikirlerin dinlenmeli.
- Tom is too stubborn to apologize.
- Tom özür dilemeyecek kadar inatçı.
- I've always been stubborn.
- Ben hep inatçı oldum.
- You know I'm very stubborn.
- Çok inatçı olduğumu biliyorsun.
- I have been battling a stubborn cold for the last three weeks.
- Son üç haftadır inatçı bir soğuk algınlığıyla mücadele ediyorum.
- Tom is quite stubborn.
- Tom oldukça inatçıdır.
- I may be stubborn, but I'm not as stubborn as Tom is.
- İnatçı olabilirim ama Tom kadar inatçı değilim.
- Tom is being stubborn.
- Tom inatçı davranıyor.
- Tom could be stubborn at times.
- Tom zaman zaman inatçı olabilir.
- He is stubborn as a mule.
- Bir katır kadar inatçı.
- Tom is likely to be stubborn, isn't he?
- Tom muhtemelen inatçı olacak, değil mi?
- Tom does tend to be stubborn at times.
- Tom zaman zaman inatçı olma eğilimindedir.
- Tom was very stubborn.
- Tom fazla inatçıydı.
- I hope Tom isn't too stubborn.
- Umarım Tom fazla inatçı değildir.
- Tom has always been stubborn.
- Tom her zaman inatçı olmuştur.
- I'm not as stubborn as you think.
- Ben düşündüğün kadar inatçı değilim.
- Tom is a stubborn boy.
- Tom inatçı bir çocuktur.
- Being stubborn won't help you.
- İnatçı olmanın sana faydası olmaz.
- Tom is stubborn.
- Tom inatçı.
- You don't seem to be as stubborn as Tom seems to be.
- Tom kadar inatçı görünmüyorsun.
- I am certainly very stubborn and stupid!
- Kesinlikle çok inatçı ve aptalım!
- Do you really think Tom is stubborn?
- Sence Tom gerçekten inatçı mı?
- You're as stubborn as Tom.
- Tom kadar inatçısın.
- You must not be stubborn and should be friendly.
- İnatçı değil, arkadaş canlısı olmalısın.
- Mary is too stubborn to apologize.
- Mary, özür dilemeyecek kadar inatçıdır.
- Tom said he thought I was being stubborn.
- Tom inatçı olduğumu düşündüğünü söyledi.
- I'm a pretty stubborn guy.
- Ben oldukça inatçı bir adamım.
- Tom is always stubborn.
- Tom her zaman inatçı.
- Don't be a stubborn fool.
- İnatçı bir aptal olma.
- Tom is stubborn and moody.
- Tom inatçı ve huysuzdur.
- She's a stubborn girl.
- O inatçı bir kız.
- I see that you're as stubborn as I am.
- Görüyorum ki sen de benim kadar inatçısın.
- Tom is likely to be stubborn.
- Tom muhtemelen inatçıdır.
- Tom said that Mary was stubborn.
- Tom, Mary'nin inatçı olduğunu söyledi.
- I hope Tom isn't stubborn about that.
- Umarım Tom bu konuda inatçı değildir.
- He's as stubborn as a mule.
- Bir katır kadar inatçı.
- Tom, stubborn as he was, refused to change to the sensible metric system, preferring to measure volume in hogsheads instead.
- İnatçı Tom, mantıklı olan metrik sisteme geçmeyi reddetti ve bunun yerine hacmi büyük fıçı cinsinden ölçmeyi tercih etti.
- Tom said you're stubborn.
- Tom senin inatçı olduğunu söyledi.
- Do people ever accuse you of being stubborn?
- İnsanlar seni hiç inatçı olmakla suçlar mı?
- Don't be too stubborn.
- Çok inatçı olma.
- Why's Tom so stubborn?
- Tom neden bu kadar inatçı?
- Tom is as stubborn as Mary, isn't he?
- Tom Mary kadar inatçı, değil mi?
- Tom is just as stubborn as Mary is.
- Tom da Mary kadar inatçı.
- Tom is stubborn.
- Tom inatçıdır.
- You've become old and stubborn.
- Yaşlandın ve inatçı oldun.
- Why are you being so stubborn?
- Neden bu kadar inatçısın?
- I hope Tom isn't too stubborn.
- Umarım Tom çok inatçı değildir.
- Stop being so stubborn.
- Bu kadar inatçı olma.
- Tom is too stubborn to apologize.
- Tom özür dilemeyecek kadar çok inatçı.
- I can't figure out whether you're stubborn or stupid.
- İnatçı mı yoksa aptal mı olduğunu anlayamıyorum.
- I have been battling a stubborn cold for the last three weeks.
- Son üç haftadır inatçı bir soğukla savaşıyorum.
- I'm pretty stubborn.
- Oldukça inatçıyımdır.
- Tom is likely to be stubborn, isn't he?
- Tom muhtemelen inatçıdır, değil mi?
- You're a stubborn person.
- Sen inatçı biri kişisin.
- I can be just as stubborn as you.
- Senin kadar inatçı olabilirim.
- Tom is very stubborn.
- Tom çok inatçı.
- He's a stubborn person.
- O inatçı bir insan.
- Don't be so stubborn.
- O kadar inatçı olma.
- Tom may be stubborn.
- Tom inatçı olabilir.
- He is stubborn as a mule.
- O bir katır kadar inatçıdır.
- Tom is stubborn and moody.
- Tom inatçı ve huysuz.
- Tom always seems to be stubborn.
- Tom her zaman inatçı gibi görünüyor.
- He is stubborn.
- İnatçıdır.
- Tom doesn't think Mary will be stubborn.
- Tom Mary'nin inatçı olacağını düşünmüyor.
- I'm quite stubborn.
- Ben oldukça inatçıyım.
- You've become old and stubborn.
- Yaşlanmış ve inatçı olmuşsun.
- She's a stubborn woman.
- O, inatçı bir kadındır.
- Tom is a stubborn person, isn't he?
- Tom inatçı bir insandır, değil mi?
- I've always been stubborn.
- Her zaman inatçı oldum.
- Tom is as stubborn as a mule.
- Tom bir katır kadar inatçı.
- Tom and Mary are both stubborn, aren't they?
- Tom ve Mary inatçı, değil mi?
- Tom could be stubborn at times.
- Tom bazen inatçı olabiliyordu.
- Tom was very stubborn, wasn't he?
- Tom çok inatçıydı, değil mi?
- Tom is really stubborn, isn't he?
- Tom gerçekten inatçı, değil mi?
- You're pretty stubborn, aren't you.
- Oldukça inatçısın, değil mi?
- You're pretty stubborn.
- Sen oldukça inatçısın.
- You're pretty stubborn, aren't you.
- Çok inatçısın, değil mi?
- I see that you're as stubborn as I am.
- Benim kadar inatçı olduğunu görüyorum.
- Tom doesn't think Mary will be stubborn.
- Tom, Mary'nin inatçı olacağını düşünmüyor.
- I'm a stubborn man.
- Ben inatçı bir adamım.
- Tom is very stubborn, isn't he?
- Tom çok inatçı, değil mi?
- Only your stubborn opinions have to be listened to.
- Sadece sizin inatçı fikirleriniz dinlenmelidir.
- Tom said he thought that I was being stubborn.
- Tom inatçı davrandığımı düşündüğünü söyledi.
- Tom is a stubborn guy, isn't he?
- Tom inatçı bir adam, değil mi?
- You're as stubborn as ever.
- Her zamanki kadar inatçısın.
- Tom said he thought I was being stubborn.
- Tom inatçı davrandığımı düşündüğünü söyledi.
- Stop being so stubborn.
- Bu kadar inatçı olmayı bırak.
- Tom is a stubborn boy.
- Tom inatçı bir oğlandır.
- Tom said that he thought that I was being stubborn.
- Tom inatçı davrandığımı düşündüğünü söyledi.
- Tom is a stubborn person, isn't he?
- Tom inatçı biri, değil mi?
- Tom isn't stubborn like you are.
- Tom senin gibi inatçı değil.
- Tom was stubborn.
- Tom inatçıydı.
- Tom isn't stubborn.
- Tom inatçı değildir.
- You're stubborn, aren't you?
- İnatçısın, değil mi?
- Tom is being stubborn, isn't he?
- Tom inatçı davranıyor, değil mi?
- Tom is a stubborn person.
- Tom inatçı bir insan.
- Facts are stubborn things, but statistics are pliable.
- Gerçekler inatçı şeylerdir, ama istatistikler esnektir.
- I can't figure out whether you're stubborn or stupid.
- İnatçı mı yoksa aptal mı olduğunu çözemiyorum.
- We're not stubborn.
- Biz inatçı değiliz.
- I think Tom is stubborn.
- Tom'un inatçı olduğunu düşünüyorum.
- Tom and Mary are stubborn.
- Tom ve Mary inatçı.
- Tom will probably be stubborn.
- Tom muhtemelen inatçı olacak.
- Mary is a stubborn woman.
- Mary inatçı bir kadın.
- She is stubborn.
- O inatçı.
- Tom is extremely stubborn.
- Tom son derece inatçı.
- Tom is a stubborn man.
- Tom inatçı bir adamdır.
- Mary's husband is just as stubborn as she is.
- Mary'nin kocası da en az onun kadar inatçı.
- Tom isn't as stubborn as he used to be.
- Tom eskiden olduğu kadar inatçı değil.
- He is stubborn.
- O inatçıdır.
- You're stubborn.
- Sen inatçısın.
- She's a stubborn woman.
- O inatçı bir kadın.
- Tom is a stubborn man.
- Tom inatçı bir adam.
- Tom is stubborn, isn't he?
- Tom inatçı, değil mi?
- I have never come across such a stubborn person.
- Daha önce böyle inatçı bir kişiyle karşılaşmadım.
- Don't be too stubborn.
- Fazla inatçı olmayın.
- I'm pretty stubborn.
- Ben oldukça inatçıyım.
- You're a stubborn person.
- Sen inatçı birisin.
- I have never come across such a stubborn person.
- Hiç bu kadar inatçı birine rastlamamıştım.
- Tom is extremely stubborn.
- Tom son derece inatçıdır.
- Tom knew that Mary would be stubborn.
- Tom, Mary'nin inatçı olacağını biliyordu.
- I don't think I'm stubborn.
- Ben inatçı olduğumu sanmıyorum.
- You're a stubborn boy.
- Sen inatçı bir çocuksun.
- You're pretty stubborn.
- Epey inatçısın.
- Tom was very stubborn.
- Tom çok inatçıydı.
- Don't be so stubborn.
- Bu kadar inatçı olma.
- He's getting more and more stubborn with age.
- Yaşı ilerledikçe daha da inatçı oluyor.
- I'm a pretty stubborn guy.
- Oldukça inatçı bir adamım.
- Tom is a stubborn guy.
- Tom inatçı bir adamdır.
- I don't think I'm stubborn.
- İnatçı olduğumu sanmıyorum.
- She is stubborn.
- O inatçıdır.
- You're a stubborn girl.
- Sen inatçı bir kızsın.
- You're a stubborn boy.
- İnatçı bir çocuksun.
- Tom is quite stubborn, isn't he?
- Tom oldukça inatçı, değil mi?
- She's stubborn.
- O inatçı.
- You're stubborn, aren't you?
- Sen inatçısın, değil mi?
- Tom is quite stubborn.
- Tom oldukça inatçı.
- I don't like stubborn people.
- İnatçı insanları sevmem.
- I'm stubborn.
- Ben inatçıyım.
- Tom and Mary are stubborn.
- Tom ve Mary inatçıdır.
- I'm very stubborn.
- Ben çok inatçıyım.
- Tom is as stubborn as Mary, isn't he?
- Tom da Mary kadar inatçı, değil mi?
- I'm not as stubborn as you think.
- Düşündüğün kadar inatçı değilim.
- Tom's wife is just as stubborn as he is.
- Tom'un karısı da en az onun kadar inatçı.
- Tom is a stubborn man, isn't he?
- Tom inatçı bir adam, değil mi?
- Tom has always been stubborn.
- Tom her zaman inatçıydı.
- Being stubborn won't help you.
- İnatçı olmak sana yardımcı olmayacak.
- Tom can be quite stubborn.
- Tom oldukça inatçı olabilir.
- You're so stubborn.
- Çok inatçısın.
- Tom is very stubborn.
- Tom çok inatçıdır.
- I am certainly very stubborn and stupid!
- Kesinlikle çok inatçı ve aptal biriyim!
- Tom does tend to be stubborn at times.
- Tom bazen inatçı olabiliyor.
- If it becomes stubborn indeed it stands alone.
- Eğer inatçı olursa gerçekten yalnız kalır.
- Tom thinks Mary will be stubborn.
- Tom, Mary'nin inatçı olacağını düşünüyor.
- Why's Tom so stubborn?
- Tom niye bu kadar inatçı?
- Mary was stubborn.
- Mary inatçıydı.
Show More (181)
|
