|
- That, I can promise you, is when things will turn ugly!
- Size söz veriyorum, işler o zaman çirkinleşecek!
- You will without doubt receive all these details as soon as possible.
- Şüphesiz tüm bu detaylar en kısa sürede size ulaşacaktır.
- I have here before me a newspaper interview, from which I should like to read you an extract.
- Önümde size bir bölümünü okumak istediğim bir gazete röportajı var.
- I have every confidence in you.
- Size güvenim tamdır.
- Do this and see what answer you are given.
- Bunu yapın ve size ne cevap verildiğini görün.
- The only assurance I can give you is that the President was not blocking a lift.
- Size verebileceğim tek güvence Başkan'ın bir asansörü engellemediğidir.
- I really do beg you to take this message back to the Commission.
- Bu mesajı Komisyon'a geri götürmeniz için size gerçekten yalvarıyorum.
- I can offer you full reassurance here.
- Burada size tam bir güvence verebilirim.
- I must tell you, it is really fun learning a language.
- Size söylemeliyim ki, bir dil öğrenmek gerçekten çok eğlenceli.
- I implore you to do this.
- Bunu yapmanız için size yalvarıyorum.
- I agree with you entirely.
- Size tamamen katılıyorum.
- In this spirit, I wish you and all of us great success for the next six months in this European Union in which we share.
- Bu ruhla, paylaştığımız bu Avrupa Birliği'nde önümüzdeki altı ay için size ve hepimize büyük başarılar diliyorum.
- We owe you our respect and gratitude for promoting this process.
- Bu süreci desteklediğiniz için size saygı ve minnet borçluyuz.
- I can inform you that I myself shall be the President-in-Office of the Council when it debates these issues.
- Bu konular görüşülürken Konsey'in Dönem Başkanı olacağımı size bildirebilirim.
- I admire and respect you, especially when you are in the chair.
- Size hayranlık ve saygı duyuyorum, özellikle de koltukta oturduğunuzda.
- I have mentioned the subject of the Financial Perspective, so let me remind you of the Andreasen case.
- Mali Perspektif konusundan bahsetmiştim, bu nedenle size Andreasen davasını hatırlatmama izin verin.
- I can promise you that I am determined to act on this with urgency.
- Bu konuda ivedilikle harekete geçmeye kararlı olduğum konusunda size söz verebilirim.
- I also give you the assurance that this text will be translated into Russian the day after tomorrow.
- Bu metnin yarından sonraki gün Rusçaya çevrileceği konusunda da size güvence veriyorum.
- I am able to inform you today that the 2001 annual report will incorporate a statistical annex on this subject.
- Bugün size 2001 yıllık raporunun bu konuda istatistiksel bir ek içereceğini bildirebilirim.
- We in the Committee on Budgets propose to you two possibilities which, furthermore, may be complementary.
- Biz Bütçe Komitesi olarak size birbirini tamamlayabilecek iki olasılık öneriyoruz.
- I shall send you some press cuttings, which are extremely enlightening and will, I believe, bring you up-to-date.
- Size son derece aydınlatıcı ve sizi güncel tutacağına inandığım bazı basın kupürleri göndereceğim.
- The time has come today to present you with some amendments to its statute.
- Bugün size tüzüğünde yapılan bazı değişiklikleri sunmanın zamanı geldi.
- I wanted to send you an e-mail about this, but unfortunately I cannot send e-mails at the moment.
- Bu konuda size bir e-posta göndermek istiyordum, ancak ne yazık ki şu anda e-posta gönderemiyorum.
- If the President-in-Office of the Council wishes to reply to you in some way, I have no objection.
- Eğer Konsey Dönem Başkanı size bir şekilde cevap vermek isterse buna bir itirazım olmaz.
- I would like to wish you good luck, because we know full well how demanding your political task is.
- Size iyi şanslar dilemek istiyorum, çünkü siyasi görevinizin ne kadar zorlu olduğunu çok iyi biliyoruz.
- I wish you success, as this will be the success of Europe!
- Size başarılar diliyorum, zira bu Avrupa'nın başarısı olacaktır!
- I would be grateful if you would at least think about it and consider abstaining.
- En azından bunu düşünür ve çekimser kalmayı düşünürseniz size minnettar olurum.
- However, Article 110 provides you with the possibility of drafting recommendations and submitting opinions.
- Bununla birlikte, 110. Madde size tavsiyeler hazırlama ve görüş bildirme imkanı sağlamaktadır.
- That leaves you and me looking through a lot of amendments that can sometimes be rather confusing.
- Bu da size ve bana bazen oldukça kafa karıştırıcı olabilen çok sayıda değişikliği incelemek zorunda bırakıyor.
- Otherwise, it will not be possible and you will receive a reply in writing.
- Aksi takdirde bu mümkün olmayacak ve size yazılı olarak cevap verilecektir.
- I have to disagree with you on that point.
- Bu konuda size katılmıyorum.
- If you want to test that I can give you good examples.
- Bunu test etmek isterseniz size iyi örnekler verebilirim.
- I can only tell you that we will do our utmost.
- Size sadece elimizden geleni yapacağımızı söyleyebilirim.
- I would like to raise a couple of issues with you.
- Size birkaç konuyu iletmek istiyorum.
- This may give you an idea of the workload and the efforts made throughout this time.
- Bu, size iş yükü ve bu süre zarfında sarf edilen çabalar hakkında bir fikir verebilir.
- Let me take you through a scenario.
- Size bir senaryo anlatayım.
- Firstly I must say that I agree with you.
- Öncelikle size katıldığımı söylemeliyim.
- As for your other points, I have taken note of the comments that you made and I shall pass these on.
- Diğer hususlara gelince yaptığınız yorumları not aldım ve bunları size ileteceğim.
- Mr Papayannakis, I have given you all the information I have.
- Bay Papayannakis, size elimdeki tüm bilgileri verdim.
- We will try to give you an answer when we can.
- Elimizden geldiğince size cevap vermeye çalışacağız.
- On behalf of the entire Parliament, I wish you a very enjoyable visit.
- Tüm Parlamento adına size çok keyifli bir ziyaret diliyorum.
- We in this House want to help you.
- Biz bu Mecliste size yardım etmek istiyoruz.
- This will provide you with the opportunity to shape the hard legislation on animal welfare.
- Bu size hayvan refahına ilişkin katı mevzuatı şekillendirme fırsatı sağlayacaktır.
- I shall give you the floor so you can express your opinion briefly.
- Görüşlerinizi kısaca ifade edebilmeniz için size söz vereceğim.
- I asked you about this issue during the last part-session.
- Geçen oturumda size bu konuyu sormuştum.
- That is the message I would like to give you today on behalf of my colleagues here.
- Bugün burada meslektaşlarım adına size vermek istediğim mesaj budur.
- We gave you a brief in March 2000.
- Mart 2000'de size bir brifing vermiştik.
- The second question I wish to ask you is if you have any news on spongiform encephalopathy.
- Size sormak istediğim ikinci soru ise süngerimsi ensefalopati konusunda herhangi bir gelişme olup olmadığıdır.
- Finally, I should like to remind you of an anniversary which took place two days ago.
- Son olarak size iki gün önce gerçekleşen bir yıldönümünü hatırlatmak isterim.
- I will give you one example of this.
- Size bununla ilgili bir örnek vereceğim.
- You were accompanied by representatives of the PPE-DE and the PSE Groups.
- Size Avrupa Halk Partisi ve Avrupa Sosyalistler Grubu'nun temsilcileri eşlik ediyordu.
- I welcome you and your representation to the European Parliament.
- Size ve Avrupa Parlamentosu'ndaki temsilciliğinize hoş geldiniz diyorum.
- I outlined in detail our concerns and I shall forward you a copy of the correspondence.
- Endişelerimizi detaylı bir şekilde dile getirdim ve yazışmaların bir kopyasını size ileteceğim.
- I wish to ask you a question and perhaps make a small suggestion.
- Size bir soru sormak ve belki de küçük bir öneride bulunmak istiyorum.
- Please, I beg you, do not sell us planes, boats or tanks.
- Lütfen, size yalvarıyorum, bize uçak, bot ya da tank satmayın.
- Very often, when you are too hard, people will point that out.
- Çoğu zaman, çok sert olduğunuzda, insanlar bunu size gösterecektir.
- Let me give you just one example from Parliament.
- Size Parlamentodan sadece bir örnek vereyim.
- My apologies for making you say things we already know.
- Size zaten bildiğimiz şeyleri söylettiğim için özür dilerim.
- That is the explanation I can give you, with complete transparency.
- Size tam bir şeffaflıkla yapabileceğim açıklama budur.
- I would like to remind you of this because it does not exactly coincide with what you have told us.
- Bunu size hatırlatmak isterim çünkü bize söylediklerinizle tam olarak örtüşmüyor.
- Mr Martin, I wish you good luck.
- Bay Martin, size iyi şanslar diliyorum.
- They are produced and directed at you in the light of our own experiences.
- Bunlar kendi deneyimlerimiz ışığında üretilmiş ve size yöneltilmiştir.
- Unfortunately, I am not in a position to tell you what the actual implementation rate was.
- Maalesef size gerçek uygulama oranının ne olduğunu söyleyebilecek durumda değilim.
- I can tell you straight away that this is not the position of the group of right-wing Europeans.
- Size hemen söyleyebilirim ki bu, bir grup sağcı Avrupalının tutumu değildir.
- I have little more to tell you at this point.
- Bu noktada size söyleyecek çok az şeyim var.
- For this reason, I really do beg you to reconsider this.
- Bu nedenle, bunu yeniden düşünmeniz için size gerçekten yalvarıyorum.
- Ought we to have blind faith in you?
- Size körü körüne inanmalı mıyız?
- There are so many events that I would like to tell you about here, but the time I am given is limited.
- Burada size anlatmak istediğim o kadar çok olay var ki, ancak bana verilen süre sınırlı.
- Commissioner Barnier, I will now agree to give you eleven minutes, the same that Parliament has had.
- Komisyon Üyesi Barnier, şimdi size Parlamento'nun sahip olduğu on bir dakikayı vermeyi kabul ediyorum.
- Mr Diouf, I welcome you and your representation to the European Parliament.
- Sayın Diouf, size ve Avrupa Parlamentosu'ndaki temsilciliğinize hoş geldiniz diyorum.
- We are pleased to have you here and I shall now give you the floor.
- Sizi burada ağırlamaktan memnuniyet duyuyoruz ve şimdi sözü size veriyorum.
- We wish you good luck on the way ahead, in any case.
- Her halükarda, önünüzdeki yolda size iyi şanslar diliyoruz.
- I am particularly addressing you personally.
- Özellikle size kişisel olarak hitap ediyorum.
- Let me remind you of how the European mandate was determined.
- Size Avrupa yetkisinin nasıl belirlendiğini hatırlatmama izin verin.
- As I assured you, we will check the linguistic versions.
- Size temin ettiğim gibi, dil versiyonlarını kontrol edeceğiz.
- Many of you have done that and I am grateful.
- Birçoğunuz bunu yaptınız ve size minnettarım.
- We wish you every success on your way.
- Yolunuzda size başarılar diliyoruz.
- We are telling you to keep your hands off this measure.
- Size ellerinizi bu tedbirden çekmenizi söylüyoruz.
- The Council has not yet answered this question, so I am unable to give you an answer.
- Konsey henüz bu soruyu yanıtlamadığı için size bir cevap veremiyorum.
- I would like to give you an example of what I consider to be unacceptable.
- Size kabul edilemez olduğunu düşündüğüm bir örnek vermek istiyorum.
- Mr Prodi, you will have the task of preparing the Council’s decision on Turkey next year.
- Sayın Prodi, önümüzdeki yıl Konsey'in Türkiye'ye ilişkin kararını hazırlama görevi size düşecek.
- Let me give you a simple example.
- Size basit bir örnek vereyim.
- The Lithuanian President cannot have told you that he was not aware of it!
- Litvanya Cumhurbaşkanı size bunun farkında olmadığını söylemiş olamaz!
- I shall now give you the floor.
- Şimdi size söz veriyorum.
- You have just given that assurance, for which I thank you.
- Az önce bu güvenceyi verdiniz, bunun için size teşekkür ediyorum.
- In other words, you are being accorded total and absolute respect.
- Başka bir deyişle, size tam ve mutlak saygı gösteriliyor.
- I could give you many other examples of this.
- Size bununla ilgili daha pek çok örnek verebilirim.
- In this spirit, I wish you and all of us great success for the next six months in this European Union in which we share.
- Bu ruhla size ve hepimize, paylaştığımız bu Avrupa Birliği'nde önümüzdeki altı ay için büyük başarılar diliyorum.
- We trust you also with this exercise.
- Bu konuda da size güveniyoruz.
- My group's co-ordinator and I wrote you a letter asking for the vote to be re-scrutinised.
- Grubumun koordinatörü ve ben size bir mektup yazarak oylamanın yeniden gözden geçirilmesini talep ettik.
- You quite rightly said that the Treaty only provides you with limited powers in the area of banking supervision.
- Haklı olarak Antlaşma'nın bankacılık denetimi alanında size sadece sınırlı yetkiler verdiğini söylediniz.
- I wish you lots of luck.
- Size bol şans diliyorum.
- I sent you a note and I received confirmation from Parliament's services that this will be corrected.
- Size bir not gönderdim ve Parlamento hizmetlerinden bunun düzeltileceğine dair teyit aldım.
- I wish you the best of luck in Ghent.
- Gent'te size bol şans diliyorum.
- We accept the logical reason that you have given, but I have to ask you a further question.
- Sunduğunuz mantıklı gerekçeyi kabul ediyoruz ancak size bir soru daha sormam gerekiyor.
- I disagree with you that it is not within the Council's remit.
- Bunun Konsey'in görev alanına girmediği konusunda size katılmıyorum.
- I am glad to be able to tell you the person tested negative.
- Kişinin testinin negatif çıktığını size söyleyebildiğim için mutluyum.
- The documents you have been issued with, will have informed you of all the technical elements of the negotiation.
- Size verilen belgeler, müzakerenin tüm teknik unsurları hakkında sizi bilgilendirmiş olacaktır.
- Rapporteur, I owe you an apology.
- Sayın Raportör, size bir özür borçluyum.
- This is what I can tell you in relation to safety regulations.
- Güvenlik düzenlemeleriyle ilgili olarak size söyleyebileceğim şey budur.
- I must tell you sincerely that this is an area in which the Member States have initiative of legislation.
- Size samimiyetle söylemeliyim ki bu, Üye Devletlerin mevzuat inisiyatifine sahip olduğu bir alandır.
- I can tell you that there will be specific initiatives.
- Size özel girişimler olacağını söyleyebilirim.
- Mr Duisenberg, I asked you at your hearing whether you are able to stay on.
- Sayın Duisenberg, duruşmanızda size devam edip edemeyeceğinizi sormuştum.
- I cannot give you an answer off the cuff.
- Bu konuda size bir cevap veremem.
- I also want to tell you why.
- Bunun nedenini de size anlatmak istiyorum.
- To give you an example, these rules may relate to subsidies.
- Size bir örnek vermek gerekirse bu kurallar sübvansiyonlarla ilgili olabilir.
- I would like to tell you briefly about our own experience.
- Size kısaca kendi deneyimlerimizden bahsetmek istiyorum.
- I think we should focus on two points, and would therefore like to ask you this.
- İki noktaya odaklanmamız gerektiğini düşünüyorum ve bu nedenle size şunu sormak istiyorum.
- I am simply giving you this information so that you are aware.
- Ben sadece farkında olmanız için size bu bilgiyi veriyorum.
- I can inform you, ladies and gentlemen, that a new one is being prepared.
- Hanımefendiler ve beyefendiler, size yeni bir teklifin hazırlanmakta olduğu bilgisini verebilirim.
- Be assured that we wish you every success with such a sensitive matter.
- Böylesine hassas bir konuda size başarılar dilediğimizden emin olabilirsiniz.
- I have every confidence in you.
- Size güvenim tam.
- I am telling you that that is my intention.
- Size niyetimin bu olduğunu söylüyorum.
- I will tell you what the other players were saying when their turn comes.
- Diğer oyuncuların sırası geldiğinde ne söylediklerini size söyleyeceğim.
- I can inform you that many Members submitted this question.
- Bu soruyu birçok Üyenin yönelttiğini size bildirebilirim.
- In saying this, I would like to give you an assurance that Parliament is interested in this.
- Bunu söylerken Parlamentonun bu konuyla ilgilendiğine dair size bir güvence vermek istiyorum.
- We owe you a big thank you.
- Size büyük bir teşekkür borçluyuz.
- However, I will be willing to return and give you a more detailed answer later on.
- Ancak daha sonra size dönüp daha detaylı bir cevap vermek isterim.
- I must tell you that women's rights have gone downhill, not up.
- Size şunu söylemeliyim ki kadın hakları yokuş aşağı gitti, yukarı değil.
- As far as the rest is concerned, I wish you and us all luck.
- Gerisi söz konusu olduğunda, size ve hepimize şans diliyorum.
- Is that, I ask you, democracy? Is that freedom of opinion?
- Sorarım size, bu demokrasi midir? Bu fikir özgürlüğü müdür?
- I cannot offer you any solution.
- Size herhangi bir çözüm öneremem.
- I would very much like to remind you what sustainability means.
- Size sürdürülebilirliğin ne anlama geldiğini hatırlatmak isterim.
- Yes, I can tell you that the Quaestors will be looking into this issue.
- Evet, size Quaestors'ın bu konuyu inceleyeceğini söyleyebilirim.
- On behalf of our group, I should like to ask you personally a question.
- Grubumuz adına size şahsen bir soru sormak istiyorum.
- You were accompanied by representatives of the PPE-DE and the PSE Groups.
- Size PPE-DE ve PSE Gruplarının temsilcileri eşlik ediyordu.
- Mr Posselt, I promise you that this will be the last time.
- Sayın Posselt, size söz veriyorum bu son olacak.
- This is what I can tell you in relation to safety regulations.
- Güvenlik yönetmelikleriyle ilgili olarak size söyleyebileceğim şey budur.
- I wish you lots of luck, but you have a very difficult job.
- Size bol şans diliyorum, ancak işiniz çok zor.
- He asked me particularly to make that point to you.
- Bu noktayı size özellikle belirtmemi istedi.
- I hope you do not feel that you received the rough end of my treatment in this season of goodwill.
- Umarım bu iyi niyet mevsiminde size kötü davrandığımı düşünmüyorsunuzdur.
- The European Commission has some missionary work to do in this area too, for which I wish you every success.
- Avrupa Komisyonu'nun da bu alanda yapması gereken bazı misyonerlik çalışmaları var, bu konuda size başarılar diliyorum.
- I have the photocopy in question here, which I can give you.
- Söz konusu fotokopi elimde mevcut olup size verebilirim.
- Let me remind you of Article 12.
- Size 12. Maddeyi hatırlatmama izin verin.
- I wish you success, as this will be the success of Europe!
- Size başarılar diliyorum, çünkü bu Avrupa'nın başarısı olacaktır!
- That is what I wish you; that is what I wish for all of us for the sake of Europe's future.
- Ben de size bunu diliyorum; Avrupa'nın geleceği adına hepimiz için bunu diliyorum.
- I agree with you wholeheartedly here.
- Burada size tüm kalbimle katılıyorum.
- I should like to ask you two questions.
- Size iki soru sormak istiyorum.
- I would like to offer you my emphatic support!
- Size en içten desteğimi sunmak isterim!
- I wish you a good evening.
- Size iyi akşamlar diliyorum.
- Can I suggest to you what might happen as a result?
- Sonuç olarak ne olabileceğini size önerebilir miyim?
- I would also like to remind you about the vital concept of location advantages.
- Ben de size konum avantajı gibi hayati bir kavramı hatırlatmak isterim.
- As an exception, I will give you fifteen seconds in which to ask your question.
- Bir istisna olarak, sorunuzu sormanız için size on beş saniye vereceğim.
- I desire only the destruction of an undemocratic process and I will always be reminding you of that.
- Ben sadece demokratik olmayan bir sürecin yok edilmesini arzuluyorum ve bunu size her zaman hatırlatacağım.
- I will be perfectly honest with you.
- Size karşı tamamen dürüst olacağım.
- She asked you about the difficulty of attracting researchers to this field.
- Size araştırmacıları bu alana çekmenin zorluğunu sordu.
- Today and for all these reasons, Archbishop Kamwenho, we award you the Sakharov Prize for freedom of thought.
- Bugün ve tüm bu nedenlerle Başpiskopos Kamwenho, size Sakharov Düşünce Özgürlüğü Ödülü'nü veriyoruz.
- You were told that you had to be present for the vote.
- Size oylama için hazır bulunmanız gerektiği söylendi.
- I can show you a copy if you wish.
- Dilerseniz size bir kopyasını gösterebilirim.
- At tomorrow's vote, think about what you will say to any of your fellow citizens who asks you what you have done.
- Yarınki oylamada, size ne yaptığınızı soran herhangi bir vatandaşınıza ne söyleyeceğinizi düşünün.
- We will be very happy to give you that number.
- Size bu numarayı vermekten büyük mutluluk duyacağız.
- Mr Cappato, I shall look into that and return to you and the House in due course.
- Bay Cappato, bu konuyu araştırıp zamanı geldiğinde size ve Meclise döneceğim.
- Allow me to give you a specific example to illustrate this.
- Bunu açıklamak için size özel bir örnek vermeme izin verin.
- I would like to tell you another story, which does not have such a happy ending.
- Size sonu pek de mutlu bitmeyen bir başka hikâye anlatmak istiyorum.
- And I would simply like to give you what I feel is the secret of influence in Europe.
- Ve size Avrupa'daki nüfuzun sırrı olduğunu düşündüğüm şeyi vermek istiyorum.
- There will be others before I present you with the third cohesion report in 2004.
- 2004 yılında üçüncü uyum raporunu size sunmadan önce başka raporlar da olacak.
- We wish you success in your efforts to do this.
- Bu yöndeki çabalarınızda size başarılar diliyoruz.
- I ask you, what purpose would be served by favouring a timetable?
- Size soruyorum, bir zaman çizelgesini tercih ederek hangi amaca hizmet etmiş olursunuz?
- I will inform you of those.
- Bunları size bildireceğim.
- At least from the human point of view, therefore, you have my heartfelt sympathy.
- Bu nedenle, en azından insani açıdan, size yürekten sempati duyuyorum.
- That is all I can tell you.
- Size söyleyebileceğim tek şey bu.
- This is a very positive step, and I would like to welcome you and thank you.
- Bu çok olumlu bir adımdır ve size hoş geldiniz demek ve teşekkür etmek isterim.
- I have given you some information on this issue.
- Bu konuda size bazı bilgiler vermiştim.
- If not, I have some copies here that you can have.
- Eğer yoksa, burada size verebileceğim birkaç kopyam var.
- I wish you good health and Godspeed for the next two-and-a-half years.
- Önümüzdeki iki buçuk yıl boyunca size sağlık ve esenlikler diliyorum.
- I would now like, briefly, to give you some information on how things have progressed.
- Şimdi size kısaca işlerin nasıl ilerlediğine dair bazı bilgiler vermek istiyorum.
- There are different voices at the bottom of the ballot box, and I would remind you of something.
- Sandığın dibinde farklı sesler var ve size bir şeyi hatırlatmak isterim.
- Mr Medina Ortega, I shall give you all the details necessary.
- Bay Medina Ortega, size gerekli tüm detayları vereceğim.
- You are most welcome on our beaches, and we will offer you our first Dutch herring with pleasure.
- Sahillerimize hoş geldiniz ve size ilk Hollanda ringa balığımızı memnuniyetle sunacağız.
- I cannot tell you the status of the letter.
- Mektubun durumunu size söyleyemem.
- I have a small supplementary question to ask you.
- Size sormak istediğim küçük bir ek sorum var.
- I should like to offer you my warmest thanks for having tabled these proposals.
- Bu önerileri sunduğunuz için size en içten teşekkürlerimi sunmak isterim.
- I should be grateful if you would agree to that request.
- Bu isteğimi kabul ederseniz size minnettar olurum.
- Colleagues, if you had seatbelts I would tell you to strap yourselves in.
- Meslektaşlarım, eğer emniyet kemeriniz olsaydı size kemerlerinizi bağlamanızı söylerdim.
- I am simply giving you this information so that you are aware.
- Bu bilgiyi size sadece farkında olmanız için veriyorum.
- Let me give you an example.
- Size bir örnek vereyim.
- I agree with you on this point and I hope that you will work towards this goal.
- Bu noktada size katılıyorum ve bu hedef doğrultusunda çalışacağınızı umuyorum.
- May I wish you every success.
- Size başarılar dilerim.
- We will provide you with a copy of my speech.
- Konuşmamın bir kopyasını size sunacağız.
- Allow me to read you the conclusion in English, which dates from November, in other words before SARS.
- İzninizle size Kasım ayından, yani SARS öncesinden kalma İngilizce sonucu okumak istiyorum.
- Mr Duisenberg, I had a small supplementary question to ask you.
- Bay Duisenberg, size sormak istediğim küçük bir ek sorum var.
- We will support you in this approach.
- Bu yaklaşımınızda size destek olacağız.
- I can today reassure you on the issue of religion, for example.
- Örneğin bugün din konusunda size güven verebilirim.
- I can inform you that Question Time will last an hour.
- Size Soru Zamanının bir saat süreceğini bildirebilirim.
- We wish you success, too, in your efforts to guide smoothly the introduction of the euro.
- Avro'nun sorunsuz bir şekilde uygulanmasına yönelik çabalarınızda da size başarılar diliyoruz.
- Let me give you two examples.
- Size iki örnek vereyim.
- I should like to offer you my warmest thanks for having tabled these proposals.
- Bu teklifleri sunduğunuz için size en içten teşekkürlerimi sunmak isterim.
- I will come back to you on this matter.
- Bu konuyla ilgili olarak size geri döneceğim.
- May these new products earn you masses and masses of money.
- Bu yeni ürünler size yığınla para kazandırsın.
- I wish you all the best in the implementation of that project.
- Bu projenin hayata geçirilmesinde size başarılar diliyorum.
- I can tell you now that they will not be able to.
- Size şimdiden söyleyebilirim ki bunu yapamayacaklar.
- This is already the third time that I have had the pleasure of addressing you.
- Size hitap etme şerefine üçüncü kez nail oluyorum.
- So I very much agree with you, we need this integrated approach.
- Bu yüzden size çok katılıyorum, bu entegre yaklaşıma ihtiyacımız var.
- That being the case, all I can tell you is that it is too soon.
- Durum böyleyken size söyleyebileceğim tek şey bunun için çok erken olduğu.
- As regards the organisation of the elections, I think I have given you all the facts and information available to me.
- Seçimlerin düzenlenmesine ilişkin olarak size elimdeki tüm gerçekleri ve bilgileri verdiğimi düşünüyorum.
- Our motion will give you a great deal of food for thought, but there is one point that I would just like to go into now.
- Önergemiz size düşünecek çok şey sağlayacaktır, ancak şimdi değinmek istediğim bir nokta var.
- May these new products earn you masses and masses of money.
- Bu yeni ürünler size yığınla ve yığınla para kazandırsın.
- I am not the President of the United States Federal Court, but perhaps I can help you.
- Birleşik Devletler Federal Mahkemesi Başkanı değilim ama belki size yardımcı olabilirim.
- So the one thing I can recommend is that you vote for Latvia's accession to the European Union.
- Bu nedenle size önerebileceğim tek şey Letonya'nın Avrupa Birliği'ne katılımı için oy kullanmanızdır.
- I must tell you that women's rights have gone downhill, not up.
- Size şunu söylemeliyim ki kadın hakları yokuş aşağı gitti, iyi yönde değil.
- I would like to remind you of a figure produced by your own services.
- Size kendi servisleriniz tarafından üretilen bir rakamı hatırlatmak isterim.
- I wish you luck, fellow Members.
- Size şans diliyorum, Üye arkadaşlarım.
- I might simply remind you of the tanker disasters that we have had in recent years.
- Size sadece son yıllarda yaşadığımız tanker facialarını hatırlatabilirim.
- I admire and respect you, especially when you are in the chair.
- Size hayranlık ve saygı duyuyorum, özellikle de koltukta otururken.
- You have provided concise answers to all the points, and more or less within your allotted speaking time.
- Tüm noktalara özlü yanıtlar verdiniz ve bunu aşağı yukarı size ayrılan konuşma süresi içinde yaptınız.
- I would like to ask you a question related to that.
- Size bununla ilgili bir soru sormak istiyorum.
- The rapporteur asked you a question which, in putting this amendment to the vote, you have not answered.
- Raportör size bu değişikliği oylamaya sunarken cevaplamadığınız bir soru sordu.
- We know your vision, we know your determination, and that is why we have confidence in you.
- Vizyonunuzu biliyoruz, kararlılığınızı biliyoruz ve bu nedenle size güveniyoruz.
- On behalf of my group, I would like to issue a challenge to you today.
- Grubum adına bugün size bir meydan okuma yapmak istiyorum.
- Let me ask you one simple question.
- Size basit bir soru sormama izin verin.
- I cannot promise you that the new approach will succeed.
- Yeni yaklaşımın başarılı olacağına dair size söz veremem.
- I can only tell you that we will do our utmost.
- Size sadece elimizden gelenin en iyisini yapacağımızı söyleyebilirim.
- Mr Duisenberg, I had a small supplementary question to ask you.
- Sayın Duisenberg, size sormak istediğim küçük bir ek sorum var.
- Not only did you make an effort to remain in the House, but you also kept well within the speaking time allowed.
- Sadece Meclis'te kalmak için çaba sarf etmekle kalmadınız, aynı zamanda size tanınan konuşma süresine de riayet ettiniz.
- I am pleased to inform you that the 2002 report is just about to be published.
- Size 2002 raporunun yayınlanmak üzere olduğunu bildirmekten memnuniyet duyuyorum.
- I have the photocopy in question here, which I can give you.
- Söz konusu fotokopi burada, size verebilirim.
- I cannot tell you at this point that I have great hope.
- Bu noktada size büyük bir umut beslediğimi söyleyemem.
- Mr Posselt, I promise you that this will be the last time.
- Bay Posselt, size söz veriyorum bu son olacak.
- That is why we are telling you now that your actions are illegal.
- İşte bu yüzden şimdi size eylemlerinizin yasadışı olduğunu söylüyoruz.
- I could not agree with you more.
- Size daha fazla katılamazdım.
- We will try to give you an answer when we can.
- Elimizden geldiğince size bir cevap vermeye çalışacağız.
- That is why I am giving you this brief history.
- Bu nedenle size bu kısa tarihçeyi veriyorum.
- Today, you must forget who voted for you and who voted against you.
- Bugün, kimin size oy verdiğini ve kimin size karşı oy verdiğini unutmalısınız.
- We share in this success, and have you to thank for it having been possible.
- Bu başarıyı paylaşıyoruz ve bunun mümkün olmasından dolayı size teşekkür borçluyuz.
- For this reason, I really do beg you to reconsider this.
- Bu nedenle, bunu yeniden gözden geçirmeniz için size gerçekten yalvarıyorum.
- I will, however, send you all the details.
- Bununla birlikte size tüm ayrıntıları göndereceğim.
- You must be able to reconstruct and we want to help you.
- Yeniden yapılandırabilmelisiniz ve biz de size yardımcı olmak istiyoruz.
- I would like to ask you what they are.
- Size bunların ne olduğunu sormak istiyorum.
- Mr Seixas da Costa, I totally agree with you.
- Bay Seixas da Costa, size tamamen katılıyorum.
- If we had the time, I could give you many further examples.
- Zamanımız olsaydı size daha pek çok örnek verebilirdim.
- I agree with you wholeheartedly there.
- Bu konuda size tüm kalbimle katılıyorum.
- We wish you good luck on the way ahead, in any case.
- Her halükarda, önümüzdeki süreçte size iyi şanslar diliyoruz.
- We will provide you with a copy of my speech.
- Konuşmamın bir kopyasını size vereceğiz.
- I am going to give you a version of the Rules of Procedure as explained by me so that you remember.
- Hatırlamanız için size İç Tüzüğün benim tarafımdan açıklanan bir versiyonunu vereceğim.
- I will give you a few reasons why we are concerned.
- Size neden endişe duyduğumuza dair birkaç neden sunacağım.
- We give you our full support and have every confidence in you.
- Size tam destek veriyoruz ve size güveniyoruz.
- You have misunderstood me or I did not express myself well, but I have read you the Rules of Procedure.
- Beni yanlış anladınız ya da ben kendimi iyi ifade edemedim ama size İç Tüzüğü okudum.
- I would, for example, remind you of the difficulties the Christians are facing in that country.
- Örneğin size bu ülkede Hıristiyanların karşılaştıkları zorlukları hatırlatmak isterim.
- You must wait until the President of Parliament gives you the floor.
- Meclis Başkanı size söz verene kadar beklemelisiniz.
- No doubt during the debate you will be asked questions concerning what you think of some of those amendments.
- Şüphesiz tartışma sırasında size bu değişikliklerden bazıları hakkında ne düşündüğünüze ilişkin sorular sorulacaktır.
- I have now asked you that question three times and you have still not responded.
- Size bu soruyu üç kez sordum ve hala yanıt vermediniz.
- You are most welcome on our beaches, and we will offer you our first Dutch herring with pleasure.
- Sahillerimize hoş geldiniz ve size ilk Hollanda ringa balığımızı zevkle sunacağız.
- I would like to tell you about the difficulties that the people I meet in my country complain of every day.
- Size ülkemde karşılaştığım insanların her gün şikayet ettikleri zorluklardan bahsetmek istiyorum.
- I wish you every success.
- Size başarılar dilerim.
- Is that, I ask you, democracy? Is that freedom of opinion?
- Size soruyorum, bu demokrasi mi? Bu fikir özgürlüğü mü?
- Let me give you a few examples.
- Size birkaç örnek vereyim.
- However, I cannot give you a clear reply to that.
- Ancak size bu konuda net bir cevap veremem.
- I have the photocopy in question here, which I can give you.
- Söz konusu fotokopi bende mevcut, size verebilirim.
- I shall give you a couple of examples.
- Size birkaç örnek vereceğim.
- You spoke about a dream coming true, and we cannot but agree with you entirely.
- Gerçekleşen bir rüyadan bahsettiniz ve biz de size tamamen katılıyoruz.
- I nonetheless wish you good luck over the next six months.
- Ben yine de önümüzdeki altı ay boyunca size iyi şanslar diliyorum.
- I believe that this is the fundamental message we can offer you.
- Size sunabileceğimiz temel mesajın bu olduğuna inanıyorum.
- To give you an example, these rules may relate to subsidies.
- Size bir örnek vermek gerekirse, bu kurallar sübvansiyonlarla ilgili olabilir.
- However, we know that you are undaunted and we wish you the success you deserve.
- Ancak yılmadığınızı biliyor ve size hak ettiğiniz başarıyı diliyoruz.
- For this, you must be complimented.
- Bunun için size iltifat etmek gerekir.
- I can tell you that we have reason to be optimistic.
- Size iyimser olmak için nedenlerimiz olduğunu söyleyebilirim.
- In this regard, ladies and gentlemen, I will explain to you the Commission's position on the proposed amendments.
- Bu bağlamda, hanımefendiler ve beyefendiler, size Komisyonun önerilen değişikliklere ilişkin tutumunu açıklayacağım.
- I nonetheless wish you good luck over the next six months.
- Yine de önümüzdeki altı ay boyunca size iyi şanslar diliyorum.
- Our President has communicated to you a scheme that we would commend.
- Sayın Cumhurbaşkanı'mız size tavsiye edeceğimiz bir plan iletti.
- In any event, I wish you, on behalf of our group, every success.
- Her halükarda, grubumuz adına size başarılar dilerim.
- Either you take intensive courses in the 11 EU languages, or we give you a pair of headphones immediately.
- Ya 11 AB dilinde yoğun kurslar alırsınız ya da size hemen bir çift kulaklık veririz.
- I wish you much success in this.
- Bu konuda size başarılar dilerim.
- We wish you good speed in the marathon that you are running on our behalf.
- Bizim adımıza koştuğunuz maratonda size iyi hızlar diliyoruz.
- I can tell you the facts of the matter.
- Size meseleye dair gerçekleri anlatabilirim.
- Let me remind you of the popular proverb, ‘you cannot make an omelette without breaking eggs’.
- Size popüler bir atasözünü hatırlatmama izin verin: 'yumurtaları kırmadan omlet yapamazsınız'.
- I will give you three examples.
- Size üç örnek vereceğim.
- You have my full support.
- Size tam destek veriyorum.
- I will tell you a few things we should do.
- Size yapmamız gereken birkaç şeyi söyleyeceğim.
- I can tell you that there will be specific initiatives.
- Size spesifik girişimler olacağını söyleyebilirim.
- Let me remind you of the popular proverb, ‘you cannot make an omelette without breaking eggs’.
- Size popüler bir atasözünü hatırlatayım: 'Yumurtaları kırmadan omlet yapamazsınız'.
- I would remind you of the crisis in Yugoslavia and, more recently, the one in Iraq.
- Size Yugoslavya'daki krizi ve daha yakın zamanda Irak'ta yaşanan krizi hatırlatmak isterim.
- There is, moreover, continuity in Parliament's requests in this area, and I refer you the Ruffolo Report.
- Dahası, Parlamento'nun bu alandaki taleplerinde süreklilik var ve size Ruffolo Raporu'nu referans gösteriyorum.
- Well, if and when the Council does know, it will answer you, but now you have asked your question twice.
- Pekala, Konsey bildiği takdirde ve bildiği zaman size cevap verecektir, ancak şimdi sorunuzu iki kez sordunuz.
- We are giving you an end date, we are telling Parliament that by this time it has to decide one way or the other.
- Size bir bitiş tarihi veriyoruz, Parlamento'ya bu zamana kadar öyle ya da böyle karar vermesi gerektiğini söylüyoruz.
- The European Commission has some missionary work to do in this area too, for which I wish you every success.
- Avrupa Komisyonu'nun bu alanda da yapması gereken bazı misyonerlik çalışmaları var, bu konuda size başarılar diliyorum.
- I wish you well in your time and your work here in Parliament.
- Size Parlamento'daki çalışmalarınızda ve zamanınızda başarılar diliyorum.
- I ask you, where does the application of the Galileo programme stand?
- Size soruyorum, Galileo programının uygulanması ne durumda?
- I agree with you on that.
- Bu konuda size katılıyorum.
- We in the Committee on Budgets propose to you two possibilities which, furthermore, may be complementary.
- Biz Bütçe Komitesi olarak size, birbirini tamamlayıcı nitelikte olabilecek iki olasılık öneriyoruz.
- I hope that the next time you ask me the question, I will be in a position to give you more detailed information.
- Umarım bir dahaki sefere bana soru sorduğunuzda size daha detaylı bilgi verebilecek durumda olurum.
- It is a big job, and I really wish you much success.
- Bu büyük bir iş ve size gerçekten çok başarılar diliyorum.
- Today I can tell you that our mission was a failure.
- Bugün size görevimizin başarısız olduğunu söyleyebilirim.
- Mr Rübig, we will be very happy to give you that number.
- Sayın Rübig, size bu numarayı vermekten mutluluk duyacağız.
- I can only offer you the facts.
- Ben size sadece gerçekleri sunabilirim.
- I remind you that we work in a market place.
- Size bir pazar yerinde çalıştığımızı hatırlatırım.
- Moreover, the Council, as it stands, has no position on this subject that I could communicate to you on its behalf.
- Ayrıca Konsey'in, mevcut haliyle, bu konuda kendi adına size iletebileceğim bir tutumu bulunmamaktadır.
- I am not yet able to offer you a definitive solution.
- Henüz size kesin bir çözüm sunabilecek durumda değilim.
- I cannot give you any details until suitable negotiations have been held with all the Member States.
- Tüm Üye Devletlerle uygun müzakereler yapılana kadar size herhangi bir ayrıntı veremem.
- What I am asking you is how we can take a new direction.
- Size sorduğum şey, nasıl yeni bir yön çizebileceğimizdir.
- You put it very well and I fully agree with you.
- Çok iyi ifade ettiniz ve ben de size tamamen katılıyorum.
- I beg you not to rob these people of their last hope.
- Bu insanların son umutlarını da ellerinden almamanız için size yalvarıyorum.
- Allow me to address you on the point of order.
- İzin verirseniz bir konuda size hitap etmek istiyorum.
- And we are always ready to help you.
- Ve biz her zaman size yardım etmeye hazırız.
- On the subject of that priority, let me ask you three questions.
- Bu öncelik konusunda size üç soru sormama izin verin.
- I have provided you with the witness report.
- Size tanık raporunu sundum.
- I should like to ask you whether you intend to take any action on this matter.
- Size bu konuda herhangi bir adım atmayı düşünüp düşünmediğinizi sormak istiyorum.
- You quite rightly said that the Treaty only provides you with limited powers in the area of banking supervision.
- Haklı olarak Antlaşmanın bankacılık denetimi alanında size sadece sınırlı yetkiler verdiğini söylediniz.
- That, I can promise you, is when things will turn ugly.
- İşte o zaman, size söz veriyorum ki, işler çirkinleşecek.
- Let me give you some figures.
- Size bazı rakamlar vereyim.
- That is why I told you that the discussion is still going on in the Crime Prevention Network.
- Bu nedenle size Suç Önleme Ağı'nda tartışmaların halen devam ettiğini söyledim.
- Unfortunately, I cannot give you any more details on this at the moment.
- Maalesef şu anda size bu konuda daha fazla ayrıntı veremem.
- I should like to remind you briefly of the main features of this programme.
- Size bu programın temel özelliklerini kısaca hatırlatmak isterim.
- I should now like to ask you whether this is still possible.
- Şimdi size bunun hala mümkün olup olmadığını sormak istiyorum.
- I therefore suggest that you wait and I shall let you know when you may take your two minutes' speaking time.
- Bu nedenle beklemenizi öneriyorum ve iki dakikalık konuşma sürenizi ne zaman kullanabileceğinizi size bildireceğim.
- You have found an innovative method, for which we are very grateful.
- Yenilikçi bir yöntem buldunuz, bunun için size minnettarız.
- I hope that neither you nor the European Commission will be given false information.
- Umarım ne size ne de Avrupa Komisyonu'na yanlış bilgi verilmez.
- So I very much agree with you, we need this integrated approach.
- Bu yüzden size çok katılıyorum, bu bütüncül yaklaşıma ihtiyacımız var.
- You are most welcome to this House, Sir David, and we would like to wish you a pleasant and fruitful stay.
- Bu eve hoş geldiniz Sir David, size keyifli ve verimli bir konaklama dileriz.
- Again, as I assured you earlier, we will correct all of the linguistic versions after the vote.
- Yine, daha önce size temin ettiğim üzere, oylamadan sonra tüm dilsel versiyonları düzelteceğiz.
- The Commission is already working on this and I should like to give you one example.
- Komisyon zaten bu konu üzerinde çalışıyor ve size bir örnek vermek istiyorum.
- However, Article 110 provides you with the possibility of drafting recommendations and submitting opinions.
- Bununla birlikte, 110. Madde size tavsiye taslakları hazırlama ve görüş bildirme imkanı sağlamaktadır.
- I should like to inform you that this issue was drawn to my attention at the last part-session.
- Bu konunun son oturumda dikkatimi çektiğini size bildirmek isterim.
- I would like to raise a couple of issues with you.
- Size birkaç hususu dile getirmek istiyorum.
- Why am I giving you this background information?
- Size bu arka plan bilgisini neden veriyorum?
- I will give you some examples.
- Size bazı örnekler vereceğim.
- I beg you not to rob these people of their last hope.
- Bu insanların son umutlarını ellerinden almamanız için size yalvarıyorum.
- If I do not dwell on this, it is simply because there are one or two questions I should like to raise with you.
- Eğer bu konu üzerinde durmuyorsam bunun nedeni size yöneltmek istediğim bir ya da iki soru olmasıdır.
- You can be proud of what you have achieved, and we have been happy to be your companions on the road.
- Başardıklarınızla gurur duyabilirsiniz ve biz de size yol arkadaşlığı yapmaktan mutluluk duyduk.
- Let me remind you of three articles in the new constitution.
- Size yeni anayasadaki üç maddeyi hatırlatmama izin verin.
- Mr Liikanen, you know that, much as I respect you, your office sometimes puts forward wearisome proposals.
- Sayın Liikanen, size ne kadar saygı duysam da ofisinizin bazen bıktırıcı öneriler sunduğunu biliyorsunuz.
- Ireland's economic success is not solely down to the EU, as many economic experts will tell you.
- Birçok ekonomi uzmanının size söyleyeceği gibi İrlanda'nın ekonomik başarısı sadece AB'ye bağlı değildir.
- So I can only urge you not to play with fire.
- Bu yüzden size sadece ateşle oynamamanızı tavsiye edebilirim.
- I wish you good luck and success in your work.
- Size çalışmalarınızda iyi şanslar ve başarılar diliyorum.
- I can tell you plainly that, no, we are not prepared.
- Size açıkça söyleyebilirim ki, hayır, hazırlıklı değiliz.
- He will not do so, I can tell you that now, because at that point it will not be relevant to the German election.
- Bunu yapmayacak, bunu size şimdiden söyleyebilirim çünkü o noktada Alman seçimleriyle bir ilgisi olmayacak.
- Mrs Maes, you have raised some very sore points, and I will give you a very clear reply.
- Sayın Maes, çok hassas noktalara değindiniz ve ben de size çok net bir yanıt vereceğim.
- It gives me great pleasure to give you the floor.
- Size söz vermekten büyük memnuniyet duyuyorum.
- If the President-in-Office of the Council wants to tell you anything else, however, I am not going to stop him.
- Konsey Dönem Başkanı size başka bir şey söylemek isterse, onu durdurmayacağım.
- You have already demonstrated political commitment to a dialogue on human rights, and on that you have our full support.
- İnsan hakları konusunda diyaloga yönelik siyasi kararlılığınızı zaten gösterdiniz ve bu konuda size tam desteğimiz var.
- But we are being tough on you and we want to push you to meet the standards of the best.
- Ama biz size karşı sert davranıyoruz ve sizi en iyilerin standartlarını karşılamaya zorlamak istiyoruz.
- Commissioner Lamy, in our meeting this morning, I asked you what the status of your Seattle mandate was.
- Komisyon Üyesi Lamy, bu sabahki görüşmemizde size Seattle'daki görevinizin ne durumda olduğunu sordum.
- We wish you, and of course all the staff who have remained with us until this evening, a very Happy Christmas.
- Size ve elbette bu akşama kadar bizimle kalan tüm personele Mutlu Noeller dileriz.
- I would like to remind you of this because it does not exactly coincide with what you have told us.
- Bunu size hatırlatmak isterim çünkü bize anlattıklarınızla tam olarak örtüşmüyor.
- We wish you good speed in the marathon that you are running on our behalf.
- Bizim adımıza koştuğunuz maratonda size başarılar diliyoruz.
- I wish you peace in this life and in the hereafter.
- Size bu dünyada ve ahirette esenlikler diliyorum.
- I beg you, bring peace to our gathering tonight.
- Size yalvarıyorum, bu geceki toplantımıza huzur getirin.
- This gives you some powerful control.
- Bu size güçlü bir kontrol olanağı sağlar.
- You have been given limitless resources to use in your earth life.
- Dünyadaki yaşamınızda kullanmanız için size sınırsız kaynaklar verildi.
- Believe me; the opportunity that you have now gives you a great advantage.
- İnanın bana şu anda elde ettiğiniz imkan size büyük bir avantaj sağlıyor.
- They are conspiring against you, but music is where freedom lives.
- Size komplo kuruyorlar, ancak özgürlük, müzikte yaşıyor.
- This will give you a chance to begin getting to know one another.
- Bu size birbirinizi tanımaya başlama şansı verecektir.
- I will have the manager check you out of the hotel and send you the bill.
- Müdürün otelden çıkışınızı yapmasını ve faturayı size göndermesini sağlayacağım.
- The blog gives you the opportunity to talk about any topic and express your opinion.
- Blog size herhangi bir konu hakkında konuşma ve fikrinizi ifade etme fırsatı verir.
- Being there personally also gives you the opportunity to catch mistakes.
- Şahsen orada olmak size hataları yakalama fırsatı da verir.
- If anything should happen to you, my reputation would suffer.
- Eğer size bir şey olursa, itibarım zedelenir.
- Of course not; simple logic tells you this.
- Elbette hayır; basit mantık size bunu söyler.
- We will be available in any season to give you better service.
- Size daha iyi hizmet verebilmek için her mevsimde hazır olacağız.
- It brings you internal peace and a good outlook on life.
- Size iç huzur ve hayata iyi bir bakış açısı getirir.
- Now suddenly, I come along and give you a whole different perspective.
- Şimdi aniden ortaya çıkıyorum ve size tamamen farklı bir bakış açısı sunuyorum.
- My partner talked earlier about an evolving Human Being and gave you some things to consider.
- Partnerim daha önce evrim geçiren bir İnsan Varlığından bahsetti ve size düşünmeniz gereken bazı şeyler verdi.
- Now suddenly, I come along and give you a whole different perspective.
- Şimdi aniden ben geliyorum ve size bütünüyle farklı bir perspektif veriyorum.
- Answer his question fast before he asks you five more.
- Size beş tane daha sormadan önce adamın sorusuna çabucak cevap verin.
- Video gives you an opportunity to create an emotional connection with your potential clients.
- Video size potansiyel müşterilerinizle duygusal bir bağ kurma fırsatı verir.
- As your lawyer, I advise you to control it fast.
- Avukatınız olarak size hızlı bir şekilde kontrol etmenizi tavsiye ediyorum.
- I cannot tell you how nice this vehicle looks to me.
- Bu aracın bana ne kadar güzel göründüğünü size anlatamam.
- This gives you some powerful control.
- Bu size bir miktar denetim gücü sağlar.
- I'll eat, have a wash, and join you.
- Ben bir şeyler yiyip, duş alır ve size katılırım.
- Video gives you an opportunity to create an emotional connection with your potential clients.
- Video size potansiyel müşterilerinizle duygusal bir bağ kurma olanağı verir.
- It's about combining the wisdom, and it gives you a whole different experience.
- Bu durum bilgeliği harmanlamakla ilgilidir ve size bambaşka bir deneyim sunar.
- You boys want to jump me again; now's your chance.
- Üzerime tekrar atlamak istiyorsanız, işte size fırsat.
- Internet marketing gives you an opportunity to demonstrate your expert as a go-to resource.
- İnternet pazarlaması size, uzmanınızı başvurulacak kaynak olarak gösterme fırsatı verir.
- In addition, we offer you the opportunity to continue studying.
- Buna ek olarak, size okumaya devam etme fırsatı sunuyoruz.
- We have a professional marketing manager to serve you.
- Size hizmet edecek profesyonel bir pazarlama yöneticimiz var.
- And, when you looked across to see nothing but darkness, you were told that there was another side.
- Ve karşınıza bakıp karanlıktan başka bir şey görmediğinizde, size başka bir tarafın daha olduğu söylendi.
- I will give you three seconds to give us back the Flash Drive!
- Flaş belleği bize geri vermeniz için size üç saniye veriyorum!
- But let me tell you something, they were incredible.
- Ama size bir şey söyleyeyim, inanılmazlardı.
- This will at least give you an opportunity to convert visitors.
- Bu size en azından ziyaretçileri dönüştürmek için bir fırsat verecektir.
- I shall get you another one from the village at once, sir.
- Size hemen köyden bir tane daha getireceğim efendim.
- It brings you internal peace and a good outlook on life.
- Bu size iç huzuru ve hayata iyi bir bakış açısı getiriyor.
- All right, so I want to sing you a little song.
- Pekala, size kısa bir parça söylemek istiyorum.
- Videos give you the opportunity to increase the time spent by visitors on your site.
- Videolar, size ziyaretçilerin sitenizde geçirdiği süreyi artırma olanağı tanır.
- Well, since I have nothing to tell you.
- E madem size söyleyecek bir şeyim yok.
- Each day, life will send you little windows of opportunity.
- Her gün hayat size küçük fırsat pencereleri açacaktır.
- It's about combining the wisdom, and it gives you a whole different experience.
- Bu durum bilgiyi harmanlamakla ilgilidir ve size bambaşka bir deneyim sunar.
- This will at least give you an opportunity to convert visitors.
- Bu en azından size ziyaretçileri dönüştürme fırsatı verecektir.
- Each day, life will send you little windows of opportunity.
- Her gün hayat size küçük fırsat pencereleri gönderecektir.
- By today's decision we have shown confidence in you.
- Bugünkü kararımızla size olan güvenimizi gösterdik.
- It brings you internal peace and a good outlook on life.
- Size iç huzuru ve hayata iyi bir bakış açısı getirir.
- This gives you some powerful control.
- Bu size belli bir kontrol gücü verecektir.
- And many programs are designed to give you this experience.
- Ve birçok program size bu deneyimi yaşatmak için tasarlandı.
- We have a professional marketing manager to serve you.
- Size hizmet etmeye hazır profesyonel bir satış müdürümüz var.
- Believe me; the opportunity that you have now gives you a great advantage.
- İnan bana; şu anda sahip olduğunuz fırsat size büyük bir avantaj sağlıyor.
- You have been given limitless resources to use in your earth life.
- Yeryüzündeki yaşamınızda kullanmanız için size sınırsız kaynak verildi.
- Sometimes it's hard for people to tell you the truth.
- Bazen insanların size gerçeği söylemesi zor olur.
- Miss Mina, I promise you that after tonight she will remain at rest, her soul released from this horror.
- Bayan Mina, size söz veriyorum bu geceden sonra ruhu bu dehşetten kurtulmuş ve huzur içinde olacak.
- I can bring you with this one lira what you all want.
- Hepinizin istediği şeyi bu bir lirayla size getirebilirim.
- Science cannot tell you whether it is wrong to clone a whole human being.
- Bilim bir insanı tamamıyla klonlamanın yanlış olup olmadığını size söyleyemez.
- You have been given limitless resources to use in your earth life.
- Size, yeryüzü yaşamlarınızda kullanmak üzere sınırsız kaynaklar verildi.
- You don't need anything else with it except a green salad.
- Yanına yeşil salatadan başka bir şey gerekmez size.
- I wish you peace in this life and in the hereafter.
- Size bu dünyada ve ahirette huzur diliyorum.
- Science cannot tell you whether it is wrong to clone a whole human being.
- Bilim size bir insanı bütünüyle klonlamanın yanlış olup olmadığını söyleyemez.
- Miss Mina, I promise you that after tonight she will remain at rest, her soul released from this horror.
- Bayan Mina, size söz veriyorum bu akşamdan sonra huzura kavuşacak, ruhu bu dehşetten kurtulacak.
- Heaven and earth will not suffer you.
- Gökler ve yer size acı çektirmeyecektir.
- Create a new morning routine that gives you the time and peace.
- Size zaman ve huzur veren yeni bir sabah rutini oluşturun.
- GTMetrix is another tool that helps you with site speed analysis.
- GTMetrix, site hız analizinde size yardımcı olan bir diğer araç.
- And, when you looked across to see nothing but darkness, you were told that there was another side.
- Ve karşıya bakıp da karanlıktan başka hiçbir şey göremediğinizde size öbür tarafın olduğu söylendi.
- This chapter will introduce you to the first step of learning C language.
- Bu bölüm size C dilini öğrenmenin ilk adımını tanıtacaktır.
- Siri can tell you more details about the music that you're listening to or a recently played song.
- Siri, dinlediğiniz müzik veya kısa süre önce çalınan bir parça hakkında size daha fazla bilgi verebilir.
- I told you, nothing in particular.
- Size söyledim, özel bir durum yok.
- GTMetrix is another tool that helps you with site speed analysis.
- GTMetrix, site hızı analizinde size yardımcı olan başka bir araçtır.
- It gives you the opportunity to compete with big businesses.
- Size büyük işletmelerle rekabet etme fırsatı veriyor.
- Video gives you an opportunity to create an emotional connection with your potential clients.
- Video size potansiyel müşteriniz ile duygusal bağ kurabilmeniz için olanak sağlar.
- You go after him now, he'll give you nothing.
- Şimdi peşinden giderseniz, size hiçbir şey vermez.
- He didn't just give you the flash drive.
- O sadece size flash belleği vermedi.
- It gives you the opportunity to compete with big businesses.
- Size büyük işletmelerle rekabet etme fırsatı verir.
- If you really want the details, I'll write you a report.
- Ayrıntıları gerçekten öğrenmek istiyorsanız, size rapor yazarım.
- In addition, we offer you the opportunity to continue studying.
- Ayrıca size eğitiminize devam etme fırsatı sunuyoruz.
- Videos give you the opportunity to increase the time spent by visitors on your site.
- Videolar size ziyaretçilerin sitenizde geçirdiği süreyi artırma olanak veriyor.
- A real friend will never give you that kind of headache.
- Gerçek bir arkadaş size asla bu tür sorun yaratmaz.
- Sometimes it's hard for people to tell you the truth.
- Bazen de insanlara size doğruları söylemek ağır gelir.
- I'll eat, have a wash, and join you.
- Yemek yiyeceğim, yıkanacağım ve size katılacağım.
- Science cannot tell you whether it is wrong to clone a whole human being.
- Bilim size bütün bir insanı klonlamanın yanlış olup olmadığını söyleyemez.
- Thinking about it even more will only cause you unnecessary stress.
- Bu konuda daha fazla düşünmek size sadece gereksiz stres yaratacaktır.
- But let me tell you something, they were incredible.
- Ama ben size bir şey söyleyeyim mi, müthiştiler.
- Now we will see if the German team really does belong to you.
- Şimdi Alman takımının gerçekten size ait olup olmadığını göreceğiz.
- We will be available in any season to give you better service.
- Size daha iyi hizmet vermek için her mevsim hazır olacağız.
- They fast forwarded through the galaxy and showed you earth.
- Galaksiyi hızla ileri sardılar ve size dünyayı gösterdiler.
- Who would tell you that frail people never give in?
- Kim size zayıf insanların asla pes etmeyeceğini söyleyebilir?
- If you really want the details, I'll write you a report.
- Eğer gerçekten detayları istiyorsanız, size bir rapor yazacağım.
- Still think they should have given you first prize.
- Hala birincilik ödülünün size verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
- It gives you the opportunity to compete with big businesses.
- Bu size büyük şirketlerle rekabet etme şansı verir.
- They are conspiring against you, but music is where freedom lives.
- Size karşı komplo kuruyorlar ama müzik özgürlüğün yaşadığı yerdir.
- I beg you, bring peace to our gathering tonight.
- Size yalvarıyorum, bu geceki toplantımıza huzuru getirin.
- My colleague and I would like to ask you some questions.
- İş arkadaşım ve ben size bir kaç soru sormak istiyoruz.
- If that happens, the Lord will be angry with you and destroy you at once.
- Eğer böyle bir şey olursa, Tanrı size kızacak ve sizi hemen yok edecek.
- Siri can tell you more details about the music that you're listening to or a recently played song.
- Siri, dinlediğiniz müzik veya en son çaldığınız bir şarkı hakkında size daha fazla ayrıntı söyleyebilir.
- Look, that kid threw your present in the garbage, and he called you a poser, and everyone laughed.
- Bakın, o çocuk hediyenizi çöpe attı, size sahtekâr dedi ve herkes güldü.
- Everything gives you the opportunity to choose between fear and love.
- Her şey size korku ve sevgi arasında seçim yapma fırsatı veriyor.
- I don't mind telling you, I haven't been that scared since Korea.
- Size şunu söylemekte sakınca görmüyorum, Kore'den beri bu kadar korkmamıştım.
- You boys want to jump me again; now's your chance.
- Tekrar üstüme atlamak istiyorsanız, işte size fırsat.
- They fast forwarded through the galaxy and showed you earth.
- Galaksiyi ileri sarıverdiler ve size Dünya'yı gösterdiler.
- They fast forwarded through the galaxy and showed you earth.
- Tüm galaksiyi hızlıca ileri sardılar ve size dünyayı gösterdiler.
- Congrats for not dying when a giant space cat gave you brain surgery.
- Dev bir uzaylı kedi size beyin ameliyatı yaptığında ölmediğiniz için tebrikler.
- Believe me; the opportunity that you have now gives you a great advantage.
- İnanın bana; şu anda sahip olduğunuz imkan size büyük bir avantaj sağlıyor.
- Create a new morning routine that gives you the time and peace.
- Size zaman kazandıran ve huzur veren yeni bir sabah rutini oluşturun.
- There was one other, I'll tell you this.
- Biri daha vardı, size söyleyeyim.
- There is no climate, I tell you.
- Size söylüyorum, iklim diye bir şey yok.
- By today's decision we have shown confidence in you.
- Bugünkü kararımızla size güvenimizi göstermiş olduk.
- This will at least give you an opportunity to convert visitors.
- Bu size ziyaretçileri dönüştürmede en azından bir şans verir.
- Internet marketing gives you an opportunity to demonstrate your expert as a go-to resource.
- İnternet üzerinden pazarlama, size uzmanlığınızı başvurulacak bir kaynak olarak gösterme fırsatı verir.
- We have a professional marketing manager to serve you.
- Size hizmet edecek profesyonel bir pazarlama müdürümüz var.
- I've given you a great deal of freedom on this ship.
- Bu gemide size çok fazla özgürlük verdim.
- Learning it will offer you the opportunity to do wonderful things.
- Bunu öğrenmek size harika şeyler yapma fırsatı sunacaktır.
- One takes away from one, and you're left with nothing.
- Biri diğerini götürür ve size de hiçbir şey kalmaz.
- But I'll tell you, the earth plays its part.
- Ama size şunu söyleyeyim, dünya da üzerine düşeni yapıyor.
- Sometimes it's hard for people to tell you the truth.
- Bazen insanlara size gerçeği söylemek zor gelir.
- However, when you help people, they naturally want to like and trust you.
- Ancak insanlara yardım ettiğinizde, onlar doğal olarak sizi sevmek ve size güvenmek isterler.
- Videos give you the opportunity to increase the time spent by visitors on your site.
- Videolar size ziyaretçilerin sitenizde geçirdiği süreyi artırma imkanı verir.
- In addition, we offer you the opportunity to continue studying.
- Buna ek olarak, size eğitiminize devam etme fırsatı sunuyoruz.
- It will give you faith that what you're doing is right.
- Bu size yaptığınız şeyin doğru olduğuna dair inanç verecektir.
- Everything gives you the opportunity to choose between fear and love.
- Her şey size korku ve sevgi arasında tercih yapma fırsatı verir.
- This will give you a chance to begin getting to know one another.
- Bu size birbirinizi tanımaya başlamak için bir şans verecektir.
- My colleague and I would like to ask you some questions.
- Meslektaşım ve ben size bazı sorular sormak istiyoruz.
- That would give you another opportunity to talk to them.
- Bu size onlarla konuşmak için bir fırsat daha verir.
- Siri can tell you more details about the music that you're listening to or a recently played song.
- Siri, dinlediğiniz müzik veya yakın zamanda çaldığınız şarkı hakkında size daha fazla ayrıntı verebilir.
- Being there personally also gives you the opportunity to catch mistakes.
- Bizzat orada olmak size hataları yakalama fırsatı da veriyor.
- See, these mirrors show you everything you've ever done.
- Bakın, bu aynalar size şimdiye kadar yaptığınız her şeyi gösteriyor.
- I might know somebody that could help you.
- Size yardım edebilecek birini tanıyor olabilirim.
- I'd like for Tom to tell you who he was with on Saturday night.
- Tom'un Cumartesi gecesi kiminle olduğunu size söylemesini istiyorum.
- What do you want me to call you?
- Size ne dememi istiyorsunuz?
- May I offer you a glass?
- Size bir bardak ikram edebilir miyim?
- Did Tom give you any tips on how to do that?
- Onun nasıl yapılacağı hakkında Tom size hiç ipucu verdi mi?
- If you're interested in it, I'll tell you about it later.
- Eğer ilgileniyorsanız, size daha sonra bunu anlatacağım.
- Haven't I told you everything already?
- Ben zaten size her şeyi anlatmadım mı?
- Has anyone ever told you that you stop breathing when you're asleep?
- Size hiç uykunuz sırasında nefesinizin kesildiğini söyleyen oldu mu?
- I agree with you that we need more women in this company.
- Bu şirkette daha fazla kadına ihtiyacımız olduğu konusunda size katılıyorum.
- I'll give you some fatherly advice.
- Size bir baba tavsiyesi vereceğim.
- Tom doesn't have time right now to help you.
- Tom'un şimdi size yardım etmek için zamanı yok.
- If you respect yourself, others will respect you.
- Kendinize saygı duyarsanız, başkaları da size saygı duyar.
- We want to offer you the job.
- Size iş teklif etmek istiyoruz.
- What I'm telling you is true.
- Benim size söylediğim doğru.
- Tom is a bit busy, so he can't help you today.
- Tom biraz meşgul, o yüzden bugün size yardımcı olamayacak.
- What makes you think we haven't done that already?
- Bunu zaten yapmadığımızı size düşündüren ne?
- I will give you the address of a good hotel in Aix-en-Provence.
- Size Aix-en-Provence'da iyi bir otelin adresini vereceğim.
- This medicine will do you good.
- Bu ilaç size iyi gelecek.
- We'll assist you in any way we can.
- Size elimizden geldiğince yardımcı olacağız.
- What did he tell you about his hope?
- Umudu hakkında size ne söyledi?
- Let me give you another example.
- Size başka bir örnek vereyim.
- I should certainly buy you a drink.
- Kesinlikle size bir içki ısmarlamam gerekiyor.
- I bet Tom could help you with that.
- Tom'un onunla ilgili size yardımcı olabileceğinden eminim.
- Tom says he wants to help you.
- Tom size yardım etmek istediğini söylüyor.
- Continue to write until he tells you to stop.
- O size durmanızı söyleyene kadar yazmaya devam edin.
- Oh, let me show you.
- Ah, durun size göstereyim.
- I don't agree with you on the matter.
- Bu konuda size katılmıyorum.
- Follow me and I will show you the way.
- Beni takip edin, size yolu göstereyim.
- If I knew it, I would tell you.
- Eğer bilseydim, size söylerdim.
- I'm sending you the payment through PayPal.
- Ödemeyi size PayPal ile gönderiyorum.
- Does she live near you, sir?
- O size yakın mı yaşıyor, efendim?
- In the special forces, they also teach you how to eat shit and how to love eating it.
- Özel kuvvetlerde size bok yemeyi ve bok yemeyi sevmeyi de öğretirler.
- I wanted to give you this.
- Bunu size vermek istedim.
- We'd like to ask you some questions.
- Size bazı sorular sormak istiyoruz.
- You were treated unfairly.
- Size adil davranılmadı.
- I'm not going to tell you the reason.
- Size sebebini söylemeyeceğim.
- Has anyone ever told you that you stop breathing when you are asleep?
- Hiç kimse size uyurken nefesinizin kesildiğini söyledi mi?
- Tom can tell you all about it.
- Tom size her şeyi anlatabilir.
- I defy you to solve this problem.
- Bu sorunu çözmeniz için size meydan okuyorum.
- I will quote you a passage from one of those letters.
- Size o mektuplardan birinden bir pasaj aktaracağım.
- I can't send you the invitation.
- Size davetiye gönderemem.
- I'll let you know the results later.
- Sonuçları daha sonra size bildireceğim.
- I'll tell you a story.
- Ben size bir hikaye anlatacağım.
- You've been told.
- Size söylendi.
- I'll show you where it is.
- Onun nerede olduğunu size göstereceğim.
- How are you being treated?
- Size nasıl davranılıyor?
- I'm inclined to believe you.
- Size inanasım geliyor.
- I'm glad that I was able to assist you last week.
- Geçen hafta size yardım edebildiğim için mutluyum.
- I don't think I can help you with that.
- Bu konuda size yardımcı olabileceğimi sanmıyorum.
- You mind if I join you?
- Size katılmamın sakıncası var mı?
- I agree with you on that point.
- O hususta size katılıyorum.
- Let me give you my phone number.
- Size telefon numaramı vereyim.
- I do serve you in this business.
- Ben bu işte size hizmet ediyorum.
- I wish you happiness in your personal life and success in your work.
- Size özel hayatınızda mutluluk ve işinizde başarılar dilerim.
- Have you ever been diagnosed with thyroid issues?
- Size hiç tiroid sorunları teşhisi konuldu mu?
- Do you have a number where we can contact you?
- Size ulaşabileceğimiz bir numaranız var mı?
- I'll let you know the result as soon as it is made public.
- Sonuç halka açılır açılmaz size bildiririm.
- We have some new products we'd like to show you.
- Size göstermek istediğimiz bazı yeni ürünlerimiz var.
- If you don't want to stay alone, I can keep you company.
- Yalnız kalmak istemiyorsanız size eşlik edebilirim.
- How does it fit you?
- O size nasıl uyuyor?
- How much does Tom pay you?
- Tom size ne kadar ödüyor?
- If you're busy, I'll help you.
- Meşgulseniz, size yardım edeceğim.
- Did he ever tell you what he wanted for his birthday?
- Doğum günü için ne istediğini size hiç söyledi mi?
- Do you want us to help you do that?
- Onu yapmanızda size yardım etmemizi ister misiniz?
- Might I ask you a personal question?
- Size kişisel bir soru sorabilir miyim?
- Maybe next time you'll listen to me when I tell you to be careful.
- Belki bir dahaki sefere size dikkatli olmanızı söylediğimde beni dinlersiniz.
- But let me remind you of one thing.
- Ama size bir şeyi hatırlatmama izin verin.
- We look forward to seeing you.
- Size görmek için sabırsızlanıyoruz.
- Regardless what you say, I don't believe you.
- Ne derseniz deyin, size inanmıyorum.
- Can I ask you a delicate question?
- Size hassas bir soru sorabilir miyim?
- Tom bought you some time, I hear.
- Duyduğuma göre Tom size biraz zaman kazandırmış.
- Can I help you, sir?
- Size yardım edebilir miyim, efendim?
- Let me show you where the guest room is.
- Size misafir odasının yerini göstereyim.
- Have I told you this joke before?
- Daha önce bu fıkrayı size anlattım mı?
- All you need for origami is a sheet of paper.
- Origami için size gereken tek şey bir yaprak kağıt.
- I trust you.
- Size güveniyorum.
- Has anyone ever told you that you stop breathing when you are asleep?
- Size hiç uykunuz sırasında nefesinizin kesildiğini söyleyen oldu mu?
- I want to show you another way that can be done.
- Size yapılabilecek başka bir yol göstermek istiyorum.
- It would be a pleasure to assist you.
- Size yardımcı olmak bir zevk olur.
- Now, how can I help you?
- Şimdi, size nasıl yardım edebilirim?
- I'll let you know if something's missing.
- Bir şey eksikse size bildiririm.
- I'll tell you my story.
- Size hikayemi anlatacağım.
- We look at you as a friend, and treat you with respect.
- Size bir arkadaş olarak bakıyor ve saygıyla yaklaşıyoruz.
- My father gives you his regards.
- Babam size saygılarını sunuyor.
- I disagree with you on the matter.
- Bu konuda size katılmıyorum.
- How could I help you?
- Size nasıl yardım edebilirim?
- We can't help you with that.
- Bu konuda size yardımcı olamayız.
- I'm sorry, but I can't help you right now.
- Üzgünüm ama şu anda size yardım edemem.
- Can I ask you some questions?
- Size birkaç soru sorabilir miyim?
- I would gladly help you, only I am too busy now.
- Size memnuniyetle yardım ederim ama şu an çok meşgulüm.
- We'll teach you how to read.
- Size okumayı öğreteceğiz.
- Can I help you in some way?
- Size bir şekilde yardımcı olabilir miyim?
- Could we ask you a few questions?
- Size birkaç soru sorabilir miyiz?
- I wish I could help you.
- Keşke size yardım edebilseydim.
- I can't give you an immediate answer.
- Size hemen bir cevap veremem.
- I'll escort you.
- Size eşlik edeceğim.
- Did anyone tell you that?
- Birisi onu size söyledi mi.
- You need to have friends who can help you out.
- Size yardım edebilecek arkadaşların olması gerekiyor.
- I'll let you know when it has been decided.
- Karar verildiğinde size bildireceğim.
- We're sorry we weren't able to help you.
- Size yardımcı olamadığımız için üzgünüz.
- Let me give you some ideas on how to rewrite this.
- Bunu nasıl yeniden yazacağınız konusunda size bazı fikirler vereyim.
- I can't lend you money, because I don't have any myself.
- Size borç veremem, çünkü bende de hiç para yok.
- Is that what they teach you in school?
- Size okulda bunu mu öğretiyorlar?
- You will be notified when your order has arrived.
- Siparişiniz ulaştığında size haber verilecek.
- I'd like to ask you the same question once more.
- Size aynı soruyu bir kez daha sormak istiyorum.
- I'll let you know the result as soon as it is made public.
- Sonuç açıklanır açıklanmaz size haber vereceğim.
- It's hard to surprise you.
- Size sürpriz yapmak zor.
- I can't give you that information.
- Size bu bilgiyi veremem.
- I don't want to tell you.
- Size anlatmak istemem.
- If you listen carefully to my instructions, it'll save you some time.
- Benim talimatlarımı dikkatli dinlerseniz, size biraz zaman kazandırır.
- I'm sending Tom to Boston to help you.
- Size yardım etmesi için Tom'u Boston'a gönderiyorum.
- You were told this would happen.
- Bunun olacağı size söylendi.
- I'll let you know the results of the examination after they are announced.
- Sınav sonuçları açıklandıktan sonra size haber vereceğim.
- We're here to help you.
- Size yardım etmek için buradayız.
- How can I reach you?
- Size nasıl ulaşabilirim?
- Can I help you at all?
- Size yardım edebilir miyim?
- By whom was the news told you?
- Haber kim tarafından size söylendi?
- I'll help you if possible.
- Mümkünse, size yardım edeceğim.
- I'll show you how to make a good Italian coffee.
- Size nasıl iyi bir İtalyan kahvesi yapılır göstereceğim.
- I'll explain to you how to use it when I come back.
- Geri döndüğümde size onu nasıl kullanacağınızı açıklayacağım.
- Would you like me to draw you a diagram?
- Size bir diyagram çizmemi ister misiniz?
- It will cost you $100 to fly to the island.
- Adaya uçmak size 100 dolara mal olacak.
- Let me first and foremost ask you a few questions, and then we'll fix a date for the installation.
- Öncelikle size birkaç soru sormama izin verin ve ardından kurulum için bir tarih ayarlayacağız.
- Tom will keep you company.
- Tom size eşlik edecek.
- What makes you think I wasn't trying?
- Çabalamadığımı size düşündüren nedir?
- Let me tell you about the time I lost my virginity.
- Bekaretimi kaybettiğim zamanı size anlatayım.
- I'll show you the way to freedom.
- Size özgürlüğe giden yolu göstereceğim.
- What does it remind you of?
- Bu size neyi hatırlatıyor?
- Did Tom tell you about what he saw on the news?
- Tom size haberlerde gördüklerinden bahsetti mi?
- Has anyone ever told you that you snore when you sleep?
- Hiç kimse size uyurken horladığınızı söyledi mi?
- I will be glad to help you anytime.
- Size her zaman yardımcı olmaktan memnuniyet duyarım.
- I will give you permission to do it.
- Yapmanız için size izin vereceğim.
- I'll let you know in a day or so.
- Bir iki gün içinde size haber veririm.
- I really want to believe you.
- Size gerçekten inanmak istiyorum.
- We have something to tell you.
- Size söylememiz gereken bir şey var.
- That kind of remark does not befit you.
- O tür sözler size yakışmıyor.
- The dog will not harm you.
- Köpek size zarar vermez.
- I'm ashamed to ask you such a silly question.
- Size böyle aptalca bir soru sorduğum için utanıyorum.
- You have my undying loyalty, Captain.
- Size sonsuz sadakatim var, Kaptan.
- Can we assist you in any way?
- Size herhangi bir şekilde yardımcı olabilir miyiz?
- Can I offer you some advice?
- Size bazı tavsiyelerde bulunabilir miyim?
- Let me tell you something about my family.
- Size ailem hakkında bir şey söyleyeyim.
- God pays you.
- Tanrı size öder.
- I'll show you around the city.
- Size şehri gezdiririm.
- We need to ask you some questions.
- Size birkaç soru sormamız gerekiyor.
- You should read books that will benefit you.
- Size fayda sağlayacak kitapları okumalısınız.
- I had already told you that Marco lies more than he speaks.
- Marco'nun konuştuğundan daha çok yalan söylediğini size söylemiştim.
- If you come to my house, I will tell you the story in detail.
- Evime gelirseniz, size hikayeyi ayrıntılı olarak anlatacağım.
- I've already told you all I know about that.
- O konuda bildiğim her şeyi zaten size anlattım.
- We owe you a debt of gratitude.
- Size minnet borçluyuz.
- I didn't tell you anything.
- Ben size hiçbir şey söylemedim.
- I gave you my answer already.
- Size cevabımı çoktan verdim.
- I will teach you how to skate next Sunday.
- Gelecek Pazar size nasıl kayılacağını öğreteceğim.
- The salesclerk will come to help you right away.
- Satış görevlisi hemen size yardıma gelecek.
- I never got the chance to tell you how much I enjoyed your party.
- Partinizden ne kadar keyif aldığımı size söyleme fırsatım olmadı.
- Do you want her to help you?
- Onun size yardım etmesini istiyor musunuz?
- If someone wants to sell you their ticket, do not buy it.
- Biri size biletini satmak isterse, almayın.
- Shall I bring you a glass of water?
- Size bir bardak su getireyim mi?
- The coat looks good on you.
- Palto size yakışıyor.
- I have a nice present to give you.
- Size verecek hoş bir hediyem var.
- I'd like to ask you a question, but if this is a bad time, I can come back at another time.
- Size bir soru sormak istiyorum, ama şu an uygun değilse başka bir zaman gelebilirim.
- What makes you think Tom wasn't the one who did that?
- Bunu yapanın Tom olmadığını size düşündüren ne?
- I can't lend you any money right now.
- Şu an size hiç para ödeyemem.
- I can help you with that.
- Ben bu konuda size yardımcı olabilirim.
- I'll show you how it works.
- Size bunun nasıl çalışığını göstereceğim.
- May we accompany you on your walk?
- Yürüyüşünüzde size eşlik edebilir miyiz?
- I can tell you what I know.
- Size bildiklerimi anlatabilirim.
- I'll be glad to show you.
- Size göstermekten memnuniyet duyarım.
- That'll cost you your life.
- O size hayatınıza mal olacak.
- I never told you what actually happened.
- Size gerçekte ne olduğunu hiç söylemedim.
- I'm just too tired to help you now.
- Şu anda size yardım edemeyecek kadar yorgunum.
- I can help you with this.
- Ben bu konuda size yardımcı olabilirim.
- Let me show you the way to the elevator.
- Size asansöre giden yolu göstereyim.
- I'll let you know how it goes.
- Nasıl gittiğini size bildireceğim.
- I hope I'm not inconveniencing you.
- Umarım size rahatsızlık vermiyorumdur.
- May I ask you some questions?
- Size birkaç soru sorabilir miyim?
- I think this medicine will do you a lot of good.
- Bence bu ilaç size çok iyi gelecek.
- I wish you the best!
- Size en iyi dileklerimi sunuyorum!
- We will let you know the time and date of the meeting soon.
- Toplantının tarihini ve saatini yakında size bildireceğiz.
- We offer you the chance to obtain training in mathematical sciences.
- Size matematiksel bilimlerde eğitim almak için bir şans sunuyoruz.
- It's not as difficult to find a native speaker to help you with your language studies as it used to be.
- Dil çalışmalarınızda size yardımcı olacak anadili İngilizce olan birini bulmak eskisi kadar zor değil.
- I'll give you this pendant.
- Bu kolyeyi size vereceğim.
- I always thought that a heart attack was nature's way of telling you you're going to die.
- Kalp krizlerinin doğanın size öleceğinizi söyleme şekli olduğunu hep düşünürdüm.
- I promise you I'll help her.
- Size söz veriyorum ona yardım edeceğim.
- In that regard, I agree with you.
- Bu konuda size katılıyorum.
- Perhaps that's something I can help you with.
- Belki de bu size yardımcı olabileceğim bir şeydir.
- Let me first and foremost ask you a few questions, and then we'll fix a date for the installation.
- Öncelikle size birkaç soru sormama izin verin, sonra kurulum için bir tarih belirleyeceğiz.
- I could've shown you how to do that.
- Bunu nasıl yapacağınızı size gösterebilirdim.
- I came to tell you that Sami has just resigned.
- Size Sami'nin istifa ettiğini söylemeye geldim.
- Let me save you some time.
- Size biraz zaman kazandırayım.
- Are you being waited on?
- Size servis yapılıyor mu?
- I would've sent you money.
- Size para gönderirdim.
- There are few places in the world that give you such freedoms.
- Dünyada size bu kadar özgürlük veren çok az yer var.
- We pay you well.
- Size iyi ödüyoruz.
- I don't know why I'm telling you all this.
- Bütün bunları niye size anlatıyorum bilmiyorum.
- Don't forget to take the medicine the doctor gave you.
- Doktorun size verdiği ilacı içmeyi unutmayın.
- When you're in show business for long, the number of people who can teach you something decreases every year.
- Gösteri dünyasında uzun süre kaldığınızda, size bir şeyler öğretebilecek insanların sayısı her yıl azalır.
- Let her show you how it's done.
- Bırakın o size nasıl yapıldığını göstersin.
- Tom is mad at you for lying to Mary.
- Tom, Mary'ye yalan söylediğiniz için size kızgın.
- Don't reckon that he'd lend you some money.
- Size borç para vereceğini sanmayasınız.
- Your new client has just sent you a message.
- Yeni müşteriniz size az önce bir mesaj yolladı.
- Don't reckon that he'd lend you some money.
- Size borç vereceğini düşünmeyin.
- Let me tell you a story.
- Size bir hikaye anlatayım.
- Can anyone believe you?
- Size inanan var mı ki?
- What gives you the right to do that?
- Bunu yapma hakkını size kim veriyor?
- Such conduct does not beseem you.
- Böyle bir davranış size yakışmaz.
- No one would want to hurt you.
- Kimse size zarar vermek istemez.
- Tom will help you.
- Tom size yardım edecek.
- I will gladly help you.
- Size memnuniyetle yardımcı olurum.
- I'd like to treat you to lunch to thank you for all your help.
- Yardımlarınız için teşekkür etmek amacıyla size öğle yemeği ısmarlamak istiyorum.
- Marie will show you how to catch a fish.
- Marie size nasıl balık tutulacağını gösterecek.
- I don't want to burden you with my troubles.
- Size sorunlarımı yüklemek istemiyorum.
- That'll help you a lot, won't it?
- Bu size çok yardımcı olacak, değil mi?
- Didn't anyone offer to help you?
- Kimse size yardım teklif etmedi mi?
- I am sending you a birthday present by air mail.
- Size hava postası ile bir doğum günü hediyesi gönderiyorum.
- Did Tom ever tell you what he wanted for Christmas?
- Tom size Noel için ne istediğini hiç söyledi mi?
- It's my pleasure to help you.
- Size yardım etmek benim için bir zevk.
- You have only to do as you were told.
- Tek yapmanız gereken size söylendiği gibi yapmak.
- You're needed at once.
- Size hemen ihtiyacımız var.
- I wish you a beautiful weekend!
- Size güzel bir hafta sonu diliyorum!
- Let me tell you something about Australia.
- Size Avustralya hakkında bir şey söyleyeyim.
- Taking moderate exercise will do you good.
- Ölçülü egzersiz yapmak size iyi gelecektir.
- We're trying to help you.
- Size yardım etmeye çalışıyoruz.
- My brother sends you his regards.
- Kardeşim size selamlarını yolladı.
- Do you want me to teach you?
- Size öğretmemi ister misiniz?
- Let me show you a better one.
- Size daha iyi bir tane göstereyim.
- Don't expect anyone to help you.
- Kimsenin size yardım etmesini beklemeyin.
- You have our respect.
- Size saygı duyuyoruz.
- Tom can help you later, perhaps.
- Tom belki daha sonra size yardımcı olabilir.
- Experience will teach you common sense.
- Tecrübe size sağduyuyu öğretir.
- That's all I can tell you at this time.
- Şu anda size söyleyebileceğim tek şey bu.
- Tom will probably tell you some things that aren't true.
- Tom muhtemelen size doğru olmayan bazı şeyler anlatacaktır.
- How is life treating you?
- Hayat size nasıl davranıyor?
- I'll give you this camera.
- Bu kamerayı size vereceğim.
- I'm coming to help you.
- Size yardım etmeye geliyorum.
- I have a lot of things to tell you.
- Size söyleyecek çok şeyim var.
- I wish you a pleasant voyage.
- Size iyi yolculuklar dilerim.
- Have you ever been diagnosed with high blood pressure?
- Size hiç yüksek tansiyon teşhisi konuldu mu?
- I told you everything I knew.
- Size bildiğim her şeyi anlattım.
- Tell us how we may help you.
- Bize, size nasıl yardım edebileceğimizi söyleyin.
- You can't even imagine how painful it is for me to tell you this.
- Bunu size söylemenin benim için ne kadar acı verici olduğunu hayal bile edemezsiniz.
- John speaking… how may I help you?
- Ben John... Size nasıl yardımcı olabilirim?
- I do not want to cause you any trouble.
- Size sorun çıkarmak istemem.
- What does it mean when a girl winks at you?
- Bir kızın size göz kırpması ne anlama geliyor?
- Your school is great, since it reimburses you for the return tickets.
- Okulunuz harika, çünkü dönüş biletlerinin parasını size ödüyor.
- I'm supposed to be helping you right now.
- Şu anda size yardım ediyor olmam gerekiyordu.
- We'd like to ask you a couple of questions.
- Size birkaç soru sormak istiyoruz.
- Here is a picture to show you.
- İşte size gösterecek bir resim.
- Computers will save you a lot of time.
- Bilgisayarlar size çok zaman kazandıracak.
- I'll show you the way out.
- Size çıkış yolunu göstereceğim.
- I have so much to teach you.
- Size öğretecek çok şeyim var.
- Would you like me to get you a glass of wine?
- Size bir kadeh şarap getirmemi ister misiniz?
- Let me tell you how Tom and Mary met.
- Size Tom ve Mary'nin nasıl tanıştığını anlatayım.
- I might have something here that will help you.
- Burada size yardımcı olacak bir şeyim olabilir.
- I wish you a good trip.
- Size iyi yolculuklar dilerim.
- I am afraid I can't help you.
- Korkarım ki size yardımcı olamam.
- I've been appointed to help you.
- Size yardım etmek için atandım.
- I would like to tell you something.
- Size bir şey söylemek istiyorum.
- Can we ask you a few questions?
- Size birkaç soru sorabilir miyiz?
- Who told you about us?
- Size kim bizden bahsetti?
- We'll see you at the pub.
- Size barda eşlik edeceğiz.
- He's brought you flowers.
- Size çiçek getirmiş.
- I am pleased to help you if I can.
- Elimden geldiğince size yardım etmekten memnuniyet duyarım.
- I'm buying you two lunch.
- Size iki öğle yemeği ısmarlayacağım.
- He will provide you with what you need.
- İhtiyacınız olan her şeyi size sağlayacaktır.
- This is also part of your work, as I told you before.
- Daha önce size anlattığım gibi, bu da işinizin bir parçası.
- I made you something.
- Size bir şey yaptım.
- May I ask you an indiscreet question?
- Size patavatsızca bir soru sorabilir miyim?
- I always thought that a heart attack was nature's way of telling you you're going to die.
- Her zaman kalp krizinin doğanın size öleceğinizi söyleme şekli olduğunu düşünmüşümdür.
- Tom wanted to be near you.
- Tom size yakın olmak istedi.
- I caught up with you.
- Ben size yetiştim.
- We'd just like to ask you a few questions.
- Size birkaç soru sormak istiyoruz.
- I have no time to help you with the work.
- Size iş konusunda yardım edecek vaktim yok.
- I could fall in love with you all over again.
- Size tekrar aşık olabilirim.
- Didn't I just tell you not to do that?
- Size az önce bunu yapmamanızı söylemedim mi?
- I don't think you realize what you're saying.
- Size ne dendiğini anladığınızı sanmıyorum.
- Who taught you music?
- Size müziği kim öğretti?
- Do you think money will bring you happiness?
- Paranın size mutluluk getireceğini düşünüyor musunuz?
- I've been telling you that for years.
- Size bunu yıllardır söylüyorum.
- I know someday this will happen to you, too.
- Bir gün bunun size de olacağını biliyorum.
- No one has the right to tell you how to raise your child.
- Kimsenin size çocuğunuzu nasıl yetiştireceğinizi söylemeye hakkı yok.
- Does she live near you, sir?
- Size yakın mı oturuyor, efendim?
- People tell you a lot of things that aren't quite true.
- İnsanlar size doğru olmayan pek çok şey söyler.
- I'll let you know if anything comes up.
- Bir şey çıkarsa size haber veririm.
- Did they give you any other information?
- Size başka bilgi verdiler mi?
- It's our job to help you.
- Bizim işimiz size yardım etmek.
- Have you been told where the meeting will be?
- Toplantının nerede yapılacağı size söylendi mi?
- Why should we trust you?
- Size neden güvenmeliyiz?
- Did the doctor give you anything for the pain?
- Doktor size ağrı için bir şey verdi mi?
- Listen carefully and do what I tell you to do.
- Dikkatle dinleyin ve size söylediklerimi yapın.
- I'll join you.
- Size katılacağım.
- I'm glad you asked me to join you.
- Size katılmamı istediğiniz için memnun oldum.
- Tom will never tell you what really happened.
- Tom size gerçekte ne olduğunu asla anlatmayacak.
- We can't help you now because we have our own problems to deal with.
- Şu anda size yardım edemeyiz çünkü bizim de kendi sorunlarımız var.
- Can I get you another one?
- Size bir tane daha alabilir miyim?
- We'll let you know what we find.
- Ne bulduğumuzu size bildireceğiz.
- I will accompany you.
- Ben size eşlik edeceğim.
- I would advise you strongly to do what Tom advised.
- Tom'un önerdiğini yapmanızı size şiddetle tavsiye ederim.
- Didn't your parents give you anything?
- Ebeveynleriniz size bir şey vermedi mi?
- If you don't do your duty, people will look down on you.
- Eğer görevinizi yapmazsanız, insanlar size tepeden bakacaktır.
- Can I ask you something?
- Size bir şey sorabilir miyim?
- May I show you around?
- Size etrafı gezdirebilir miyim?
- You've got my word on it.
- Size söz verdim.
- Are you being served?
- Size servis yapılıyor mu?
- Today we are going to show you something of our country and introduce you to some very interesting people.
- Bugün size ülkemizle ilgili bir şeyler göstereceğiz ve sizi bazı çok ilginç insanlarla tanıştıracağız.
- I can't give you any guarantees.
- Size hiçbir garanti veremem.
- I'll show you who's the fastest.
- Size kimin daha hızlı olduğunu göstereceğim.
- Tom can't help you now.
- Tom artık size yardım edemez.
- Tom needed you.
- Tom'un size ihtiyacı vardı.
- They can't assist you if you don't have your receipt.
- Makbuzunuz yoksa size yardımcı olamazlar.
- I have to ask you a really important question.
- Size gerçekten önemli bir soru sormam gerekiyor.
- I'll teach you French.
- Size Fransızca öğreteceğim.
- Do I have to pay you?
- Size ödeme yapmak zorunda mıyım?
- We agree with you.
- Size katılıyoruz.
- I wish I could give you something.
- Keşke size bir şey verebilseydim.
- We'll catch up to you.
- Biz size yetişeceğiz.
- I'm sorry if my words caused you pain.
- Sözlerim size acı verdiyse özür dilerim.
- I'll treat you to dinner.
- Ben size akşam yemeği ısmarlayacağım.
- May I accompany you home?
- Size eve kadar eşlik edebilir miyim?
- We're giving you a choice.
- Size bir seçenek sunuyoruz.
- They won't tell you what you want to hear.
- Size duymak istediklerinizi söylemeyeceklerdir.
- I will show you around the city.
- Size şehri gezdiririm.
- Have your students been giving you a hard time?
- Öğrencileriniz size zor anlar mı yaşatıyor?
- I quite agree with you.
- Size katılıyorum.
- We are counting on you for financial help.
- Maddi yardım için size güveniyoruz.
- Let me tell you a little about my school.
- Size biraz okulumdan bahsedeyim.
- This pamphlet tells you how you can lower the water bill.
- Bu broşür size su faturasını nasıl düşürebileceğinizi anlatıyor.
- It would take too long to explain to you.
- Size açıklamak çok uzun sürer.
- I don't know how to help you.
- Size nasıl yardım edeceğimi bilmiyorum.
- Did she ever confide in you about the problems she was having?
- Yaşadığı sorunları size hiç anlattı mı?
- Tom won't make you do that.
- Tom bunu size yaptırmayacak.
- I wouldn't want to show you up.
- Size göstermek istemiyorum.
- I was told to report to you.
- Size rapor vermem söylendi.
- I think the only person who can help you is Tom.
- Bence size yardım edebilecek tek kişi Tom.
- No one has the right to tell you what to do.
- Kimsenin size ne yapmanız gerektiğini söylemeye hakkı yoktur.
- Anything you say can and will be used against you in a court of law.
- Söylediğiniz her şey bir mahkemede size karşı kullanılabilir ve kullanılacaktır.
- Didn't they teach you anything at school?
- Size okulda hiçbir şey öğretmediler mi?
- Would you ladies mind if we join you?
- Size katılmamızın sakıncası var mı hanımlar?
- What does Tom have against you?
- Tom'un size karşı neyi var?
- Read the kind of books that teach you something.
- Size bir şey öğreten kitap türünü okuyun.
- I will give you a good example to illustrate what I mean.
- Ne demek istediğimi açıklamak için size iyi bir örnek vereceğim.
- How much time and energy do you spend on projects that don't make you any money?
- Size para kazandırmayan projelere ne kadar zaman ve enerji harcıyorsunuz?
- We are counting on you for financial help.
- Mali yardım için size güveniyoruz.
- I have to ask you a question.
- Size bir soru sormam gerekiyor.
- Tom can give you an answer tomorrow.
- Tom size yarın bir cevap verebilir.
- You must do as you are told to do.
- Size söyleneni yapmalısınız.
- I'll give you this money.
- Ben bu parayı size vereceğim.
- Have you been diagnosed with a heart murmur?
- Size kalp üfürümü teşhisi konuldu mu?
- I'll do my best to assist you.
- Size yardımcı olmak için elimden geleni yapacağım.
- We've got to get you some help.
- Size biraz yardım almamız gerek.
- Did he tell you about his wife and children in Egypt?
- O size Mısır'daki karısından ve çocuklarından bahsetti mi?
- As I told you, Tom is dying.
- Size söylediğim gibi, Tom ölüyor.
- I will tell you when you visit.
- Ziyarete geldiğinizde size anlatırım.
- How can I help you?
- Size nasıl yardım edebilirim?
- It will cost you 45 cents.
- Size 45 sente mal olacak.
- I'd be happy to join you.
- Ben size katılmaktan mutlu olurum.
- He will be only too glad to help you.
- Size yardım etmekten çok memnun olacaktır.
- I can teach you how to read.
- Size okumayı öğretebilirim.
- Can I buy you a drink?
- Ben size bir içki ısmarlayabilir miyim?
- Can I trust you?
- Size güvenebilir miyim?
- We are getting close to Halloween and I thought today I would tell you about Halloween.
- Cadılar Bayramı yaklaşıyor ve ben de bugün size Cadılar Bayramı'ndan bahsedeyim dedim.
- You will be treated kindly.
- Size nazik davranacaklar.
- Have you ever been diagnosed with renal failure?
- Size hiç böbrek yetmezliği teşhisi konuldu mu?
- I must ask you a few questions and take a blood sample.
- Size birkaç soru sormalı ve kan örneği almalıyım.
- Who does this remind you of?
- Bu size kimi hatırlatıyor?
- She trusts you.
- Size güveniyor.
- This dress suits you well.
- Bu elbise size yakışıyor.
- Let me tell you something about Tom.
- Size Tom hakkında bir şey söyleyeyim.
- I don't really trust you.
- Size gerçekten güvenmiyorum.
- Do you want him to help you?
- Onun size yardım etmesini istiyor musunuz?
- He's sure to help you.
- Size yardım edeceğinden eminim.
- I wish you a wonderful evening!
- Size harika bir akşam diliyorum!
- If you agree to buy 3000 of them, we'll give you a 3 percent discount.
- Eğer 3000 tane almayı kabul ederseniz, size yüzde 3 indirim yapacağız.
- I only told you.
- Yalnız size söyledim.
- Excuse me, I want to ask you something.
- Afedersiniz, size bir şey sormak istiyorum.
- Let me make you some coffee.
- Size kahve yapayım.
- I'll send someone up to help you now.
- Size yardım etmesi için birini göndereceğim.
- Did Tom tell you what we did?
- Tom size ne yaptığımızı söyledi mi?
- Can you tell us what inspired you most?
- Size en çok neyin ilham verdiğini söyleyebilir misiniz?
- Let me show you how to do it.
- Size nasıl yapıldığını göstereyim.
- We show you our home.
- Size evimizi gösteririz.
- That wasn't directed at you.
- Bu size karşı değildi.
- I will show you around in return.
- Karşılığında size etrafı gezdireceğim.
- Tom will join you in a moment.
- Tom birazdan size katılacak.
- Have you ever been diagnosed with ulcers?
- Size hiç ülser teşhisi konuldu mu?
- Instead, I could help you out.
- Onun yerine, size yardım edebilirim.
- Glad to be able to assist you.
- Size yardım edebildiğim için memnun oldum.
- I don't treat you like enemies.
- Size düşman gibi davranmıyorum.
- I will phone you as soon as I get home.
- Eve varır varmaz size telefon edeceğim.
- I'd like to ask you some questions about some of the people you've been working for.
- Onlar için çalıştığınız insanların bazıları hakkında size bazı sorular sormak istiyorum.
- I'll help you as long as I live.
- Yaşadığım sürece size yardımcı olacağım.
- You need a refresher course.
- Size bir takviye kursu lazım.
- I came here to tell you what I found out.
- Buraya size ne bulduğumu söylemeye geldim.
- Tom is sure to help you.
- Tom'un size yardım edeceğinden eminim.
- Tom betrayed you.
- Tom size ihanet etti.
- I wonder whether you should not see someone who could help you.
- Acaba size yardım edebilecek birini görmeniz gerekmez mi?
- I have a few more questions I'd like to ask you.
- Size sormak istediğim birkaç soru daha var.
- I'll try to remember to remind you tomorrow.
- Yarın size hatırlatmayı hatırlamaya çalışacağım.
- Tom has done you a favor.
- Tom size bir iyilik yaptı.
- What does your mother call you?
- Anneniz size ne diye sesleniyor?
- I'll treat you.
- Size ısmarlayacağım.
- Tom might be able to help you with your problem.
- Tom sorununuzda size yardımcı olabilir.
- We've decided to give you the loan you requested.
- İstediğiniz krediyi size vermeye karar verdik.
- Can I offer you anything else?
- Size başka bir şey sunabilir miyim?
- I wish we could help you.
- Keşke size yardım edebilseydik.
- Tom will furnish you with anything you need.
- Tom ihtiyacınız olan her şeyi size sağlayacaktır.
- I proudly grant you this.
- Bunu size gururla veriyorum.
- I want to trust you.
- Size güvenmek istiyorum.
- I'm sending you this sentence when you least expect it.
- Hiç beklemediğiniz bir anda size bu cümleyi gönderiyorum.
- May I accompany you?
- Ben size eşlik edebilir miyim?
- I like hanging out with you.
- Size takılmak hoşuma gidiyor.
- Please accept our apologies for the trouble this matter has caused you.
- Lütfen bu konuda size yaşattığımız sıkıntılar için özürlerimizi kabul edin.
- I'm here to show you your worst nightmare.
- Size en kötü kabusunuzu göstermek için buradayım.
- I tried my best to help you.
- Size yardım etmek için elimden geleni yaptım.
- I don't see how I can help you.
- Size nasıl yardım edebileceğimi anlamıyorum.
- They won't help you.
- Size yardım etmeyecekler.
- How much was it costing you per month to send Tom to boarding school?
- Tom'u yatılı okula göndermek size ayda ne kadara mal oluyordu?
- I'll show you who's the fastest.
- Size kimin en hızlı olduğunu göstereceğim.
- Try this hat on and see if it fits you.
- Bu şapkayı deneyin ve size uyup uymadığına bakın.
- If we need any help, I'll let you know.
- Yardıma ihtiyacımız olursa, size bildireceğim.
- Everything that you say may be used against you.
- Söylediğiniz her şey size karşı kullanılabilir.
- I wish you a Happy New Year.
- Size mutlu bir yeni yıl diliyorum.
- Let me tell you exactly what's going on.
- Size tam olarak neler olduğunu anlatayım.
- I will provide you all the necessary information.
- Size gerekli tüm bilgiyi sağlayacağım.
- Did Tom tell you what the problem was?
- Tom size sorunun ne olduğunu söyledi mi?
- May God give you a good night!
- Tanrı size iyi geceler versin!
- That doesn't sound really convincingly, but I trust you.
- Pek inandırıcı gelmiyor ama size güveniyorum.
- I can give you a copy of the report, but I can't vouch for its accuracy.
- Size raporun bir kopyasını verebilirim ama doğruluğuna kefil olamam.
- I told you the bank was closed.
- Size bankanın kapalı olduğunu söyledim.
- Everyone believed in you.
- Herkes size inandı.
- I know that I don't deserve you.
- Size layık olmadığımı biliyorum.
- I'll accompany you to the hospital.
- Hastaneye kadar size eşlik edeceğim.
- What makes you think the Middle East is more important than the great deserts of Australia?
- Size Orta Doğu'nun Avustralya'nın büyük çöllerinden daha önemli olduğunu düşündüren nedir?
- Who told you about this cave?
- Bu mağaradan size kim bahsetti?
- Do you still want us to help you?
- Hala size yardım etmemizi istiyor musunuz?
- I don't know what else to tell you.
- Size başka ne söyleyebilirim bilmiyorum.
- I'll tell you all I know about it.
- Bildiğim her şeyi size anlatacağım.
- Let me show you around our house.
- Size evimizi gezdireyim.
- How may I help you?
- Size nasıl yardımcı olabilirim?
- What did I just tell you a few minutes ago?
- Birkaç dakika önce size ne söyledim?
- We'll help you out.
- Biz size yardım edeceğiz.
- I am willing to help you.
- Size yardım etmeye hazırım.
- I want to tell you about what happened.
- Olanları size anlatmak istiyorum.
- Can I give you some advice?
- Size bir tavsiyede bulunabilir miyim?
- I will provide you all the necessary information.
- Size gerekli tüm bilgileri vereceğim.
- If you were given ten million dollars, how would you spend it?
- Size on milyon dolar verilse, bunu nasıl harcardınız?
- You have only to ask for it.
- Sadece istemeniz gerekiyor, o size verilecektir.
- Can I get you a cup of coffee, sir?
- Size bir fincan kahve getireyim mi, efendim?
- I promise to pay back the money I owe you by the end of the month.
- Size ödemem gereken parayı ay sonuna kadar geri ödeyeceğime söz veriyorum.
- I'd like to ask you a few questions about what you did last weekend.
- Geçen hafta sonu ne yaptığınız hakkında size birkaç soru sormak istiyorum.
- You had better do as the doctor advised you.
- Doktorun size tavsiye ettiği şeyi yapsanız iyi olur.
- I recommend you the ASSIMIL method.
- Size ASSIMIL yöntemini öneririm.
- Did Tom tell you who to give the money to?
- Tom size parayı kime vereceğinizi söyledi mi?
- I'd like to ask you a few more questions.
- Size birkaç soru daha sormak istiyorum.
- I can teach you how to do this.
- Bunun nasıl yapılacağını size öğretebilirim.
- Natural food will do you good.
- Doğal yiyecekler size iyi gelecektir.
- It is dependent on you if we will buy it or not.
- Alıp almayacağımız size bağlı.
- I don't trust you completely.
- Size tamamen güvenmiyorum.
- When I give you an order, I expect it to be carried out.
- Size bir emir verdiğimde, yerine getirilmesini beklerim.
- I'll help you.
- Size yardım edeceğim.
- I can give you my schedule if you need it.
- İhtiyacınız olursa size programımı verebilirim.
- Do you have a lunch service at school?
- Okulda size öğle yemeği servis ediyorlar mı?
- I'd like to help you.
- Size yardım etmek isterim.
- If Tom doesn't get the job, I'll tell you.
- Tom işi almazsa, ben size söylerim.
- What did I just tell you a few minutes ago?
- Birkaç dakika önce ben size ne söyledim?
- We can't offer you any money.
- Size hiç para teklif edemeyiz.
- Have you ever been diagnosed with hemophilia?
- Size hiç hemofili teşhisi konuldu mu?
- I'm sorry, I'm not allowed to give you that information.
- Özür dilerim, o bilgiyi size verme iznim yok.
- I should have asked you.
- Size sormalıydım.
- If you don't have enough money to buy that, I'll lend you some.
- Bunu satın almak için yeterli paranız yoksa, size biraz borç veririm.
- A negative mind will never give you a positive life.
- Negatif bir zihin size asla pozitif bir hayat vermez.
- Even if you boss attacks you and tells you to go away, you should make your point.
- Patronunuz size saldırsa ve gitmenizi söylese bile, meramınızı anlatmalısınız.
- Tom won't be able to tell you anything that you don't already know.
- Tom size zaten bilmediğiniz bir şey söyleyemez.
- I'll buy you a beer.
- Size bir bira alayım.
- How many times have I told you not to hang out with guys like Tom?
- Tom gibi arkadaşlarla takılmamanızı size kaç kez söyledim.
- I'm not ashamed to tell you.
- Size söylemekten utanmıyorum.
- I hope he can help you.
- Size yardımcı olabileceğini umuyorum.
- I'm here to assist you.
- Size yardım etmek için buradayım.
- What makes you think Tom won't help?
- Tom'un yardımcı olmayacağını size düşündüren nedir?
- This dress fits you well.
- Bu elbise size iyi uyuyor.
- I can't help you any further.
- Ben size daha fazla yardımcı olamam.
- We are looking forward to serving you again.
- Size tekrar hizmet vermeyi sabırsızlıkla bekliyoruz.
- I know someone who can help you.
- Size yardım edebilecek birini tanıyorum.
- What's the most important lesson life has taught you?
- Hayatın size öğrettiği en önemli ders nedir?
- What can I do to help you right now?
- Size şu an nasıl yardımcı olabilirim?
- I have to be honest with you.
- Size karşı dürüst olmak zorundayım.
- It will cost you 10 dollars to buy the CD.
- CD'yi almak size on dolara mal olacak.
- I owe you all nothing!
- Size hiçbir şey borçlu değilim!
- I respected you.
- Size saygı gösterdim.
- That depends on you.
- Bu size bağlı.
- I want to ask you some questions.
- Size bazı sorular sormak istiyorum.
- She sent you her best wishes.
- Size en iyi dileklerini göndermiş.
- I told you that I'd help you.
- Size yardım edeceğimi söylemiştim.
- We'll join you later.
- Size sonra katılırız.
- It's my pleasure to help you.
- Size yardımcı olmak için benim için zevktir.
- I cannot help you.
- Size yardımcı olamam.
- I'll let you know the results of the examination after they are announced.
- Ben ilan edildikten sonra size sınav sonuçlarını bildireceğim.
- I want to ask you about the money you found.
- Size bulduğunuz para hakkında soru sormak istiyorum.
- Please let me help you.
- Lütfen size yardım etmeme izin verin.
- Today I'm going to show you another side of me.
- Bugün size başka bir yönümü göstereceğim.
- For quantities of 20 or more, we can allow you a special discount of 10% on the prices quoted.
- 20 veya daha fazla miktarlar için, size teklif edilen fiyatlar üzerinden %10'luk özel bir indirim sağlayabiliriz.
- Where can I get in touch with you?
- Size nereden ulaşabilirim?
- Would you like me to get you something to eat?
- Size yiyecek bir şey almamı ister misiniz?
- I wasn't laughing at you.
- Size gülmüyordum.
- We want to wish you and your family all the joys of a coming New Year.
- Size ve ailenize yeni yılda mutluluklar dileriz.
- I'm glad I was able to help you last week.
- Geçen hafta size yardım edebildiğime memnun oldum.
- I haven't had the chance to tell you how much I enjoyed your party.
- Partinizden ne kadar keyif aldığımı size söyleme fırsatım olmadı.
- I'll give you a couple examples.
- Size birkaç örnek vereyim.
- I'll ask around and tell you if I find out anything.
- Etrafa soracağım ve bir şey bulursam size söyleyeceğim.
- I think you've been lied to.
- Sanırım size yalan söylendi.
- Money will not bring you happiness.
- Para size mutluluk getirmeyecek.
- He can help you out.
- O size yardım edebilir.
- I'll help you in a minute.
- Bir dakika içinde size yardım edeceğim.
- I'm unable to help you today.
- Bugün size yardımcı olamayacak durumdayım.
- If you need a pen, I'll lend you one.
- Bir kaleme ihtiyacınız varsa, size bir tane ödünç veririm.
- Tom will probably tell you some things that aren't true.
- Tom muhtemelen size doğru olmayan bazı şeyler söyleyecektir.
- I'd like to start by asking you a question.
- Size bir soru sorarak başlamak istiyorum.
- I don't like telling you the truth.
- Size gerçeği söylemeyi sevmiyorum.
- To be honest with you, I never really liked Tom very much.
- Size karşı dürüst olmak gerekirse ben gerçekten Tom'u çok fazla sevmiyorum.
- Nothing will happen to you.
- Size hiçbir şey olmayacak.
- Can I give you some unsolicited advice?
- Size talep etmediğiniz bir tavsiyede bulunabilir miyim?
- I can teach you how to repair your car.
- Size arabanızı nasıl tamir edeceğinizi öğretebilirim.
- Is it okay if I ask you a few medical questions?
- Size birkaç tıbbi soru sormamın sakıncası var mı?
- I suppose I'm going to have to teach you a lesson.
- Sanırım size bir ders vermem gerekecek.
- I'm trusting you.
- Size güveniyorum.
- Excuse me, but may I ask you something.
- Affedersiniz ama size bir şey sorabilir miyim?
- What makes you think Tom will listen?
- Tom'un dinleyeceğini size düşündüren nedir?
- I offer you my hearty congratulations.
- Size içten tebriklerimi sunarım.
- This medicine will do you good.
- Bu ilaç size iyi gelecektir.
- I'm supposed to be helping you right now.
- Şu anda size yardım etmem gerekiyor.
- That'll happen to you, too.
- Bu size de olacak.
- We've been trying to contact you all week.
- Bütün hafta size ulaşmaya çalıştık.
- I'll let you know my decision after I have consulted my solicitor.
- Avukatıma danıştıktan sonra kararımı size bildireceğim.
- I offer you my gratitude.
- Size minnettarlığımı sunuyorum.
- We brought you enough food.
- Size yeterince yiyecek getirdik.
- Let me give you my card.
- Size kartımı vereyim.
- I want to consult you about something.
- Bir şey hakkında size danışmak istiyorum.
- I told you I was just joking.
- Size sadece şaka yaptığımı söyledim.
- I will help you as far as I can.
- Size elimden geldiğince yardım edeceğim.
- We've got a lot of things to do before we can help you.
- Size yardım etmeden önce yapmamız gereken çok şey var.
- Can I help you in any way?
- Size herhangi bir şekilde yardımcı olabilir miyim?
- Didn't he tell you anything else?
- Size başka bir şey söylemedi mi?
- I guess I'm not the first to tell you that.
- Sanırım bunu size söyleyen ilk kişi ben değilim.
- If I tell you, I'll be in a lot of trouble.
- Eğer size söylersem, başım büyük belaya girer.
- We're giving you about ten minutes.
- Size yaklaşık on dakika veriyoruz.
- What advice did Tom give you?
- Tom size hangi tavsiyeyi verdi?
- If you're busy, I'll help you.
- Eğer meşgulseniz, ben size yardımcı olacağım.
- No matter how rational your words may sound, someone will always contradict you.
- Sözleriniz ne kadar mantıklı görünürse görünsün her zaman biri size ters düşecektir.
- I assure you I'll do everything possible to help you.
- Size yardım etmek için mümkün olan her şeyi yapacağıma sizi temin ederim.
- I'm sorry that I can't help you today.
- Bugün size yardım edemeyeceğim için üzgünüm.
- I will be back to join you in one month.
- Bir ay içinde size katılmak için döneceğim.
- Can I get you a coffee or anything?
- Size kahve ya da başka bir şey getireyim mi?
- I can't tell you the reason why that happened.
- Bunun olma nedenini size söyleyemem.
- Let me tell you what's going to happen now.
- Şimdi size ne olacağını söyleyeyim.
- Did Tom tell you what to do?
- Tom size ne yapacağınızı söyledi mi?
- I don't want to burden you with my troubles.
- Sorunlarımla size yük olmak istemiyorum.
- We can't help you.
- Size yardımcı olamayız.
- The dress suits you very well.
- Elbise size çok iyi oldu.
- Can I offer you ladies a drink?
- Size bir içki önerebilir miyim hanımefendiler?
- This should fit you.
- Bu size uymalı.
- I'd like to help you, but I can't.
- Size yardım etmek isterdim ama edemem.
- Let me be completely honest with you.
- Size karşı tamamen dürüst olmama izin verin.
- Does that tell you something?
- Bu size bir şey çağrıştırıyor mu?
- These are the questions that they would ask you at the British embassy when you apply for a visa.
- Bunlar İngiliz elçiliğine vize başvurusunda bulunduğunuzda size soracakları sorular.
- If that happens, you'll be the first to be notified.
- Eğer bu olursa ilk olarak size bildirilecek.
- What makes you think Tom will be late?
- Tom'un geç kalacağını size düşündüren ne?
- I was asked to give you a message.
- Size bir mesaj iletmem istendi.
- Can I help you?
- Size yardımcı olabilir miyim?
- I brought you some lunch.
- Size biraz öğle yemeği getirdim.
- Our staff is eager to help you.
- Personellerimiz size yardım etmekte istekli.
- I'm not supposed to help you.
- Size yardım etmemem gerekiyor.
- What did Tom tell you about me?
- Tom size benim hakkımda ne söyledi?
- How can you be reached?
- Size nasıl ulaşılabilir?
- What makes you think that your language is endangered?
- Dilinizin tehlike altında olduğunu size düşündüren nedir?
- Tom bought you some time, I hear.
- Tom'un size biraz zaman kazandırdığını duydum.
- Who told you my name was Tom?
- Kim söyledi size adımın Tom olduğunu?
- Can I give you a piece of advice?
- Size bir tavsiye verebilir miyim?
- I can't help you today.
- Bugün size yardım edemem.
- I can't tell you the reason why that happened.
- Bunun niye olduğunu size söyleyemem.
- This coat may well fit you.
- Bu palto size iyi olabilir.
- Can I help you folks?
- Size yardım edebilir miyim arkadaşlar?
- I'm sorry, I can't help you with that.
- Üzgünüm, bu konuda size yardımcı olamam.
- I'll show you the way to the station.
- Size istasyonun yolunu göstereyim.
- This medicine will give you some relief.
- Bu ilaç size biraz rahatlama sağlayacaktır.
- I was just going to ask you the same question.
- Ben de size aynı soruyu soracaktım.
- Let me offer you something to drink or eat.
- Size içecek ya da yiyecek bir şeyler ikram edeyim.
- I can't give you the answer today.
- Bugün size cevap veremem.
- My hope is to give you good food for a low price.
- Umudum size düşük fiyata iyi yemek vermek.
- I'll give you a prescription.
- Size bir reçete vereceğim.
- Be polite to our clients, then they will pay you.
- Müşterilerimize karşı nazik olun, o zaman size ödeme yaparlar.
- Don't expect others to help you.
- Başkalarının size yardım etmesini beklemeyin.
- You're wanted on the phone.
- Size telefon var.
- I'll let you know my decision after I have consulted my lawyer.
- Avukatıma danıştıktan sonra kararımı size bildireceğim.
- I'm going to give you an injection of an analgesic.
- Size bir ağrı kesici iğne yapacağım.
- There's something I haven't told you yet.
- Size henüz söylemediğim bir şey var.
- Can we ask you a couple of questions?
- Size birkaç soru sorabilir miyiz?
- Have I asked you whether you can speak Zhenjiang dialect?
- Size Zhenjiang lehçesini konuşup konuşamadığınızı sordum mu?
- Nobody wants to help you.
- Hiç kimse size yardım etmek istemiyor.
- Is it OK if I ask you a few medical questions?
- Size sağlığınızla ilgili birkaç soru sorabilir miyim?
- Anything you say can be used against you.
- Söylediğiniz her şey size karşı kullanılabilir.
- I'm not going to help you if you don't want me to.
- Yardım etmemi istemiyorsanız size yardım etmeyeceğim.
- I can spare you just 10 minutes.
- Size sadece 10 dakika ayırabilirim.
- I'll show you where.
- Size yerini göstereyim.
- Have you finished reading the book I lent you last week?
- Size geçen hafta ödünç verdiğim kitabı bitirdiniz mi?
- I'm afraid I'm going to have to ask you some questions.
- Korkarım size bazı sorular sormak zorunda kalacağım.
- I'm telling you the truth.
- Size gerçeği söylüyorum.
- Have you been told about the problem?
- Size sorundan bahsedildi mi?
- You need a car.
- Size bir araba lazım.
- If you like, I will teach you to play chess.
- İsterseniz, size satranç oynamayı öğretirim.
- I'm here to assist you.
- Size yardımcı olmak için buradayım.
- I need to test you for tuberculosis.
- Size verem testi yapmam gerekiyor.
- Maybe the clerk can help you.
- Belki katip size yardımcı olabilir.
- If I had been with you, I could have helped you.
- Yanınızda olsaydım, size yardım edebilirdim.
- I'll let you know when she arrives.
- Geldiğinde size haber veririm.
- Why didn't somebody help you?
- Neden kimse size yardım etmedi?
- I will show you a new approach to foreign language learning.
- Size yabancı dil öğreniminde yeni bir yaklaşım göstereceğim.
- We mean you no harm.
- Size zarar vermek istemiyoruz.
- I'd like to ask you some questions.
- Size bazı sorular sormak istiyorum.
- You mind if I join you?
- Size katılmamın bir sakıncası var mı?
- I would like to ask you a question.
- Size bir soru sormak istiyorum.
- Let me show you to the elevator.
- Size asansörü göstermeme izin verin.
- I told you that I'm against it.
- Ona karşı olduğumu size söylemiştim.
- I'm going to have to ask you a few questions.
- Size birkaç soru sormam gerekecek.
- I'll lend you this dictionary.
- Bu sözlüğü size ödünç vereceğim.
- We have some questions to ask you.
- Size sormak istediğimiz sorular var.
- The greatest gift that someone can give you is their love and their time.
- Birinin size verebileceği en büyük hediye sevgisi ve zamanıdır.
- Tom will tell you.
- Tom size söyleyecek.
- Money will not bring you happiness.
- Para size mutluluk getirmez.
- Tom will let you know.
- Tom size haber verecek.
- Have you ever been diagnosed with HIV?
- Size hiç HIV teşhisi konuldu mu?
- It will cost you more to go by plane.
- Uçakla gitmek size daha fazlaya mal olacak.
- I am ready to serve you.
- Size hizmet etmeye hazırım.
- Let me take care of you.
- Size göz kulak olmama izin verin.
- Tom is too tired to help you today.
- Tom bugün size çok yardım etmek için çok yorgun.
- Which doctor is attending you?
- Hangi doktor size bakıyor?
- Let me accompany you!
- Size eşlik etmeme izin verin!
- We should be there helping you.
- Orada size yardım ediyor olmalıydık.
- We're just trying to help you.
- Biz sadece size yardım etmeye çalışıyoruz.
- Nobody wants to help you.
- Kimse size yardım etmek istemiyor.
- I've fallen in love with you.
- Size aşık oldum.
- We can't offer you a higher salary.
- Size daha yüksek bir maaş teklif edemeyiz.
- I see no reason to tell you anything.
- Size bir şey söylemek için bir neden görmüyorum.
- I have a question I need to ask you.
- Size sormam gereken bir soru var.
- Are you going to let him insult you like that?
- Size bu şekilde hakaret etmesine izin mi vereceksiniz?
- I'll send you the link.
- Linki size göndereceğim.
- I'll show you around the town.
- Size kasabayı gezdireyim.
- I'll give you a hand.
- Size yardım edeceğim.
- They tortured you.
- Onlar size işkence etti.
- I've been asked to give you a message.
- Benden size bir mesaj vermem istendi.
- These potato chips are good enough to make you want more.
- Bu patates cipsleri size daha fazlasını istetecek kadar iyi.
- If you try your best now, happiness will come to you.
- Eğer şimdi elinizden gelenin en iyisini yaparsanız, mutluluk size gelecektir.
- This happens to you all the time, doesn't it?
- Bu her zaman size olur, değil mi?
- Did Tom give you any tips on how to do that?
- Onun nasıl yapılacağı hakkında Tom size herhangi bir ipucu verdi mi?
- I'd like to help you, but I have problems of my own right now.
- Size yardım etmek isterdim ama şu anda kendi sorunlarım var.
- What'll you do if I don't give you my permission?
- Size izin vermezsem ne yapacaksınız?
- I'll fax you the application form.
- Size başvuru formunu fakslayacağım.
- I believe in you.
- Ben size inanıyorum.
- I'll show you to the station.
- Size istasyonu göstereyim.
- Let Tom help you.
- Bırakın Tom size yardım etsin.
- I am happy to notify you that I have fully recovered.
- Tamamen iyileştiğimi size bildirmekten mutluluk duyuyorum.
- Who gave you all that money?
- Size o kadar parayı kim verdi?
- I could help you there.
- Orada size yardımcı olabilirim.
- It's going to cost you a lot more to stay at that hotel during high season than during low season.
- Yoğun sezonda o otelde kalmak size sezon dışında kalmaktan çok daha pahalıya mal olacaktır.
- You were told this would happen.
- Bunun olacağı size söylenmişti.
- I'm going to be straight with you.
- Size karşı dürüst olacağım.
- If I weren't sick, I'd join you.
- Hasta olmasaydım, size katılırdım.
- What I told you was true.
- Size söylediklerim doğruydu.
- We've come a long way to join you.
- Size katılmak için uzun bir yol geldik.
- Maybe I can help you out.
- Belki size yardım edebilirim.
- Your wife is mad at you.
- Eşiniz size çok kızgın.
- I want to help you.
- Size yardım etmek istiyorum.
- These are the fish I was telling you about.
- Bunlar size bahsettiğim balıklar.
- I'll show you what to do next.
- Size sonra ne yapacağınızı göstereceğim.
- I wanted to help you.
- Size yardım etmek istedim.
- May I escort you home?
- Eve kadar size eşlik edebilir miyim?
- He can't help you.
- O size yardımcı olamaz.
- I will not be able to teach you tomorrow.
- Yarın size ders veremeyeceğim.
- I thought they offered you a job.
- Onların size bir iş teklif ettiğini düşündüm.
- Don't forget that, if you are on a diet, skipping breakfast will not help you.
- Unutmayın ki, diyet yapıyorsanız, kahvaltıyı atlamak size yardımcı olmaz.
- I think this coat should fit you.
- Sanırım bu ceket size uymalı.
- I don't have time to help you.
- Size yardım edecek zamanım yok.
- What did he tell you?
- O size ne söyledi?
- Did he acquaint you with the facts?
- Size gerçeklerle ilgili bilgi verdi mi?
- I can provide you with some statistical predictions of expected revenues.
- Size beklenen gelirlerin istatistiksel tahminlerini sağlayabilirim.
- It'll cost you a lot to furnish your apartment.
- Dairenizi döşemek size çok pahalıya mal olacak.
- I'm going to ask you a series of questions.
- Size bir dizi soru soracağım.
- Let me give you my personal opinion.
- Size kişisel fikrimi söyleyeyim.
- If things get out of hand, you should call me at the number I gave you yesterday.
- İşler kontrolden çıkarsa, dün size verdiğim numaradan beni aramalısınız.
- We never meant to harm you.
- Size zarar vermek istemedim.
- Tom has been in love with you ever since you were kids.
- Tom çocukluğunuzdan beri size aşık.
- I can teach you how to write.
- Size yazmayı öğretebilirim.
- I have to ask you a few questions.
- Size birkaç soru sormam gerekiyor.
- In a minute, I'm going to tell you my life story.
- Bir dakika içinde size hayat hikâyemi anlatacağım.
- We will trust you.
- Size güveneceğiz.
- Study will do you good.
- Çalışma size iyi gelecek.
- I'm not going to tell you how to live your life.
- Size hayatınızı nasıl yaşayacağınızı söyleyecek değilim.
- You have been struck by lightning three times, isn't it?
- Size de üç kez yıldırım çarptı, değil mi?
- We've been waiting on you.
- Biz size hizmet ediyoruz.
- We owe you an apology.
- Size bir özür borçluyuz.
- What can I get you today?
- Bugün size ne alabilirim?
- I'll join you all later.
- Size sonra katılırım.
- What makes you think I'll help you?
- Size yardım edeceğimi düşündüren nedir?
- Can I do something to help you?
- Size yardım etmek için bir şey yapabilir miyim?
- We'll help you, okay?
- Biz size yardım ederiz, tamam mı?
- It'll cost you a fortune to buy the kind of house you want.
- İstediğin türde ev satın almak size bir servete mal olacak.
- Our staff is eager to help you.
- Personelimiz size yardım etmeye hevesli.
- Let me tell you something you need to know.
- Size bilmeniz gereken bir şey söyleyeyim.
- I am telling you the truth.
- Ben size doğruyu söylüyorum.
- Come here, and I'll show you.
- Buraya gelin, size göstereyim.
- The reason I never told you is that Tom asked me not to.
- Size söylemememin nedeni Tom'un benden söylemememi istemesiydi.
- We've brought you a present.
- Size bir hediye getirdik.
- I was told to inform you that your father was killed in an accident.
- Babanızın bir trafik kazasında öldüğünü size bildirmem söylendi.
- I can help you out.
- Size yardım edebilirim.
- Let me read you something.
- Size bir şey okuyayım.
- I might be able to help you.
- Size yardım edebilirim.
- I'll call you a taxi.
- Size taksi çağıracağım.
- Let me just ask you something.
- Size bir şey sormama izin verin.
- You have our full support.
- Size desteğimiz tam.
- I don't know if we can help you or not.
- Size yardım edip edemeyeceğimizi bilmiyorum.
- Did they give you any information?
- Size bilgi verdiler mi?
- Can I get you another drink?
- Size bir içki daha getirebilir miyim?
- I thought we could help you.
- Size yardım edebileceğimizi düşünüyordum.
- I just want to support you.
- Size sadece destek olmak istiyorum.
- Please remember what I tell you.
- Lütfen size söylediklerimi unutmayın.
- Come with me and I'll tell you everything.
- Benimle gelin, size her şeyi anlatayım.
- How can I help you, sir?
- Size nasıl yardımcı olabilirim, efendim?
- Did he tell you he was Sarah's husband?
- O, Sarah'nın kocası olduğunu size söyledi mi?
- Has anyone ever told you that you had a bad attitude?
- Hiç kimse size kötü bir tavrınız olduğunu söyledi mi?
- Did Tom tell you any interesting stories?
- Tom size hiç ilginç hikayeler anlattı mı?
- I want to tell you about my problems.
- Size sorunlarımdan bahsetmek istiyorum.
- That's all I can tell you for now.
- Şimdilik size söyleyebileceklerim bu kadar.
- I'm afraid I may not be able to help you tomorrow.
- Korkarım yarın size yardımcı olamayabilirim.
- We'll be giving you a lot of money.
- Size çok para veriyor olacağız.
- Can I do something to help you?
- Size yardımcı olacak bir şey yapabilir miyim?
- Do you want us to call you a taxi?
- Size bir taksi çağırmamızı istiyor musunuz?
- I really do want to help you.
- Size gerçekten yardım etmek istiyorum.
- Tom might be able to help you.
- Tom size yardım edebilir.
- Have I already told you this?
- Bunu zaten anlatmış mıydım size?
- Let me buy you a drink.
- Size bir içki ısmarlamama izin verin.
- I will help you if you are in trouble.
- Sorununuz varsa, ben size yardımcı olurum.
- Tom is going to tell you the same thing I did.
- Tom söylediğim aynı şeyi size söyleyecek.
- Has anyone ever told you the truth?
- Size hiç gerçeği söyleyen oldu mu?
- A university job would give you a lot more free time.
- Üniversitede bir iş size çok daha fazla boş zaman sağlayacaktır.
- What does this hat remind you of?
- Bu şapka size neyi hatırlatıyor?
- Tom is sure to help you.
- Tom mutlaka size yardım edecek.
- Can I bring you anything else?
- Size başka bir şey getireyim mi?
- Let me tell you about Tom.
- Size Tom'dan bahsedeyim.
- Can I offer you anything to drink?
- Size içecek bir şey ikram edebilir miyim?
- I'll join you in the library.
- Kütüphanede size katılacağım.
- I wanted to surprise you.
- Size sürpriz yapmak istedim.
- The cashier will give you the discount.
- Kasiyer size indirim yapacak.
- I have no time to help you with the work.
- İşinizde size yardım edecek zamanım yok.
- This will give you an approximate idea of the situation.
- Bu size, durum hakkında kabaca bir fikir verecektir.
- A change of air will do you good.
- Hava değişimi size iyi gelecektir.
- Let me show you around town this afternoon.
- Bu öğleden sonra size şehri gezdireyim.
- Tom and I owe you our lives.
- Tom ve ben hayatımızı size borçluyuz.
- Did that guy tell you anything?
- O adam size bir şey söyledi mi?
- I can't help you anymore, unfortunately.
- Ne yazık ki artık size yardımcı olamam.
- I have some questions that I want to ask you.
- Size sormak istediğim bazı sorular var.
- I gave you everything you wanted.
- İstediğiniz her şeyi size verdim.
- Has anyone ever told you that you stop breathing when you're asleep?
- Hiç kimse size uyurken nefes almayı kestiğinizden bahsetti mi?
- I am sure he'll tell you as soon as he comes.
- Eminim gelir gelmez size söyleyecektir.
- May I ask you some more questions?
- Size birkaç soru daha sorabilir miyim?
- I'm sorry, but I won't be able to help you.
- Üzgünüm ama size yardım edemeyeceğim.
- He will not have given you anything.
- Size hiçbir şey vermemiş olacak.
- I have some powerful friends who can help you.
- Size yardım edebilecek güçlü dostlarım var.
- I'm afraid I cannot help you.
- Korkarım size yardım edemem.
- Let me buy you another one.
- Size başka bir tane alayım.
- I believe I have now told you everything.
- Sanırım artık size her şeyi anlattım.
- Can I offer you anything else?
- Size başka bir şey ikram edebilir miyim?
- What makes you think Kaliningrad is a European city?
- Size Kaliningrad'ın bir Avrupa şehri olduğunu düşündüren nedir?
- I can't help you this week.
- Bu hafta size yardımcı olamam.
- I can't give you any more details at this time.
- Şu anda size daha fazla detay veremem.
- Tom can't help you now.
- Tom size yardım edemez.
- I'll tell you exactly what has to be done.
- Size tam olarak ne yapılması gerektiğini söyleyeceğim.
- A change of air will do you a lot of good.
- Bir hava değişikliği size çok iyi gelecektir.
- Excuse me, can I join you?
- Affedersiniz, size katılabilir miyim?
- I trust you.
- Size güvenirim.
- Do not ask what life gives you, ask what you give.
- Hayatın size verdiği şeyi sormayın, ne verdiğinizi sorun.
- I will be glad to help you.
- Size yardım etmekten memnuniyet duyarım.
- I'll tell you everything that you want to know.
- Size bilmek istediğiniz her şeyi anlatacağım.
- If I knew it, I would tell you.
- Bilsem, size söylerim.
- There's one question I would like to ask you.
- Size sormak istediğim bir soru var.
- There's nothing I can tell you.
- Size söyleyebileceğim bir şey yok.
- Tom is going to join you in a moment.
- Tom birazdan size katılacak.
- I will advise you on the matter.
- Konu hakkında size tavsiyelerde bulunacağım.
- I'll ask around and let you know what I find out.
- Etrafa sorup ne bulduğumu size bildiririm.
- This is also part of your work, as I told you before.
- Size daha önce söylediğim gibi, bu da işinizin bir parçası.
- I told you it was funny.
- Size bunun eğlenceli olduğunu söyledim.
- Does it remind you of anything?
- Size bir şeyi hatırlatıyor mu?
- We've got to get you some help.
- Size biraz yardım almak zorundayız.
- What makes you think Tom is not guilty?
- Tom'un suçlu olmadığını size düşündüren ne?
- Tom should be able to show you how to do that.
- Tom, bunu nasıl yapacağınızı size gösterebilmelidir.
- I wish you great success.
- Size büyük başarılar dilerim.
- I agree with you absolutely.
- Ben kesinlikle size katılıyorum.
- Did they give you any information?
- Size herhangi bir bilgi verdiler mi?
- No one has the right to tell you that their life is harder than yours.
- Kimsenin size kendi hayatının sizinkinden daha zor olduğunu söylemeye hakkı yok.
- I wish I could tell you all the details, but my boss told me not to.
- Keşke size tüm detayları anlatabilseydim ama patronum anlatmamamı söyledi.
- What makes you think I'm lost?
- Kaybolduğumu size düşündüren ne?
- I'm going to make you a list.
- Size bir liste yapacağım.
- It rests with you to decide whom to choose for the job.
- İş için kimi seçeceğinize karar vermek size kalmış.
- Maybe that's something I can help you with.
- Belki de bu size yardımcı olabileceğim bir konudur.
- I can't tell you the answer to that yet.
- Bunun cevabını henüz size söyleyemem.
- People will laugh at you if you do something as stupid as that.
- Bu kadar aptalca bir şey yaparsanız insanlar size güler.
- Unfortunately, we must inform you that the trip was canceled.
- Ne yazık ki, gezinin iptal olduğunu size bildirmeliyim.
- You know that your French is good when people stop complimenting you on how good your French is.
- İnsanlar Fransızcanızın ne kadar iyi olduğu konusunda size iltifat etmeyi bıraktıklarında Fransızcanızın iyi olduğunu anlarsınız.
- Let me show you around this afternoon.
- Öğleden sonra size etrafı göstereyim.
- I've brought you a gift.
- Size bir hediye getirdim.
- The person who can help you is Tom.
- Size yardım edebilecek kişi Tom'dur.
- I'll tell you this one more time.
- Bunu size bir kez daha söyleyeceğim.
- To keep early hours will do you much good.
- Erken kalkmak size çok iyi gelecektir.
- We've been trying to reach you.
- Size ulaşmaya çalışıyoruz.
- Tom told you the wrong price.
- Tom size yanlış fiyat söyledi.
- What do we owe you?
- Size ne kadar borcumuz var?
- Hard work and dedication will bring you success.
- Sıkı çalışma ve özveri size başarıyı getirecektir.
- Does Tom tell you everything?
- Tom size her şeyi anlatır mı?
- Be careful, the bullet can ricochet off the rock and come towards you.
- Dikkat edin, mermi taştan sekip size gelebilir.
- I've asked Tom to stay here and help you with your repairs.
- Tom'un burada kalmasını ve onarımlarınızda size yardım etmesini istedim.
- I won't beg you.
- Size yalvarmayacağım.
- I want to tell you everything.
- Size her şeyi söylemek istiyorum.
- I'll send you a copy of that picture as soon as possible.
- Mümkün olan en kısa zamanda size o resmin bir kopyasını göndereceğiz.
- We trust you.
- Size güveniyoruz.
- I'll bring you the bill immediately.
- Size faturayı hemen getireceğim.
- If you agree to buy 3,000 of them, we'll give you a 3 percent discount.
- Eğer 3,000 tane almayı kabul ederseniz, size yüzde 3 indirim yapacağız.
- There's nothing more I can tell you.
- Size söyleyebileceğim daha fazla bir şey yok.
- I've been there before, so I can show you the way.
- Oraya daha önce gittim, bu yüzden size yolu gösterebilirim.
- Tom won't leave his dog with you.
- Tom köpeğini size bırakmayacak.
- I thought the captain ordered you not to do that.
- Kaptanın size bunu yapmamanızı emrettiğini düşündüm.
- Can I give you a hand?
- Size yardım edebilir miyim?
- Did you read that book I gave you?
- Size verdiğim o kitabı okudunuz mu?
- What can I get you to drink?
- Size ne içirebilirim?
- I want to tell you all about my new life.
- Yeni bir yaşamım hakkındaki her şeyi size anlatmak istiyorum.
- I'll teach you.
- Size öğreteceğim.
- OK, how can I help you?
- Tamam, size nasıl yardımcı olabilirim?
- I told you the result as soon as it was made public.
- Sonuç açıklanır açıklanmaz size söyledim.
- I do believe you.
- Elbette size inanıyorum.
- I can't give you that.
- Bunu size veremem.
- I need to test you for tuberculosis.
- Size tüberküloz testi yapmam gerekiyor.
- On behalf of the company, I welcome you.
- Şirket adına size hoş geldiniz diyorum.
- I can only give you ten minutes.
- Size yalnızca on dakika verebilirim.
- I'll catch up with you later.
- Daha sonra size yetişirim.
- Now, how can we help you?
- Şimdi size nasıl yardım edebiliriz?
- Don't say anything unless someone asks you a question.
- Biri size bir soru sormadıkça hiçbir şey söylemeyin.
- Does that remind you of anything?
- Bu size herhangi bir şey hatırlatıyor mu?
- I wish you the best of luck.
- Size iyi şanslar dilerim.
- If you ask him, he will help you.
- Ona rica ederseniz, size yardımcı olacaktır.
- Who gave you permission to do this?
- Bunu yapmak için size kim izin verdi?
- I wish I could tell you who they are.
- Keşke size kim olduklarını söyleyebilseydim.
- I'm not going to tell you until I tell Tom.
- Tom'a söyleyene kadar size söylemeyeceğim.
- If only I had a map, I could show you the way.
- Keşke bir haritam olsaydı, size yolu gösterebilirdim.
- I'll send you a copy of that picture as soon as possible.
- En kısa zamanda size o resmin bir kopyasını göndereceğim.
- There is not one of us who does not want to help you.
- Aramızda size yardım etmek istemeyen kimse yok.
- We'll let you know.
- Biz size bildireceğiz.
- Tom would like to ask you a couple questions.
- Tom size birkaç soru sormak istiyor.
- We look forward to seeing you.
- Size görmeyi dört gözle bekliyoruz.
- We can't give you what you want.
- İstediğinizi size veremiyoruz.
- As soon as we get the answer, we'll phone you.
- Cevabı alır almaz size telefon edeceğiz.
- Do you have a lunch service at school?
- Okulda size öğle yemeği getiriyorlar mı?
- Who told you all that?
- Bütün bunları size kim söyledi?
- I'll show you where the kitchen is.
- Size mutfağın yerini göstereyim.
- What does this image make you think of?
- Bu görüntü size ne düşündürüyor?
- Should I help you?
- Size yardım etmeli miyim?
- What made you ask Tom that question?
- Size o soruyu Tom'a sorduran şey nedir?
- I'm the one who'll take care of you.
- Size bakacak olan benim.
- May I accompany you on your walk?
- Yürüyüşünüzde size eşlik edebilir miyim?
- I'd just like to give you a little history about our project.
- Size projemiz hakkında biraz bilgi vermek istiyorum.
- Tom didn't give you much choice.
- Tom size çok seçenek vermedi.
- Nobody will help you.
- Kimse size yardım etmeyecek.
- He is going to help you.
- O size yardımcı olacak.
- I wish you good luck in the exam!
- Size sınavda iyi şans diliyorum.
- If I were to tell you the truth, you would be surprised.
- Size gerçeği söylesem, şaşırırdınız.
- See whether you can prevail upon your teacher to give you an extension for the assignment.
- Ödeviniz için size ek süre verme konusunda öğretmeninizi ikna edip edemeyeceğinize bir bakın.
- I'm giving you a chance.
- Size bir şans veriyorum.
- I'd like to join you.
- Size katılmak istiyorum.
- A negative mind will never give you a positive life.
- Negatif bir zihin size asla olumlu bir hayat vermeyecek.
- Tom will help you if you ask.
- Eğer isterseniz Tom size yardım edecektir.
- I will be very glad to serve you.
- Size hizmet etmekten çok memnun olacağım.
- I have nothing to tell you about it.
- Bu konuda size söyleyecek bir şeyim yok.
- Have you ever been diagnosed with a learning disability?
- Size hiç öğrenme güçlüğü teşhisi konuldu mu?
- The good news is that we'll be able to help you.
- İyi haber bizim size yardımcı olabileceğimizdir.
- Tell me your needs and I'll tell you my price.
- Bana ihtiyaçlarınızı söyleyin size fiyatımı söyleyeceğim.
- Has anyone ever told you that you snore when you sleep?
- Size hiç uyurken horladığınızı söyleyen oldu mu?
- You know that your English is good when people stop complimenting you on how good your English is.
- İnsanlar İngilizcenizin ne kadar iyi olduğu konusunda size iltifat etmeyi bıraktığında İngilizcenizin iyi olduğunu anlarsınız.
- I might be able to help you.
- Size yardımcı olabilirim.
- Tom won't tell you what you want to know.
- Tom size bilmek istediklerinizi söylemeyecek.
- This book will give you great pleasure.
- Bu kitap size büyük zevk verecek.
- I sympathize with you from the bottom of my heart.
- Kalbimin derinliklerinden size sempati duyuyorum.
- I promise you, I will explain everything afterwards.
- Size söz veriyorum, daha sonra her şeyi açıklayacağım.
- There will be situations where no textbook answer will be available to guide you.
- Size rehberlik edecek hiçbir ders kitabı cevabının bulunmadığı durumlar olacaktır.
- We admire you.
- Biz size hayranız.
- May I accompany you to the airport?
- Size havaalanına kadar eşlik edebilir miyim?
- I have a secret, but if I were to tell you, it would be lost.
- Bir sırrım var, ama size söylersem kaybolur.
- Do you remember what I told you?
- Size ne söylediğimi hatırlıyor musunuz?
- How many examples do I need to give you?
- Size kaç örnek vermem gerekiyor?
- I didn't want to believe you.
- Size inanmak istemedim.
- Can I get you a coffee or anything?
- Size kahve falan getireyim mi?
- A little reflection will show you that you are wrong.
- Biraz düşünmek size yanıldığınızı gösterecektir.
- I want to ask you something.
- Size bir şey sormak istiyorum.
- I believe in you.
- Size inaniyorum.
- I can't agree with you on this point.
- Bu konuda size katılmıyorum.
- The amount of time you spend practicing the trumpet is up to you.
- Trompet çalışmak için ne kadar zaman harcayacağınız size kalmış.
- I'm sorry I can't tell you more.
- Size daha fazla söyleyemediğim için üzgünüm.
- I forgot to tell you why we're asking for donations.
- Size neden bağış istediğimizi söylemeyi unuttum.
- I can show you the way because I've been there before.
- Daha önce orada bulunduğum için size yolu gösterebilirim.
- How can we contact you?
- Size nasıl ulaşabiliriz?
- We owe you our lives.
- Size hayatımızı borçluyuz.
- Forget what I have just told you.
- Size söylediklerimi unutun.
- In that respect, I agree with you completely.
- Bu açıdan size tamamen katılıyorum.
- We'll join you shortly.
- Birazdan size katılacağız.
- Tom will keep you posted.
- Tom size düzenli olarak haber verecektir.
- The salesclerk will come to help you right away.
- Tezgâhtar hemen size yardım etmek için gelecektir.
- I'll tell you what I'll do.
- Ne yapacağımı size söyleyeceğim.
- I suggest you wait until Tom tells you what to do.
- Tom size ne yapacağınızı söyleyinceye kadar beklemenizi öneririm.
- Tell me what you need and I'll tell you how to get along without it.
- Bana neye ihtiyacınız olduğunu söyleyin, ben de size onsuz nasıl geçineceğinizi anlatayım.
- Is there some way I can assist you?
- Size yardımcı olabileceğim bir yol var mı?
- I'm asking you as a friend.
- Size bir arkadaş olarak soruyorum.
- I regret that I can't help you.
- Size yardım edemediğim için üzgünüm.
- This experience will do you good in the long run.
- Bu deneyim uzun vadede size iyi gelecektir.
- I'm not at liberty to tell you about the incident.
- Olayı size anlatmaya yetkim yok.
- Banks will try to lend you an umbrella on a sunny day, but they will turn their backs on a rainy day.
- Bankalar güneşli bir günde size bir şemsiye ödünç vermeye çalışacaktır, ancak yağmurlu bir günde sırtlarını döneceklerdir.
- As soon as we decide, we'll let you know.
- Karar verir vermez size haber vereceğiz.
- He's very angry with you.
- O size çok kızgın.
- We think we've found a way to help you.
- Size yardım etmenin bir yolunu bulduğumuzu düşünüyoruz.
- I'll give you a local anesthetic.
- Size lokal anestezi yapacağım.
- You must not read such books as will do you harm.
- Size zarar verecek böyle kitaplar okumamalısınız.
- I'll have time to help you tomorrow.
- Yarın size yardım etmek için zamanım olacak.
- Would you mind if I asked you a question?
- Size bir soru sormamda sakınca var mı?
- We'll try to help you as much as we can.
- Size elimizden geldiğince yardım etmeye çalışacağız.
- I'm sorry, I'm not allowed to give you that information.
- Üzgünüm, size bu bilgiyi vermeye iznim yok.
- We wish to advise you of the following price reductions.
- Size aşağıdaki fiyat indirimlerini bildirmek istiyoruz.
- What makes you think Tom did that?
- Tom'un bunu yaptığını size düşündüren ne?
- What can I get you?
- Size ne getireyim?
- If you buy this, I will give you a fifteen percent discount.
- Eğer bunu alırsanız, size yüzde on beş indirim yaparım.
- No one will obey you.
- Hiç kimse size itaat etmeyecek.
- Tom hasn't been totally honest with you.
- Tom size karşı tamamen dürüst olmadı.
- I've been trying to reach you.
- Size ulaşmaya çalışıyordum.
- If you tell your teacher you lost your homework, she won't believe you.
- Öğretmeninize ödevinizi kaybettiğinizi söylerseniz, size inanmayacaktır.
- Is it okay if I ask you a few medical questions?
- Size sağlığınızla ilgili birkaç soru sorabilir miyim?
- Is it OK if I ask you a few medical questions?
- Size birkaç tıbbi soru sorabilir miyim?
- As I told you earlier, I can't help you.
- Daha önce de söylediğim gibi, size yardım edemem.
- I want to tell you about him.
- Size onu anlatmak istiyorum.
- Will someone else be joining you?
- Size katılacak başka biri var mı?
- Let me show you an easier way to do that.
- Size bunun daha kolay bir yolunu göstereyim.
- I really do want to help you.
- Gerçekten size yardımcı olmak istiyorum.
- Who taught you French?
- Size Fransızcayı kim öğretti?
- I regret not being able to join you.
- Size katılamadığım için pişmanım.
- It would be a pleasure to assist you.
- Size yardımcı olmak benim için bir zevktir.
- Everyone respects you, what more do you want - jam on it?
- Herkes size saygı duyuyor, daha ne istiyorsunuz?
- Tom can't help you now.
- Tom şimdi size yardım edemez.
- We owe you nothing.
- Size hiçbir şey borçlu değiliz.
- I hope we're not inconveniencing you.
- Umarım size rahatsızlık vermiyoruzdur.
- How may we help you?
- Size nasıl yardımcı olabiliriz?
- Did he tell you anything?
- O size bir şey söyledi mi?
- If you listen carefully to my instructions, it'll save you some time.
- Talimatlarımı dikkatle dinlerseniz, size biraz zaman kazandırır.
- They can't assist you if you don't have your receipt.
- Faturanız yoksa size yardımcı olamazlar.
- Tom will tell you how to do that.
- Tom size onun nasıl yapılacağını söyleyecektir.
- If you want a lawyer and can't afford one, one will be appointed to you.
- Eğer bir avukat istiyorsanız ve paranız yetmiyorsa, size bir avukat atanacaktır.
- We don't mean you any harm.
- Size zarar vermek istemiyoruz.
- We might need to help you.
- Size yardım etmemiz gerekebilir.
- I'm glad I could help you.
- Size yardım edebildiğime sevindim.
- What makes you think we have a secret?
- Bir sırrımız olduğunu size düşündüren ne?
- We have had difficulty reaching you by phone.
- Size telefonla ulaşmakta zorluk çekiyoruz.
- I'll give you moral support.
- Size manevi destek vereceğim.
- I will gladly help you.
- Size memnuniyetle yardım ederim.
- Why don't I join you?
- Niçin size katılmıyorum?
- I only wish there was some way I could repay you.
- Keşke size borcumu ödeyebilmenin bir yolu olsaydı.
- It gives you a unique perspective.
- Bu size benzersiz bir bakış açısı kazandırır.
- I'll now give you your instructions.
- Ben şimdi size talimatlarınızı vereceğim.
- My desire is to help you with this problem.
- Benim arzum, bu sorunla ilgili olarak size yardımcı olmaktır.
- Tom will call you a taxi.
- Tom size bir taksi çağıracak.
- Your wife ought to tell you all about it.
- Karınız size her şeyi anlatmalı.
- I'd be happy to help you if you're having trouble.
- Bir sorununuz varsa, size yardımcı olmaktan mutluluk duyarım.
- Tom won't give you what you want.
- Tom size istediğinizi vermeyecek.
- I might be able to find the time to help you.
- Size yardım etmek için zaman bulabilirim.
- We wish you a Merry Christmas and a Happy New Year.
- Size Mutlu Noeller ve Mutlu Yıllar dileriz.
- Why not let him help you?
- Neden size yardım etmesine izin vermiyorsunuz?
- I will be back to join you in one month.
- Bir ay içinde size katılmak için geri döneceğim.
- I hope that I will be able to help you at some other time.
- Umarım başka bir zaman size yardımcı olabilirim.
- That's why I trust you.
- Bu yüzden size güveniyorum.
- Tom will sue you.
- Tom size dava açacak.
- I'll get you another dog.
- Size başka bir köpek getireceğim.
- Didn't Tom tell you I was dying?
- Tom size öleceğimi söylemedi mi?
- I will be glad if I can serve you in any way.
- Size herhangi bir şekilde hizmet edebilirsem memnun olurum.
- I can tell you how to avoid the mistakes I made.
- Benim yaptığım hatalardan nasıl kaçınacağınızı size söyleyebilirim.
- What will happen to the guy who attacked you?
- Size saldıran çocuğa ne olacak?
- I wish you a long and happy married life.
- Size uzun ve mutlu bir evlilik hayatı diliyorum.
- It won't hurt you to skip one meal.
- Bir öğün yemek atlamak size zarar vermez.
- We're here to assist you.
- Size yardım etmek için buradayız.
- I'd be only too pleased to help you!
- Size yardım etmekten çok memnun olacağım!
- Let me show you a better way to do that.
- Size bunu yapmanın daha iyi bir yolunu göstereyim.
- Have you been served?
- Size servis yapıldı mı?
- Tom can't help you.
- Tom size yardım edemez.
- I'll send you the recipe for my mother's oatmeal cookies.
- Size annemin yulaflı kurabiyelerinin tarifini göndereceğim.
- I'll be able to assist you.
- Size yardımcı olabilirim.
- I cannot help you because I don't understand Hungarian.
- Macarca anlamadığım için size yardım edemem.
- Let me tell you what's happening.
- Ne olduğunu size söyleyeyim.
- Who gave you permission?
- Size kim izin verdi?
- Let me make you a cup of hot coffee.
- Size bir fincan sıcak kahve yapayım.
- We can not agree with you on this point.
- Bu konuda size katılamayız.
- I'll guide you.
- Size rehberlik edeceğim.
- Tom will be joining you shortly.
- Tom birazdan size katılacak.
- How can I help you today?
- Bugün size nasıl yardım edebilirim?
- I don't think Tom has time to help you today.
- Tom'un bugün size yardım etmek için zamanı olduğunu sanmıyorum.
- Does Tom still owe you money?
- Tom'un hâlâ size para borcu var mı?
- Did they give you any other information?
- Onlar size başka bir bilgi verdi mi?
- What makes you think you can do it now?
- Şimdi yapabileceğinizi size düşündüren ne?
- I want to tell you.
- Size söylemek istiyorum.
- I cannot help you because I don't understand Hungarian.
- Macarca bilmediğim için size yardım edemiyorum.
- I couldn't tell you who that was.
- Onun kim olduğunu size söyleyemezdim.
- I can't give you the exact numbers.
- Size tam rakamları veremem.
- A little sleep will do you good.
- Biraz uyku size iyi gelecektir.
- It would be unethical for me to tell you about Tom's medical problems.
- Tom'un tıbbi sorunlarını size anlatmam etik olmaz.
- You must do whatever Tom tells you.
- Tom'un size söylediği her şeyi yapmalısınız.
- It'll cost you more to go by plane.
- Uçakla gitmek size daha pahalıya patlar.
- The good news is that we'll be able to help you.
- İyi haber şu ki, size yardım edebileceğiz.
- To keep early hours will do you much good.
- Erken yatıp erken kalkmak size çok iyi gelir.
- Tom is ready to help you.
- Tom size yardım etmeye hazır.
- We came by to wish you luck.
- Size şans dilemek için uğradık.
- Can I get you anything, sir?
- Size bir şey getireyim mi efendim?
- Tom was looking at you.
- Tom size bakıyordu.
- I told you I'd take care of Tom.
- Tom'la ilgileneceğimi size söyledim.
- I'm not going to hurt you.
- Size zarar vermeyeceğim.
- I will give you what little money I have.
- Elimdeki azıcık parayı size vereceğim.
- I'll send you the bill.
- Faturayı size göndereceğim.
- Can I offer you another one?
- Size bir diğerini önerebilir miyim?
- I'm sorry, I don't have a watch and I can't tell you the time.
- Üzgünüm, saatim yok ve size zamanı söyleyemem.
- John speaking… how may I help you?
- John konuşuyor. Size nasıl yardımcı olabilirim?
- I'm sorry that I couldn't assist you.
- Size yardım edemediğim için üzgünüm.
- You're needed in the clinic.
- Klinikte size ihtiyaç var.
- Who told you I wasn't Canadian?
- Kanadalı olmadığımı size kim söyledi?
- I will help you.
- Size yardım edeceğim.
- Can I help you with something?
- Size herhangi bir konuda yardımcı olabilir miyim?
- This book should help you a lot.
- Bu kitap size çok yardımcı olacaktır.
- Do I have to help you?
- Size yardım etmek zorunda mıyım?
- I'll let you know as soon as anything happens.
- Bir şey olduğunda en kısa zamanda size haber vereceğim.
- I'll ask around and tell you if I find out anything.
- Etrafa bir bakınayım, eğer bir şey bulursam size anlatırım.
- People tend to only compliment you on your language ability when it's apparent that you still don't quite sound like a native speaker.
- İnsanlar dil yeteneğiniz konusunda ancak sesinizin hala anadiliniz gibi çıkmadığı anlaşıldığında size iltifat etme eğilimindedir.
- What do you want me to call you?
- Size nasıl hitap etmemi istersiniz?
- We can get you help.
- Size yardım alabiliriz.
- What makes you think Tom won't come?
- Tom'un gelmeyeceğini size düşündüren ne?
- We are looking forward to serving you again.
- Size tekrar hizmet etmek için sabırsızlanıyoruz.
- He will telephone you immediately when he comes back.
- Döndüğünde hemen size telefon edecek.
- I'm sorry we couldn't get you a seat on first class.
- Size birinci sınıfta yer bulamadığımız için üzgünüm.
- Repeat what I have just told you.
- Size şimdi söylediklerimi tekrarlayın.
- I'll join you shortly.
- Birazdan size katılırım.
- I am sorry to say that I cannot help you.
- Size yardımcı olamayacağımı söylediğim için üzgünüm.
- Didn't I tell you so?
- Size öyle söylemedim mi?
- I'm sure Tom could teach you how to do that.
- Tom'un size bunu nasıl yapacağınızı öğretebileceğinden eminim.
- I have something that I need to tell you.
- Size söylemem gereken bir şeyler var.
- Can I quote you?
- Size tekrarlayabilir miyim?
- I can show you around town if you want me to.
- Eğer isterseniz size kasabayı gezdirebilirim.
- Follow me and I will show you the street that you are looking for.
- Beni takip edin, size aradığınız sokağı göstereyim.
- I've given you my answer already.
- Ben zaten size cevabımı verdim.
- What you were taught is wrong.
- Size öğretilen yanlış.
- The cashier will give you the discount.
- Kasiyer size indirim yapacaktır.
- I will give you what help I can.
- Size elimden gelen yardımı yapacağım.
- Glad to be able to assist you.
- Size yardımcı olabildiğime sevindim.
- Who told you my name was Tom?
- Adımın Tom olduğunu size kim söyledi?
- Just do what you're told to do.
- Sadece size söyleneni yapın.
- Wish you good luck on the exam.
- Size sınavda iyi şans dilerim.
- Study will do you good.
- Çalışmak size iyi gelecektir.
- It's a pleasure to be able to help you.
- Size yardım edebilmek benim için bir zevk.
- If this kind of music floats your boat, let me recommend a few other musicians you may want to listen to.
- Eğer bu tür müzikler hoşunuza gidiyorsa, size dinlemek isteyebileceğiniz birkaç müzisyen daha önereyim.
- Has he told you anything definite?
- O size kesin bir şey söyledi mi?
- I'll let you know when it's ready.
- Hazır olduğunda size haber vereceğim.
- Tom can help you, too.
- Tom da size yardım edebilir.
- Please ask Tom to show you how to do that.
- Lütfen Tom'dan bunu nasıl yapacağını size göstermesini isteyin.
- I hope to provide you with good food at a low price.
- Size düşük fiyata iyi yemek sunmayı umuyorum.
- I'm sure he will lend you a book.
- Eminim size bir kitap ödünç verecektir.
- I wish I could help you, but I can't stay any longer.
- Keşke size yardım edebilseydim; ama daha fazla kalamam.
- How do I know I can trust you?
- Size güvenebileceğimi nasıl bilebilirim?
- I wish you a Merry Christmas and a Happy New Year.
- Size Mutlu Noeller ve Mutlu Yıllar dilerim.
- I have something very interesting to tell you.
- Size söyleyecek çok ilginç bir şeyim var.
- Can we help you?
- Size yardım edebilir miyiz?
- I am always ready to help you.
- Size yardım etmeye her zaman hazırım.
- I'm sorry we have to ask you such things.
- Size böyle şeyler sormak zorunda kaldığımız için üzgünüm.
- I can't tell you his name, but I can tell you where he lives.
- Size onun adını söyleyemem fakat nerede yaşadığını söyleyebilirim.
- Maybe Tom can help you.
- Belki Tom size yardımcı olabilir.
- Your new client has just sent you a message.
- Yeni müşteriniz az önce size bir mesaj gönderdi.
- The dress becomes you.
- Elbise size uyuyor.
- We'd like to ask you a few questions.
- Size birkaç soru sormak istiyoruz.
- I can only tell you what I know.
- Size sadece bildiklerimi anlatabilirim.
- Let me show you the way.
- Size yolu göstereyim.
- I believe you.
- Size inanıyorum.
- We are glad to help you.
- Size yardım etmekten mutluluk duyarız.
- I can tell you that if I were in Tom's place, I wouldn't go to Boston.
- Size diyebilirim ki Tom'un yerinde olsam Boston'a gitmem.
- Have you ever been tested for tuberculosis?
- Size hiç verem testi yapılmış mıydı?
- Here's the group of reporters I told you about.
- İşte size bahsettiğim muhabir grubu.
- That will cost you a lot of money.
- Bu size çok paraya mal olacak.
- We think the world of you.
- Size hayranlık duyuyoruz.
- The more information you give me, the better the advice I can provide you.
- Bana ne kadar çok bilgi verirseniz, size o kadar iyi tavsiyelerde bulunabilirim.
- What should I call you?
- Size ne demeliyim?
- That's the truth, I tell you.
- Gerçek bu, size söylüyorum.
- I'll now give you your instructions.
- Şimdi size talimatlarınızı vereceğim.
- It will cost you more to go by plane.
- Uçakla gitmek size daha pahalıya mal olacaktır.
- Who told you the news?
- Haberi size kim söyledi?
- How can I help you, sir?
- Size nasıl yardım edebilirim, beyefendi?
- We depend on you.
- Biz size bağlıyız.
- We will show you all the historical sites of Kabylie.
- Size Kabiliye'nin tüm tarihi yerlerini göstereceğiz.
- What do you want me to tell you?
- Size ne söylememi istiyorsunuz?
- I have some questions to ask you.
- Size sormam gereken bazı sorular var.
- I agree with you on this point.
- Bu konuda size katılıyorum.
- The nurse will tell you how to do it.
- Hemşire size nasıl yapacağınızı söyleyecek.
- It is dependent on you if we will buy it or not.
- Onu alıp almayacağımız size bağlı.
- Who gave you these flowers?
- Bu çiçekleri size kim verdi?
- Don't ignore the signs you asked God to show you.
- Tanrı'dan size göstermesini istediğiniz işaretleri görmezden gelmeyin.
- I suppose this car has cost you an arm and a leg.
- Sanırım bu araba size bir kol ve bir bacağa mal oldu.
- May I escort you home?
- Size evinize kadar eşlik edebilir miyim?
- I'll be able to show you.
- Size gösterebilirim.
- We need to tell you what to do.
- Size ne yapmanız gerektiğini söylemeliyiz.
- We wish you success.
- Size başarılar dileriz.
- Of course I'll help you.
- Elbette size yardım edeceğim.
- May I ask you a few questions?
- Size birkaç soru sorabilir miyim?
- I'll boil you the potatoes.
- Size patatesleri haşlayacağım.
- I'll tell you about my father.
- Size babamdan bahsedeceğim.
- I'll support you as much as I can.
- Size, elimden geldiğince destek olacağım.
- I'll give you a fair price.
- Size adil bir fiyat vereceğim.
- This dictionary can also help you.
- Bu sözlük de size yardımcı olabilir.
- Can I offer you gentlemen a drink?
- Size bir içki önerebilir miyim beyler?
- Tom will tell you what you need to know.
- Tom size bilmeniz gerekenleri söyleyecektir.
- Can I play you a song?
- Size bir şarkı çalabilir miyim?
- I can't agree with you on that point.
- Ben o hususta size katılamam.
- I'll be only too pleased to help you.
- Size yardım etmekten ancak memnuniyet duyarım.
- I must tell you the truth.
- Size gerçeği söylemeliyim.
- We can't give you any more money.
- Size daha fazla para veremeyiz.
- I didn't believe you.
- Size inanmadım.
- He will advise you on that matter.
- Bu konuda size tavsiyede bulunacak.
- Have I already told you about the book I'm writing?
- Yazdığım kitaptan size daha önce bahsetmiş miydim?
- Too much Botox can give you a frozen look.
- Çok fazla Botoks size donmuş bir görünüm verebilir.
- I'd like to ask you a few questions if you don't mind.
- Sakıncası yoksa size birkaç soru sormak istiyorum.
- My desire is to help you with this problem.
- Benim arzum bu problemde size yardımcı olmak.
- I'll give you thirty dollars.
- Size otuz dolar vereceğim.
- This is something I can help you with.
- Bu size yardımcı olabileceğim bir konu.
- I can't help you unless you tell me the truth.
- Bana gerçeği söylemediğiniz sürece size yardım edemem.
- Sami can't tell you any information.
- Sami size bilgi veremez.
- If any of these were good enough, I would have told you by now.
- Bunlardan herhangi biri yeterince iyi olsaydı, şimdiye kadar size söylerdim.
- I think Tom can help you.
- Bence Tom size yardım edebilir.
- Did I ever tell you why I moved to Boston?
- Size neden Boston'a taşındığımı söyledim mi?
- Let me give you some ideas on how to rewrite this.
- Bunu nasıl yeniden yazacağınıza dair size bazı fikirler vereyim.
- I can provide you with some statistical predictions of expected revenues.
- Size beklenen gelirlerle ilgili bazı istatistiksel tahminler sunabilirim.
- I will tell you exactly how the matter stands.
- Size meselenin tam olarak nasıl olduğunu anlatacağım.
- Tom is going to tell you what you need to know.
- Tom size bilmeniz gerekenleri anlatacak.
- How much we pay you depends on your skill.
- Size ne kadar ödeme yapacağımız, yeteneğinize bağlıdır.
- What makes you think Kaliningrad is a European city?
- Size Kaliningrad'ın bir Avrupa kenti olduğunu düşündüren ne?
- I can't give you that information.
- Size o bilgiyi veremem.
- We'll provide you with anything you want.
- Size istediğiniz her şeyi sağlarız.
- Excuse me, I want to ask you something.
- Affedersiniz, size bir şey sormak istiyorum.
- We're here to help you.
- Size yardımcı olmak için buradayız.
- Let me show you to the elevator.
- Size asansörü göstereyim.
- Ask him to help you.
- Ondan size yardım etmesini isteyin.
- I'll give you an answer in a day or two.
- Bir iki gün içinde size bir cevap vereceğim.
- I wanted to show you this.
- Bunu size göstermek istedim.
- How much did it cost you to buy your school uniform?
- Okul üniformasını almanız size ne kadara mal oldu?
- He has a grudge against you.
- Onun size karşı bir kini var.
- I can show you how to solve that problem.
- Bu sorunu nasıl çözeceğinizi size gösterebilirim.
- Tom is unlikely to tell you the truth about what happened.
- Tom'un size olanlarla ilgili gerçeği söylemesi pek olası değil.
- I can help you, too.
- Ben de size yardım edebilirim.
- I will not be able to give you a lesson tomorrow.
- Yarın size ders veremeyeceğim.
- Now, how can we help you?
- Şimdi, size nasıl yardımcı olabiliriz?
Show More (1613)
|
