|
- So that was the end of the story of Frankenstein's monster.
- Frankenstein'ın canavarı hikayesinin sonu buydu.
- Odysseus overcame both monsters, but he needed ingenuity, persistence and courage.
- Odysseus her iki canavarın da üstesinden geldi ama bunun için yaratıcılığa, sebata ve cesarete ihtiyacı vardı.
- Professor Frankenstein started to create the female equivalent of the monster.
- Profesör Frankenstein canavarın dişi eşdeğerini yaratmaya başladı.
- So that was the end of the story of Frankenstein's monster.
- Böylece Frankenstein'ın canavarının hikâyesi sona ermiş oldu.
- This is why I said that the sleep of reason produces monsters.
- İşte bu yüzden aklın uykusunun canavarlar ürettiğini söyledim.
- Partial decoupling would be an incomprehensible compromise, a bureaucratic monster and an unsustainable system.
- Kısmi ayrıştırma anlaşılmaz bir uzlaşma, bürokratik bir canavar ve sürdürülemez bir sistem olacaktır.
- Our film archives are full of horror and disaster movies, with monsters attacking New York and other cities.
- Film arşivlerimiz, New York ve diğer şehirlere saldıran canavarların yer aldığı korku ve felaket filmleriyle doludur.
- The monster asked his creator to give him a female companion, if you remember.
- Hatırlarsanız canavar, yaratıcısından kendisine bir dişi arkadaş vermesini istemişti.
- A space monster, if you ask me.
- Bana sorarsanız bir uzay canavarı.
- Well, forget about them and hand over that monster.
- Neyse, bunları unutun ve o canavarı teslim edin.
- Because it's a killer snot monster from outer space.
- Çünkü o, uzaydan gelen öldürücü bir sümük canavarı.
- My friends and I battled one another using monsters and powerful spells.
- Arkadaşlarım ve ben canavarlar ve güçlü büyüler kullanarak birbirimizle savaşırdık.
- A space monster, if you ask me.
- Bana sorarsan, uzaylı bir canavar.
- Because it's a killer snot monster from outer space.
- Çünkü o uzaydan gelen katil bir sümük canavarı.
- A space monster, if you ask me.
- Bana sorarsan bir uzay canavarı.
- My friends and I battled one another using monsters and powerful spells.
- Arkadaşlarım ve ben canavarlar ve güçlü büyüler kullanarak birbirimizle savaştık.
- It was the perfect place for monsters to hide.
- Canavarların saklanması için mükemmel bir yerdi.
- There is a monster under my bed.
- Yatağımın altında bir canavar var.
- There's a monster in my closet.
- Dolabımda bir canavar var.
- What kind of monster would do such a thing?
- Ne tür bir canavar böyle bir şey yapar?
- There is no monster in your room.
- Odanda canavar falan yok.
- Tom was afraid he'd be eaten by a monster.
- Tom bir canavar tarafından yenilmekten korkuyordu.
- He is a monster.
- O bir canavar.
- You're a monster.
- Sen bir canavarsın.
- There’s a monster under my bed, I’m certain of that.
- Yatağımın altında bir canavar var. Bundan eminim.
- Do you think there's really a monster in the basement?
- Sence bodrumda gerçekten bir canavar mı var?
- Layla thinks that dingoes are huge monsters.
- Leyla dingoların devasa canavarlar olduğunu düşünüyor.
- What kind of a monster would eat dogs?
- Ne tür bir canavar köpek yer ki?
- Magic and monsters are products of the imagination.
- Sihir ve canavarlar hayal gücünün ürünüdür.
- A huge monster is coming down the mountain.
- Kocaman bir canavar dağdan aşağıya iniyor.
- The monster chased me.
- Canavar beni kovaladı.
- Believe it or not, a monster emerged from the cave.
- İster inan ister inanma, mağaradan bir canavar çıktı.
- There is a monster out there.
- Dışarıda bir canavar var.
- We need soldiers, not monsters.
- Bize asker lazım, canavar değil.
- Their daughter claims to see monsters.
- Kızları canavar gördüğünü iddia ediyor.
- I'm a monster.
- Ben bir canavarım.
- Their daughter claims to see monsters.
- Kızları canavarlar gördüğünü iddia ediyor.
- There are monsters everywhere.
- Her yerde canavarlar var.
- There's a monster under my bed.
- Yatağımın altında bir canavar var.
- Even if you're married to a monster, murder is not the way to go.
- Evlendiğiniz kişi bir canavar bile olsa cinayet çözüm değil.
- He accepted that he was a monster.
- Bir canavar olduğunu kabul etti.
- Are we going to surrender to these monsters?
- Bu canavarlara teslim mi olacağız?
- A hideous monster used to live there.
- Orada korkunç bir canavar yaşardı.
- They are all monsters.
- Onların hepsi canavar.
- There is no monster in your room.
- Odanda canavar yok.
- Small children often like books about dragons and other monsters.
- Küçük çocuklar genellikle ejderhalar ve benzeri canavarlar hakkındaki kitapları severler.
- No sooner had the girl caught sight of the monster than she ran away.
- Kız canavarı görür görmez kaçmaya başladı.
- Every monster starts off as someone's baby.
- Her canavar birinin bebeği olarak başlar.
- I'm not a monster.
- Ben bir canavar değilim.
- Tom told his son the story about a monster that ate children.
- Tom oğluna çocukları yiyen bir canavar hakkındaki hikayeyi anlattı.
- The monster of antisemitism is still among us.
- Antisemitizm canavarı hala aramızda.
- It's true that he saw a monster.
- Onun bir canavar gördüğü doğrudur.
- He accepted that he was a monster.
- O bir canavar olduğunu kabul etti.
- He told his son the story about a monster that ate children.
- Oğluna çocukları yiyen bir canavarla ilgili hikayeyi anlattı.
- Only monsters don't cry.
- Sadece canavarlar ağlamaz.
- Believe it or not, a monster emerged from the cave.
- İster inanın ister inanmayın, mağaradan bir canavar çıktı.
- There is a monster out there.
- Orada bir canavar var.
- Small children often like books about dragons and other monsters.
- Küçük çocuklar genellikle ejderhalar ve diğer canavarlar hakkında kitapları sever.
- A monster lay on a rock near the top of the mountain.
- Bir canavar dağın zirvesine yakın bir kayanın üzerinde yatıyordu.
- I'm no longer a man, but a monster!
- Ben artık bir insan değilim, bir canavarım!
- This is not a spider, it's a monster!
- Bu bir örümcek değil, bir canavar!
- Even if you're married to a monster, murder is not the way to go.
- Bir canavarla evli olsanız bile, cinayet doğru bir yol değildir.
- Magic and monsters are products of the imagination.
- Büyü ve canavarlar hayal ürünüdürler.
- I'm no longer a man, but a monster!
- Ben artık bir insan değilim ama bir canavarım.
- There’s a monster under my bed, I’m certain of that.
- Yatağımın altında bir canavar var, bundan eminim.
- When I was a child, I didn't think that monsters were that scary.
- Çocukken canavarların bu kadar ürkütücü olduğunu düşünmezdim.
- Tom is a monster.
- Tom bir canavar.
- The unicorn is a fabulous monster.
- Tek boynuzlu at muhteşem bir canavar.
- There are monsters everywhere.
- Canavarlar her yerdeler.
- Are we going to surrender to these monsters?
- Bu canavarlara teslim olacak mıyız?
- It's true that he saw a monster.
- Bir canavar gördüğü doğru.
- The monster Grendel attacked king Hrothgar's great hall every night.
- Canavar Grendel her gece Kral Hrothgar'ın büyük salonuna saldırıyordu.
- One who is blinded by love admires even a monster.
- Aşk tarafından kör edilen biri, canavara bile hayran olabilir.
- They are all monsters.
- Hepsi canavar.
- Tom said that there was a monster under his bed.
- Tom yatağının altında bir canavar olduğunu söyledi.
- A huge monster is coming down the mountain.
- Büyük bir canavar dağdan aşağı iniyor.
- He is no monster, I assure you.
- O bir canavar değil, seni temin ederim.
- She didn't know she had married a monster.
- Bir canavarla evlendiğini bilmiyordu.
- He is no monster, I assure you.
- O canavar değil, sizi temin ederim.
- I am not a monster.
- Ben canavar değilim.
- One who is blinded by love admires even a monster.
- Aşktan gözü dönmüş biri bir canavara bile hayranlık duyar.
- Do you think there's really a monster in the basement?
- Gerçekten bodrumda bir canavar olduğunu düşünüyor musun?
- Only a monster would eat dog meat.
- Sadece bir canavar köpek eti yer.
- I didn't know that you were a monster.
- Senin bir canavar olduğunu bilmiyordum.
- It's a monster storm.
- Canavar gibi bir fırtına.
- What kind of monster would do such a thing?
- Ne tür bir canavar böyle bir şeyi yapar?
- Just between you and me, she is, in fact, a monster.
- Aramızda kalsın, o aslında bir canavar.
- When I was a child, I didn't think that monsters were that scary.
- Çocukken canavarların o kadar korkutucu olduğunu düşünmüyordum.
- We aren't monsters.
- Biz canavar değiliz.
- The monster Grendel attacked king Hrothgar's great hall every night.
- Canavar Grendel her gece kral Hrothgar'ın en büyük salonuna saldırdı.
- I am not a monster.
- Ben bir canavar değilim.
- Layla thinks that dingoes are huge monsters.
- Layla dingoların kocaman canavarlar olduğunu sanıyor.
- He told his son the story about a monster that ate children.
- Oğluna çocukları yiyen bir canavar hakkındaki hikayeyi anlattı.
- Tom was afraid he'd be eaten by a monster.
- Tom bir canavar tarafından yenileceğinden korkuyordu.
- A hideous monster used to live there.
- Eskiden orada korkunç bir canavar yaşardı.
- A monster lay on a rock near the top of the mountain.
- Dağın tepesine yakın bir kayanın üzerinde bir canavar yatıyordu.
- I'm not a monster.
- Canavar değilim.
Show More (94)
|
