1 |
miss |
özlemek |
v. |
|
- Where have you been? I missed you so much!
- Nerelerdeydin? Seni öyle özledim ki!
- We certainly missed her in New Delhi.
- Yeni Delhi'de onu kesinlikle özlemiştik.
- We will miss your engagement, your visions and your good sense of humour.
- Bağlılığınızı, vizyonunuzu ve iyi mizah anlayışınızı özleyeceğiz.
- This means that they no longer miss the boat, since they are following in their own little boat.
- Bu da, kendi küçük teknelerini izledikleri için artık tekneyi daha fazla özlemeyecekleri anlamına gelir.
- He will be missed, and particularly his expertise in that area.
- Kendisini ve özellikle de bu alandaki uzmanlığını özleyeceğiz.
- We already miss her here in Parliament.
- Onu burada, Parlamentoda zaten özlüyoruz.
- We certainly missed her in New Delhi.
- Onu Yeni Delhi'de kesinlikle özledik.
- We already miss her here in Parliament.
- Onu burada, Parlamento'da şimdiden özlüyoruz.
- Dear Luckas, we shall miss you and we shall miss your work to promote the circulation of films in Europe.
- Sevgili Luckas, sizi ve Avrupa'da filmlerin dolaşımını teşvik etmek için yaptığınız çalışmaları özleyeceğiz.
- Henry misses his mother and blames himself for her death.
- Henry annesini özlüyor ve onun ölümünden kendini sorumlu tutuyor.
- His presence was very powerful and we will all miss him.
- Varlığı çok güçlüydü ve hepimiz onu özleyeceğiz.
- His presence was very powerful and we will all miss him.
- Varlığı çok etkiliydi ve hepimiz onu özleyeceğiz.
- I missed the rain a little.
- Ben yağmuru biraz özledim.
- I'm going to miss doing that.
- Onu yapmayı özleyeceğim.
- I still miss my ex-wife, but my aim is getting better.
- Eski karımı hâlâ özlüyorum ama benim amacım iyileşmek.
- I certainly will miss it.
- Ben kesinlikle onu özleyeceğim.
- Will you miss me?
- Beni özleyecek misin?
- We miss you and are really looking forward to you being here.
- Seni özlüyoruz ve gerçekten burada olmanı dört gözle bekliyoruz.
- Remember that I love you and miss you.
- Seni sevdiğimi ve özlediğimi unutma.
- I've missed Tom so much.
- Tom'u çok özledim.
- I miss her already.
- Onu şimdiden özledim.
- I won't miss Tom.
- Tom'u özlemeyeceğim.
- I miss talking with them.
- Onlarla konuşmayı özlüyorum.
- I'm really going to miss her.
- Onu gerçekten özleyeceğim.
- I missed you very much.
- Seni çok özledim.
- It's the first time I miss Taninna so much!
- Taninna'yı ilk defa bu kadar özlüyorum!
- I bet they really miss you there.
- Onların seni orada gerçekten özleyeceklerinden eminim.
- Tom won't miss you.
- Tom seni özlemeyecek.
- I really miss my boyfriend.
- Erkek arkadaşımı gerçekten özledim.
- Tom didn't miss much.
- Tom çok özlemedi.
- I will badly miss you if you leave Japan.
- Japonya'dan gidersen, seni fena halde özlerim.
- I can't tell you how much we've missed you.
- Seni ne kadar özlediğimizi anlatamam.
- We all missed her.
- Hepimiz onu özledik.
- I just missed her.
- Onu özledim.
- Do you miss me at all?
- Beni hiç özlüyor musun?
- We both miss you.
- İkimiz de seni özlüyoruz.
- Have you ever missed your parents?
- Hiç ebeveynlerini özledin mi?
- I miss all this.
- Bütün bunları özlüyorum.
- You'll miss everything.
- Her şeyi özleyeceksin.
- You'll miss her.
- Onu özleyeceksiniz.
- It was the warmth that I missed the most.
- En çok özlediğim şey sıcaklıktı.
- I'm sure Tom will miss Mary.
- Tom'un Mary'yi özleyeceğinden eminim.
- Tom misses Boston.
- Tom Boston'ı özlüyor.
- Do you miss your friends?
- Arkadaşlarını özler misin?
- I already miss him.
- Ben zaten onu özlüyorum.
- I missed you a lot.
- Seni çok özledim.
- I really do miss my parents a lot.
- Ben gerçekten ailemi çok özlüyorum.
- I really miss my girlfriend.
- Kız arkadaşımı gerçekten özledim.
- I missed you kids.
- Sizi özledim çocuklar.
- I'll miss my teammates.
- Takım arkadaşlarımı özleyeceğim.
- Aren't you going to miss her?
- Onu özlemeyecek misin?
- I miss her so much.
- Onu çok özlüyorum.
- I really miss my wife.
- Karımı gerçekten özledim.
- Tom, I have missed you so much!
- Tom, seni çok özledim!
- My sweet darling, I miss you so much.
- Benim tatlı sevgilim, seni o kadar çok özledim ki.
- We just missed them.
- Biz onları özledik.
- I miss you badly.
- Seni çok özlüyorum.
- My mom and I miss my dad.
- Annem ve ben babamı özlüyoruz.
- Are you going to miss it?
- Onu özleyecek misin?
- She still misses you.
- Hâlâ seni özlüyor.
- I miss you so much.
- Seni çok özlüyorum.
- Tom is going to miss you a lot.
- Tom seni çok özleyecek.
- I never realized how much I would miss you.
- Seni bu kadar özleyeceğimin hiç farkına varmamıştım.
- They missed us.
- Bizi özlediler.
- I'll really miss Tom.
- Tom'u gerçekten özleyeceğim.
- I miss Tom's smile.
- Tom'un gülümsemesini özledim.
- I miss Tom.
- Tom'u özlüyorum.
- I still miss Tom.
- Hâlâ Tom'u özlüyorum.
- You'll miss us.
- Bizi özleyeceksin.
- I'll miss you.
- Ben seni çok özleyeceğim.
- I'm really going to miss them.
- Gerçekten onları özleyeceğim.
- We'll all miss you.
- Hepimiz sizi özleyeceğiz.
- I missed you very much yesterday.
- Dün seni çok özledim.
- We don't miss anything.
- Hiçbir şeyi özlemeyiz.
- You missed her, didn't you?
- Onu özledin, değil mi?
- Tom and Mary both miss you.
- Tom ve Mary seni özlüyor.
- I'm really going to miss him.
- Onu gerçekten özleyeceğim.
- I'll miss you a lot when you go.
- Gittiğinde seni çok özleyeceğim.
- I miss my parents.
- Ailemi özlüyorum.
- I'm going to miss having you around the house.
- Evde olmanı özleyeceğim.
- I won't miss him.
- Onu özlemeyeceğim.
- He missed Tom.
- O Tom'u özledi.
- I miss the COVID-free days.
- Covidsiz günleri özledim.
- I knew you'd miss me.
- Beni özleyeceğini biliyordum.
- I kind of miss you.
- Seni özlüyor gibiyim.
- I miss you so much that I'm crying.
- Seni o kadar çok özledim ki ağlıyorum.
- Our house is nice, but I still miss the old one.
- Evimiz güzel ama ben hala eski evimi özlüyorum.
- She misses her family a lot.
- O, ailesini çok özlüyor.
- We've missed you.
- Sizi özledik.
- We missed each other.
- Birbirimizi özledik.
- Tom says he misses Mary a lot.
- Tom, Mary'yi çok özlediğini söylüyor.
- Tom didn't miss his umbrella till he got home.
- Tom şemsiyesini o eve dönene kadar özlemedi.
- Tom will be missed by all of us.
- Tom'u hepimiz özleyeceğiz.
- I'm going to miss your cooking.
- Yemeklerini özleyeceğim.
- I miss you a lot.
- Seni çok özledim.
- Didn't you miss me?
- Beni özlemedin mi?
- I'll certainly miss her.
- Kesinlikle onu özleyeceğim.
- You miss your wives, don't you?
- Karılarınızı özlersiniz, değil mi?
- We've missed you so much.
- Seni çok özledik.
- Out of everything you’ve lost, what do you miss the most?
- Kaybettiklerin içinde en çok özlediğin şey ne?
- You're going to miss me.
- Beni özleyeceksin.
- I can't tell you how much I miss Tom.
- Tom'u ne kadar özlediğimi anlatamam.
- Tom is really going to miss you.
- Tom gerçekten seni özleyecek.
- I don't miss Tom a bit.
- Tom'u hiç özlemiyorum.
- Our house is nice, but I still miss the old one.
- Evimiz güzel ama yine de eskisini özlüyorum.
- I missed going out with her and eating at our favorite restaurant.
- Onunla dışarı çıkmayı ve en sevdiğimiz restoranda yemek yemeyi özledim.
- I miss talking with Sally.
- Sally ile konuşmayı özlüyorum.
- I'm sure going to miss Tom.
- Tom'u özleyeceğimden eminim.
- I'm going to miss our lunches together.
- Birlikte yediğimiz öğle yemeklerini özleyeceğim.
- I miss the army.
- Orduyu özlüyorum.
- Tom says he misses his wife and children.
- Tom karısını ve çocuklarını özlediğini söylüyor.
- Tom still misses you.
- Tom hala seni özlüyor.
- I missed her a lot.
- Onu çok özledim.
- Sami won't miss that.
- Sami bunu özlemeyecek.
- I miss Boston so much.
- Boston'ı çok özledim.
- I missed you for all this time.
- Bunca zamandır seni özledim.
- Tom still misses Mary a lot.
- Tom hâlâ Mary'yi çok özlüyor.
- He missed his kiss.
- Onun öpücüğünü özledi.
- I miss him.
- Onu özlüyorum.
- I missed a lot.
- Çok özledim.
- We'll miss him a lot.
- Onu çok özleyeceğiz.
- I miss my little sister.
- Küçük kız kardeşimi özledim.
- Aren't you going to miss Tom?
- Tom'u özlemeyecek misin?
- We all missed Tom.
- Hepimiz Tom'u özledik.
- I'm going to miss being the mayor of Boston.
- Boston belediye başkanı olmayı özleyeceğim.
- I won't miss you.
- Seni özlemeyeceğim.
- You missed Tom, didn't you?
- Tom'u özledin, değil mi?
- I'm going to miss it a lot.
- Bunu çok özleyeceğim.
- We miss Tom.
- Tom'u özlüyoruz.
- Tell me, do you miss me at all?
- Söyle bana, beni hiç özlüyor musun?
- I'm going to miss being a teacher.
- Öğretmen olmayı özleyeceğim.
- I really miss my mom.
- Annemi çok özlüyorum.
- He misses Boston.
- O, Boston'u özlüyor.
- I already miss them.
- Onları şimdiden özlüyorum.
- I miss my girlfriend so much!
- Kız arkadaşımı çok özledim!
- I just miss him.
- Ben sadece onu özlüyorum.
- I'll miss this place.
- Burayı özleyeceğim.
- I really miss the old days.
- Eski günleri gerçekten özlüyorum.
- We're going to miss you.
- Sizi özleyeceğiz.
- I didn't really miss Tom.
- Ben gerçekten Tom'u özlemedim.
- I am going to miss you.
- Seni özleyeceğim.
- Tom misses his daughter.
- Tom kızını özlüyor.
- I miss my parents so much.
- Ailemi çok özlüyorum.
- You will miss me.
- Beni özleyeceksiniz.
- We all missed you.
- Hepimiz seni özledik.
- I miss my old job.
- Eski işimi özlüyorum.
- I miss high school.
- Liseyi özlüyorum.
- Do you think Tom misses Mary?
- Sence Tom Mary'yi özlüyor mudur?
- I miss those days.
- O günleri özledim.
- Won't you miss your parents?
- Aileni özlemeyecek misin?
- I already miss them.
- Onları zaten özlüyorum.
- We miss her.
- Onu özlüyoruz.
- I just miss him.
- Sadece onu özlüyorum.
- I miss hugging you.
- Sana sarılmayı özledim.
- We'll miss you.
- Sizi özleyeceğiz.
- I miss your smile.
- Gülümsemeni özledim.
- Do you miss Boston?
- Boston'u özlüyor musun?
- I miss my mom.
- Annemi özlüyorum.
- Tom didn't miss his umbrella till he got home.
- Tom eve gidene kadar şemsiyesini özlemedi.
- I still miss her.
- Onu hâlâ özlüyorum.
- We'll all miss you when you're gone.
- Gidince hepimiz özleyeceğiz seni.
- I'm beginning to miss my girlfriend.
- Kız arkadaşımı özlemeye başlıyorum.
- Tom and Mary must miss John a lot.
- Tom ve Mary, John'u çok özlüyor olmalılar.
- I missed you so much.
- Seni çok özledim.
- You just left this morning, but I already miss you.
- Daha bu sabah ayrıldın ama şimdiden seni özlüyorum.
- I kind of miss them.
- Ben onları biraz özlüyorum.
- Tonight, I'll miss you.
- Bu gece seni özleyeceğim.
- I'm going to miss you guys.
- Sizi özleyeceğim çocuklar.
- I'm really going to miss this house.
- Bu evi gerçekten özleyeceğim.
- I really miss you all.
- Gerçekten hepinizi özlüyorum.
- I kind of miss him.
- Ben onu biraz özlüyorum.
- I'm really going to miss Tom when he moves to Boston.
- Tom Boston'a taşındığında onu gerçekten özleyeceğim.
- Tom's friends still miss him.
- Tom'un arkadaşları onu hala özlüyor.
- Tell Tom I miss him.
- Tom'a onu özlediğimi söyle.
- We'll miss her.
- Onu özleyeceğiz.
- It's the first time I miss Taninna so much!
- Taninna'yı ilk kez bu kadar çok özlüyorum!
- We're definitely going to miss Tom.
- Tom'u kesinlikle özleyeceğiz.
- I missed it.
- Onu özledim.
- No one misses you.
- Kimse seni özlemiyor.
- We'll miss your laughter.
- Gülüşünü özleyeceğiz.
- I miss Tom a lot.
- Tom'u çok özlüyorum.
- Didn't you miss it?
- Onu özlemedin mi?
- Tom's family must miss him.
- Tom'un ailesi onu özlüyor olmalı.
- You'll miss me.
- Beni özleyeceksin.
- I miss his kisses.
- Ben de onun öpücüklerini özledim.
- I definitely do not miss working in the city!
- Kesinlikle, şehirde çalışmayı özlemiyorum.
- I'm really going to miss this place.
- Burayı gerçekten özleyeceğim.
- Tom was a good friend, and I'll miss him.
- Tom iyi bir arkadaştı ve onu özleyeceğim.
- I'm going to miss this place.
- Bu yeri özleyeceğim.
- I miss Tom already.
- Tom'u şimdiden özledim.
- I miss them already.
- Onları zaten özlüyorum.
- I miss you!
- Seni özledim!
- You miss him a lot, don't you?
- Onu çok özlüyorsun, değil mi?
- Don't you miss me?
- Beni özlemiyor musun?
- I'm going to miss that somewhat.
- Bunu biraz özleyeceğim.
- I'll miss her, too.
- Ben de onu özleyeceğim.
- I'll miss you very much if you go.
- Eğer gidersen, seni çok özleyeceğim.
- I still miss you.
- Seni hâlâ özlüyorum.
- I don't miss you at all.
- Seni hiç özlemiyorum.
- You must miss them a lot.
- Onları çok özlüyor olmalısın.
- I'm not going to miss Tom.
- Ben Tom'u özlemeyeceğim.
- Do you miss your wife?
- Karını özlüyor musun?
- We'll miss your laughter.
- Biz kahkahanı özleyeceğiz.
- They missed you.
- Onlar seni özledi.
- I'm missing you more than ever.
- Seni her zamankinden daha çok özlüyorum.
- I miss my friends.
- Arkadaşlarımı özlüyorum.
- I'm going to miss competing.
- Yarışmayı özleyeceğim.
- I miss the dog.
- Köpeği özlüyorum.
- I miss it already.
- Şimdiden özledim.
- I will miss you all.
- Hepinizi özleyeceğim.
- I miss Tom already.
- Tom'u şimdiden özlüyorum.
- Tom is going to miss me.
- Tom beni özleyecek.
- Do you miss it?
- Onu özlüyor musun?
- We'll all miss you when you're gone.
- Sen yokken hepimiz seni özleyeceğiz.
- I miss you, Tom.
- Seni özledim, Tom.
- I don't think Tom misses Mary much.
- Tom'un Mary'yi çok özlediğini sanmıyorum.
- I really miss my boyfriend.
- Erkek arkadaşımı gerçekten özlüyorum.
- That's one of the things I miss about Europe.
- Bu, Avrupa hakkında özlediğim şeylerden birisi.
- What do you miss the most about Boston?
- Boston'da en çok neyi özlüyorsun?
- You missed me, didn't you?
- Beni özledin, değil mi?
- How I've missed you!
- Seni nasıl da özledim!
- I miss her.
- Ben onu özlüyorum.
- I can't tell you how much I'll miss Tom.
- Tom'u ne kadar özleyeceğimi anlatamam.
- I really have missed you.
- Seni gerçekten özledim.
- Have you missed me?
- Beni özledin mi?
- You'll miss him.
- Onu özleyeceksin.
- I really miss Boston.
- Boston'u gerçekten özledim.
- Do you miss your friends?
- Arkadaşlarını özlüyor musun?
- I'm going to miss you so much.
- Seni çok özleyeceğim.
- I'm really going to miss Tom when he moves to Boston.
- Boston'a taşındığında Tom'u gerçekten özleyeceğim.
- Sami misses his dog.
- Sami köpeğini özlüyor.
- He missed you.
- O seni özledi.
- Fadil started to miss church.
- Fadıl kiliseyi özlemeye başladı.
- It almost sounds like you miss Tom.
- Neredeyse Tom'u özlüyormuşsunuz gibi geliyor.
- He misses his father.
- O, babasını özlüyor.
- She misses her father.
- O, babasını özlüyor.
- I miss you.
- Seni özlüyorum.
- I miss my elementary school teachers.
- İlkokul öğretmenlerimi özlüyorum.
- I'm sure going to miss him.
- Kesinlikle onu özleyeceğim.
- I know Tom misses Mary.
- Tom'un Mary'yi özlediğini biliyorum.
- I'm really going to miss this place.
- Gerçekten bu yeri özleyeceğim.
- I think Tom misses Mary.
- Bence Tom Mary'yi özlüyor.
- I have missed you so much.
- Seni o kadar çok özledim ki.
- I miss you.
- Özledim seni.
- I've missed you so much, Tom.
- Seni çok özledim, Tom.
- I really miss you all.
- Hepinizi gerçekten özledim.
- Your friends will miss you.
- Arkadaşların seni özleyecek.
- Aren't you going to miss him?
- Onu özlemeyecek misin?
- Don't you miss him?
- Onu özlemiyor musun?
- I miss the good old days.
- Eski güzel günleri özlüyorum.
- I miss Boston.
- Boston'u özlüyorum.
- They missed Tom.
- Tom'u özlediler.
- I can't tell you how much we've missed you.
- Seni ne kadar çok özlediğimizi söyleyemem.
- Do you think Tom misses Mary?
- Tom'un Mary'yi özlediğini düşünüyor musun?
- You probably miss Tom a lot, don't you?
- Muhtemelen Tom'u çok özlüyorsun, değil mi?
- I'll miss you a lot.
- Seni çok özleyeceğim.
- Tom misses his wife.
- Tom karısını özlüyor.
- Tom's family must be missing him.
- Tom'un ailesi onu özlüyor olmalı.
- I don't think you realize how much I miss you.
- Seni ne kadar özlediğimin farkında olduğunu sanmıyorum.
- We'll miss him.
- Onu özleyeceğiz.
- You're going to miss me, aren't you?
- Beni özleyeceksin, değil mi?
- I still miss you.
- Hâlâ seni özlüyorum.
- Tom is going to miss Mary a lot.
- Tom Mary'yi çok özleyecek.
- Do you miss it?
- Özlüyor musun?
- I'm going to miss Tom a lot.
- Tom'u çok özleyeceğim.
- I'm going to miss it a lot.
- Ben onu çok özleyeceğim.
- What do you miss most?
- En çok neyi özlüyorsun?
- Don't you miss that?
- Onu özlemiyor musun?
- I really miss my husband.
- Kocamı gerçekten özlüyorum.
- I'm sure your folks miss you.
- Eminim ailen seni özlemiştir.
- You must miss it.
- Özlüyor olmalısın.
- I miss Boston.
- Boston'ı özledim.
- We really miss Tom.
- Tom'u gerçekten özlüyoruz.
- I miss my mother's cooking.
- Annemin yemeklerini özlüyorum.
- I'll miss them.
- Onları özleyeceğim.
- I'll miss him.
- Onu özleyeceğim.
- Tell her I miss her.
- Onu özlediğimi söyle.
- I miss my wife.
- Karımı özledim.
- I miss my boyfriend so much!
- Erkek arkadaşımı çok özledim!
- I'm sure going to miss her.
- Elbette onu özleyeceğim.
- They missed him.
- Onu özlediler.
- I'm missing you.
- Seni özlüyorum.
- I missed him.
- Onu özledim.
- I'm really going to miss you guys.
- Sizi gerçekten özleyeceğim çocuklar.
- I really miss my wife.
- Karımı gerçekten özlüyorum.
- Who else do you miss?
- Başka kimi özlüyorsun?
- Tom is going to miss you.
- Tom seni özleyecek.
- We miss Tom terribly.
- Biz Tom'u son derece özlüyoruz.
- We'll miss Tom terribly.
- Tom'u fena halde özleyeceğiz.
- I kind of miss him.
- Onu özlüyor gibiyim.
- The child missed his mother very much.
- Çocuk annesini çok özlemiş.
- I will miss Moldova.
- Moldova'yı özleyeceğim.
- I'm really going to miss Boston.
- Boston'u gerçekten özleyeceğim.
- It almost sounds like you miss Tom.
- Neredeyse Tom'u özlüyorsun gibi görünüyor.
- I guess I miss you too.
- Galiba ben de seni özlüyorum.
- I know you miss Tom.
- Tom'u özlediğini biliyorum.
- I miss talking with Tom.
- Ben Tom'la konuşmayı özlüyorum.
- We missed them.
- Onları özledik.
- We miss Tom every single day.
- Tom'u her gün özlüyoruz.
- I miss my mom's cooking.
- Annemin yemeklerini özlüyorum.
- Do you miss me?
- Beni özledin mi?
- I didn't realize how much Tom missed Mary.
- Tom'un Mary'yi ne kadar çok özlediğini fark etmedim.
- Mary missed you.
- Mary seni özledi.
- I'm going to miss your cooking.
- Senin aşçılığını özleyeceğim.
- Oh, how I miss you!
- Ah, seni nasıl özledim!
- I just missed him.
- Onu özledim.
- I'm sure Tom will miss Mary.
- Eminim Tom Mary'yi özleyecektir.
- I miss Mary's cooking.
- Mary'nin yemeklerini özledim.
- I miss the high school days we spent together.
- Birlikte geçirdiğimiz lise günlerini özlüyorum.
- We're going to miss Tom a lot.
- Biz Tom'u çok özleyeceğiz.
- I won't miss Tom at all.
- Tom'u hiç özlemeyeceğim.
- You'll be missed by your friends when you're gone.
- Gittiğinde arkadaşların seni özleyecek.
- Do you miss your old job?
- Eski işini özlüyor musun?
- I kind of miss her.
- Onu özlüyor gibiyim.
- Tom misses his father.
- Tom babasını özlüyor.
- I miss him a lot.
- Onu çok özlüyorum.
- I'm sure Tom misses you, too.
- Tom'un da sizi özlediğine eminim.
- I wonder if Tom misses me when I'm gone.
- Gittiğimde Tom beni özlüyor mu merak ediyorum.
- I'll miss that.
- Bunu özleyeceğim.
- Tom misses his family a lot.
- Tom ailesini çok özlüyor.
- I miss Paris so much.
- Paris'i çok özlüyorum.
- Sami missed Layla terribly.
- Sami Layla'yı fena halde özledi.
- Tom and Mary miss John.
- Tom ve Mary, John'u özlüyorlar.
- I miss that place.
- Orayı özlüyorum.
- Sami missed Layla's smile.
- Sami, Layla'nın gülümsemesini özledi.
- I miss the COVID-free days.
- COVID'siz günleri özlüyorum.
- Do you miss her?
- Onu özlüyor musun?
- Tom misses you.
- Tom seni özlüyor.
- You will miss me.
- Beni özleyeceksin.
- I've missed you a lot.
- Seni çok özledim.
- I'm going to miss this place.
- Burayı özleyeceğim.
- Sami missed Layla terribly.
- Sami, Leyla'yı son derece özlüyordu.
- I never realized how much I'd miss you.
- Seni ne kadar özleyeceğimi hiç fark etmemiştim.
- I've missed you.
- Seni özledim.
- Tom's children must miss him.
- Tom'un çocukları onu özlüyor olmalı.
- Tom really misses his family.
- Tom gerçekten ailesini özlüyor.
- She misses her father.
- Babasını özlüyor.
- You must miss her a lot.
- Onu çok özlemelisin.
- Tom must be missing Mary.
- Tom Mary'yi özlüyor olmalı.
- We're going to miss you an awful lot.
- Sizi çok özleyeceğiz.
- I'm going to miss Tom.
- Tom'u özleyeceğim.
- They missed her.
- Onu özlediler.
- I've missed you very much.
- Seni çok özledim.
- Did you miss me?
- Beni özledin mi?
- Tom and John say they miss their wives and children.
- Tom ve John eşlerini ve çocuklarını özlediklerini söylüyorlar.
- If you were stuck on a deserted island, what would you miss the most?
- Issız bir adada mahsur kalsaydın en çok neyi özlerdin?
- I just miss you.
- Ben sadece seni özlüyorum.
- I'll miss everyone.
- Herkesi özleyeceğim.
- I miss the excitement.
- Heyecanı özledim.
- That's one of the things I miss about Europe.
- Avrupa'da özlediğim şeylerden biri de bu.
- She missed him a lot.
- Onu çok özledi.
- I've missed this.
- Bunu özledim.
- We really missed you.
- Seni gerçekten özledik.
- I miss my kids.
- Çocuklarımı özlüyorum.
- Sami still misses Layla.
- Sami hala Leyla'yı özlüyor.
- I don't miss home at all.
- Evimi hiç özlemiyorum.
- Sami missed his home.
- Sami evini özlüyordu.
- Do you miss your kids?
- Çocuklarını özlüyor musun?
- I really miss Thai food.
- Gerçekten Tayland yemeğini özlüyorum.
- I'm going to really miss Tom.
- Gerçekten Tom'u özleyeceğim.
- I'm going to miss being the mayor of Boston.
- Boston'un belediye başkanı olmayı özleyeceğim.
- I'm sure Tom misses Mary.
- Eminim Tom Mary'yi özlüyordur.
- Tom is going to miss Mary, isn't he?
- Tom Mary'yi özleyecek, değil mi?
- I miss my friends in Boston a lot.
- Boston'daki arkadaşlarımı çok özlüyorum.
- You'll miss them.
- Onları özleyeceksin.
- Tom really misses Mary.
- Tom gerçekten Mary'yi özlüyor.
- He misses his father.
- Babasını özlüyor.
- I've really missed you.
- Seni gerçekten özledim.
- I miss that car.
- O arabayı özledim.
- I miss my mom and dad.
- Annemi ve babamı özlüyorum.
- Sami missed his children terribly.
- Sami çocuklarını çok özlüyordu.
- We'll miss living in Boston.
- Boston'da yaşamayı özleyeceğiz.
- I miss Tom.
- Tom'u özledim.
- I know Tom misses you.
- Tom'un seni özlediğini biliyorum.
- I missed my mother.
- Annemi özledim.
- I have missed you so much.
- Seni çok özledim.
- We miss our wives.
- Biz karılarımızı özleriz.
- I already miss Tom.
- Şimdiden Tom'u özlüyorum.
- I really miss my husband.
- Kocamı gerçekten özledim.
- Do you still miss Tom?
- Tom'u hâlâ özlüyor musun?
- I really missed you guys.
- Sizi gerçekten özledim arkadaşlar.
- I miss drinking with my girlfriends.
- Kız arkadaşlarımla içmeyi özledim.
- We miss you very much.
- Seni çok özlüyoruz.
- I miss my little sister.
- Küçük kız kardeşimi özlüyorum.
- I miss my mom's cooking.
- Annemin yemek pişirmesini özlüyorum.
- Tom still misses Mary.
- Tom hala Mary'i özlüyor.
- We all miss Tom.
- Tom'u hepimiz özleyeceğiz.
- If I gave you this doll, I would miss it.
- Bu bebeği sana verirsem onu özlerim.
- I just missed Tom.
- Tom'u özledim.
- If you were stuck on a deserted island, what would you miss the most?
- Issız bir adada mahsur kalsaydınız, en çok neyi özlerdiniz?
- I think you'll miss me when I'm gone.
- Gittiğimde beni özleyeceğini düşünüyorum.
- I'm beginning to miss my girlfriend.
- Kız arkadaşımı özlemeye başladım.
- I miss you very much.
- Seni çok özlüyorum.
- You just left this morning, but I already miss you.
- Daha bu sabah gittin ama seni şimdiden özledim.
- I'm sure Tom misses you, too.
- Eminim Tom da seni özlüyordur.
- Aren't you going to miss them?
- Onları özlemeyecek misin?
- I miss my children.
- Çocuklarımı özlüyorum.
- I guess I miss you too.
- Sanırım ben de seni özledim.
- My mom and I miss my dad.
- Annem ve ben, babamı özlüyoruz.
- Of course, Tom missed his father.
- Tabii ki Tom babasını özledi.
- Sami is going to miss Layla.
- Sami Layla'yı özleyecek.
- I know you miss them.
- Onları özlediğini biliyorum.
- I didn't miss them.
- Onları özlemedim.
- I missed them.
- Onları özledim.
- I just missed them.
- Onları özledim.
- I really miss her.
- Onu gerçekten özlüyorum.
- I really missed you guys.
- Sizi gerçekten özledim çocuklar.
- I missed you last night.
- Dün gece seni özledim.
- Tom's children must be missing him.
- Tom'un çocukları onu özlüyor olmalı.
- You miss them a lot, don't you?
- Onları çok özlüyorsun, değil mi?
- I miss having you around.
- Etrafta olmanı özledim.
- Maybe one day you will realise that you miss me.
- Belki bir gün beni özlediğini fark edersin.
- I miss my mom.
- Annemi özledim.
- I miss my home and my friends.
- Evimi ve arkadaşlarımı özledim.
- We all miss you very much.
- Hepimiz seni çok özlüyoruz.
- Sami missed Layla terribly.
- Sami, Leyla'yı korkunç bir şekilde özlüyordu.
- I'll miss Tom, too.
- Ben de Tom'u özleyeceğim.
- I miss him terribly.
- Onu fena halde özlüyorum.
- Tom will miss the kids.
- Tom çocukları özleyecek.
- I miss it already.
- Onu zaten özlüyorum.
- They miss Boston.
- Onlar Boston'u özlüyor.
- We miss our wives.
- Biz eşlerimizi özlüyoruz.
- I'm sure we'll miss Tom a lot.
- Tom'u çok özleyeceğimizden eminim.
- I miss you guys so much!
- Sizi çok özledim çocuklar!
- I miss hanging out with you.
- Seninle takılmayı özlüyorum.
- I miss my dad every day.
- Ben her gün babamı özlüyorum.
- I miss my family.
- Ailemi özlüyorum.
- I've missed them.
- Onları özledim.
- We'll miss Tom a lot.
- Tom'u çok özleyeceğiz.
- Tom misses Mary.
- Tom Mary'yi özlüyor.
- I miss hanging out with you.
- Seninle takılmayı özledim.
- I really don't want to miss that.
- Bunu gerçekten özlemek istemiyorum.
- She missed Tom.
- O Tom'u özledi.
- I won't miss them.
- Onları özlemeyeceğim.
- I miss your smile.
- Gülümsemeni özlüyorum.
- I really miss you.
- Seni gerçekten özlüyorum.
- Tom is going to be missed a lot.
- Tom'u çok özleyeceğiz.
- What will you miss about Boston?
- Boston'da neyi özleyeceksin?
- I miss that place.
- O yeri özlüyorum.
- Tom and I both miss you very much.
- Hem Tom hem de ben seni çok özlüyoruz.
- I really miss you.
- Seni gerçekten özledim.
- Tom missed his son.
- Tom oğlunu özledi.
- I've missed Tom.
- Tom'u özledim.
- I'm really going to miss Australia.
- Avustralya'yı gerçekten özleyeceğim.
- I really miss them.
- Gerçekten onları özlüyorum.
- I'm really going to miss this house.
- Gerçekten bu evi özleyeceğim.
- We miss Tom every single day.
- Tom'u her bir gün özlüyoruz.
- I've really missed you.
- Gerçekten seni özledim.
- Sami still misses Layla.
- Sami halen Layla'yı özlüyor.
- Tom says he misses his wife and children.
- Tom eşini ve çocuklarını özlediğini söylüyor.
- You will miss Japanese food in the United States.
- Amerika Birleşik Devletleri'nde Japon yemeklerini özleyeceksin.
- Will you miss Tom?
- Tom'u özleyecek misin?
- I miss my children.
- Çocuklarımı özledim.
- I've missed you so much, Mary.
- Mary, seni çok özledim.
- I wonder whether Tom misses me.
- Tom'un beni özleyip özlemediğini merak ediyorum.
- He will be missed.
- Onu özleyeceğiz.
- I'll miss her, too.
- Onu da özleyeceğim.
- I'll miss you when you're gone.
- Gittiğinde seni özleyeceğim.
- You will be missed by your friends when you're gone.
- Sen gittiğinde arkadaşların seni özleyecek.
- Tom really misses Mary.
- Tom Mary'yi gerçekten özlüyor.
- I miss talking with him.
- Onunla konuşmayı özlüyorum.
- I don't want to miss you.
- Seni özlemek istemiyorum.
- I miss you, too.
- Ben de seni özlüyorum.
- I know you miss your friends.
- Arkadaşlarını özlediğini biliyorum.
- I miss you, Tom.
- Seni özlüyorum, Tom.
- I sure miss my friends.
- Arkadaşlarımı özlediğime eminim.
- I'll miss this place once I leave.
- Buradan ayrıldığımda burayı özleyeceğim.
- I still miss them.
- Onları hala özlüyorum.
- You miss your wives, don't you?
- Eşlerinizi özlüyorsunuz, değil mi?
- I don't miss Tom a bit.
- Tom'u bir parça özlemiyorum.
- I'm going to miss having you around.
- Etrafımda olmanı özleyeceğim.
- You miss her a lot, don't you?
- Onu çok özlüyorsun, değil mi?
- I miss Tom so much.
- Tom'u çok özlüyorum.
- Tom will miss Mary a lot.
- Tom Mary'yi çok özleyecek.
- When you go, I'll miss you very much.
- Gittiğin zaman seni çok özleyeceğim.
- We've all missed you.
- Hepimiz seni özledik.
- I've missed you, too.
- Ben de seni özledim.
- Do you miss your friends?
- Arkadaşlarınızı özlüyor musunuz?
- We're certainly going to miss Tom.
- Tom'u kesinlikle özleyeceğiz.
- My sweet darling, I miss you so much.
- Benim tatlı sevgilim, seni çok özledim.
- Do you miss Tom?
- Tom'u özlüyor musun?
- I really missed you when you were in France.
- Sen Fransa'dayken seni gerçekten çok özlemiştim.
- I miss his kisses.
- Onun öpücüklerini özlüyorum.
- We'll all miss you when you leave.
- Gittiğinde hepimiz seni özleyeceğiz.
- You miss her, don't you?
- Onu özlüyorsun, değil mi?
- Do you miss your friends?
- Arkadaşlarınızı özler misiniz?
- Aren't you missing anyone?
- Kimseyi özlemiyor musun?
- Tom missed his kids.
- Tom çocuklarını özledi.
- I'll miss you guys.
- Sizi özleyeceğim çocuklar.
- I'm going to miss him.
- Onu özleyeceğim.
- Out of everything you’ve lost, what do you miss the most?
- Kaybettiğin her şey arasında en çok neyi özlüyorsun?
- I miss the hustle and bustle of city life.
- Şehir hayatının koşuşturmasını özledim.
- We miss him.
- Onu özlüyoruz.
- Tom misses his mother greatly.
- Tom annesini çok özlüyor.
- Tom misses his family.
- Tom ailesini özlüyor.
- I'm sure going to miss her.
- Onu özleyeceğimden eminim.
- I miss your jokes.
- Şakalarını özledim.
- I'm sure that we'll all miss her.
- Eminim hepimiz onu özleyeceğiz.
- Didn't you miss anything?
- Hiçbir şeyi özlemedin mi?
- I miss them already.
- Onları şimdiden özlüyorum.
- Have you ever missed your parents?
- Hiç aileni özledin mi?
- We miss you a lot.
- Seni çok özlüyoruz.
- We missed Tom so much.
- Biz Tom'u çok özledik.
- I'm sure we'll miss Tom a lot.
- Tom'u çok özleyeceğimize eminim.
- The child missed his mother very much.
- Çocuk annesini çok özledi.
- I already miss Tom.
- Tom'u şimdiden özledim.
- Sometimes I still miss her.
- Bazen hâlâ onu özlüyorum.
- I really miss him.
- Onu gerçekten özleyeceğim.
- You'll miss me when I'm gone.
- Gittiğimde beni özleyeceksin.
- I really do miss my parents a lot.
- Ailemi gerçekten çok özlüyorum.
- Tom and Mary miss John.
- Tom ve Mary, John'u özlüyor.
- We're all going to miss Tom.
- Hepimiz Tom'u özleyeceğiz.
- I know that you still miss me.
- Beni hâlâ özlediğini biliyorum.
- Are you missing Tom?
- Tom'u özlüyor musun?
- I must hurry back home before my mother misses me.
- Annem beni özlemeden önce eve geri dönmeliyim.
- You just missed her.
- Onu özledin.
- I miss you guys.
- Sizi özledim çocuklar.
- I missed both of you so much.
- İkinizi de çok özledim.
- I wonder if Tom misses me when I'm gone.
- Öldüğüm zaman Tom'un beni gerçekten özleyip özlemeyeceğini merak ediyorum.
- Sometimes I still miss her.
- Bazen hala onu özlüyorum.
- We'll miss her a lot.
- Onu çok özleyeceğiz.
- I don't miss home at all.
- Evi hiç özlemem.
- I missed her a lot.
- Ben onu çok özledim.
- Mary misses her husband.
- Mary kocasını özlüyor.
- I'm not going to miss Tom.
- Tom'u özlemeyeceğim.
- We're going to miss doing this.
- Bunu yapmayı özleyeceğiz.
- You must miss Tom a lot.
- Tom'u çok özlüyor olmalısın.
- You missed them, didn't you?
- Onları özledin, değil mi?
- Tom said he's going to miss Mary.
- Tom, Mary'yi özleyeceğini söyledi.
- I've missed you a lot.
- Ben de seni çok özledim.
- Tom missed Mary a lot.
- Tom, Mary'yi çok özledi.
- I think Tom misses you.
- Sanırım Tom seni özlüyor.
- I kind of miss them.
- Onları özlüyor gibiyim.
- Tom doesn't want to admit how much he misses Mary.
- Tom Mary'yi ne kadar özlediğini itiraf etmek istemiyor.
- What do you miss the most about Boston?
- Boston hakkında en çok neyi özlüyorsunuz?
- We'll all miss you when you're gone.
- Gittiğinde hepimiz seni özleyeceğiz.
- Her children have gone to Tokyo and she misses them very much.
- Çocukları Tokyo'ya gitti ve onları çok özlüyor.
- I really miss him.
- Onu gerçekten özlüyorum.
- We're going to miss Tom a lot.
- Tom'u çok özleyeceğiz.
- The mother missed her daughter who was away at college.
- Anne üniversitedeki kızını özledi.
- Tom and I both miss you very much.
- Tom ve ben ikimiz de seni çok özlüyoruz.
- If I gave you this doll, I would miss it.
- Bu bebeği sana verseydim, onu özlerdim.
- I've missed you so much.
- Seni çok özledim.
- I kind of miss Tom.
- Tom'u özlüyorum.
- I miss you.
- Seni özledim.
- I'm going to miss all of you when I move to Boston.
- Boston'a taşındığımda hepinizi özleyeceğim.
- I still miss him.
- Onu hâlâ özlüyorum.
- We'll miss you tonight.
- Bu gece seni özleyeceğiz.
- I bet you miss Tom a lot.
- Eminim Tom'u çok özlüyorsundur.
- I miss Italy.
- İtalya'yı özledim.
- I missed you too.
- Ben de seni özledim.
- We will miss you badly.
- Seni çok özleyeceğiz.
- We all miss Tom.
- Hepimiz Tom'u özleyeceğiz.
- I miss you constantly.
- Seni sürekli özlüyorum.
- Tom doesn't want to admit how much he misses Mary.
- Tom, Mary'yi ne kadar özlediğini itiraf etmek istemiyor.
- We're certainly going to miss Tom.
- Kesinlikle Tom'u özleyeceğiz.
- I'll miss this place after I leave.
- Ayrıldıktan sonra burayı özleyeceğim.
- I miss my mother.
- Annemi özlüyorum.
- We'll all miss you, Tom.
- Hepimiz seni özleyeceğiz, Tom.
- I told you they'd miss us.
- Bizi özleyeceklerini söyledim.
- I'll miss you so much.
- Seni çok özleyeceğim.
- She misses him.
- Onu özlüyor.
- Tom's friends must miss him.
- Tom'un arkadaşları onu özlüyor olmalı.
- I really miss you a lot!
- Seni gerçekten çok özledim!
- We miss Tom a lot.
- Biz Tom'u çok özlüyoruz.
- He missed Tom.
- O, Tom'u özledi.
- We're really going to miss Tom.
- Biz gerçekten Tom'u özleyeceğiz.
- I will badly miss you if you leave Japan.
- Japonya'dan ayrılırsan seni feci özleyeceğim.
- Tom misses his parents.
- Tom ailesini özlüyor.
- What do you miss the most about Tom?
- Tom'la ilgili en çok neyi özlüyorsun?
- I really missed you when you were in France.
- Fransa'dayken seni gerçekten özledim.
- It was the warmth that I missed the most.
- Bu en çok özlediğim sıcaklıktı.
- I miss that car.
- O arabayı özlüyorum.
- We miss you more every day.
- Seni her gün daha fazla özlüyoruz.
- I still miss them.
- Onları hâlâ özlüyorum.
- You'll miss breakfast.
- Kahvaltıyı özleyeceksin.
- I miss my cat.
- Kedimi özlüyorum.
- Tom will miss me.
- Tom beni özleyecek.
- We'll really miss you.
- Seni gerçekten özleyeceğiz.
- I'm going to miss you.
- Seni özleyeceğim.
- She missed Tom.
- O, Tom'u özledi.
- I bet they really miss you there.
- Bahse varım seni gerçekten orada özlerler.
- We'll all miss you when you leave.
- Sen ayrıldığında hepimiz seni özleyeceğiz.
- We'll all miss you.
- Hepimiz seni özleyeceğiz.
- I miss my mother very much.
- Annemi çok özlüyorum.
- I'll miss her forever.
- Ben onu sonsuza kadar özleyeceğim.
- I'm sure that I'll miss her a lot.
- Ben onu çok özleyeceğimden eminim.
- I miss my cat.
- Kedimi özledim.
- Tom missed Mary.
- Tom Mary'yi özledi.
- She misses her family a lot.
- Ailesini çok özlüyor.
- I really missed it.
- Gerçekten özlemişim.
- I know you miss her.
- Onu özlediğini biliyorum.
- I miss you guys.
- Sizi özlüyorum arkadaşlar.
- I've missed you so much, Mary.
- Seni çok özledim, Mary.
- Tom asked me if I missed Mary.
- Tom bana Mary'yi özleyip özlemediğimi sordu.
- I missed you.
- Seni özledim.
- I miss Tom so much.
- Tom'u çok özledim.
- You will miss Japanese food in the United States.
- Amerika'da Japon yemeklerini özleyeceksiniz.
- Tom's wife must be missing him.
- Tom'un karısı onu özlüyor olmalı.
- Tom's wife must miss him.
- Tom'un karısı onu özlüyor olmalı.
- I miss your jokes.
- Şakalarını özlüyorum.
- I miss my family and my friends.
- Ailemi ve arkadaşlarımı özlüyorum.
- I already miss him.
- Onu şimdiden özlüyorum.
- I miss my mom's cooking.
- Annemin aşçılığını özlüyorum.
- Sami still misses Layla terribly.
- Sami hala Layla'yı fena halde özlüyor.
- Mary's husband must miss her.
- Mary'nin kocası onu özlüyor olmalı.
- I'm sure going to miss them.
- Onları özleyeceğimden eminim.
- I miss Boston so much.
- Boston'u çok özlüyorum.
- We miss you more every day.
- Seni her gün daha çok özlüyoruz.
- Do you miss them?
- Onları özlüyor musun?
- I'm missing you more than ever.
- Seni her zamankinden daha fazla özlüyorum.
- Ken missed Tom.
- Ken Tom'u özledi.
- I missed you terribly.
- Seni son derece özledim.
- I'm sure that we'll all miss her.
- Onu çok özleyeceğimizden eminim.
- I'll definitely miss you.
- Seni kesinlikle özleyeceğim.
- I missed Tom.
- Tom'u özledim.
- How I miss you!
- Seni nasıl da özledim!
- We're definitely going to miss Tom.
- Kesinlikle Tom'u özleyeceğiz.
- I'll miss her.
- Onu özleyeceğim.
- I must hurry back home before my mother misses me.
- Annem beni özlemeden eve dönmeliyim.
- Don't you miss Tom?
- Tom'u özlemiyor musun?
- I miss college.
- Üniversiteyi özlüyorum.
- You miss Tom a lot, don't you?
- Tom'u çok özlüyorsun, değil mi?
- We're going to miss you a lot.
- Seni çok özleyeceğiz.
- I've missed Tom a lot.
- Tom'u çok özledim.
- I really miss Jamal.
- Jamal'ı gerçekten özledim.
- Do you miss them?
- Onları özlüyor musunuz?
- Have you missed me?
- Sen beni özledin mi?
- I wonder whether Tom misses me.
- Acaba Tom beni özlüyor mu?
- We've really been missing him since he left.
- O gittiğinden beri onu gerçekten özlüyoruz.
- When you go, I'll miss you very much.
- Sen gittiğinde, seni çok özleyeceğim.
- I miss you badly.
- Seni çok fena özlüyorum.
- I can't even describe how much I've missed home, I've missed it so much.
- Evi ne kadar özlediğimi tarif bile edemem, o kadar özledim ki.
- I can't tell you how much I'll miss Tom.
- Tom'u ne kadar özleyeceğimi sana söyleyemem.
- We will miss you badly.
- Seni şiddetle özleyeceğiz.
- I missed you guys so much!
- Sizleri çok özledim beyler!
- You miss Boston, don't you?
- Boston'u özlüyorsun, değil mi?
- I'll miss your cooking.
- Aşçılığını özleyeceğim.
- I miss this place.
- Bu yeri özlüyorum.
- I missed one.
- Birini özledim.
- He misses his family.
- Ailesini özlüyor.
- I guess Tom missed me.
- Sanırım Tom beni özledi.
- Tom's friends still miss him.
- Tom'un arkadaşları hâlâ onu özlüyor.
- I'm sure Tom misses you.
- Eminim Tom seni özlüyordur.
- We miss you so much.
- Seni çok özledik.
- I missed my family, so I went back.
- Ailemi özledim, bu nedenle geri döndüm.
- Tom is really going to miss you.
- Tom seni gerçekten özleyecek.
- No one will miss me.
- Kimse beni özlemeyecek.
- We missed Tom.
- Biz Tom'u özledik.
- Mary's family must be missing her.
- Mary'nin ailesi onu özlüyor olmalı.
- We're going to miss Tom.
- Tom'u özleyeceğiz.
- I'm going to miss them.
- Onları özleyeceğim.
- I'm going to miss Boston.
- Boston'ı özleyeceğim.
- I missed them.
- Ben onları özledim.
- I missed you a lot while you were in Boston.
- Sen Boston'dayken seni çok özledim.
- Remember that I love you and miss you.
- Seni sevdiğimi ve özlediğimi hatırla.
- I miss talking with Tom.
- Tom'la konuşmayı özledim.
- They miss Boston.
- Boston'u özlüyorlar.
- And she misses them very much.
- Ve onları çok özlüyor.
- Tom is going to be missed.
- Tom'u özleyeceğiz.
- Tom misses his wife and children.
- Tom eşini ve çocuklarını özlüyor.
- I already miss her.
- Ben zaten onu özlüyorum.
- You miss it, don't you?
- Özlüyorsun, değil mi?
- I miss those days.
- O günleri özlüyorum.
- You must miss me a lot.
- Beni çok özlüyor olmalısın.
- I'll certainly miss her.
- Onu kesinlikle özleyeceğim.
- We miss Tom terribly.
- Tom'u çok özlüyoruz.
- Shanghai is the city we miss the most.
- Şangay en çok özlediğimiz şehir.
- I'm going to miss Australia.
- Avustralya'yı özleyeceğim.
- I'll definitely miss you.
- Ben seni kesinlikle özleyeceğim.
- I really missed you.
- Seni gerçekten özledim.
- Tom missed Mary a lot.
- Tom Mary'yi çok özlemiş.
- I didn't really miss Tom.
- Tom'u gerçekten özlemedim.
- She will be missed.
- Onu özleyeceğiz.
- Sami is going to miss Layla.
- Sami, Leyla'yı özleyecek.
- I'll miss you very much.
- Seni çok özleyeceğim.
- I'm sure going to miss you.
- Seni kesinlikle özleyeceğim.
- Tom really misses his family.
- Tom ailesini gerçekten özlüyor.
- I'll miss you after you've gone.
- Sen gittikten sonra seni özleyeceğim.
- I'll miss them, too.
- Ben de onu özleyeceğim.
- I missed you guys so much!
- Sizi çok özledim çocuklar!
- I missed the British accent so much.
- İngiliz aksanını çok özledim.
- You miss him, don't you?
- Onu özlüyorsun, değil mi?
- I definitely do not miss working in the city!
- Şehirde çalışmayı kesinlikle özlemiyorum!
- I just miss you.
- Ben seni özledim.
- I missed my family, so I went back.
- Ailemi özledim, o yüzden geri döndüm.
- I missed her.
- Onu özledim.
- Tom will miss you.
- Tom seni özleyecek.
- I'm going to miss you a lot.
- Seni çok özleyeceğim.
- They missed you.
- Seni özlediler.
- We've missed you so much.
- Biz seni çok özledik.
- I missed him a lot.
- Onu çok özledim.
- I already miss her.
- Onu şimdiden özlüyorum.
- I really miss my mom.
- Annemi gerçekten özlüyorum.
- We missed her.
- Onu özledik.
- I miss it.
- Onu özlüyorum.
- I miss her every day.
- Onu her gün özlüyorum.
- Of course, Tom missed his father.
- Elbette Tom babasını özledi.
- I miss you so much.
- Seni çok özledim.
- I know you miss your family.
- Aileni özlediğini biliyorum.
- We'll miss Tom a great deal.
- Biz Tom'u fazlasıyla özleyeceğiz.
- We missed him.
- Onu özledik.
- You're going to miss me.
- Beni özleyeceksiniz.
- She misses him, especially on rainy days.
- Onu özlüyor, özellikle yağmurlu günlerde.
- Mary missed Tom.
- Mary Tom'u özledi.
- I'm going to really miss Tom.
- Tom'u gerçekten özleyeceğim.
- I missed you a lot yesterday!
- Dün seni çok özledim!
- I think you'll miss me when I'm gone.
- Sanırım gittiğimde beni özleyeceksin.
- I didn't realize how much Tom missed Mary.
- Tom'un Mary'yi ne kadar özlediğini fark etmemiştim.
- Aren't you missing anyone?
- Herhangi birini özlemiyor musun?
- I'm really going to miss him.
- Gerçekten onu özleyeceğim.
- I'm really going to miss them.
- Onları gerçekten özleyeceğim.
- I'm really going to miss you.
- Gerçekten seni özleyeceğim.
- I'm going to miss doing this.
- Bunu yapmayı özleyeceğim.
- I missed you so much!
- Seni çok özledim!
- I'm going to miss that somewhat.
- Onu biraz özleyeceğim.
- The woman I love works in Istanbul and I miss her very much.
- Sevdiğim kadın İstanbul'da çalışıyor ve onu çok özlüyorum.
- I'm sure Tom misses you.
- Tom'un seni özlediğinden eminim.
- I'm going to miss you, Tom.
- Seni özleyeceğim, Tom.
- Shanghai is the city we miss the most.
- Şangay, en çok özlediğimiz şehirdir.
- I'll miss you terribly.
- Seni fena halde özleyeceğim.
- I really miss Jamal.
- Gerçekten Jamal'ı özlüyorum.
- I miss my mother.
- Anacığımı özledim.
- I miss you a lot.
- Seni çok özlüyorum.
- I really miss Tom.
- Tom'u gerçekten özlüyorum.
- Tom is going to miss doing that.
- Tom bunu yapmayı özleyecek.
- I miss my wife.
- Karımı özlüyorum.
- I can't tell you how much I miss Tom.
- Tom'u ne kadar çok özlediğimi sana söyleyemem.
- I guess you know I've missed you.
- Sanırım seni özlediğimi biliyorsun.
- I'll miss you, too.
- Ben de seni özleyeceğim.
- We miss you very much.
- Sizi çok özlüyoruz.
- I think Tom misses Mary.
- Sanırım Tom Mary'yi özlüyor.
- We all have missed you.
- Hepimiz seni özledik.
- I can't tell you how much I've missed you.
- Seni ne kadar özlediğimi anlatamam.
- I miss my mother.
- Annemi özledim.
- I can't even describe how much I've missed home, I've missed it so much.
- Evi ne kadar çok özlediğimi ben bile anlatamam, onu çok özledim.
- I'm sure Tom misses Mary.
- Tom'un Mary'yi özlediğinden eminim.
- I'll miss Tom.
- Tom'u özleyeceğim.
- We miss you so much.
- Sizi çok özlüyoruz.
- I miss talking with her.
- Onunla konuşmayı özlüyorum.
- He missed his kiss.
- Öpücüğünü özlemiş.
- We miss Boston.
- Boston'ı özlüyoruz.
- You'll miss Tom.
- Tom'u özleyeceksin.
- I'll miss your cooking.
- Yemek yapmanı özleyeceğim.
- Sami missed his home.
- Sami evini özledi.
- I miss my kids.
- Çocuklarımı özledim.
- Tom will miss Mary.
- Tom Mary'yi özleyecek.
- Tom is going to miss Mary, isn't he?
- Tom, Mary'yi özleyecek, değil mi?
- She misses Boston.
- O, Boston'u özlüyor.
- I really miss Boston.
- Boston'u gerçekten özlüyorum.
- I'm going to miss her.
- Onu özleyeceğim.
- I miss this place.
- Burayı özlüyorum.
- I really miss it.
- Gerçekten özledim.
- I miss having you around.
- Etrafımda olmanı özledim.
- We all missed him.
- Hepimiz onu özledik.
- I'll miss everybody.
- Herkesi özleyeceğim.
- I kind of miss you.
- Ben seni biraz özlüyorum.
- We'll miss you, too.
- Biz de seni özleyeceğiz.
- I really miss you a lot!
- Seni gerçekten çok özlüyorum!
- We miss them.
- Onları özlüyoruz.
- Tom misses Mary deeply.
- Tom, Mary'i çok özlüyor.
- Do you miss him?
- Onu özlüyor musun?
- We'll miss Tom.
- Tom'u özleyeceğiz.
- You must miss us a lot.
- Bizi çok özlüyor olmalısın.
- Tom misses everything about Mary.
- Tom, Mary ile ilgili her şeyi özlüyordu.
- I just miss him.
- Ben onu özlüyorum işte.
- I missed you terribly.
- Seni çok özledim.
- I'll miss Tom while he's gone.
- Tom yokken onu özleyeceğim.
- We'll miss you, Tom.
- Seni özleyeceğiz, Tom.
- We'll miss them.
- Onları özleyeceğiz.
- I really miss my mom's cooking.
- Annemin yemeklerini gerçekten özlüyorum.
- You must miss him a lot.
- Onu çok özlüyor olmalısın.
- We all miss you.
- Hepimiz seni özlüyoruz.
- I miss the hustle and bustle of city life.
- Şehir hayatının koşuşturmacasını özlüyorum.
- I bet they really miss you there.
- Eminim seni orada çok özlüyorlardır.
- She misses Boston.
- O Boston'ı özlüyor.
- I never realized how much I'd miss you.
- Seni ne kadar özleyeceğimi asla fark etmedim.
- Aren't you missing something?
- Bir şey özlemiyor musun?
- You miss them, don't you?
- Onları özlüyorsun, değil mi?
- You miss Tom, don't you?
- Tom'u özlüyorsun, değil mi?
- I miss my home and my friends.
- Evimi ve arkadaşlarımı özlüyorum.
- I'll miss you very much if you go.
- Gidersen seni çok özleyeceğim.
- I'll miss all of you.
- Hepinizi özleyeceğim.
- She missed her son.
- Oğlunu özledi.
- I've missed him.
- Ben onu özledim.
- I'll miss you all.
- Hepinizi özleyeceğim.
- Mary's husband must be missing her.
- Mary'nin kocası onu özlüyor olmalı.
- You just missed him.
- Onu özledin.
- She missed you.
- O seni özledi.
- You must miss her a lot.
- Onu çok özlüyor olmalısın.
- Tom misses Mary a lot.
- Tom Mary'yi çok özlüyor.
- I told you they'd miss us.
- Sana onların bizi özleyeceğini söyledim.
- I miss my dad every day.
- Babamı her gün özlüyorum.
- I miss Tom, too.
- Ben de Tom'u özlüyorum.
- Mary, I have missed you so much!
- Mary, seni çok özledim!
- I miss my boyfriend so much!
- Erkek arkadaşımı o kadar çok özlüyorum ki!
- I'll miss her forever.
- Onu sonsuza dek özleyeceğim.
- We'll miss you a lot.
- Seni çok özleyeceğiz.
- I'm sure going to miss him.
- Onu özleyeceğimden eminim.
- I really miss Thai food.
- Tayland yemeklerini gerçekten özledim.
- I sure miss my friends.
- Ben arkadaşlarımı özleyeceğimden eminim.
- I miss my family.
- Ailemi özledim.
- I miss his kiss.
- Ben de onun öpücüğünü özledim.
- Don't you miss that?
- Bunu özlemedin mi?
- I really miss it.
- Onu gerçekten özlüyorum.
- Tom still misses Mary.
- Tom hâlâ Mary'yi özlüyor.
- I'm really going to miss Tom.
- Tom'u gerçekten özleyeceğim.
- Tom must miss Mary.
- Tom, Mary'yi özlüyor olmalı.
- I miss the dog.
- Köpeği özledim.
- I just miss Tom so much.
- Tom'u çok özledim.
- I miss the excitement.
- Ben heyecanı özlüyorum.
- I'm going to miss being here.
- Burada olmayı özleyeceğim.
- I'm really gonna miss you.
- Seni gerçekten özleyeceğim.
- I missed you a lot while you were in France.
- Sen Fransa'dayken seni çok özledim.
- I never realized how much I would miss you.
- Seni ne kadar özleyeceğimi hiç fark etmemiştim.
- I'm really going to miss her.
- Gerçekten onu özleyeceğim.
- I'll miss you.
- Seni özleyeceğim.
- I miss you already.
- Seni şimdiden özledim.
- Don't you miss your father?
- Babanı özlemiyor musun?
- You missed him, didn't you?
- Onu özledin, değil mi?
- I miss him already.
- Onu şimdiden özledim.
- Tom says he misses Boston.
- Tom Boston'u özlediğini söylüyor.
- I'll miss you too.
- Ben de seni özleyeceğim.
- I'm going to miss having you around the house.
- Evin etrafında olmanı özleyeceğim.
- I really missed it.
- Onu gerçekten özledim.
- I really miss my girlfriend.
- Kız arkadaşımı gerçekten özlüyorum.
- We've really been missing him since he left.
- Gittiğinden beri onu gerçekten özlüyoruz.
- I'm going to miss Tom so much.
- Tom'u çok özleyeceğim.
- You missed us, didn't you?
- Bizi özledin, değil mi?
- We miss you.
- Seni özlüyoruz.
- I'm sure that I'll miss her a lot.
- Eminim ben onu çok özleyeceğim.
- I kind of miss her.
- Ben onu biraz özlüyorum.
- Tom misses Boston.
- Tom Boston'u özlüyor.
- We missed Tom so much.
- Tom'u çok özledik.
- I'll certainly miss him.
- Onu kesinlikle özleyeceğim.
- We've missed you.
- Seni özledik.
- I miss you all the time.
- Seni her zaman özlüyorum.
- You miss your wife, don't you?
- Karını özlüyorsun, değil mi?
- I won't miss her.
- Onu özlemeyeceğim.
- I'll miss my teammates.
- Ben takım arkadaşlarımı özleyeceğim.
- He misses Boston.
- Boston'u özlüyor.
- I miss Tom's cooking.
- Tom'un yemeklerini özledim.
- I miss you so much that I'm crying.
- Seni öyle çok özledim ki, ağlıyorum.
- I'm going to miss doing that.
- Bunu yapmayı özleyeceğim.
- I'm going to miss Boston.
- Boston'u özleyeceğim.
- I will surely miss them.
- Onları kesinlikle özleyeceğim.
- I miss Italy.
- İtalya'yı özlüyorum.
- Tell Tom that I miss him.
- Tom'a onu özlediğimi söyle.
- Both Tom and Mary miss you a lot.
- Hem Tom hem de Mary seni çok özlüyor.
- I'll miss this place after I leave.
- Ben gittikten sonra bu yeri özleyeceğim.
- We'll miss you.
- Seni özleyeceğiz.
- The mother missed her daughter who was away at college.
- Anne, üniversiteye giden kızını özlemişti.
- I'm sure going to miss you.
- Seni özleyeceğimden eminim.
- I know we'll definitely miss Tom.
- Tom'u kesinlikle özleyeceğimizi biliyorum.
- Tom misses his wife and children.
- Tom karısını ve çocuklarını özlüyor.
- I guess you didn't miss much.
- Sanırım çok özlemedin.
- I miss Tom, too.
- Ben de Tom'u özledim.
- I miss talking with Sally.
- Sally ile konuşmayı özledim.
- Did anyone miss me?
- Beni özleyen var mı?
- We'll miss them a lot.
- Onları çok özleyeceğiz.
- I missed the rain a little.
- Yağmuru biraz özledim.
- I miss you when you're not here.
- Burada olmadığında seni özlüyorum.
- We're going to miss you an awful lot.
- Seni çok özleyeceğiz.
- I'm really going to miss Boston.
- Gerçekten Boston'u özleyeceğim.
- I'm going to miss Tom's smile.
- Tom'un gülümsemesini özleyeceğim.
- I've missed Boston.
- Boston'u özledim.
- Tom misses his wife.
- Tom eşini özlüyor.
- I'm sure going to miss them.
- Elbette onları özleyeceğim.
- I miss my family and my country.
- Ailemi ve ülkemi özlüyorum.
- Tom is going to miss doing this.
- Tom bunu yapmayı özleyecek.
- My father misses my mother and me.
- Babam annemi ve beni özlüyor.
- I'm really going to miss you.
- Seni gerçekten özleyeceğim.
- I miss Tom's smile.
- Tom'un gülümsemesini özlüyorum.
- I miss you, it's been a week since I last saw you.
- Seni özledim, seni son gördüğümden beri bir hafta oldu.
- We miss Tom a lot.
- Tom'u çok özlüyoruz.
- You miss it, don't you?
- Onu özlüyorsun, değil mi?
- I'll miss Boston.
- Boston'u özleyeceğim.
- I don't miss Tom.
- Tom'u özlemiyorum.
- We're going to miss Tom.
- Biz Tom'u özleyeceğiz.
- Don't you miss them?
- Onları özlemiyor musun?
- We all missed them.
- Hepimiz onları özledik.
- When you leave, I'll miss you.
- Gittiğinde seni özleyeceğim.
- You miss your wife, don't you?
- Karınızı özlüyorsunuz, değil mi?
- You'll miss her.
- Onu özleyeceksin.
- We're going to miss you.
- Seni özleyeceğiz.
- I'll miss them, too.
- Ben de onları özleyeceğim.
- Both Tom and Mary miss you.
- Tom da Mary de seni özlüyor.
- We'll miss you when you're gone.
- Gittiğinde seni özleyeceğiz.
- I missed you, too.
- Ben de seni özledim.
- Tom missed her.
- Tom onu özledi.
- I'll miss him, too.
- Ben de onu özleyeceğim.
- We miss our dear grandmother.
- Sevgili büyükannemizi özlüyoruz.
- I can't tell you how much I've missed you.
- Seni ne kadar özlediğimi sana söyleyemem.
- I will miss you.
- Seni özleyeceğim.
- I miss you when you're not here.
- Sen burada değilken seni özlüyorum.
- I know you miss him.
- Onu özlediğini biliyorum.
- Tom is going to miss doing that.
- Tom onu yapmayı özleyecek.
- Did anyone miss me?
- Kimse beni özledi mi?
- I really miss them.
- Onları gerçekten özlüyorum.
- I bet you miss Tom a lot.
- Tom'u çok özlediğine eminim.
- I'll miss you so much when you leave in June.
- Haziran'da gittiğinde seni çok özleyeceğim.
- Both Tom and Mary miss you.
- Hem Tom hem de Mary seni özlüyor.
- I miss all my friends.
- Bütün arkadaşlarımı özlüyorum.
- We miss Boston.
- Biz Boston'u özlüyoruz.
- Don't you miss anything?
- Hiçbir şeyi özlemiyor musun?
- I've missed him.
- Onu özledim.
- We'll miss Tom a great deal.
- Tom'u bir hayli özleyeceğiz.
- I'll miss you so much when you leave in June.
- Haziran'da ayrıldığın zaman seni çok özleyeceğim.
- They missed Tom.
- Onlar Tom'u özlediler.
- Mary still misses Tom desperately nine months after his death.
- Mary, ölümünden dokuz ay sonra Tom'u hâlâ çaresizce özlüyor.
- Anybody miss me?
- Beni özleyen var mı?
- I'll miss Tom a lot.
- Tom'u çok özleyeceğim.
- I missed Tom a lot.
- Tom'u çok özledim.
- I miss you!
- Seni özlüyorum!
- I just want Tom to know that we'll miss him.
- Tom'un onu özleyeceğimizi bilmesini istiyorum.
- Tom will be missed.
- Tom'u özleyeceğiz.
- I'll miss this place once I leave.
- Gider gitmez bu yeri özleyeceğim.
- Tom missed you.
- Tom seni özledi.
- Tom missed his friends.
- Tom arkadaşlarını özledi.
- I miss hanging out there.
- Orada takılmayı özledim.
- Tom is definitely going to miss Mary.
- Tom kesinlikle Mary'yi özleyecek.
- We're really going to miss Tom.
- Tom'u gerçekten özleyeceğiz.
- He misses his family very much.
- Ailesini çok özlüyor.
- I missed you today.
- Bugün seni özledim.
- Don't you miss her?
- Onu özlemiyor musun?
- I miss my elementary teachers very much.
- İlkokul öğretmenlerimi çok özlüyorum.
- I just missed Tom.
- Ben sadece Tom'u özledim.
- I'm going to miss you, too.
- Ben de seni özleyeceğim.
- I miss hugging you.
- Ben sana sarılmayı özledim.
Show More (928)
|
2 |
miss |
kaçırmak (fırsat/tren vb) |
v. |
|
- He was out of town, so he missed my birthday party.
- Şehir dışındaydı, bu yüzden doğum günü partimi kaçırdı.
- I missed the bus this morning.
- Bu sabah otobüsü kaçırdım.
- The opportunity must not be missed to redress the current imbalance during this reform process.
- Bu reform sürecinde mevcut dengesizliği giderme fırsatı kaçırılmamalıdır.
- If we want to talk about punishing terrorists, then we have, in fact, already missed the boat.
- Teröristleri cezalandırmaktan bahsetmek istiyorsak aslında çoktan gemiyi kaçırmışız demektir.
- We will be sleeping with our clothes on so that we do not miss a single opportunity to reach a compromise.
- Bir uzlaşmaya varmak için tek bir fırsatı bile kaçırmamak için kıyafetlerimizle uyuyacağız.
- If we miss this moment, it will be lost for a generation and the cause of reform will be lost with it.
- Eğer bu anı kaçırırsak, bir nesil boyunca kaybedilecek ve reform davası da onunla birlikte kaybolacaktır.
- Too often we miss the opportunity to intervene and prevent conflict.
- Müdahale etme ve çatışmayı önleme fırsatını çok sık kaçırıyoruz.
- Belarus has, on several occasions, missed these opportunities, including prior to the elections in 2000 and 2001.
- Belarus, 2000 ve 2001 yıllarındaki seçimlerden önce de dahil olmak üzere birçok kez bu fırsatları kaçırdı.
- A chance we cannot afford to miss!
- Kaçırmayı göze alamayacağımız bir fırsat!
- Which is precisely why they need a clear signal that they have not missed the boat in Copenhagen.
- İşte tam da bu nedenle Kopenhag'da gemiyi kaçırmadıklarına dair net bir sinyale ihtiyaçları var.
- We do not have the right to miss this opportunity.
- Bizim bu fırsatı kaçırmaya hakkımız yok.
- The opportunity must not be missed to redress the current imbalance during this reform process.
- Bu reform sürecinde mevcut dengesizliğin giderilmesi fırsatı kaçırılmamalıdır.
- Even the most minor injuries can cause you to miss work.
- En küçük yaralanmalar bile işinizi kaçırmanıza neden olabilir.
- The season before last I was injured and I missed many games.
- Geçen sezon sakatlandım ve birçok maçı kaçırdım.
- It could even cause you to miss your flight.
- Bu, uçağınızı kaçırmaya bile sebebiyet verebilir.
- That 10% of enriched uranium you miss reaches the black market.
- Kaçırdığınız %10 zenginleştirilmiş uranyum karaborsaya düşüyor.
- It could even cause you to miss your flight.
- Hatta uçağınızı kaçırmanıza bile neden olabilir.
- Even the most minor injuries can cause you to miss work.
- En küçük yaralanmalar bile işi kaçırmanıza sebep olabilir.
- The season before last I was injured and I missed many games.
- Geçtiğimiz sezon bir sakatlık geçirdim ve birçok maçı kaçırdım.
- It could even cause you to miss your flight.
- Uçağınızı kaçırmanıza bile neden olabilir.
- You missed two big conference calls today, one with corporate.
- Bugün biri şirketle olmak üzere iki büyük konferans görüşmesini kaçırdın.
- The season before last I was injured and I missed many games.
- Geçen sezondan önceki sezon sakatlandım ve birçok maçı kaçırdım.
- Tom never misses work.
- Tom asla işi kaçırmaz.
- Do you think I'll miss my train?
- Trenimi kaçıracağımı mı düşünüyorsun?
- Did we miss it?
- Onu kaçırdık mı?
- He felt that this was too good a chance to miss.
- Bunun kaçırılmayacak kadar iyi bir fırsat olduğunu düşündü.
- We missed our plane because of the traffic jam.
- Trafik sıkışıklığı yüzünden uçağımızı kaçırdık.
- I don't want anyone to miss this.
- Kimsenin bunu kaçırmasını istemiyorum.
- I missed the last two lessons.
- Son iki dersi kaçırdım.
- I think Tom missed his bus.
- Sanırım Tom otobüsünü kaçırdı.
- She missed the last train.
- O son treni kaçırdı.
- Don't miss this one.
- Bunu kaçırmayın.
- Tom doesn't want to miss his flight.
- Tom uçuşunu kaçırmak istemiyor.
- I missed the train by a minute.
- Treni bir dakika ile kaçırdım.
- How did I miss that?
- Onu nasıl kaçırdım?
- Have you ever overslept and missed a class?
- Hiç uyuyakaldın ve bir dersi kaçırdın mı?
- It is a pity that he should miss such a chance.
- Onun böyle bir fırsatı kaçırması üzücü bir durum.
- He missed the last train.
- Son treni kaçırdı.
- I missed something.
- Bir şey kaçırdım.
- I wouldn't want to miss the party.
- Partiyi kaçırmak istemedim.
- Tom will miss his flight.
- Tom uçağını kaçıracak.
- Don't miss this incredible opportunity.
- Bu inanılmaz fırsatı kaçırma.
- She missed her flight.
- Uçağını kaçırdı.
- If you don't hurry, you'll miss the last train.
- Eğer acele etmezseniz, son treni kaçırırsınız.
- How did we miss it?
- Biz onu nasıl kaçırdık?
- Tom missed class today.
- Tom bugün dersi kaçırdı.
- It seemed that Jim had missed the seven o'clock train.
- Görünüşe göre Jim saat yedi trenini kaçırmıştı.
- We missed the last train.
- Biz son treni kaçırdık.
- I missed my flight.
- Uçağımı kaçırdım.
- You don't miss a thing, do you?
- Bir şey kaçırmıyorsun, değil mi?
- The program should have started by now, so we'll probably miss the first half.
- Program şimdiye kadar başlamalıydı, bu yüzden muhtemelen ilk yarıyı kaçıracağız.
- I'm sorry I missed your party last Friday.
- Geçen cuma partini kaçırdığım için üzgünüm.
- I feel like I missed something.
- Bir şeyi kaçırmışım gibi hissediyorum.
- Did Tom miss something?
- Tom bir şey mi kaçırdı?
- You have missed an important clue.
- Önemli bir ipucunu kaçırdın.
- They missed us.
- Bizi kaçırdılar.
- Tom missed his chance.
- Tom fırsatını kaçırdı.
- Tom doesn't miss much.
- Tom fazla bir şey kaçırmaz.
- Tom fell asleep on the bus and missed his stop.
- Tom otobüste uyuyakalıp durağını kaçırdı.
- I didn't miss anything, did I?
- Bir şey kaçırmadım, değil mi?
- I missed my bus because of him.
- Onun yüzünden otobüsümü kaçırdım.
- I missed my favourite series.
- En sevdiğim diziyi kaçırdım.
- I'm sorry I missed your party.
- Partini kaçırdığım için üzgünüm.
- He doesn't miss anything.
- O hiçbir şey kaçırmıyor.
- Sami missed the first part of the video.
- Sami, videonun ilk bölümünü kaçırdı.
- What else did you miss?
- Başka neleri kaçırdın?
- I haven't missed a single meeting.
- Tek bir toplantıyı bile kaçırmadım.
- Tom must've missed something.
- Tom bir şey kaçırmış olmalı.
- You almost missed me.
- Neredeyse beni kaçırıyordun.
- I missed the beginning of the concert.
- Konserin başını kaçırdım.
- I wouldn't miss it.
- Ben bunu kaçırmazdım.
- I just missed them.
- Az önce onları kaçırdım.
- You missed your ten o'clock appointment.
- Saat 10.00 randevunu kaçırdın.
- I wouldn't miss it.
- Bunu kaçırmam.
- Tom probably missed his train.
- Tom muhtemelen trenini kaçırdı.
- You missed Tom by about three hours.
- Tom'u üç saatle kaçırdın.
- I'll miss the English class today.
- Bugün İngilizce dersini kaçıracağım.
- Tom didn't miss anything.
- Tom bir şey kaçırmadı.
- I missed the competition.
- Yarışmayı kaçırdım.
- I don't want to miss the party.
- Partiyi kaçırmak istemiyorum.
- We've missed our train.
- Trenimizi kaçırdık.
- I missed the point of the joke.
- Esprinin ana fikrini kaçırdım.
- What have I missed now?
- Şimdi neyi kaçırdım?
- The answer misses the point.
- Cevap asıl noktayı kaçırıyor.
- I wouldn't miss your party for anything.
- Partinizi hiçbir şey için kaçırmazdım.
- They missed their stop.
- Onlar duraklarını kaçırdı.
- I missed the school bus!
- Okul otobüsünü kaçırdım!
- You mustn't miss seeing this wonderful film.
- Bu harika filmi kaçırmamalısın.
- We don't miss anything.
- Biz hiçbir şey kaçırmayız.
- I think Tom missed his bus.
- Bence Tom otobüsünü kaçırdı.
- I missed the last train, so I had to walk all the way home.
- Son treni kaçırdım, bu yüzden eve kadar bütün yolu yürümek zorunda kaldım.
- Tom missed a step and fell down the stairs.
- Tom bir basamağı kaçırdı ve merdivenlerden düştü.
- I hope we don't miss it.
- Umarım kaçırmayız.
- Tom isn't the only one who missed the meeting.
- Toplantıyı kaçıran tek kişi Tom değil.
- I thought you missed your flight.
- Uçağını kaçırdığını sanıyordum.
- I missed what you said.
- Ne dediğini kaçırdım.
- If this train is delayed, we shall miss our connection at Kobe.
- Eğer bu tren gecikirse, Kobe'deki bağlantımızı kaçıracağız.
- You've got to be careful or else you'll miss it again.
- Dikkatli olmalısın yoksa yine kaçırırsın.
- We have missed our train.
- Trenimizi kaçırdık.
- We must have missed something.
- Bir şeyleri kaçırmış olmalıyız.
- I hurried to the bus stop so that I would not miss the last bus.
- Son otobüsü kaçırmamak için aceleyle otobüs durağına gittim.
- Have I missed anything?
- Bir şey kaçırdım mı?
- Did I miss something?
- Bir şey mi kaçırdım?
- Tom doesn't miss anything.
- Tom hiçbir şeyi kaçırmıyor.
- You missed the meeting.
- Sen toplantıyı kaçırdın.
- How did I miss this?
- Bunu nasıl kaçırdım?
- Bob missed the last train and had to take a taxi.
- Bob son treni kaçırdı ve taksiye binmek zorunda kaldı.
- I can't believe I missed this before.
- Bunu daha önce kaçırdığıma inanamıyorum.
- I missed this appointment once again!
- Bu randevuyu yine kaçırdım!
- My bicycle had a flat tire, so I missed the seven o'clock train.
- Bisikletimin patlak bir lastiği vardı, bu yüzden yedi trenini kaçırdım.
- I need to know what I've missed.
- Ne kaçırdığımı bilmem gerekiyor.
- They didn't miss anything.
- Onlar bir şey kaçırmadı.
- They missed the early train.
- Erken treni kaçırdılar.
- We might miss something big.
- Büyük bir şeyi kaçırabiliriz.
- Unfortunately, I missed all the fun.
- Ne yazık ki, bütün eğlenceyi kaçırdım.
- If this train is delayed, we shall miss our connection at Kobe.
- Bu tren gecikirse, biz Kobe'deki bağlantımızı kaçıracağız.
- Layla had missed a meeting with Sami that morning.
- Layla o sabah Sami ile olan toplantısını kaçırmıştı.
- They didn't miss anything.
- Hiçbir şeyi kaçırmadılar.
- Tom missed the whole thing.
- Tom her şeyi kaçırdı.
- I didn't want you to miss your bus.
- Otobüsünü kaçırmanı istemedim.
- I missed a lot.
- Çok şey kaçırdım.
- They missed a lot.
- Çok şey kaçırdılar.
- I wouldn't want to miss a thing.
- Hiçbir şeyi kaçırmak istemem.
- Tom seems to have missed the point.
- Tom konuyu kaçırmış gibi görünüyor.
- He missed the last bus.
- Son otobüsü kaçırdı.
- Unfortunately, I missed all the fun.
- Ne yazık ki, tüm eğlenceyi kaçırdım.
- I wouldn't miss your concert for anything.
- Hiçbir şey için konserini kaçırmazdım.
- I can't believe you missed Tom's graduation.
- Tom'un mezuniyetini kaçırdığına inanamıyorum.
- Lost in thought, I missed my stop.
- Düşüncelere dalmıştım, durağımı kaçırdım.
- Eggs never miss breakfast.
- Yumurtalar kahvaltıyı asla kaçırmaz.
- I missed the school bus!
- Okul servisini kaçırdım!
- I wouldn't miss this for anything.
- Bunu hiçbir şey için kaçırmazdım.
- We almost missed the deadline.
- Neredeyse son tarihi kaçırıyorduk.
- Layla missed a meeting with Sami.
- Leyla, Sami ile olan bir görüşmeyi kaçırdı.
- It seemed that Jim had missed the seven o'clock train.
- Jim yedi trenini kaçırmış gibi görünüyordu.
- We missed the exit.
- Çıkışı kaçırdık.
- I wouldn't miss your wedding for anything.
- Düğününü hiçbir şey için kaçırmazdım.
- Did I miss the turn?
- Sırayı kaçırdım mı?
- I missed the beginning of the concert.
- Konserin başlangıcını kaçırdım.
- I think you've missed the point.
- Bence asıl noktayı kaçırdın.
- We've missed a great opportunity.
- Büyük bir fırsatı kaçırdık.
- If you had missed that bus, you might not be here now.
- Otobüsü kaçırmış olsaydın, şimdi burada olmayabilirdin.
- Suppose that we miss the last train, what should we do?
- Son treni kaçırdığımızı farzet, ne yapmalıyız?
- They probably missed their train.
- Muhtemelen trenlerini kaçırdılar.
- I missed the train by only one minute.
- Treni sadece bir dakika ile kaçırdım.
- Layla had missed a meeting with Sami that morning.
- Leyla o sabah Sami ile olan bir görüşmeyi kaçırmıştı.
- Tom didn't want to miss anything.
- Tom hiçbir şeyi kaçırmak istemedi.
- You missed the point.
- Asıl noktayı kaçırdın.
- I slept late and I missed the first train.
- Geç uyudum ve ilk treni kaçırdım.
- You missed something.
- Bir şey kaçırdın.
- They missed their stop.
- Durağı kaçırmışlar.
- You have missed this, haven't you?
- Bunu kaçırdın, değil mi?
- We've missed the boat.
- Tekneyi kaçırdık.
- You missed one.
- Birini kaçırdın.
- Tom may have missed his train.
- Tom treni kaçırmış olabilir.
- She has missed this.
- O bunu kaçırdı.
- You just missed Tom.
- Tom'u kıl payı kaçırdın.
- I thought you would miss your train.
- Trenini kaçıracağını düşündüm.
- You don't miss a thing, do you?
- Hiçbir şeyi kaçırmıyorsun, değil mi?
- You missed something.
- Bir şeyi kaçırdın.
- Maybe there's something we missed.
- Belki kaçırdığımız bir şey vardır.
- I need to know what I've missed.
- Neyi kaçırdığımı bilmem gerek.
- Have I missed anything?
- Ben bir şey kaçırdım mı?
- Maybe Tom missed his bus.
- Belki Tom otobüsünü kaçırmıştır.
- She left home early in the morning for fear that she might miss the first train.
- O, ilk treni kaçırabileceği korkusuyla sabah erkenden evden çıktı.
- Could you tell me what I missed?
- Bana ne kaçırdığımı söyleyebilir misin?
- I missed the party.
- Partiyi kaçırdım.
- I didn't miss anything.
- Hiçbir şeyi kaçırmadım.
- I don't want to miss my flight.
- Ben uçuşumu kaçırmak istemiyorum.
- You're going to miss your flight.
- Uçağını kaçıracaksın.
- You just missed him.
- Az önce onu kaçırdın.
- You don't want me to miss my bus, do you?
- Otobüsümü kaçırmamı istemezsin, değil mi?
- If you stare at the sky, you'll miss the target.
- Eğer gökyüzüne bakarsan, hedefi kaçırırsın.
- We all missed the meeting.
- Hepimiz toplantıyı kaçırdık.
- Tom missed the exit.
- Tom çıkışı kaçırdı.
- I missed the two o'clock plane.
- Saat ikideki uçağı kaçırdım.
- She missed her chance to see the famous singer.
- Ünlü şarkıcıyı görme şansını kaçırdı.
- Tom missed his stop.
- Tom durağını kaçırdı.
- You missed the game.
- Oyunu kaçırdınız.
- I hope you don't miss your flight.
- Umarım uçuşunuzu kaçırmazsın.
- He missed the last train.
- O son treni kaçırdı.
- You won't want to miss it.
- Kaçırmak istemezsin.
- I missed the exit.
- Çıkışı kaçırdım.
- Unfortunately, I missed seeing the movie.
- Maalesef filmi kaçırdım.
- Tom nearly missed that opportunity.
- Tom neredeyse bu fırsatı kaçırıyordu.
- I missed this appointment once again!
- Bu randevuyu bir kez daha kaçırdım!
- Tom runs because he does not want to miss his train.
- Tom koşuyor çünkü treni kaçırmak istemiyor.
- I thought you missed your train.
- Trenini kaçırdığını düşünüyordum.
- You've missed the point entirely.
- Konuyu tamamen kaçırdın.
- I was late, so I missed flight 501.
- Geç kaldığım için 501 sefer sayılı uçağı kaçırdım.
- The students missed class three times in a row.
- Öğrenciler dersi üst üste üç kez kaçırdı.
- I've never missed a deadline.
- Hiçbir teslim tarihini kaçırmadım.
- Tom doesn't miss a thing.
- Tom bir şey kaçırmaz.
- They don't miss a thing.
- Hiçbir şeyi kaçırmıyorlar.
- Did I miss something?
- Ben bir şey kaçırdım mı?
- I missed Tom at the hotel.
- Tom'u otelde kaçırdım.
- I've never missed a payment.
- Asla bir ödemeyi kaçırmadım.
- Don't miss this one.
- Bunu kaçırma.
- Tom has missed work way too many times.
- Tom çok fazla defalarca işi kaçırdı.
- Tom just missed his bus.
- Tom az önce otobüsünü kaçırdı.
- Hurry up, or you will miss the last train.
- Çabuk olun yoksa son treni kaçırırsınız.
- You're not going to want to miss this.
- Bunu kaçırmak istemeyeceksin.
- What did I miss?
- Neyi kaçırdım?
- I don't miss much.
- Pek bir şey kaçırmıyorum.
- You'll miss breakfast.
- Sen kahvaltıyı kaçıracaksın.
- I missed my connecting flight.
- Aktarmalı uçuşumu kaçırdım.
- I think Tom missed his bus.
- Tom'un, otobüsünü kaçırdığını düşünüyorum.
- I missed the last bus and had to walk home in the rain.
- Son otobüsü kaçırdım ve yağmurda eve yürümek zorunda kaldım.
- You missed Tom by about three hours.
- Yaklaşık üç saatle Tom'u kaçırdın.
- He missed class.
- Dersi kaçırdı.
- I think I'll give it a miss.
- Sanırım bunu kaçıracağım.
- How did I miss that?
- Bunu nasıl kaçırdım?
- She left home early in the morning for fear that she might miss the first train.
- İlk treni kaçırma korkusuyla sabah erkenden evden çıktı.
- We've missed the boat.
- Biz tekneyi kaçırdık.
- Tom missed it.
- Tom onu kaçırdı.
- Have I missed much?
- Çok şey kaçırdım mı?
- Tom missed his stop.
- Tom durağı kaçırdı.
- Tom will miss the Olympics due to his injury.
- Tom sakatlığı nedeniyle olimpiyatları kaçıracak.
- I missed this deadline again!
- Yine son teslim tarihini kaçırdım!
- How did Tom miss this?
- Tom bunu nasıl kaçırdı?
- Did I miss something interesting?
- İlginç bir şey kaçırdım mı?
- They came early so they wouldn't miss the prelude.
- Prelüdü kaçırmamak için erken geldiler.
- You've missed the boat.
- Tekneyi kaçırdınız.
- I've missed so much.
- Çok şey kaçırdım.
- Tom may have missed his train.
- Tom trenini kaçırmış olabilir.
- Have I missed something?
- Bir şey kaçırdım mı?
- You missed your ten o'clock appointment.
- Saat 10'daki randevunuzu kaçırdınız.
- Tom probably missed his train.
- Tom muhtemelen trenini kaçırmıştır.
- He missed class.
- O, dersi kaçırdı.
- I guess you didn't miss much.
- Sanırım pek bir şey kaçırmadın.
- You missed the game.
- Maçı kaçırdın.
- Tom ran all the way to the station so he wouldn't miss his train.
- Tom treni kaçırmamak için istasyona kadar koştu.
- This is too good a chance to miss.
- Bu kaçırılmayacak kadar iyi bir fırsat.
- We missed our plane because of the traffic jam.
- Trafik sıkışıklığından dolayı, uçağımızı kaçırdık.
- Did I miss much?
- Çok şey kaçırdım mı?
- Hurry up, or you'll miss your plane.
- Acele edin yoksa uçağınızı kaçıracaksınız.
- She missed her chance.
- O, şansını kaçırdı.
- Tell me what I missed.
- Bana ne kaçırdığımı söyle.
- He must have missed his usual train.
- Her zamanki trenini kaçırmış olmalı.
- My bicycle had a flat tire, so I missed the seven o'clock train.
- Bisikletimin lastiği patladı, bu yüzden saat yedi trenini kaçırdım.
- Tom missed the last train and had to take a taxi home.
- Tom son treni kaçırdı ve eve gitmek için taksiye binmek zorunda kaldı.
- Tom missed the train by three minutes.
- Tom treni üç dakika ile kaçırdı.
- I missed the end of the movie because of you.
- Senin yüzünden filmin sonunu kaçırdım.
- Tom doesn't miss a thing, does he?
- Tom hiçbir şeyi kaçırmıyor, değil mi?
- You missed a lot.
- Çok şey kaçırdınız.
- You didn't miss the meeting.
- Toplantıyı kaçırmadın.
- As my watch was slow, I missed the special express.
- Saatim geri kaldığı için özel ekspresi kaçırdım.
- Bob missed the last train and had to take a taxi.
- Bob, son treni kaçırdı ve bir taksiye binmek zorunda kaldı.
- I didn't want to miss anything.
- Hiçbir şeyi kaçırmak istemedim.
- How could you miss that?
- Bunu nasıl kaçırırsın?
- Tom doesn't miss a thing, does he?
- Tom bir şey kaçırmaz, değil mi?
- Aw, sorry you missed the show.
- Ah, gösteriyi kaçırdığın için üzgünüm.
- Tom is running because he doesn't want to miss his train.
- Tom koşuyor çünkü trenini kaçırmak istemiyor.
- He missed his flight.
- O, uçağını kaçırdı.
- I wouldn't miss your concert for anything.
- Konserini hiçbir şey için kaçırmazdım.
- I didn't want to miss anything.
- Bir şey kaçırmak istemedim.
- I've missed so many opportunities.
- Çok fazla fırsat kaçırdım.
- Tom just missed his bus.
- Tom otobüsü kaçırdı.
- I hope you don't miss anything.
- Umarım bir şey kaçırmazsın.
- Did I miss anything good?
- İyi bir şey kaçırdım mı?
- Tom overslept and missed his bus.
- Tom uyuyakaldı ve otobüsünü kaçırdı.
- I missed my usual train.
- Her zamanki trenimi kaçırdım.
- I think I missed something.
- Bir şey kaçırdığımı düşünüyorum.
- You won't want to miss it.
- Bunu kaçırmak istemeyeceksin.
- They've missed the boat.
- Tekneyi kaçırdılar.
- You didn't miss the meeting.
- Buluşmayı kaçırmadınız.
- What did you miss?
- Sen ne kaçırdın?
- You missed your chance.
- Şansını kaçırdın.
- They missed a good chance.
- İyi bir şansı kaçırdılar.
- Never miss a good chance to shut up.
- Susmak için iyi bir fırsatı asla kaçırmayın.
- She may have missed her train.
- Belki de trenini kaçırmıştır.
- Tom fell asleep on the bus and missed his stop.
- Tom otobüste uyuyakaldı ve durağını kaçırdı.
- Sami would never miss Layla's birthday.
- Sami, Layla'nın doğum gününü asla kaçırmazdı.
- What else did you miss?
- Başka neler kaçırdınız?
- You don't miss much, do you?
- Çok şey kaçırmıyorsun, değil mi?
- We missed our train.
- Trenimizi kaçırdık.
- She may have missed her train.
- O, trenini kaçırmış olabilir.
- Tom didn't miss a thing.
- Tom hiçbir şeyi kaçırmadı.
- Maybe you missed something.
- Belki bir şey kaçırmışsındır.
- I missed the last train last Friday.
- Geçen Cuma son treni kaçırdım.
- Layla missed a chance of rescue.
- Layla kurtarma şansını kaçırdı.
- The arrow missed its target.
- Ok hedefini kaçırdı.
- I thought you missed your train.
- Treni kaçırdığını sanıyordum.
- I don't want to miss my train.
- Trenimi kaçırmak istemiyorum.
- Have you ever overslept and missed a class?
- Hiç uyuyakalıp dersi kaçırdığın oldu mu?
- I haven't missed a single meeting.
- Tek bir toplantıyı kaçırmadım.
- I missed a golden opportunity.
- Altın bir fırsatı kaçırmıştım.
- I missed my stop.
- Durağımı kaçırdım.
- You just missed it.
- Kıl payı kaçırdın.
- If we don't hurry, we'll miss our train.
- Acele etmezsen trenimizi kaçırırız.
- We hurried, so we didn't miss the last bus.
- Acele ettik, böylece son otobüsü kaçırmadık.
- I have missed my train.
- Trenimi kaçırdım.
- Do you think I missed something?
- Bir şey kaçırdığımı mı düşünüyorsun?
- I thought that you'd miss your train.
- Treni kaçıracağını düşünmüştüm.
- I don't want to miss my plane.
- Uçağımı kaçırmak istemiyorum.
- Did I miss something this morning?
- Bu sabah bir şey mi kaçırdım?
- Did I miss something interesting?
- İlginç bir şey mi kaçırdım?
- They missed the last train.
- Son treni kaçırdılar.
- She's missed the boat.
- Tekneyi kaçırdı.
- Tom doesn't miss anything, does he?
- Tom hiçbir şeyi kaçırmıyor, değil mi?
- Are you going to miss it?
- Kaçıracak mısın?
- I missed the departmental meeting because I was sick.
- Hasta olduğum için bölüm toplantısını kaçırdım.
- Layla missed a chance of rescue.
- Leyla kurtulma şansını kaçırdı.
- I missed my bus this morning.
- Ben bu sabah otobüsümü kaçırdım.
- I can't believe you missed Tom's graduation.
- Senin Tom'un mezuniyetini kaçırdığına inanamıyorum.
- Tom didn't miss much.
- Tom pek bir şey kaçırmadı.
- What have I missed?
- Ne kaçırdım?
- They almost missed me.
- Neredeyse beni kaçıracaklardı.
- The program should have started by now, so we'll probably miss the first half.
- Program şimdiye kadar başlamış olmalıydı, bu yüzden muhtemelen ilk yarıyı kaçıracağız.
- Tom isn't the only one who missed the meeting.
- Tom toplantıyı kaçıran tek kişi değil.
- Aw, sorry you missed the show.
- Gösteriyi kaçırdığın için üzgünüm.
- He missed an important appointment.
- Önemli bir randevuyu kaçırdı.
- Do you think I'll miss my train?
- Sence trenimi kaçırır mıyım?
- Did I miss something this morning?
- Bu sabah bir şey kaçırdım mı?
- I missed the train by only a few minutes.
- Treni sadece birkaç dakika ile kaçırdım.
- Tom didn't want to miss his plane.
- Tom uçağını kaçırmak istemedi.
- Tom never misses a chance to go to Boston.
- Tom Boston'a gitme fırsatını asla kaçırmaz.
- You're not going to want to miss this.
- Bunu kaçırmak istemezsin.
- If you don't hurry, you'll miss the last train.
- Acele etmezsen son treni kaçıracaksın.
- I missed the arrival of Sinterklaas.
- Ben Noel babanın gelişini kaçırdım.
- They missed a good chance.
- Onlar iyi bir fırsat kaçırdı.
- I missed my bus this morning.
- Bu sabah otobüsü kaçırdım.
- I didn't want to miss the party.
- Partiyi kaçırmak istemedim.
- I wouldn't want to miss a thing.
- Bir şey kaçırmak istemem.
- I think you missed the point.
- Bence asıl noktayı kaçırdın.
- I missed the bus by three minutes.
- Otobüsü üç dakika ile kaçırdım.
- You missed a spot.
- Bir noktayı kaçırdın.
- She slept late and missed the schoolbus.
- O geç uyudu ve okul servisini kaçırdı.
- Tom missed Mary.
- Tom Mary'yi kaçırdı.
- They missed their bus.
- Otobüslerini kaçırdılar.
- It's too good a chance to miss.
- Kaçırılmayacak kadar iyi bir fırsat.
- He may miss his train.
- Trenini kaçırabilir.
- Suppose that we miss the last train, what should we do?
- Diyelim ki son treni kaçırdık, ne yapmalıyız?
- Lost in thought, I missed my stop.
- Düşünceye daldım, durağımı kaçırdım.
- Tell me what I missed.
- Neyi kaçırdığımı söyle.
- I'm surprised you missed that.
- Bunu kaçırmana şaşırdım.
- You can not miss it.
- Bunu kaçıramazsın.
- You missed a lot.
- Sen de çok şey kaçırdın.
- He never misses reading the papers every day.
- Her gün gazete okumayı asla kaçırmaz.
- I think you missed the point.
- Galiba olayı kaçırmışsın.
- I missed something.
- Ben bir şeyi kaçırdım.
- Tom may miss his train if he doesn't hurry.
- Tom eğer acele etmezse treni kaçırabilir.
- I've missed another chance.
- Bir şansı daha kaçırdım.
- I've never missed a deadline.
- Son teslim tarihini hiç kaçırmadım.
- The house is across from the church, so you shouldn't miss it.
- Ev kilisenin karşısında, bu yüzden onu kaçırmamalısın.
- It is a pity that he should miss such a chance.
- Böyle bir şansı kaçırması çok üzücü.
- Have I missed something?
- Kaçırdığım bir şey mi var?
- I hope we don't miss our flight.
- Umarım uçağımızı kaçırmayız.
- Tom is running because he doesn't want to miss his train.
- Tom koşuyor çünkü treni kaçırmak istemiyor.
- Sami missed the appointment.
- Sami randevuyu kaçırdı.
- Fox missed a chance to be a movie star.
- Fox, bir film yıldızı olma şansını kaçırdı.
- He missed his flight.
- Uçağını kaçırdı.
- I missed the beginning of the movie.
- Filmin başlangıcını kaçırdım.
- I am sorry to have missed the TV program last night.
- Dün gece TV programını kaçırdığım için üzgünüm.
- Don't miss this chance.
- Bu fırsatı kaçırmayın.
- She missed her chance.
- O şansını kaçırdı.
- I can't afford to miss that train.
- O treni kaçırmayı göze alamam.
- How did we miss it?
- Nasıl kaçırdık?
- Tom missed the last train and had to take a taxi home.
- Tom son treni kaçırdı ve eve taksiyle dönmek zorunda kaldı.
- I don't want to miss it!
- Bunu kaçırmak istemiyorum!
- Don't miss this incredible opportunity.
- Bu inanılmaz fırsatı kaçırmayın.
- Tom never missed a day of work.
- Tom hiçbir zaman bir iş gününü kaçırmadı.
- I'm going to miss that.
- Bunu kaçıracağım.
- Tom missed it.
- Tom kaçırdı.
- I wouldn't want to miss your concert.
- Konserini kaçırmak istemezdim.
- Tom doesn't want to miss his flight.
- Tom uçağını kaçırmak istemiyor.
- Tom overslept and missed his bus.
- Tom uyuyakaldı ve otobüsü kaçırdı.
- Tom never missed a day of work.
- Tom hiçbir iş gününü kaçırmazdı.
- Tom missed his train by three minutes.
- Tom treni üç dakika ile kaçırdı.
- I didn't think you'd want to miss this.
- Bunu kaçırmak isteyeceğini düşünmüyordum.
- What exactly did we miss?
- Tam olarak neyi kaçırdık?
- She just missed the last train of the night.
- Gecenin son trenini kaçırdı.
- I missed a step on the stairs and I'm afraid I sprained my ankle.
- Merdivenlerde bir basamağı kaçırdım ve korkarım bileğimi burktum.
- Maybe Tom missed his bus.
- Belki de Tom otobüsünü kaçırdı.
- You've missed an important clue.
- Önemli bir ipucunu kaçırdın.
- I'm sorry I missed your concert.
- Konserini kaçırdığım için üzgünüm.
- I'm going to miss my bus if I don't hurry.
- Acele etmezsem otobüsü kaçıracağım.
- You don't miss anything, do you?
- Hiçbir şeyi kaçırmıyorsun, değil mi?
- I missed my chance.
- Şansımı kaçırdım.
- Altan doesn't miss a single chance to be a spoilsport.
- Altan oyunbozanlık yapmak için tek bir fırsatı bile kaçırmaz.
- I don't want to miss my flight.
- Uçağımı kaçırmak istemiyorum.
- The arrow missed its target.
- Ok, hedefini kaçırdı.
- You didn't miss the meeting.
- Toplantıyı kaçırmadınız.
- I've never missed a payment.
- Hiç bir ödemeyi kaçırmadım.
- Tom is going to miss his flight.
- Tom uçağını kaçıracak.
- We don't want to miss our flight.
- Uçağımızı kaçırmak istemiyoruz.
- I'm sorry I missed the fun.
- Eğlenceyi kaçırdığım için üzgünüm.
- I missed a lot of work through illness, so I've a lot of catching up to do.
- Hastalık nedeniyle çok iş kaçırdım, bu yüzden yetişmem gereken çok şey var.
- I've missed this.
- Bunu kaçırdım.
- I missed the last bus yesterday.
- Dün son otobüsü kaçırdım.
- Don't miss this amazing opportunity.
- Bu harika fırsatı kaçırmayın.
- If you stare at the sky, you'll miss the target.
- Gökyüzüne bakarsan, hedefi kaçırırsın.
- Tom might've missed the last train.
- Tom son treni kaçırmış olabilir.
- Tom hasn't missed a single meeting.
- Tom tek bir toplantıyı bile kaçırmadı.
- Tom doesn't miss a thing.
- Tom hiçbir şeyi kaçırmaz.
- Tom will miss his flight.
- Tom uçuşunu kaçıracak.
- I've missed something.
- Bir şey kaçırdım.
- I think you missed the point.
- Bence konuyu kaçırdın.
- He must have missed his usual train.
- Her zamanki treni kaçırmış olmalı.
- Tom missed the party.
- Tom partiyi kaçırdı.
- We just missed them.
- Az önce onları kaçırdık.
- It's too good a chance to miss.
- Bu kaçırılmayacak kadar çok iyi bir fırsat.
- Did you miss the game?
- Maçı kaçırdın mı?
- Did I miss the turn?
- Dönüşü kaçırdım mı?
- We don't want to miss our flight.
- Uçağımızı kaçırmak istemeyiz.
- Don't miss this opportunity.
- Bu fırsatı kaçırmayın.
- He may have missed the last train.
- Son treni kaçırmış olabilir.
- Tom may miss his train if he doesn't hurry.
- Tom acele etmezse treni kaçırabilir.
- Did I miss something?
- Bir şey kaçırdım mı?
- Tom missed his flight.
- Tom uçağını kaçırdı.
- Listen carefully, or you'll miss what he says.
- Dikkatli dinle, yoksa ne dediğini kaçırırsın.
- If you had missed that bus, you might not be here now.
- Otobüsü kaçırmış olsaydınız, şu anda burada olmayabilirdiniz.
- She missed the last train.
- O, son treni kaçırdı.
- Look alive or you'll miss your date!
- Canlı görün yoksa randevunu kaçıracaksın!
- Tom hasn't missed any of Mary's concerts.
- Tom, Mary'nin hiçbir konserini kaçırmadı.
- Tom fell asleep and missed the end of the movie.
- Tom uyuyakaldı ve filmin sonunu kaçırdı.
- You must hurry up, or you will miss the express.
- Acele etmelisin yoksa ekspresi kaçıracaksın.
- Did we miss anything?
- Bir şey kaçırdık mı?
- Maybe I missed something.
- Belki bir şey kaçırmışımdır.
- You can't miss our house if you follow this street.
- Bu sokağı takip ederseniz evimizi kaçırmazsınız.
- You didn't miss the meeting.
- Buluşmayı kaçırmadın.
- Sami accidentally missed his stop.
- Sami yanlışlıkla durağını kaçırdı.
- He missed the last train by a minute.
- Son treni bir dakika ile kaçırdı.
- I wouldn't miss it for anything.
- Bunu hiçbir şey için kaçırmazdım.
- Tom may have missed his bus.
- Tom otobüsünü kaçırmış olabilir.
- I missed the arrival of Sinterklaas.
- Sinterklaas'ın gelişini kaçırdım.
- I didn't think you'd want to miss this.
- Bunu kaçırmak isteyeceğini düşünmemiştim.
- Do you think I missed something?
- Sence bir şey mi kaçırdım?
- I missed the train by thirty seconds.
- Treni otuz saniye ile kaçırdım.
- He missed the train by one minute.
- Treni bir dakika ile kaçırdı.
- Hurry up, or you'll miss your plane.
- Acele et yoksa uçağını kaçıracaksın.
- Maybe there's something I missed.
- Belki kaçırdığım bir şey var.
- I missed the first class.
- İlk dersi kaçırdım.
- I missed the exit.
- Ben çıkışı kaçırdım.
- I hope you don't miss your flight.
- Umarım uçağını kaçırmazsın.
- Sami didn't miss.
- Sami kaçırmadı.
- Those who missed the test must take it tomorrow.
- Sınavı kaçıranlar, sınava yarın girmeli.
- I don't want to miss happy hour.
- İndirimli içki saatlerini kaçırmak istemiyorum.
- What did we miss?
- Neyi kaçırdık?
- I'm going to miss my bus if I don't hurry.
- Acele etmezsem otobüsümü kaçıracağım.
- You mustn't miss seeing this wonderful film.
- Siz bu harika filmi kaçırmamalısınız.
- Tom missed the last train and spent the night at an Internet cafe.
- Tom son treni kaçırdı ve geceyi bir internet kafede geçirdi.
- Did we miss it?
- Kaçırdık mı?
- Sami missed the first part of the video.
- Sami videonun ilk bölümünü kaçırdı.
- The students missed class three times in a row.
- Öğrenciler üst üste üç kez dersi kaçırdı.
- If you miss this flight, you'd never get to see Dad.
- Eğer bu uçuşu kaçırırsan, babamı asla göremezsin.
- You'll miss everything.
- Her şeyi kaçıracaksın.
- He missed the last train by a minute.
- Bir dakika ile son treni kaçırdı.
- I wouldn't miss your party for anything.
- Hiçbir şey için partini kaçırmazdım.
- I wouldn't want to miss your concert.
- Konserinizi kaçırmak istemem.
- I missed the meeting.
- Toplantıyı kaçırdım.
- Aren't you worried that you'll miss your train?
- Treni kaçıracağından endişeli değil misin?
- Aren't you worried that you'll miss your train?
- Treni kaçıracağın için endişelenmiyor musun?
- Listen carefully, or you'll miss what he says.
- Dikkatlice dinleyin, yoksa onun söylediklerini kaçıracaksınız.
- You didn't miss much.
- Fazla bir şey kaçırmadın.
- Did I miss the party?
- Partiyi kaçırdım mı?
- Tom missed the exit and got lost.
- Tom çıkışı kaçırdı ve kayboldu.
- I thought that you'd miss your train.
- Trenini kaçıracağını düşündüm.
- Sami doesn't want to miss this.
- Sami bunu kaçırmak istemiyor.
- He seems to have missed the point.
- Konuyu kaçırmış gibi görünüyordu.
- You didn't miss a thing.
- Hiçbir şeyi kaçırmadın.
- His sharp eyes never missed a mistake.
- Onun keskin gözleri hiç hata kaçırmadı.
- What did I miss?
- Ne kaçırdım?
- I thought you would miss your train.
- Treni kaçıracağını düşündüm.
- He did not miss a single one.
- Tek bir tanesini bile kaçırmadı.
- Did I miss something here?
- Burada bir şey mi kaçırdım?
- I missed three questions on the exam.
- Sınavda üç soru kaçırdım.
- You missed the game.
- Oyunu kaçırdın.
- I hope we don't miss our flight.
- Umarım uçuşumuzu kaçırmayız.
- Bill missed the first ball.
- Bill ilk topu kaçırdı.
- You missed your chance.
- Sen fırsatını kaçırdın.
- Maybe there's something I missed.
- Belki de kaçırdığım bir şey vardır.
- He doesn't miss anything.
- Hiçbir şeyi kaçırmıyor.
- Tom didn't miss the meeting.
- Tom toplantıyı kaçırmadı.
- Tom didn't miss anything.
- Tom hiçbir şeyi kaçırmadı.
- They have missed this.
- Onlar bunu kaçırdı.
- I certainly will miss it.
- Kesinlikle kaçıracağım.
- If we don't hurry, we'll miss our train.
- Acele etmezsek treni kaçıracağız.
- What did we miss?
- Ne kaçırdık?
- You missed a lot.
- Sen çok şey kaçırdın.
- I missed a golden opportunity.
- Altın bir fırsatı kaçırdım.
- I missed this deadline again!
- Bu son teslim tarihini yine kaçırdım!
- I'm sorry I missed your birthday.
- Doğum gününü kaçırdığım için üzgünüm.
- It serves him right that he missed the last train.
- Son treni kaçırması ona müstehak.
- Did Tom miss something?
- Tom bir şey kaçırdı mı?
- Tom may have missed his bus.
- Tom otobüsü kaçırmış olabilir.
- I was late, so I missed flight 501.
- Geç kaldım, bu yüzden 501 sayılı uçuşu kaçırdım.
- Tom runs because he does not want to miss his train.
- Tom koşuyor çünkü trenini kaçırmak istemiyor.
- It serves him right that he missed the last train.
- O, son treni kaçırmayı hakketti, oh olsun.
- I wouldn't miss it for the world.
- Hayatta kaçırmazdım.
- The house is across from the church, so you shouldn't miss it.
- Ev kilisenin karşısında, bu yüzden kaçırmamalısınız.
- I missed the putt.
- Vuruşu kaçırdım.
- Have I missed anything so far?
- Şu ana kadar bir şey kaçırdım mı?
- You just missed her.
- Az önce onu kaçırdın.
- Tom missed his train by three minutes.
- Tom üç dakikayla trenini kaçırdı.
- You can't miss it.
- Kaçırman mümkün değil.
- Tom missed class.
- Tom dersi kaçırdı.
- I missed the first thirty minutes of the movie.
- Filmin ilk otuz dakikasını kaçırdım.
- Did I miss anything?
- Bir şey kaçırdım mı?
- He may miss his train.
- O, trenini kaçırabilir.
- You won't miss it.
- Bunu kaçırmayacaksın.
- I missed the first part of the concert.
- Konserin ilk bölümünü kaçırdım.
- Is there anything else I missed?
- Kaçırdığım başka bir şey var mı?
- I missed my train.
- Trenimi kaçırdım.
- Layla missed a meeting with Sami.
- Layla, Sami ile bir toplantıyı kaçırdı.
- I missed the beginning of the movie.
- Filmin başını kaçırdım.
- I missed supper.
- Akşam yemeğini kaçırdım.
- Tom swung the bat, but missed the ball.
- Tom sopayı salladı ama topu kaçırdı.
- Tom hasn't missed a single class.
- Tom tek bir dersi bile kaçırmadı.
- You've missed an important clue.
- Önemli bir ipucunu kaçırdınız.
- I wouldn't want to miss the party.
- Partiyi kaçırmak istemezdim.
- Tom might not have missed the last train.
- Tom son treni kaçırmamış olabilir.
- Eggs never miss breakfast.
- Yumurtalar asla kahvaltıyı kaçırmaz.
- I am sorry to have missed the TV program last night.
- Dün geceki TV programını kaçırdığım için üzgünüm.
- She slept late and missed the schoolbus.
- Geç yattı ve okul servisini kaçırdı.
- He may have missed his usual bus.
- Her zamanki otobüsünü kaçırmış olabilir.
- We hurried, so we didn't miss the last bus.
- Son otobüsü kaçırmamak için acele ettik.
- Could you tell me what I missed?
- Ne kaçırdığımı söyleyebilir misin?
- I never miss the opportunity to eat Italian food.
- İtalyan yemeği yeme fırsatını asla kaçırmam.
- She missed her flight.
- O, uçuşunu kaçırdı.
- Tom nearly missed that opportunity.
- Tom o fırsatı neredeyse kaçırdı.
- I've missed another chance.
- Bir fırsat daha kaçırdım.
- You don't miss much.
- Çok şey kaçırmıyorsun.
- I missed the two o'clock plane.
- Saat iki uçağını kaçırdım.
- I don't want to miss the flight.
- Uçuşu kaçırmak istemiyorum.
- You've missed the point entirely.
- Asıl noktayı tamamen kaçırdın.
- Sami missed another train.
- Sami bir treni daha kaçırdı.
- He missed the train by a minute.
- Treni bir dakika ile kaçırdı.
- I missed the last train, so I had to walk all the way home.
- Son treni kaçırdım, bu yüzden eve kadar yürümek zorunda kaldım.
- Tom missed the last train.
- Tom son treni kaçırdı.
- I didn't miss the meeting.
- Toplantıyı kaçırmadım.
- You don't want me to miss my bus, do you?
- Otobüsümü kaçırmamı istemiyorsun, değil mi?
- I missed the last bus.
- Son otobüsü kaçırdım.
- You didn't miss a thing.
- Bir şey kaçırmadın.
- I didn't want to miss the party.
- Partiyi kaçırmak istemiyordum.
- If you drive carelessly, you will miss your turn.
- Eğer dikkatsizce sürersen, döneceğin yeri kaçırırsın.
- I missed the departmental meeting because I was sick.
- Bölüm toplantısını kaçırdım çünkü hastaydım.
- Tom missed his chance.
- Tom şansını kaçırdı.
- He's missed the boat.
- Tekneyi kaçırdı.
- You missed the best part.
- En iyi kısmı kaçırdın.
- You won't miss it.
- Bunu kaçırmayacaksınız.
- You missed the best part.
- En iyi kısmı kaçırdınız.
- You've missed the boat.
- Sen tekneyi kaçırdın.
- I think I missed my bus.
- Sanırım otobüsümü kaçırdım.
- You didn't miss a thing.
- Bir şey kaçırmadınız.
- Tom never misses work.
- Tom asla iş kaçırmaz.
- Maybe Tom missed his train.
- Belki Tom treni kaçırmıştır.
- You missed the last train.
- Son treni kaçırdın.
- He never misses reading the papers every day.
- O her gün gazete okumayı asla kaçırmaz.
- We missed the exit.
- Biz çıkışı kaçırdık.
- I don't want to miss the last train.
- Son treni kaçırmak istemiyorum.
- Dan didn't miss any episode of that soap opera.
- Dan o pembe dizinin hiçbir bölümünü kaçırmadı.
- Didn't you miss it?
- Kaçırmadın mı?
- She missed her chance to see the famous singer.
- Ünlü şarkıcıyı görme fırsatını kaçırdı.
- What have I missed now?
- Şimdi ne kaçırdım?
- You missed the meeting.
- Toplantıyı kaçırdın.
- I missed the last train.
- Son treni kaçırdım.
- What exactly did we miss?
- Biz tam olarak ne kaçırdık?
- I wouldn't want to miss this.
- Bunu kaçırmak istemezdim.
Show More (557)
|
3 |
miss |
kaçırmak |
v. |
|
- Anyone who would like to see anything else is missing the point.
- Başka bir şey görmek isteyen herkes konuyu kaçırıyor.
- Anyone who would like to see anything else is missing the point.
- Başka bir şey görmek isteyen herkes asıl meseleyi kaçırıyor demektir.
- I simply want to apologise to the presidency and to the House for missing my timeslot.
- Sadece zaman dilimimi kaçırdığım için Başkanlıktan ve Meclis'ten özür dilemek istiyorum.
- Unfortunately, the European Union began by missing an historic opportunity.
- Ne yazık ki Avrupa Birliği tarihi bir fırsatı kaçırarak işe başladı.
- You're missing the bigger picture.
- Sen büyük resmi kaçırıyorsun.
- He attended the high school for three years without missing a single day or being late.
- Liseye üç yıl boyunca tek bir gün bile kaçırmadan veya geç kalmadan devam etti.
- What am I missing?
- Neyi kaçırıyorum?
- Is there something I'm missing here?
- Burada kaçırdığım bir şey mi var?
- You're missing the bigger picture.
- Büyük resmi kaçırıyorsunuz.
- What're we missing?
- Neyi kaçırıyoruz?
- My father was always missing buses.
- Babam her zaman otobüsleri kaçırıyordu.
- We listened with great care, not missing a single word.
- Bir tek kelime kaçırmadan büyük bir dikkatle dinledik.
- Are you missing something?
- Bir şey kaçırıyor musun?
- I'm sure I'm missing something.
- Bir şeyleri kaçırdığıma eminim.
- I seem to be missing something.
- Bir şeyleri kaçırıyor gibiyim.
- I'm clearly missing something here.
- Belli ki bir şeyleri kaçırıyorum.
- I think we're missing something here.
- Bence burada bir şeyi kaçırıyoruz.
- We listened with great care, not missing a single word.
- Büyük bir dikkatle dinledik, tek bir kelimeyi bile kaçırmadık.
- What am I missing here?
- Burada neyi kaçırıyorum?
- Tom thinks I'm missing this great opportunity.
- Tom benim bu büyük fırsatı kaçırıyor olduğumu düşünüyor.
- I think you're missing something.
- Bence bir şeyleri kaçırıyorsun.
- I think you're missing the big picture.
- Bence büyük resmi kaçırıyorsun.
- He attended the high school for three years without missing a single day or being late.
- Tek bir günü kaçırmadan ya da geç kalmadan üç sene liseye devam etti.
- You don't know what you're missing.
- Ne kaçırdığını bilmiyorsun.
- You're not missing much.
- Pek bir şey kaçırmıyorsun.
- I regret missing the chance to meet her.
- Onunla tanışma fırsatını kaçırdığım için pişmanım.
- I think you're missing the point.
- Bence asıl noktayı kaçırıyorsun.
- Tom thinks I'm missing this great opportunity.
- Tom bu büyük fırsatı kaçırdığımı düşünüyor.
- We must be missing something.
- Bir şey kaçırıyor olmalıyız.
- I regret missing the chance to meet her.
- Onunla tanışma fırsatını kaçırdığım için üzgünüm.
- I think we're missing something here.
- Sanırım burada bir şeyi kaçırıyoruz.
- Can you tell me what I'm missing here?
- Burada neyi kaçırdığımı söyleyebilir misin?
- I regret missing the speech.
- Konuşmayı kaçırdığım için üzgünüm.
- I think we're missing something.
- Sanırım bir şeyi kaçırıyoruz.
- She is missing the point.
- Asıl noktayı kaçırıyor.
- We must be missing something.
- Bir şeyleri kaçırıyor olmalıyız.
- Tom doesn't know what he's missing.
- Tom ne kaçırdığını bilmiyor.
- You're both missing the big picture.
- Her ikiniz de büyük resmi kaçırıyorsunuz.
- I must be missing something.
- Bir şeyleri kaçırıyor olmalıyım.
- I must be missing something.
- Bir şey kaçırıyor olmalıyım.
- I must be missing something here.
- Burada bir şeyi kaçırıyor olmalıyım.
- What am I missing here?
- Ben burada ne kaçırıyorum?
- Tom is missing all the fun.
- Tom bütün eğlenceyi kaçırıyor.
- Am I missing anything?
- Bir şey mi kaçırıyorum?
- I invented an excuse for missing the banquet.
- Ziyafeti kaçırmak için bir bahane uydurdum.
- You're completely missing the point.
- Noktayı tamamen kaçırıyorsunuz.
- I'm sorry for missing your call, Tom.
- Aramanı kaçırdığım için özür dilerim, Tom.
- I invented an excuse for missing the banquet.
- Ziyafeti kaçırdığım için bir bahane uydurdum.
- You're completely missing the point.
- Konuyu tamamen kaçırıyorsun.
- Do you know what you are missing?
- Ne kaçırdığını biliyor musun?
- Can you tell me what I'm missing here?
- Burada ne kaçırdığımı bana söyleyebilir misin?
- Tom thinks I'm missing a great opportunity.
- Tom büyük bir fırsatı kaçırdığımı düşünüyor.
- They don't know what they are missing.
- Ne kaçırdıklarını bilmiyorlar.
- Aren't you missing something?
- Bir şey kaçırmıyor musun?
- You're not missing anything.
- Hiçbir şey kaçırmıyorsun.
- I think you're missing the big picture.
- Sanırım büyük resmi kaçırıyorsun.
- I think there's something we're all missing.
- Bence hepimizin kaçırdığı bir şey var.
- Are you missing something?
- Bir şey mi kaçırıyorsun?
- Maybe we're missing something.
- Belki de bir şeyleri kaçırıyoruzdur.
- She is always missing the ball.
- O her zaman topu kaçırıyor.
- My father was always missing buses.
- Babam her zaman otobüsleri kaçırırdı.
- We're missing something here.
- Burada bir şeyi kaçırıyoruz.
- We're missing something here.
- Burada bir şey kaçırıyoruz.
- Am I missing something here?
- Bir şey mi kaçırıyorum?
- Tom doesn't know what he's missing.
- Tom onun ne kaçırdığını bilmiyor.
- She is always missing the ball.
- Daima topu kaçırır.
- I seem to be missing something.
- Bir şey kaçırıyorum gibi görünüyor.
- Maybe I'm missing something here.
- Belki de burada bir şeyleri kaçırıyorumdur.
- I think you're missing something.
- Bence bir şeyi kaçırıyorsun.
- I think we're missing something.
- Sanırım bir şey kaçırıyoruz.
- You're missing all the lovely snow.
- Bütün o güzel karı kaçırıyorsun.
- Is there something I'm missing here?
- Burada kaçırdığım bir şey var mı?
- Maybe we're missing something.
- Belki bir şey kaçırıyoruz.
- Am I missing something?
- Bir şey mi kaçırıyorum?
- Am I missing anything?
- Herhangi bir şey kaçırıyor muyum?
- What am I missing?
- Ben ne kaçırıyorum?
- Tom thinks I'm missing a great opportunity.
- Tom, büyük bir fırsatı kaçırdığımı düşünüyor.
- Aren't we missing something?
- Bir şey kaçırmıyor muyuz?
- You're both missing the big picture.
- İkiniz de büyük resmi kaçırıyorsunuz.
- Sami was missing a sixth day of school.
- Sami okulun altıncı gününü de kaçırdı.
Show More (77)
|
4 |
miss |
eksik olmak |
v. |
|
- The second point that is missing is that of parliamentary and representative involvement at all levels.
- Eksik olan ikinci nokta ise her düzeyde parlamento ve temsilci katılımıdır.
- There is, as I have always said, an element missing from the Roadmap.
- Her zaman söylediğim gibi Yol Haritası'nda eksik olan bir unsur vardır.
- There is, as I have always said, an element missing from the Roadmap.
- Her zaman söylediğim gibi, Yol Haritasında eksik olan bir unsur vardır.
- There is a ghost missing from this feast, namely the Council, and the role of the Council presidency.
- Bu şölende eksik olan bir hayalet var, o da Konsey ve Konsey başkanlığının rolü.
- The man in the street in Vienna would say that there is something missing from our information policy.
- Viyana'da sokaktaki adam bilgi politikamızda bir şeylerin eksik olduğunu söyleyecektir.
- We must ask what instruments we can use in order to create the order here which has been missing in the past.
- Burada geçmişte eksik olan düzeni yaratmak için hangi araçları kullanabileceğimizi sormalıyız.
- It is almost even stranger that another important aspect is missing.
- Bir başka önemli hususun eksik olması ise neredeyse daha da gariptir.
- We shall still find that there is something missing from the framework.
- Çerçevede hala bir şeylerin eksik olduğunu göreceğiz.
- It is almost even stranger that another important aspect is missing.
- Bir başka önemli hususun eksik olması neredeyse daha da garip.
- It is also about taking action, and action is what is completely missing from the report.
- Bu aynı zamanda harekete geçmekle de ilgilidir ve raporda tamamen eksik olan şey harekete geçmektir.
- There are some points missing from your legislative programme.
- Yasama programınızda eksik olan bazı noktalar var.
- We shall still find that there is something missing from the framework.
- Yine de çerçevede bir şeylerin eksik olduğunu göreceğiz.
- I believe that there is something missing here, either in terms of awareness or of practice.
- Burada ya farkındalık ya da uygulama açısından bir şeylerin eksik olduğuna inanıyorum.
- I would particularly like to focus on two aspects which I think are missing.
- Özellikle eksik olduğunu düşündüğüm iki hususa odaklanmak istiyorum.
- Please allow me to comment on the elements missing from the programme.
- Lütfen programda eksik olan unsurlar hakkında yorum yapmama izin verin.
- I find there is a lot missing from this environment programme.
- Bu çevre programında eksik olan çok şey olduğunu düşünüyorum.
- Sometimes when one person is missing the whole world feels empty.
- Bazen bir kişi eksik olduğunda tüm dünya boşmuş gibi hissederiz.
- What is missing?
- Eksik olan ne?
- They don't know what they are missing.
- Onlar ne eksik olduğunu bilmiyorlar.
- I was conscious that something was missing.
- Bir şeylerin eksik olduğunun farkındaydım.
- I'd have noticed if anything were missing.
- Bir şey eksik olsaydı fark ederdim.
- This table is unusable since it is missing a leg.
- Bir ayağı eksik olduğu için bu masa kullanılamaz durumda.
- Can you see what's missing?
- Neyin eksik olduğunu görebiliyor musun?
- Tom noticed Mary was missing.
- Tom, Mary'nin eksik olduğunu fark etti.
- I know what's missing.
- Neyin eksik olduğunu biliyorum.
- I think Tom would've noticed if anything were missing.
- Sanırım bir şey eksik olsa Tom farkına varırdı.
- This table is unusable since it is missing a leg.
- Bir bacağı eksik olduğu için bu masa kullanılamaz.
- This dictionary, of which the third volume is missing, cost me a hundred dollars.
- Üçüncü cildi eksik olan bu sözlük bana üç yüz dolara mal oldu.
- I was conscious that something was missing.
- Bir şeyin eksik olduğunun bilincindeydim.
- Tom knew something was missing.
- Tom bir şeyin eksik olduğunu biliyordu.
- What do you think is missing?
- Neyin eksik olduğunu düşünüyorsun?
- What is missing in this car?
- Bu arabada eksik olan ne?
- What's missing?
- Eksik olan ne?
- Tom noticed that that man talking to Mary had a finger missing.
- Tom, Mary ile konuşan adamın bir parmağının eksik olduğunu fark etti.
- What do you think is missing?
- Sence eksik olan ne?
- Tom knew something was missing.
- Tom bir şeylerin eksik olduğunu biliyordu.
- I don't think anything is missing.
- Hiçbir şeyin eksik olduğunu sanmıyorum.
- How did you know one was missing?
- Birinin eksik olduğunu nasıl bildin?
- I think Tom would've noticed if anything were missing.
- Bence bir şey eksik olsaydı Tom fark ederdi.
Show More (36)
|
5 |
miss |
ıskalamak |
v. |
|
- They almost missed me.
- Neredeyse beni ıskalıyorlardı.
- Sami shot and missed.
- Sami vurdu ve ıskaladı.
- You don't miss much, do you?
- Çok ıskalamıyorsun, değil mi?
- Sami shot at Layla and missed.
- Sami, Layla'ya ateş etti ve ıskaladı.
- The bomb missed its target.
- Bomba hedefini ıskaladı.
- Tom shot at Mary, but he missed.
- Tom Mary'ye ateş etti fakat ıskaladı.
- Sami didn't miss.
- Sami ıskalamadı.
- The arrow missed him and hit a tree.
- Ok onu ıskaladı ve bir ağaca isabet etti.
- I missed it.
- Onu ıskaladım.
- The bullet missed Sami.
- Kurşun Sami'yi ıskaladı.
- Tom swung the bat, but missed the ball.
- Tom sopayı salladı ama topu ıskaladı.
- He shot at the bird, but missed it.
- Kuşa ateş etti fakat ıskaladı.
- The hunter aimed at the bird, but missed.
- Avcı, kuşa nişan aldı ama ıskaladı.
- The arrow missed its target.
- Ok hedefini ıskaladı.
- Tom shot at Mary, but he missed.
- Tom Mary'ye ateş etti, ama ıskaladı.
- You don't miss much.
- Çok ıskalamıyorsun.
- You've got to be careful or else you'll miss it again.
- Dikkatli olmak zorundasın yoksa onu yine ıskalayacaksın.
- Tom's shot missed the target by two feet.
- Tom'un atışı hedefi iki fitle ıskaladı.
- The bomb missed its target.
- Bomba hedefi ıskaladı.
- Tom fired his gun and missed.
- Tom silahını ateşledi ve ıskaladı.
- Sami shot and missed.
- Sami ateş etti ve ıskaladı.
- He aimed, but missed.
- Nişan aldı ama ıskaladı.
- The hunter aimed at the bird, but missed.
- Avcı, kuşa nişan aldı fakat ıskaladı.
- Tom took another shot at the crow, but missed again.
- Tom kargaya bir kez daha ateş etti, ama yine ıskaladı.
- He shot at the bird, but missed it.
- Kuşa ateş etti ama ıskaladı.
- The arrow missed its target.
- Ok, hedefini ıskaladı.
- He fired but missed.
- O, ateş etti ama ıskaladı.
- Tom's shot missed the target by two feet.
- Tom'un atışı hedefi bir metre ıskaladı.
- Tom shot at the deer but missed.
- Tom geyiğe ateş etti ama ıskaladı.
- He fired but missed.
- Ateş etti ama ıskaladı.
Show More (27)
|
6 |
miss |
gözden kaçırmak |
v. |
|
- So, he was the killer? How did I miss that?
- Yani katil o muydu? Ben bunu nasıl gözden kaçırdım?
- I may have missed it in the list she gave out.
- Verdiği listede gözden kaçırmış olabilirim.
- It was remiss of me at the committee to have missed that out.
- Komite olarak bunu gözden kaçırmakla büyük bir ihmalkârlık etmişim.
- It was remiss of me at committee to have missed that out.
- Komitede bunu gözden kaçırmakla büyük hata ettim.
- Not because you missed a small bruise on her left ankle.
- Sol ayak bileğindeki küçük morluğu gözden kaçırdığınız için değil.
- We missed you at the meeting yesterday.
- Dün toplantıda seni gözden kaçırdık.
- His sharp eyes never missed a mistake.
- Keskin gözleri hiçbir hatayı gözden kaçırmaz.
- I think I missed something.
- Sanırım bir şeyi gözden kaçırdım.
- We must have missed something.
- Bir şeyi gözden kaçırmış olmalıyız.
Show More (6)
|
7 |
miss |
aramak |
v. |
|
- She didn’t miss her phone until she needed to call someone.
- Birine ulaşması gerekinceye dek telefonunu hiç aramamıştı.
- We missed you very much at the party yesterday.
- Dün partide gözümüz seni aradı.
- We missed you at the meeting yesterday.
- Dün toplantıda gözlerimiz seni aradı.
- We missed you at the meeting yesterday.
- Dün toplantıda seni aradık.
- Tom missed the exit.
- Tom çıkışı aradı.
- Tom is missing his right shoe.
- Tom sağ ayakkabısını arıyor.
Show More (3)
|
8 |
miss |
kurtulmak |
v. |
|
- They just missed having a nasty car accident.
- Korkunç bir araba kazası geçirmekten kıl payı kurtuldular.
- Two of our staff missed being victims of the 19 August attack by a matter of minutes.
- İki çalışanımız 19 Ağustos saldırısının kurbanı olmaktan birkaç dakika ile kurtuldu.
- I barely missed being struck.
- Çarpılmaktan zar zor kurtuldum.
- We narrowly missed the accident.
- Biz, kazadan kıl payı kurtulduk.
- The old man barely missed being run over by a car.
- Yaşlı adam bir arabanın altında kalmaktan kıl payı kurtuldu.
- I barely missed being struck.
- Çarpılmaktan kıl payı kurtuldum.
Show More (3)
|
9 |
miss |
gözünden kaçırmak |
v. |
|
- That is to miss the point.
- Bu, asıl noktayı gözden kaçırmaktır.
- It's very easy to miss this kind of mistake.
- Bu tür hatayı gözden kaçırmak çok kolaydır.
- It's very easy to miss this kind of mistake.
- Bu tür bir hatayı gözden kaçırmak çok kolaydır.
Show More (0)
|
10 |
miss |
hanımefendi |
n. |
|
- Miss, are there any available rooms for tonight?
- Hanımefendi, bu gece için boş oda var mı?
- It's an honor to meet you, miss.
- Sizinle tanışmak bir onurdur, hanımefendi.
Show More (-1)
|
11 |
miss |
ıska |
n. |
|
- He scored ten shots without a single miss.
- Tek bir ıska yapmadan on tane şut attı.
Show More (-2)
|
12 |
miss |
(eskiyi) özlemek |
v. |
|
- I miss dressing up and going out for drinks.
- Giyinip kuşanıp bir şeyler içmeye gitmeyi özledim.
Show More (-2)
|
13 |
miss |
(motor) teklemek |
v. |
|
- We couldn't understand what caused the engine to miss.
- Motorun teklemesine neyin sebep olduğunu anlayamadık.
Show More (-2)
|
14 |
miss |
(top, atış) kaçırmak |
v. |
|
- He gets furious anytime he misses a ball.
- Ne zaman bir top kaçırsa öfkelenir.
Show More (-2)
|
15 |
miss |
küçük hanım |
n. |
|
- She's quite a noisy little miss, isn't she?
- Oldukça gürültücü bir küçük hanım, öyle değil mi?
Show More (-2)
|
16 |
miss |
öğretmenim |
n. |
|
- I forgot to bring my homework with me, Miss.
- Ödevimi yanımda getirmeyi unuttum, öğretmenim.
Show More (-2)
|
17 |
miss |
genç bayan |
n. |
|
- Excuse me, Miss, is this seat taken?
- Affedersiniz genç bayan, bu koltuk dolu mu?
Show More (-2)
|
18 |
miss |
kaçınmak |
v. |
|
- Europe cannot miss this extraordinary opportunity.
- Avrupa bu olağanüstü fırsatı kaçıramaz.
Show More (-2)
|
19 |
miss |
yetişememek |
v. |
|
- You will miss the train if you don't hurry.
- Acele etmezsen trene yetişemeyeceksin.
Show More (-2)
|
20 |
miss |
ıska geçmek |
v. |
|
- The arrow missed him and hit a tree.
- Ok onu ıska geçti ve bir ağaca çarptı.
Show More (-2)
|
21 |
miss |
golü kaçırmak |
v. |
|
- I missed that goal.
- O golü kaçırdım.
Show More (-2)
|