1 |
look after |
bakmak |
v. |
|
- Several Spanish tourists said on TV that they had been looked after very well during this situation of emergency.
- Bazı İspanyol turistler televizyonda bu acil durum sırasında kendilerine çok iyi bakıldığını söylediler.
- Russia is large enough, it can look after itself.
- Rusya yeterince büyük, kendi başının çaresine bakabilir.
- They must be looked after.
- Onlara iyi bakılması gerekir.
- The Irish people are well capable of looking after themselves.
- İrlanda halkı kendi başının çaresine bakabilecek kapasitededir.
- Who looks after this dog?
- Bu köpeğe kim bakıyor?
- I need someone to look after my son while he is outdoors.
- Oğlum dışarıdayken ona bakacak birine ihtiyacım var.
- Tom looked after Mary while her parents were out shopping.
- Ailesi alışverişteyken Tom Mary'ye baktı.
- Who'll look after your cat while you are away?
- Sen uzaktayken kedine kim bakacak?
- Who would look after my children if I died?
- Ben ölürsem çocuklarıma kim bakar?
- Would you please look after my dog tomorrow?
- Yarın köpeğime bakar mısın lütfen?
- I'd like you to look after my dog while I'm gone.
- Ben gittiğimde köpeğime bakmanı istiyorum.
- Will you look after my children for me?
- Çocuklarıma benim için bakar mısın?
- I will look after your cat while you are away.
- Sen yokken kedine bakacağım.
- We'll look after you.
- Biz sana bakacağız.
- She was looked after in the hospital.
- Ona hastanede bakıldı.
- Beth looked after our dog while we were away.
- Biz yokken köpeğimize Beth baktı.
- The children were well looked after.
- Çocuklara çok iyi bakılıyordu.
- Many children had to look after themselves.
- Birçok çocuk kendi başının çaresine bakmak zorundaydı.
- Who looks after the children?
- Çocuklara kim bakıyor?
- Tom looked after my dog.
- Tom köpeğime baktı.
- She looked after her sister, who was in bed with a bad cold.
- Fena bir soğuk algınlığı nedeniyle yatakta olan kız kardeşine bakıyordu.
- Tom looked after my dog while I was traveling in Australia.
- Ben Avustralya'da seyahat ederken Tom köpeğime baktı.
- We look after Tom's cat at weekends.
- Biz hafta sonları Tom'un kedisine bakarız.
- He is going to look after it next week.
- Gelecek hafta ona bakacak.
- I'm old enough to look after myself.
- Kendime bakacak kadar büyüğüm.
- I thought you were supposed to be looking after Tom.
- Tom'a bakman gerektiğini düşünüyordum.
- Tom has to look after Mary.
- Tom Mary'ye bakmak zorunda.
- She looked after my children last night.
- Dün gece çocuklarıma o baktı.
- She was looked after in the hospital.
- Hastanede ona bakıldı.
- My sister likes looking after my son, but still I'm the one who has to change his nappy all the time.
- Kız kardeşim oğluma bakmayı seviyor, ama yine de sürekli bezini değiştirmek zorunda olan benim.
- Tom looked after my dog while I was away.
- Ben yokken köpeğime Tom baktı.
- I'm perfectly capable of looking after myself.
- Kendime mükemmel şekilde bakabiliyorum.
- They are well looked after.
- Onlara iyi bakılıyor.
- I'm perfectly capable of looking after myself.
- Kendi başımın çaresine bakabilecek durumdayım.
- Those children were well looked after.
- O çocuklara iyi bakılıyordu.
- I'll look after Tom for you.
- Senin için Tom'a bakacağım.
- I look after my grandfather.
- Dedeme bakıyorum.
- I look after my grandfather.
- Büyükbabama ben bakıyorum.
- She looked after the child.
- Çocuğa o baktı.
- I will look after your cat while you are away.
- Siz yokken kedinize ben bakarım.
- While they were away on holiday, their neighbours looked after the dog.
- Onlar tatildeyken, komşuları köpeğe baktı.
- Who'll look after your dog tomorrow?
- Yarın köpeğinize kim bakacak?
- Tom has been looking after Mary for three years.
- Tom üç yıldır Mary'ye bakıyor.
- Who's going to look after our dog?
- Köpeğimize kim bakacak?
- My sister likes looking after my son, but still I'm the one who has to change his nappy all the time.
- Ablam oğluma bakmayı seviyor, ama ben hala onun bezini her zaman değiştirmek zorunda olan biriyim.
- Would somebody look after Tom?
- Birisi Tom'a bakabilir mi?
- Joe and Caroline are looking after our dog.
- Joe and Caroline köpeğimize bakıyor.
- I look after a cat and a dog.
- Bir kedi ve bir köpeğe bakıyorum.
- She has to look after her mother.
- Annesine bakmak zorunda.
- Will you look after my baggage?
- Bagajıma bakar mısınız?
- Lucy looked after my dog.
- Lucy köpeğime baktı.
- Tom and I have to look after ourselves now.
- Tom ve ben artık kendi başımızın çaresine bakmak zorundayız.
- Tom asked me to look after you.
- Tom sana bakmamı istedi.
- Tom and Mary will look after you while I'm gone.
- Ben yokken Tom ve Mary sana bakacak.
- Tom looked after our dog while we were away.
- Biz yokken köpeğimize Tom baktı.
- I must look after the rabbits.
- Tavşanlara bakmalıyım.
- Tom looks after us.
- Tom bize bakıyor.
- While they were away on vacation, their neighbors looked after the dog.
- Onlar tatildeyken komşuları köpeğe bakmış.
- Tom is going to look after Mary.
- Tom Mary'ye bakacak.
- Would you look after my cat?
- Kedime bakar mısınız?
- We'll look after her.
- Biz ona bakacağız.
- I'm old enough to look after myself.
- Ben de kendime bakacak yaştayım.
- I said I'd look after Tom.
- Tom'a bakacağımı söyledim.
- While they were away on vacation, their neighbors looked after the dog.
- Onlar tatildeyken onların komşuları köpeğe baktılar.
- I told Tom I'd look after his dog.
- Tom'a onun köpeğine bakacağımı söyledim.
- Look after Tom, will you?
- Tom'a bak, olur mu?
- I promised Tom I'd look after you.
- Tom'a sana bakacağıma söz verdim.
- I'll look after her.
- Ben ona bakacağım.
- I have lots of affairs to look after.
- Bakmam gereken çok işim var.
- Tom has always looked after his cars fastidiously.
- Tom arabalarına her zaman titizlikle bakmıştır.
- I guess Tom is looking after Mary.
- Sanırım Tom Mary'ye bakıyor.
- Tom is old enough to look after himself.
- Tom kendisine bakacak kadar büyüktür.
- She asked me to look after her baby in her absence.
- Onun yokluğunda bebeğine bakmamı rica etti.
- Who's looking after your dogs?
- Köpeklerinize kim bakıyor?
- I'd like you to look after my dog while I'm out.
- Ben dışarıdayken köpeğime bakmanı istiyorum.
- He will look after the cats for me while I'm abroad.
- Ben yurt dışındayken o benim için kedilere bakacak.
- Tom has been looking after Mary for three years.
- Tom üç yıldır Mary'ye bakıyordu.
- Who will look after your cat while you are away?
- Sen uzaktayken kedine kim bakacak?
- I want you to stay here and look after Tom.
- Ben burada kalıp Tom'a bakmak istiyorum.
- I will look after this child.
- Bu çocuğa ben bakacağım.
- Look after them.
- Onlara iyi bak.
- I'll look after Tom.
- Tom'a bakacağım.
- I told Tom I'd look after his dog.
- Tom'a köpeğine bakacağımı söyledim.
- She has been looking after her sick sister for ten years.
- On yıldır hasta kız kardeşine bakıyor.
- Tom had to look after Mary.
- Tom, Mary'ye bakmak zorundaydı.
- The nurse looked after the babies.
- Hemşire bebeklere baktı.
- Don't they have anyone to look after them?
- Onlara bakacak kimse yok mu?
- Tom is quite capable of looking after himself.
- Tom kendi başının çaresine bakabilecek kapasitedeydi.
- Babies are not capable of looking after themselves.
- Bebekler kendi başlarının çaresine bakamazlar.
- Who will look after the baby while they're out?
- Onlar dışardayken bebeğe kim bakacak?
- He looks after us.
- Bize o bakar.
- Look after your little sister.
- Küçük kız kardeşine bak.
- Who'll look after your cat while you are away?
- Sen yokken kedine kim bakacak?
- Since my mother was sick, I looked after her.
- Annem hasta olduğu için ona ben baktım.
- Would you look after my cat?
- Kedime bakar mısın?
- We have to look after ourselves now.
- Şimdi kendimize bakmak zorundayız.
- He had to look after Mary.
- Mary'ye bakmak zorundaydı.
- After Tom's father died, his mother couldn't cope with looking after the house, so she put it on the market.
- Tom'un babası öldükten sonra, annesi eve bakmakla başa çıkamadı, bu yüzden evi satılığa çıkardı.
- I'd like you to look after my dog while I'm out.
- Ben yokken köpeğime bakmanı istiyorum.
- Since our father is bedridden, we take turns looking after him.
- Babamız yatalak olduğu için ona sırayla baktık.
- He looked after our dog while we were out.
- Biz dışarıdayken köpeğimize baktı.
- Who will look after your cat while you are away?
- Sen yokken kedine kim bakacak?
- Will you look after my dog tomorrow?
- Yarın köpeğime bakar mısın?
- I look after you.
- Sana bakarım.
- Mary and her sister took turns at looking after their sick mother.
- Mary ve kız kardeşi, hasta annelerine nöbetleşe baktılar.
- I'll look after the children while you go shopping.
- Sen alışverişe giderken çocuklara ben bakarım.
- Every day, I look after the sheep.
- Her gün koyunlara bakıyorum.
- I have to look after the rabbit.
- Tavşana bakmak zorundayım.
- Look after yourself.
- Kendinize iyi bakın.
- I have to look after the rabbit.
- Tavşana bakmam lazım.
- I said I'd look after you.
- Sana bakacağımı söyledim.
- My sister often looks after the baby.
- Kız kardeşim sık sık bebeğe bakar.
- Would somebody look after them?
- Biri onlara bakabilir mi?
- I'll look after your affairs when you are dead.
- Öldüğün zaman, senin işlerine ben bakacağım.
- Thank you for looking after my sister.
- Kız kardeşime baktığınız için teşekkür ederim.
- She has to look after her mother.
- O, annesine bakmak zorunda.
- I can look after myself.
- Kendime bakabilirim.
- Tom has to look after his mother.
- Tom annesine bakmaya mecbur.
- I look after Tom.
- Tom'a ben bakıyorum.
- Tom looked after my dog for three months.
- Tom üç aydır köpeğime baktı.
- He looks after us.
- Bize o bakıyor.
- She asked me to look after her baby in her absence.
- Yokluğunda bebeğine bakmamı istedi.
- Please look after my cats while I'm away.
- Lütfen ben yokken kedilerime bak.
- Look after your little brother.
- Küçük kardeşine iyi bak.
- Joe and Caroline are looking after our dog.
- Joe ve Caroline köpeğimize bakıyorlar.
- Who will look after the baby while they're out?
- Onlar dışarıdayken bebeğe kim bakacak?
- Tom has got nobody to look after him but me.
- Tom'un benden başka bakacak kimsesi yok.
- I will look after the dog.
- Köpeğe bakacağım.
- Who will look after your dog?
- Köpeğine kim bakacak?
- He does not need a wife to look after him.
- Ona bakacak bir eşe ihtiyacı yok.
- Look after yourself.
- Kendine iyi bak.
- I had to look after you.
- Sana bakmak zorunda kaldım.
- I had to look after you.
- Sana bakmak zorundaydım.
- Lucy looked after my dog.
- Lucy benim köpeğime baktı.
- Will you look after my dog while I am away?
- Ben yokken köpeğime bakar mısın?
- Tom looked after my dog for three months.
- Tom üç ay boyunca köpeğime baktı.
- If you look after your clothes, they last a lot longer.
- Giysilerinize iyi bakarsanız, çok daha uzun ömürlü olurlar.
- Somebody has to stay here to look after Tom.
- Birisi Tom'a bakmak için burada kalmalı.
- Would somebody look after him?
- Biri ona bakabilir mi?
- Would you please look after my dog tomorrow?
- Lütfen yarın köpeğime bakar mısınız?
- I will look after your child this evening.
- Bu akşam senin çocuğuna ben bakacağım.
- I said I'd look after him.
- Ona bakacağımı söyledim.
- Who should look after the elderly?
- Yaşlılara kim bakmalı?
- If you look after your clothes, they last a lot longer.
- Eğer giysilerine bakarsan, onlar çok daha uzun dayanır.
- Tom has got nobody to look after him but me.
- Benden başka Tom'un ona bakacak kimsesi yok.
- I have to look after this cat.
- Bu kediye bakmak zorundayım.
- Tom looked after my dog while I was away.
- Ben uzaktayken Tom köpeğime baktı.
- Tom is going to look after Mary.
- Tom, Mary'ye bakacak.
- Will you look after my dog while I'm out?
- Ben yokken köpeğime bakar mısın?
- Will you look after my dog while I'm out?
- Ben dışarıdayken köpeğime bakar mısın?
- My desire to become a doctor grew out of looking after my sickly brother.
- Doktor olma arzum, hasta kardeşime bakmaktan doğdu.
- She looked after her old mother.
- Yaşlı annesine baktı.
- I'm looking after myself.
- Ben kendime bakıyorum.
- We've all got to look after each other.
- Hepimiz birbirimize bakmak zorundayız.
- Several gardeners look after the azaleas in the park.
- Birkaç bahçıvan parktaki açelyalara bakıyor.
- I'll look after you.
- Sana bakacağım.
- Tom had to look after me.
- Tom bana bakmak zorundaydı.
- Who will look after your dog?
- Köpeğinize kim bakacak?
- Mary and her sister took turns at looking after their sick mother.
- Mary ve kız kardeşi, hasta annelerine sırayla baktılar.
- The children were well looked after.
- Çocuklara iyi bakıldı.
- Tom looked after my dog while I was in the hospital.
- Ben hastanedeyken Tom köpeğime baktı.
- She looked after my dog for a month.
- Bir ay boyunca köpeğime baktı.
- Who would look after my children if I died?
- Ben ölürsem çocuklarıma kim bakacak?
- The twins looked after the baby.
- İkizler bebeğe baktılar.
- When parents get old in Japan, they are customarily looked after by their children.
- Japonya'da ebeveynler yaşlandıklarında geleneklere göre çocukları tarafından bakılırlar.
- I don't object to your going out to work, but who will look after the children?
- İşe gitmene itirazım yok ama çocuklara kim bakacak?
- Tom looked after our dog while we were away.
- Biz uzaktayken Tom köpeğimize baktı.
- Look after Tom.
- Tom'a iyi bak.
- Look after your little brother.
- Küçük erkek kardeşine bak.
- He does not need a wife to look after him.
- Kendisine bakması için bir eşe ihtiyacı yok.
- I looked after him for a period of time.
- Bir süre ona ben baktım.
- Who is going to look after our dog?
- Bizim köpeğe kim bakacak?
- You gave me your word that you would look after them.
- Sen bana onlara bakacağına dair söz verdin.
- I'll look after your dog while you're away.
- Sen yokken köpeğine ben bakarım.
- I'll look after her.
- Ben ona bakarım.
- Who will look after the baby?
- Bebeğe kim bakacak?
- Tom looked after our dog while we were in Boston.
- Biz Boston'dayken köpeğimize Tom baktı.
- Tom has always looked after his cars fastidiously.
- Tom her zaman arabasına titizlikle baktı.
- We should look after our parents.
- Anne babamıza bakmalıyız.
- I'll look after them.
- Onlara ben bakarım.
- Tom looks after his mother.
- Tom annesine bakıyor.
- Tom looked after the baby.
- Tom bebeğe baktı.
- Tom had to look after Mary.
- Tom Mary'ye bakmak zorundaydı.
- My sister often looks after the baby.
- Bebeğe çoğunlukla kız kardeşim bakar.
- We'll look after them.
- Biz onlara bakarız.
- Tom is quite capable of looking after himself.
- Tom kendine bakmada oldukça yeteneklidir.
- We have to look after our parents.
- Aileme bakmak zorundayım.
- Those children were well looked after.
- O çocuklara iyi bakıldı.
- Who's going to look after our dog?
- Köpeğine kim bakacak?
- Tom is too weak to look after himself.
- Tom kendine bakamayacak kadar zayıf.
- Will you look after my cat?
- Kedime bakar mısın?
- Now I can look after myself.
- Şimdi kendime bakabiliyorum.
- Look after your children.
- Çocuklarına iyi bak.
- I will look after your child this evening.
- Bu akşam çocuğunuza ben bakacağım.
- Since our father is bedridden, we take turns looking after him.
- Babamız yatalak olduğu için ona sırayla bakıyoruz.
- Lucy's mother told her to look after her younger sister.
- Lucy'nin annesi ona küçük kız kardeşine bakmasını söyledi.
- I'll look after him.
- Ona ben bakarım.
- Tom had to look after me.
- Tom bana bakmak zorunda kaldı.
- I'd like you to look after my dog while I'm gone.
- Ben yokken köpeğime bakmanı istiyorum.
- Now I can look after myself.
- Artık kendime bakabilirim.
- I said I'd look after her.
- Ona bakacağımı söyledim.
- You promised me you'd look after Tom.
- Bana Tom'a bakacağına dair söz verdin.
- I will look after the dog.
- Köpeğe ben bakarım.
- He looked after the baby.
- Bebeğe o baktı.
- Who is going to look after our dog?
- Köpeğimize kim bakacak?
- I'd like you to look after my dog.
- Köpeğime bakmanı istiyorum.
- I'm looking after Tom.
- Tom'a bakıyorum.
- I had to look after Tom for two hours this afternoon.
- Bu öğleden sonra iki saat boyunca Tom'a bakmak zorundaydım.
- Tom is old enough to look after himself.
- Tom kendi başının çaresine bakacak yaşta.
- Beth looked after our dog while we were away.
- Beth biz uzaktayken köpeğimize baktı.
- Every day, I look after the sheep.
- Her gün koyunlara bakarım.
- She looked after her old mother.
- O, yaşlı annesine baktı.
- I said I'd look after them.
- Onlara bakacağımı söyledim.
- He looked after our dog while we were out.
- Biz dışarıdayken o köpeğimize baktı.
- Several gardeners look after the azaleas in the park.
- Bazı bahçıvanlar parkta açelyalara bakarlar.
- She looked after my dog for a month.
- O bir ay boyunca benim köpeğime baktı.
- Many children had to look after themselves.
- Birçok çocuk kendilerine bakmak zorunda kaldı.
- I don't object to your going out to work, but who will look after the children?
- İşe gitmenize itirazım yok ama çocuklara kim bakacak?
- Who's looking after your dogs?
- Köpeklerine kim bakıyor?
- After Tom's father died, his mother couldn't cope with looking after the house, so she put it on the market.
- Tom'un babası öldükten sonra, annesi eve bakmakla baş edemedi, bu yüzden onu satışa çıkardı.
- I'll look after your child while you are away.
- Siz yokken çocuğunuza ben bakarım.
- We'll look after her.
- Biz ona bakarız.
Show More (219)
|
2 |
look after |
ilgilenmek |
v. |
|
- Those who looked after me told me that as far as they were concerned it was legionella.
- Benimle ilgilenenler bana bunun bir lejyonella hastalığı olduğunu söylediler.
- Will you look after us as well as you did in Genoa?
- Cenova'da olduğu gibi bizimle de ilgilenecek misiniz?
- The EU Member States must look after refugees, and not only refugees at their own backdoor, but also refugees elsewhere.
- AB Üye Devletleri sadece kendi kapılarındaki mültecilerle değil, başka yerlerdeki mültecilerle de ilgilenmelidir.
- If we need to look after less-favoured areas there are ways to do that.
- Daha az tercih edilen bölgelerle ilgilenmemiz gerekiyorsa bunu yapmanın yolları vardır.
- We already have scientific bodies in the EU which look after this.
- AB'de zaten bu konuyla ilgilenen bilimsel organlarımız var.
- Would you mind looking after my kids?
- Çocuklarımla ilgilenir misin?
- We look after him.
- Onunla ilgileniriz.
- She looked after the patient.
- O, hastayla ilgilendi.
- She looked after her baby.
- O, bebeğiyle ilgilendi.
- Look after your children.
- Çocuklarınla ilgilen.
- Stay here and look after Tom.
- Burada kal ve Tom'la ilgilen.
- You look after the children, Tom.
- Çocuklarla ilgilen, Tom.
- I'll look after him.
- Ben onunla ilgileneceğim.
- I'll look after our guests.
- Misafirlerimizle ilgileneceğim.
- Look after the children this afternoon.
- Bu öğleden sonra çocuklarla ilgilen.
- I'm going to look after it tomorrow.
- Yarın onunla ilgileneceğim.
- Tom and Mary will look after you while I'm gone.
- Ben yokken, Tom ve Mary seninle ilgilenecek.
- I promised your father I'd look after you.
- Babana seninle ilgileneceğime söz verdim.
- Several gardeners look after the azaleas in the park.
- Parktaki açelyalarla birkaç bahçıvan ilgileniyor.
- I'm going to look after it tomorrow.
- Onunla yarın ilgileneceğim.
- Would somebody look after Tom?
- Biri Tom'la ilgilenebilir mi?
- Look after Tom.
- Tom'la ilgilen.
- Tom said he'll look after me.
- Tom benimle ilgileneceğini söyledi.
- I'll look after your dog while you're away.
- Sen yokken köpeğinle ilgileneceğim.
- I'll look after that child.
- O çocukla ilgileneceğim.
- I'm looking after Tom.
- Tom'a ben ilgileniyorum.
- I'm looking after myself.
- Kendimle ilgileniyorum.
- He looked after the baby.
- O bebekle ilgilendi.
- I promised your mother I'd look after you.
- Annene seninle ilgileneceğime söz verdim.
- I promised Tom I'd look after you.
- Tom'a seninle ilgileneceğime söz verdim.
- She has been looking after her sick sister for ten years.
- 10 yıldır hasta kız kardeşiyle ilgileniyor.
- Tom looked after our dog while we were in Boston.
- Biz Boston'dayken Tom köpeğimizle ilgilendi.
- I'll look after them.
- Ben onlarla ilgileneceğim.
- Tom looked after the baby.
- Tom bebekle ilgilendi.
- Stay here and look after her.
- Burada kal ve onunla ilgilen.
- I'll look after Tom.
- Tom'la ilgileneceğim.
- We'll look after him.
- Biz onunla ilgileneceğiz.
- Would you look after my children while I am away on vacation?
- Ben tatildeyken çocuklarımla ilgilenir misin?
- Look after your brother while I'm gone.
- Ben gittiğimde erkek kardeşinle ilgilen.
- I said I'd look after him.
- Onunla ilgileneceğimi söyledim.
- I have lots of affairs to look after.
- İlgilenmem gereken bir sürü iş var.
- We'll look after Tom.
- Tom'la ilgileneceğiz.
- She looked after the child.
- O, çocukla ilgilendi.
- You promised me to look after them.
- Onlarla ilgileneceğine bana söz verdin.
- We look after Tom's cat at weekends.
- Hafta sonları Tom'un kedisiyle ilgileniyoruz.
- We'll look after them.
- Biz onlarla ilgileneceğiz.
- They'll look after me.
- Onlar benimle ilgilenecek.
- Tom can't trust Mary to look after his house while he's away.
- Tom o yokken Mary'nin onun eviyle ilgileneceğine güvenemiyor.
- Tom said that he'll look after me.
- Tom benimle ilgileneceğini söyledi.
- Who'll look after your dog tomorrow?
- Yarın köpeğinle kim ilgilenecek?
- There was a young doctor that looked after him.
- Onunla ilgilenen genç bir doktor vardı.
- He is going to look after it next week.
- O bununla gelecek hafta ilgilenecek.
Show More (49)
|
3 |
look after |
göz kulak olmak |
v. |
|
- Tom asked me to look after you.
- Tom sana göz kulak olmamı istedi.
- We look after him.
- Ona göz kulak oluyoruz.
- Tom looks after his mother.
- Tom annesine göz kulak oluyor.
- We'll look after Tom.
- Tom'a göz kulak olacağız.
- I said I'd look after them.
- Onlara göz kulak olacağımı söyledim.
- I'll look after Tom for you.
- Senin için Tom'a göz kulak olurum.
- Please look after my luggage.
- Lütfen bavullarıma göz kulak olun.
- She looked after her baby.
- Bebeğine göz kulak oldu.
- Tom said he'll look after me.
- Tom bana göz kulak olacağını söyledi.
- Will you look after the children?
- Çocuklara göz kulak olur musun?
- I'm being looked after.
- Bana göz kulak olunuyor.
- Tom has to look after Mary.
- Tom'un Mary'ye göz kulak olması gerekiyor.
- I thought you were supposed to be looking after Tom.
- Tom'a göz kulak olman gerektiğini sanıyordum.
- I promised your mother I'd look after you.
- Annene sana göz kulak olacağıma söz verdim.
- Will you look after my cat?
- Kedime göz kulak olur musun?
- I want you to stay here and look after Tom.
- Burada kalıp Tom'a göz kulak olmanı istiyorum.
- I'll look after you.
- Sana göz kulak olacağım.
- Tom asked Mary to look after his children.
- Tom, Mary'den çocuklarına göz kulak olmasını istedi.
- She looked after the patient.
- Hastaya göz kulak oldu.
- I'll look after Tom.
- Tom'a göz kulak olacağım.
- I promise you I'll look after you.
- Sana göz kulak olacağıma söz veriyorum.
- You gave me your word that you would look after them.
- Onlara göz kulak olacağına dair bana söz vermiştin.
- I said I'd look after Tom.
- Tom'a göz kulak olacağımı söyledim.
- Somebody has to stay here to look after Tom.
- Tom'a göz kulak olmak için birinin burada kalması gerek.
- You promised me you'd look after Tom.
- Tom'a göz kulak olacağına söz vermiştin.
- I promised your father I'd look after you.
- Babana sana göz kulak olacağıma söz verdim.
- Tom said that he'll look after me.
- Tom bana göz kulak olacağını söyledi.
- We'll look after him.
- Ona göz kulak olacağız.
- I'll look after Tom.
- Tom'a göz kulak olurum.
- We have to look after our parents.
- Ailemize göz kulak olmalıyız.
- Tom has to look after his mother.
- Tom annesine göz kulak olmak zorunda.
- You promised me to look after them.
- Onlara göz kulak olacağına söz vermiştin.
- Layla asked Sami to look after her children.
- Leyla, Sami'den Leyla'nın çocuklarına göz kulak olmasını istedi.
- They'll look after me.
- Bana göz kulak olurlar.
- I look after Tom.
- Tom'a göz kulak oluyorum.
- Tom can't trust Mary to look after his house while he's away.
- Tom, kendisi yokken Mary'nin evine göz kulak olacağına güvenemez.
- I'll try my best to look after your house while you're away.
- Sen yokken evine göz kulak olmak için elimden geleni yapacağım.
- We try to look after each other.
- Birbirimize göz kulak olmaya çalışıyoruz.
- I look after you.
- Sana göz kulak olurum.
- They are going to look after him.
- Ona göz kulak olacaklar.
- Will you look after my baggage?
- Bagajıma göz kulak olur musun?
- Tom asked me to look after Mary.
- Tom benden Mary'ye göz kulak olmamı istedi.
- Lucy's mother told her to look after her younger sister.
- Lucy'nin annesi ona küçük kız kardeşine göz kulak olmasını söyledi.
- He will look after the cats for me while I'm abroad.
- Ben yurtdışındayken benim için kedilere göz kulak olacak.
- We should look after our parents.
- Ebeveynlerimize göz kulak olmalıyız.
- Thank you for looking after my sister.
- Kız kardeşime göz kulak olduğun için teşekkür ederim.
- We've all got to look after each other.
- Hepimiz birbirimize göz kulak olmalıyız.
- We'll look after you.
- Sana göz kulak oluruz.
Show More (45)
|
4 |
look after |
gözetmek |
v. |
|
- The Commission must welcome the citizen as the provider of a service, and must look after citizens' interests.
- Komisyon, vatandaşı bir hizmet sağlayıcısı olarak kabul etmeli ve vatandaşların çıkarlarını gözetmelidir.
- The political élite and EU officials certainly look after their own interests.
- Siyasi elit ve AB yetkilileri kesinlikle kendi çıkarlarını gözetmektedir.
- Surely this will leave us open to allegations that we are looking after our own political interest.
- Şüphesiz bu durum bizi kendi siyasi çıkarlarımızı gözettiğimiz iddialarına açık hale getirecektir.
- This should ensure that one-off, economically-vital industries can be looked after in a Member State.
- Bu, tek seferlik, ekonomik açıdan hayati önem taşıyan endüstrilerin bir Üye Devlette gözetilebilmesini sağlamalıdır.
- The consumer organisations who are there to look after the best interests of consumers have not been misled.
- Tüketicilerin menfaatlerini gözetmek için orada bulunan tüketici örgütleri yanlış yönlendirilmemiştir.
- It is really for them to look after Members' interests.
- Üyelerin çıkarlarını gözetmek gerçekten onların görevidir.
Show More (3)
|
5 |
look after |
çocuk bakmak |
v. |
|
- Sami arranged for someone to look after his children while he was in jail.
- Sami hapisteyken çocuklarına bakması için birini ayarladı.
- Layla asked Sami to look after her children.
- Layla Sami'den çocuklarına bakmasını istedi.
- Sami arranged for someone to look after his children while he was in jail.
- Sami o hapisteyken çocuklarına bakması için birini ayarladı.
- Tom asked Mary to look after his children.
- Tom, Mary'den çocuklarına bakmasını istedi.
Show More (1)
|
6 |
look after |
ile ilgilenmek |
v. |
|
- Tom looked after Mary while her parents were out shopping.
- Tom ebeveynleri dışarıda alışveriş yapıyorken Mary ile ilgilendi.
- Parents must look after the well-being of the their children.
- Ebeveynler çocuklarının refahı ile ilgilenmelidir.
Show More (-1)
|
7 |
look after |
kollamak |
v. |
|
- Could other elements be at play, such as self-interest and looking after the group's supporters?
- Kişisel çıkar ve grubun destekçilerini kollamak gibi başka unsurlar da söz konusu olabilir mi?
Show More (-2)
|