joy - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
joy sevinç n.
  • Really this should be a reason for great joy.
  • Bu gerçekten büyük bir sevinç kaynağı olmalı.
  • This agreement is an unfair distribution of joys and burdens across employers and employees.
  • Bu anlaşma, işverenler ve çalışanlar arasında haksız bir sevinç ve yük dağılımıdır.
  • Perhaps you will invite us into your group one day so that we can share in your joy.
  • Belki bir gün bizi de grubunuza davet edersiniz, böylece sevincinizi paylaşabiliriz.
Show More (68)
joy neşe n.
  • In this world you have come to enjoy peace and joy.
  • Bu dünyaya huzur ve neşenin tadını çıkarmak için geldiniz.
  • In this world you have come to enjoy peace and joy.
  • Bu dünyaya huzurun ve neşenin tadını çıkarmak için geldiniz.
  • It is easier to sympathize with sorrow than to sympathize with joy.
  • Üzüntüyü paylaşmak neşeyi paylaşmaktan daha kolaydır.
Show More (29)
joy mutluluk n.
  • It has been a joy to see that employers' organisations have also actually approved this idea.
  • İşveren örgütlerinin de bu fikri onayladığını görmek mutluluk verici.
  • It was a joy to achieve this outcome and to have been allowed to be your rapporteur.
  • Bu sonuca ulaşmak ve raportörünüz olmama izin verilmesi benim için büyük bir mutluluktu.
  • Breathtaking in its heights - earth's joy.
  • Yükseklikleri nefes kesicidir; işte dünyevi mutluluk.
Show More (5)
joy eğlence n.
  • Music is, and will likely always be, Tom's greatest joy in life.
  • Müzik Tom'un hayattaki en büyük eğlence kaynağı ve muhtemelen de hep öyle kalacak.
  • Where there is music there is joy.
  • Müziğin olduğu yerde eğlence var.
  • He was my only joy.
  • Tek eğlencem oydu.
Show More (2)
joy keyif n.
  • He does not give to receive; giving is in itself exquisite joy.
  • Almak için vermez; vermek başlı başına enfes bir keyiftir.
  • Her laughter is an authentic expression of the joy of living.
  • Onun kahkahası yaşamanın keyfinin otantik bir ifadesi.
  • Fine weather added to the joy of our trip.
  • Güzel hava gezimizin keyfini daha da arttırdı.
Show More (0)
joy çok sevinme n.
  • To my joy, my daughter passed the examination.
  • Kızımın sınavı geçmesi beni çok sevindirdi.
  • She's jumping with joy.
  • O çok seviniyor.
Show More (-1)
joy zevk n.
  • She's jumping with joy.
  • O, zevkten dört köşe oluyor.
Show More (-2)