|
- Tom lived alone in a small hut.
- Tom küçük bir kulübede tek başına yaşıyordu.
- This hut is in danger of falling down.
- Bu kulübe çökme tehlikesi altında.
- This is the hut in which he lived.
- Bu onun yaşadığı kulübe.
- She was living alone in a hut.
- O, bir kulübede tek başına yaşıyordu.
- I want to build a wooden hut.
- Ahşap bir kulübe inşa etmek istiyorum.
- The roof of the hut groaned under the weight of the snow.
- Kulübenin çatısı karın ağırlığı altında gıcırdadı.
- Their hut is situated in the valley.
- Onların kulübesi vadide yer almaktadır.
- That hut's floor is of bamboo.
- O kulübenin zemini bambudandır.
- There used to be a hut about here.
- Buralarda bir kulübe vardı.
- There used to be a hut around here.
- Eskiden buralarda bir kulübe vardı.
- The wall around the hut was made of human bones and on its top were skulls.
- Kulübenin etrafındaki duvar insan kemiklerinden yapılmıştı ve tepesinde kafatasları vardı.
- I saw a hut in the distance.
- Ben uzakta bir kulübe gördüm.
- A group of men stands in front of the hut.
- Bir grup adam kulübenin önünde duruyor.
- There used to be a hut around here.
- Buralarda bir kulübe vardı.
- Tom walked out of the hut.
- Tom kulübeden çıktı.
- I saw a hut in the distance.
- Uzakta bir kulübe gördüm.
- Tom walked out of the hut.
- Tom kulübeden dışarı çıktı.
- This is the hut in which he lived.
- Bu onun yaşadığı kulübedir.
- That hut's floor is of bamboo.
- Bu kulübenin zemini bambudan.
- She was living alone in a hut.
- Bir kulübede yalnız yaşıyordu.
- Their hut is situated in the valley.
- Kulübeleri vadinin içinde.
- A group of men stands in front of the hut.
- Bir grup erkek kulübenin önünde duruyor.
- That hut is crawling with lizards and insects.
- O kulübe kertenkele ve böcek kaynıyor.
- Tom ran back to the hut.
- Tom kulübeye geri koştu.
- The hut was set on fire.
- Kulübe ateşe verildi.
- Tom lived alone in a small hut.
- Tom küçük bir kulübede yalnız yaşıyordu.
- We get together in the hut and eat and drink.
- Biz kulübede toplanırız ve yeriz ve içeriz.
- I lived those days in a hut on the beach.
- O günleri sahilde bir kulübede geçirdim.
- We get together in the hut and eat and drink.
- Kulübede bir araya gelir ve yiyip içeriz.
- This hut is in danger of falling down.
- Bu kulübe yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya.
- There is a hut at the back of our house.
- Evimizin arka tarafında bir kulübe var.
- There is a hut at the back of our house.
- Evimizin arkasında bir kulübe var.
- I want to build a wooden hut.
- Ahşap bir kulübe yapmak istiyorum.
Show More (30)
|