1 |
hold back |
tutmak |
v. |
|
- He could not hold back his tears.
- O, gözyaşlarını tutamadı.
- She couldn't hold back her tears.
- O gözyaşlarını tutamadı.
- He tried to hold back his anger.
- Öfkesini tutmaya çalıştı.
- He couldn't hold back his tears.
- O gözyaşlarını tutamadı.
- She could not hold back her tears.
- O gözyaşlarını tutamadı.
- The girl tried hard to hold back her tears.
- Kız gözyaşlarını tutmak için çok gayret etti.
- He could not hold back his tears.
- O gözyaşlarını tutamadı.
- The police held back the crowd.
- Polisler, kalabalığı geride tuttu.
- I can't hold back my laughter any longer.
- Kahkahalarımı daha fazla tutamıyorum.
- He couldn't hold back his tears.
- O, gözyaşlarını tutamadı.
- Tom couldn't hold back his tears.
- Tom gözyaşlarını tutamadı.
- She could not hold back her tears.
- Gözyaşlarını tutamadı.
- The girl tried hard to hold back her tears.
- Kız gözyaşlarını tutmak için çok uğraştı.
- She couldn't hold back her tears.
- Gözyaşlarını tutamadı.
- Jackson fought to hold back his tears.
- Jackson gözyaşlarını tutmak için mücadele etti.
- Tom tried to hold back his tears.
- Tom gözyaşlarını tutmaya çalıştı.
- The police held back the protesters.
- Polis protestocuları geri tuttu.
- Tom couldn't hold back his anger.
- Tom öfkesini tutamadı.
Show More (15)
|
2 |
hold back |
saklamak |
v. |
|
- I'm sure he is holding back something from us.
- Onun bizden bir şey sakladığından eminim.
- I'm sure he is holding back something from us.
- Bizden bir şeyler sakladığına eminim.
- Don't hold back anything.
- Hiçbir şeyi saklamayın.
Show More (0)
|
3 |
hold back |
kendini tutmak |
v. |
|
- You've been holding back.
- Kendini tutuyorsun.
- Don't hold back.
- Kendinizi tutmayın.
Show More (-1)
|
4 |
hold back |
çekinmek |
v. |
|
- Don't hold back.
- Çekinme.
Show More (-2)
|