Tureng - give up - İngilizce Türkçe Cümleler

Geçmiş

	İngilizce	Türkçe
1	give up	vazgeçmek	v.
	It offers clemency to those who give up armed, separatist resistance by 1 September of this year. Bu yılın 1 Eylül'üne kadar silahlı ve ayrılıkçı direnişten vazgeçenlere af önermektedir. That is not a reason for giving up. Bu, vazgeçmek için bir neden değildir. If today we give up any coordination of economic policies, what will be left of our ability to use the euro? Bugün ekonomi politikalarının koordinasyonundan vazgeçersek, Euro'yu kullanma kabiliyetimizden geriye ne kalır ki? Should I give up making explanations of vote just because I have lost my voice? Sesimi kaybettim diye oy açıklamaları yapmaktan vazgeçmeli miyim? Rapporteur Poignant opposes the notion that peripheral regions should also give up fleet capacity. Raportör Poignant, çevre bölgelerin de filo kapasitesinden vazgeçmesi gerektiği fikrine karşı çıkmaktadır. We are giving up human rights for geopolitical and military reasons. Jeopolitik ve askeri nedenlerle insan haklarından vazgeçiyoruz. We are losing the battle but we must not give up the fight. Savaşı kaybediyoruz ama mücadeleden vazgeçmemeliyiz. In other words, introducing one question means giving up another, and this sets a very difficult precedent. Başka bir deyişle, bir soruyu gündeme getirmek diğerinden vazgeçmek anlamına gelir ve bu çok zor bir emsal teşkil eder. If today we give up any coordination of economic policies, what will be left of our ability to use the euro? Eğer bugün ekonomi politikalarının koordinasyonundan vazgeçersek, Avro'yu kullanma becerimizden geriye ne kalacak? If the Council gives up some of its powers, we could give some up as well, and vice versa. Konsey bazı yetkilerinden vazgeçerse, biz de bazılarından vazgeçebiliriz ve bunun tersi de geçerlidir. Each side must give up something. Her iki taraf da bir şeylerden vazgeçmek zorundadır. The Commission is giving up its monopoly on exemptions. Komisyon muafiyetler konusundaki tekelinden vazgeçiyor. There is no question of giving up and adhering to the ILO. Vazgeçmek ve ILO'ya bağlı kalmak söz konusu değildir. No we have not given up the fight for a drugs-free Europe. Hayır, uyuşturucusuz bir Avrupa için mücadeleden vazgeçmiş değiliz. No, we have not given up the fight for a drug-free Europe. Hayır, uyuşturucusuz bir Avrupa için mücadeleden vazgeçmiş değiliz. We should not give up the possibility of exerting economic pressure on Iran. İran'a ekonomik baskı uygulama ihtimalinden vazgeçmemeliyiz. Real freedom can only be obtained when you give up all desires. Gerçek özgürlük ancak tüm arzularınızdan vazgeçtiğinizde elde edilebilir. Give him the opportunity to consider what he gave up. Ona nelerden vazgeçtiğini düşünme şansı tanıyın. Give him the opportunity to consider what he gave up. Ona nelerden vazgeçtiğini düşünme fırsatı verin. Real freedom can only be obtained when you give up all desires. Gerçek özgürlük ancak tüm arzulardan vazgeçtiğinizde elde edilebilir. He gave up going abroad. Yurtdışına gitmekten vazgeçti. You shouldn't give up just because you have no talent. Yeteneğin olmadığı için vazgeçmemelisin. She gave up her plans against her will. Kendi isteği dışında planlarından vazgeçti. You never give up, do you? Sen hiç vazgeçmiyorsun, değil mi? Are you just going to give up? Sadece vazgeçecek misin? He fell ill, and therefore he gave up going abroad. Hastalandı ve bu nedenle yurtdışına gitmekten vazgeçti. No matter what you say, I won't give up. Ne derseniz deyin, vazgeçmeyeceğim. Tom decided to give up trying to keep up with Mary. Tom, Mary'ye ayak uydurmaya çalışmaktan vazgeçmeye karar verdi. My sister was on a diet for a week, but gave up. Kız kardeşim bir haftadır diyetteydi ama vazgeçti. I want you to give up this stupid plan. Bu aptalca plandan vazgeçmenizi istiyorum. Kevin gave up the idea of going to Canada. Kevin Kanada'ya gitme fikrinden vazgeçti. I can't believe you're giving up. Vazgeçtiğine inanamıyorum. He didn't give up the plan. Plandan vazgeçmedi. Tom isn't ready to give up yet. Tom henüz vazgeçmek için hazır değil. I never would've given up. Ben asla vazgeçmezdim. Tom is never going to give up trying. Tom denemekten asla vazgeçmeyecek. We can't give up. Vazgeçemeyiz. I've never thought about giving up. Vazgeçmek hiç aklımdan geçmedi. Don't give up so easily. Bu kadar kolay vazgeçmeyin. You've got to give up gambling once and for all. Geri dönmemek üzere kumardan vazgeçmelisin. Today's paper reports that the premier has given up the idea of visiting America. Bügünkü gazete Başbakanın Amerikayı ziyaret etme fikrinden vazgeçtiğini bildiriyor. Are you going to give up? Vazgeçecek misin? I would've given up. Ben vazgeçerdim. Tom doesn't want to give up his dream of becoming an astronaut. Tom bir astronot olma hayalinden vazgeçmek istemiyor. I'll never give up. Asla vazgeçmeyeceğim. Since the accident, Tom has given up hope of becoming a professional dancer. Tom, kazadan beri profesyonel bir dansçı olma umudundan vazgeçti. He gave up. Vazgeçti. He didn't want to disappoint his wife by giving up his new position. O, yeni pozisyonundan vazgeçerek karısını hayal kırıklığına uğratmak istemedi. I gave up trying to lose weight years ago. Yıllar önce kilo vermeye çalışmaktan vazgeçtim. Giving up isn't an option. Vazgeçmek bir seçenek değil. Tom has given up trying to lose weight. Tom kilo vermeye çalışmaktan vazgeçti. She gave up her plans against her will. O kendi isteği dışında planlarından vazgeçti. Tom gave up trying to persuade Mary to babysit his kids. Tom çocuklarına bakması için Mary'yi ikna etmeye çalışmaktan vazgeçti. We should never give up. Asla vazgeçmemeliyiz. I told you that I would never give up. Asla vazgeçmeyeceğimi söylemiştim sana. You gave up too soon. Çok kısa sürede vazgeçtin. Why would Tom give up? Tom neden vazgeçsin ki? Your boyfriend is a problematic person, but that's not a good enough reason to give up or break off your relationship. Erkek arkadaşınız sorunlu biri ama bu ilişkinizden vazgeçmeniz ya da ilişkinizi bitirmeniz için yeterli bir neden değil. I'm never going to give up trying. Denemekten asla vazgeçmeyeceğim. The president gave up the idea because it was not practical. Başkan pratik olmadığı için fikirden vazgeçti. Don't they ever give up? Hiç vazgeçmezler mi? You can't give up like this. Böyle vazgeçemezsin. Tom has decided to give up. Tom vazgeçmeye karar verdi. You have lost, give up! Sen kaybettin, vazgeç! I didn't say I was giving up. Vazgeçtiğimi söylemedim. I assume that at some point Tom will just give up. Sanırım Tom bir yerde vazgeçecektir. I did everything I could, but I had to give up. Elimden gelen her şeyi yaptım ama vazgeçmek zorunda kaldım. He gave up his attempt once for all. Girişiminden tamamen vazgeçti. You must not give up. Vazgeçmemelisin. I wasn't getting any help from anyone, so I gave up. Kimseden yardım alamıyordum, ben de vazgeçtim. Tom wasn't planning to give up. Tom vazgeçmeyi düşünmüyordu. They gave up. Vazgeçtiler. I almost gave up. Neredeyse vazgeçiyordum. I don't want him to give up. Onun vazgeçmesini istemiyorum. One should know when to give up. İnsan ne zaman vazgeçeceğini bilmeli. Tom may not have to give up anything. Tom bir şeyden vazgeçmek zorunda olmayabilir. You can't ever give up. Asla vazgeçemezsin. We're not giving up. Vazgeçmeyeceğiz. I think you'd better give up. Bence vazgeçsen iyi olur. They'll never give up. Onlar asla vazgeçmeyecek. You shouldn't have given up so soon. Bu kadar erken vazgeçmemeliydin. I don't want to give up. Ben vazgeçmek istemiyorum. I won't give up, no matter what you say. Ne dersen de vazgeçmeyeceğim. I gave up my job. İşimden vazgeçtim. There is no reason that I should give up my plan. Planımdan vazgeçmem için hiçbir sebep yok. I don't want her to give up. Onun vazgeçmesini istemiyorum. It's hard for my father to give up drinking. Babamın içki içmekten vazgeçmesi zordur. He gave up traveling abroad because of his sudden illness. O ani hastalığı nedeniyle yurt dışına seyahat etmekten vazgeçti. I will not give up! Vazgeçmeyeceğim! You just don't give up, do you? Hemen vazgeçmiyorsun, değil mi? Tom may not have to give up anything. Tom'un hiçbir şeyden vazgeçmesi gerekmeyebilir. She was obliged to give up the plan. Plandan vazgeçmek zorunda kaldı. Tom had to give up his dream. Tom hayalinden vazgeçmek zorunda kaldı. She was forced to give up. Vazgeçmeye zorlandı. Don't let her give up. Onun vazgeçmesine izin verme. Maybe you should just give up. Belki de vazgeçmelisin. We gave up. Vazgeçtik. You might as well give up. Vazgeçebilirsin. You will never enter heaven unless you give up all your riches, position, and earthly ties. Tüm zenginliklerinizden, mevkilerinizden ve dünyevi bağlarınızdan vazgeçmedikçe asla cennete giremezsiniz. Sami gave up the chase. Sami kovalamaktan vazgeçti. They did not want to give up their old ways of living. Onlar eski yaşam tarzlarından vazgeçmek istemiyordu. I imagine that Tom will eventually give up and let someone else do it. Sanırım Tom sonunda vazgeçecek ve onu başka birine yaptıracak. You can't give up trying. Denemekten vazgeçemezsin. Let's give up. Hadi vazgeçelim. Tom appears to have given up. Tom vazgeçmiş gibi görünüyor. She said that she had given up her life for him. Onun için hayatından vazgeçtiğini söyledi. Are you saying that you give up? Vazgeçtiğini mi söylüyorsun? Tom didn't want to give up. Tom vazgeçmek istemedi. Human beings seem to find it difficult to give up their old habits. İnsanlar eski alışkanlıklarından vazgeçmeyi zor buluyorlar. I've decided to give up trying to do that. Bunu yapmaktan vazgeçmeye karar verdim. He gave up his attempt once and for all. O son olarak girişiminden vazgeçti. Giving up isn't an option. Vazgeçmek bir seçenek değildir. I decided to give up. Vazgeçmeye karar verdim. Tom gave up the idea of going to Boston. Tom, Boston'a gitme düşüncesinden vazgeçti. He had to give up his dream after his accident. Geçirdiği kazadan sonra hayallerinden vazgeçmek zorunda kaldı. Tom didn't let me give up. Tom vazgeçmeme izin vermedi. We can't give up now. Şimdi vazgeçemeyiz. He gave up running for mayor after pleading guilty to drunken driving. Sarhoş araba kullanmaktan suçlu bulunduktan sonra belediye başkanlığı adaylığından vazgeçti. I knew you wouldn't give up. Vazgeçmeyeceğini biliyordum. They never give up. Onlar asla vazgeçmez. Never give up trying. Denemekten asla vazgeçmeyin. I tried hard, but I had to give up. Çok uğraştım ama vazgeçmek zorunda kaldım. I thought Tom would give up. Tom'un vazgeçeceğini düşündüm. Maybe they gave up. Belki de vazgeçmişlerdir. You just can't give up. Vazgeçemezsin. If I were in her place, I wouldn't give up yet. Onun yerinde olsam, henüz vazgeçmem. Tom gave up running for mayor after pleading guilty to drunken driving. Tom, alkollü araç kullanma suçunu kabul ettikten sonra belediye başkanlığı adaylığından vazgeçti. The easy thing would be to give up. Kolay olan şey vazgeçmek olurdu. He gave up his dream of becoming a pilot. Bir pilot olma hayalinden vazgeçti. He gave up taking part in the marathon on account of his cold. O, soğuk algınlığından dolayı maratona katılmaktan vazgeçti. I don't want Tom to give up. Tom'un vazgeçmesini istemiyorum. Sami never gave up. Sami asla vazgeçmedi. They never gave up. Onlar asla vazgeçmedi. I can easily give up chocolate to lose weight. Zayıflamak için çikolatadan kolayca vazgeçebilirim. Tom hasn't given up yet. Tom henüz vazgeçmedi. You can live to be a hundred if you give up all the things that make you want to live to be a hundred. Yüz yaşına kadar yaşamak istemene neden olan her şeyden vazgeçersen yüz yaşına kadar yaşayabilirsin. We shouldn't have given up. Biz vazgeçmemeliydik. The dogs finally gave up and wandered away from the raccoon. Köpekler nihayet vazgeçti ve rakundan uzaklaştı. I don't want to give up too much. Çok fazla şeyden vazgeçmek istemiyorum. We never gave up. Biz asla vazgeçmedik. I felt like giving up. Vazgeçmek istedim. I've given up trying to please everyone. Herkesi memnun etmeye çalışmaktan vazgeçtim. I don't know why Tom gave up. Tom neden vazgeçti bilmiyorum. We never gave up. Asla vazgeçmedik. Tom never let me give up. Tom asla vazgeçmeme izin vermedi. My sister was on a diet for a week, but gave up. Kız kardeşim bir hafta boyunca diyet yaptı ama sonra vazgeçti. When they saw that they were losing, they gave up. Onlar kaybettiklerini anladıklarında vazgeçtiler. I wanted to give up. Vazgeçmek istedim. The leader gave up the plan in despair. Lider, çaresizlik içinde plandan vazgeçti. Okay, I give up. Tamam, vazgeçiyorum. I thought Tom wouldn't give up. Tom'un vazgeçmeyeceğini düşündüm. So why don't you just give up? Neden vazgeçmiyorsun o zaman? He gave up traveling abroad because of his sudden illness. Ani hastalığı nedeniyle yurtdışı seyahatlerinden vazgeçti. I won't give up, no matter what you say. Ne söylersen söyle vazgeçmeyeceğim. What is one food that you could never give up? Asla vazgeçemeyeceğiniz bir yiyecek nedir? I told them not to give up. Onlara vazgeçmemelerini söyledim. You're not asking me to give up, are you? Benden vazgeçmemi istemiyorsun, değil mi? The most important thing is not to give up. En önemli şey vazgeçmemektir. We shouldn't have given up. Vazgeçmemeliydik. So you give up, right? Öyleyse vazgeçiyorsun, doğru mu? This isn't a time to give up. Vazgeçme zamanı değil. We shouldn't give up. Vazgeçmemeliyiz. They agree that they have no choice but to give up the whole plan. Tüm plandan vazgeçmekten başka çareleri olmadığı konusunda hemfikirler. Why did you give up? Neden vazgeçtin? Sami didn't want to give up his wealth. Sami servetinden vazgeçmek istemedi. He gave up his dream of becoming a pilot. Pilot olma hayalinden vazgeçti. I don't know why Tom gave up. Tom'un neden vazgeçtiğini bilmiyorum. Tom says he isn't giving up. Tom vazgeçmeyeceğini söylüyor. Tom doesn't want to give up. Tom vazgeçmek istemiyor. He gave up going abroad. O, yurtdışına gitmekten vazgeçti. I won't give up, Tom. Vazgeçmeyeceğim, Tom. We gave up the plan. Plandan vazgeçtik. He gave up his attempt once and for all. Girişiminden tamamen vazgeçti. I would've given up. Ben olsam vazgeçerdim. I'm giving up. Vazgeçiyorum. Let's give up our plan to climb it. Ona tırmanma planımızdan vazgeçelim. Don't let Tom give up. Tom'un vazgeçmesine izin verme. I felt like giving up. Canım vazgeçmek istedi. Tom gave up trying to convince Mary to babysit his kids. Tom, Mary'yi çocuklarına bakması için ikna etmeye çalışmaktan vazgeçti. He gave up taking part in the marathon on account of his cold. Soğuk algınlığı nedeniyle maratona katılmaktan vazgeçti. He fell ill, and therefore he gave up going abroad. O hastalandı, ve bu yüzden yurt dışına gitmekten vazgeçti. She was unable to completely give up her dream of traveling abroad. Yurtdışına seyahat etme hayalinden tamamen vazgeçemedi. He gave up the plan for economic reasons. Ekonomik nedenlerden dolayı plandan vazgeçti. I gave up the idea of seeing the sights of the city because of the bad weather. Kötü hava yüzünden şehrin turistik yerlerini görme fikrinden vazgeçtim. I can't give up now. Şimdi vazgeçemem. They'll never give up. Asla vazgeçmeyecekler. Tom decided to give up. Tom vazgeçmeye karar verdi. I don't plan to give up. Vazgeçmeyi düşünmüyorum. Let's give up. Vazgeçelim. I wouldn't have given up so easily. Bu kadar kolay vazgeçmezdim. We gave up. Biz vazgeçtik. Tom isn't giving up. Tom vazgeçmiyor. I can't give up my dream. Hayallerimden vazgeçemem. Do you think we should give up? Sence vazgeçmeli miyiz? You shouldn't give up your beliefs just because you married someone whose opinion is different. Farklı düşünen biriyle evlendin diye inançlarından vazgeçmemelisin. You might as well give up. Vazgeçsen de olur. They did not want to give up their old ways of living. Eski yaşam tarzlarından vazgeçmek istemiyorlardı. The police have given up looking for the missing child. Polis kayıp çocuğu aramaktan vazgeçti. Tom is going to eventually give up. Tom sonunda vazgeçecek. I definitely won't give up. Kesinlikle vazgeçmeyeceğim. I'm not giving up hope. Umut etmekten vazgeçmiyorum. Again, Hawking was almost ready to give up. Yine, Hawking neredeyse vazgeçmeye hazırdı. He rarely gives up. O nadiren vazgeçer. I told him not to give up. Ona vazgeçmemesini söyledim. Due to circumstances, I gave up the idea of going to university. Şartlar nedeniyle, üniversiteye gitme düşüncesinden vazgeçtim. I tried hard, but I had to give up. Çok denedim ama vazgeçmek zorunda kaldım. He gave up his life for his country. Ülkesi için hayatından vazgeçti. He gave up going abroad to study because of his father's sudden death. Babasının ani ölümü nedeniyle, eğitim için yurtdışına gitmekten vazgeçti. Tom doesn't give up. Tom vazgeçmiyor. Tom decided to give up city life and live in the country. Tom şehir hayatından vazgeçmeye ve kırsalda yaşamaya karar verdi. Tom is never going to give up. Tom asla vazgeçmeyecek. I told you not to give up. Sana vazgeçmemeni söyledim. We gave up the plan. Biz plandan vazgeçtik. Human beings seem to find it difficult to give up their old habits. İnsanoğlu eski alışkanlıklarından vazgeçmekte zorlanıyormuş gibi görünüyor. You don't give up, do you? Sen vazgeçmezsin, değil mi? Tom says he isn't ready to give up. Tom vazgeçmek için hazır olmadığını söylüyor. He thought about growing a beard, but gave up the idea of growing one. Sakal bırakmayı düşündü ama bırakmaktan vazgeçti. Why don't you just give up? Neden vazgeçmiyorsun? He threw his hands up into the air and said that he gave up. Ellerini havaya kaldırdı ve vazgeçtiğini söyledi. I'm still not giving up. Ben hâlâ vazgeçmiyorum. Tom eventually gave up and went home. Tom sonunda vazgeçti ve eve gitti. Tom never gave up. Tom asla vazgeçmedi. Mary gave up. Mary vazgeçti. I wasn't going to give up. Vazgeçmeyecektim. You may as well give up. Sen de vazgeçebilirsin. Never give up. Asla vazgeçmeyin. I gave up. Vazgeçtim. I don't want them to give up. Onların vazgeçmesini istemiyorum. Tom never wanted to give up, but he had no choice. Tom asla vazgeçmek istemedi fakat seçeneği yoktu. Tom is giving up. Tom vazgeçiyor. Tom isn't giving up yet. Tom henüz vazgeçmiyor. He decided to give up smoking once and for all. Sigara içmekten kesin olarak vazgeçti. When did you give up? Ne zaman vazgeçtin? Jefferson was not ready to give up his plan. Jefferson planından vazgeçmeye hazır değildi. Tom eventually gave up. Tom sonunda vazgeçti. The sea got rough, so that we had to give up fishing. Deniz dalgalı olduğu için balık tutmaktan vazgeçmek zorunda kaldık. He gave up. O vazgeçti. Don't let them give up. Onların vazgeçmelerine izin vermeyin. The sea got rough, so that we had to give up fishing. Deniz azdı, bu yüzden balık tutmaktan vazgeçmek zorunda kaldık. No matter what happens, you must not give up. Ne olursa olsun vazgeçmemelisin. We're not giving up. Vazgeçmiyoruz. He gave up going abroad to study because of his father's sudden death. Babasının ani ölümü nedeniyle okumak için yurtdışına gitmekten vazgeçti. I think Tom will eventually give up and let someone else do that. Bence Tom sonunda vazgeçecek ve başkasının bunu yapmasına izin verecek. We're not going to give up. Vazgeçmeyeceğiz. She was unable to completely give up her hope of marrying him. Onunla evlenme umudundan tamamen vazgeçemedi. You just don't give up, do you? Vazgeçmiyorsun, değil mi? She had to give up her dream. Hayalinden vazgeçmek zorunda kaldı. Tom wanted to build his own house, but gave up after realizing how much work it would be. Tom kendi evini inşa etmek istedi ama ne kadar zahmetli olacağını fark edince vazgeçti. I did everything I could, but I had to give up. Yapabildiğim her şeyi yaptım ama vazgeçmek zorunda kaldım. Tom decided not to give up. Tom vazgeçmemeye karar verdi. Maybe Tom decided to give up. Belki Tom vazgeçmeye karar verdi. The point is, we aren't giving up. Mesele şu ki, biz vazgeçmiyoruz. Tom can't give up now. Tom şimdi vazgeçemez. Tom has all but given up. Tom neredeyse vazgeçti. I'm never going to give up. Ben asla vazgeçmeyeceğim. Why don't you give up? Neden vazgeçmiyorsun? I tried to do my homework, but I didn't really know how to do it, so I gave up. Ev ödevimi yapmaya çalıştım, fakat nasıl yapacağımı gerçekten bilmiyordum, bu yüzden vazgeçtim. I'm not ready to give up. Vazgeçmeye hazır değilim. I'm not going to give up. Vazgeçmeyeceğim. I'm not giving up that easily. O kadar kolay vazgeçmiyorum. I've decided to give up. Vazgeçmeye karar verdim. You can't ever give up. Sen vazgeçemezsin. We gave up trying. Denemekten vazgeçtik. Tom hasn't completely given up yet. Tom henüz tamamen vazgeçmiş değil. Tom and I are giving up. Tom ve ben vazgeçiyoruz. There's no giving up. Vazgeçmek yok. Tom wouldn't give up. Tom vazgeçmezdi. I don't want you to give up. Vazgeçmeni istemiyorum. Tom gave up trying to persuade Mary to babysit his kids. Tom, Mary'yi çocuklarına bakması için ikna etmeye çalışmaktan vazgeçti. He gave up drinking for the sake of his health. Sağlığı için içmekten vazgeçti. We didn't give up. Biz vazgeçmedik. I finally gave up. Sonunda vazgeçtim. He has given up trying to put the papers in order. Kağıtları düzene koymaya çalışmaktan vazgeçti. Tom had to give up his dream. Tom hayallerinden vazgeçmek zorunda kaldı. I didn't know what I was giving up. Neyden vazgeçtiğimi bilmiyordum. She had to give up her dream. Hayallerinden vazgeçmek zorunda kaldı. Never give up trying. Denemekten vazgeçme hiç. They're not going to give up. Vazgeçmeyecekler. He didn't want to disappoint his wife by giving up his new position. Yeni pozisyonundan vazgeçerek karısını hayal kırıklığına uğratmak istemedi. Have you always given up so easily? Her zaman bu kadar kolay vazgeçtin mi? You never gave up. Sen asla vazgeçmedin. I want to give up. Vazgeçmek istiyorum. What did you give up? Sen neyden vazgeçtin? Tom's old car has finally given up the ghost. Tom'un eski arabası sonunda hayaletten vazgeçti. I can't give up without a fight. Mücadele etmeden vazgeçemem. I don't plan to give up. Vazgeçmeyi planlamıyorum. We don't intend to give up. Vazgeçmeye niyetimiz yok. I had to give up my plan. Planımdan vazgeçmek zorunda kaldım. I completely gave up. Ben tamamen vazgeçtim. You might as well just give up. Sadece vazgeçebilirsin. They haven't given up at all. Onlar hiç vazgeçmedi. She felt like giving up the plan. Plandan vazgeçecek gibi hissetti. I haven't given up. Vazgeçmedim. Tom says he'll never give up. Tom asla vazgeçmeyeceğini söylüyor. We can't give up that easily. O kadar kolay vazgeçemeyiz. We knew we just couldn't give up. Vazgeçemeyeceğimizi biliyorduk. Would you give up? Vazgeçer miydin? He gave up his career for his family. Ailesi için kariyerinden vazgeçti. Do you think we should give up? Vazgeçmemiz gerektiğini düşünüyor musun? Even you are a guy who doesn't know when to give up. Sen bile ne zaman vazgeçeceğini bilmeyen bir adamsın. The easy thing would be to give up. Kolay olan vazgeçmekti. I refuse to give up. Vazgeçmeyi reddediyorum. Do you think he will really give up? Sizce gerçekten vazgeçecek mi? I might as well give up. Vazgeçebilirim de. Tom had no intention of giving up. Tom'un vazgeçmeye niyeti yoktu. I wanted to give up. Ben vazgeçmek istiyordum. Maybe we should just give up. Belki de biz vazgeçmeliyiz. I told her not to give up. Ona vazgeçmemesini söyledim. The president gave up the idea because it was not practical. Başkan bu fikirden vazgeçti çünkü pratik değildi. She did not give up any of her rights. Hiçbir hakkından vazgeçmedi. I persuaded him to give up the idea. Fikirden vazgeçmesi için onu ikna ettim. I never give up. Asla vazgeçmem. She gave up. O vazgeçti. Maybe Tom decided to give up. Belki Tom vazgeçmeye karar vermiştir. Tom wanted to build his own house, but gave up after realizing how much work it would be. Tom kendi evini inşa etmek istedi, ancak ne kadar iş olacağını fark ettikten sonra vazgeçti. Okay, I give up. Peki, vazgeçiyorum. No matter what you say, I won't give up. Ne söylersen söyle, vazgeçmeyeceğim. Don't you ever give up? Hiç vazgeçmeyecek misin? He gave up his life for his country. Ülkesi için canından vazgeçti. Tom gave up trying to convince Mary to babysit his kids. Tom Mary'yi onun çocukları için bakıcılık yapmaya ikna etmeye çalışmaktan vazgeçti. Tom gave up running for class president. Tom sınıf başkanlığına aday olmaktan vazgeçti. Maybe they've given up. Belki vazgeçmişlerdir. I want you to give up this stupid plan. Bu aptalca plandan vazgeçmeni istiyorum. You'd give up. Vazgeçerdin. You might as well just give up. Vazgeçsen iyi olur. I'm on the point of giving up. Ben vazgeçmek üzereyim. We were obliged to give up our plan. Planımızdan vazgeçmek zorunda kaldık. Do you want to give up? Vazgeçmek mi istiyorsun? She was unable to completely give up her dream of traveling abroad. O, yurt dışına seyahat etme hayalinden tamamen vazgeçemedi. Do not give up and keep writing. Vazgeçme ve yazmaya devam et. I don't want to give up. Vazgeçmek istemiyorum. She had to give up her dream. Hayalinden vazgeçmek zorundaydı. Ken gave up. Ken vazgeçti. Tom is going to give up. Tom vazgeçecek. I think we should give up. Bence vazgeçmeliyiz. Tom gave up the idea of going to Boston. Tom Boston'a gitme fikrinden vazgeçti. Neither side would give up. Hiçbir taraf vazgeçmedi. Giving up isn't the answer. Vazgeçmek cevap değildir. I never would've given up. Asla vazgeçmezdim. Give up! Vazgeç! I tried to persuade Sam to give up his plan, only to fail. Sam'i planından vazgeçmesi için ikna etmeye çalıştım ama başaramadım. I didn't give up. Vazgeçmedim. I persuaded him to give up the idea. Fikrinden vazgeçmesi için onu ikna ettim. You aren't going to give up, are you? Vazgeçmeyeceksin, değil mi? Give up that idea. Bu fikirden vazgeç. You're not asking me to give up, are you? Sen vazgeçmemi istemiyorsun, değil mi? I haven't given up yet. Henüz vazgeçmedim. He gave up the idea of going to America to study. Okumak için Amerika'ya gitme fikrinden vazgeçti. The easy thing to do would be to give up. Yapılacak en kolay şey vazgeçmek olurdu. Taking all things into consideration, I have made up my mind to give up the idea. Her şeyi göz önünde bulundurarak, bu fikirden vazgeçmeye karar verdim. Tom didn't give up. Tom vazgeçmedi. We don't intend to give up. Vazgeçmek niyetinde değiliz. I almost decided to give up doing that. Neredeyse bunu yapmaktan vazgeçecektim. Sometimes I fall, but I never give up. Bazen düşerim ama asla vazgeçmem. Tom says he's given up making predictions. Tom, tahminlerde bulunmaktan vazgeçtiğini söyledi. You have to give up sports for a while. Bir süre spordan vazgeçmelisin. What did you give up? Neyden vazgeçtin? We must not give up. Vazgeçmemeliyiz. I didn't want to give up. Vazgeçmek istemedim. Tom wants me to give up. Tom vazgeçmemi istiyor. I would've just given up. Ben olsam vazgeçerdim. What is one food that you could never give up? Asla vazgeçemeyeceğin bir yiyecek nedir? How can you just give up? Nasıl hemen vazgeçebilirsin? We're giving up. Vazgeçiyoruz. I've never thought about giving up. Vazgeçmeyi hiç düşünmedim. I would've just given up. Hemen vazgeçmezdim. Fadil will never give up. Fadıl asla vazgeçmeyecek. Don't give up too early. Erkenden vazgeçmeyin. We should never have given up. Asla vazgeçmemeliydik. They gave up. Onlar vazgeçtiler. She gave up everything for her children. Çocukları için her şeyden vazgeçti. I haven't given up yet. Daha vazgeçmedim. You have lost, give up! Kaybettin, vazgeç! Try as you may, you will find it impossible to give up that habit. Ne kadar denerseniz deneyin, bu alışkanlığınızdan vazgeçmeniz imkansız. Don't let him give up. Vazgeçmesine izin vermeyin. I'd rather die than give up. Vazgeçmektense ölmeyi tercih ederim. I'm not giving up. Ben vazgeçmiyorum. I told you that I would never give up. Asla vazgeçmeyeceğimi sana söyledim. Never give up something you have to think about every day! Her gün düşünmek zorunda olduğun bir şeyden vazgeçme! There is a severe shortage of water in this city, so we must give up having a bath occasionally. Bu şehirde ciddi bir su sıkıntısı var, bu yüzden ara sıra banyo yapmaktan vazgeçmeliyiz. I'm not giving up. Vazgeçmiyorum. I'm never going to give up trying. Asla denemekten vazgeçmeyeceğim. Tom didn't give up easily. Tom kolayca vazgeçmedi. I can't give up my dream. Hayalimden vazgeçemiyorum. Tom doesn't intend to give up. Tom vazgeçmek istemiyor. We haven't given up yet. Biz henüz vazgeçmedik. I told you that I wasn't going to give up. Sana vazgeçmeyeceğimi söyledim. You don't give up, do you? Vazgeçmiyorsun, değil mi? Why did you give up the idea of learning French? Fransızca öğrenme fikrinden neden vazgeçtin? Due to circumstances, I gave up the idea of going to university. Koşullar nedeniyle üniversiteye gitme fikrinden vazgeçtim. I don't know why Tom gave up. Tom'un niye vazgeçtiğini bilmiyorum. They agree that they have no choice but to give up the whole plan. Onlar tüm plandan vazgeçmekten başka seçenekleri olmadığını kabul ettiler. I can't give up. Vazgeçemem. We'll never give up. Biz asla vazgeçmeyeceğiz. Tom will give up. Tom vazgeçecek. If you're not going to try any harder than that, you might as well give up now. Eğer bununla daha fazla uğraşmayacaksan şimdi vazgeçebilirsin. Better to give up possessions than to live in discontent with others. Başkaları ile hoşnutsuzluk içinde yaşamaktansa dünya malından vazgeçmek daha iyi. You may as well give up. Vazgeçebilirsin. All right, I give up. Pekala, vazgeçiyorum. We're not about to give up. Vazgeçecek değiliz. You're not giving up, are you? Vazgeçmiyorsun, değil mi? Tom gave up. Tom vazgeçti. Tom wasn't planning to give up. Tom vazgeçmeyi planlamıyordu. I tried to do my homework, but I didn't really know how to do it, so I gave up. Ödevimi yapmaya çalıştım ama nasıl yapacağımı bilmiyordum, o yüzden vazgeçtim. I won't give up. Vazgeçmeyeceğim. I would sooner die than give up. Vazgeçmektense ölmeyi tercih ederim. She felt like giving up the plan. Canı plandan vazgeçmek istedi. Tom will never give up. Tom asla vazgeçmeyecek. Better to give up possessions than to live in discontent with others. Başkalarıyla hoşnutsuzluk içinde yaşamaktansa, sahip olduklarından vazgeçmek daha iyidir. I just didn't want to give up. Vazgeçmek istemedim işte. The leader gave up the plan in despair. Lider, umutsuzluk içinde plandan vazgeçti. We shouldn't've given up. Vazgeçmemeliydik. You can't give up, Tom. Vazgeçemezsin, Tom. Tom won't give up. Tom vazgeçmeyecek. I would give up my own life if it would save hers. Onun hayatını kurtarmak için kendi hayatımdan vazgeçerim. Don't give up like that. Böyle vazgeçmeyin. I give up. Vazgeçiyorum. I think we should just give up. Bence vazgeçelim gitsin. They didn't give up. Vazgeçmediler. He has given up running in order to focus on the long jump. Uzun atlamaya odaklanmak için koşmaktan vazgeçti. I gave up too soon. Çok erken vazgeçmişim. Did you think I'd give up so easily? O kadar kolay vazgeçeceğimi mi düşünüyordun? I may give up soon and just nap instead. Yakında vazgeçip onun yerine kestirebilirim. I can't give up. Ben vazgeçemem. I tried to convince Tom not to give up. Tom'u vazgeçmemesi için ikna etmeye çalıştım. Let's give up our plan to climb it. Tırmanma planımızdan vazgeçelim. We can't just give up. Biz vazgeçemeyiz. I won't ever give up. Asla vazgeçmeyeceğim. I wasn't about to give up. Vazgeçecek değildim. I've decided to give up trying to do that. Bunu yapmaya çalışmaktan vazgeçmeye karar verdim. You never gave up. Asla vazgeçmedin. He gave up the idea of going to America to study. O, okumak için Amerika'ya gitme fikrinden vazgeçti. You can't give up. Vazgeçemezsin. Today's paper reports that the premier has given up the idea of visiting America. Bugünkü gazete başbakanın Amerika'yı ziyaret etme fikrinden vazgeçtiğini bildiriyor. Giving up isn't the answer. Vazgeçmek çözüm değil. So why don't you just give up? Peki neden hemen vazgeçmiyorsun? We shouldn't give up. Biz vazgeçmemeliyiz. Tom knew that Mary wouldn't give up. Tom Mary'nin vazgeçmeyeceğini biliyordu. Tom doesn't want to give up his dream of becoming an astronaut. Tom astronot olma hayalinden vazgeçmek istemiyor. I wasn't getting any help from anyone, so I gave up. Kimseden yardım almıyordum, bu yüzden vazgeçtim. He refused to give up. Vazgeçmeyi reddetti. Why are you giving up so easily? Neden bu kadar kolay vazgeçiyorsun? I don't intend to give up. Vazgeçmeye niyetim yok. Show More (440)
2	give up	pes etmek	v.
	It is a question of never giving up and of being honest. Asla pes etmeme ve dürüst olma meselesidir. It is a question of never giving up and of being honest. Bu asla pes etmeme ve dürüst olma meselesidir. This is why we must not give up. İşte bu nedenle pes etmemeliyiz. Mr Davies thinks so too, but more and more EU countries appear to have given up. Bay Davies de böyle düşünüyor, ancak giderek daha fazla AB ülkesi pes etmiş gibi görünüyor. The alarm bells are ringing, the Gordian knot has not yet been hacked in two, but Parliament, I hope, is not giving up. Alarm zilleri çalıyor, Gordion düğümü henüz ikiye ayrılmadı ancak Parlamento umarım pes etmiyordur. It is a question of never giving up and of being honest. Bu, asla pes etmemek ve dürüst olmak meselesidir. The institutions shelve recommendations and enquiries, but that does not cause the Ombudsman to give up. Kurumlar tavsiye kararlarını ve soruşturmaları rafa kaldırıyor ancak bu Ombudsmanın pes etmesine neden olmuyor. Don't give up, especially during the hard days. Pes etmeyin, özellikle de zor günlerde. Don't give up, especially during the hard days. Özellikle zor günlerde sakın ola pes etmeyin. Except, on this one, you're giving up without a fight. Ama bu sefer savaşmadan pes ediyorsun. Tom says he isn't giving up. Tom pes etmediğini söylüyor. We won't give up without a fight. Savaşmadan pes etmeyiz biz. We can't simply give up. Öylece pes edemeyiz. Tom never gives up. Tom asla pes etmez. Tom would've given up. Tom pes ederdi. When they saw that they were losing, they gave up. Kaybettiklerini gördüklerinde pes ettiler. They didn't give up. Pes etmediler. Even if you mess up, don't give up. Berbat etsen bile, pes etme. I would sooner die than give up. Pes edeceğime ölürüm daha iyi. Don't give up so easily. Bu kadar kolay pes etme. Tom hasn't given up yet. Tom henüz pes etmedi. Tom might not give up so easily. Tom o kadar kolay pes etmeyebilir. Tom wouldn't give up. Tom pes etmezdi. We'll never give up. Asla pes etmeyeceğiz. No matter what happens, don't give up. Ne olursa olsun, pes etme. Tom never wanted to give up, but he had no choice. Tom asla pes etmek istemedi ama başka seçeneği yoktu. Don't give up now. Şimdi pes etme. They're not going to give up. Onlar pes etmeyecekler. Neither side would give up. İki taraf da pes etmedi. They never give up. Asla pes etmiyorlar. I didn't want to give up. Ben pes etmedim. I can't just give up now. Şimdi pes edemem. Don't let them give up. Pes etmelerine izin verme. You gave up. Sen pes ettin. Tom said he'd almost given up. Tom neredeyse pes ettiğini söyledi. Don't give up halfway. Yarı yolda pes etmeyin. He refused to give up. Pes etmeye yanaşmadı. I don't plan to give up. Pes etmeyi planlamıyorum. I'm still not giving up. Hala pes etmiyorum. Tom never gave up. Tom asla pes etmez. I don't know why Tom gave up. Tom'un niye pes ettiğini bilmiyorum. I won't ever give up. Asla pes etmeyeceğim. Italians don't give up easily. İtalyanlar kolay pes etmez. I told him not to give up. Ona pes etmemesini söyledim. Don't give up too early. Çok erken pes etme. I told you not to give up. Sana pes etmemeni söyledim. Are you giving up so soon? Bu kadar çabuk mu pes ediyorsun? Tom didn't want to give up. Tom pes etmek istemedi. Fadil will never give up. Fadıl asla pes etmez. Tom gave up. Tom pes etti. Have you always given up so easily? Hep bu kadar kolay mı pes edersin? I decided to give up. Pes etmeye karar verdim. Tom can't give up now. Tom şimdi pes edemez. They never gave up. Hiç pes etmediler. The most important thing is not to give up. En önemli şey pes etmemek. I may give up soon and just take a nap. Yakında pes edip biraz kestirebilirim. Tom isn't giving up. Tom pes etmiyor. No matter what happens, don't give up. Ne olursa olsun pes etme. When did you give up? Ne zaman pes ettin? He rarely gives up. Nadiren pes ediyor. He probably just gave up, right? Muhtemelen pes etmiştir, değil mi? I just gave up. Pes ettim. I don't think everyone gave up. Herkesin pes ettiğini sanmıyorum. We must not give up. Biz pes etmemeliyiz. Tom gave up too soon. Tom çok erken pes etti. I don't want her to give up. Onun pes etmesini istemiyorum. Tom isn't giving up yet. Tom henüz pes etmiyor. Tom eventually gave up and went home. Tom sonunda pes etti ve eve gitti. Tom has all but given up. Tom artık pes etti. Maybe I'll just give up soon and take a nap instead. Belki de birazdan pes edip onun yerine biraz kestireceğim. I wouldn't have given up so easily. Ben olsam bu kadar kolay pes etmezdim. I don't want them to give up. Pes etmelerini istemiyorum. We shouldn't give up. Biz pes etmemeliyiz. Tom didn't let me give up. Tom pes etmeme izin vermedi. We should never give up. Asla pes etmemeliyiz. Don't give up like that. Böyle pes etme. Why did you give up? Sen neden pes ettin? I don't want him to give up. Onun pes etmesini istemiyorum. I completely gave up. Tamamen pes ettim. Never give up till the very end. Sonuna kadar asla pes etme. Next time don't give up so easily. Bir dahaki sefere bu kadar kolay pes etme. Tom felt like giving up. Tom pes etmek istedi. I thought Tom wouldn't give up. Tom'un pes etmeyeceğini düşündüm. I thought Tom had given up. Tom'un pes ettiğini düşündüm. We just gave up too soon. Çok erken pes ettik. I don't intend to give up. Pes etmek niyetinde değilim. I can't give up now. Şimdi pes edemem. I'm never going to give up. Ben asla pes etmeyeceğim. I don't give up easily. Kolay pes etmem. You shouldn't just give up. Öylece pes etmemelisin. You can't give up like this. Bu şekilde pes edemezsin. He threw his hands up into the air and said that he gave up. Havlu atıp pes ettiğini söyledi. You don't give up too easily, do you? Kolay pes etmiyorsun, değil mi? Tom says he isn't ready to give up. Tom pes etmeye hazır olmadığını söylüyor. No matter what happens, you must not give up. Ne olursa olsun, pes etmemelisin. You aren't going to give up, are you? Pes etmeyeceksin, değil mi? You can't give up now. Şimdi pes edemezsin. I'll never give up. Asla pes etmeyeceğim. I assume at some point Tom will just give up. Tom'un bir noktada pes edeceğini varsayıyorum. I don't want to give up yet. Henüz pes etmek istemiyorum. I won't give up because I have something worth fighting for. Mücadele etmeye değer bir şeyim olduğu için pes etmeyeceğim. No matter how bad you feel, don't give up. Ne kadar kötü hissedersen hisset, pes etme. Tom never let me give up. Tom asla pes etmeme izin vermedi. He probably just gave up, right? Pes etmiştir, olamaz mı? The dogs finally gave up and wandered away from the raccoon. Köpekler sonunda pes etti ve rakundan uzaklaştı. I can't believe Tom would just give up. Tom'un öylece pes ettiğine inanamıyorum. We're not going to give up. Pes etmeyeceğiz. Don't you ever give up? Hiç pes etmez misin? I told Tom not to give up. Tom'a pes etmemesini söyledim. You shouldn't have given up so soon. Bu kadar erken pes etmemeliydin. Again, Hawking was almost ready to give up. Yine, Hawking neredeyse pes etmeye hazırdı. You give up too easily. Çok kolay pes ediyorsun. If I were in her place, I wouldn't give up yet. Onun yerinde olsaydım daha pes etmezdim. Tom wasn't getting any help from anyone, so he gave up. Tom kimseden yardım alamayınca pes etti. I don't want Tom to give up. Tom'un pes etmesini istemiyorum. Sometimes I fall, but I never give up. Bazen düşüyorum ama asla pes etmiyorum. You must not give up. Pes etmemelisin. I thought perhaps you'd give up. Belki pes edersin diye düşünmüştüm. I won't give up because I have something worth fighting for. Pes etmeyeceğim çünkü uğruna savaşmaya değer bir şeyim var. I don't want Tom to give up. Tom'un pes etmesini istemem. Tom wouldn't give up. Tom pes etmedi. We can't give up now. Şimdi pes edemeyiz. You shouldn't have given up so soon. Bu kadar çabuk pes etmemeliydin. I assume that at some point Tom will just give up. Tom'un bir noktada pes edeceğini varsayıyorum. Don't let her give up. Pes etmesine izin vermeyin. Do not give up and keep writing. Pes etmeyin ve yazmaya devam edin. I think Tom gave up too easily. Bence Tom çok kolay pes etti. Tom is giving up. Tom pes ediyor. The point is, we aren't giving up. Mesele şu ki, pes etmiyoruz. Tom threw his hands up into the air and said that he gave up. Tom ellerini havaya kaldırdı ve pes ettiğini söyledi. Undaunted, he refused to give up. Yılmadı, pes etmeyi reddetti. We haven't given up yet. Henüz pes etmedik. Tom isn't the kind of guy who gives up easily. Tom kolay pes edecek türde biri değildir. I didn't give up. Ben pes etmedim. Tom is not about to give up now. Tom şimdi pes edecek değil. Don't tell me you're just going to give up? Sakın bana öylece pes edeceğini söyleme. Tom doesn't give up. Tom pes etmedi. Don't give up if you fail. Başarısız olursan pes etme. Tom wouldn't give up so easily. Tom o kadar kolay pes etmez. Tom doesn't intend to give up. Tom pes etmeye niyetli değil. I'm not the type that gives up so easily. Çabuk pes edecek biri değilim. Maybe they've given up. Belki de pes ettiler. Did you think I'd give up so easily? Bu kadar kolay pes edeceğimi mi sandın? If you're not going to try any harder than that, you might as well give up now. Bundan daha fazlasını denemeyeceksen, şimdi pes edebilirsin. She won't give up easily. Kolay kolay pes etmez. I'm not about to give up now. Şimdi pes edecek değilim. I'm never going to give up. Asla pes etmeyeceğim. I can't simply give up. Öylece pes edemem. I was this close to giving up. Pes etmeye şu kadarcık kalmıştı. I thought Tom would give up. Tom'un pes edeceğini sanmıştım. Tom won't give up easily. Tom kolay kolay pes etmez. I'm not going to give up. Pes etmeyeceğim. She won't give up easily. O kolayca pes etmeyecek. We shouldn't've given up. Pes etmemeliydik. I gave up too soon. Çok erken pes ettim. Are you saying that you give up? Pes ettiğinizi mi söylüyorsunuz? Tom doesn't give up easily. Tom kolay pes etmez. I can't give up without a fight. Savaşmadan pes edemem. Tom would never give up. Tom asla pes etmezdi. Don't give up too soon. Hemen pes etme. It would be a great pity if you gave up now. Şimdi pes edersen çok yazık olur. Tom doesn't give up easily, does he? Tom kolay kolay pes etmez, değil mi? I will not give up! Pes etmeyeceğim! It's not over when you lose, it's over when you give up. Kaybettiğinde bitmez, pes ettiğinde biter. Tom appears to have given up. Tom pes etmiş gibi görünüyor. Why are you giving up so easily? Neden bu kadar kolay pes ediyorsun? Don't ever give up. Asla pes etme. I wouldn't give up so easily. O kadar kolay pes etmezdim. Don't give up like that. Böyle pes etmeyin. Don't give up yet. Henüz pes etme. I imagine that Tom will eventually give up and let someone else do it. Tom'un sonunda pes edeceğini ve işi başkasına bırakacağını hayal ediyorum. Don't give up halfway. Yarı yolda pes etme. Tom knew that Mary wouldn't give up. Tom, Mary'nin pes etmeyeceğini biliyordu. Tom doesn't give up easily, does he? Tom kolay pes etmez, değil mi? Never give up! Asla pes etme! I told you that I wasn't going to give up. Sana pes etmeyeceğimi söylemiştim. I know Tom won't give up. Tom'un pes etmeyeceğini biliyorum. Tom is going to eventually give up. Tom sonunda pes edecek. I told them not to give up. Onlara pes etmemelerini söyledim. I don't want you to give up. Pes etmeni istemiyorum. Tom and I are giving up. Tom ve ben pes ediyoruz. Tom's car finally gave up the ghost. Tom'un arabası sonunda pes etti. We can't just give up. Öylece pes edemeyiz. I'm not the type that gives up so easily. Ben kolay pes eden bir tip değilim. Don't give up now, Tom. Şimdi pes etme, Tom. We haven't given up yet. Biz henüz pes etmedik. I got gloomy and thought of giving up. Karamsarlığa kapıldım ve pes etmeyi düşündüm. Tom will eventually give up. Tom sonunda pes edecek. So you give up, right? Pes ediyorsun, değil mi? I wouldn't have given up like Tom did. Ben olsam Tom'un yaptığı gibi pes etmezdim. I don't give up easily. Kolay kolay pes etmem. Why don't you both give up? Neden ikiniz de pes etmiyorsunuz? Even you are a guy who doesn't know when to give up. Sen bile ne zaman pes edeceğini bilmeyen bir adamsın. When the police came on stage, the criminal gave up. Polis sahneye çıktığında, suçlu pes etti. I don't want to give up right now. Şu anda pes etmek istemiyorum. Tom won't give up easily. Tom kolayca pes etmeyecek. People were against Mother Teresa at first, but she never gave up. İnsanlar ilk başta Rahibe Teresa'ya karşıydı ama o asla pes etmedi. Tom didn't give up. Tom pes etmedi. I think Tom will eventually give up and let someone else do that. Bence Tom sonunda pes edecek ve bunu başkasının yapmasına izin verecek. I'm not ready to give up just yet. Henüz pes etmeye hazır değilim. I wouldn't give up so easily. Ben olsam o kadar kolay pes etmezdim. Tom isn't ready to give up yet. Tom henüz pes etmeye hazır değil. I'm not ready to give up yet. Henüz pes etmeye hazır değilim. Tom eventually gave up. Tom sonunda pes etti. Tom hasn't completely given up yet. Tom henüz tamamen pes etmedi. He is too proud to give up. Pes etmeyecek kadar gururlu. Tom is never going to give up. Tom asla pes etmeyecek. All right, I give up. Pekala, pes ediyorum. Tom is too proud to give up. Tom pes etmeyecek kadar gururlu. Tom doesn't give up easily. Tom kolayca pes etmez. They haven't given up at all. Hiç pes etmediler. Don't let him give up. Pes etmesine izin vermeyin. Don't they ever give up? Hiç pes etmezler mi? How can you just give up? Nasıl öylece pes edersin? I'm not giving up yet. Henüz pes etmiyorum. I'm on the point of giving up. Pes etme noktasındayım. I'm giving up. Ben pes ediyorum. I gave up too soon. Çok çabuk pes ettim. I finally gave up. Sonunda pes ettim. Tom is going to give up. Tom pes edecek. I may give up soon and just nap instead. Yakında pes edip sadece kestirebilirim. Tom had no intention of giving up. Tom'un pes etmeye hiç niyeti yoktu. Tom didn't give up easily. Tom kolay pes etmedi. I'm not giving up that easily. O kadar kolay pes etmeyeceğim. We didn't give up. Pes etmedik. You gave up too soon. Çok erken pes ettin. Okay, I give up. Tamam, pes ediyorum. Tom is not about to give up now. Tom şu an pes edecek gibi değil. Tom won't give up. Tom pes etmeyecek. Don't let Tom give up. Tom'un pes etmesine izin verme. You shouldn't give up just because you have no talent. Yeteneğin yok diye pes etmemelisin. She gave up in despair. Çaresizlik içinde pes etti. Tom gives up too easily. Tom çok kolay pes ediyor. I may give up soon and just nap instead. Yakında pes edip onun yerine kestirebilirim. She was forced to give up. Pes etmek zorunda kaldı. Don't give up! Pes etme! Don't give up without a fight. Savaşmadan pes etme. Tom doesn't plan to give up. Tom pes etmeyi düşünmüyor. Tom refused to give up. Tom pes etmeyi reddetti. Maybe you gave up too fast. Belki de çok çabuk pes ettin. Sami never gave up. Sami asla pes etmedi. Italians don't give up easily. İtalyanlar kolayca pes etmez. I wasn't going to give up. Ben pes etmeyecektim. Eventually, Tom just gave up. Sonunda Tom pes etti. You don't give up too easily, do you? Kolayca pes etmiyorsun, demi? Show More (242)
3	give up	bırakmak	v.
	Iraq agreed, among other things, to give up all its weapons of mass destruction and long-range missiles. Irak, diğer hususların yanı sıra, tüm kitle imha silahlarını ve uzun menzilli füzelerini bırakmayı kabul etmiştir. More and more beekeepers, in all regions of the European Union, are giving up beekeeping. Avrupa Birliği'nin tüm bölgelerinde giderek daha fazla arıcı arıcılığı bırakıyor. Iraq agreed, among other things, to give up all its weapons of mass destruction and long-range missiles. Irak, diğer hususların yanı sıra, tüm kitle imha silahlarını ve uzun menzilli füzelerini bırakmayı kabul etti. We gave up the bad habits. Biz kötü alışkanlıkları bıraktık. You must give up smoking. Sigara içmeyi bırakmalısın. Please give up smoking. Lütfen sigara içmeyi bırak. You had better give up smoking for your health. Sağlığın için sigara içmeyi bıraksan iyi olur. You'd better give up smoking. Sigarayı içmeyi bıraksan iyi olur. I learned a lot about myself in the process of giving up tobacco. Tütünü bırakma sürecinde kendimle ilgili çok şey öğrendim. Don't give up English. İngilizce'yi bırakmayın. You never gave up on us. Sen bizi asla bırakmadın. Tom says he's given up making predictions. Tom tahmin yapmayı bıraktığını söylüyor. He gave up drinking for the sake of his health. Sağlığı için içkiyi bıraktı. Tom decided to give up playing guitar professionally. Tom profesyonel olarak gitar çalmayı bırakmaya karar verdi. I can easily give up chocolate to lose weight. Kilo vermek için çikolatayı kolayca bırakabilirim. I gave up exercising years ago. Yıllar önce egzersiz yapmayı bıraktım. If it were not for my family, I would give up this job. Ailem olmasaydı bu işi bırakırdım. I used to smoke a lot, but I have given up smoking now. Eskiden çok sigara içerdim ama şimdi bıraktım. He gave up his career for his family. Ailesi için kariyerini bıraktı. I gave up smoking six months ago. Altı ay önce sigara içmeyi bıraktım. Giving up drinking is not an easy task. İçkiyi bırakmak kolay bir iş değil. Have you given up smoking for good and all? Sigarayı tamamen bıraktın mı? Tom was advised by his doctor to give up drinking. Tom'a doktoru içkiyi bırakmasını tavsiye etti. She was advised by him to give up drinking. İçkiyi bırakması tavsiye edildi. I gave up my seat to an old lady. Yerimi yaşlı bir kadına bıraktım. I'll give up drinking once and for all. Kesin olarak içkiyi bırakacağım. We won't give up without a fight. Mücadele etmeden bırakmayacağız. You should give up drinking and smoking. İçki ve sigarayı bırakmalısın. Tom's doctor advised him to give up drinking. Tom'un doktoru ona içki içmeyi bırakmasını tavsiye etti. Giving up drinking for a year is healthy. Bir yıl boyunca içkiyi bırakmak sağlıklıdır. I've given up smoking. Sigara içmeyi bıraktım. How long has it been since you gave up teaching at that school? O okulda öğretmenliği bırakalı ne kadar oldu? Has he given up cigarettes? Sigarayı bıraktı mı? Sami gave up the chase. Sami kovalamacayı bıraktı. You should give up smoking and drinking. Sigara ve içkiyi bırakmalısın. The doctor told Mr Smith to give up smoking. Doktor, Bay Smith'e sigara içmeyi bırakmasını söyledi. Tom gave up his teaching job to become a full-time studio musician. Tom tam zamanlı stüdyo müzisyeni olmak için öğretmenlik mesleğini bıraktı. I gave up my job. İşimi bıraktım. Has he given up cigarettes? O, sigarayı bıraktı mı? Illness forced him to give up school. Hastalık onu okulu bırakmaya zorladı. One should know when to give up. İnsan nerede bırakacağını bilmeli. Tom decided to give up city life and live in the country. Tom şehir hayatını bırakıp taşrada yaşamaya karar verdi. She gave up her seat for the old person. Koltuğunu yaşlı bir kişiye bıraktı. You must give up smoking, as it is unhealthy. Sigara içmeyi bırakmalısın, sağlıksız olduğu için. I'll give up drinking once and for all. İçkiyi tamamen bırakacağım. He advised him to give up alcohol. Ona alkolü bırakmasını tavsiye etti. Tom was advised by his doctor to give up drinking. Doktoru tarafından Tom'a içkiyi bırakması tavsiye edildi. She advised him to give up drinking. İçkiyi bırakmasını tavsiye etti. The doctor told him to give up smoking and drinking. Doktor, ona sigara ve içkiyi bırakmasını söyledi. She gave up eating meat after reading a book about cruelty to animals. O hayvanlar üzerindeki zulüm hakkında bir kitap okuduktan sonra et yemeyi bıraktı. He decided to give up smoking once and for all. Sigarayı bir kez ve sonsuza kadar bırakmaya karar verdi. My father gave up smoking. Babam sigara içmeyi bıraktı. I have given up on that case. Ben o davayı bıraktım. I advise you to give up drinking. İçki içmeyi bırakmanı tavsiye ederim. Tom's doctor advised him to give up drinking. Tom'un doktoru ona içkiyi bırakmasını tavsiye etti. He had no choice but to give up school because of poverty. Yoksulluk yüzünden okulu bırakmaktan başka çaresi yoktu. My father has already given up smoking and drinking. Babam sigara ve içkiyi çoktan bıraktı. Tom finally gave up smoking. Tom, sonunda sigara içmeyi bıraktı. This isn't a time to give up. Şu an bırakmanın sırası değil. Tom decided to give up skateboarding after his accident. Tom geçirdiği kazadan sonra kaykay yapmayı bırakmaya karar verdi. I gave up smoking a year ago. Sigarayı bir yıl önce bıraktım. He had no choice but to give up school because of poverty. Yoksulluktan dolayı okulu bırakmaktan başka seçimi yoktu. Tom gave up on doing that. Tom bunu yapmayı bıraktı. It's hard for my father to give up drinking. Babam için içkiyi bırakmak zor. He finally gave up smoking. Sigarayı nihayet bıraktı. My father has already given up smoking and drinking. Babam sigara içmeyi ve içki içmeyi zaten bıraktı. If it were not for my family, I would give up this job. Eğer ailem olmasaydı, bu işi bırakırdım. My father gave up cigarettes. Babam sigarayı bıraktı. The police asked the criminal to give up his gun. Polis suçlunun silahını bırakmasını istedi. He has given up smoking for the sake of his health. O sağlığının uğruna sigara içmeyi bıraktı. I'm determined to give up smoking. Sigara içmeyi bırakmaya kararlıyım. I advise you to give up drinking. Size içkiyi bırakmanızı öneririm. My father has given up smoking recently. Babam son zamanlarda sigara içmeyi bıraktı. I used to smoke a lot, but I have given up smoking now. Eskiden çok sigara içerdim ama artık sigara içmeyi bıraktım. I successfully gave up nail biting on my own. Tırnak yemeyi kendi başıma bırakmayı başardım. My doctor told me to give up smoking. Doktorum sigara içmeyi bırakmamı söyledi. I was this close to giving up. Bırakmama ramak kalmıştı. I gave up exercising years ago. Egzersiz yapmayı yıllar önce bıraktım. You have to give up sports for a while. Bir süreliğine sporu bırakmalısınız. I learned a lot about myself in the process of giving up tobacco. Tütünü bırakma sürecinde kendim hakkında çok şey öğrendim. Don't give up your work in despair. Umutsuzluğa kapılıp işinizi bırakmayın. My father has given up smoking recently. Babam sigara içmeyi geçenlerde bıraktı. Tom gave up his teaching job to become a full-time studio musician. Tom tam zamanlı bir stüdyo müzisyeni olmak için öğretmenlik işini bıraktı. The maid gave up her job. Hizmetçi işini bıraktı. He gave up cigarettes. Sigarayı bıraktı. I voluntarily give up my salary. Maaşımı gönüllü olarak bırakıyorum. He has given up running in order to focus on the long jump. Uzun atlamaya odaklanmak için koşmayı bıraktı. You've got to give up gambling once and for all. Kumarı kesin olarak bırakmalısın. The doctor told him to give up smoking and drinking. Doktor, sigarayı ve içkiyi bırakmasını söyledi. He says he will not give up smoking. O, sigara içmeyi bırakmayacağını söylüyor. She gave up eating meat after reading a book about cruelty to animals. Hayvanlara yapılan zulümle ilgili bir kitap okuduktan sonra et yemeyi bıraktı. My dad gave up alcohol. Babam alkolü bıraktı. Father gave up cigarettes. Babam sigarayı bıraktı. I almost decided to give up doing that. Ben neredeyse onu yapmayı bırakmaya karar verdim. Sami gave up the chase. Sami kovalamayı bıraktı. Show More (92)
4	give up	terk etmek	v.
	Real freedom can only be obtained when you give up all desires. Gerçek kurtuluş ancak bütün arzuları terk ettiğinizde elde edilebilir. The boy was given up for dead. Oğlan ölüme terk edildi. When the police came on stage, the criminal gave up. Polis sahneye geldiğinde suçlu terk etti. He was given up for dead. O, ölüme terk edildi. He was given up for dead. Ölüme terk edildi. Show More (2)
5	give up	istifa etmek	v.
	You gave up. Sen istifa ettin. She gave up. O, istifa etti. Mary gave up. Mary istifa etti. Show More (0)
6	give up	teslim etmek	v.
	Tom's car finally gave up the ghost. Tom'un arabası en sonunda ruhunu teslim etti. The police asked the criminal to give up his gun. Polis suçludan silahını teslim etmesini istedi. Show More (-1)