flourishing - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
flourishing gelişen adj.
  • The UK continues to have a flourishing trade in British-made military goods.
  • Birleşik Krallık, İngiliz yapımı askeri ürünlerde gelişen bir ticarete sahip olmaya devam ediyor.
  • Mr Peres told us yesterday that he supported a flourishing and modern Palestinian Authority.
  • Sayın Peres dün bize, gelişen ve modern bir Filistin Yönetimini desteklediğini söyledi.
  • We still see the evils of warlordism, ethnic division and a flourishing drug trade.
  • Hâlâ savaş ağalığının, etnik bölünmenin ve gelişen uyuşturucu ticaretinin kötülüklerini görüyoruz.
Show More (5)
flourishing işleri iyi gitme n.
  • Your business is flourishing, I hear.
  • Duyduğuma göre işleriniz iyiye gidiyormuş.
Show More (-2)