Türkçe - İngilizce Cümleler
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Eşanlam
Cümleler
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Cümleler
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Geçmişi Gizle
Geçmiş Detayları
Geçmişi Sil
Geçmiş :
radio guiding
electric continuity
karışmadan izlemek
Geçmiş
İngilizce
Türkçe
1
fasting
oruçlu
adj.
Sami
fasted
throughout the whole three holy months.
Sami üç ayların tamamını
oruçlu
geçirdi.
Sami and Layla are
fasting.
Sami ve Leyla
oruçlu.
Sami is
fasting.
Sami
oruçlu.
Sami
fasted
during Ramadan.
Sami ramazanı
oruçlu
geçirdi.
Sami is
fasting
today.
Sami bugün
oruçlu.
Show More (2)
2
fasting
oruç
n.
Fasting
helps the body cleanse and repair itself.
Oruç
vücudun temizlenmesine ve kendini onarmasına yardımcı olur.
Fasting
helps the body cleanse and repair itself.
Oruç
vücudun kendini temizleyip onarmasına yardımcı olur.
The five pillars of Islam are belief, worship,
fasting,
almsgiving, and pilgrimage.
İslam'ın beş şartı inanç, ibadet,
oruç,
sadaka ve hacdır.
Show More (0)