|
- There are not even windowpanes in his cell, and that in winter.
- Hücresinde pencere camı bile yok, hem de bu kış mevsiminde.
- Until the fourth day, each cell is totipotent, and contains all the genetic information of a potential human being.
- Dördüncü güne kadar her bir hücre totipotenttir ve potansiyel bir insanın tüm genetik bilgisini içerir.
- The people of our countries are not sufficiently aware of the benefits of human tissue and cell donations.
- Ülkelerimizdeki insanlar insan doku ve hücre bağışının faydaları konusunda yeterince bilinçli değiller.
- We also do not want women to be degraded into egg cell or embryo donors.
- Ayrıca kadınların yumurta hücresi ya da embriyo donörlerine dönüştürülmesini de istemiyoruz.
- The second concerns the woman as egg cell donor and the risk of actually creating a market.
- İkincisi, yumurta hücresi donörü olarak kadın ve gerçekten bir pazar yaratma riski ile ilgilidir.
- Every human being spends about half an hour as a single cell.
- Her insan tek bir hücre olarak yaklaşık yarım saat geçirir.
- Reid, you and Dave check out John Doe's cell.
- Reid, sen ve Dave John Doe'nun hücresine göz atın.
- But, garbage collector p62 doesn't touch the cell's healthy proteins and organelles.
- Ancak, çöp toplayıcı p62 hücrenin sağlıklı proteinlerine ve organellerine dokunmaz.
- Moreover, this cell cluster is not even a human being yet.
- Üstelik bu hücre kümesi henüz bir insan bile değil.
- Tom was alone in his cell.
- Tom hücresinde yalnızdı.
- It's a prokaryotic cell.
- Prokaryotik bir hücre.
- He is sitting in the isolation cell.
- Tecrit hücresinde oturuyor.
- Tom walked into the cell.
- Tom hücreye yürüdü.
- The guards found Dan's cell empty.
- Gardiyanlar Dan'in hücresini boş buldu.
- He was put in a cell.
- O bir hücreye konuldu.
- The guards discovered a tunnel in Dan's cell.
- Gardiyanlar Dan'in hücresinde bir tünel keşfetti.
- Every person in this community is like a cell in the immune system of a healthy human body.
- Bu topluluktaki her insan, sağlıklı bir insan vücudunun bağışıklık sistemindeki bir hücre gibidir.
- Dan escaped from his cell through a tunnel.
- Dan bir tünel sayesinde hücresinden kaçtı.
- A nerve cell responds to a slight stimulus.
- Bir sinir hücresi hafif bir uyarana tepki verir.
- The guards discovered a tunnel in Dan's cell.
- Gardiyanlar Dan'in hücresinde bir tünel keşfettiler.
- A nerve cell responds to a slight stimulus.
- Bir sinir hücresi hafif bir uyarıcıya yanıt verir.
- Inmates were forced to sleep in one cell, often sideways.
- Mahkumlar tek bir hücrede, çoğu zaman yan yatarak uyumaya zorlanmıştır.
- Sami hung himself in his cell.
- Sami hücresinde kendini astı.
- The cell was stinking of urine.
- Hücre idrar kokuyordu.
- He was put in a cell.
- Bir hücreye konuldu.
- Why is it so difficult to establish that the nervous cell is the basic unit for the nervous tissue?
- Sinir hücresinin sinir dokusu için temel birim olduğunu tespit etmek neden bu kadar zor?
- He is sitting in the isolation cell.
- Tek kişilik hücrede kalıyor.
- The guards searched Tom's cell.
- Gardiyanlar Tom'un hücresini aradı.
- It's a eukaryotic cell.
- O bir ökaryotik bir hücre.
- The cell was stinking of body odor.
- Hücre vücut kokusu kokuyordu.
- The guard unlocked the cell door.
- Gardiyan hücre kapısının kilidini açtı.
- The cell was filled with prostitutes and homeless women.
- Hücre fahişeler ve evsiz kadınlarla doluydu.
- The guards found Dan's cell empty.
- Gardiyanlar Dan'in hücresini boş buldular.
- Dan dug a tunnel in his cell with a spoon.
- Dan hücresinde kaşıkla bir tünel kazdı.
- He is sitting in the isolation cell.
- O, izolasyon hücresinde oturuyor.
- Tom walked into the cell.
- Tom hücreye girdi.
- Tom was put in a cell.
- Tom bir hücreye konuldu.
- The cell was filled with men.
- Hücre erkeklerle doluydu.
- Tom escaped from his cell.
- Tom hücresinden kaçtı.
- Dan escaped from his cell through a tunnel.
- Dan hücresinden bir tünel aracılığıyla kaçtı.
- Tom is in a holding cell.
- Tom bir hücrede.
- We won't be able to get out of this cell.
- Bu hücreden çıkamayacağız.
- Tom dug through the wall of his cell.
- Tom hücresinin duvarını kazdı.
- Sami's cell was searched.
- Sami'nin hücresi arandı.
- It's impossible to get out of this cell.
- Bu hücreden çıkmak imkansız.
- The cell was stinking of body odor.
- Hücre vücut kokuyordu.
- The cell was filled with prostitutes and homeless women.
- Hücre, fahişeler ve evsiz kadınlarla doluydu.
- Layla settled in to her new life in an Egyptian prison cell.
- Leyla bir Mısır cezaevindeki hücrede yeni yaşamına yerleşti.
Show More (45)
|
