1 |
cabin |
kulübe |
n. |
|
- I'm even building myself a cabin not far from here.
- Hatta buradan çok uzak olmayan bir yerde kendime bir kulübe bile inşa ediyorum.
- I'm just back to check out the gardener's cabin.
- Bahçıvanın kulübesine bakmak için döndüm.
- The cabin had no water or electricity.
- Kulübede ne su ne de elektrik vardı.
- Tom was in the cabin.
- Tom kulübedeydi.
- Tom took shelter in a log cabin.
- Tom bir kulübeye sığındı.
- He was poor and lived in a small cabin.
- Fakirdi ve küçük bir kulübede yaşıyordu.
- Naoki was poor and lived in a small cabin.
- Naoki yoksuldu ve küçük bir kulübede yaşıyordu.
- Naoki was poor and lived in a cabin.
- Naoki fakirdi ve bir kulübede yaşıyordu.
- I have a cabin in the mountains about three hours from my house.
- Evimden yaklaşık üç saat uzaklıkta dağlarda bir kulübem var.
- From the look of the cabin, no one lives in it.
- Kulübeye bakılırsa içinde kimse yaşamıyor.
- Naoki was poor and lived in a cabin.
- Naoki fakirdi ve bir kulübede yaşardı.
- Abraham Lincoln, the 16th president of the United States, was born in a log cabin in Kentucky.
- Amerika Birleşik Devletleri'nin 16. başkanı Abraham Lincoln, Kentucky'de bir kulübede doğmuştur.
- The cabin smelled musty.
- Kulübe küf kokuyordu.
- Dan set fire to the cabin in an attempt to kill Linda.
- Dan Linda'yı öldürmek için kulübeyi ateşe verdi.
- The old cabin lacked many modern appliances, it even had a wood-burning stove.
- Eski kulübede birçok modern alet yoktu, hatta bir odun sobası bile vardı.
- The drunk bear broke into our cabins.
- Sarhoş ayı kulübelerimize girdi.
- I was in the cabin all night.
- Bütün gece kulübedeydim.
- I don't build their cabins.
- Onların kulübelerini ben inşa etmiyorum.
- The cabin was absolutely silent.
- Kulübe tamamen sessizdi.
- The cabin was torn asunder by the storm.
- Kulübe fırtına yüzünden paramparça olmuş.
- Abraham Lincoln, the 16th president of the United States, was born in a log cabin in Kentucky.
- Amerika Birleşik Devletleri'nin 16. başkanı Abraham Lincoln, Kentucky'de bir kulübede doğdu.
- Tom lives in a log cabin.
- Tom bir kulübede yaşıyor.
- We have rented a cabin by the lake.
- Göl kenarında bir kulübe kiraladık.
- We rented a cabin by a lake.
- Göl kenarında bir kulübe kiraladık.
- Tom walked back to the cabin.
- Tom kulübeye geri yürüdü.
- Tom lives alone in a small cabin in the woods.
- Tom ormanda küçük bir kulübede yaşamaktadır.
- Tom plans on staying in his mountain cabin all summer.
- Tom bütün yaz dağ kulübesinde kalmayı planlıyor.
- Tom plans on staying in his mountain cabin all summer.
- Tom, bütün yaz dağ kulübesinde kalmayı planlıyor.
- Tom was waiting inside his cabin.
- Tom kulübesinde bekliyordu.
- Tom followed the moth outside the cabin.
- Tom kulübenin dışındaki güveyi takip etti.
- Tom lives all by himself in a small cabin in the woods.
- Tom ormanda küçük bir kulübede tek başına yaşıyor.
- We followed him single file till we reached the cabin.
- Kulübeye varana kadar onu tek sıra halinde takip ettik.
- Dan set fire to the cabin in an attempt to kill Linda.
- Dan, Linda'yı öldürmek için kulübeyi ateşe verdi.
- The cabin we stayed in didn't have electricity.
- Kaldığımız kulübede elektrik yoktu.
- Tom lived alone in a small cabin.
- Tom küçük bir kulübede yalnız yaşıyordu.
- He has been living in the cabin by himself for more than ten years.
- On yıldan fazladır kulübede tek başına yaşıyordu.
- Tom often spends his weekends in his cabin in the woods.
- Tom hafta sonlarını genellikle ormandaki kulübesinde geçirir.
- Is this our cabin?
- Bu bizim kulübemiz mi?
- Naoki was poor and lived in a small cabin.
- Naoki fakirdi ve küçük bir kulübede yaşıyordu.
- Tom lives in a log cabin.
- Tom ağaç kulübesinde yaşıyor.
- Tom told us that we would eat as soon as we got to the cabin.
- Tom bize kulübeye varır varmaz yemek yiyeceğimizi söyledi.
- Tom often spends his weekends in his cabin in the woods.
- Tom sık sık hafta sonlarını ormanda kulübesinde geçirir.
- Do you know the way back to the cabin?
- Kulübeye dönüş yolunu biliyor musun?
- Tom lives alone in a small cabin in the woods.
- Tom ormanda küçük bir kulübede yalnız yaşıyor.
- Tom lives all by himself in a small cabin in the woods.
- Tom ormanda küçük bir kulübede tek başına yaşar.
- Tom has gone back to the cabin.
- Tom kulübeye geri döndü.
- Tom spent the night in the small cabin near the lake.
- Tom geceyi göl kenarındaki küçük kulübede geçirdi.
- Tom lives alone in a small cabin near a waterfall.
- Tom bir şelalenin yakınındaki küçük bir kulübede yalnız yaşıyor.
- Tom has a small cabin on the lakefront.
- Tom'un göl kenarında küçük bir kulübesi var.
Show More (46)
|
2 |
cabin |
kabin |
n. |
|
- And then Rigsby wants to go check out those cabins.
- Ve sonra Rigsby gidip şu kabinlere göz atmak istiyor.
- All the cabins remain shuttered.
- Tüm kabinler kapalı kaldı.
- It's a private cabin, but you share an external washroom with the other cabins.
- Bu özel bir kabin, ancak diğer kabinlerle harici bir tuvalet paylaşıyorsunuz.
- The old cabin lacked many modern appliances, it even had a wood-burning stove.
- Eski kabin pek çok modern cihazdan yoksundu, hatta bir odun sobası bile vardı.
- The cabin smelled musty.
- Kabin küflü kokuyordu.
- From the look of the cabin, no one lives in it.
- Kabinin görünümüne bakılırsa içeride kimse yaşamıyor.
- The cabin was absolutely silent.
- Kabin kesinlikle sessizdi.
- It's a private cabin, but you share an external washroom with the other cabins.
- Bu özel bir kabin, ama diğer kabinlerle dış tuvaleti paylaşıyorsunuz.
- Tom followed the moth outside the cabin.
- Tom kabinin dışındaki güveyi izledi.
- I was in the cabin all night.
- Bütün gece kabindeydim.
- I have cabin fever.
- Kabin ateşim var.
- We have rented a cabin by the lake.
- Gölün yanında bir kabin kiraladık.
- The aircraft cabin holds two hundred and fifty people.
- Uçak kabini iki yüz elli kişi alıyor.
- We rented a cabin by a lake.
- Gölün yanında bir kabin kiraladık.
Show More (11)
|
3 |
cabin |
kamara |
n. |
|
- The passengers were asleep in their cabins when the ship hit a huge iceberg.
- Gemi büyük bir buzdağına çarptığında yolcular kamaralarında uyuyorlardı.
- Tom and Mary went on a cruise near Italy for their honeymoon, but the ship sank and Tom was drowned in his cabin.
- Tom ve Mary balayıları için İtalya yakınında vapurla seyahate çıktılar fakat gemi battı ve Tom kamarasında boğuldu.
- Tom has gone back to the cabin.
- Tom kamaraya geri gitti.
- Tom lived alone in a small cabin.
- Tom küçük bir kamarada tek başına yaşıyordu.
- Tom and Mary went on a cruise near Italy for their honeymoon, but the ship sank and Tom was drowned in his cabin.
- Tom ve Mary balayı için İtalya yakınlarında bir gemi yolculuğuna çıktılar, ama gemi battı ve Tom kamarasında boğuldu.
- Tom was waiting inside his cabin.
- Tom kamarasının içinde bekliyordu.
Show More (3)
|