| 1 |
breathless |
nefessiz |
adj. |
|
- It leaves you breathless.
- O seni nefessiz bırakır.
- There are some performances that leave one breathless.
- Bazı performanslar vardır ki insanı nefessiz bırakır.
- She leaves you breathless.
- İnsanı nefessiz bırakıyor.
- It leaves you breathless.
- İnsanı nefessiz bırakıyor.
- He leaves you breathless.
- İnsanı nefessiz bırakıyor.
- She leaves you breathless.
- O seni nefessiz bırakır.
Show More (3)
|
| 2 |
breathless |
nefes nefese |
adj. |
|
- She reached the finish line breathless.
- Nefes nefese bitiş çizgisine ulaştı.
- He leaves you breathless.
- O seni nefes nefese bırakır.
Show More (-1)
|
| 3 |
breathless |
nefes aldırmayan |
adj. |
|
- They explored the breathless desert, feeling the oppressive heat.
- Bunaltıcı sıcağı hissederek nefes aldırmayan çölü keşfettiler.
Show More (-2)
|
| 4 |
breathless |
nefes kesen |
adj. |
|
- The thrilling movie left the audience breathless.
- Gerilim filmi, izleyicilere nefes kesen anlar yaşattı.
Show More (-2)
|
