|
- In a surprisingly bold move, she kicked the stranger and ran away.
- Şaşılacak derecede cesur bir hareketle yabancıyı tekmeleyip kaçtı.
- The European Union must now show the political courage to make new and bold choices.
- Avrupa Birliği şimdi yeni ve cesur seçimler yapmak için siyasi cesaret göstermelidir.
- We need have no qualms about making these proposals unconventional and bold.
- Bu önerileri alışılmadık ve cesur bir şekilde yapmaktan çekinmemeliyiz.
- In short, bold political decisions are needed.
- Kısacası cesur siyasi kararlara ihtiyaç vardır.
- The European Union has confounded the most sceptical critics with bold, resolute initiatives.
- Avrupa Birliği cesur ve kararlı girişimleriyle en şüpheci eleştirmenleri bile şaşırtmıştır.
- We may be making bold statements now, but matters will prove different in practice.
- Şu anda cesur açıklamalar yapıyor olabiliriz, ancak uygulamada durum farklı olacaktır.
- It is bold and forthright in exactly the right areas, particularly on vaccination and import controls.
- Başta aşılama ve ithalat kontrolleri olmak üzere tam olarak doğru alanlarda cesur ve açık sözlüdür.
- Would he not share my view that this is the sort of bold proposal we want to see?
- Bunun görmek istediğimiz türden cesur bir teklif olduğu görüşümü paylaşmıyor mu?
- Those politicians who launched EMU were bold and far-sighted.
- EMU'yu başlatan politikacılar cesur ve ileri görüşlüydü.
- We need bold, imaginative action plans and we need them now.
- Cesur, yaratıcı eylem planlarına ihtiyacımız var ve bunlar bize şimdi lazım.
- The proposals regarding VAT are not bold enough.
- KDV ile ilgili teklifler yeterince cesur değil.
- I would make bold enough to say that Sweden needs the euro.
- İsveç'in avroya ihtiyacı olduğunu söyleyecek kadar cesur olabilirim.
- Bold Community funding is more than needed in order to avoid all this.
- Tüm bunlardan kaçınmak için cesur Topluluk fonlarına fazlasıyla ihtiyaç vardır.
- To reverse this destructive tendency is a bold challenge, admittedly, but it is one we are prepared to face.
- Bu yıkıcı eğilimi tersine çevirmek kuşkusuz cesur bir meydan okumadır, ancak biz bununla yüzleşmeye hazırız.
- We need bold, imaginative action plans and we need them now.
- Cesur, yaratıcı eylem planlarına ihtiyacımız var ve bunlara şimdi ihtiyacımız var.
- The European Parliament must make bold proposals and must remain very vigilant.
- Avrupa Parlamentosu cesur önerilerde bulunmalı ve çok dikkatli olmalıdır.
- The Gemelli report attempts to take a fresh approach, a bold approach.
- Gemelli raporu yeni bir yaklaşım, cesur bir yaklaşım benimsemeye çalışmaktadır.
- This would be an incredibly bold experiment for our institution to undertake.
- Bu, kurumumuzun üstlenmesi gereken inanılmaz cesur bir deney olacaktır.
- This would be an incredibly bold experiment for our institution to undertake.
- Bu, kurumumuzun üstlenmesi gereken son derece cesur bir deney olacaktır.
- I would make bold enough to say that Sweden needs the euro.
- İsveç'in Euro'ya ihtiyacı olduğunu söyleyecek kadar cesurum.
- A bold step must be taken in 2004.
- 2004'te cesur bir adım atılmalıdır.
- That is why the report calls for bold steps towards integration.
- Bu nedenle rapor, entegrasyon yönünde cesur adımlar atılması çağrısında bulunuyor.
- I think your store's new big and bold marquee will bring in a lot of customers.
- Bence mağazanızın yeni büyük ve cesur tabelası çok sayıda müşteri çekecek.
- They should have bold ideas.
- Cesur fikirlere sahip olmalılar.
- He made a bold attempt.
- Cesur bir girişimde bulundu.
- We need somebody with bold new ideas.
- Cesur yeni fikirleri olan birine ihtiyacımız var.
- He gets a little bold after he's had a few drinks.
- Birkaç kadeh içtikten sonra biraz cesurlaşıyor.
- Though timid in some respects, he was very bold in others.
- Bazı açılardan çekingen olsa da diğer açılardan çok cesurdu.
- We were astonished by his bold attempt.
- Cesur girişimi karşısında hayrete düştük.
- Tom is quite bold.
- Tom oldukça cesur.
- They should have bold ideas.
- Onların cesur fikirleri olmalı.
- She only paints with bold colors; she does not like pastels.
- O sadece cesur renklerle boyar; pastellerden hoşlanmaz.
- The bold knight didn't hesitate to go on the offensive when the time came.
- Cesur şövalye, zamanı geldiğinde saldırıya geçmekte tereddüt etmedi.
Show More (30)
|
