|
- That the Council should behave in this way leaves me baffled.
- Konsey'in bu şekilde davranması beni şaşırtıyor.
- Until recently the focus has been on ensuring that Muslims behave in accordance with Islam.
- Yakın zamana kadar odak noktası Müslümanların İslam'a uygun davranmalarını sağlamaktı.
- Companies are increasingly being expected to behave in an ethical and socially responsible manner.
- Şirketlerin etik ve sosyal açıdan sorumlu bir şekilde davranmaları giderek daha fazla beklenmektedir.
- We would undoubtedly be breaking the law if we were to behave any differently in this case.
- Bu durumda farklı bir şekilde davranacak olsaydık şüphesiz yasaları çiğnemiş olurduk.
- We have reports that Russian citizens are afraid to protest when they find the state behaving wrongly.
- Rus vatandaşlarının devletin yanlış davrandığını gördüklerinde protesto etmekten korktuklarına dair haberler alıyoruz.
- Whoever did this has behaved in an unacceptable and disgraceful way.
- Bunu her kim yaptıysa kabul edilemez ve utanç verici bir şekilde davranmıştır.
- Perhaps we are behaving like a semi-conductor.
- Belki de bir yarı iletken gibi davranıyoruz.
- However, let me also say, on this point, that it is down to us to behave in a way which is likely to build bridges.
- Ancak bu noktada şunu da söylememe izin verin: köprüler kuracak şekilde davranmak bizim elimizdedir.
- How should we behave towards North Korea now?
- Şimdi Kuzey Kore'ye karşı nasıl davranmalıyız?
- That the Council should behave in this way leaves me baffled.
- Konseyin bu şekilde davranması beni şaşırtıyor.
- However, let me also say, on this point, that it is down to us to behave in a way which is likely to build bridges.
- Ancak bu noktada şunu da belirtmek isterim ki, köprüler kuracak şekilde davranmak bize düşmektedir.
- We cannot, however, allow neighbours of an enlarged European Union to behave as they have in this case.
- Bununla birlikte, genişlemiş bir Avrupa Birliği'nin komşularının bu durumda olduğu gibi davranmalarına izin veremeyiz.
- Rather like the Irish population when they run a referendum, you can never rely on it to behave.
- Referanduma gittiklerinde İrlanda halkının nasıl davranacağına asla güvenemezsiniz.
- That the Council should behave in this way leaves me baffled.
- Konsey'in bu şekilde davranması beni hayrete düşürüyor.
- This is also part of behaving with common decency at an international level.
- Bu aynı zamanda uluslararası düzeyde sağduyulu davranmanın da bir parçasıdır.
- Whatever we say and however we behave, new crises will occur and there will be new scandals.
- Ne söylersek söyleyelim ve nasıl davranırsak davranalım, yeni krizler yaşanacak ve yeni skandallar ortaya çıkacaktır.
- Let him now continue to behave in keeping with that.
- Şimdi buna uygun davranmaya devam etsin.
- Whoever did this has behaved in an unacceptable and disgraceful way.
- Bunu kim yaptıysa kabul edilemez ve utanç verici bir şekilde davranmıştır.
- If you behave like a lackey, you're treated like a lackey.
- Eğer bir uşak gibi davranırsan, sana uşak gibi davranırlar.
- Tom told Mary he thought she was behaving like a child.
- Tom, Mary'ye onun bir çocuk gibi davrandığını düşündüğünü söyledi.
- I take it you don't approve of the way Tom's been behaving.
- Tom'un davranma tarzını onaylamadığını varsayıyorum.
- Please behave like an English gentleman.
- Lütfen bir İngiliz beyefendisi gibi davranın.
- Today my horse is not behaving like he usually does.
- Bugün atım her zamanki gibi davranmıyor.
- Layla and Sami behaved in a barbaric way.
- Layla ve Sami barbarca davrandılar.
- You may not behave so childishly.
- Bu kadar çocukça davranmamalısın.
- Now that you're grown up, you must not behave like that.
- Artık büyüdüğüne göre, böyle davranmamalısın.
- Just behave yourself.
- Kendin gibi davran.
- Jane always behaved as if she were rich.
- Jane her zaman zenginmiş gibi davrandı.
- Tom behaved quite foolishly.
- Tom çok aptalca davrandı.
- He does not know how to behave at the table.
- Masada nasıl davranılacağını bilmiyor.
- Behave like a man.
- Bir adam gibi davran.
- He does not know how to behave at the table.
- Masada nasıl davranacağını bilmiyor.
- He behaved like a madman.
- Deli gibi davrandı.
- We gave Tom a talking to, and told him, in no uncertain terms, how to behave.
- Tom'la konuşmaya başladık ve ona hiçbir belirsizliğe yer bırakmaksızın nasıl davranacağını söyledik.
- He behaved like a child.
- Bir çocuk gibi davranıyordu.
- She behaved quite abominably.
- Oldukça iğrenç davrandı.
- He behaves like a child.
- O bir çocuk gibi davranır.
- Tom behaved quite badly.
- Tom oldukça kötü davrandı.
- She behaved exceptionally well.
- Son derece iyi davrandı.
- My computer is behaving strangely.
- Bilgisayarım garip davranıyor.
- If you behave like a lackey, you'll be treated like a lackey.
- Bir uşak gibi davranırsan, bir uşak gibi muamele görürsün.
- Tom behaved like a gentleman.
- Tom bir beyefendi gibi davrandı.
- Tom has been behaving like a baby.
- Tom bir bebek gibi davranıyor.
- It's characteristic of him to behave like that.
- Böyle davranması, onun karakteristik özelliği.
- Tom behaved strangely.
- Tom tuhaf davranıyordu.
- He behaved as if he were crazy.
- Sanki deliymiş gibi davrandı.
- The children behaved quite well.
- Çocuklar oldukça iyi davrandılar.
- Does Tom always behave like that?
- Tom her zaman böyle davranıyor mu?
- Tom is behaving oddly.
- Tom tuhaf bir şekilde davranıyor.
- Tom began to behave erratically.
- Tom dengesizce davranmaya başladı.
- You can't let Tom behave that way.
- Tom'un bu şekilde davranmasına izin veremezsin.
- Tom behaved foolishly.
- Tom aptalca davrandı.
- They always behave themselves well.
- Her zaman iyi davranırlar.
- You should behave carefully.
- Dikkatli davranmalısın.
- I let Tom know that I wasn't happy with the way he was behaving.
- Onun davranma tarzından memnun olmadığımı Tom'a bildirdim.
- I'll tell your father how you behaved!
- Nasıl davrandığını babana söyleyeceğim!
- Tom has been behaving a little strange.
- Tom biraz garip davranıyor.
- She behaved quite abominably.
- O oldukça iğrenç bir biçimde davrandı.
- Please don't behave like a child.
- Lütfen çocuk gibi davranmayın.
- Other people's expectations affect how we behave.
- Diğer insanların beklentileri bizim nasıl davranacağımızı etkiler.
- Everyone behave naturally!
- Herkes doğal davransın!
- I asked Tom to behave himself.
- Tom'un terbiyeli davranmasını istedim.
- You can't let Tom behave that way.
- Sen Tom'un o şekilde davranmasına izin veremezsin.
- The children behaved quite well.
- Çocuklar çok iyi davrandılar.
- He behaves as if he were a famous statesman.
- Sanki o ünlü bir devlet adamı gibi davranıyor.
- Tom's probably sick and tired of the way Mary's been behaving lately.
- Son zamanlarda Tom muhtemelen Mary'nin davranma tarzından bıktı.
- On the one hand he is kind to everyone, but on the other hand he never behaves with too much familiarity.
- Bir yandan, herkese karşı nazik ama diğer yandan, asla çok fazla yakın davranmıyor.
- He's behaving weirdly.
- Garip davranıyor.
- I've never seen Tom behave this way before.
- Tom'un daha önce hiç böyle davrandığını görmemiştim.
- He behaved like he was afraid.
- O, korkmuş gibi davrandı.
- You must not behave like this.
- Böyle davranmamalısın.
- Tom behaved like a child.
- Tom bir çocuk gibi davrandı.
- Why don't you try to behave like a gentleman?
- Neden bir beyefendi gibi davranmaya çalışmıyorsun?
- He behaved like a child.
- O bir çocuk gibi davrandı.
- You must not behave so.
- Böyle davranmamalısın.
- Please behave prudently.
- Lütfen ihtiyatlı davran.
- I didn't understand why Tom behaved that way.
- Tom'un neden öyle davrandığını anlamadım.
- He behaved as if he were crazy.
- O sanki deliymiş gibi davrandı.
- You're behaving oddly.
- Sen garip bir biçimde davranıyorsun.
- Tom can't forgive Mary for behaving like that.
- Tom, Mary'yi böyle davrandığı için affedemiyor.
- He knows how to behave in public.
- Toplum içinde nasıl davranacağını bilir.
- Not all teachers behave like that.
- Bütün öğretmenler böyle davranmaz.
- Tom behaved like he was happy, but deep inside, he was very sad.
- Tom mutlu gibi davranıyordu fakat o derinlerde üzgündü.
- He behaves like a child.
- Bir çocuk gibi davranıyor.
- Tom is behaving strangely.
- Tom garip davranıyor.
- Tom behaved exceptionally well.
- Tom son derece iyi davrandı.
- Tom behaved like a lunatic.
- Tom bir deli gibi davrandı.
- I doubt that Tom would behave in the way you suggested he did.
- Tom'un önerdiğiniz şekilde davranacağından şüpheliyim.
- I'll tell your father how you behaved!
- Babana nasıl davrandığını anlatacağım!
- He behaves respectfully toward his superiors.
- Üstlerine karşı saygıyla davranır.
- He behaved himself like a man.
- Bir erkek gibi davrandı.
- He must be crazy to behave like that.
- Böyle davrandığına göre deli olmalı.
- Please behave like an English gentleman.
- Lütfen bir İngiliz beyefendisi gibi davran.
- Quit behaving like a kid.
- Çocuk gibi davranmayı bırak.
- Tom behaved like he was afraid.
- Tom korkmuş gibi davrandı.
- He behaves very naturally.
- Çok doğal davranıyor.
- Tom started to behave strangely.
- Tom garip davranmaya başladı.
- She behaves obsequiously toward superiors.
- Üstlerine karşı dalkavukça davranır.
- I'll give that to you if you behave.
- Eğer görgülü davranırsan onu sana vereceğim.
- You're behaving like a spoiled brat.
- Şımarık bir velet gibi davranıyorsun.
- I wish my children would behave themselves.
- Keşke çocuklarım terbiyeli davransa.
- Tom behaved himself.
- Tom terbiyeli davrandı.
- Does Tom always behave like that?
- Tom hep böyle mi davranır?
- Tom behaved himself.
- Tom kendi kendine davrandı.
- Why's Tom behaving so childish?
- Tom neden böyle çocukça davranıyor?
- Why don't you try to behave like a gentleman?
- Niçin bir beyefendi gibi davranmaya çalışmıyorsun?
- You may not behave so childishly.
- O kadar çocukça davranamazsın.
- Tom behaved strangely.
- Tom garip davrandı.
- You're behaving like a spoilt brat.
- Şımarık bir velet gibi davranıyorsun.
- I behaved myself.
- Terbiyeli davrandım.
- Some prominent tennis players behave like spoiled brats.
- Bazı önde gelen tenis oyuncuları şımarık çocuklar gibi davranırlar.
- Tom started to behave strangely.
- Tom tuhaf bir biçimde davranmaya başladı.
- All of you behave similarly.
- Hepiniz benzer şekilde davranıyorsunuz.
- Is that how Tom usually behaves?
- Tom genelde böyle mi davranır?
- If you are a student, behave as such.
- Eğer öğrenciyseniz, öğrenci gibi davranın.
- Jane always behaved like she was very rich.
- Jane her zaman çok zenginmiş gibi davranırdı.
- He does not know how to behave at the table.
- Sofrada nasıl davranılacağını bilmiyor.
- I can predict how Tom will behave.
- Tom'un nasıl davranacağını tahmin edebilirim.
- If you are a student, behave as such.
- Eğer bir öğrenci isen, öyle davran.
- You should try to behave better.
- Daha iyi davranmaya çalışmalısın.
- Behave like a man.
- Bir erkek gibi davran.
- Please don't behave like a child.
- Çocuk gibi davranma lütfen.
- Behave decently, as if you're a well-cultured man.
- Kültürlü bir adammışsın gibi terbiyeli davran.
- You'll have to be careful how you behave yourself.
- Nasıl davrandığına dikkat etmen gerekecek.
- He behaves as if he were insane.
- Sanki deliymiş gibi davranıyor.
- Tom behaved like he was afraid.
- Tom korkuyormuş gibi davrandı.
- The boy doesn't know how to behave.
- Çocuk nasıl davranacağını bilmiyor.
- I don't need you telling me how to behave.
- Nasıl davranacağımı bana söylemene gerek yok.
- We gave Tom a talking to, and told him, in no uncertain terms, how to behave.
- Tom'la konuştuk ve ona nasıl davranması gerektiğini kesin bir dille anlattık.
- Tom has been behaving like a child.
- Tom bir çocuk gibi davranıyor.
- Young people are apt to behave that way.
- Gençler bu şekilde davranmaya eğilimlidir.
- I doubt that Tom would behave in the way you suggested he did.
- Tom'un yapmasını önerdiğin şekilde davranacağından şüpheliyim.
- Children usually think and behave like their parents.
- Çocuklar genellikle ebeveynleri gibi düşünürler ve davranırlar.
- Don't behave lightly.
- Umursamaz davranma.
- She behaved quite foolishly.
- O, oldukça aptalca davrandı.
- She behaved quite foolishly.
- Epey aptalca davrandı.
- Sometimes adults behave like children.
- Bazen yetişkinler çocuk gibi davranırlar.
- I expect you to behave like an adult.
- Bir yetişkin gibi davranmanı bekliyorum.
- Tom doesn't understand why Mary behaves the way she does.
- Tom, Mary'nin neden böyle davrandığını anlamıyor.
- Tom told Mary he thought she was behaving like a child.
- Tom Mary'ye bir çocuk gibi davrandığını düşündüğünü söyledi.
- Tom behaved quite foolishly.
- Tom oldukça aptalca davrandı.
- Some prominent tennis players behave like spoiled brats.
- Bazı önde gelen tenisçiler şımarık veletler gibi davranıyor.
- Quit behaving like a kid.
- Bir çocuk gibi davranmayı bırak.
- Jane always behaved as if she were rich.
- Jane her zaman zenginmiş gibi davranırdı.
- Tom was behaving like a spoiled child.
- Tom şımarık çocuk gibi davranıyordu.
- He knows how to behave in public.
- Toplum içinde nasıl davranması gerektiğini biliyor.
- He is behaving like Nelson this evening.
- Bu akşam Nelson gibi davranıyor.
- They behave towards Muslims in a way in which no Muslim would behave towards an unbeliever.
- Müslümanlara, hiçbir Müslüman'ın bir kâfire davranmayacağı şekilde davranıyorlar.
- They always behave themselves well.
- Onlar her zaman iyi davranırlar.
- Why's Tom behaving like that?
- Tom neden böyle davranıyor?
- He behaved like he was afraid.
- Korkuyormuş gibi davrandı.
- Aren't you ashamed of the way you behaved?
- Davranma şeklinden utanmıyor musun?
- Tom is behaving oddly, isn't he?
- Tom garip bir biçimde davranıyor, değil mi?
- Behave like a man.
- Erkek gibi davran.
- Why's Tom behaving so childish?
- Tom neden bu kadar çocukça davranıyor?
- Tom has been behaving suspiciously.
- Tom şüpheli davranıyor.
- Tom began to behave erratically.
- Tom dengesiz davranmaya başladı.
- I don't need you telling me how to behave.
- Bana nasıl davranacağımı söylemene ihtiyacım yok.
- They behave towards Muslims in a way in which a Muslim would never behave towards his enemy.
- Müslümanlara, bir Müslüman'ın düşmanına asla davranmayacağı şekilde davranıyorlar.
- Tom behaved like he was afraid.
- Tom korkmuş gibi davranıyordu.
- He behaved in a cheap manner.
- Ucuz bir şekilde davrandı.
- You must not behave so.
- Öyle davranmamalısın.
- Tom behaved like he was happy, but deep inside, he was very sad.
- Tom mutluymuş gibi davrandı ama içten içe çok üzgündü.
- Young people are apt to behave that way.
- Genç insanlar o şekilde davranmaya eğilimlidir.
- Now that you are grown up, you must not behave like a child.
- Artık büyüdüğüne göre, bir çocuk gibi davranmamalısın.
- I've never seen Tom behave this way before.
- Tom'un daha önce bu şekilde davranmadığını hiç görmedim.
- Tom and I behaved ourselves.
- Tom ve ben terbiyeli davrandık.
- I wish my kid behaved as well as my dog.
- Keşke benim çocuğum benim köpeğim kadar iyi davransa.
- Sometimes adults behave like children.
- Bazen yetişkinler çocuk gibi davranır.
- Jane always behaved like she was very rich.
- Jane her zaman çok zenginmiş gibi davrandı.
- Tom behaved like a man.
- Tom bir erkek gibi davrandı.
- She behaved with a great courage.
- Büyük bir cesaretle davrandı.
- Tom knows how to behave in public.
- Tom herkesin önünde nasıl davranacağını bilir.
- Why's Tom behaving like that?
- Tom niye öyle davranıyor?
- People don't always behave rationally.
- İnsanlar her zaman mantıklı davranmazlar.
- Tom was behaving like a spoiled child.
- Tom şımarık bir çocuk gibi davranıyordu.
- It was out of the ordinary for Chris to behave so roughly.
- Chris'in bu kadar kaba davranması alışılmamış bir şeydi.
- Tom can't forgive Mary for behaving like that.
- Tom, öyle davrandığı için Mary'yi affedemiyor.
- Tom knows how to behave in public.
- Tom toplum içinde nasıl davranması gerektiğini biliyor.
- Tom behaved very badly.
- Tom çok kötü davrandı.
- He behaved in a cheap manner.
- O, adice davrandı.
- I wish Jim would behave himself.
- Keşke Jim terbiyeli davransa.
- Children usually think and behave like their parents.
- Çocuklar genelde anne babaları gibi düşünür ve davranırlar.
- If you behave like a lackey, you're treated like a lackey.
- Bir dalkavuk gibi davranırsanız bir dalkavuk gibi davranılırsınız.
- I can predict how Tom will behave.
- Tom'un nasıl davranacağını öngörebilirim.
- He behaves as if he were a famous statesman.
- Sanki ünlü bir devlet adamıymış gibi davranıyor.
- Tom has been behaving strangely.
- Tom garip davranıyor.
- He is behaving like Nelson this evening.
- O, bu akşam Nelson gibi davranıyor.
- She behaves in a childish way.
- Çocukça davranıyor.
- He behaves respectfully toward his superiors.
- Üstlerine karşı saygılı davranıyor.
Show More (187)
|