Tureng - basket - İngilizce Türkçe Cümleler

Geçmiş

	İngilizce	Türkçe
1	basket	sepet	n.
	However, roughly one third of the items in the consumer price index basket still is subject to administrative pricing. Ancak, tüketici fiyat endeksi sepetindeki kalemlerin kabaca üçte biri hâlâ idari fiyatlamaya tabidir. Zimbabwe was once the bread basket of Africa. Zimbabve bir zamanlar Afrika'nın ekmek sepetiydi. The Commission is not putting all its eggs in one basket. Komisyon tüm yumurtalarını tek bir sepete koymamaktadır. The share of administrated prices in the CPI basket is relatively high at around 25%. TÜFE sepetinde idari fiyatların payı, nisbeten yüksek olup %25 civarındadır. That is why your proposals regularly end up in the Council's waste paper basket. İşte bu yüzden teklifleriniz düzenli olarak Konsey'in atık kağıt sepetine gidiyor. Of course, it is important not to put all our eggs in one basket. Elbette tüm yumurtalarımızı tek bir sepete koymamak önemlidir. However, mountains of paper were destined for the waste paper basket from the outset. Bununla birlikte, kağıt dağları en başından beri atık kağıt sepetinin kaderiydi. Zimbabwe is a beautiful and once prosperous country with the potential to be the bread basket for the region. Zimbabve, bölgenin ekmek sepeti olma potansiyeline sahip güzel ve bir zamanlar müreffeh bir ülkedir. The cat is in its basket. Kedi sepetinde. The fruit is in the basket. Meyve sepette. Please put these flowers in the basket. Lütfen bu çiçekleri sepete koy. There were many rotten apples in the basket. Sepette bir sürü çürük elma vardı. Put all your eggs in one basket and then watch that basket. Bütün yumurtalarını bir sepete koy ve sonra sepeti izle. I want a basket in which to carry these apples. Bu elmaları taşımak için bir sepet istiyorum. The baskets they use to transport fruit are made with strips of cane. Meyve taşımak için kullandıkları sepetler kamış şeritlerinden yapılır. She had a basket full of apples. Onun elma dolu bir sepeti vardı. She learned the craft of basket weaving from her grandmother. Büyükannesinden sepet örme zannatini öğrendi. Here's a basket full of fruit. İşte meyve dolu bir sepet. Half of the bananas in the basket were rotten. Sepetteki muzların yarısı çürümüştü. The seaman apprentice, sitting on a stool in a bar, ordered a beer while waiting for his basket of fish and chips. Barda bir taburede oturan denizci çırağı, balık ve patates kızartması sepetini beklerken bir bira sipariş etti. Don't put all your eggs in the same basket. Bütün yumurtalarını aynı sepete koyma. The basket was filled with strawberries. Sepet çilekle doluydu. The basket is so heavy, but I can lift it. Sepet çok ağır ama kaldırabilirim. Tom bought a basket full of apples. Tom bir sepet elma aldı. He has a large basket full of flowers. Çiçeklerle dolu büyük bir sepeti var. My cat came out of the basket. Kedim sepetten çıktı. The baskets they use to transport fruit are made with strips of cane. Onların meyve taşımak için kullandıkları sepetler kamış şeritlerinden yapılır. You shouldn't put all your eggs in one basket. Tüm yumurtaları tek bir sepete koymamalısın. Tom put the toys in the basket. Tom oyuncakları sepete koydu. What's in the basket? Sepetin içinde ne var? My basket is under the table. Sepetim masanın altında. Here is a basket full of vegetables. İşte sebzelerle dolu bir sepet. Never put all your eggs in one basket. Asla tüm yumurtalarınızı bir sepete koymayın. There are few apples in the basket. Sepette çok az elma var. Put all your eggs in one basket and then watch that basket. Bütün yumurtalarınızı bir sepete koyun ve sonra o sepeti izleyin. They brought us a basket of fruit. Bize bir sepet meyve getirdiler. The eggs are in the basket. Yumurtalar sepette. Basket weaving is a dying art. Sepet örücülüğü ölmekte olan bir sanat. He has a basket full of strawberries. Bir sepet dolusu çileği var. Please put socks in the basket. Lütfen çorapları sepete koy. There are few apples in the basket. Sepette çok az sayıda elma var. She was carrying a basket full of flowers. Çiçeklerle dolu bir sepet taşıyordu. We received instructions on how to make a bamboo basket. Bir bambu sepetin nasıl yapılacağına dair talimatlar aldık. Here is a basket full of vegetables. Burada sebze dolu bir sepet var. Her sewing basket, dresser drawers and pantry shelves are all systematically arranged in apple-pie order. Dikiş sepeti, şifonyer çekmeceleri ve kiler rafları sistematik bir şekilde elmalı turta düzeninde yerleştirilmiştir. Tom brought home a basket full of plums that he had picked himself. Tom eve kendi topladığı eriklerle dolu bir sepet getirdi. Don't put all your eggs in one basket. Bütün yumurtalarını bir sepete koyma. My cat came out of the basket. Benim kedi sepetten çıktı. There is a basket under the table. Masanın altında bir sepet var. The dog and the cat are sleeping together in a basket. Köpek ve kedi bir sepetin içinde birlikte uyuyorlar. He has a large basket full of flowers. Onun çiçek dolu büyük bir sepeti var. There are some good apples in the basket. Sepette bazı iyi elmalar var. It's easy to weave baskets. Sepet örmek çok kolay. Put all your waste paper in this basket. Tüm atık kağıtlarınızı bu sepete koyun. The fruit is in the basket. Meyve sepetin içinde. You shouldn't put all your eggs in one basket. Bütün yumurtalarını bir sepete koymamalısın. What's in the basket? Sepette ne var? They bought a basket of fruit. Onlar bir sepet meyve satın aldılar. Count the apples in the basket. Sepetteki elmaları say. My basket is under the table. Benim sepet masanın altındadır. They brought us a basket of fruit. Onlar bize bir sepet meyve getirdiler. Tom set the basket on the table. Tom sepeti masaya koydu. Tom has a basket full of blueberries. Tom'da bir sepet dolusu yaban mersini var. They bought a basket of fruit. Bir sepet meyve aldılar. There is a basket under the table. Masanın altında bir sepet vardır. Here's a basket full of fruit. Burada bir sepet dolusu meyve var. The cat is in its basket. Kedi, sepetinde. I threw the papers in the basket. Kağıtları sepete attım. She learned the craft of basket weaving from her grandmother. O büyükannesinden sepet dokuma zanaatını öğrendi. I will order the spaghetti basket. Spagetti sepeti sipariş edeceğim. He has a basket full of strawberries. Onun çilek dolu bir sepeti var. Baskets are being made nearby. Sepetler yakında yapılıyor. I will order the spaghetti basket. Ben spagetti sepeti sipariş edeceğim. She is picking over a basket of grapes. Bir sepet üzüm topluyor. The basket was empty. Sepet boştu. It's easy to weave baskets. Sepetleri örmek kolaydır. What else was in the basket? Sepette başka ne vardı? Tom bought a basket full of apples. Tom bir sepet dolusu elma aldı. The basket was filled to the brim with strawberries. Sepet ağzına kadar çilekle doluydu. The basket was full of apples. Sepet, elmalarla doluydu. My basket is full of books. Sepetim kitaplarla dolu. The basket was filled to the brim with strawberries. Sepet ağzına kadar çileklerle doluydu. Mary set the basket on the table. Mary, sepeti masanın üzerine koydu. The eggs are in the basket. Yumurtalar sepetteler. My basket is full of books. Benim sepet kitaplarla dolu. Please put socks in the basket. Lütfen çorapları sepete koyun. She had a basket full of apples. Bir sepet dolusu elması vardı. Sami put the gun in Layla's sewing basket. Sami silahı Layla'nın dikiş sepetine koydu. Put everything in my basket. Her şeyi sepetime koy. There are a lot of eggs in the basket. Sepette bir sürü yumurta var. Never put all your eggs in one basket. Asla bütün yumurtalarını tek sepete koyma. Throw the papers in the basket. Kağıtları sepete at. The basket was full of apples. Sepet elma doluydu. Mary set the basket on the table. Mary, sepeti masaya koydu. The basket was filled with strawberries. Sepet, çileklerle doluydu. Tom has a basket full of blueberries. Tom'un yaban mersini dolu bir sepeti var. There were many rotten apples in the basket. Sepette birçok çürük elma vardı. There are some apples in the basket. Sepette birkaç elma var. Tom put all his eggs in one basket. Tom bütün yumurtalarını bir sepete koydu. There is a basket full of bananas on the counter. Tezgahın üzerinde muz dolu bir sepet var. The seaman apprentice, sitting on a stool in a bar, ordered a beer while waiting for his basket of fish and chips. Bir barda bir taburede oturan denizci çırağı balık ve cips sepetini beklerken bir bira ısmarladı. Tom brought home a basket full of plums that he had picked himself. Tom eve kendi topladığı bir sepet dolusu erik getirdi. There were quite a few rotten apples in the basket. Sepette epeyce çürük elma vardı. Show More (100)
2	basket	basket	n.
	We watched them score one basket after another. Onların peş peşe basket yapmasını izledik. We watched them score one basket after another. Birbiri ardına basket atmalarını izledik. Tom was shooting baskets. Tom basket atıyordu. What a basket by Michael Jordan! Michael Jordan'dan ne basket ama! Tom was shooting baskets. Tom basketleri atıyordu. Show More (2)

	İngilizce	Türkçe
1	basket	basket	n.
	Tom was shooting baskets. Tom basket atıyordu. What a basket by Michael Jordan! Michael Jordan'dan ne basket ama! Tom was shooting baskets. Tom basketleri atıyordu. We watched them score one basket after another. Onların peş peşe basket yapmasını izledik. We watched them score one basket after another. Birbiri ardına basket atmalarını izledik. Show More (2)
2	basketball	basket	n.
	Basketball is very fun to play. Basket oynamak çok zevklidir. Basketball is my favorite sport. Basket en sevdiğim spor. I can't remember the last time I watched a basketball game. En son ne zaman basket maçı seyrettim, hatırlamıyorum. My favorite sport is basketball. Basket en sevdiğim spor. Basketball is a lot of fun to play. Basket oynamak çok zevklidir. Show More (2)
3	hoops	basket	n.
	Let's go to the gym and shoot some hoops. Spor salonuna gidip biraz basket atalım. I shoot hoops every now and then. Arada sırada basket atarım. Show More (-1)