area - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
area alan n.
  • It is in this spirit that progress must be made in the area of cooperation.
  • İşbirliği alanında kaydedilmesi gereken ilerleme bu ruhla sağlanmalıdır.
  • The report calls on the Commission to act in a number of areas.
  • Rapor, Komisyon'u bir dizi alanda harekete geçmeye çağırmaktadır.
  • Despite the high degree of alignment in the customs area there is still a need for a new customs code.
  • Gümrük alanında yüksek derecedeki uyuma rağmen, hâlâ yeni bir gümrük kanununa ihtiyaç vardır.
Show More (1455)
area bölge n.
  • It will be a shift of money from the rich areas to the poor areas, from the bigger farmers to the smaller farmers.
  • Paranın zengin bölgelerden fakir bölgelere, büyük çiftçilerden küçük çiftçilere kayması söz konusu olacaktır.
  • I also believe that bilateral free trade areas are a good thing.
  • Ayrıca iki taraflı serbest ticaret bölgelerinin iyi bir şey olduğuna inanıyorum.
  • In the Languedoc area, for example, where flooding in September destroyed 4000 hectares of vineyards.
  • Örneğin Languedoc bölgesinde Eylül ayında meydana gelen sel 4000 hektarlık üzüm bağını yok etti.
Show More (504)
area konu n.
  • The Council again had a full debate on these areas at its October meeting.
  • Konsey, Ekim toplantısında bu konular üzerinde tekrar kapsamlı bir tartışma yapmıştır.
  • I know that this is a sensitive area, and I know that you view all Swedes as big brother types.
  • Bunun hassas bir konu olduğunu ve tüm İsveçlileri ağabey tipler olarak gördüğünüzü biliyorum.
  • Genital mutilation is a grey area, and it is usually carried out by private individuals.
  • Genital mutilasyon muğlak bir konu olup genellikle özel kişilerce gerçekleştirilir.
Show More (10)
area yüzölçümü n.
  • Indonesia is a massive country, both in terms of population and area.
  • Endonezya hem nüfus hem de yüzölçümü açısından büyük bir ülkedir.
  • Asia is not only huge in terms of area.
  • Asya sadece yüzölçümü bakımından çok büyük değil.
  • Japan consists of four major islands and over 3,000 small islands, and is about equal to California in area.
  • Japonya dört büyük ada ve 3.000'den fazla küçük adadan oluşmaktadır ve yüzölçümü yaklaşık olarak Kaliforniya'ya eşittir.
Show More (8)
area civar n.
  • These figures are all in the area of 400 to 500 to 600 litres per head of population.
  • Bu rakamların hepsi de nüfus başına 400 ila 500 ila 600 litre civarındadır.
  • Our house is the only one in this area that survived the earthquake.
  • Bu civarda depremde ayakta kalan tek ev bizimki.
  • There is not a lot of foot traffic in this area so far as I have seen.
  • Gördüğüm kadarıyla bu civarda yaya trafiği pek yok.
Show More (1)
area yer n.
  • I use a flashlight to illuminate dark areas.
  • Karanlık yerleri aydınlatmak için el feneri kullanıyorum.
  • It's a no parking area here.
  • Burası park yasağı olan bir yer.
  • I live in a remote area.
  • Uzak bir yerde yaşıyorum.
Show More (1)
area saha n.
  • The European area must also be established with the actors who are present on the ground.
  • Avrupa bölgesi de sahada bulunan aktörlerle birlikte kurulmalıdır.
Show More (-2)
area yöre n.
  • The language is indigenous to the area.
  • Dil yöreye özgüdür.
Show More (-2)
area arazi n.
  • We will divide the large area of family land equally between our children.
  • Geniş aile arazisini çocuklarımız arasında eşit olarak paylaştıracağız.
Show More (-2)