|
- Moreover, all the Member States stipulate a minimum age for the public consumption of alcohol.
- Ayrıca, tüm Üye Devletler alkolün kamusal tüketimi için asgari bir yaş öngörmektedir.
- We know what lobby it is that stops us doing this on alcohol, which stops us having the labelling that is necessary.
- Alkol konusunda bunu yapmamızı engelleyen ve gerekli etiketlemeyi yapmamızı engelleyen lobinin ne olduğunu biliyoruz.
- Thirdly, it includes industrially produced alcohol, agricultural alcohol's direct competitor.
- Üçüncü olarak, tarımsal alkolün doğrudan rakibi olan endüstriyel olarak üretilen alkolü içerir.
- The global liberalisation process is the main threat to European alcohol producers.
- Küresel liberalleşme süreci Avrupalı alkol üreticilerine yönelik başlıca tehdittir.
- Moreover, all the Member States stipulate a minimum age for the public consumption of alcohol.
- Ayrıca, tüm Üye Devletler kamuda alkol tüketimi için asgari bir yaş öngörmektedir.
- Swedish alcohol policy differs from that of many other EU Member States.
- İsveç'in alkol politikası diğer pek çok AB Üye Devletinden farklıdır.
- I would repeat that the purpose of this proposal on agricultural alcohol is not to put an end to that monopoly.
- Tarımsal alkole ilişkin bu teklifin amacının bu tekele son vermek olmadığını tekrarlamak isterim.
- It is proposed that synthetic alcohol should also be included in these measures, especially with regard to statistics.
- Sentetik alkolün de özellikle istatistikler açısından bu önlemlere dahil edilmesi önerilmektedir.
- Mr Evans also addresses the issue of whether cannabis can be compared with alcohol.
- Sayın Evans ayrıca esrarın alkol ile kıyaslanıp kıyaslanamayacağı konusuna da değinmektedir.
- The attempt has often been made to create a common market organisation for alcohol in the EU.
- AB'de alkole yönelik bir ortak pazar örgütlenmesi oluşturulması için sık sık girişimde bulunulmuştur.
- Any new regulation must cover all types of alcohol.
- Herhangi bir yeni düzenleme tüm alkol türlerini kapsamalıdır.
- I reject any COM in agricultural alcohol and call for a 'lenient regulation'.
- Tarımsal alkolde herhangi bir KOM'u reddediyorum ve 'yumuşak bir düzenleme' çağrısında bulunuyorum.
- Synthetic alcohol is a non-Annex I product and therefore not covered by CAP.
- Sentetik alkol Ek I dışı bir üründür ve bu nedenle OTP kapsamında değildir.
- Any inclination to abuse alcohol must be nipped in the bud.
- Alkolü kötüye kullanmaya yönelik her türlü eğilimin önü kesilmelidir.
- Then once again it was realised that the alcohol markets need common rules.
- Daha sonra alkol piyasalarının ortak kurallara ihtiyacı olduğu bir kez daha anlaşıldı.
- The global liberalisation process is the main threat to European alcohol producers.
- Küresel liberalleşme süreci Avrupalı alkol üreticileri için başlıca tehdittir.
- The PSE Group has taken a strong line to protect minors against harmful promotions relating to alcohol and tobacco.
- PSE Grubu, küçükleri alkol ve tütünle ilgili zararlı promosyonlara karşı korumak için güçlü bir çizgi izlemiştir.
- One of the main reasons for this was the use of alcohol.
- Bunun ana nedenlerinden biri alkol kullanımıydı.
- We know that this overload sometimes gave rise to alcohol-related problems.
- Bu aşırı yükün bazen alkolle ilgili sorunlara yol açtığını biliyoruz.
- The second point concerns the harmonisation of excise duty on alcohol products.
- İkinci nokta, alkol ürünlerine uygulanan özel tüketim vergisinin uyumlaştırılması ile ilgilidir.
- The Commission does not want to create a specific working group on alcohol as part of the wine management committee.
- Komisyon, şarap yönetim komitesinin bir parçası olarak alkol konusunda özel bir çalışma grubu oluşturmak istememektedir.
- The Commission is well aware of the functioning of the German alcohol monopoly.
- Komisyon, Alman alkol tekelinin işleyişinin çok iyi farkındadır.
- It is alcohol consumption among these groups that we aim to influence.
- Etkilemeyi amaçladığımız bu gruplar arasındaki alkol tüketimidir.
- Synthetic alcohol should be considered comparable with alcohol of agricultural origin.
- Sentetik alkol, tarımsal kökenli alkol ile karşılaştırılabilir olarak değerlendirilmelidir.
- The EU must agree to raise taxes on alcohol, hence reducing consumption and the harm it does.
- AB alkol üzerindeki vergileri arttırmayı kabul etmeli, böylece tüketimi ve verdiği zararı azaltmalıdır.
- Tobacco is always harmful, whereas alcohol is not, most of the time.
- Tütün her zaman zararlıdır, oysa alkol çoğu zaman zararlı değildir.
- The attempt has often been made to create a common market organisation for alcohol in the EU.
- AB'de alkol için ortak bir pazar organizasyonu oluşturma girişimi sık sık gündeme getirilmiştir.
- Social policy on alcohol springs from a history of serious heavy drinking.
- Alkolle ilgili sosyal politika, ciddi bir ağır içicilik geçmişinden kaynaklanmaktadır.
- Allegedly many were not homosexual but just enjoying the western culture of drinking alcohol and dancing.
- İddialara göre birçoğu homoseksüel değildi, sadece alkol ve dans gibi batı kültürünün tadını çıkarıyordu.
- Both types of alcohol, therefore, are competing in the same market.
- Dolayısıyla her iki alkol türü de aynı pazarda rekabet etmektedir.
- The amendments on including synthetic alcohol in the article on market information can also be accepted.
- Sentetik alkolün piyasa bilgileri maddesine dahil edilmesine ilişkin değişiklikler de kabul edilebilir.
- Alcohol-related problems are also severe in several of the accession countries.
- Alkolle ilgili sorunlar da birçok katılım ülkesinde ciddi boyutlardadır.
- Synthetic alcohol is a non-Annex I product and therefore not covered by CAP.
- Sentetik alkol Ek I dışı bir üründür ve bu nedenle CAP kapsamında değildir.
- Most of the problems the sector faces are linked to agricultural alcohol and not so much to synthetic alcohol.
- Sektörün karşı karşıya olduğu sorunların çoğu tarımsal alkolle bağlantılı olup sentetik alkolle pek bağlantılı değildir.
- The Commission is well aware of the functioning of the German alcohol monopoly.
- Komisyon, Alman alkol tekelinin işleyişinin gayet iyi farkındadır.
- In this regard we can learn from the struggle against alcohol and tobacco addiction.
- Bu konuda alkol ve tütün bağımlılığına karşı verilen mücadeleden dersler çıkarabiliriz.
- The amendments on including synthetic alcohol in the article on market information can also be accepted.
- Sentetik alkolün piyasa bilgilerine ilişkin maddeye dahil edilmesine ilişkin değişiklikler de kabul edilebilir.
- The PSE Group has taken a strong line to protect minors against harmful promotions relating to alcohol and tobacco.
- PSE Grubu, küçükleri alkol ve tütünle ilgili zararlı promosyonlara karşı korumak için kararlı bir tutum sergilemektedir.
- The Commission's aim is the same as that in the amendment, that is, to bring together the real experts on alcohol.
- Komisyon'un amacı, değişiklikteki amaç ile aynıdır; yani alkol konusunda gerçek uzmanları bir araya getirmek.
- The age at which regular alcohol consumption begins, however, is falling steadily.
- Ancak düzenli alkol tüketiminin başladığı yaş giderek düşüyor.
- Both types of alcohol, therefore, are competing in the same market.
- Dolayısıyla her iki alkol türü de aynı pazarda rekabet ediyor.
- We must stop the deliberate targeting of alcohol products at young people.
- Alkol ürünlerinin kasıtlı olarak gençleri hedef almasına son vermeliyiz.
- The Swedish alcohol monopoly now opens on Saturdays and at more locations.
- İsveç alkol tekeli artık Cumartesi günleri ve daha fazla yerde açılıyor.
- I presume this amendment refers to the non-inclusion of synthetic alcohol in the proposal for agricultural alcohol.
- Bu değişikliğin, tarımsal alkol teklifine sentetik alkolün dahil edilmemesine atıfta bulunduğunu tahmin ediyorum.
- When he came and found me, his whole body reeked of alcohol.
- Gelip beni bulduğunda, tüm vücudu alkol kokuyordu.
- Her breath reeks of alcohol.
- Onun nefesi alkol kokuyor.
- Don't drive under the influence of alcohol.
- Alkolün etkisi altında araba sürmeyin.
- His breath reeks of alcohol.
- Onun nefesi alkol kokuyor.
- Drinking alcohol is forbidden in Islam.
- İslam'da alkol yasaktır.
- Alcohol is also cheap in Germany.
- Almanya'da alkol de ucuzdur.
- Tom abstains from alcohol.
- Tom alkolden kaçınır.
- The blood alcohol limit for drunken driving is .08 percent in Texas.
- Teksas'ta alkollü araç kullanmak için kandaki alkol sınırı yüzde 0.08'dir.
- Europeans are the world's largest consumers of alcohol.
- Avrupalılar dünyanın en büyük alkol tüketicileridir.
- Alcohol mixed with energy drinks can be a dangerous combination.
- Enerji içecekleriyle karıştırılmış alkol tehlikeli bir kombinasyon olabilir.
- Mary abstains from alcohol.
- Mary alkolden kaçınır.
- Never swim while under the influence of alcohol.
- Alkolün etkisi altındayken asla yüzmeyin.
- I'm sure she doesn't have an alcohol problem.
- Alkol sorunu olmadığına eminim.
- This car runs on alcohol.
- Bu araba alkolle çalışıyor.
- He is slightly addicted to alcohol.
- Biraz alkol bağımlısıdır.
- Alcohol destroys the liver.
- Alkol karaciğeri tahrip eder.
- They abstain from alcohol.
- Onlar alkolden kaçınırlar.
- Sami had an alcohol problem.
- Sami'nin alkol sorunu vardı.
- He is slightly addicted to alcohol.
- O biraz alkol bağımlısı.
- I don't like alcohol because it tastes bad.
- Alkolü sevmiyorum çünkü tadı kötü.
- Alcohol abuse among the young has increased.
- Gençler arasında alkol kötüye kullanımı arttı.
- He has never tasted alcohol.
- Alkolün tadına hiç bakmadı.
- Tom drinks copious amounts of alcohol.
- Tom bol miktarda alkol içer.
- Medication and alcohol often don't mix.
- İlaç ve alkol genellikle birbirine karışmaz.
- The alcohol is beginning to effect his speech.
- Alkol onun konuşmasını etkilemeye başlıyor.
- Tom has a history of alcohol and drug problems.
- Tom'un geçmişinde alkol ve uyuşturucu sorunları var.
- Sami had lots of mental and emotional problems and he treated them with alcohol.
- Sami'nin birçok zihinsel ve duygusal sorunu vardı ve bunları alkolle iyileştirmeye çalıştı.
- I hate the smell of alcohol.
- Alkol kokusundan nefret ederim.
- I don't do drugs or alcohol.
- Uyuşturucu ya da alkol kullanmıyorum.
- During the party, alcohol flowed like water.
- Parti boyunca alkol su gibi aktı.
- If it wasn't for alcohol, none of us would exist.
- Eğer alkol olmasaydı, hiçbirimiz var olamazdık.
- In my opinion, alcohol is not necessarily bad for your health.
- Bence, alkol sağlığınız için mutlaka kötü değildir.
- A single glass of alcohol increases the risk of cancer.
- Tek bir bardak alkol kanser riskini artırır.
- He is somewhat addicted to alcohol.
- Biraz alkol bağımlısıdır.
- Never swim while under the influence of alcohol.
- Alkolün etkisi altındayken asla yüzme.
- What kind of alcohol do you like to drink?
- Ne tür alkol içmekten hoşlanırsın?
- Her breath reeks of alcohol.
- Nefesi alkol kokuyor.
- The abuse of alcohol among young people is a serious problem.
- Gençler arasında alkolün kötüye kullanımı ciddi bir problem.
- They are addicted to alcohol.
- Onlar alkol bağımlısı.
- How much alcohol do you usually drink?
- Genellikle ne kadar alkol içersiniz?
- In my opinion, alcohol is not necessarily bad for your health.
- Bence alkol sağlığınız için mutlaka kötü değildir.
- Alcohol is sometimes called liquid courage.
- Alkole bazen sıvı cesaret denir.
- This beer contains a high proportion of alcohol.
- Bu bira yüksek oranda alkol içeriyor.
- Alcohol has taken over your life.
- Alkol senin hayatını ele geçirdi.
- I don't like the taste of alcohol.
- Alkolün tadını sevmiyorum.
- Don't mix energy drinks with alcohol.
- Enerji içeceklerini alkolle karıştırmayın.
- You reek of alcohol.
- Alkol kokuyorsun.
- Tom reeked of alcohol.
- Tom alkol kokuyordu.
- Tom stole some alcohol from his parents and thought that they wouldn't notice.
- Tom ailesinden biraz alkol çaldı ve onların bunu fark etmeyeceğini düşündü.
- Sami turned to alcohol and narcotics to stop the pain.
- Sami acısını dindirmek için alkol ve uyuşturucuya yöneldi.
- No alcohol is allowed on campus.
- Kampüste alkole izin yok.
- When can one say that a person has alcohol issues?
- Bir kişinin alkol sorunlarının olduğunu ne zaman söyleyebiliriz.
- The doctor advised him to ease up on alcohol.
- Doktor, ona alkolü azaltmasını söyledi.
- Layla was reeking of alcohol.
- Leyla alkol kokuyordu.
- The doctor tells me not to touch alcohol.
- Doktor bana alkole dokunmamamı söyledi.
- He abstains from alcohol.
- O, alkolden kaçınır.
- His breath reeks of alcohol.
- Nefesi alkol kokuyor.
- The doctor advised him to ease up on alcohol.
- Doktor, ona alkolü azaltmasını tavsiye etti.
- Alcohol damages the liver.
- Alkol karaciğere zarar verir.
- Tom has more alcohol in his refrigerator than he does food.
- Tom'un buzdolabında yiyecekten çok alkol var.
- She had nothing against alcohol.
- Alkolle hiçbir sorunu yokmuş.
- Don't drive under the influence of alcohol.
- Alkolün etkisi altındayken araba kullanmayın.
- When he came and found me, his whole body reeked of alcohol.
- O geldiğinde ve beni bulduğunda, onun bütün vücudu alkol kokuyordu.
- No alcohol is allowed on campus.
- Kampüste alkole izin verilmez.
- Alcohol doesn't solve any problems.
- Alkol hiçbir sorunu çözmez.
- Alcohol abuse is a serious problem on campus.
- Alkolün kötüye kullanımı kampüste ciddi bir problem.
- Sami had an alcohol problem.
- Sami'nin bir alkol sorunu vardı.
- Dan promised Linda to stay away from alcohol.
- Dan, Linda'ya alkolden uzak duracağına dair söz verdi.
- She drinks non-alcoholic beer almost every day because beer is her favorite drink, but she doesn't want to drink alcohol every day.
- Neredeyse her gün alkolsüz bira içiyor çünkü bira onun en sevdiği içecek fakat her gün alkol içmek istemiyor.
- I don't do drugs or alcohol.
- Uyuşturucu ya da alkol kullanmam.
- He has never tasted alcohol.
- O asla alkolün tadına bakmadı.
- What pain are you trying to cover up with alcohol?
- Hangi acıyı alkolle örtmeye çalışıyorsun?
- She is addicted to alcohol.
- Alkol bağımlısı.
- Alcohol is a cure.
- Alkol bir tedavidir.
- Bacteria do not reproduce in alcohol.
- Bakteriler alkolde üremez.
- Alcohol abuse is a serious problem on campus.
- Alkolü kötüye kullanma kampüste ciddi bir sorundur.
- Sami spent the money on alcohol.
- Sami parayı alkole harcadı.
- Have you ever been treated for drug or alcohol abuse?
- Daha önce alkol ve uyuşturucu kullanımına yönelik tedavi görmüş müydünüz?
- My favorite bar had its liquor license suspended for serving alcohol to minors.
- En sevdiğim barın içki ruhsatı reşit olmayanlara alkol servisi yaptığı için askıya alındı.
- I don't like alcohol, period.
- Ben alkolü sevmiyorum, nokta.
- Alcohol is harmful to health.
- Alkol sağlık için zararlıdır.
- He stopped drinking alcohol.
- Alkolü bıraktı.
- Layla was under the influence of drugs and alcohol.
- Leyla uyuşturucu ve alkol etkisi altındaydı.
- Sami is addicted to alcohol.
- Sami alkol bağımlısı.
- Europeans are the largest consumers of alcohol in the world.
- Avrupalılar dünyadaki en büyük alkol tüketicileridir.
- Alcohol is harmful to health.
- Alkol sağlığa zararlıdır.
- Alcohol affects you more quickly on an empty stomach.
- Alkol sizi aç karnına daha çabuk etkiler.
- No dogs or alcohol allowed.
- Köpek ve alkole izin yok.
- Sami is addicted to alcohol.
- Sami alkol bağımlısıdır.
- Tom took some alcohol from the bottle and replaced it with water.
- Tom şişeden biraz alkol alıp suyla değiştirdi.
- In the U.S., you usually have to show identification in order to buy alcohol.
- ABD'de genellikle alkol satın almak için kimlik göstermek zorundasınız.
- Milk and alcohol don't solve problems.
- Süt ve alkol sorunları çözmez.
- Alcohol is the enemy.
- Alkol düşmandır.
- Layla was reeking of alcohol.
- Layla alkol kokuyordu.
- Sami had lots of mental and emotional problems and he treated them with alcohol.
- Sami'nin birçok zihinsel ve duygusal sorunu vardı ve bunları alkolle tedavi ediyordu.
- Europeans drink, on average, 12.5 liters of pure alcohol per year.
- Avrupalılar yılda ortalama 12.5 litre saf alkol içerler.
- I don't like the taste of alcohol.
- Ben alkolün tadını beğenmiyorum.
- He was driving under the influence of alcohol.
- Alkolün etkisi altında araba kullanıyordu.
- Europeans drink, on average, 12.5 liters of pure alcohol per year.
- Avrupalılar yılda ortalama 12,5 litre saf alkol içmektedir.
- Alcohol took over his life.
- Alkol onun hayatını ele geçirdi.
- I hate the taste of alcohol.
- Alkolün tadından nefret ederim.
- Alcohol is sometimes called liquid courage.
- Alkole bazen sıvı cesaret de denir.
- Alcohol influenced him.
- Alkol onu etkiledi.
- There will be a lot of alcohol at the party.
- Partide çok fazla alkol olacak.
- I don't like alcohol, period.
- Alkolü sevmem, nokta.
- I could smell the alcohol on Tom's breath.
- Tom'un nefesindeki alkol kokusunu alabiliyordum.
- She is addicted to alcohol.
- Alkol bağımlısıdır.
- The abuse of alcohol among young people is a serious problem.
- Alkolün kötüye kullanımı genç insanlar arasında ciddi bir sorundur.
- Alcohol - never again!
- Alkol - bir daha asla!
- Alcohol is a drug.
- Alkol bir uyuşturucudur.
- No dogs or alcohol allowed.
- Köpek ya da alkole izin verilmez.
- Dan promised Linda to stay away from alcohol.
- Dan, Linda'ya alkolden uzak kalacağına dair söz verdi.
- Sami offered the sheriff alcohol and women.
- Sami, şerife alkol ve kadın teklif etti.
- I prefer cakes or candies to alcohol, but I do drink.
- Kek ya da şekerlemeyi alkole tercih ederim ama içki de içerim.
- Alcohol affects you more quickly on an empty stomach.
- Alkol insanı aç karnına daha çabuk etkiler.
- They are addicted to alcohol.
- Alkol bağımlısı olmuşlar.
- Tom is allergic to alcohol.
- Tom'un alkole alerjisi var.
- He drinks too much alcohol.
- Çok fazla alkol içiyor.
- Drunk in moderation, alcohol is not harmful.
- Ölçülü içilirse, alkol zararlı değildir.
- Sami was reeking of alcohol.
- Sami alkol kokuyordu.
- A single glass of alcohol increases the risk of cancer.
- Tek bir kadeh alkol kanser riskini artırır.
- I have a corner in my liver just for you, alcohol.
- Karaciğerimde sadece senin için bir köşe var, ey alkol.
- Milly had an excessive amount of alcohol in her blood.
- Milly'nin kanında aşırı miktarda alkol vardı.
- Ethanol is an alcohol.
- Etanol bir alkoldür.
- This car runs on alcohol.
- Bu araba alkolle çalışır.
- Drinking alcohol during pregnancy can result in the child being born with foetal alcohol disorder.
- Hamilelik sırasında içki içmek çocuğun fetal alkol bozukluğu ile doğmasına neden olabilir.
- I abstain from alcohol.
- Ben alkolden kaçınırım.
- My dad gave up alcohol.
- Babam alkolü bıraktı.
- Tom abused alcohol and pain pills.
- Tom alkol ve ağrı kesicileri kötüye kullandı.
- You don't need alcohol to be happy.
- Mutlu olmak için alkole ihtiyacın yok.
- Tom took some alcohol from the bottle and replaced it with water.
- Tom şişeden biraz alkol aldı ve yerine su koydu.
- This beer contains 5% alcohol.
- Bu bira %5 alkol içeriyor.
- Alcohol has taken over your life.
- Alkol, senin yaşamını ele geçirdi.
- Sami was technically a good doctor, but his alcohol abuse prevented him from practising.
- Sami teknik açıdan iyi bir doktordu ama alkole olan bağımlılığı çalışmasını engelledi.
- Ethanol is an alcohol.
- Etanol bir alkol.
- I don't like alcohol because it tastes bad.
- Tadı kötü olduğu için alkolden hoşlanmıyorum.
- Tom is allergic to alcohol.
- Tom'un alkole karşı alerjisi var.
- Layla was under the influence of drugs and alcohol.
- Layla uyuşturucu ve alkolün etkisi altındaydı.
- In the U.S., you usually have to show identification in order to buy alcohol.
- ABD'de alkol satın almak için genellikle kimlik göstermeniz gerekir.
- This beer contains 5% alcohol.
- Bu bira %5 alkol içermektedir.
- He is somewhat addicted to alcohol.
- O alkole biraz bağımlı.
- Bacteria will not breed in alcohol.
- Bakteriler, alkolde üremez.
- I prefer cookies and candies to alcohol, but I do drink.
- Kurabiye ve şekerlemeleri alkole tercih ederim, ama içki içiyorum.
- She drinks non-alcoholic beer almost every day because beer is her favorite drink, but she doesn't want to drink alcohol every day.
- Neredeyse her gün alkolsüz bira içiyor çünkü bira en sevdiği içecek ama her gün alkol içmek istemiyor.
- This beer contains a high proportion of alcohol.
- Bu bira yüksek oranda alkol içerir.
- Tom told Mary that he could smell alcohol on John's breath.
- Tom, Mary'ye John'un nefesinde alkol kokusu aldığını söyledi.
- Tom stole some alcohol from his parents and thought that they wouldn't notice.
- Tom ebeveynlerinden biraz alkol çaldı ve onların fark etmeyeceklerini düşündü.
- Sami had a problem with both drugs and alcohol.
- Sami'nin hem uyuşturucu hem de alkol sorunu vardı.
- Alcohol lowers inhibitions.
- Alkol çekingenliği azaltır.
- Alcohol can destroy the liver of a man.
- Alkol insanın karaciğerini mahvedebilir.
- Sami had a problem with alcohol.
- Sami'nin alkol sorunu vardı.
- The alcohol is beginning to effect his speech.
- Alkol konuşmasını etkilemeye başladı.
- First class plane flights come with complimentary alcohol.
- Birinci sınıf uçak uçuşlarında alkol ikram edilir.
- I hate the taste of alcohol.
- Alkolün tadından nefret ediyorum.
- Alcohol is a cure.
- Alkol bir tedavi yöntemidir.
- He advised him to give up alcohol.
- Ona alkolü bırakmasını tavsiye etti.
- Bacteria do not reproduce in alcohol.
- Bakteri alkolde çoğalmaz.
- You're too young to have alcohol.
- Alkol almak için çok gençsiniz.
- You're too young to have alcohol.
- Alkol almak için çok gençsin.
- The World Health Organization says alcohol abuse is the third leading cause of death and disability in the world.
- Dünya Sağlık Örgütü alkolün kötü kullanımının dünyada ölümün ve sakatlığın önde gelen üçüncü sebebi olduğunu söylüyor.
- I'm sure she doesn't have an alcohol problem.
- Ben onun bir alkol sorunu olmadığından eminim.
- For me, alcohol is the worst enemy of women and children.
- Benim için alkol, kadınların ve çocukların en büyük düşmanıdır.
- Drunk in moderation, alcohol is not harmful.
- Ölçülü içildiğinde, alkol zararlı değildir.
- For me, alcohol is the worst enemy of women and children.
- Benim için alkol, kadınların ve çocukların en kötü düşmanıdır.
- Don't mix energy drinks with alcohol.
- Enerji içeceklerini alkolle karıştırma.
Show More (206)
|