|
- It needs to be clarified once and for all so that the provision for island areas is valid.
- Ada bölgelerine ilişkin hükmün geçerli olabilmesi için bu maddenin kesin olarak açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
- If so, the reunified and reconciled island of Cyprus will be able to join the European Union.
- Eğer böyle olursa, yeniden birleşmiş ve uzlaşmış Kıbrıs adası Avrupa Birliği'ne katılabilecektir.
- What is his current assessment of the security situation on the island?
- Adadaki güvenlik durumuna ilişkin güncel değerlendirmesi nedir?
- We also have to ensure networks are developed in island, peripheral and remote regions.
- Ayrıca ada, çevre ve uzak bölgelerde ağların geliştirilmesini sağlamalıyız.
- The Union has stated that it wishes a united island to accede.
- Birlik, birleşik bir adanın katılmasını istediğini belirtmiştir.
- It also provided a European perspective for the two island communities.
- Bu aynı zamanda iki ada toplumu için de bir Avrupa perspektifi sağladı.
- If the free part of the island accedes, Cyprus will be partitioned.
- Adanın özgür kısmı kabul ederse, Kıbrıs bölünecektir.
- Our island communities depend on ferry services as an absolute lifeline.
- Ada toplumlarımız feribot hizmetlerine mutlak bir can simidi olarak bağlıdır.
- We very much appreciated the support we received from that country in eliminating violence on our own island.
- Kendi adamızdaki şiddeti ortadan kaldırmak için bu ülkeden aldığımız desteği çok takdir ettik.
- It also provided a European perspective for the two island communities.
- Ayrıca iki ada toplumu için bir Avrupa perspektifi de sağlamıştır.
- The effects are being felt in Bangladesh, India, Indonesia and the island states.
- Etkileri Bangladeş, Hindistan, Endonezya ve ada devletlerinde hissediliyor.
- If the free part of the island accedes, Cyprus will be partitioned.
- Adanın özgür kısmı kabul ederse Kıbrıs bölünecektir.
- This is because Turkey has illegally occupied the north of the island.
- Zira Türkiye adanın kuzeyini yasadışı olarak işgal etmiştir.
- On the other hand, the motion deplores the continuing division of the island.
- Öte yandan önergede adanın bölünmeye devam etmesinden üzüntü duyulduğu belirtilmektedir.
- Yet at the same time, the fact that the island is still divided is a problem.
- Ancak aynı zamanda adanın hala bölünmüş olması da bir sorun teşkil etmektedir.
- When did the High Representative for the CFSP last visit the island of Cyprus, and when is he next planning to go there?
- ODGP Yüksek Temsilcisi Kıbrıs adasını en son ne zaman ziyaret etti ve bir sonraki ziyaretini ne zaman yapmayı planlıyor?
- There was no doubt about the current status of the island, which had been agreed.
- Adanın kabul edilmiş olan mevcut statüsü hakkında hiçbir şüphe yoktu.
- Our hope of seeing a reunited island joining the Union has not materialised.
- Yeniden birleşmiş bir adanın Birliğe katıldığını görme umudumuz gerçekleşmedi.
- North America is currently experiencing a blood product safety alert caused by a virus from a western island.
- Kuzey Amerika şu anda batıdaki bir adadan gelen bir virüsün neden olduğu bir kan ürünü güvenlik sorunu yaşamaktadır.
- The Union has stated that it wishes a united island to accede.
- Birlik, birleşik bir adanın katılmasını arzu ettiğini belirtmiştir.
- And today we are watching as this island is caught in the grip of the same hellish spiral.
- Ve bugün bu adanın da aynı cehennem sarmalının pençesine düştüğünü izliyoruz.
- In 1983 this part of the island proclaimed itself an independent republic.
- 1983 yılında, adanın bu kesimi, bağımsız bir cumhuriyet olduğunu ilan etti.
- At the beginning of July, we all followed with great concern the developments surrounding this small island.
- Temmuz ayının başında hepimiz bu küçük adayı çevreleyen gelişmeleri büyük bir endişe ile takip ettik.
- Malta is a small island state, and there is no doubt that it is in the European Union that its future lies.
- Malta küçük bir ada devletidir ve geleceğinin Avrupa Birliği'nde olduğuna hiç şüphe yoktur.
- My own country, the United Kingdom, consists of one large island plus the north of Ireland.
- Benim ülkem, Birleşik Krallık, büyük bir ada ve İrlanda'nın kuzeyinden oluşuyor.
- We are in Sweden, on the beautiful island of Gotland.
- İsveç'te güzel Gotland adasındayız.
- It may have to join as a divided island, with all that this means for possible Turkish annexation of the north.
- Bölünmüş bir ada olarak katılmak zorunda kalabilir ve bu da Türkiye'nin kuzeyi ilhak etmesi anlamına gelebilir.
- And this place has island status, so we shall call it an island region!
- Ve burası ada statüsünde, bu yüzden buraya bir ada bölgesi diyeceğiz!
- If the free part of the island accedes, Cyprus will be partitioned.
- Eğer adanın özgür kısmı kabul ederse, Kıbrıs bölünecektir.
- They hope for peace in their island and a stable future.
- Adalarında barış ve istikrarlı bir gelecek umuyorlar.
- But when it comes to immigration, no country is an island.
- Ancak söz konusu göç olduğunda hiçbir ülke bir ada değildir.
- It would also have to guarantee human rights and fundamental freedoms throughout the island's territory.
- Ayrıca ada topraklarının tamamında insan hakları ve temel özgürlükleri garanti altına alması gerekecektir.
- In other words, will the division of the island, which is contrary to international law, be overcome prior to accession?
- Başka bir deyişle, uluslararası hukuka aykırı olan adanın bölünmüşlüğü katılımdan önce aşılacak mı?
- It started with mountain areas and then moved on to island areas.
- Dağlık bölgelerle başladı ve daha sonra ada bölgelerine geçti.
- North America is currently experiencing a blood product safety alert caused by a virus from a western island.
- Kuzey Amerika şu anda batıdaki bir adadan gelen bir virüsün neden olduğu bir kan ürünü güvenliği alarmı yaşıyor.
- The water problems of the Island of Islay or the Glen of Strathspey are hardly comparable with those of the Rhine basin.
- Islay Adası'nın ya da Strathspey Vadisi'nin su sorunları Ren havzasınınkilerle kıyaslanamaz.
- The island of Porto Santo has already suffered the terrible consequences of such accidents.
- Porto Santo adası bu tür kazaların korkunç sonuçlarını çoktan yaşamıştır.
- You underplayed the constant deaths of immigrants, off both our coasts and in your island of Sicily.
- Hem kıyılarımızda hem de adanız Sicilya'da göçmenlerin sürekli ölümlerini küçümsediniz.
- As an islander, however, I would like to express my dissatisfaction with the lack of recognition of island development.
- Ancak bir adalı olarak, ada kalkınmasının tanınmamasından duyduğum memnuniyetsizliği ifade etmek isterim.
- My own country, the United Kingdom, consists of one large island plus the north of Ireland.
- Benim ülkem olan Birleşik Krallık, büyük bir ada ve İrlanda'nın kuzeyinden oluşmaktadır.
- If so, the reunified and reconciled island of Cyprus will be able to join the European Union.
- Eğer bu gerçekleşirse, yeniden birleşmiş ve uzlaşmış Kıbrıs adası Avrupa Birliği'ne katılabilecektir.
- Cigarettes are produced on that island and the price is kept down for local consumers and tourists.
- Sigaralar bu adada üretilmekte ve yerel tüketiciler ve turistler için fiyatlar düşük tutulmaktadır.
- Heavy snow warning has been issued here in Jeju Island.
- Jeju Adası'nda yoğun kar uyarısı yapıldı.
- Well, that island looks nice, not too far.
- Şu ada güzel görünüyor, fazla uzak değil.
- The mountains, lakes, rivers and lush green forests of Ikaria island form a unique natural beauty.
- İkaria adasının dağları, gölleri, nehirleri ve yemyeşil ormanları eşsiz bir doğal güzellik oluşturmaktadır.
- The mountains, lakes, rivers and lush green forests of Ikaria island form a unique natural beauty.
- Ikaria adasının dağları, gölleri, nehirleri ve yemyeşil ormanları eşsiz bir doğal güzellik oluşturur.
- Heavy snow warning has been issued here in Jeju Island.
- Jeju Adası'nda şiddetli kar uyarısı yapıldı.
- Along the way, check out the plaques describing moments in the island's history.
- Yol boyunca, adanın tarihindeki anları anlatan plaketlere göz atın.
- Heavy snow warning has been issued here in Jeju Island.
- Jeju Adası için yoğun kar uyarısı yapılmış.
- Odysseus forces all his men to leave the island at once.
- Odysseus tüm adamlarını bir an önce adayı terk etmeye zorlar.
- Well, that island looks nice, not too far.
- Şey, şu ada hoş gözüküyor, o kadar uzak değil.
- We stayed on the island one weekend with our little boy.
- Küçük oğlumuzla bir hafta sonu adada kalmıştık.
- Well, that island looks nice, not too far.
- Şu ada güzel görünüyor, çok da uzak değil.
- The mountains, lakes, rivers and lush green forests of Ikaria island form a unique natural beauty.
- İkarya adasının dağları, gölleri, nehirleri ve yemyeşil ormanları eşsiz bir doğal güzellik oluşturmaktadır.
- That island's population lives on fishing.
- O adadaki halk geçimini balıkçılıkla sağlıyor.
- He was banished to an island for high treason.
- Vatana ihanetten bir adaya sürüldü.
- We took a ferry from the island to the mainland.
- Adadan ana karaya bir feribota bindik.
- Britain is an island.
- Britanya bir adadır.
- It was hard for them to get to the island.
- Adaya ulaşmak onlar için çok zordu.
- There once lived an old man on that island.
- Bir zamanlar bu adada yaşlı bir adam yaşarmış.
- It has never snowed on the island.
- Adada asla kar yağmadı.
- This island belonged to France in the 19th century.
- Bu ada 19. yüzyılda Fransa'ya aitti.
- Whenever I visited the island, I was impressed with the beauty of nature.
- Adayı her ziyaret edişimde, doğanın güzelliğinden etkilendim.
- Tom walked around the island.
- Tom adanın etrafında yürüdü.
- A lot of tourists invaded the island.
- Birçok turist adayı işgal etti.
- Tom's house is on the south side of the island.
- Tom'un evi adanın güney tarafında.
- Tom has his own private island.
- Tom'un kendi özel adası var.
- No man is an island, entire of itself; every man is a piece of the continent.
- Hiç kimse adanın tamamı değildir. Herkes kıtanın bir parçasıdır.
- It took the police a lot of time to get to the island.
- Polisin adaya ulaşması çok zaman aldı.
- Did you bury something on that island?
- O adada bir şey gömdün mü?
- There are still some savage tribes on that island.
- O adada hâlâ bazı vahşi kabileler var.
- There's no way off the island.
- Adadan çıkış yok.
- He was exiled to an island for the crime of high treason.
- O, vatana ihanet suçundan bir adaya sürgün edildi.
- Dan took Linda to the island he had purchased.
- Dan Linda'yı aldığı adaya götürdü.
- In clear weather, we can see the island from here.
- Açık havada adayı buradan görebiliriz.
- Thursday Island is situated in the Torres Strait between Australia's northernmost Cape York and New Guinea.
- Thursday Adası, Avustralya'nın en kuzeyindeki Cape York ile Yeni Gine arasındaki Torres Boğazı'nda yer alıyor.
- He was exiled to an island for the crime of high treason.
- Vatana ihanet suçundan dolayı bir adaya sürgün edilmiş.
- The island is warm all year.
- Ada. bütün yıl sıcaktır.
- Tom lived on a small island for a few years.
- Tom birkaç yıl küçük bir adada yaşadı.
- That island is American territory.
- O ada, Amerikan toprağı.
- I want to get off this island.
- Bu adadan gitmek istiyorum.
- Dan planned to build a resort on that island.
- Dan o adada bir tatil köyü inşa etmeyi planlıyordu.
- Within days, Japan captured the American island of Guam.
- Japonya birkaç gün içinde Amerikan adası Guam'ı ele geçirdi.
- This island belonged to France in the 19th century.
- Bu ada 19.yüzyılda Fransa'ya aitti.
- The island is covered with ice and snow during the winter.
- Ada, kış aylarında buz ve karla kaplıdır.
- He was kind enough to take us over to the island in his boat.
- Bizi teknesiyle adaya götürecek kadar nazikti.
- The island lies a mile off the coast.
- Ada kıyıdan bir mil açıktadır.
- This island has an ideal climate.
- Bu ada ideal bir iklime sahip.
- I am the unhappiest girl in Prince Edward Island.
- Ben Prens Edward Adası'ndaki mutsuz kızım.
- Have you ever wanted to live on an island?
- Hiç bir adada yaşamak istedin mi?
- He wants to explore the uninhabited island.
- Issız adayı keşfetmek istiyor.
- We found a beautiful, blue lagoon on the far side of the island.
- Adanın uzak tarafında güzel, mavi bir lagün bulduk.
- He took me over to the island in his boat.
- Teknesiyle beni adaya götürdü.
- No one lived on the island at that time.
- O dönemde adada kimse yaşamıyordu.
- I need to get off this island.
- Bu adadan gitmem lazım.
- The economy of the island is dependent on the fishing industry.
- Adanın ekonomisi balıkçılık sektörüne dayalı.
- Hawaii seems a lonely island in the middle of the Pacific.
- Hawaii, Pasifik ortasında yalnız bir ada gibi görünüyor.
- Tom has written several poems about this island.
- Tom bu ada hakkında pek çok şiir yazdı.
- When the weather is clear one can see the island.
- Hava açık olduğunda ada görülebilir.
- It's impossible to live on that island.
- O adada yaşamak imkansızdır.
- The island is to the south of Japan.
- Ada Japonya'nın güneyinde.
- The dogs on this island belong to everyone.
- Bu adadaki köpekler herkese aittir.
- There once lived an old man on that island.
- Bir zamanlar bu adada yaşlı bir adam yaşardı.
- By whom was the island discovered?
- Ada kim tarafından keşfedildi?
- A lot of tourists invaded the island.
- Çok sayıda turist adayı işgal etti.
- The island is a paradise for children.
- Ada, çocuklar için bir cennet.
- The island abounds with rivers.
- Ada nehirler ile doludur.
- Seen from an airplane, the island looks like a big spider.
- Uçaktan bakıldığında, ada büyük bir örümcek gibi görünüyor.
- The soldiers and the survivors boarded the helicopter and left the island.
- Askerler ve hayatta kalanlar helikoptere bindi ve adadan ayrıldı.
- In the middle of the lake lies the island.
- Gölün ortasında bir ada var.
- What's the island's population?
- Adanın nüfusu kaç?
- There's only one store on the island.
- Adada sadece bir mağaza var.
- Have you seen any other people on this island?
- Bu adada başka insanları gördünüz mü?
- He found it difficult to swim to the island.
- Adaya yüzerek ulaşmakta zorlandı.
- In the distance we saw the island.
- Uzaktan adayı gördük.
- The island has a mild climate.
- Adanın ılıman bir iklimi var.
- There is no living on the island.
- Adada yaşam yoktur.
- Every year, a hundred and fifty thousand tourists come to this island to enjoy the impressive scenery and the wonderful beaches.
- Her yıl yüz elli bin turist etkileyici manzaranın ve harika plajların tadını çıkarmak için bu adaya geliyor.
- The southern Italian island of Sicily has been covered with a vast plume of smoke and ash.
- İtalya'nın güneyindeki Sicilya adası büyük bir duman ve kül bulutuyla kaplandı.
- The king ruled over the island.
- Kral adayı yönetiyordu.
- The young woman, supported by Tom, remained a few moments without talking, looking at the island that was disappearing on the horizon.
- Tom'un desteklediği genç kadın birkaç dakika hiç konuşmadan ufukta kaybolmakta olan adaya baktı.
- I am the unhappiest girl in Prince Edward Island.
- Prens Edward Adası'ndaki en mutsuz kız benim.
- We saw a small island beyond.
- Ötede küçük bir ada gördük.
- Do you see that ship near the island?
- Adanın yakınındaki gemiyi görüyor musun?
- You can take a boat trip to the island.
- Adaya tekne turuyla gidebilirsiniz.
- It isn't possible to leave this island.
- Bu adadan ayrılmak mümkün değil.
- The new law was enforced on the people of the island.
- Yeni yasa ada halkına zorla kabul ettirildi.
- Madagascar is the largest island of Africa.
- Madagaskar Afrika'nın en büyük adasıdır.
- That island was governed by France at one time.
- Bu ada bir zamanlar Fransa tarafından yönetilmiştir.
- The island is easy to reach by boat.
- Adaya tekne ile ulaşmak kolaydır.
- There must be someone else living on the island.
- Adada yaşayan başka biri daha olmalı.
- He hopes to explore the uninhabited island.
- Issız adayı keşfetmeyi umuyor.
- How many temples are there on this island?
- Bu adada kaç tane tapınak var?
- I've never seen a plane fly over this island.
- Hiç bu ada üzerinde uçan bir uçak görmedim.
- The island lies to the west of Japan.
- Ada Japonya'nın batısında uzanıyor.
- Tom lived on a small island for a few years.
- Tom birkaç yıldır küçük bir adada yaşıyordu.
- Few people live on the island.
- Çok az sayıda insan adada yaşıyor.
- How long have you been living on this island?
- Ne kadar süredir bu adada yaşıyorsun?
- Dan planned to buy an island in Canada.
- Dan Kanada'da bir ada almayı planladı.
- From the high dune, I could see the whole island.
- Yüksek kum tepesinden tüm adayı görebiliyordum.
- I plan to go around the island of Shikoku by bicycle next year.
- Gelecek yıl Shikoku adasını bisikletle dolaşmayı planlıyorum.
- Those who intended to stay quickly adopted the island speech patterns, while those who did not, did not.
- Kalmak isteyenler adanın konuşma kalıplarını çabucak benimsedi, istemeyenler ise benimsemedi.
- Churches were erected all over the island.
- Adanın her yerinde kiliseler inşa edildi.
- In April there were not many holidayers on the island.
- Nisan ayında adada pek tatilci yoktu.
- I've been alone on this island for three years.
- Üç yıldır bu adada yalnızım.
- The island needs a hospital, not a bridge.
- Adanın köprüye değil hastaneye ihtiyacı var.
- The island is about two miles off the coast.
- Ada kıyıdan yaklaşık iki mil açıktadır.
- Once there lived an old woman on a small island.
- Bir zamanlar küçük bir adada yaşlı bir kadın yaşarmış.
- He found it difficult to swim to the island.
- Adaya yüzmeyi zor buldu.
- Dan planned to build a resort on that island.
- Dan o adada bir tatil yeri inşa etmeyi planladı.
- Italy isn't an island.
- İtalya bir ada değildir.
- We can't survive on this island unless we find some drinking water.
- İçme suyu bulamazsak bu adada hayatta kalamayız.
- Tom absconded with millions of dollars from his company and is living a life of luxury on an island in the Mediterranean.
- Tom şirketinden milyonlarca doları alıp kaçtı ve Akdeniz'de bir adada lüks bir hayat yaşıyor.
- The airfield on the island is now covered with weeds.
- Adadaki havaalanı şu an yabani otlarla kaplı.
- Is it possible to land a plane on this island?
- Bir uçağı bu adaya indirmek mümkün mü?
- The island lies to the west of Japan.
- Ada Japonya'nın batısında yer alır.
- Seen from an airplane, the island looks like a big spider.
- Uçaktan bakıldığında ada büyük bir örümceğe benziyor.
- The island of Ireland consists of thirty-two counties.
- İrlanda adası otuz iki ilçeden oluşuyor.
- The island is about two miles off the coast.
- Ada kıyıdan yaklaşık iki mil uzaklıktadır.
- Dominique Strauss-Kahn is incarcerated in prison on Rikers Island.
- Dominique Strauss-Kahn Rikers Adası'nda hapiste.
- The dogs on this island belong to everyone.
- Bu adadaki köpekler herkese ait.
- Every part of the island has been explored.
- Adanın her yeri keşfedilmiştir.
- He was kind enough to take us over to the island in his boat.
- O bizi teknesiyle adaya götürecek kadar kibardı.
- It has never snowed on the island.
- Adaya hiç kar yağmamış.
- I think we're the only people on this island.
- Sanırım bu adadaki tek insanlar biziz.
- I knew that Tom wouldn't be able to swim all the way to the island.
- Tom'un adaya kadar bütün yolu yüzemeyeceğini biliyordum.
- This island is six times bigger than Manhattan.
- Bu ada Manhattan'dan altı kat daha büyüktür.
- Every part of the island has been explored.
- Adanın her parçası incelendi.
- There's the island of my dreams!
- İşte, hayallerimin adası!
- It isn't possible to leave this island.
- Bu adayı terk etmek mümkün değil.
- There is no living on the island.
- Adada hayat yok.
- Is it possible to land a plane on this island?
- Bu adaya uçak indirmek mümkün mü?
- Tom's off on an exotic island somewhere, living the life of Riley.
- Tom egzotik bir adada bir yerde Riley'in hayatını yaşıyor.
- The island was completely deserted.
- Ada tamamen ıssızdı.
- The island is a paradise for children.
- Ada, çocuklar için bir cennettir.
- There are way too many people on this island.
- Bu adada çok fazla insan var.
- We saw an island in the distance.
- Uzakta bir ada gördük.
- The island is nearly a mile across.
- Ada neredeyse bir mil genişliğinde.
- I own that island.
- O ada bana ait.
- That island has a tropical climate.
- O ada tropikal bir iklime sahiptir.
- Once upon a time there lived an old king on a small island.
- Bir zamanlar küçük bir adada yaşlı bir kral yaşardı.
- The small island came into sight.
- Küçük ada görünür hale geldi.
- A long time ago, there lived an old king on a small island.
- Uzun zaman önce, küçük bir adada yaşlı bir kral yaşarmış.
- Churches were erected all over the island.
- Kiliseler tüm ada üzerine inşa edilmiştir.
- Did you bury something on that island?
- O adaya bir şey mi gömdün?
- We rode a boat to the island.
- Adaya tekneyle gittik.
- The island is nearly a mile across.
- Ada yaklaşık bir mil genişliğindedir.
- No man is an island.
- Hiçbir insan bir ada değildir.
- Britain is also an island.
- Britanya de bir ada.
- The island lies to the west of Japan.
- Ada Japonya'nın batısında yer alıyor.
- Tom left the island in Mary's canoe.
- Tom, Mary'nin kanosuyla adadan ayrıldı.
- The Sentinelese people live on an island in the Indian Ocean.
- Sentinelese halkı Hint Okyanusu'ndaki bir adada yaşıyor.
- Long, long ago, there lived an old king on a small island.
- Uzun zaman önce küçük bir adada yaşlı bir kral yaşarmış.
- There must be someone else living on the island.
- Adada yaşayan başka biri olmalı.
- The island is sinking.
- Ada batıyor.
- There were no trees on the island.
- Adada hiç ağaç yoktu.
- There's no way off the island.
- Adadan çıkmanın bir yolu yok.
- From the tall dune I could see over the whole island.
- Yüksek kum tepesinden tüm adayı görebiliyordum.
- The island needs a hospital, not a bridge.
- Adanın hastaneye ihtiyacı var, köprüye değil.
- How long have you been living on this island?
- Ne zamandır bu adada yaşıyorsunuz?
- The soldiers and the survivors boarded the helicopter and left the island.
- Askerler ve sağ kalanlar helikoptere bindiler ve adayı terk ettiler.
- The plane flew over the island.
- Uçak adanın üzerinden uçtu.
- That island has a tropical climate.
- O ada tropikal bir iklime sahip.
- They live on a small island off the coast of Greece.
- Yunanistan açıklarında küçük bir adada yaşıyorlar.
- The treasure was buried on an island.
- Define bir adaya gömülmüş.
- Tom left the island in Mary's canoe.
- Tom adadan Mary'nin kanosunda ayrıldı.
- Italy isn't an island.
- İtalya bir ada değil.
- Have you seen any other people on this island?
- Bu adada başka birilerini gördün mü?
- The men on board were surprised to see five men on the island.
- Gemideki adamlar adada beş adam görünce şaşırdılar.
- I own that island.
- O adanın sahibi benim.
- I think this is the oldest oak tree on this island.
- Sanırım bu adadaki en yaşlı meşe ağacı bu.
- We took a ferry from the island to the mainland.
- Adadan anakaraya giden bir feribota bindik.
- Italo Calvino was born on the island of Cuba in 1923.
- Italo Calvino 1923'te Küba adasında doğdu.
- He took me over to the island in his boat.
- Beni teknesiyle adaya götürdü.
- Seen from the plane, the island looks very beautiful.
- Uçaktan bakıldığında, ada çok güzel görünüyor.
- That is not an island.
- Orası bir ada değil.
- The king reigned over the island.
- Kral, adaya hükmetti.
- Italo Calvino was born on the island of Cuba in 1923.
- Italo Calvino 1923 yılında Küba adasında doğdu.
- How long were you on the island?
- Ne kadar süredir adadaydın?
- It was hard for them to get to the island.
- Adaya ulaşmak onlar için zordu.
- They swam out to the island.
- Onlar adaya yüzdüler.
- You can get a drivers license for this island at the police station.
- Polis karakolunda bu ada için bir sürücü belgesi alabilirsiniz.
- That island was governed by France at one time.
- O ada bir zamanlar Fransa tarafından yönetildi.
- There are way too many people on this island.
- Bu adada çok sayıda insan var.
- It will cost you $100 to fly to the island.
- Adaya uçmak sana 100 dolara mal olacak.
- Seen from the sky, the island was very beautiful.
- Gökyüzünden bakıldığında ada çok güzeldi.
- They swam out to the island.
- Adaya doğru yüzdüler.
- The island showed black in the moonlight.
- Ada ay ışığında siyah görünüyordu.
- The Earth is just a little island and we are little islanders.
- Dünya sadece küçük bir ada ve biz de küçük adalılarız.
- In clear weather, we can see the island from here.
- Açık havalarda adayı buradan görebiliriz.
- There is no regular boat service to the island.
- Adaya düzenli bir tekne servisi yoktur.
- That island has a tropical climate.
- O adanın tropikal bir iklimi vardır.
- This island is six times bigger than Manhattan.
- Bu ada Manhattan'dan altı kat daha büyük.
- There was no life on the island.
- Adada hayat yoktu.
- The plane flew over the island.
- Uçak adanın üzerinde uçtu.
- Few people live on the island.
- Adada çok az insan yaşıyor.
- Once there lived an old woman on a small island.
- Bir zamanlar küçük bir adada yaşlı bir kadın yaşıyordu.
- There's the island of my dreams!
- İşte hayallerimin adası!
- From that distance, the ship resembles an island.
- O mesafeden gemi bir adaya benziyor.
- We arrived on the island two days later.
- İki gün sonra adaya vardık.
- Dan took Linda to the island he had purchased.
- Dan, Linda'yı satın aldığı adaya götürdü.
- From the tall dune I could see over the whole island.
- Yüksek bir kum tepeciğinden bütün adayı görebildim.
- I've never seen a plane fly over this island.
- Bu adanın üzerinde uçan bir uçak hiç görmedim.
- From that distance, the ship resembles an island.
- Bu mesafeden, gemi bir adaya benziyor.
- There were no signs of life on the island.
- Adada hiçbir yaşam belirtisi yoktu.
- Tom told Mary that no one could leave that island alive.
- Tom Mary'ye kimsenin o adadan canlı çıkamayacağını söyledi.
- Hopefully, the island is beautiful.
- Umarım, ada güzeldir.
- The king ruled over the island.
- Kral, adanın üzerinde hükümranlık kurdu.
- Tom and I were alone on the island.
- Tom ve ben adada yalnızdık.
- Most snakes on this island are harmless.
- Bu adadaki pek çok yılan zararsızdır.
- You can't live on that island.
- O adada yaşayamazsınız.
- No one lived on the island at that time.
- O zaman adada kimse yaşamadı.
- The island has a fine harbor.
- Adanın güzel bir limanı var.
- This really isn't an island.
- Burası gerçekten bir ada değil.
- There are many rivers on that island.
- O adada birçok nehir var.
- Hawaii seems a lonely island in the middle of the Pacific.
- Hawaii, Pasifik'in ortasında yalnız bir ada gibi görünüyor.
- There is no regular boat service to the island.
- Adaya düzenli bir vapur hizmeti yok.
- There are many rivers on that island.
- O adada bir sürü nehir var.
- In the middle of a pond on a tiny island is a charming little duck house.
- Küçük bir adadaki göletin ortasında sevimli, küçük bir ördek evi var.
- I plan to go around the island of Shikoku by bicycle next year.
- Gelecek yıl bisikletle Şikoku adasını dolaşmayı planlıyoruz.
- How are we going to get off this island?
- Bu adadan nasıl çıkacağız?
- Our boat approached the small island.
- Teknemiz küçük adaya yaklaştı.
- Dan planned to buy an island in Canada.
- Dan Kanada'da bir ada satın almayı planlıyordu.
- Have you ever wanted to live on an island?
- Hiç bir adada yaşamak istediniz mi?
- The island is covered with ice and snow during the winter.
- Ada kış boyunca buzla ve karla kaplıdır.
- How long were you on the island?
- Adada ne kadar kaldın?
- You can see the island in the distance.
- Uzakta adayı görebilirsiniz.
- You can get a drivers license for this island at the police station.
- Polis karakolunda bu ada için sürücü belgesi alabilirsiniz.
- We saw the island in the distance.
- Biz adayı uzaktan gördük.
- Is the island sinking?
- Ada batıyor mu?
- How are we going to get off this island?
- Bu adadan nasıl ayrılacağız?
- Tom's off on an exotic island somewhere, living the life of Riley.
- Tom egzotik bir adada Riley'nin hayatını yaşıyor.
- The king reigned over the island.
- Kral, ada üzerinde hüküm sürdü.
- The island is six times the size of Manhattan.
- Ada Manhattan'ın altı katı büyüklüğünde.
- They abandoned Tom on the island.
- Onlar Tom'u adada bıraktı.
- We must protect the island's unique and fragile environment.
- Adanın eşsiz ve kırılgan çevresini korumalıyız.
- He was banished to an island for high treason.
- O vatana ihanet için bir adaya sürüldü.
- Is Borneo an island or a continent?
- Borneo bir ada mı yoksa bir kıta mı?
- There is only one store on the whole island.
- Bütün adada sadece bir dükkan var.
- I need to get off this island.
- Bu adadan gitmeliyim.
- It will cost you $100 to fly to the island.
- Adaya uçmak size 100 dolara mal olacak.
- Okinawa is the southernmost island in Japan.
- Okinawa, Japonya'nın en güneyindeki adadır.
- I knew that Tom wouldn't be able to swim all the way to the island.
- Tom'un adaya kadarki yolu yüzemeyeceğini biliyordum.
- The pirates buried a treasure on the island.
- Korsanlar adaya bir hazine gömdüler.
- It was a certainty that the inhabitants of this island had committed horrible crimes.
- Bu adanın sakinlerinin korkunç suçlar işledikleri kesin idi.
- It's not possible to live on that island.
- O adada yaşamak mümkün değil.
- Sami bought a private island.
- Sami özel bir ada satın aldı.
- There's only one road on the island.
- Adada sadece bir yol var.
- The Earth is just a little island and we are little islanders.
- Dünya sadece küçük bir adadır ve biz küçük adalılarız.
- Whenever I visited the island, I was impressed with the beauty of nature.
- Adayı her ziyaret ettiğimde, doğanın güzelliğinden çok etkilendim.
- There are huge snakes on this island.
- Bu adada çok büyük yılanlar var.
- The treasure was buried on the island.
- Hazine adada gömülüydü.
- There's only one store on the island.
- Adada tek bir mağaza var.
- The monkeys swam out to the island.
- Maymunlar yüzerek adaya çıktılar.
- A portion of the island was destroyed by the massive waves.
- Adanın bir kısmı dev dalgalar tarafından yok edildi.
- Honshu is Japan's largest island.
- Honshu Japonya'nın en büyük adasıdır.
- The island was struck by the typhoon.
- Ada tayfun tarafından vuruldu.
- We won't get off this island alive.
- Bu adadan canlı çıkamayacağız.
- Long, long ago, there lived an old king on a small island.
- Uzun, çok uzun zaman önce, küçük bir adada yaşlı bir kral yaşarmış.
- Do you see that ship near the island?
- Adanın yakınındaki o gemiyi görüyor musun?
- What's the island's population?
- Adanın nüfusu ne?
- Dan left the island on a sailboat.
- Dan adayı bir yelkenliyle terk etti.
- People on that island are very poor.
- O adadaki insanlar çok fakir.
- No man is an island, entire of itself; every man is a piece of the continent.
- Hiçbir insan kendi başına bir ada değildir; her insan kıtanın bir parçasıdır.
- The island is very easy to reach.
- Adaya ulaşmak çok kolay.
- The island abounds with rivers.
- Ada nehirlerle doludur.
- The Flevopolder, the southern island of Flevoland, is the biggest artificial island in the world with an area of 970 km².
- Flevoland'ın güney adası olan Flevopolder, 970 km²'lik alanıyla dünyanın en büyük yapay adasıdır.
- It was a certainty that the inhabitants of this island had committed horrible crimes.
- Bu adanın sakinlerinin korkunç suçlar işlediği kesindi.
- Britain is also an island.
- Britanya da bir adadır.
- The inhabitants of the island are friendly.
- Ada sakinleri dost canlısı.
- The new law was enforced on the people of the island.
- Yeni yasa, ada halkına dayatıldı.
- When the weather is clear one can see the island.
- Hava açık olduğunda adayı görmek mümkün.
- Most snakes on this island are harmless.
- Bu adadaki yılanların çoğu zararsızdır.
- They abandoned Tom on the island.
- Tom'u adada terk ettiler.
- Once upon a time there lived an old king on a small island.
- Bir zamanlar küçük bir adada yaşlı bir kral yaşarmış.
- There are still some savage tribes on that island.
- Adada hala bazı vahşi kabileler var.
- The island has a mild climate.
- Ada ılıman bir iklime sahiptir.
- Dan left the island on a sailboat.
- Dan bir yelkenli üzerinde adadan ayrıldı.
- The government transported goods to the island by helicopter.
- Hükümet, malları adaya helikopterle taşıdı.
- From a distance, the small island looked like a turtle.
- Uzaktan bakıldığında küçük ada bir kaplumbağaya benziyordu.
- We arrived on the island two days later.
- Adaya iki gün sonra vardık.
- Sri Lanka is a beautiful island.
- Sri Lanka güzel bir adadır.
- It's impossible to live on that island.
- O adada yaşamak imkansız.
- This is an island in the Caribbean Sea.
- Burası Karayip Denizi'nde bir ada.
- Tom spent a few years on a small island.
- Tom küçük bir adada birkaç yıl geçirdi.
- We can see the island in the distance.
- Uzaktaki adayı görebiliyoruz.
- Lulu Island was named after a possibly Hawaiian showgirl, Lulu Sweet, in 1862.
- Lulu Adası'na 1862'de muhtemelen Hawaiili bir şov kızı olan Lulu Sweet'in adı verildi.
- The island of Ireland consists of thirty-two counties.
- İrlanda adası, otuz iki ilden oluşur.
- The small island came into sight.
- Küçük ada göründü.
- We saw the island in the distance.
- Uzaktan adayı gördük.
- At that time nobody lived on the island.
- O zamanlar adada kimse yaşamıyordu.
- Tom absconded with millions of dollars from his company and is living a life of luxury on an island in the Mediterranean.
- Tom şirketten milyonlarca dolar ile kaçtı ve Akdeniz'de bir adada lüks bir hayat yaşıyor.
- The southern Italian island of Sicily has been covered with a vast plume of smoke and ash.
- Güney İtalyan adası Sicilya büyük bir duman ve kül bulutuyla kaplandı.
- The island was now surrounded by militia.
- Ada artık milisler tarafından kuşatılmıştı.
- The Bode museum is located on an island in the middle of the Spree river in Berlin.
- Bode müzesi Berlin'de Spree nehrinin ortasındaki bir adada yer almaktadır.
- The Island of Taiwan's surface area is thirty-six thousand square kilometers.
- Tayvan Adası'nın yüzölçümü otuz altı bin kilometrekaredir.
- Sri Lanka is a beautiful island.
- Sri Lanka güzel bir ada.
- They live on a small island off the coast of Greece.
- Onlar Yunanistan kıyılarında küçük bir adada yaşıyorlar.
- That island has a tropical climate.
- O adanın tropikal iklimi var.
- Are we going to stay on the island?
- Adada mı kalacağız?
- There are huge snakes on this island.
- Bu adada büyük yılanlar var.
- You can't live on that island.
- O adada yaşayamazsın.
- 82% - more than four-fifths - of the island's exports is agricultural produce.
- Adanın ihracatının %82'si - beşte dördünden fazlası - tarımsal ürünlerden oluşuyor.
- Tom spent a few years on a small island.
- Tom birkaç yılını küçük bir adada geçirdi.
- The Bode museum is located on an island in the middle of the Spree river in Berlin.
- Bode müzesi, Berlin'deki Spree nehrinin ortasındaki bir adada bulunuyor.
- From a distance, the small island looked like a turtle.
- Uzaktan, küçük ada bir kaplumbağa gibi görünüyordu.
- How long did you live on the island?
- Adada ne kadar yaşadın?
- While living on his island, Brahe built a castle and an observatory.
- Brahe adasında yaşarken bir kale ve bir gözlemevi inşa etti.
- Sumatra is an island.
- Sumatra bir adadır.
- The treasure was buried on an island.
- Hazine bir adada gömülüymüş.
- I want to take a vacation on a tropical island.
- Tropik bir adada tatil yapmak istiyorum.
- No animals are to be found on the island.
- Adada hiçbir hayvan bulunmuyor.
- The island lies to the west of Japan.
- Ada Japonya'nın batısına düşüyor.
- No animals are to be found on the island.
- Adada hiç hayvan bulunmuyor.
- You can get a drivers license for this island at the police station.
- Bu ada için polis karakolundan ehliyet alabilirsiniz.
- Cyprus is an island.
- Kıbrıs bir adadır.
- What's the island's population?
- Adanın nüfusu ne kadar?
- People on that island are very poor.
- O adadaki insanlar çok fakirler.
- No man is an island.
- Hiç kimse bir ada değildir.
- The island lies a mile off the coast.
- Ada, sahilin bir mil açığında bulunuyor.
- The survivors were found on an island, dying of starvation.
- Hayatta kalanlar bir adada açlıktan ölmek üzereyken bulundu.
- In the middle of the lake lies the island.
- Ada, gölün ortasında bulunuyor.
- That island's population lives on fishing.
- Bu adanın nüfusu balıkçılıkla geçiniyor.
- The river flows along the north of island.
- Nehir adanın kuzeyi boyunca akar.
- Every year, a hundred and fifty thousand tourists come to this island to enjoy the impressive scenery and the wonderful beaches.
- Her yıl, yüz elli bin turist etkileyici manzara ve harika plajlardan zevk almak için bu adaya gelir.
- They will survey the desert island.
- Onlar ıssız bir adayı araştıracaklar.
- Hopefully, the island is beautiful.
- Umarım ada çok güzeldir.
- Britain is an island.
- Britanya bir ada.
- The Island of Taiwan's surface area is thirty-six thousand square kilometers.
- Tayvan adasının yüz ölçümü 36.000 kilometre kare.
- Tom has written several poems about this island.
- Tom bu ada hakkında birkaç şiir yazdı.
- The inhabitants of the island are friendly.
- Adanın sakinleri cana yakındır.
- The survivors were found on an island, dying of starvation.
- Hayatta kalanlar açlıktan ölmek üzereyken bir adada bulundu.
- While living on his island, Brahe built a castle and an observatory.
- Adasında yaşarken, Brahe bir kale ve bir rasathane inşa etti.
- The island is warm all year.
- Ada, yıl boyunca ılıktır.
- We must protect the island's unique and fragile environment.
- Biz adanın eşsiz ve kırılgan doğasını korumalıyız.
Show More (372)
|