|
- It is not a matter of collective organisation, but of collective funding.
- Bu bir kolektif örgütlenme meselesi değil, kolektif finansman meselesidir.
- Now it is a matter of implementation at Member State level as well.
- Şimdi mesele Üye Devletler düzeyinde de bir uygulama meselesi.
- Is it a matter of subsidiarity?
- Bu bir yetki ikamesi meselesi midir?
- It was not a matter of content.
- Bu bir içerik meselesi değildi.
- It is not just primarily a matter of medical care.
- Bu sadece öncelikli olarak tıbbi bakım meselesi değildir.
- So, is this a question of method or a matter of choice?
- Bu bir yöntem sorunu mu yoksa bir tercih meselesi mi?
- Is it a matter of subsidiarity?
- Bu bir yetki ikamesi meselesi mi?
- This is not simply a matter of protecting Member State nationals.
- Bu sadece Üye Devlet vatandaşlarının korunması meselesi değildir.
- Sustainability is not just a matter of governance or of individuals, it is a matter for business.
- Sürdürülebilirlik sadece bir yönetim veya birey meselesi değil, bir iş meselesidir.
- This is not simply a matter of protecting Member State nationals.
- Bu sadece Üye Devlet vatandaşlarını koruma meselesi değildir.
- It is not a matter of isolated cases.
- Bu münferit vakalar meselesi değildir.
- Surely it is not just a matter of cheap domestic help?
- Mesele sadece ucuz ev işlerine yardım meselesi değildir.
- Safety is not only a matter of rules, but also of culture.
- Güvenlik sadece bir kurallar meselesi değil, aynı zamanda bir kültür meselesidir.
- Mr Bowis just pointed out that this is not just a matter of carelessness here but of criminal intent.
- Bay Bowis az önce bunun sadece bir dikkatsizlik meselesi değil, aynı zamanda bir suç kastı olduğuna dikkat çekti.
- Human rights are individual rights; they are not a matter of statistics.
- İnsan hakları bireysel haklardır; bir istatistik meselesi değildir.
- This is a matter of implementation.
- Bu bir uygulama meselesi.
- Lastly, the issue of human rights is still a matter of huge concern if we wish to deepen cooperation with China.
- Son olarak, Çin ile işbirliğini derinleştirmek istiyorsak insan hakları meselesi hala büyük bir endişe kaynağıdır.
- It is therefore not a matter of interference at all.
- Dolayısıyla bu bir müdahale meselesi değildir.
- Enlargement is not a matter of meeting a certain number of technical requirements.
- Genişleme, belirli sayıda teknik gereksinimin karşılanması meselesi değildir.
- The achievement was not a matter of just conquering an area.
- Başarı sadece bir bölgeyi fethetmek meselesi değildi.
- World history becomes a matter of narrating events to show how the civilizations follow each other.
- Dünya tarihi, medeniyetlerin birbirini nasıl takip ettiğini gösteren olayların anlatılması meselesi haline gelir.
- It's a matter of choice.
- Bu bir seçim meselesi.
- It's a matter of doing what's right.
- Bu doğru olanı yapma meselesi.
- It's only a matter of time before we find the thief.
- Hırsızı bulmamız an meselesi.
- It's a matter of choice.
- Bu bir tercih meselesi.
- It's a matter of national pride.
- Bu, ulusal bir gurur meselesi.
- It's a matter of life and death.
- Ölüm kalım meselesi.
- It's a matter of national pride.
- Bu bir ulusal gurur meselesi.
- It's a matter of time.
- Bu an meselesi.
- It's a matter of life and death.
- Bu bir ölüm kalım meselesi.
- It's a matter of etiquette.
- Bu bir görgü meselesi.
- It's a matter of genuine importance.
- Bu gerçek bir önem meselesi.
- It's a matter of doing what's right.
- Doğru olanı yapma meselesi.
- It's a matter of national security.
- Bu bir ulusal güvenlik meselesi.
- Not everything is a matter of opinion.
- Her şey fikir meselesi değildir.
- Honestly, I don't believe it is a matter of plagiarism.
- Dürüst olmak gerekirse, bunun bir intihal meselesi olduğuna inanmıyorum.
- It's a matter of personal preference.
- Kişisel tercih meselesi.
- This is a matter of the utmost gravity.
- Bu son derece önemli bir yerçekimi meselesi.
- It's only a matter of time before Tom gets into trouble again.
- Tom'un başının yine belaya girmesi an meselesi.
- It's a matter of taste.
- Bu bir tat meselesi.
- It's not a matter of price.
- Bu bir fiyat meselesi değil.
- It's just a matter of time before Tom gets into trouble again.
- Tom'un başının tekrar belaya girmesi an meselesi.
- It is just a matter of personal taste.
- Bu sadece kişisel bir zevk meselesi.
- It's a matter of either-or.
- Bu bir ya o ya bu meselesi.
- It's a matter of priorities.
- Öncelikler meselesi.
- It is just a matter of personal taste.
- Sadece kişisel zevk meselesi.
- It's only a matter of adaptation.
- Bu sadece bir adaptasyon meselesi.
- That's a matter of opinion.
- Bu bir fikir meselesi.
- It's only a matter of time before the meteor strikes.
- Meteorun çarpması an meselesi.
- This is a matter of national security.
- Bu bir ulusal güvenlik meselesi.
- This is a matter of national security.
- Bu bir millî güvenlik meselesi.
- It's a matter of personal preference.
- Bu kişisel bir tercih meselesi.
- This is a matter of taste.
- Bu bir zevk meselesi.
- It's a matter of survival.
- Bu bir ölüm kalım meselesi.
- It's a matter of taste.
- Bu bir zevk meselesi.
- It's a matter of taste.
- Zevk meselesi.
- I knew it was only a matter of time before Tom messed up again.
- Tom'un yine işleri berbat etmesinin an meselesi olduğunu biliyordum.
- It's only a matter of time before they find Tom.
- Tom'u bulmaları an meselesi.
- It's a matter of life and death.
- Bu bir yaşam ve ölüm meselesi.
- It's a matter of priorities.
- Bu öncelikler meselesi.
- It's a matter of national security.
- Ulusal güvenlik meselesi.
- Tom knows it's only a matter of time until the police catch him.
- Tom, polisin onu yakalamasının an meselesi olduğunu biliyor.
- It's not a matter of price.
- O fiyat meselesi değil.
- It's only a matter of time before Tom runs into the same trouble we did.
- Tom'un da bizim başımıza aynı belayı açması an meselesi.
Show More (61)
|
