Turc | Anglais | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | yabancılaşma | alienation n. | ||
We have found evidence of increasingly frequent frustration between us and of alienation setting in. Aramızda giderek artan bir hayal kırıklığı ve yabancılaşma yaşandığına dair kanıtlar bulduk. More Sentences |
||||
General | ||||
General | yabancılaşma | alienating n. | ||
I have to say that the discussion on this score was sometimes a little alienating. Bu konudaki tartışmanın bazen biraz yabancılaştırıcı olduğunu söylemek zorundayım. More Sentences |
||||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | yabancılaşma | alienation n. | ||
At present, decision-making in the EU is too diffuse and too sluggish, which leads to alienation. Halihazırda AB'de karar alma mekanizması çok dağınık ve çok yavaş işlemekte; bu da yabancılaşmaya yol açmaktadır. More Sentences |
||||
Politics | ||||
Politics | yabancılaşma | alienation n. | ||
There is great concern about the alienation of some immigrant communities and their social and economic disadvantage. Bazı göçmen topluluklarının yabancılaşması ve sosyal ve ekonomik dezavantajları konusunda büyük endişeler bulunmaktadır. More Sentences |
||||
General | ||||
General | yabancılaşma | estrangement n. | ||
General | yabancılaşma | estrangedness n. | ||
General | yabancılaşma | distaste [obsolete] n. | ||
General | yabancılaşma | disaffection n. |