Anglais | Turc | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | well-built adj. | yapılı | ||
The bodybuilder had a well-built physique. Vücut geliştiricinin yapılı bir vücudu vardı. More Sentences |
||||
General | well-built adj. | boyu bosu yerinde | ||
Do you think Tom is well-built? Tom'un boyu bosu yerinde olduğunu düşünüyor musun? More Sentences |
||||
General | well-built adj. | kaslı |
Anglais | Turc | |
---|---|---|
General | ||
General | well-built body n. | kaslı/yapılı vücut |
General | tall and well-built adj. | dalyan gibi |