Anglais | Turc | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | succinct adj. | kısa ve öz | ||
Professors should explain everything in detail, not be succinct and always tell students to go home and read their books. Öğretmenler, her şeyi detaylı bir şekilde açıklamalılar, kısa ve öz olmamalılar ve her zaman öğrencilere eve gitmelerini ve kitaplarını okumalarını söylemeliler. More Sentences |
||||
General | succinct adj. | kısa | ||
My reply is going to be very succinct, because I do not wish to continue discussing this issue. Cevabım çok kısa olacak çünkü bu konuyu tartışmaya devam etmek istemiyorum. More Sentences |
||||
General | succinct adj. | mücmel | ||
General | succinct adj. | veciz | ||
General | succinct adj. | muhtasar | ||
General | succinct adj. | özlü | ||
General | succinct adj. | az ve öz | ||
General | succinct adj. | az ama öz | ||
General | succinct adj. | ipek şeritle desteklenen | ||
General | succinct adj. | ortası ipek şeritli | ||
Archaic | ||||
Archaic | succinct adj. | korseli | ||
Archaic | succinct adj. | kuşaklı | ||
Archaic | succinct adj. | kuşak sarılı | ||
Archaic | succinct adj. | kuşak süslemeli | ||
Archaic | succinct adj. | kemerli | ||
Archaic | succinct adj. | kemer süslemeli | ||
Archaic | succinct adj. | kemer ile sarılı | ||
Archaic | succinct adj. | kemer/kuşak ile çevrelenmiş |