Anglais | Turc | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | sadly adv. | üzüntülü bir şekilde | ||
The old man laughed sadly. Yaşlı adam üzüntülü bir şekilde güldü. More Sentences |
||||
General | sadly adv. | hüzünle | ||
Smiling sadly, she began to talk. O, hüzünle gülümseyerek konuşmaya başladı. More Sentences |
||||
General | sadly adv. | acı bir şekilde | ||
The old man started to laugh sadly. Yaşlı adam acı bir şekilde gülmeye başladı. More Sentences |
||||
General | sadly adv. | ne yazık ki | ||
Sadly, we are far from achieving this. Ne yazık ki bunu başarmaktan çok uzağız. More Sentences |
||||
General | sadly adv. | üzülerek | ||
I must say that, sadly, my country is no example when it comes to reducing emissions, but rather the opposite. Üzülerek söylemeliyim ki, emisyonların azaltılması konusunda benim ülkem örnek değil, tam tersi. More Sentences |
||||
General | sadly adv. | maalesef | ||
Sadly, it is not enough. Maalesef bu yeterli değil. More Sentences |
||||
General | sadly adj. | sağlığı bozuk | ||
General | sadly adj. | sıhhati yerinde olmayan | ||
General | sadly adv. | çok | ||
General | sadly adv. | son derece | ||
General | sadly adv. | kederli bir biçimde |
Anglais | Turc | |
---|---|---|
General | ||
General | look sadly v. | üzgün üzgün bakmak |
Phrases | ||
Phrases | but sadly expr. | ama ne yazık ki |