Anglais | Turc | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | pleasant adj. | güzel | ||
You will soon receive some very pleasant news. Yakında çok güzel haberler alacaksın. More Sentences |
||||
Common Usage | pleasant adj. | zevkli | ||
I found it pleasant walking in the country. Kırsalda gezmeyi zevkli buldum. More Sentences |
||||
Common Usage | pleasant adj. | hoş | ||
I rise with a heavy heart because it is never a pleasant duty to speak about human rights abuses. Ağır bir yürekle ayağa kalkıyorum çünkü insan hakları ihlalleri hakkında konuşmak hiçbir zaman hoş bir görev değildir. More Sentences |
||||
General | ||||
General | pleasant adj. | keyifli | ||
You are most welcome to this House, Sir David, and we would like to wish you a pleasant and fruitful stay. Bu eve hoş geldiniz Sir David, size keyifli ve verimli bir konaklama dileriz. More Sentences |
||||
General | pleasant adj. | iç açıcı | ||
The difficulty is that the situation is not at all pleasant. Zorluk şu ki, durum hiç de iç açıcı değil. More Sentences |
||||
General | pleasant adj. | hoş | ||
I think that all of us experienced a pleasant buzz during this morning's meeting. Bu sabahki toplantı sırasında hepimizin hoş bir heyecan yaşadığını düşünüyorum. More Sentences |
||||
General | pleasant adj. | sevimli | ||
General | pleasant adj. | tatlı | ||
General | pleasant adj. | gökçe | ||
General | pleasant adj. | şirin | ||
General | pleasant adj. | latif | ||
General | pleasant adj. | zevkli | ||
General | pleasant adj. | cana yakın | ||
General | pleasant adj. | tatminkar | ||
General | pleasant adj. | çakırkeyif | ||
General | pleasant adj. | zil zurna sarhoş | ||
Archaic | ||||
Archaic | pleasant adj. | gülünç |