most

Sens de "most" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 24 résultat(s)

	Catégorie	Anglais	Turc
Common Usage
1	Common Usage	most adj.	en çok
In our experience during our short presidency, that is what we had to spend most time on. Kısa başkanlık dönemimizdeki deneyimlerimize göre, en çok zaman harcamamız gereken konu buydu. More Sentences
General
2	General	most n.	çoğu
Internal distribution is important and this should be discussed with probably most developing countries. İç dağıtım önemlidir ve bu konu muhtemelen çoğu gelişmekte olan ülke ile görüşülmelidir. More Sentences
3	General	most n.	en fazlası
The fact that that country received most support from Europe was justified. Bu ülkenin Avrupa'dan en fazla destek alan ülke olması haklı bir gerekçedir. More Sentences
4	General	most adj.	pek çok
Indeed, from most points of view, it could and would be assumed that the negotiations were a success. Aslında pek çok açıdan müzakerelerin başarılı olduğu varsayılabilirdi ve öyle de oldu. More Sentences
5	General	most adj.	en çok
Finally, the trading position of poor countries is helped most by targeted development cooperation. Son olarak, yoksul ülkelerin ticaret pozisyonuna en çok hedefe yönelik kalkınma işbirliği yardımcı olmaktadır. More Sentences
6	General	most adj.	(bir şeyin) büyük bölümü
Nor should it be forgotten that there is peace of a kind in most of Afghanistan now. Afganistan'ın büyük bölümünde şu anda bir tür barış olduğu da unutulmamalıdır. More Sentences
7	General	most adj.	(bir şeyin) çoğunluğu
For the most part, we share the fundamental reason why the Convention was first established. Çoğunlukla, Konvansiyon'un ilk kurulmasının temel nedenini paylaşıyoruz. More Sentences
8	General	most adv.	birçoğu
Most of us have also had bilateral contact with a number of representatives of Algeria. Birçoğumuz Cezayir'in bazı temsilcileriyle de ikili temaslarda bulunduk. More Sentences
9	General	most adv.	çoğunlukla
For the most part, these women die when they have their most important responsibilities in society. Çoğunlukla bu kadınlar toplumdaki en önemli sorumluluklarını yerine getirirken ölmektedirler. More Sentences
10	General	most pron.	çoğu kişi
We have made more progress with Mercosur than most would have predicted. Mercosur ile çoğu kişinin tahmin ettiğinden daha fazla ilerleme kaydettik. More Sentences
Common Usage
11	Common Usage	most adj.	en
General
12	General	most n.	ekseriyet
13	General	most n.	en fazla miktar
14	General	most n.	ekser
15	General	most n.	ekser
16	General	most adj.	pek
17	General	most adj.	çok
18	General	most adj.	en fazla
19	General	most adj.	(bir şeyin) büyük kısmı
20	General	most adv.	neredeyse
21	General	most adv.	çok
22	General	most adv.	pek
23	General	most adv.	en
Technical
24	Technical	most adv.	en fazla

Sens de "most" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 488 résultat(s)

	Catégorie	Anglais	Turc
General
1	General	most people n.	çoğu insan
Surveys have shown that most people feel they have too little information to make a clear judgment. Anketler, çoğu insanın net bir yargıya varmak için çok az bilgiye sahip olduğunu düşündüğünü göstermiştir. More Sentences
2	General	most evil adj.	en kötü
In my opinion, Twitter bird is the most evil bird in our world. Kendi görüşüme göre, Twitter kuşu dünyamızdaki en kötü kuştur. More Sentences
3	General	most advantageous adj.	en avantajlı
Defence industrial link-ups and collaborations should be with the most advantageous partners, wherever they might be. Savunma sanayii bağlantıları ve işbirlikleri, nerede olurlarsa olsunlar, en avantajlı ortaklarla yapılmalıdır. More Sentences
4	General	most serious adj.	en ciddi
Climatic change is the most serious problem in our history and its most serious threat. İklim değişikliği tarihimizin en ciddi sorunu ve en ciddi tehdididir. More Sentences
5	General	most popular adj.	en popüler
The EU Erasmus programme is one of the most popular educational programmes operating within the European Union. AB Erasmus programı, Avrupa Birliği bünyesinde faaliyet gösteren en popüler eğitim programlarından biridir. More Sentences
6	General	most important adj.	en önemli
For me, as for many others, the most important ethical issue is about reducing human suffering. Benim için, diğer pek çok kişi için olduğu gibi, en önemli etik mesele insanların acılarını azaltmaktır. More Sentences
7	General	most common adj.	en yaygın
Insufficient and inadequate information was also the most common cause of the complaint. Yetersiz ve eksik bilgilendirme de en yaygın şikayet nedeni olmuştur. More Sentences
8	General	most known adj.	en çok bilinen
Football is the most known sport in the world. Futbol, dünyada en çok bilinen spordur. More Sentences
9	General	most up-to-date adj.	en güncel
The laboratory has the most up-to-date equipment. Laboratuvar, en güncel ekipmana sahip. More Sentences
10	General	most wanted adj.	en çok aranan
You'll find the most wanted toys in this store. Bu mağazada en çok aranan oyuncakları bulabilirsin. More Sentences
11	General	most promising adj.	en umut verici
Biotechnology is one such and one of the most promising. Biyoteknoloji bunlardan biri ve en umut verici olanlardan biri. More Sentences
12	General	at the most adv.	en çok
This watch costs ten dollars at the most. Bu saat en çok on dolardır. More Sentences
13	General	most of us adv.	çoğumuz
Quite frankly, the present generations have fewer opportunities, fewer options than most of us sitting here had. Açıkçası, şimdiki nesiller burada oturan çoğumuzun sahip olduğundan daha az fırsata, daha az seçeneğe sahip. More Sentences
14	General	most of all adv.	bilhassa
I long for that most of all. Ben bilhassa onu özlüyorum. More Sentences
15	General	at (the) most adv.	en fazla
They are responsible for a delay of five months at most. En fazla beş aylık bir gecikmeden sorumlular. More Sentences
16	General	most recently adv.	en son
Of course, we are talking about the food scandals that have affected us, most recently an acrylamide alert in Sweden. Elbette bizi etkileyen gıda skandallarından en son İsveç'teki akrilamid alarmından bahsediyoruz. More Sentences
17	General	most likely adv.	büyük bir olasılıkla
Tom knew what Mary would most likely do. Tom Mary'nin büyük bir olasılıkla ne yapacağını biliyordu. More Sentences
18	General	at most adv.	azami
At most, Henry has six dollars. Henry'nin azami altı doları var. More Sentences
19	General	most probably adv.	büyük ihtimalle
Most probably, she'll come. O, büyük ihtimalle gelecek. More Sentences
20	General	at most adv.	en çok
Tom has $300 at most. Tom'un en çok 300 doları var. More Sentences
21	General	most importantly adv.	hepsinden önemlisi
Let us put our hands on our hearts and commit ourselves to peace, to justice, but, most importantly of all, to humanity. Ellerimizi kalplerimizin üzerine koyalım ve kendimizi barışa, adalete ama hepsinden önemlisi insanlığa adayalım. More Sentences
22	General	most particularly adv.	özellikle
I welcome most particularly in that context, the Romanian parliamentary team. Bu bağlamda özellikle Romanya parlamento ekibini memnuniyetle karşılıyorum. More Sentences
23	General	most likely adv.	büyük ihtimalle
This small device most likely saved our lives. Bu küçük alet büyük ihtimalle hayatımızı kurtardı. More Sentences
24	General	in most countries adv.	çoğu ülkede
Although plans are in preparation in most countries, the effective involvement of this minority often remains a problem. Çoğu ülkede planlar hazırlanıyor olsa da, bu azınlığın etkin katılımı genellikle bir sorun olmaya devam etmektedir. More Sentences
25	General	most importantly adv.	daha da önemlisi
But most importantly, freedom produces opportunity. Daha da önemlisi özgürleşme fırsat üretir. More Sentences
26	General	most importantly adv.	en önemlisi
These problems affect real men and women but most importantly victims. Bu sorunlar gerçek erkek ve kadınları ama en önemlisi mağdurları etkilemektedir. More Sentences
27	General	in most cases adv.	birçok durumda
Women who claim to love Disney films are, in most cases, suffering mentally. Disney filmlerini sevdiğini iddia eden kadınlar, birçok durumda zihinsel olarak acı çekiyorlar. More Sentences
28	General	most of pron.	çoğu
Most of them, except the Baltic States, are already at levels above those rates. Baltık Ülkeleri hariç çoğu zaten bu oranların üzerinde bir seviyede. More Sentences
29	General	most of them pron.	onların çoğu
Most of them were university students. Onların çoğu üniversite öğrencileriydi. More Sentences
30	General	most of these pron.	bunların çoğu
Most of these can be, and I believe they are being complied with. Bunların çoğuna uyulabilir ve uyulduğuna da inanıyorum. More Sentences
Phrases
31	Phrases	most of all expr.	en önemlisi
Nations, cities, towns and most of all people are the victims of terrorism. Uluslar, şehirler, kasabalar ve en önemlisi insanlar terörizmin kurbanlarıdır. More Sentences
Colloquial
32	Colloquial	most recent adj.	en son
I believe the ISIS reports were the most recent evidence of the dire straits our fishing industry is in. IŞİD raporlarının balıkçılık sektörümüzün içinde bulunduğu vahim durumun en son kanıtı olduğuna inanıyorum. More Sentences
Speaking
33	Speaking	my most favorite n.	en sevdiğim
My most favorite style of music is pop music. En sevdiğim müzik türü pop müziktir. More Sentences
34	Speaking	most of you expr.	çoğunuz
Most of you haven't gone to Shul since your bar mitzvahs. Çoğunuz bar mitzvah'nızdan sonra sinagoga hiç gitmemişsiniz. More Sentences
Politics
35	Politics	most appropriate adj.	en uygun
That might be the most appropriate approach to ensuring tight coordination and continuity within the Council. Konsey içerisinde sıkı bir koordinasyon ve süreklilik sağlamak için en uygun yaklaşım bu olabilir. More Sentences
Computer
36	Computer	most significant adj.	en önemli
In the long run, that will be the most significant thing. Uzun vadede en önemli şey bu olacaktır. More Sentences
Basketball
37	Basketball	most valuable player (mvp) n.	en değerli oyuncu
He is the most valuable player in our team. O, takımımızdaki en değerli oyuncudur. More Sentences
General
38	General	the most part n.	en büyük kısım
39	General	most significant bit n.	en anlamlı bit
40	General	the most sensitive spot n.	can alıcı nokta
41	General	most of the researchers n.	araştırmacıların çoğu
42	General	the most delicate part (of a matter) n.	püf nokta
43	General	the most important n.	püf nokta
44	General	most of one's time n.	zamanının çoğu
45	General	the most wonderful n.	en harika
46	General	the most-hated enemy n.	can düşmanı
47	General	most significant digit n.	en soldaki basamak
48	General	most powerful test n.	en güçlü sınama
49	General	most efficient estimator n.	en etkin kestirici
50	General	most distinct right n.	en belirgin hak
51	General	the most recent date n.	en güncel tarih
52	General	the most asked question n.	en çok sorulan soru
53	General	the most important feature n.	en önemli özellik
54	General	the most gifted young surgeon n.	en yetenekli genç cerrah
55	General	the most impressive person n.	en etkileyici kişi
56	General	most popular jukebox model of all time n.	tüm zamanların en çok tutulan müzik kutusu
57	General	the most watched game of the week n.	haftanın en çok izlenen maçı
58	General	the most famous gang in history n.	tarihteki en ünlü çete
59	General	most repeated value n.	en çok tekrarlanan değer
60	General	one of the most famous carnivals n.	en ünlü karnavallardan biri
61	General	the most forgotten crisis n.	en çok unutulan kriz
62	General	the most suitable solution n.	en uygun çözüm
63	General	most telling examples n.	en çok anlatılan örnekler
64	General	most telling examples n.	en çok söylenen örnekler
65	General	the most hated man in the world n.	dünyanın en nefret edilen adamı
66	General	most of the teachers here n.	buradaki öğretmenlerin çoğu
67	General	the most critical point n.	en kritik nokta
68	General	most selling products n.	en çok satan ürünler
69	General	most of the problems n.	çoğu problemler
70	General	most powerful impact n.	en güçlü etki
71	General	the most frequent problem n.	en sık rastlanan problem
72	General	the most feck n.	daha büyük kısım
73	General	the most feck n.	daha fazla kısım
74	General	make the most of something v.	bir şeyden azami derecede faydalanmak
75	General	be mentioned most often v.	adından sıkça söz ettirmek
76	General	make the most of it v.	tadını çıkarmak
77	General	make the most of v.	büyütmek
78	General	make the most of v.	tadını çıkarmak
79	General	be the most important v.	başında gelmek
80	General	remain one of the most v.	arasında yer almak
81	General	be one of (the most important/largest...) among v.	arasında yer almak
82	General	make the most of v.	nimetlerinden faydalanmak
83	General	make the most of technological opportunities v.	teknolojinin nimetlerinden faydalanmak
84	General	pass the most difficult part of something v.	birşeyin en zor kısmını atlatmak
85	General	pass the most difficult part of something v.	birşeyin en sıkıntılı kısmını atlatmak
86	General	make the most of an opportunity v.	durumdan faydalanmak
87	General	make the most of an opportunity v.	durumdan istifade etmek
88	General	make the most of now v.	anın keyfini çıkarmak
89	General	make the most of now v.	anın tadını çıkarmak
90	General	make the most of v.	azami yararlanmak
91	General	get the most out of v.	en iyi şekilde yararlanmak
92	General	be the second most common cause of death v.	ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer almak
93	General	spend most of one's time sleeping v.	zamanının çoğunu uyuyarak geçirmek
94	General	most unpleasant adj.	en tatsız
95	General	most distant adj.	en uzak
96	General	most corrupt adj.	en çok bozulmuş
97	General	most unattractive adj.	en cazibesiz
98	General	the most efficacious adj.	birebir
99	General	most undesirable adj.	en istenmeyen
100	General	most commented adj.	hakkında en fazla yorum yapılan
101	General	the most reverend adj.	pek muhterem (başpiskoposun isminden önce kullanılan unvan)
102	General	most desirable adj.	en çok istenen
103	General	most unsuitable adj.	en uygunsuz
104	General	most wicked adj.	en kötü
105	General	most reverend adj.	en saygıdeğer
106	General	most esteemed adj.	en saygıdeğer
107	General	most respected adj.	en saygıdeğer
108	General	the most appropriate adj.	en yerinde
109	General	most of adj.	-in çoğunluğu
110	General	most of adj.	-in büyük kısmı
111	General	most of adj.	-in büyük bölümü
112	General	most of adj.	-in çoğu
113	General	most economical adj.	en ekonomik
114	General	the most preferred adj.	en çok tercih edilen
115	General	most of the people adj.	insanların çoğu
116	General	most frequently used adj.	en sık kullanılan
117	General	most frequently used adj.	en sık başvurulan
118	General	most frequently referred adj.	en sık başvurulan
119	General	most vital adj.	en yaşamsal
120	General	the most loyal adj.	en sadık
121	General	as in most years adj.	birçok yılda olduğu gibi
122	General	most-awaited adj.	en çok beklenen
123	General	most every adj.	neredeyse her
124	General	most visited adj.	en çok ziyaret edilen
125	General	the most comprehensive adj.	en kapsamlı
126	General	the single most adj.	tek başına en
127	General	the most extensive adj.	en kapsamlı
128	General	most known adj.	en bilindik
129	General	the most efficacious adj.	en etkili
130	General	the most efficacious adj.	en verimli
131	General	most [dialect] adj.	ana
132	General	most [dialect] adj.	başlıca
133	General	most [dialect] adj.	esas
134	General	most anticipated adj.	en çok beklenen
135	General	at most adv.	azami olsa olsa
136	General	most times adv.	ekseriya
137	General	for the most part adv.	genellikle
138	General	for the most part adv.	ekseriya
139	General	at the very most adv.	en fazla
140	General	most of the time adv.	çoğu zaman
141	General	most often adv.	çoğu kez
142	General	most especially adv.	özellikle
143	General	at most adv.	olsa olsa
144	General	for the most part adv.	ekseriye
145	General	for the most part adv.	esas itibarıyla
146	General	most sincerely adv.	gönülden
147	General	at most adv.	en ziyade
148	General	at most adv.	nihayet
149	General	most of the time adv.	ekseriya
150	General	most importantly adv.	en önemli olarak
151	General	at the most adv.	çok çok
152	General	most times adv.	çok defa
153	General	at the most suitable time adv.	kıvamında
154	General	most often adv.	çok kez
155	General	at the very most adv.	en çok
156	General	at the most adv.	olsa olsa
157	General	by the most direct route adv.	en direkt yoldan
158	General	at the most suitable time adv.	en uygun zamanda
159	General	for the most part adv.	genelde
160	General	most likely adv.	yüksek ihtimalle
161	General	most recently adv.	çok yakında
162	General	most lately adv.	en geç olarak
163	General	most notably adv.	en dikkat çekeni
164	General	for the most part adv.	çoğunlukla
165	General	at most adv.	en fazla
166	General	at most adv.	çok çok
167	General	at the very most adv.	çok çok
168	General	most particularly adv.	bilhassa
169	General	most particularly adv.	hele hele
170	General	most especially adv.	herşeyden önemlisi
171	General	most especially adv.	hepsinden önemlisi
172	General	most certainly adv.	kesin surette
173	General	in most cases adv.	çoğu vakada
174	General	most probably adv.	en iyi ihtimalle
175	General	most likely adv.	en iyi ihtimalle
176	General	most appropriately adv.	en uygun şekilde
177	General	most properly adv.	en uygun şekilde
178	General	at the most adv.	-den fazla değil
179	General	for the most part adv.	ekseriyetle
180	General	two years at most/maximum adv.	en fazla iki yıl
181	General	in the most general sense adv.	en genel anlamıyla
182	General	most recently adv.	yakın geçmişte
183	General	most evenings adv.	çoğu akşam
184	General	most of the year adv.	yılın/senenin çoğu zamanı
185	General	at the very most adv.	olsa olsa
186	General	in its most rigid form adv.	en katı haliyle
187	General	in its most rigid form adv.	en katı şekliyle
188	General	most an end [dialect] [uk] adv.	genelde
189	General	most an end [dialect] [uk] adv.	genellikle
190	General	most an end [dialect] [uk] adv.	sürekli
191	General	most an end [dialect] [uk] adv.	devamlı
192	General	most an end [dialect] [uk] adv.	süregiden
193	General	most importantly adv.	her şeyden önemlisi
194	General	most of them pron.	birçoğu
195	General	most of them pron.	çokları
196	General	-most suf.	en anlamı veren son ek
197	General	-most suf.	en yakın olma anlamı veren son ek
198	General	-most suf.	bir şeye doğru anlamı veren son ek
199	General	mt rev. (most reverand) abrev.	pek muhterem
Phrases
200	Phrases	most of the best players n.	en iyi oyuncuların bir çoğu
201	Phrases	the most common adj.	en çok karşılaşılan
202	Phrases	most correctly adv.	en doğru şekilde
203	Phrases	quite the (most something) expr.	en/çok (komik/iyi/kötü)
204	Phrases	quite the (most something) expr.	baştan sona
205	Phrases	quite the (most something) expr.	büsbütün
206	Phrases	quite the (most something) expr.	temelli
207	Phrases	quite the (most something) expr.	külliyen
208	Phrases	quite the (most something) expr.	tamamıyla
209	Phrases	quite the (most something) expr.	tamamen
210	Phrases	my mother is the most beautiful woman in the world expr.	annem dünyanın en güzel kadınıdır
211	Phrases	my mother is the most beautiful woman in the world expr.	annem dünyadaki en güzel kadınıdır
212	Phrases	in most instances expr.	birçok durumda
213	Phrases	in most instances expr.	çoğu durumda
214	Phrases	most of all expr.	her şeyden önemlisi
215	Phrases	by far the most expr.	en çok
216	Phrases	most galling of all expr.	en çok rahatsız eden şey
217	Phrases	in the most correct way expr.	en doğru şekilde
218	Phrases	from most important to least important expr.	en önemliden daha az önemliye doğru
219	Phrases	on most, if not all, days of the week expr.	haftanın her günü olmasa da çoğu günlerinde
220	Phrases	first impressions are the most lasting expr.	ilk izlenim en kalıcı olandır
221	Phrases	the most delicate part (of a matter) expr.	işin püf noktası
222	Phrases	what matters most is how you see yourself expr.	önemli olan kendini nasıl gördüğündür
223	Phrases	the most delicate part (of a matter) expr.	püf noktası
Proverb
224	Proverb	empty vessels make the most noise	boş fıçı çok langırdar
225	Proverb	they that live longest see most	çok yaşayan çok bilir
226	Proverb	empty vessels make the most noise	boş teneke çok ses çıkarır
227	Proverb	empty vessels make most sound	boş teneke çok ses çıkarır
228	Proverb	empty vessels make the most sound	boş teneke çok tıngırdar
229	Proverb	empty vessels make most sound	boş teneke çok tıngırdar
230	Proverb	empty vessels make the most sound	boş teneke çok ses çıkarır
231	Proverb	empty vessels make the most noise	boş teneke çok tıngırdar
232	Proverb	empty vessels make most noise	boş teneke çok tıngırdar
233	Proverb	empty vessels make most noise	boş teneke çok ses çıkarır
234	Proverb	busiest men have the most leisure	çalışkan bir insanın her şeye vakti vardır
235	Proverb	busiest men find the most time	çalışkan bir insanın her şeye vakti vardır
236	Proverb	it's the empty can that makes the most noise	boş teneke çok ses çıkarır
237	Proverb	a bad temper harms its possessor most	keskin sirke küpüne zarar
238	Proverb	onlookers see most of the game	dışarıdan bakan bir göz büyük resmi görür
239	Proverb	onlookers see most of the game	dışarıdan bakan bir göz olayın tamamını görür
240	Proverb	onlookers see most of the game	dışarıdan bakan bir göz daha objektif bir görüşe/anlayışa sahiptir
241	Proverb	onlookers see most of the game	dışarıdan bakan bir göz daha objektiftir
242	Proverb	onlookers see most of the game	dışarıdan bakan bir göz duruma daha objektif yaklaşır
243	Proverb	onlookers see most of the game	dışarıdan bakan bir göz daha geniş bir bakış açısına sahiptir
244	Proverb	onlookers see most of the game	olayın içerisinde olmayan biri daha geniş/objektif bir bakış açısı geliştirebilir
245	Proverb	onlookers see most of the game	dışarıdan bakan bir göz daha fazla şeyin farkına varabilir
246	Proverb	lookers-on see most of the game	dışarıdan bakanlar daha fazla şey görür
247	Proverb	lookers-on see most of the game	seyirciler daha fazla şey görür
Colloquial
248	Colloquial	one of the most exciting things that's happened to me n.	başıma gelen en heyecan verici şeylerden biri
249	Colloquial	for the most part n.	büyük bir çoğunluk
250	Colloquial	most hated list n.	en nefret edilen kişiler listesi
251	Colloquial	most part of the day n.	günün büyük bir kısmı
252	Colloquial	the most n.	en çok
253	Colloquial	the most n.	en fazla
254	Colloquial	make the most of it v.	olabildiğince istifade etmek
255	Colloquial	at the most adv.	azami
256	Colloquial	in the eyes of most of them expr.	çoğuna göre
257	Colloquial	most of my clients are married expr.	çoğu müşterim evlidir
258	Colloquial	in the eyes of most of them expr.	çoğunun gözünde
259	Colloquial	three hundred at most expr.	en fazla üç yüz
260	Colloquial	for the most part expr.	genellikle
261	Colloquial	most things worth having never come easy expr.	elde etmeye değer çoğu şey hiç de öyle kolay elde edilmiyor
262	Colloquial	for the most part expr.	genelde
263	Colloquial	at the most expr.	en fazla
264	Colloquial	most people myself included expr.	insanların çoğu ben de dahil
265	Colloquial	like most guests having a good time expr.	iyi vakit geçiren çoğu misafir gibi
266	Colloquial	first impressions are the most lasting expr.	ilk izlenim önemlidir
267	Colloquial	first impressions are the most lasting expr.	ilk izlenimler en kalıcı olanlarıdır
268	Colloquial	first impressions are the most lasting expr.	ilk intiba önemlidir
269	Colloquial	make the most of it expr.	keyfini çıkar
270	Colloquial	most/very likely expr.	büyük ihtimalle
271	Colloquial	most/very likely expr.	büyük olasılıkla
272	Colloquial	most/very likely expr.	yüksek ihtimalle
273	Colloquial	most/very likely expr.	büyük bir olasılıkla
274	Colloquial	most likely expr.	kuvvetle muhtemel
Idioms
275	Idioms	the most critical point n.	zurnanın zırt dediği yer
276	Idioms	the (most) unkindest cut (of all) n.	en kötüsü
277	Idioms	the (most) unkindest cut (of all) n.	en acıtanı
278	Idioms	the (most) unkindest cut (of all) n.	en moral bozucusu
279	Idioms	the (most) unkindest cut (of all) n.	en üzücüsü
280	Idioms	the most unkindest cut of all n.	en çok acı veren söz
281	Idioms	the most unkindest cut of all n.	birinin söyleyebileceği en kötü şey
282	Idioms	make the most of something v.	bir şeyden olabileceğince faydalanmak
283	Idioms	hit somebody where it hurts most v.	birini en hassas noktasından vurmak
284	Idioms	hit somebody where it hurts most v.	birini zaaf noktasından vurmak
285	Idioms	hit somebody where it hurts most v.	birini en zayıf noktasından vurmak
286	Idioms	hit somebody where it hurts most v.	birini en hassas olduğu noktadan vurmak
287	Idioms	hit somebody where it hurts most v.	birini can evinden vurmak
288	Idioms	treasure the most v.	herkesten üstün tutmak
289	Idioms	make the most of v.	en iyi şekilde yararlanmak
290	Idioms	treasure the most v.	herşeyin üstünde tutmak
291	Idioms	get the most out of (someone) v.	(birinden) en yüksek performansı almak
292	Idioms	get the most out of (someone) v.	(birinin) en yüksek performansını/potansiyelini ortaya çıkarmasını sağlamak
293	Idioms	get the most out of (something) v.	(bir şeyden) en iyi şekilde faydalanmak
294	Idioms	get the most out of (something) v.	(bir şeyden) en yüksek yararı sağlamak/elde etmek
295	Idioms	hit (one) where it hurts (most) v.	birini can evinden vurmak
296	Idioms	hit (one) where it hurts (most) v.	birini en hassas olduğu noktadan vurmak
297	Idioms	hit (one) where it hurts (most) v.	birini en zayıf noktasından vurmak
298	Idioms	hit (one) where it hurts (most) v.	birini zaaf noktasından vurmak
299	Idioms	hit (one) where it hurts (most) v.	birini en hassas noktasından vurmak
300	Idioms	make the most of (oneself) v.	başarılı olmak için elinden geleni yapmak
301	Idioms	make the most of (oneself) v.	yapabileceğinin en iyisini yapmak
302	Idioms	make the most of (oneself) v.	potansiyelinin/yapabileceklerinin farkına varmak
303	Idioms	make the most of (oneself) v.	başarılı olmak için çalışmak
304	Idioms	make the most of (oneself) v.	potansiyelini kullanmak
305	Idioms	make the most of oneself v.	olabileceği en güzel/çekici şekilde görünmek
306	Idioms	make the most of oneself v.	potansiyelinin farkına varmak
307	Idioms	make the most of oneself v.	tüm güzelliğini/çekiciliğini ortaya koymak/göstermek
308	Idioms	make the most of it v.	en iyi şekilde değerlendirmek
309	Idioms	take the road most traveled v.	herkesin gittiği yoldan gitmek
310	Idioms	take the road most traveled v.	sürüye uymak
311	Idioms	take the road most traveled v.	herkesin yaptığını yapmak
312	Idioms	empty can rattles the most expr.	boş teneke çok ses çıkarır
313	Idioms	empty can rattles the most expr.	boş teneke çok tıngırdar
Speaking
314	Speaking	the most painful area n.	en acı veren bölge
315	Speaking	my most favourite n.	en sevdiğim
316	Speaking	the most unforgettable moment of my life n.	hayatımın en unutulmaz anı
317	Speaking	the most important moment of her life n.	hayatının en önemli anı
318	Speaking	the most important moment of his life n.	hayatının en önemli anı
319	Speaking	who do you like/love most in your family? expr.	ailende en çok kimi seviyorsun?
320	Speaking	most people want to look better expr.	bir çok insan daha iyi görünmek ister
321	Speaking	you disappoint me the most expr.	beni en çok sen hayal kırıklığına uğrattın
322	Speaking	most people want to look better expr.	bir çok insan daha iyi görünmek isterler
323	Speaking	what do you love most about your dad? expr.	babanın en çok nesini seversin?
324	Speaking	you are most welcome expr.	başımın üstünde yerin var
325	Speaking	what do you love most about your dad? expr.	babanın en çok neyini seversin?
326	Speaking	most of it is true expr.	büyük bir kısmı doğru
327	Speaking	you are the most beautiful woman in the world expr.	dünyanın en güzel kadını sensin
328	Speaking	most of it is true expr.	çoğu doğru
329	Speaking	most of it goes towards paying the bills expr.	çoğu zaten faturalara gidiyor
330	Speaking	most people think so expr.	çoğu kimse böyle düşünüyor
331	Speaking	she was the most beautiful woman in the world expr.	dünyanın en güzel kadınıydı
332	Speaking	I would be most grateful expr.	çok minnettar kalırım
333	Speaking	do you spend most of your day at a desk? expr.	gününüzün büyük bir kısmını masa başında mı geçiriyorsunuz?
334	Speaking	which goal did you like the most? expr.	hangi golü daha fazla beğendiniz?
335	Speaking	the thing I fear the most is expr.	en çok korktuğum şey
336	Speaking	what are you afraid of the most? expr.	en çok neden korkarsın?
337	Speaking	which food do you like the most? expr.	en çok hangi yemeği seversin?
338	Speaking	what interested you the most? expr.	en çok ne ilginizi çekti?
339	Speaking	what do you want most in life? expr.	hayatta en çok istediğin şey nedir?
340	Speaking	what do you want most in life? expr.	hayatta en çok istediğin şey ne?
341	Speaking	what is the most you have ever weighed? expr.	en fazla kaç kilo oldunuz?
342	Speaking	what interests you most in life? expr.	hayatta ilgini en çok ne çekiyor?
343	Speaking	what's most interesting to you? expr.	en çok ne ilginizi çekti?
344	Speaking	what are you afraid of the most? expr.	en çok neden korkarsınız?
345	Speaking	is that the most important thing in life? expr.	hayattaki en önemli şey bu mu?
346	Speaking	do you spend most of your day at a desk? expr.	gününün büyük bir kısmını masa başında mı geçiriyorsun?
347	Speaking	it was the most painful experience of my life expr.	hayatımın en acı verici deneyimiydi
348	Speaking	what do you like most about your job? expr.	işinin en çok hangi yönü hoşuna gidiyor?
349	Speaking	the most important part of my job expr.	işimin en önemli kısmı
350	Speaking	what do you like most about your job? expr.	işinizin en çok hangi yönünü seviyorsunuz?
351	Speaking	what do you love most about istanbul? expr.	istanbul'un en çok nesini seviyorsun?
352	Speaking	what do you love most about istanbul? expr.	istanbul'un en çok nesini seversin?
353	Speaking	what do you like most about your job? expr.	işinin en çok hangi yönünü seviyorsun?
354	Speaking	what do you like most about your job? expr.	işinizin en çok hangi yönü hoşunuza gidiyor?
355	Speaking	most probably expr.	kuvvetle muhtemel
356	Speaking	she was my most special friend expr.	o benim en özel arkadaşımdı
357	Speaking	the most delicious meal I've ever had expr.	şimdiye kadar yediğim en lezzetli yemek
358	Speaking	the last part's the most difficult expr.	son kısmı en zor olanıdır
359	Speaking	most people want to look better expr.	pek çok insan daha iyi görünmek ister
360	Speaking	most people want to look better expr.	pek çok insan daha iyi görünmek isterler
361	Speaking	most people say they want to look better expr.	pek çok insan daha iyi görünmek istediklerini söylerler
362	Speaking	make the most of it expr.	tadını çıkar
363	Speaking	they spend most of their time in forests expr.	zamanlarının çoğunu ormanlarda geçiriyorlar
364	Speaking	the most sensible thing to do expr.	yapılacak en mantıklı şey
Trade/Economic
365	Trade/Economic	most consecutive wins n.	art arda gelen kazançlı işlemler
366	Trade/Economic	most consecutive losses n.	art arda gelen zararla sonuçlanan işlemler
367	Trade/Economic	most profitable terms n.	en karlı şartlar
368	Trade/Economic	most-favoured-nation-tariff n.	en ziyade müsaadeye mazhar millet tarifesi
369	Trade/Economic	most efficient size of plant n.	en etkin üretim ölçeği
370	Trade/Economic	most efficient estimator n.	en etkin tahmin yöntemi
371	Trade/Economic	most-favored-nation clause n.	en çok kayrılan ülke koşulu
372	Trade/Economic	most-favoured-nation-tariff n.	en çok kayrılan ülke tarifesi
373	Trade/Economic	most favoured nation tariff n.	en cok kayrılan ülke tarifesi
374	Trade/Economic	most-favoured nation n.	en çok kayrılan ulus
375	Trade/Economic	most favored nation n.	en fazla kayırılan ülke
376	Trade/Economic	most profitable purchase n.	en karlı satın alma
377	Trade/Economic	most efficient rate of output n.	en etkin üretim oranı
378	Trade/Economic	most convenient port n.	en uygun liman
379	Trade/Economic	most favored nation n.	en çok kayırılan ülke
380	Trade/Economic	next most senior parent n.	ikincil ana kuruluş
381	Trade/Economic	conditional most-favored-nation n.	kayıtlı en çok kayırılmış ülke
382	Trade/Economic	unconditional most favored nation status n.	koşulsuz en çok kayırılmış ülke statüsü
383	Trade/Economic	conditional most-favored-nation treatment n.	şartlı en fazla kayrılan ülke klozu ya da şartı
384	Trade/Economic	unconditional most-favored-nation treatment n.	şartsız en çok kayınları ülke şartı ya da uygulaması
385	Trade/Economic	most-favored-nation n.	en çok kayırılan ülke
386	Trade/Economic	most-favored-nation n.	en çok gözetilen ülke
387	Trade/Economic	most-favored-nation adj.	en çok kayırılan ulus kaydından yararlanan bir ülkeye ait
388	Trade/Economic	most-favored-nation adj.	en çok kayırılan ulus kaydından yararlanan bir ülkeyle ilgili
389	Trade/Economic	most commonly adv.	en yaygın
Law
390	Law	most-favored-nation clause n.	en çok gözetilen ulus kaydı
391	Law	most-favored-nation clause n.	en ziyade müsaadeye mazhar millet kaydı
392	Law	mrca (most recent common ancestor.) abrev.	en son ortak ata
Politics
393	Politics	most favoured-nation-tariff n.	en çok kayrılan ülke tarifesi
394	Politics	most favoured nation tariff n.	en çok kayrılan ülke tarifesi
395	Politics	most favoured nation n.	en çok kayrılan ülke
396	Politics	most favoured nation clause n.	en çok kayrılan ülke hükmü
397	Politics	most favoured-nation-tariff n.	en ziyade müsaadeye mazhar millet tarifesi
398	Politics	most favoured nation tariff n.	en ziyade müsaadeye mazhar millet tarifesi
399	Politics	most favored nation n.	en kayırılan ülke
400	Politics	most appropriate n.	geçerli
401	Politics	most honourable n.	kraliyet danışma meclisi ve banyo nişanı üyelerine verilen bir unvan
402	Politics	mfn (most-favored nation) abrev.	en çok kayırılan ülke
Technical
403	Technical	most significant character n.	en soldaki karakter
404	Technical	most significant character n.	en önemli karakter
405	Technical	most probable number n.	en muhtemel sayı
406	Technical	most probable number technique n.	en muhtemel sayı tekniği
407	Technical	most significant bit n.	en soldaki bit
Computer
408	Computer	most significant character n.	en önemli karakter
409	Computer	most efficient estimator n.	en etkin kestirici
410	Computer	most significant character n.	en soldaki karakter
411	Computer	most powerful test n.	en güçlü sınama
412	Computer	most significant bit n.	en soldaki bit
413	Computer	most significant digit n.	en önemli bit
414	Computer	most significant character n.	en soldaki damga
415	Computer	most significant digit n.	en soldaki basamak
416	Computer	most significant character n.	en önemli damga
417	Computer	most significant digit n.	en önemli sayamak
418	Computer	most significant bit n.	en önemli bit
419	Computer	most recently used adj.	en son kullanılan
420	Computer	by most visited expr.	en çok ziyaret edilene göre
421	Computer	install the most common components expr.	en genel bileşenleri yükle
422	Computer	at most expr.	küçük veya eşittir
Informatics
423	Informatics	most significant digit n.	en önemli basamak
424	Informatics	most probable value n.	en olası değer
425	Informatics	most significant bit n.	en önemli bit
426	Informatics	most significant digit n.	en soldaki basamak
Marine
427	Marine	most frequent wind direction n.	baskın frekanslı rüzgar yönü
428	Marine	most suitable radiation n.	en uygun radyasyon
429	Marine	most suitable illumination n.	en uygun aydınlatma
Medical
430	Medical	most frequent symptom at initial diagnosis n.	başlangıç tanısında en sık görülen semptom
431	Medical	the three most prevalent brain cancers n.	en yaygın üç beyin kanseri
432	Medical	the most painful conditions n.	en ağrılı durumlar
433	Medical	most common complication n.	en yaygın komplikasyon
434	Medical	the most frequently encountered childhood cardiac problem n.	en sık karşılaşılan çocukluk çağı kardiyak problem
435	Medical	most probable number n.	en yüksek olasılıklı sayı
436	Medical	the most common cause of admission to the hospital n.	en sık hastaneye başvuru nedeni
437	Medical	most frightening complication n.	en korkulan komplikasyon
438	Medical	the most common reason for hospitalisation n.	en sık hastaneye yatış nedeni
439	Medical	the most frequent symptom n.	en sık rastlanan semptom
440	Medical	the most frequent type of cancer n.	en sık görülen kanser türü
441	Medical	the most diagnostically accurate method n.	en doğru tanı koydurucu yöntem
442	Medical	the most stressful discipline of medicine n.	hekimlik mesleğinin en stresli alanı
443	Medical	most common congenital abnormality of the gastrointestinal tract n.	ince bağırsağın en sık görülen doğumsal bozukluğu
444	Medical	the second most common form of malignant germ cell tumors n.	ikinci sıklıkta görülen malign germ hücreli tümörler
445	Medical	most serious clinical form of tuberculosis n.	tüberkülozun en ciddi klinik formu
Dentistry
446	Dentistry	the most common premalign or potentially malign lesion of the oral mucosa n.	oral mukozanın en yaygın premalign veya potansiyel malign lezyonu
Food Engineering
447	Food Engineering	most probable number technique n.	en muhtemel sayı tekniği
448	Food Engineering	most probable number n.	en muhtemel sayı
Statistics
449	Statistics	asymptotically most powerful test n.	asimptotik olarak en güçlü sınama
450	Statistics	uniformly most powerful test n.	değişmez en güçlü sınama
451	Statistics	uniformly most accurate n.	değişmez en küçük doğruluk
452	Statistics	most powerful rank test n.	en güçlü sıra sınaması
453	Statistics	most efficient estimator n.	en etkin tahmin edicisi
454	Statistics	most powerful test n.	en kuvvetli test
455	Statistics	most stringent test n.	en sıkı sınama
456	Statistics	most efficient estimator n.	en etkili tahminci
457	Statistics	most powerful test n.	en güçlü sınama
458	Statistics	most powerful critical region n.	en kuvvetli kritik saha
459	Statistics	most selective confidence intervals n.	en seçici güven aralıkları
460	Statistics	most powerful critical region n.	en güçlü dönüşül bölge
461	Statistics	locally most powerful rank order test n.	yerel olarak en güçlü aralık sıra sınaması
462	Statistics	locally assymptotically most powerful test n.	yerel olarak asimptotik en güçlü sınama
Education
463	Education	least to most prompting n.	ipucunun giderek arttırılmasıyla öğretim
464	Education	most to least prompting n.	ipucunun giderek azaltılmasıyla öğretim
465	Education	system of most prompt n.	ipucunu giderek azaltma yöntemi
History
466	History	this foundation is your most precious treasure expr.	bu temel, senin, en kıymetli hazinendir
Religious
467	Religious	most high n.	ulu
468	Religious	most high n.	yüce tanrı
469	Religious	most reverend [uk] n.	anglikan ve roma katolik kilisesi başpiskoposlarına verilen bir unvan
470	Religious	most reverend father in god n.	canterbury ve york başpiskoposlarına verilen bir unvan
471	Religious	most high expr.	en yüce
Environment
472	Environment	most probable number n.	en olası sayı
Geography
473	Geography	stari most n.	mostar köprüsü
Military
474	Military	most capable service or agency n.	karma harekat sırasında mal tedariki veya lojistik hizmet desteği sağlamaya en uygun kuruluş
Sport
475	Sport	most-valuable adj.	en değerli (oyuncu)
Ottoman Turkish
476	Ottoman Turkish	the most part n.	kısm-ı azam
477	Ottoman Turkish	for the most part adv.	umumiyetle
Slang
478	Slang	(the) most n.	en iyi şey
479	Slang	(the) most n.	en büyük şey
480	Slang	(the) most n.	en heyecan verici şey
481	Slang	mos def (most definitely) abrev.	kesinlikle
482	Slang	mos def (most definitely) abrev.	elbette
483	Slang	mos def (most definitely) abrev.	elbet
484	Slang	mos def (most definitely) abrev.	herhalde
485	Slang	mos def (most definitely) abrev.	tabii ki de
486	Slang	mos def (most definitely) abrev.	aynen
487	Slang	mos def (most definitely) abrev.	aynen öyle
Star Wars
488	Star Wars	the most honourable guild of armourer's guildhouse n.	zırhçılar'ın en onurlu loncası loncaevi