more

Sens de "more" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 44 résultat(s)

	Catégorie	Anglais	Turc
Common Usage
1	Common Usage	more adj.	daha fazla
There is a need for more than just organisation. Organizasyondan daha fazlasına ihtiyaç vardır. More Sentences
2	Common Usage	more adv.	daha
When all is said and done, we could have come up with more ambitious solutions. Her şey söylendiğinde ve yapıldığında, daha iddialı çözümler üretebilirdik. More Sentences
General
3	General	more n.	fazla şey
There is not much more to say. Söylenecek pek fazla şey yok. More Sentences
4	General	more n.	ziyade
Approving this report will consequently be less a point of arrival and more a point of departure. Sonuç olarak bu raporu onaylamak bir varış noktasından ziyade bir kalkış noktası olacaktır. More Sentences
5	General	more adv.	ayrıca
She is beautiful, and what is more, very graceful. O güzel ve ayrıca çok zarif. More Sentences
6	General	more adv.	dahası
Their confidence has been damaged, and more besides. Güvenleri zedelendi ve dahası zedeleniyor. More Sentences
Computer
7	Computer	more adj.	büyük
Therefore we should all be in favour of more competition in the award of such immense contracts. Bu nedenle hepimiz böylesine büyük ihalelerin daha fazla rekabet ortamında gerçekleştirilmesinden yana olmalıyız. More Sentences
8	Computer	more adv.	başka
It is not enough to condemn Palestinian terrorism while doing nothing more than deliver declarations on paper. Filistin terörizmini kınarken kağıt üzerinde beyanat vermekten başka bir şey yapmamak yeterli değildir. More Sentences
9	Computer	more expr.	devam
Indonesia is a product of more than three centuries of Dutch colonialism. Endonezya, üç yüzyılı aşkın bir süre devam eden Hollanda sömürgeciliğinin bir ürünüdür. More Sentences
10	Computer	more expr.	diğer
The more points of order we raise, the more we are preventing other Members from asking their questions. Ne kadar çok sipariş noktası gündeme getirirsek, diğer Üyelerin soru sormasını o kadar çok engellemiş oluruz. More Sentences
General
11	General	more n.	ek sayı
12	General	more n.	ek miktar
13	General	more n.	ek süre
14	General	more n.	daha ayrıntılı tartışma
15	General	more n.	üstün rütbeli olan kimse veya şey
16	General	more n.	üstün şey
17	General	more n.	ortalamanın üzerinde şey
18	General	more n.	daha önemli şey
19	General	more n.	daha anlamlı şey
20	General	more n.	ek kişiler
21	General	more n.	ek şeyler
22	General	more adj.	daha çok
23	General	more adj.	üstün kaliteli
24	General	more adj.	üstün yoğunluklu
25	General	more adj.	daha yaşlı
26	General	more adj.	yaşça üstün
27	General	more adv.	takriben
28	General	more adv.	daha (çok)
29	General	more adv.	-den daha
30	General	more adv.	-den daha çok
31	General	more adv.	yine
32	General	more adv.	tekrar
33	General	more adv.	yeniden
Computer
34	Computer	more n.	ayrıntılar
35	Computer	more n.	yardım
36	Computer	more expr.	daha çok
37	Computer	more expr.	daha fazla bilgi
38	Computer	more expr.	ek bilgi
39	Computer	more expr.	tüm seçenekler
40	Computer	more expr.	tüm
41	Computer	more expr.	tümü
Botanic
42	Botanic	more n.	bitki
Linguistics
43	Linguistics	more n.	mossi halkının konuştuğu volta-kongo dili
Archaic
44	Archaic	more adj.	üstün dereceli

Sens de "more" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

	Catégorie	Anglais	Turc
Common Usage
1	Common Usage	more or less adv.	aşağı yukarı
You have provided concise answers to all the points, and more or less within your allotted speaking time. Tüm noktalara özlü yanıtlar verdiniz ve bunu aşağı yukarı size ayrılan konuşma süresi içinde yaptınız. More Sentences
2	Common Usage	more or less adv.	az çok
Until now, it has more or less been considered that we had two processes which did not necessarily converge. Şimdiye kadar zorunlu olarak yakınsamayan iki sürecimiz olduğu az çok kabul ediliyordu. More Sentences
3	Common Usage	once more adv.	bir kez daha
Could you clarify this for me once more? Bunu benim için bir kez daha açıklığa kavuşturabilir misiniz? More Sentences
4	Common Usage	more and more adv.	gitgide
The world is changing more and more quickly. Dünya gitgide artan bir hızla değişiyor. More Sentences
5	Common Usage	once more adv.	bir daha
Would you say that once more, please? Bunu bir daha söyler misin, lütfen? More Sentences
General
6	General	more traditional n.	daha geleneksel
It is not, however, to be found in certain other countries which have much more traditional administration systems. Ancak bu durum, çok daha geleneksel yönetim sistemlerine sahip diğer bazı ülkelerde görülmemektedir. More Sentences
7	General	one more step n.	bir adım daha
I'm dead tired, I can't take one more step! Yorgunluktan ölüyorum, bir adım daha atamam! More Sentences
8	General	one more year n.	bir yıl daha
Let's give it one more year. Bir yıl daha bekleyelim. More Sentences
9	General	get more complicated v.	karmaşıklaşmak
Tom's situation is getting more complicated. Tom'un durumu gittikçe karmaşıklaşıyor. More Sentences
10	General	be more careful v.	daha dikkatli olmak
Tom said he thought Mary needed to be more careful. Tom Mary'nin daha dikkatli olması gerektiğini düşündüğünü söyledi. More Sentences
11	General	learn more v.	daha fazla öğrenmek
But I'd like to learn more. Ama daha fazla öğrenmek isterim. More Sentences
12	General	ask more v.	daha fazlasını istemek
We cannot ask more from the candidates than what we can accomplish ourselves. Adaylardan kendi başarabileceğimizden daha fazlasını isteyemeyiz. More Sentences
13	General	want more v.	daha istemek
Do you want more? Biraz daha ister misin? More Sentences
14	General	want more v.	daha fazlasını istemek
We want more, even though the facts about our seas are bleak. Denizlerimizle ilgili gerçekler iç karartıcı olsa da daha fazlasını istiyoruz. More Sentences
15	General	do more v.	daha fazlasını yapmak
So, fewer laws and more checks will do more for road safety. Yani, daha az yasa ve daha fazla kontrol yol güvenliği için daha fazlasını yapacaktır. More Sentences
16	General	be more beautiful v.	daha güzel olmak
It is difficult to say which vehicle is more beautiful. Hangi aracın daha güzel olduğunu söylemek zordur. More Sentences
17	General	more of a adj.	daha çok
Now that is more of an economic argument or an environmental protection argument. Şimdi bu daha çok ekonomik bir argüman ya da çevre koruma argümanı. More Sentences
18	General	more frequent adj.	daha sık
There are some examples already on the market, but this directive will make them much more frequent. Halihazırda piyasada bazı örnekler var ancak bu direktif bunları çok daha sık hale getirecektir. More Sentences
19	General	more than half adj.	yarıdan fazla
More than half of the languages spoken in our world today are endangered. Bugün dünyamızda konuşulan dillerin yarıdan fazlası tehlike altındadır.. More Sentences
20	General	more than ever adj.	her zamankinden çok
We need truth and justice now more than ever. Bugün hak ve adalete her zamankinden çok ihtiyacımız var. More Sentences
21	General	more modern adj.	daha modern
You say that you want more modern measures such as voluntary commitments; no one in this House wants that. Gönüllü taahhütler gibi daha modern önlemler istediğinizi söylüyorsunuz; bu Mecliste kimse bunu istemiyor. More Sentences
22	General	more general adj.	daha genel
This question echoes the questions worded in more general terms by previous honourable Members. Bu soru, daha önceki saygıdeğer Üyeler tarafından daha genel ifadelerle dile getirilen soruları yinelemektedir. More Sentences
23	General	more up-to-date adj.	daha güncel
Well, I want to quote a more up-to-date document about the codfish. Morina balığı hakkında daha güncel bir belgeden alıntı yapmak istiyorum. More Sentences
24	General	much more beautiful adj.	çok daha güzel
South Korea is much more beautiful than North Korea. Güney Kore, Kuzey Kore'den çok daha güzel. More Sentences
25	General	more comprehensible adj.	daha anlaşılır
That seems sensible and would make our acts much more comprehensible to the public. Bu mantıklı görünüyor ve eylemlerimizi kamuoyu için çok daha anlaşılır kılacaktır. More Sentences
26	General	more difficult adj.	daha zor
Enforcement is much more difficult if cross-border espionage is involved. Sınır ötesi casusluk söz konusu olduğunda uygulama çok daha zordur. More Sentences
27	General	more successful adj.	daha başarılı
Why is the United States more successful in doing so? Birleşik Devletler neden bu konuda daha başarılı? More Sentences
28	General	more experienced adj.	daha deneyimli
I should like you to clarify this point given that you are far more experienced in procedural matters than I. Usul konularında benden çok daha deneyimli olduğunuz için bu noktayı açıklığa kavuşturmanızı rica ediyorum. More Sentences
29	General	more common adj.	daha yaygın
We must make it our concern to have more common leaving certificates. Daha yaygın ayrılma sertifikalarına sahip olmayı kendimize dert edinmeliyiz. More Sentences
30	General	more energetic adj.	daha enerjik
My father celebrated his seventieth birthday this year, but he's more energetic than I am. Babam bu yıl yetmişinci yaş gününü kutladı ama benden daha enerjik. More Sentences
31	General	more crowded adj.	daha kalabalık
The train was more crowded than usual. Tren normalden daha kalabalıktı. More Sentences
32	General	more useful adj.	daha kullanışlı
Google's search results are usually more useful than those of Yahoo's. Google'ın arama sonuçları genellikle Yahoo'nunkilerden daha kullanışlıdır. More Sentences
33	General	more polite adj.	daha kibar
You should try to be more polite. Daha kibar olmayı denemelisin. More Sentences
34	General	some more adv.	biraz daha
I would like to take a few moments to confirm what I said earlier and provide some more detailed answers. Daha önce söylediklerimi teyit etmek ve biraz daha ayrıntılı cevaplar vermek için birkaç dakikanızı ayırmak istiyorum. More Sentences
35	General	all the more adv.	gittikçe
I love you all the more for your faults. Hatalarına rağmen seni gittikçe daha çok seviyorum. More Sentences
36	General	more often adv.	çoğunlukla
The proposals are more often than not about control and repression. Teklifler çoğunlukla kontrol ve baskı ile ilgilidir. More Sentences
37	General	more generally adv.	daha genel olarak
More generally, I am also very happy with the admirable work to promote railways undertaken during this period. Daha genel olarak, bu dönemde demiryollarını teşvik etmek için yapılan takdire şayan çalışmalardan da çok memnunum. More Sentences
38	General	nothing more than adv.	sadece
The Internet, Minitel, the post are nothing more than the medium. İnternet, Minitel, posta sadece birer araçtır. More Sentences
39	General	more importantly adv.	daha da önemlisi
More importantly, however, we must make firm proposals that seek to put an end to these despicable acts. Ancak daha da önemlisi, bu alçakça eylemlere son vermeyi amaçlayan kesin önerilerde bulunmalıyız. More Sentences
40	General	no more adv.	daha fazla değil
One penny in the pound is acceptable, one cent in the euro, but no more. Sterlinde bir kuruş, avroda bir sent kabul edilebilir, ama daha fazlası değil. More Sentences
41	General	any more adv.	artık
The real issue at stake, which is totally lost in this report, is that nobody can communicate in confidence any more. Bu raporda tamamen kaybolan asıl mesele, artık kimsenin güven içinde iletişim kuramayacağıdır. More Sentences
42	General	more and more adv.	arttıkça
As demand increases, we expect more and more solutions to hit the market, such as the SanDisk Ultra USB Type-C Flash Drive. Talep arttıkça, SanDisk Ultra USB C Tipi flaş sürücü gibi daha çok çözümü pazarda göreceğimizi umuyoruz, dedi. More Sentences
43	General	three times more adv.	üç katı
He makes three times more money than I do. O, benim kazandığımın üç katı daha fazla para kazanır. More Sentences
44	General	more likely adv.	olması daha muhtemel
Is it not more likely that they are merely the result of a lack of consultation and coordination? Bu durumun sadece istişare ve koordinasyon eksikliğinin bir sonucu olması daha muhtemel değil midir? More Sentences
45	General	no more adv.	artık
No more cooperation frameworks are needed. Artık iş birliği çerçevelerine ihtiyaç yok. More Sentences
46	General	more and more adv.	gittikçe
It is costing more and more to land fewer and fewer fish. Gittikçe daha az balığı karaya çıkarmak gittikçe daha pahalıya mal oluyor. More Sentences
47	General	no more adv.	yeter
Say no more! Yeter artık! More Sentences
48	General	any more adv.	daha fazla
I do not wish to take up any more of your time but I would like to say a word or two about the amendments. Daha fazla zamanınızı almak istemiyorum ancak değişiklikler hakkında bir iki kelime söylemek istiyorum. More Sentences
49	General	any more adv.	başka
They cannot even go shopping any more, as for a long time many of the traders in Russia have been from other countries. Artık alışverişe bile gidemiyorlar, çünkü uzun zamandır Rusya'daki tüccarların çoğu başka ülkelerden. More Sentences
50	General	a bit more adv.	biraz daha fazla
As we have a bit more time today, I would like to avail myself of the opportunity you mentioned earlier. Bugün biraz daha fazla zamanımız olduğu için, daha önce bahsettiğiniz fırsattan yararlanmak istiyorum. More Sentences
51	General	a few more adv.	birkaç tane daha
Just a few more, and then we'll eat. Sadece birkaç tane daha, sonra bir şeyler yiyeceğiz. More Sentences
52	General	forever more adv.	sonsuza dek
Buddha, impressed by the rabbit's efforts, raised him unto the moon and set him in that form forever more. Buda, tavşanın çabalarından etkilenerek onu aya yükseltti ve sonsuza dek bu formda kalmasını sağladı. More Sentences
53	General	seven times (more) adv.	yedi katı
Many ACP countries have lost more than seven times the amount they get in development aid. Birçok ACP ülkesi, kalkınma yardımı olarak aldıkları miktarın yedi katından fazlasını kaybetmiştir. More Sentences
54	General	more than one adv.	birden fazla
On more than one point, the draft text reflects the pressure exerted by the agrifood lobby. Taslak metin, birden fazla noktada tarımsal gıda lobisinin uyguladığı baskıyı yansıtmaktadır. More Sentences
55	General	once more adv.	yine
Once more, the fundamentalist ideologies oppose to the great historical advances. Yine, köktenci ideolojiler büyük tarihsel ilerlemelere karşı çıkarlar. More Sentences
56	General	one more time adv.	bir kere daha
Could we do that one more time? Onu bir kere daha yapabilir miyiz? More Sentences
57	General	no more adv.	artık yok
The Congress of Peoples is no more. Halklar Kongresi artık yok. More Sentences
58	General	any more adv.	biraz daha
Can you shed any more light on this reference of yours? Bu referansınıza biraz daha ışık tutabilir misiniz? More Sentences
59	General	any more adv.	daha çok
I don't like pizza any more than I like spaghetti. Pizzayı spagettiden daha çok sevmiyorum. More Sentences
60	General	more than this adv.	bundan daha fazlası
I am asking for no more than this, but I am also asking for no less. Bundan daha fazlasını istemiyorum ama daha azını da istemiyorum. More Sentences
61	General	more deeply adv.	daha derin
Doing this brings you closer together and helps you understand one another more deeply. Bunu yapmak sizi birbirinize yaklaştırır ve birbirinizi daha derinden anlamanıza yardımcı olur. More Sentences
62	General	more productive adv.	daha verimli
But that does not mean you are entering into a more productive dialogue with us. Ancak bu bizimle daha verimli bir diyaloğa girdiğiniz anlamına gelmiyor. More Sentences
63	General	more precisely adv.	daha doğrusu
For Portugal, and more precisely for the tourist region of the Algarve, recreational craft are a daily reality. Portekiz için, daha doğrusu Algarve turizm bölgesi için, eğlence amaçlı tekneler günlük bir gerçekliktir. More Sentences
64	General	in more detail adv.	daha ayrıntılı olarak
I would like you to explain something in more detail. Bir şeyi daha ayrıntılı olarak açıklamanızı istiyorum. More Sentences
65	General	more particularly adv.	özellikle
This is a challenge to politicians throughout Europe and more particularly to both sides of the rail industry. Bu, tüm Avrupa'daki politikacılar ve özellikle de demiryolu endüstrisinin her iki tarafı için bir meydan okumadır. More Sentences
66	General	even more adv.	daha da fazla
Sustainable transport policy requires even more, or at least other, choices. Sürdürülebilir ulaştırma politikası daha da fazla ya da en azından başka seçenekler gerektirir. More Sentences
67	General	one more thing adv.	bir şey daha
I will conclude by saying one more thing. Bir şey daha söyleyerek sözlerime son vereceğim. More Sentences
68	General	more recently adv.	yakın zamanda
The issue was also more recently discussed at the EU-Israel Association Council meeting of 21 October 2002. Bu konu yakın zamanda 21 Ekim 2002 tarihli AB-İsrail Ortaklık Konseyi toplantısında da tartışılmıştır. More Sentences
69	General	one more time adv.	bir defa daha
Let's do it one more time. Bunu bir defa daha yapalım. More Sentences
70	General	more slowly adv.	daha yavaş
Perhaps it would be better to allow for opening to take place more slowly in order to be able to fulfil our commitments. Belki de taahhütlerimizi yerine getirebilmek için açılışın daha yavaş gerçekleşmesine izin vermek daha iyi olacaktır. More Sentences
71	General	more than once adv.	birçok kez
I have argued more than once in this Parliament that animals are more than production units. Bu Parlamentoda birçok kez hayvanların üretim birimlerinden daha fazlası olduğunu savundum. More Sentences
72	General	one more adv.	bir tane daha
Just one more, please. Sadece bir tane daha, lütfen. More Sentences
73	General	more of an prep.	daha ziyade
Now that is more of an economic argument or an environmental protection argument. Artık bu daha ziyade iktisadi bir argüman ya da çevre koruma argümanıdır. More Sentences
Phrasals
74	Phrasals	split between (two or more people or things) v.	(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölünmek
I denounce this war and the ensuing split between victors and vanquished. Bu savaşı ve ardından gelen galipler ve mağluplar arasındaki bölünmeyi kınıyorum. More Sentences
Phrases
75	Phrases	what's more adv.	dahası
What's more, Chinese people like taking naps. Dahası, Çin halkı şekerleme yapmayı sever. More Sentences
76	Phrases	much more besides expr.	çok daha fazlası
And there is much more besides. Ve çok daha fazlası var. More Sentences
77	Phrases	more than enough expr.	fazlasıyla
The partners have had more than enough time to exercise influence on this. Ortakların bu konuda etkili olmak için fazlasıyla zamanları oldu. More Sentences
78	Phrases	more than anyone expr.	herkesten daha fazla
I must point out that you are a fishing power, since you fish more than anyone else in the Community. Topluluktaki herkesten daha fazla balık tuttuğunuz için bir balıkçılık gücü olduğunuzu belirtmeliyim. More Sentences
79	Phrases	nothing more than expr.	ibaret
Of course, the solution to all of this - real reform of the common agricultural policy - is nothing more than a mirage. Elbette tüm bunların çözümü olan ortak tarım politikasında gerçek bir reform bir seraptan başka ibarettir. More Sentences
80	Phrases	more than enough expr.	yeter de artar
I have had more than enough. Bana yeter de artar. More Sentences
Common Usage
81	Common Usage	more than adj.	-den daha
82	Common Usage	once more adv.	bir kere daha
General
83	General	be much more the case n.	durum bundan ibaret
84	General	more than half of turks n.	türklerin yarısından fazlası
85	General	making more difficult n.	ağırlaştırma
86	General	more distant point n.	daha uzak nokta
87	General	family with more than one kid n.	çok çocuklu aile
88	General	parents with more than one kid n.	çok çocuklu aile
89	General	put of more n.	daha fazlasını koyma
90	General	more than meets the eye n.	göründüğünden daha fazlası
91	General	more than adequate n.	yeterinden fazlası
92	General	one more cup of coffee n.	bir fincan kahve daha
93	General	more suitable condition n.	daha uygun koşul
94	General	more favorable condition n.	daha uygun koşul
95	General	one more step n.	bir basamak daha
96	General	one more reason to celebrate n.	kutlama için bir neden daha
97	General	one more year n.	bir sene daha
98	General	more [dialect] [uk] n.	kök
99	General	more [dialect] [uk] n.	ağaç kökü
100	General	more pressing matters n.	daha acil meseleler
101	General	be more fun than a barrel of monkeys v.	çok komik veya eğlenceli olmak
102	General	make more difficult v.	ağırlaştırmak
103	General	make more even v.	daha düz hale getirmek
104	General	gain more strength v.	gücüne güç katmak
105	General	do more harm than good v.	ettiği hayır ürküttüğü kurbağaya değmemek
106	General	become more amusing v.	renklenmek
107	General	become more difficult v.	ağırlaşmak
108	General	go into more depth v.	bir şeyde derinleşmek
109	General	grow more mellow v.	daha fazla olgunlaşmak
110	General	become more powerful v.	gücüne güç katmak
111	General	speak more quietly v.	sesini kısmak
112	General	be more often v.	sıklaşmak
113	General	do more harm than good v.	faydadan çok zararı olmak
114	General	be more royalist than the king v.	kraldan çok kralcı olmak
115	General	make more powerful v.	gücünü artırmak
116	General	be of no more use v.	hayır kalmamak
117	General	become more expensive v.	pahalanmak
118	General	make more violent v.	şiddetlendirmek
119	General	become more expensive v.	pahalılaşmak
120	General	need more sources v.	daha fazla kaynağa ihtiyaç duymak
121	General	have more in common with someone v.	biriyle daha fazla ortak yönleri olmak
122	General	be more than necessary v.	fazla kaçmak
123	General	be more than necessary v.	fazla gelmek
124	General	become more popular v.	daha ünlü olmak
125	General	be more popular v.	daha ünlü olmak
126	General	not bear any more v.	tahammülü kalmamak
127	General	have no more endurance left v.	tahammülü kalmamak
128	General	have no more patience left v.	tahammülü kalmamak
129	General	wear more than one hat v.	bir koltukta iki karpuz taşımak
130	General	become more of an issue v.	önem arz etmek
131	General	become more of an issue v.	önem kazanmak
132	General	go into more detail v.	daha fazla detaya girmek
133	General	enter more details v.	daha fazla detay vermek
134	General	go into more detail v.	daha fazla teferruata girmek
135	General	have more than one meaning v.	birden çok anlamı olmak
136	General	have more than one meaning v.	birden çok anlama sahip olmak
137	General	have more than one meaning v.	birden çok anlama gelmek
138	General	become even more beautiful v.	daha bir güzel olmak
139	General	put on something more comfortable v.	üzerine rahat bir şeyler giymek
140	General	mean more than (that) v.	daha öte bir anlam taşımak
141	General	mean more than (that) v.	daha öte anlam taşımak
142	General	know more or less v.	az çok bilmek
143	General	approach more seriously v.	daha ciddi yaklaşmak
144	General	approach something more seriously v.	daha ciddi yaklaşmak
145	General	ask more v.	daha istemek
146	General	have no (more) strength to stand v.	dayanma gücü kalmamak
147	General	have no (more) strength to stand v.	dayanacak gücü kalmamak
148	General	love something more than anything v.	bir şeyi her şeyden daha çok sevmek
149	General	get some more water v.	biraz daha su almak
150	General	see more than its share of suffering v.	payına düşenden daha fazla acıya şahit olmak
151	General	be more than happy v.	ayrı bir mutluluk olmak
152	General	be not interesting/matter any more v.	bir esprisi kalmamak
153	General	make more money in a week than you earn in a year v.	birinin bir yılda kazandığından fazlasını bir haftada kazanmak
154	General	do more exercises v.	daha fazla egzersiz yapmak
155	General	do more exercise v.	daha fazla egzersiz yapmak
156	General	make it more understandable v.	daha anlaşılır hale getirmek
157	General	get some more experience v.	biraz daha tecrübe kazanmak
158	General	get some more experience v.	biraz daha deneyim kazanmak
159	General	ask for more time v.	daha fazla zaman istemek
160	General	not want any more bloodshed v.	daha fazla kan dökülmesini istememek
161	General	have more pluses than minuses v.	eksisinden çok artısı olmak
162	General	pay more for something than it is really worth v.	bir şeye gerçek değerinden daha fazla ödemek
163	General	pay more for something than it is really worth v.	bir şeye gerçek değerinden fazla ödemek
164	General	put more effort forth v.	daha fazla çaba harcamak
165	General	be more than happy v.	ayrı bir mutlu olmak
166	General	hope for something more than dinner v.	sıradan bir akşam yemeğinden fazlasını beklemek
167	General	become even more important v.	daha da önem kazanmak
168	General	become more independent v.	daha bağımsız hale gelmek
169	General	become more independent v.	daha bağımsız olmak
170	General	become more self-confident v.	kendine daha fazla güvenli hale gelmek
171	General	make life more liveable v.	hayatı daha yaşanır kılmak
172	General	pay more attention v.	daha fazla dikkat etmek
173	General	spend more time v.	daha fazla zaman harcamak
174	General	become more and more important v.	gittikçe önem kazanmak
175	General	be no more v.	artık (bir şey) olmamak
176	General	be no more v.	artık var olmamak
177	General	more feasible adj.	daha uygun
178	General	many more adj.	çok
179	General	much more than adj.	-den çok daha fazla
180	General	more than adj.	-den çoğu
181	General	more colorful adj.	daha renkli
182	General	more than ever adj.	her zamankinden daha fazla
183	General	one more beautiful than the other adj.	birbirinden güzel
184	General	more than half of adj.	yarısından çoğu
185	General	more quality adj.	daha kaliteli
186	General	more contemporary adj.	daha modern
187	General	one more than half adj.	yarısından bir fazlası
188	General	more current adj.	daha güncel
189	General	more than adj.	-den daha fazla
190	General	more human than human adj.	insandan öte
191	General	more than human adj.	insandan öte
192	General	more understandable adj.	daha anlaşılır
193	General	more than adequate adj.	gereğinden fazla
194	General	more in number adj.	sayıca fazla
195	General	more than expected adj.	beklenenden daha fazla
196	General	more than needed adj.	ihtiyaç duyulandan fazla
197	General	more understandable adj.	daha anlaşılabilir
198	General	more difficult adj.	daha zorlu
199	General	more likely to develop adj.	gelişme olasılığı daha yüksek
200	General	more-heavily-loaded adj.	daha ağır yüklü
201	General	more free adj.	daha özgür
202	General	more durable adj.	daha uzun ömürlü
203	General	more of adj.	daha büyük ölçüde
204	General	more of adj.	daha büyük derecede
205	General	more often than not adv.	çoğu zaman
206	General	all the more adv.	haydi haydi
207	General	twenty times (more) adv.	yirmi katı
208	General	neither more nor less adv.	ne fazla ne eksik
209	General	more often than not adv.	çoğu kez
210	General	ever more adv.	daima
211	General	and what's more adv.	ayrıca
212	General	more often than not adv.	sık sık
213	General	neither more or less adv.	tam o kadar
214	General	any more adv.	daha fazla başka
215	General	more by token adv.	munzam delil olarak
216	General	more often than not adv.	çoğunlukla
217	General	ever more adv.	ilelebet
218	General	once more adv.	bir daha
219	General	neither more nor less adv.	tam o kadar
220	General	nothing more than adv.	yalnız
221	General	once more again adv.	yeniden
222	General	one or more adv.	bir ya da birden çok
223	General	ever more adv.	ebedi olarak
224	General	a lot more adv.	çok daha fazla
225	General	for ever more adv.	ebediyen
226	General	and what's more adv.	hem de
227	General	no more adv.	gayrı
228	General	neither more nor less adv.	tam öyle
229	General	and what's more adv.	üstelik
230	General	and what's more adv.	bir de
231	General	neither more or less adv.	tam öyle
232	General	in more recent times adv.	yakın geçmişte
233	General	more or less adv.	iyi kötü
234	General	once more again adv.	bir kez daha
235	General	neither more or less adv.	ne fazla ne eksik
236	General	forever more adv.	daima
237	General	one more adv.	bir daha
238	General	more recently adv.	çok yakın geçmişte
239	General	all the more adv.	artan bir şekilde
240	General	and a lot more adv.	çok daha fazlasıyla
241	General	in more recent times adv.	çok yakın zamanlarda
242	General	many times more adv.	kat kat
243	General	for more than two thousand years adv.	iki bin yıldan daha fazla bir süredir
244	General	more or less adv.	takriben
245	General	two times more adv.	iki katı
246	General	still more adv.	bir kat daha
247	General	any more adv.	gayrı
248	General	never more adv.	asla
249	General	and what is more adv.	ayrıca
250	General	and what is more adv.	hem de
251	General	and what is more adv.	üstelik
252	General	and what is more adv.	bir de
253	General	more or less adv.	az ya da çok
254	General	more importantly adv.	hepsinden önemlisi
255	General	more specifically adv.	daha belirgin olarak
256	General	more specifically adv.	daha belirgin bir biçimde
257	General	more clearly adv.	daha açık bir ifadeyle
258	General	much more adv.	kat kat fazla
259	General	one more time adv.	bir kez daha
260	General	so much more adv.	kat kat fazla
261	General	many times more adv.	kat be kat
262	General	many times more adv.	kat kat fazla
263	General	so much more adv.	kat be kat
264	General	a little more time adv.	bir müddet daha
265	General	a while more adv.	bir müddet daha
266	General	some more time adv.	bir müddet daha
267	General	more importantly adv.	asıl önemli olan
268	General	more deeply adv.	daha derin bir biçimde
269	General	no more than adv.	-den daha çok değil
270	General	for more information adv.	daha fazla bilgi için
271	General	more or less adv.	yaklaşık
272	General	no more adv.	bir daha
273	General	more likely to adv.	büyük bir olasılıkla
274	General	without more adv.	aşikar surette
275	General	without more adv.	başka kanıt göstermeye gerek kalmaksızın
276	General	more than meets the eye adv.	görünenden fazlası
277	General	in more detail adv.	daha etraflıca
278	General	in more detail adv.	daha ayrıntılı bir şekilde
279	General	it’s more than likely adv.	büyük ihtimalle
280	General	more particularly adv.	ama özellikle
281	General	more particularly adv.	bilhassa
282	General	more particularly adv.	daha öncelikli olarak
283	General	even more adv.	daha bir
284	General	much more adv.	daha bir
285	General	even more adv.	daha bile fazla
286	General	for more than three weeks adv.	üç haftadan fazla bir süredir
287	General	more than estimated adv.	beklenenden daha fazla
288	General	more than estimated adv.	tahmin edilenden daha fazla
289	General	for more than a year adv.	bir yıldan fazla süredir
290	General	for more than a year adv.	bir yıldan fazla bir süredir
291	General	for more than one year adv.	bir yıldan fazla süredir
292	General	for more than one year adv.	bir yıldan fazla bir süredir
293	General	more surprisingly adv.	daha da şaşırtıcı olarak
294	General	more surprisingly adv.	daha da şaşırtıcı olan
295	General	little more than adv.	-den biraz fazla
296	General	more intensely adv.	daha yoğun şekilde/biçimde
297	General	all the more so adv.	daha da büyük bir dereceye kadar
298	General	all the more so adv.	daha da çok
299	General	ever more adv.	her zamankinden (daha) çok
300	General	twice a week or more adv.	haftada iki veya daha fazla kez
301	General	two times more adv.	iki kat fazla
302	General	two times more adv.	2 kat fazla
303	General	a little bit more adv.	çok az daha
304	General	more competitively than adv.	daha rekabetçi biçimde
305	General	so much more adv.	katbekat
306	General	three times more adv.	üç kat fazlası
307	General	much more adv.	daha fazla
308	General	a little bit more adv.	birazcık daha
309	General	a couple of more minutes adv.	bir kaç dakika daha
310	General	the more and less adv.	fellik fellik
311	General	the more and less adv.	dört bir yanda
312	General	the more and less adv.	her yerde
313	General	any more adv.	daha başka
314	General	more so adv.	daha büyük ölçüde
315	General	more so adv.	daha büyük derecede
316	General	pressingly (more) adv.	daha da önemlisi
317	General	pressingly (more) adv.	hepsinden önemlisi
318	General	more than prep.	daha fazla
319	General	far more than prep.	çok daha fazla
320	General	more likely to prep.	kuvvetle muhtemel
321	General	far more behind prep.	çok daha gerisinde
322	General	far more behind prep.	çok çok gerisinde
323	General	yet more conj.	hatta
324	General	the more the more conj.	ça/çe daha fazla
325	General	yet more conj.	bundan daha fazla
326	General	the more the more conj.	daha fazla
327	General	yet more conj.	hatta bundan daha fazla
328	General	-more suf.	yer isimlerinde kullanılan bir son ek
329	General	there are no more towels expr.	yeteri kadar havlu yok
330	General	there are no more towels expr.	havlu kalmadı
Phrasals
331	Phrasals	be no more v.	ölmek
332	Phrasals	be no more v.	öteki dünyaya göçmek
333	Phrasals	be no more v.	vefat etmek
334	Phrasals	split between (two or more people or things) v.	(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında kararsız kalmak
335	Phrasals	split between (two or more people or things) v.	(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında kalmak
336	Phrasals	split between (two or more people or things) v.	(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölüştürmek
337	Phrasals	split between (two or more people or things) v.	bir şeyi (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölüştürmek/paylaştırmak
338	Phrasals	split between (two or more people or things) v.	bir şeyi (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında pay etmek
339	Phrasals	split between (two or more people or things) v.	bir şeyi (iki veya daha fazla kişi) paylaşmak/bölüşmek
340	Phrasals	split between (two or more people or things) v.	ikiye veya daha fazla parçaya ayırmak
341	Phrasals	split between (two or more people or things) v.	(iki veya daha fazla şeyin/kişinin) arasını bölmek
342	Phrasals	split between (two or more people or things) v.	(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında yer işgal etmek
343	Phrasals	come between (two or more people) v.	(iki veya daha fazla kişinin) arasında olmak
344	Phrasals	come between (two or more people) v.	(iki veya daha fazla kişinin) arasında yer almak/gelmek
345	Phrasals	come between (two or more people) v.	(iki veya daha fazla kişinin) arasına girmek
346	Phrasals	come between (two or more people) v.	(iki veya daha fazla kişinin) arasına girmek
347	Phrasals	come between (two or more people) v.	(iki veya daha fazla kişinin) ilişkisine burnunu sokmak
Phrases
348	Phrases	less is more n.	azı karar, çoğu zarar
349	Phrases	more than half of the boys n.	erkek çocuklarının yarısından fazlası
350	Phrases	more than half of the boys n.	erkek çocuklarının yarıdan fazlası
351	Phrases	what's more adv.	üstelik
352	Phrases	from less to more adv.	azdan çoğa doğru
353	Phrases	to be (more) exact expr.	tam olarak
354	Phrases	to be (more) exact expr.	tam olarak söylemek/belirtmek gerekirse
355	Phrases	to be (more) exact expr.	tam tamına
356	Phrases	to be (more) exact expr.	kuruşu kuruşuna
357	Phrases	to be (more) exact expr.	daha doğrusu
358	Phrases	more by accident than (by) judgment expr.	bilerek değil
359	Phrases	more by accident than (by) judgment expr.	tesadüfen/şansına/şans eseri
360	Phrases	more by accident than (by) judgment expr.	çok da planlanmış/düşünülmüş bir şey değil
361	Phrases	more by accident than (by) judgment expr.	biraz tesadüf eseri
362	Phrases	more than (one) can endure expr.	dayanabileceğinden daha fazla
363	Phrases	more than (one) can endure expr.	katlanabileceğinden daha fazla
364	Phrases	more than (one) can endure expr.	katlanamayacağı kadar
365	Phrases	more than (one) can endure expr.	dayanamayacağı ölçüde
366	Phrases	more than you can (ever) know expr.	tahmin edebileceğinden daha çok
367	Phrases	more than you can (ever) know expr.	tahmin edemeyeceğin kadar
368	Phrases	more than you can (ever) know expr.	düşünebileceğinden daha çok
369	Phrases	more than you can (ever) know expr.	düşünemeyeceğin kadar
370	Phrases	to say more clearly expr.	açık olmak gerekirse
371	Phrases	not any more expr.	artık değil
372	Phrases	what more do you want - jam on it? expr.	buldun da bunama
373	Phrases	so much the more expr.	bahusus ki
374	Phrases	no emotion, any more than a wave, can long retain its own individual form expr.	bir dalgadan daha büyük hiçbir duygu yoktur ki kendi formunu uzun süre sürdürebilsin
375	Phrases	more than that expr.	bundan ayrı olarak
376	Phrases	more in particular expr.	bilhassa
377	Phrases	to be more precise expr.	daha kesin olmak gerekirse
378	Phrases	more precisely expr.	daha iyi ifadeyle
379	Phrases	no more tooth decay expr.	diş çürüğüne son
380	Phrases	to be more precise expr.	daha iyi anlatmak gerekirse
381	Phrases	to be more precise expr.	daha açık olmak gerekirse
382	Phrases	to be more precise expr.	daha doğrusunu söylemek gerekirse
383	Phrases	to put it more explicitly expr.	daha açıkça ifade etmek gerekirse
384	Phrases	it is more common to see expr.	daha yaygın görülür
385	Phrases	more widely known as expr.	daha çok bilinen adıyla
386	Phrases	if not more expr.	daha fazla değilse
387	Phrases	more precisely expr.	daha iyi anlatmak gerekirse
388	Phrases	when we look more closely expr.	daha yakından baktığımızda
389	Phrases	more than that expr.	dahası var
390	Phrases	to be more precise expr.	daha iyi ifadeyle
391	Phrases	we were so close not any more than anyone else expr.	hiç kimsenin olmadığı kadar yakındık birbirimize
392	Phrases	more likely scenario expr.	gerçekleşmesi daha olası/muhtemel senaryo
393	Phrases	enough and more than enough expr.	elverir
394	Phrases	none more so than expr.	en çok da
395	Phrases	none more so than expr.	en fazla da
396	Phrases	usually more than once expr.	genelde bir kereden fazla
397	Phrases	more than enough expr.	gereğinden çok
398	Phrases	in more cases than not expr.	genellikle
399	Phrases	to add more expr.	eklemek gerekirse
400	Phrases	more than enough expr.	ihtiyaçtan fazla
401	Phrases	so much the more expr.	özellikle
402	Phrases	so much the more expr.	özellikle de
403	Phrases	nothing less nothing more expr.	ne daha az ne daha fazla
404	Phrases	not more, not less expr.	ne fazla ne eksik
405	Phrases	more challenges ahead expr.	önümüzde daha çok zorluk var
406	Phrases	more in particular expr.	özellikle
407	Phrases	she couldn't apologize any more than she did expr.	özür dilemek için her şeyi yaptı/başka ne yapabilirdi ki
408	Phrases	the more words you know the more you can say expr.	ne kadar çok kelime bilirsen o kadar çok konuşursun
409	Phrases	more than half of the boys expr.	oğlanların yarısından fazlası
410	Phrases	even more so expr.	olsa olsa (en çoğu)
411	Phrases	more likely than not expr.	olma ihtimali olmama ihtimalinden daha yüksek
412	Phrases	the more sales the more profits expr.	ne kadar satış o kadar kazanç
413	Phrases	more than half of the boys expr.	oğlanların yarıdan fazlası
414	Phrases	we must also think more expr.	şunu da düşünmeliyiz ki
415	Phrases	we must also think more expr.	şunu da gözönüne atmalıyız ki
416	Phrases	we must also think more expr.	şunu da gözönüne almalıyız ki
417	Phrases	to be more precise expr.	tam olarak söylemek gerekirse
418	Phrases	to be more precise expr.	tam olarak belirtmek gerekirse
419	Phrases	more than a pleasure expr.	zevkten öte
420	Phrases	enough and more than enough expr.	yeter de artar
421	Phrases	and there is something more expr.	ve şunları da söylemek gerekir ki
422	Phrases	and more of the same expr.	ve benzeri
423	Phrases	no more tooth decay expr.	(diş) çürüklere son
424	Phrases	more power to your elbow expr.	başarılar
425	Phrases	more power to your elbow expr.	başarılar dilerim
426	Phrases	more power to your elbow expr.	başarılarının devamını dilerim
427	Phrases	more power to your elbow expr.	haydi kolay gelsin
428	Phrases	more power to your elbow expr.	allah/tanrı kolaylık versin
429	Phrases	more power to your elbow expr.	allah/tanrı güç versin
430	Phrases	more power to your elbow expr.	allah/tanrı gücünü artırsın
431	Phrases	more power to your elbow expr.	şansın bol/açık olsun
432	Phrases	more power to your elbow expr.	umarım
433	Phrases	more power to your elbow expr.	inşallah
434	Phrases	more power to your elbow expr.	yolun açık olsun
435	Phrases	more than (one) can endure expr.	(birinin) dayanabileceğinden/katlanabileceğinden fazla (ağır, acı, kırıcı)
436	Phrases	more than (one) can endure expr.	(birinin) başa çıkabileceğinden/taşıyabileceğinden fazla (ağır, acı, kırıcı)
437	Phrases	more than (one) can endure expr.	(birinin) kaldırabileceğinden fazla (ağır, acı, kırıcı)
438	Phrases	more than (one) can endure expr.	(birinin) dayanamayacağı/katlanamayacağı kadar (ağır, acı, kırıcı)
439	Phrases	more than (one) can endure expr.	(birinin) başa çıkamayacağı/taşıyamayacağı kadar (ağır, acı, kırıcı)
440	Phrases	more than (one) can endure expr.	(birinin) kaldıramayacağı kadar (ağır, acı, kırıcı)
441	Phrases	more than (one) can endure expr.	(birine) fazla/ağır
442	Phrases	heaps more expr.	çok daha fazla
443	Phrases	heaps more expr.	bir hayli fazla
444	Phrases	more than a little expr.	çok
445	Phrases	more than a little expr.	önemli ölçüde
446	Phrases	more than a little expr.	az değil
447	Phrases	more than a little expr.	oldukça
448	Phrases	more than a little excited expr.	çok heyecanlı
449	Phrases	more than a little excited expr.	oldukça heyecanlı
450	Phrases	no more than a handful of expr.	bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar
451	Phrases	those that have, get more expr.	para parayı çeker
452	Phrases	those that have, get more expr.	fırsat fırsatı çeker
453	Phrases	those that have, get more expr.	bolluk bolluğu çeker
454	Phrases	those who have, get more expr.	para parayı çeker
455	Phrases	those who have, get more expr.	fırsat fırsatı çeker
456	Phrases	those who have, get more expr.	bolluk bolluğu çeker
457	Phrases	no more no less expr.	ne eksik ne fazla
458	Phrases	way more fun expr.	çok daha eğlenceli
459	Phrases	ever more... expr.	daha da …
460	Phrases	ever more... expr.	çok daha …
461	Phrases	ever more... expr.	git gide daha …
462	Phrases	so much the more expr.	çok daha fazlası
463	Phrases	all the more so expr.	hele ki
464	Phrases	more to come stay tuned expr.	devamı az sonra bizden ayrılmayın
Proverb
465	Proverb	more haste less speed n.	acele ile yapılan iş uzar
466	Proverb	diseases of the soul are more dangerous than those of the body v.	ruh hastalıkları bedensel hastalıklardan daha tehlikelidir
467	Proverb	diseases of the soul are more dangerous than those of the body v.	ruhsal rahatsızlıklar bedensel rahatsızlıklardan daha acı vericidir
468	Proverb	diseases of the soul are more dangerous than those of the body v.	ruhsal rahatsızlıklar bedensel rahatsızlıklardan daha zordur
469	Proverb	diseases of the soul are more dangerous than those of the body v.	ruhsal acı bedensel acıdan daha zordur/tehlikelidir
470	Proverb	kindness does more than harshness	tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır
471	Proverb	more haste more waste	acele işe şeytan karışır
472	Proverb	you can catch more flies with honey than with vinegar	tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır
473	Proverb	you can catch more flies with honey than with vinegar	çanakta balın olsun arı yemenden gelir
474	Proverb	there is more than one way to skin a cat	bir şeyi yapmanın birden fazla yolu vardır
475	Proverb	it is more blessed to give than to receive	vermek almaktan daha iyidir
476	Proverb	it is more blessed to give than to receive	vermek almaktan daha kutsaldır
477	Proverb	more haste less speed	acele işe şeytan karışır
478	Proverb	a good scare is worth more than good advice	bir musibet bin nasihatten evladır
479	Proverb	a good scare is worth more than good advice	bir musibet bin nasihatten iyidir
480	Proverb	female of the species is more deadly than the male	dişiler erkeklerden daha tehlikelidir
481	Proverb	more you get, the more you want	hep daha fazlasını istersin
482	Proverb	more you have, the more you want	hep daha fazlasını istersin
483	Proverb	words cut more than swords	kalem kılıçtan keskindir
484	Proverb	some are more equal than others	herkes eşittir ama bazıları daha eşittir
485	Proverb	there are plenty more pebbles on the beach	denizde daha bir sürü balık var
486	Proverb	there are plenty more pebbles on the beach	elini sallasa ellisi
487	Proverb	there are plenty more pebbles on the beach	elini sallasa ellisi başını sallasa tellisi
488	Proverb	there are plenty more pebbles on the beach	aman sana iş mi/adam mı yok
489	Proverb	keep no more cats than can catch mice	ne kadar az, o kadar iyi
490	Proverb	keep no more cats than can catch mice	az olsun öz olsun
491	Proverb	the more things change, the more they stay the same	nereye gitsen bazı şeyler hep aynı
492	Proverb	the more things change, the more they stay the same	bazı şeyler hep eski hamam eski tas
493	Proverb	the more things change, the more they stay the same	akıl değişmedikten sonra ne yaparsan yap boş
494	Proverb	some are more equal than others	eşit gibi görünseler de bazı insanlara daha ayrıcalıklı davranılır
495	Proverb	some are more equal than others	eşit gibi görünseler de bazı insanlar daha çok tercih edilir
496	Proverb	you attract more flies with honey than vinegar	acı/kötü söz insanı/adamı dininden, tatlı söz yılanı ininden çıkarır
497	Proverb	you attract more flies with honey than vinegar	tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır
498	Proverb	you attract more flies with honey than vinegar	keskin sirke küpüne/kabına zarar
499	Proverb	beauty is more than skin deep	yüz güzelliği hamamdan eve, öz güzelliği urum'dan şam'a
500	Proverb	beauty is more than skin deep	dış güzelliğe aldanma kişiliğe bak