Anglais | Turc | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | mainly adv. | daha çok | ||
Experts say coffee prices are rising mainly because people are willing to pay more. Uzmanlar, insanlar daha fazla ödemeye istekli olduğu için kahve fiyatlarının daha çok arttığını söylüyorlar. More Sentences |
||||
General | mainly adv. | esasen | ||
As I already indicated, this is mainly an instrument for business to engage in. Daha önce de belirttiğim gibi, bu esasen iş dünyasının müdahil olduğu bir araç. More Sentences |
||||
General | mainly adv. | başlıca | ||
My support for it is mainly due to the lack of anything better. Benim bunu desteklememin başlıca nedeni daha iyi bir şeyin olmamasıdır. More Sentences |
||||
General | mainly adv. | çoğunlukla | ||
Top jobs are mainly held by men. Üst düzey görevler çoğunlukla erkekler tarafından yürütülüyor. More Sentences |
||||
General | mainly adv. | ağırlıklı olarak | ||
The refugees are Kosovars, Kurds and, nowadays, mainly Afghans. Mülteciler Kosovalılar, Kürtler ve günümüzde de ağırlıklı olarak Afganlar. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | mainly adv. | esas olarak | ||
Port policy would then mainly focus on offering support to peripheral regions. Bu durumda liman politikası esas olarak çevre bölgelere destek sunmaya odaklanacaktır. More Sentences |
||||
General | ||||
General | mainly adv. | en çok | ||
General | mainly adv. | çoğunluk itibarıyla | ||
General | mainly adv. | ağırlıklı olmak üzere | ||
General | mainly adv. | büyük oranda |