| Turc | Anglais | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | en zengin | wealthiest adj. | ||
|
Iraq has the capacity to be the wealthiest nation in the globe per capita with her oil and other resources. Irak, sahip olduğu petrol ve diğer kaynaklarla dünyanın kişi başına en zengin ülkesi olma kapasitesine sahiptir. More Sentences |
||||
| General | en zengin | richest adj. | ||
|
Equally, the bill for enlargement must not fall to the richest. Aynı şekilde, genişlemenin faturası da en zenginlere kesilmemelidir. More Sentences |
||||
| Turc | Anglais | |
|---|---|---|
| General | ||
| General | orta çağ'da giysilerde kullanılan en zengin malzeme türü | baudekin n. |
| Idioms | ||
| Idioms | en zengin müşteriler | carriage trade n. |
| Trade/Economic | ||
| Trade/Economic | (fortune dergisine göre) en zengin beş yüz amerikan şirketi listesi | fortune n. |
