economic - Turc Anglais Dictionnaire

economic

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "economic" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 16 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
economic adj. ekonomik
This is a purely economic concept.
Bu tamamen ekonomik bir kavramdır.

More Sentences
General
economic adj. iktisadi
Now that is more of an economic argument or an environmental protection argument.
Artık bu daha ziyade iktisadi bir argüman ya da çevre koruma argümanıdır.

More Sentences
Trade/Economic
economic adj. ekonomik
I should like to make five points from the point of view of the Committee on Economic and Monetary Affairs.
Ekonomik ve Parasal İşler Komitesi'nin bakış açısından beş noktaya değinmek istiyorum.

More Sentences
General
economic adj. hesaplı
economic adj. tutumlu
economic adj. idareli
economic adj. ekonomiyle ilgili
economic adj. karlı
economic adj. kazançlı
economic adj. kar getiren
economic adj. gelir getiren
economic adj. mali
economic adj. parasal
Colloquial
economic adj. ucuz
economic adj. pahalı olmayan
Trade/Economic
economic adj. iktisadi

Sens de "economic" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Anglais Turc
General
economic order n. ekonomik düzen
To conclude, real courage consists in campaigning for deep-seated change in the world economic order.
Sonuç olarak gerçek cesaret dünya ekonomik düzeninde köklü bir değişim için kampanya yürütmekten geçer.

More Sentences
economic policy n. ekonomik politika
If today we give up any coordination of economic policies, what will be left of our ability to use the euro?
Bugün ekonomi politikalarının koordinasyonundan vazgeçersek, Euro'yu kullanma kabiliyetimizden geriye ne kalır ki?

More Sentences
economic pressure n. ekonomik baskı
We should not give up the possibility of exerting economic pressure on Iran.
İran'a ekonomik baskı uygulama ihtimalinden vazgeçmemeliyiz.

More Sentences
economic sanctions n. ekonomik yaptırımlar
The issue remains as to how effective the current economic sanctions are.
Mevcut ekonomik yaptırımların ne kadar etkili olduğu konusu ise hala tartışılmaktadır.

More Sentences
economic balance n. ekonomik denge
However, they also play a role in providing a social and economic balance in our society.
Bununla birlikte, toplumumuzda sosyal ve ekonomik dengenin sağlanmasında da rol oynamaktadırlar.

More Sentences
economic system n. ekonomik sistem
We are opposed to the whole economic system that is driven by profit.
Biz, kâr amacı güden ekonomik sistemin tamamına karşıyız.

More Sentences
economic models n. ekonomik modeller
Nor is it up to us to choose this or that economic model for Belarus.
Belarus için şu ya da bu ekonomik modeli seçmek de bize bağlı değildir.

More Sentences
economic crisis n. ekonomik kriz
At a time of economic crisis, it is usual to endeavour to find ways of boosting the economy.
Ekonomik krizin yaşandığı bir dönemde, ekonomiyi canlandırmanın yollarını bulmak için çaba sarf etmek olağandır.

More Sentences
economic forecasting n. ekonomik tahmin
The next item is the Commission statement on the economic forecasts for spring; guidelines for employment.
Bir sonraki madde, Komisyonun ilkbahar için ekonomik tahminlere ilişkin açıklaması; istihdam için kılavuz ilkeler.

More Sentences
economic activity n. ekonomik faaliyet
Otherwise, public concerns may well drive economic activity across the Atlantic.
Aksi takdirde kamuoyunun endişeleri Atlantik ötesindeki ekonomik faaliyetleri yönlendirebilir.

More Sentences
economic conditions n. ekonomik koşullar
Lander assumes that rioting and gang behavior are a result of poverty and poor economic conditions.
Lander, isyan ve çete davranışlarının yoksulluk ve kötü ekonomik koşulların bir sonucu olduğunu varsayıyor.

More Sentences
economic aspects n. ekonomik yönler
Combining economic aspects, environment and the social dimension is a powerful idea.
Ekonomik yönleri, çevreyi ve sosyal boyutu birleştirmek güçlü bir fikirdir.

More Sentences
economic cooperation n. ekonomik işbirliği
Forms of economic cooperation, in particular, must be concrete and feasible.
Özellikle ekonomik işbirliği biçimleri somut ve uygulanabilir olmalıdır.

More Sentences
economic indicator n. ekonomik göstergeler
The economic indicators are positive, but they are only a means to an end and not an end in themselves.
Ekonomik göstergeler olumludur ancak kendi başlarına bir amaç değil, yalnızca amaca giden bir araçtır.

More Sentences
economic history n. ekonomi tarihi
Look at economic history, where we see from the past that it has never yet worked.
Ekonomi tarihine baktığımızda geçmişte bunun hiçbir zaman işe yaramadığını görüyoruz.

More Sentences
economic growth n. ekonomik büyüme
We need the economic growth that will generate jobs and a better quality of life.
İstihdam ve daha iyi bir yaşam kalitesi yaratacak ekonomik büyümeye ihtiyacımız var.

More Sentences
economic conditions n. ekonomik durum
Turning now to the current economic situation, over the past few months economic conditions have gradually changed.
Şimdi mevcut ekonomik duruma dönecek olursak, geçtiğimiz birkaç ay içerisinde ekonomik koşullar kademeli olarak değişti.

More Sentences
economic independence n. ekonomik bağımsızlık
Poverty among women is directly linked to their lack of economic independence.
Kadınlar arasındaki yoksulluk, ekonomik bağımsızlıklarının olmamasıyla doğrudan bağlantılıdır.

More Sentences
economic development n. ekonomik kalkınma
We must help small and medium-sized enterprises in the European Union to have their share of economic development.
Avrupa Birliği'ndeki küçük ve orta ölçekli işletmelerin ekonomik kalkınmadan pay almalarına yardımcı olmalıyız.

More Sentences
economic analysis n. ekonomik analiz
The level of economic distortions cannot be established without further economic analysis.
Ekonomik çarpıklıkların seviyesi, daha fazla ekonomik analiz yapılmadan tespit edilemez.

More Sentences
rural economic development n. kırsal ekonomik kalkınma
Agriculture, agrarian reform and rural economic development should be top priority areas for EU assistance.
Tarım, tarım reformu ve kırsal ekonomik kalkınma AB yardımı için en öncelikli alanlar olmalıdır.

More Sentences
economic efficiency n. ekonomik verimlilik
It would therefore be wrong to place too much emphasis on economic efficiency.
Bu nedenle ekonomik verimliliğe çok fazla vurgu yapmak yanlış olacaktır.

More Sentences
economic problems n. ekonomik sorunlar
At the same time, the European Union is struggling with serious diplomatic and economic problems.
Avrupa Birliği aynı zamanda ciddi diplomatik ve ekonomik sorunlarla da mücadele etmektedir.

More Sentences
economic relation n. ekonomik ilişki
The focus is on economic relations, trade agreements, financial assistance, and so on.
Odak noktası ekonomik ilişkiler, ticaret anlaşmaları, mali yardım vb. konulardır.

More Sentences
economic importance n. ekonomik önem
It is an act of solidarity, of historical awareness, of strategic and economic importance.
Bu bir dayanışma eylemidir, tarihi bir bilinçtir, stratejik ve ekonomik öneme sahiptir.

More Sentences
economic term n. ekonomi terimi
Well in simple economic terms, Europe's culture adds to genuine prosperity.
Basit ekonomik terimlerle ifade etmek gerekirse, Avrupa'nın kültürü gerçek refaha katkıda bulunur.

More Sentences
socio-economic development n. sosyo-ekonomik gelişme
Attention should be paid to education as an element of an overall socio-economic development strategy.
Genel bir sosyo-ekonomik gelişme stratejisinin bir unsuru olarak eğitime özen gösterilmelidir.

More Sentences
economic success n. ekonomik başarı
The World Trade Organisation is a tremendous economic success story.
Dünya Ticaret Örgütü muazzam bir ekonomik başarı öyküsüdür.

More Sentences
non-economic adj. ekonomik olmayan
To say that is a non-economic cost is simply an odd kind of economics.
Bunun ekonomik olmayan bir maliyet olduğunu söylemek sadece garip bir ekonomi anlayışıdır.

More Sentences
socio-economic adj. sosyo-ekonomik
We must take precautions to prevent the ecological and socio-economic consequences of exodus and depopulation.
Göçün ve nüfus kaybının ekolojik ve sosyo-ekonomik sonuçlarını önlemek için önlemler almalıyız.

More Sentences
Trade/Economic
economic stability n. ekonomik istikrar
Some government finances are indispensable prerequisites for economic stability and economic progress.
Bazı hükümet maliyeleri ekonomik istikrar ve ekonomik ilerleme için vazgeçilmez ön koşullardır.

More Sentences
economic structure n. ekonomik yapı
Making political decisions is easier than bringing about changes in the economic structure.
Siyasi kararlar almak, ekonomik yapıda değişiklik yapmaktan daha kolaydır.

More Sentences
economic data n. ekonomik veriler
Secondly, the economic data show positive developments.
İkinci olarak ekonomik veriler olumlu gelişmeler göstermektedir.

More Sentences
economic development n. ekonomik kalkınma
The notion that economic development necessarily leads to democracy is absolute nonsense.
Ekonomik kalkınmanın mutlaka demokrasiye yol açacağı düşüncesi tamamen saçmalıktır.

More Sentences
economic growth n. ekonomik büyüme
This can potentially lead to employment and assist economic growth throughout the Union.
Bu da potansiyel olarak istihdama yol açabilir ve Birlik genelinde ekonomik büyümeye yardımcı olabilir.

More Sentences
economic instability n. ekonomik istikrarsızlık
This is the best way to steer clear of any trade wars and economic instability imported from outside Europe.
Avrupa dışından ithal edilen ticaret savaşlarından ve ekonomik istikrarsızlıktan uzak durmanın en iyi yolu budur.

More Sentences
economic equality n. ekonomik eşitlik
That is not the way to achieve equal pay and economic equality.
Eşit ücret ve ekonomik eşitliği sağlamanın yolu bu değildir.

More Sentences
economic policy n. ekonomik politika
Education policy is, therefore, the key to the success of the economic policy.
Dolayısıyla eğitim politikası, ekonomi politikasının başarısının anahtarıdır.

More Sentences
economic crisis n. ekonomik kriz
Most of all, the Member States must be willing to counteract the looming economic crisis in Europe.
Her şeyden önce Üye Devletler, Avrupa'da yaklaşmakta olan ekonomik krize karşı koymaya istekli olmalıdır.

More Sentences
economic difficulties n. ekonomik zorluklar
Unfortunately, we shall also have to step up sanctions, despite the economic difficulties.
Ne yazık ki, ekonomik zorluklara rağmen yaptırımları da arttırmak zorunda kalacağız.

More Sentences
economic system n. ekonomik sistem
He has brought economic growth to Russia at a time of very great danger in the economic system of that country.
Rusya'nın ekonomik sisteminin çok büyük bir tehlike altında olduğu bir dönemde bu ülkeye ekonomik büyüme getirmiştir.

More Sentences
economic sector n. ekonomik sektör
This also reflects the views of the overwhelming majority of the economic sectors affected.
Bu aynı zamanda etkilenen ekonomik sektörlerin ezici çoğunluğunun görüşlerini de yansıtmaktadır.

More Sentences
economic rights n. ekonomik haklar
These rights are property rights because they vest economic rights and benefits in the artist.
Bu haklar, sanatçıya ekonomik haklar ve faydalar sağladığı için mülkiyet haklarıdır.

More Sentences
economic analysis n. ekonomik analiz
Each Member State sets it on the basis of its economic analysis and capabilities.
Her Üye Devlet, kendi ekonomik analizi ve kabiliyetleri temelinde bunu belirler.

More Sentences
economic miracle n. ekonomi mucizesi
This was the basis of the German post-war economic miracle.
Bu, savaş sonrası Alman ekonomik mucizesinin temelini oluşturmuştur.

More Sentences
economic progress n. ekonomik ilerleme
Some government finances are indispensable prerequisites for economic stability and economic progress.
Bazı hükümet maliyeleri ekonomik istikrar ve ekonomik ilerleme için vazgeçilmez ön koşullardır.

More Sentences
economic sanctions n. ekonomik yaptırımlar
I understand the frustration, but nevertheless I remain doubtful about the ability to use economic sanctions.
Hayal kırıklığını anlıyorum ancak yine de ekonomik yaptırımların kullanılabileceği konusunda şüphelerim devam ediyor.

More Sentences
economic well-being n. ekonomik refah
It is very important, and vital as well to our economic well-being in this part of the world.
Dünyanın bu bölgesindeki ekonomik refahımız için çok önemli ve aynı zamanda hayati önem taşımaktadır.

More Sentences
economic downturn n. ekonomik gerileme
If we delay now, that will worsen, not ameliorate, economic downturns.
Eğer şimdi gecikirsek, bu ekonomik gerilemeleri iyileştirmek yerine daha da kötüleştirecektir.

More Sentences
economic sanctions n. ekonomik yaptırım
It is now impossible for China to pursue political goals with economic sanctions, as it did before.
Çin'in daha önce yaptığı gibi ekonomik yaptırımlarla siyasi hedefler peşinde koşması artık imkansızdır.

More Sentences
economic boom n. ekonomik patlama
Economic boom periods do not last forever.
Ekonomik patlama dönemleri sonsuza kadar sürmez.

More Sentences
economic growth n. ekonomik büyüme
Turkey's economic growth has taken place despite inadequate infrastructure.
Türkiye'nin ekonomik büyümesi, yetersiz altyapıya rağmen gerçekleşmiştir.

More Sentences
economic development n. ekonomik kalkınma
Focusing cohesion policy on competitiveness by fostering economic development is welcome.
Uyum politikasının ekonomik kalkınmayı teşvik ederek rekabetçiliğe odaklanması memnuniyetle karşılanmaktadır.

More Sentences
economic cost n. ekonomik maliyet
It is true that, in the short term, implementing the Protocol will result in economic costs to European businesses.
Kısa vadede Protokolün uygulanmasının Avrupalı işletmeler için ekonomik maliyetlere yol açacağı doğrudur.

More Sentences
economic recovery n. ekonomik iyileşme
The good doctor Duisenberg has been telling us for several months that economic recovery is underway.
İyi kalpli doktor Duisenberg birkaç aydır bize ekonomik iyileşmenin devam ettiğini söylüyor.

More Sentences
economic mobility n. ekonomik hareketlilik
There also appear to be signs of economic mobility.
Ekonomik hareketliliğin işaretleri de görülüyor.

More Sentences
economic balance n. ekonomik denge
Measures to achieve economic balance have been inadequate.
Ekonomik dengeyi sağlamaya yönelik tedbirler yetersiz kalmıştır.

More Sentences
economic structure n. ekonomik yapı
This industry has one of the longest traditions in my country's economic structure.
Bu sektör ülkemin ekonomik yapısında en uzun geleneklerden birine sahiptir.

More Sentences
economic uncertainty n. ekonomik belirsizlik
Last year was a period of economic uncertainty.
Geçen yıl bir ekonomik belirsizlik dönemiydi.

More Sentences
economic integration n. ekonomik entegrasyon
It is important to bear in mind that economic integration and getting the economy of Europe right is important.
Ekonomik entegrasyonun ve Avrupa ekonomisini doğru bir şekilde ele almanın önemli olduğunu unutmamak gerekir.

More Sentences
economic activities n. ekonomik faaliyetler
While it is mainly used in activities connected to construction, its use is not exclusive to that economic activity.
Ağırlıklı olarak inşaatla bağlantılı faaliyetlerde kullanılsa da, kullanımı bu ekonomik faaliyete münhasır değildir.

More Sentences
economic aspects n. ekonomik yönler
Some speakers have talked about economic aspects, others about social aspects.
Bazı konuşmacılar ekonomik yönlerden, bazıları ise sosyal yönlerden bahsetti.

More Sentences
economic stagnation n. ekonomik durgunluk
We have economic stagnation and growing problems in the labour markets in the EU.
AB'de ekonomik durgunluk ve işgücü piyasalarında artan sorunlarımız var.

More Sentences
economic independence n. ekonomik bağımsızlık
If we take part in EMU, we shall lose our economic independence.
EMU'ya katılırsak ekonomik bağımsızlığımızı kaybederiz.

More Sentences
economic program n. ekonomik program
They launched a series of major economic programs.
Onlar bir dizi büyük ekonomik programlar başlattı.

More Sentences
economic imbalances n. ekonomik dengesizlikler
Turkey has continued its consolidation policy and economic imbalances have been reduced.
Türkiye, konsolidasyon politikasını sürdürmüştür ve ekonomik dengesizlikler azaltılmıştır.

More Sentences
economic freedom n. ekonomik özgürlük
Economic freedom is based on a balance between the interests of consumers and that of entrepreneurs and distributors.
Ekonomik özgürlük, tüketicilerin çıkarları ile girişimcilerin ve dağıtımcıların çıkarları arasındaki dengeye dayanır.

More Sentences
economic perspective n. ekonomik perspektif
Trade and investment have changed our economic perspectives and vastly increased our wealth.
Ticaret ve yatırım ekonomik perspektiflerimizi değiştirmiş ve zenginliğimizi büyük ölçüde arttırmıştır.

More Sentences
economic recession n. ekonomik durgunluk
The global economic recession is certainly taking its toll.
Küresel ekonomik durgunluk kesinlikle etkisini gösteriyor.

More Sentences
economic variable n. ekonomik değişken
Such transactions, according to the argument, bear very little relation to fundamental economic variables.
İddiaya göre bu tür işlemlerin temel ekonomik değişkenlerle çok az ilişkisi vardır.

More Sentences
economic collapse n. ekonomik çöküş
The economic collapse in Zimbabwe is pulling down neighbouring countries.
Zimbabve'deki ekonomik çöküş komşu ülkeleri de aşağı çekiyor.

More Sentences
economic slowdown n. ekonomik yavaşlama
It is impressive that we managed to create half a million jobs last year despite the economic slowdown.
Ekonomik yavaşlamaya rağmen geçen yıl yarım milyon istihdam yaratmayı başarmış olmamız etkileyicidir.

More Sentences
economic history n. ekonomi tarihi
The changeover to the euro is a unique event in economic history for which there is no precedent in terms of magnitude.
Avroya geçiş, ekonomi tarihinde büyüklük açısından emsali olmayan benzersiz bir olaydır.

More Sentences
economic climate n. ekonomik ortam
The principle is accepted without discussion in a favourable economic climate.
İlke, elverişli bir ekonomik ortamda tartışılmadan kabul edilir.

More Sentences
economic conditions n. ekonomik koşullar
Lander assumes that rioting and gang behavior are a result of poverty and poor economic conditions.
Lander, ayaklanmanın ve çete davranışının yoksulluğun ve kötü ekonomik koşulların bir sonucu olduğunu varsayıyor.

More Sentences
economic exploitation n. ekonomik sömürü
The caste system is a culturally constructed form of political and economic exploitation.
Kast sistemi, siyasi ve ekonomik sömürünün kültürel olarak inşa edilmiş bir biçimidir.

More Sentences
economic expansion n. ekonomik genişleme
Why should this be agreed in view of the recent economic expansion there?
Bölgedeki son ekonomik genişleme göz önüne alındığında bu neden kabul edilmelidir?

More Sentences
economic stabilisation n. ekonomik istikrar
The Palestinian Authority is working on a strategy for economic stabilisation and recovery.
Filistin Yönetimi ekonomik istikrar ve toparlanmaya yönelik bir strateji üzerinde çalışmaktadır.

More Sentences
economic activity n. ekonomik faaliyet
It is not a question of developing new economic activities but in practice of keeping existing ones going.
Mesele yeni ekonomik faaliyetler geliştirmek değil, pratikte mevcut olanları devam ettirmektir.

More Sentences
economic reform n. ekonomik reform
We have to show the imagination and courage to embrace institutional, political and economic reform.
Kurumsal, siyasi ve ekonomik reformları kucaklayacak hayal gücü ve cesareti göstermeliyiz.

More Sentences
General
convention of european economic community n. avrupa ekonomik topluluğu antlaşması
economic policy n. ekonomi politikası
european economic community countries n. avrupa ekonomik topluluğu ülkeleri
economic activities n. iktisadi faaliyetler
economic crisis n. ekonomik bunalım
the european economic community n. ortak pazar
economic progress n. ekonomik gelişme
economic crisis n. iktisadi bunalım
economic fluctuations n. ekonomik dalgalanmalar
the european economic community n. avrupa ekonomik topluluğu
freedom of economic action n. serbest girişim
economic movements n. iktisadi hareketler
economic stabilization n. ekonomik istikrar
economic risks n. iktisadi riskler
international economic relations n. uluslararası ekonomik ilişkiler
treaty establishing the european economic community n. avrupa ekonomik topluluğu kuruluş anlaşması
economic progress n. iktisadi kalkınma
economic cycle n. ekonomik dönem
economic theory n. iktisat kuramı
economic assistance n. ekonomik yardım
state economic enterprise n. kamu iktisati teşekkülü
organization for economic, cooperation and development n. ekonomik işbirliği ve kalkınma teşkilatı
international economic integration n. uluslararası ekonomik bütünleşme
economic risk analysis n. ekonomik risk analizi
economic science n. ekonomi
economic efficiency n. ekonomik etkinlik
economic and social council n. ekonomik ve sosyal konsey
economic condition n. ekonomik durum
economic aspects emigration and immigration n. ekonomik açıdan göç ve göçmenlik
economic and monetary union n. ekonomik ve parasal birlik
economic geography n. ekonomi coğrafyası
european economic community n. aet
economic embargo n. ekonomik ambargo
economic union n. ekonomik birlik
economic man n. iktisadi adam
foreign economic relations n. dış ekonomik ilişkiler
economic indicators n. ekonomik göstergeler
economic planning n. ekonomik planlama
economic development projects n. ekonomik kalkınma projeleri
economic effectiveness n. ekonomik etkinlik
economic geography n. ekonomik coğrafya
convention of european economic community n. roma antlaşması
economic regime n. iktisadi rejim
economic man n. ekonomi insanı
economic growth n. iktisadi büyüme
european economic assistance n. avrupa ekonomik yardımı
domestic economic assistance n. bölgesel ekonomik yardımı
public economic enterprises n. iktisadi devlet kuruluşları
european economic community n. avrupa ekonomik topluluğu
economic theory n. ekonomi teorisi
economic and social formation n. ekonomik ve sosyal oluşum
economic determinism n. iktisadi determinizm
social economic class n. sosyo ekonomik sınıf
economic congress n. ekonomi kongresi
economic hegemony n. ekonomik egemenlik
european economic community countries n. aet ülkeleri
regional economic disparities n. bölgesel ekonomik eşitsizlikler
economic profit n. ekonomik kar
acceleration of economic reforms n. ekonomik reformların hız kazanması
economic development n. iktisadi gelişme
freedom of economic action n. hür teşebbüs
economic woes n. ekonomik sıkıntılar
economic historian n. iktisat tarihçisi
economic losses n. ekonomik kayıplar
direct economic loss n. doğrudan ekonomik kayıp
gross economic benefit n. brüt ekonomik fayda
economic condition n. ekonomik koşul
macro economic structure n. makro ekonomik yapı
severe economic crisis n. ağır ekonomik kriz
state economic enterprise n. İktisadi devlet teşekkülü
economic contribution n. ekonomik katkı
economic poverty n. ekonomik yoksulluk
economic constraint n. ekonomik kısıtlama
economic restriction n. ekonomik kısıtlama
economic competition n. iktisadi rekabet
economic competition n. ekonomik rekabet
branch of industry-economic activity n. iş kolu
un-economic and social council n. birleşmiş milletler-ekonomik ve sosyal konsey
socio-economic development n. sosyo ekonomik gelişmişlik
state-owned economic enterprise n. iktisadi kamu kuruluşu
socio-economic importance n. sosyoekonomik önem
economic term n. iktisat terimi
social and economic conditions n. sosyal ve ekonomik şartlar
social and economic conditions n. sosyal ve ekonomik koşullar
social and economic effects n. sosyal ve ekonomik etkiler
economic life n. kullanım ömrü
economic literacy n. ekonomi bilgisi
economic literacy n. ekonomi okuryazarlığı
economic legacy n. ekonomik miras
economic literature n. ekonomi yazını
economic liberty n. ekonomik özgürlük
human and economic geography of turkey n. türkiye beşeri ve ekonomik coğrafyası
general, human and economic geography n. genel, beşeri ve ekonomik coğrafya
economic hardship n. ekonomik zorluk
provide economic development v. ekonomik kalkınma sağlamak
make an economic contribution v. ekonomik katkıda bulunmak
have economic difficulties v. ekonomik güçlük yaşamak
be beyond economic repair v. onarım bedeli gerçek değerinden yüksek olmak
gain illegal economic profit/advantage v. ekonomik çıkar sağlamak
gain illegal economic profit/advantage v. yasa dışı ekonomik çıkar sağlamak
in an economic sense adv. ekonomik bakımdan
under today's economic conditions adv. günümüz ekonomik koşulları altında
Phrases
due to the economic difficulties expr. ekonomik güçlükler nedeniyle
Proverb
full independence is possible only through economic independence tam bağımsızlık ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkündür
Idioms
economic giant n. ekonomik dev
Trade/Economic
cer (closer economic relations) n. yakın ekonomik ilişkiler anlaşması
cer (closer economic relations) n. avustralya ve yeni zelanda arasında imzalanan ticaret anlaşması
national economic development council n. ulusal ekonomik kalkınma konseyi
economic advancement n. ekonomik gelişim
european economic community (eec) n. avrupa ekonomik topluluğu (aet)
arab bank for economic development in africa n. afrika arap kalkınma bankası
emergency economic stabilization act n. acil ekonomik i̇stikrar yasası
Agreement on the European Economic Area n. avrupa ekonomik alanı anlaşması
statistical classification of economic activities in the european community n. avrupa topluluğunda ekonomik faaliyetlerin istatistiki sınıflaması
European System of Integrated Economic Accounts n. avrupa birleştirilmiş ekonomik hesaplar sistemi
primary economic environment n. asıl ekonomik çevre
asian economic crisis n. asya ekonomik krizi
economic commission for europe n. avrupa ekonomik komisyonu
european economic community n. avrupa ekonomik topluluğu
main economic indicators n. başlıca ekonomik göstergeler
economic sanctions n. başka ülkelere karşı uygulanan zorlayıcı önlemler
autonomous economic entity n. bağımsız ekonomik birim
decline in economic usefulness n. bir varlığın ekonomik değerini yitirmesi
regional economic integration n. bölgesel ekonomik entegrasyon
economic life n. bir fiziki yatırım aracının ekonomik olarak kullanılabileceği zaman süresi
regional economic disparities n. bölgesel ekonomik eşitsizlikler
economic growth n. bir ülkenin toplam reel gelirindeki artış oranı
regional economic integration n. bölgesel ekonomik birleşmeler
regional economic integration n. bölgesel ekonomik bütünleşme
economic disincentives n. caydırıcı önlemler
economic man n. çıkarları doğrultusunda hareket eden insan
economic cost n. cari fiyat maliyeti
economic cost n. cari maliyet
foreign economic relations board n. dış ekonomik ilişkiler kurulu
external economic balance n. dış ekonomik denge
external economic transaction n. dış ekonomik işlem
external economic condition n. dış ekonomik durum
foreign economic activity commodity nomenclature n. dış ekonomik faaliyet mal nomenklatürü
external economic relationship n. dış ekonomik ilişkiler
foreign economic relations n. dış ekonomik ilişkiler
contractionary economic policy n. daraltıcı ekonomi politikası
world economic crisis n. dünya ekonomik bunalımı
organisation for economic co-operation and development n. ekonomik işbirliği ve kalkınma teşkilatı
economic satisfaction n. ekonomik tatmin
economic deregulation n. ekonomik deregülasyon
economic performance n. ekonomik performans
economic planning n. ekonomik planlama
economic recovery n. ekonomik düzelme
economic rent n. ekonomik rant
economic resource n. ekonomik kaynak
economic sanction n. ekonomik yaptırım
economic system n. ekonomik düzen
economic value added n. ekonomik katma değer
economic transaction n. ekonomik işlemler
economic geography n. ekonomik coğrafya
economic evaluation n. ekonomik değerlendirme
economic and monetary union n. ekonomik ve parasal birlik
economic and social council n. ekonomik ve sosyal konsey
economic crisis n. ekonomik bunalım
economic indicator n. ekonomik gösterge
economic integration n. ekonomik bütünleşme
economic life n. ekonomik ömür
economic concentration n. ekonomik toplanma
economic devastation n. ekonomik tahribat
economic distress n. ekonomik sıkıntı
economic interdependence n. ekonomik yönden karşılıklı bağımlılık
economic growth n. ekonomik kalkınma
economic embargo n. ekonomik ambargo
economic concentration n. ekonomik yoğunlaşma
economic empowerment n. ekonomik güçlendirme
economic disparity n. ekonomik eşitsizlik
economic convergence n. ekonomik yakınsama
economic benefits n. ekonomik yararlar
economic assistance n. ekonomik yardım
economic speed n. ekonomik hız
economic burden n. ekonomik yük
package of economic measures n. ekonomik tedbirler paketi
organization for economic cooperation and development n. ekonomik işbirliği ve kalkınma örgütü
economic depression n. ekonomik buhran
maintenance of economic prosperity n. ekonomik refahın sürdürülmesi
economic study committee n. ekonomik incelemeler komitesi
economic outlook n. ekonomik görünüm
support to the solution of economic and social integration problems n. ekonomik ve sosyal entegrasyon problemlerinin çözümüne destek projesi
economic entity n. ekonomik kişilik
economic imperialism n. ekonomik emperyalizm
economic geology n. ekonomik jeoloji
economic boost n. ekonomik büyüme
economic policy measure n. ekonomik politika önlemi
economic assessment n. ekonomik değerlendirme
economic ordering quantity model n. ekonomik sipariş modeli
zero economic profits n. ekonomik kazançların sıfır olması
economic devastation n. ekonomik yıkım
economic feasibility n. ekonomik yapılabilirlik
economic imbalance n. ekonomik dengesizlik
economic shrinkage n. ekonomik küçülme
economic disruption n. ekonomik bozulma
economic climate n. ekonomik koşullar
economic efficiency n. ekonomik etkinlik
economic foundation n. ekonomik tesis
economic depression n. ekonomik depresyon
economic operator n. ekonomik aktör
economic process n. ekonomik süreç
economic underdevelopment n. ekonomik geri kalmışlık
economic liberalism n. ekonomi liberalizmi
economic crisis n. ekonomik bunalım
economic coordination committee n. ekonomi koordinasyon kurulu
economic constraint n. ekonomik kısıtlama
economic dislocation n. ekonomik bozulma
economic cost n. ekonomik değer
economic priority n. ekonomik öncelik
economic recession n. ekonomik gerginlik
economic shrinkage n. ekonomik daralma
economic law n. ekonomik kanun
economic determinism n. ekonomik determinizm
economic order quantity n. ekonomik sipariş miktarı
economic development projects n. ekonomik kalkınma projeleri
economic ratio of reinforcement in concrete n. ekonomik beton-demir oranı
economic expansion n. ekonomik yayılma
economic policy measure n. ekonomik politika tedbiri
economic and social cohesion n. ekonomik ve sosyal bütünleşme
economic blockade n. ekonomik abluka
economic policy n. ekonomi siyasası
economic unit n. ekonomik birim
economic self-sufficiency n. ekonomik yeterlilik
organisation for economic cooperation and development (oecd) n. ekonomik kalkınma ve işbirliği örgütü
economic infrastructure n. ekonomik alt yapı
economic burden n. ekonomik külfet
economic planning n. ekonomik planlama
economic depression n. ekonomik kriz
economic viability n. ekonomik uygulanabilirlik
economic self-sufficiency n. ekonomik yönden kendine yetebilme
economic sector n. ekonomik faaliyet alanı
economic union n. ekonomik birlik
basic circular flow of economic activities n. ekonomik faaliyetlerin temel dolaşım şeması
economic harmony n. ekonomik ahenk
economic field n. ekonomik alan
economic growth rate n. ekonomik büyüme hızı
economic profits n. ekonomik karlar
economic-entrepreneurial control n. ekonomik girişimsel kontrol
economic integrations n. ekonomik bütünleşmeler
economic equilibrium n. ekonomik denge
economic rent n. ekonomik rant
economic stimulus package n. ekonomik teşvik paketi
economic sector n. ekonomik kesim
economic welfare n. ekonomik refah
economic potential n. ekonomik güç
economic theory n. ekonomi kuramı
economic loss threshold n. ekonomik zarar eşiği
economic rout n. ekonomik çöküntü
economic budget n. ekonomik bütçe
economic condition n. ekonomik durum
economic growth rate n. ekonomik büyüme oranı
economic cycle n. ekonomik dönem
mobility of economic factors n. ekonomik faktörlerin akışkanlığı
economic surplus n. ekonomik fazla
economic destruction n. ekonomik yıkım
economic stagnation n. ekonomide durgunluk
economic table n. ekonomik tablo
(economic) welfare n. ekonomik rahatlık
economic trouble n. ekonomik sıkıntı
economic prospects n. ekonomik beklentiler
organisation for economic co-operation and development (oecd) n. ekonomik kalkınma ve işbirliği örgütü
economic integration n. ekonomik bütünleşme
economic process n. ekonomik işlem
economic value n. ekonomik değer
economic literacy n. ekonomi okuryazarlığı
economic community n. ekonomik topluluk
economic fraction n. ekonomik uyuşmazlık
economic weakness n. ekonomik güçsüzlük
economic stability measures n. ekonomik istikrar tedbirleri
economic nationalism n. ekonomik milliyetçilik
economic meltdown n. ekonominin iflası
economic rent n. ekonomik kira
economic integration n. ekonomik bütünlük
economic unity n. ekonomik birlik
theory of economic integration n. ekonomik entegrasyon teorisi
economic indicator n. ekonomik gösterge
economic operators n. ekonomik aktörler
economic fluctuation n. ekonomik dalgalanma
economic plan n. ekonomik plan
economic determinism n. ekonomik nedensellik
economic development n. ekonomik gelişme
economic anthropology n. ekonomik antropoloji
economic forecast n. ekonomik tahmin
economic balances n. ekonomik dengeler
economic conditions n. ekonomik şartlar
economic return n. ekonomik getiri
economic democracy n. ekonomik demokrasi
economic action n. ekonomik faaliyet
economic agent n. ekonomik aktör
economic recovery n. ekonomik düzelme
economic order n. ekonomik düzen
economic field n. ekonomik saha
economic indicators n. ekonomik göstergeler
economic order n. ekonomik nizam
economic austerity policy n. ekonomik kemer sıkma politikası
economic life n. ekonomik hizmet süresi
economic integrations n. ekonomik entegrasyonlar
economic law n. ekonomi hukuku/kanunu
economic aid n. ekonomik yardım
economic output n. ekonomik çıktı
economic yield n. ekonomik verim
economic boon n. ekonomik rahatlık/rahatlama
economic man n. ekonomik adam
economic knowledge n. ekonomi bilgisi
economic transactions n. ekonomik işlemler
economic equilibrium n. ekonomik muvazene
economic scarcity n. ekonomik nedret
economic commission n. ekonomi kurulu
economic literacy n. ekonomi bilgisi
economic capacity n. ekonomik kapasite
economic theories n. ekonomik kuramlar
economic model n. ekonomik model
economic goods n. ekonomik mallar
economic progress n. ekonomik gelişme
economic unit n. ekonomik girişim
economic aid package n. ekonomik yardım paketi
economic privilege n. ekonomik ayrıcalık
economic income n. ekonomik gelir
economic geology n. ekonomik yerbilim
economic interest n. ekonomik çıkar
economic liberalism n. ekonomik liberalizm
economic status n. ekonomik statü
economic union n. ekonomik birleşme
economic council n. ekonomik konsey
economic constriction n. ekonomik daralma
economic aid n. ekonomik/mali yardım
economic recession n. ekonomik gerileme
economic integration n. ekonomik birleşme
non-economic factors n. ekonomi dışı faktörler
economic diversification n. ekonomik çeşitlendirme
economic meltdown n. ekonomik erime
economic toll n. ekonomik hasar boyutu
customs regime with economic impact n. ekonomik etkili gümrük rejimi
economic opportunities n. ekonomik imkanlar
economic move n. ekonomik hamle
economic policy n. ekonomi politikası
economic affair n. ekonomik ilişki
economic size n. ekonomik büyüklük
economic horizon n. ekonomik ufuk
economic magnitude n. ekonomik büyüklük
economic outcome n. ekonomik/iktisadi sonuç
economic support n. ekonomik destek
economic life n. ekonomik yaşam
economic theory n. ekonomik teori
economic inputs n. ekonomik girdiler
economic principles n. ekonomik ilkeler
economic problem n. ekonomik sorun
economic harmony n. ekonomik uyum
economic cooperation administration n. ekonomik işbirliği yönetim
economic situation n. ekonomik durum
economic instability n. ekonomik istikrarsızlık
economic imperative n. ekonomik zorunluluk
economic depreciation n. ekonomik amortisman
economic self-sufficiency n. ekonomik yeterlik
economic recession n. ekonomide küçülme
economic concentration n. ekonomik yığılma
economic ordering quantity n. ekonomik sipariş miktarı
economic rout n. ekonominin çökmesi
economic relations n. ekonomik ilişkiler
economic board n. ekonomi kurulu
economic imperatives n. ekonomik zorunluluklar
economic warfare n. ekonomik savaş
economic unit n. ekonomik ünite
economic law n. ekonomi kanunu
economic viability n. ekonomik olarak uygulanabilirlik
council of economic advisors n. ekonomik danışmanlar konseyi
economic mobilization n. ekonomik seferberlik
useful economic life n. ekonomik kullanım ömrü
economic agreement n. ekonomik anlaşma
economic unit n. firma
economic progress n. gelişme
economic life n. faydalı ekonomik ömür
future economic benefit n. gelecekteki ekonomik yarar
overall economic climate n. genel ekonomik iklim
classification of broad economic categories n. geniş ekonomik grupların sınıflaması
economic earnings of a common stock n. hisse senedinin ekonomik kazançları
economic reproduction n. iktisadi yeniden üretim
organization for economic cooperation and development n. iktisadi işbirliği ve kalkınma teşkilatı
internal economic equilibrium n. iç ekonomik denge
economic incentive measures n. iktisadi teşvik tedbirleri
economic structure n. iktisadi yapı
economic liberalism n. iktisadi liberalizm
internal economic balance n. iç ekonomik denge
organisation for economic cooperation and development (oecd) n. iktisadi işbirliği ve gelişme teşkilatı
economic integration n. iktisadi bütünleşme
economic warfare n. iktisadi savaş
economic unit n. iktisadi ünite
economic agent n. iktisadi oyuncu
economic foundation n. iktisadi kuruluş
state-owned economic enterprise n. iktisadi devlet teşekkülü
economic and social council n. iktisadi ve sosyal konsey
economic goods n. iktisadi mal
economic depression n. iktisadi buhran
economic behavior n. iktisadi davranış
economic fluctuations n. iktisadi dalgalanma
economic logic n. iktisadi mantık
economic planning n. iktisadi planlama
economic unit n. iktisadi birim
economic scarcity n. iktisadi kıtlık
economic constraint n. iktisadi kısıtlama
economic indicators n. iktisadi göstergeler
schools of economic thought n. iktisadi düşünce okulları
economic globalization n. iktisadi küreselleşme
economic crisis n. iktisadi kriz
economic asset n. iktisadi kıymet
economic crisis n. iktisadi buhran
economic man n. iktisadi insan
economic development n. iktisadi gelişme
economic man n. iktisadi insan
schools of economic thought n. iktisadi düşünce ekolleri
economic model n. iktisadi model
economic models n. iktisadi modeller
state economic enterprise n. iktisadi devlet teşekkülü
economic depreciation n. iktisadi aşınma
public economic enterprises n. iktisadi kamu teşebbüsleri
economic rent n. iktisadi rant
economic activity n. iktisadi faaliyet
economic expansion n. iktisadi genişleme
economic and financial provisions n. iktisadi ve mali hükümler