Anglais | Turc | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | considerable n. | hatırı sayılır miktar | ||
Tom inherited a considerable amount of money. Tom'a hatırı sayılır miktarda para miras kaldı. More Sentences |
||||
General | considerable adj. | hatırı sayılır | ||
The sums involved will not be small; they will be considerable. Söz konusu meblağlar küçük değil, hatırı sayılır olacaktır. More Sentences |
||||
General | considerable adj. | fazla | ||
A considerable amount of time and effort have been spent already. Çok fazla zaman ve emek harcandı zaten. More Sentences |
||||
General | considerable adj. | çok önemli | ||
Since our debate last year on enlargement, there has been very considerable and commendable progress. Geçen yılki genişleme tartışmamızdan bu yana çok önemli ve övgüye değer bir ilerleme kaydedilmiştir. More Sentences |
||||
General | considerable adj. | hayli | ||
She has made considerable progress. Hayli ilerleme kaydetti. More Sentences |
||||
General | considerable adj. | büyük | ||
However, further steps are necessary, such as the reduction of the still considerable role of the state banks. Ancak, devlet bankalarının hâlâ çok büyük olan rolünün azaltılması gibi yeni adımlar gereklidir. More Sentences |
||||
General | considerable adj. | önemli | ||
We made considerable progress at the ICAO General Assembly in Montreal in September. Eylül ayında Montreal'de yapılan Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü Genel Kurulu'nda önemli ilerlemeler kaydettik. More Sentences |
||||
General | considerable adj. | kayda değer | ||
We had a considerable amount of rainfall this month. Bu ay kayda değer miktarda yağış oldu. More Sentences |
||||
General | considerable adj. | kayda değer | ||
Naturally, it has also noted the considerable concerns expressed here today. Doğal olarak bugün burada dile getirilen kayda değer endişeleri de not etmiştir. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | considerable adj. | önemli | ||
Fifty-seven percent of Erasmus students had considerable difficulties financing their stay abroad. Erasmus öğrencilerinin yüzde 57'si yurtdışında kaldıkları süreyi finanse etmekte önemli zorluklar yaşadı. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | considerable adj. | hatırı sayılır derecede | ||
General | ||||
General | considerable n. | önemli derece | ||
General | considerable n. | kayda değer kapsam | ||
General | considerable adj. | hatırı sayılır ölçüde | ||
General | considerable adj. | mühim | ||
General | considerable adj. | oldukça çok | ||
General | considerable adj. | oldukça | ||
General | considerable adj. | epey | ||
General | considerable adj. | dikkate değer | ||
General | considerable adj. | ehemmiyetli | ||
Technical | ||||
Technical | considerable n. | dikkate değer |