Anglais | Turc | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | caricature n. | karikatür | ||
Since 11 September, the country has in fact been a caricature of a clear conscience. 11 Eylül'den bu yana ülke aslında temiz bir vicdanın karikatürü haline geldi. More Sentences |
||||
General | ||||
General | caricature v. | karikatürünü çizmek | ||
While Tom was away from his desk, Mary drew a caricature of him on the cover of his notebook. Tom masasından uzaktayken Mary onun defterinin kapağında onun bir karikatürünü çizdi. More Sentences |
||||
General | caricature n. | karikatürist | ||
General | caricature n. | karikatürünü yap | ||
General | caricature n. | kötü taklit | ||
General | caricature v. | karikatürünü yapmak | ||
General | caricature v. | karikatürize etmek | ||
General | caricature v. | gülünçleştirmek | ||
General | caricature v. | karikatürleştirmek |
Anglais | Turc | |
---|---|---|
General | ||
General | draw a caricature of v. | karikatürünü yapmak |
General | draw caricature v. | karikatür çizmek |
Botanic | ||
Botanic | caricature plant (graptophyllum pictum) n. | yaprakları üzerinde insan yüzüne benzer şekiller olan bitki türü |