Anglais | Turc | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | beneficial adj. | yararlı | ||
They want to leave room for effects which may be harmful to others but beneficial to themselves. Başkaları için zararlı ama kendileri için yararlı olabilecek etkilere yer bırakmak istiyorlar. More Sentences |
||||
General | ||||
General | beneficial adj. | faydalı | ||
It is often more beneficial environmentally speaking and cheaper than re-usable packaging. Çevre açısından genellikle daha faydalıdır ve yeniden kullanılabilir ambalajlardan daha ucuzdur. More Sentences |
||||
General | beneficial adj. | karlı | ||
It was a beneficial day. Karlı bir gündü. More Sentences |
||||
General | beneficial adj. | kazançlı | ||
General | beneficial adj. | mülkten yararlanma hakkıyla ilgili | ||
General | beneficial adj. | hayırlı |