ayrılmak - Turc Anglais Dictionnaire

ayrılmak

Sens de "ayrılmak" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 196 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
ayrılmak break up v.
The enlargement negotiations are broken up into 38 different chapters.
Genişleme müzakereleri 38 farklı başlığa ayrılmıştır.

More Sentences
ayrılmak leave v.
Tina left her job after she had her baby.
Tina bebeği olduktan sonra işinden ayrıldı.

More Sentences
ayrılmak separate v.
It was clear too on the need to separate internal audit from financial control.
İç denetimin mali kontrolden ayrılması gerektiği de açıktı.

More Sentences
ayrılmak split v.
Maybe they'll come down, castrate you, straighten your teeth and split.
Belki aşağı inip seni hadım ederler, dişlerini düzeltirler ve ayrılırlar.

More Sentences
General
ayrılmak pull away v.
This is usually another great reason why he's pulling away.
Bu genellikle neden ayrıldığını gösteren bir başka harika sebeptir.

More Sentences
ayrılmak part v.
They parted, never to see each other again.
Birbirlerini bir daha görmemek üzere ayrıldılar.

More Sentences
ayrılmak split off v.
The teacher asked the students to split off into groups of two or three.
Öğretmen öğrencilerden ikili ya da üçlü gruplara ayrılmalarını istedi.

More Sentences
ayrılmak break away v.
Scotland wants to break away from England.
İskoçya İngiltere'den ayrılmak istiyor.

More Sentences
ayrılmak walk out of v.
Our patient walked out of the hospital the next day.
Hastamız ertesi gün hastaneden yürüyerek ayrıldı.

More Sentences
ayrılmak check out v.
I don't understand why you had to check out so early.
Neden bu kadar ayrılmak zorunda olduğunu anlamıyorum.

More Sentences
ayrılmak be separated v.
England and France are separated by the English Channel.
İngiltere ve Fransa, Manş deniziyle ayrılır.

More Sentences
ayrılmak split up v.
They split up.
Onlar ayrıldılar.

More Sentences
ayrılmak diverge v.
They walked along the road together until they reached the village, but then their paths diverged.
Köye varana kadar yol boyunca birlikte yürüdüler, ama sonra yolları ayrıldı.

More Sentences
ayrılmak break with v.
Sami refused to break with Layla.
Sami, Leyla'dan ayrılmayı reddetti.

More Sentences
ayrılmak fall v.
I haven't seen Karen since we fell out last month.
Geçen ay ayrıldığımızdan beri Karen'ı görmedim.

More Sentences
ayrılmak get v.
I can't get away from the office this afternoon.
Bu öğleden sonra ofisten ayrılamam.

More Sentences
ayrılmak get off v.
I just got off duty.
Görevden yeni ayrıldım.

More Sentences
ayrılmak part from v.
He parted from her with a kiss.
Ondan bir öpücükle ayrıldı.

More Sentences
ayrılmak part company v.
There is one point, though, in the rapporteur's argument where he and I part company.
Yine de raportörün argümanında onunla ayrıldığımız bir nokta var.

More Sentences
ayrılmak divide v.
The railroad divides into two after the bridge.
Köprüden sonra demiryolu ikiye ayrılır.

More Sentences
ayrılmak part with v.
I have no idea why you want to part with that.
Niçin ayrılmak istediğine dair fikrim yok.

More Sentences
ayrılmak go away v.
I have noted many important and insightful observations that I will take with me when I go away from here today.
Bugün buradan ayrılırken yanımda götüreceğim pek çok önemli ve aydınlatıcı gözlemi not ettim.

More Sentences
ayrılmak fork v.
The road forks here.
Yol burada ayrılıyor.

More Sentences
ayrılmak pull out v.
A huge tanker just pulled out from the dock.
Dev bir tanker rıhtımdan ayrıldı.

More Sentences
ayrılmak take leave v.
Finally, I took leave of them.
Sonunda onlardan ayrıldım.

More Sentences
ayrılmak part company with v.
It is largely on the capacity issue that I part company with a number of my fellow committee members.
Büyük ölçüde kapasite konusunda bazı komite üyesi arkadaşlarımdan ayrılıyorum.

More Sentences
ayrılmak walk off v.
Tom walked off the stage.
Tom sahneden ayrıldı.

More Sentences
ayrılmak be off v.
He is off work for a few days.
Birkaç günlüğüne işten ayrıldı.

More Sentences
ayrılmak drop out v.
He dropped out of high school.
O, liseden ayrıldı.

More Sentences
ayrılmak leave v.
Young people are leaving because they see no future there.
Gençler orada bir gelecek görmedikleri için ayrılıyorlar.

More Sentences
ayrılmak depart v.
I could not undertake to depart from the institutional agreement.
Kurumsal anlaşmadan ayrılmayı taahhüt edemezdim.

More Sentences
ayrılmak quit v.
I had to quit for health reasons.
Sağlık nedenleriyle ayrılmak zorunda kaldım.

More Sentences
ayrılmak break apart v.
During the tour he broke apart from the group and found his own way.
Tur sırasında gruptan ayrıldı ve kendi yolunu buldu.

More Sentences
ayrılmak get out v.
I think we should get out here.
Sanırım buradan ayrılmalıyız.

More Sentences
ayrılmak break v.
The explosion was so powerful that the hull almost broke in two.
Patlama öylesine güçlüydü ki, tekne neredeyse ikiye ayrılıyordu.

More Sentences
ayrılmak move v.
Don't move from here.
Buradan ayrılmayın.

More Sentences
ayrılmak cut v.
The neighbourhood was cut in two by the highway.
Mahalle kara yoluyla ikiye ayrıldı.

More Sentences
ayrılmak branch v.
We followed the trail until it branched into two.
İkiye ayrılıncaya kadar bu yolu takip ettik.

More Sentences
ayrılmak designate v.
The second floor of the restaurant was designated for families with children.
Restoranın ikinci katı çocuklu ailelere ayrılmıştı.

More Sentences
ayrılmak devote v.
The session was devoted to the benefit of veganism.
Oturum veganlığın yararlarına ayrılmıştı.

More Sentences
Phrasals
ayrılmak go away v.
He went away from his father.
O, babasından ayrıldı.

More Sentences
Idioms
ayrılmak take leave v.
Finally, I took leave of them.
Sonunda, ben de onlardan ayrıldım.

More Sentences
Technical
ayrılmak leave v.
Mr Souchet has left I think, but his question on nuclear energy is clearly a general one.
Sayın Souchet sanırım ayrıldı, ancak nükleer enerji konusundaki sorusu açıkça genel bir soruydu.

More Sentences
ayrılmak depart v.
The Commission cannot depart from this principle and does not want to do so.
Komisyon bu ilkeden ayrılamaz ve bunu yapmak da istemez.

More Sentences
Automotive
ayrılmak pull away v.
Sami pulled away from his mistress, Layla.
Sami, metresi Leyla'dan ayrıldı.

More Sentences
Common Usage
ayrılmak divorce v.
General
ayrılmak desist v.
ayrılmak sunder v.
ayrılmak divorce from v.
ayrılmak got off v.
ayrılmak move off v.
ayrılmak dissever v.
ayrılmak lead away from v.
ayrılmak resign v.
ayrılmak break with somebody v.
ayrılmak vacate v.
ayrılmak graduate v.
ayrılmak withdraw from v.
ayrılmak tear oneself away v.
ayrılmak splinter off v.
ayrılmak get clear of v.
ayrılmak take one's farewell of v.
ayrılmak wander from v.
ayrılmak crack v.
ayrılmak sever v.
ayrılmak disperse v.
ayrılmak decamp v.
ayrılmak give up v.
ayrılmak stray v.
ayrılmak revolt v.
ayrılmak deviate v.
ayrılmak parted with someone v.
ayrılmak withdraw v.
ayrılmak divaricate v.
ayrılmak walk out v.
ayrılmak defect v.
ayrılmak buzz v.
ayrılmak apostatize v.
ayrılmak dissent v.
ayrılmak differ v.
ayrılmak secede v.
ayrılmak come v.
ayrılmak come unstuck v.
ayrılmak hive off v.
ayrılmak furcate v.
ayrılmak mosey v.
ayrılmak draw away v.
ayrılmak disunite v.
ayrılmak cast v.
ayrılmak go v.
ayrılmak be unstuck v.
ayrılmak fissure v.
ayrılmak draw apart v.
ayrılmak cleave v.
ayrılmak revolt from v.
ayrılmak segregate v.
ayrılmak desert v.
ayrılmak cut the painter v.
ayrılmak cut loose v.
ayrılmak detach v.
ayrılmak make departure v.
ayrılmak come away v.
ayrılmak disintegrate v.
ayrılmak differentiate v.
ayrılmak get along v.
ayrılmak throw over v.
ayrılmak throw up v.
ayrılmak fly off v.
ayrılmak peel v.
ayrılmak apostatise v.
ayrılmak dirempt v.
ayrılmak twin [scottish] v.
ayrılmak twine [scottish] v.
ayrılmak unhinge v.
ayrılmak unlink v.
ayrılmak unmingle v.
ayrılmak pull v.
ayrılmak vacate v.
ayrılmak unship v.
ayrılmak untwine v.
ayrılmak beleave v.
ayrılmak lete v.
ayrılmak hike [dialect] [uk] v.
ayrılmak mog v.
ayrılmak bust v.
ayrılmak gap v.
ayrılmak git [dialect] v.
ayrılmak off v.
ayrılmak roust v.
ayrılmak rout v.
ayrılmak run v.
ayrılmak run off v.
ayrılmak devow [obsolete] v.
ayrılmak disentwine v.
ayrılmak dishaunt v.
ayrılmak disjoin v.
ayrılmak dismiss v.
ayrılmak diffind v.
ayrılmak diffract v.
ayrılmak disband [obsolete] v.
ayrılmak discede [obsolete] v.
ayrılmak forego v.
ayrılmak outrive [obsolete] v.
ayrılmak precipitate v.
ayrılmak sejein v.
ayrılmak shove v.
ayrılmak sliver v.
ayrılmak spalt [dialect] v.
ayrılmak stand by v.
ayrılmak subscribe [obsolete] v.
Phrasals
ayrılmak cut off v.
ayrılmak dig out v.
ayrılmak leave out [dialect] v.
ayrılmak depart with v.
ayrılmak branch off v.
ayrılmak pluck away v.
ayrılmak fall from v.
ayrılmak split apart v.
ayrılmak be through v.
ayrılmak bail out v.
ayrılmak cash in v.
ayrılmak break (from) v.
ayrılmak peel away v.
ayrılmak shove along v.
Colloquial
ayrılmak bone out v.
ayrılmak dust v.
ayrılmak uncouple v.
ayrılmak bounce [us] v.
ayrılmak shuffle off v.
Idioms
ayrılmak be through with v.
ayrılmak pull (up) chocks v.
ayrılmak pull chocks v.
ayrılmak pull up stakes v.
ayrılmak come to life v.
ayrılmak go one's separate ways v.
ayrılmak take one's leave v.
ayrılmak be through with v.
ayrılmak cut bait v.
ayrılmak pull stakes v.
ayrılmak haul off v.
ayrılmak bid adieu v.
ayrılmak break free v.
ayrılmak get going v.
ayrılmak get the push [uk] v.
ayrılmak go your separate ways v.
Technical
ayrılmak burst v.
ayrılmak disconnect v.
Marine
ayrılmak clear v.
ayrılmak sheer off v.
Archaic
ayrılmak pass away v.
ayrılmak avoid v.
ayrılmak discompany v.
ayrılmak shift v.
Slang
ayrılmak shag (off) v.
ayrılmak butt out v.
ayrılmak pull one's freight v.

Sens de "ayrılmak" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Turc Anglais
General
birbirinden ayrılmak diverge v.
Clearly, these points of view diverge.
Açıkçası, bu bakış açıları birbirinden ayrılıyor.

More Sentences
otelden ayrılmak check out v.
I will check out of the hotel at about noon.
Öğlen saatlerinde otelden ayrılacağım.

More Sentences
parçalara ayrılmak fall apart v.
The country's falling apart.
Ülke parçalara ayrılıyor.

More Sentences
emekliye ayrılmak step down v.
Tom should step down.
Tom emekliye ayrılmalı.

More Sentences
emekliye ayrılmak retire v.
A farewell party was held for the executive who was retiring.
Emekliye ayrılan yönetici için bir veda partisi düzenlendi.

More Sentences
ayrılmak (iş) retire v.
Old, unusable ships need to retire.
Eski, kullanılamaz durumdaki gemilerin hurdaya ayrılması gerekiyor.

More Sentences
ayrılmak (bir yerden taşınarak) take off v.
You took off so fast I thought there was something wrong.
O kadar çabuk ayrıldın ki bir sorun oldu sandım.

More Sentences
konudan ayrılmak wander off v.
Sami has just wandered off.
Sami şimdi konudan ayrıldı.

More Sentences
oradan ayrılmak leave there v.
You'd better leave there on Monday.
Pazartesi oradan ayrılsan iyi olur.

More Sentences
şirketten ayrılmak leave the company v.
He left the company on account of personal reasons.
Kişisel nedenlerden dolayı şirketten ayrıldı.

More Sentences
ofisten ayrılmak leave the office v.
My boss gave me so much work that I couldn't leave the office.
Patronum bana o kadar çok iş verdi ki ofisten ayrılamadım.

More Sentences
okuldan ayrılmak leave the school v.
Emily decided to leave the school.
Emily okuldan ayrılmaya karar verdi.

More Sentences
parçalara ayrılmak break to pieces v.
The glass was broken to pieces.
Bardak parçalara ayrılmıştı.

More Sentences
parçalara ayrılmak fall to pieces v.
It fell to pieces.
O, parçalara ayrıldı.

More Sentences
evden ayrılmak leave the house v.
Tom left the house with his briefcase.
Tom evrak çantasıyla birlikte evden ayrıldı.

More Sentences
istasyondan ayrılmak pull out v.
As soon as she got on the train, it pulled out of the station.
O trene biner binmez, tren istasyondan ayrıldı.

More Sentences
erken ayrılmak leave early v.
However, we were informed that owing to constraints of time you had to leave earlier.
Ancak, zaman kısıtlamaları nedeniyle daha erken ayrılmak zorunda kaldığınız konusunda bilgilendirildik.

More Sentences
üniversiteden ayrılmak leave the university v.
He married directly after he left the university.
Üniversiteden ayrıldıktan hemen sonra evlendi.

More Sentences
limandan ayrılmak leave the port v.
The ship left the port, never to be seen again.
Gemi tekrar dönmemek üzere limandan ayrıldı.

More Sentences
gruptan ayrılmak quit the band v.
Sami wanted to quit the band.
Sami gruptan ayrılmak istiyordu.

More Sentences
ülkeden ayrılmak leave the country v.
He left the country after his grandfather's death.
Dedesinin ölümünün ardından ülkeden ayrıldı.

More Sentences
okuldan ayrılmak drop out v.
Who told you that I dropped out of school?
Okuldan ayrıldığımı sana kim söyledi.

More Sentences
işinden ayrılmak quit v.
By the way, did you hear that Mary quit her job?
Bu arada Mary'nin işten ayrıldığını duydun mu?

More Sentences
-den ayrılmak split v.
It was hard for Anna to see her favorite singer split from the band.
En sevdiği şarkıcının gruptan ayrıldığını görmek Anna için çok zordu.

More Sentences
(oturduğu yerden) ayrılmak stir v.
She hasn't stirred from her desk since she started writing.
Yazmaya başladığından beri masasından ayrılmadı.

More Sentences
parçalara ayrılmak sunder v.
The earthquake caused the ground to sunder.
Deprem sebebiyle zemin parçalara ayrıldı.

More Sentences
Phrasals
(birinden/bir şeyden) ayrılmak split up with v.
I heard Tom split up with Mary.
Tom'un Mary'den ayrıldığını duydum.

More Sentences
(birinden/bir şeyden) ayrılmak differ from (someone or something) v.
It is precisely in that respect that we differ from NATO.
İşte tam da bu açıdan NATO'dan ayrılıyoruz.

More Sentences
(bir şeyden/bir yerden) ayrılmak secede from (something or some place) v.
Japan seceded from the League of Nations in 1933.
Japonya 1933'te Milletler Cemiyetinden ayrıldı.

More Sentences
Idioms
(sevgililer) ayrılmak call it quits v.
After months of fighting, Tom and Mary decided to call it quits.
Aylarca kavga ettikten sonra, Tom ve Mary ayrılmaya karar verdiler.

More Sentences
Trade/Economic
emekliye ayrılmak retire v.
I'm retiring in October.
Ekim ayında emekliye ayrılıyorum.

More Sentences
görevden ayrılmak retire v.
Such a judge should retire from his job before retirement age.
Böyle bir yargıç emeklilik yaşından önce görevinden ayrılmalı.

More Sentences
General
ayrılmak üzere ayağa kalkma move n.
emekliye ayrılmak bow out v.
incecik ayrılmak sliver v.
ikiye ayrılmak go into division v.
ayrılmak (bağlantı) become disjoint v.
sürüden ayrılmak go astray v.
büyük bir cisimden ayrılmak segregate v.
araçla bir yerden ayrılmak drive off v.
diğerlerinden ayrılmak vary from v.
ayrılmak (sevdiğinden) break up v.
ayrılmak (asıl konudan) stray from v.
derecelere ayrılmak graduate v.
birbirinden ayrılmak part company v.
işten ayrılmak leave the job v.
iki parçaya ayrılmak shear off v.
bağlanıp ayrılmak engage disengage v.
dallara ayrılmak branch v.
ele alınan konudan ayrılmak wander from the subject at hand v.
hiddetle ayrılmak storm out v.
kollara ayrılmak fork v.
bir yerden ayrılmak depart from v.
konudan ayrılmak digress v.
ayrılmak (gruplara vb) split up v.
bir sınıftan ayrılmak declass v.
ayrılmak (uçak vb) depart v.
ayrılmak (siyasal/dinsel bir örgütten/bir devletten/federasyondan) secede v.
kampı bozup ayrılmak decamp v.
ayrılmak (sevgiliden vb) leave v.
satılık bir şey biri için ayrılmak be spoken for v.
parçalarına ayrılmak fragmentize v.
ayrılmak (hedeften/fikirden/inançtan) swerve v.
(arılar) oğul halinde kovandan ayrılmak swarm v.
diğerlerinden ayrılmak differ from v.
sürüden ayrılmak straggle v.
ayrılmak (bir yerden/gruptan) cut loose from v.
kollara ayrılmak branch v.
kollara ayrılmak branch off v.
ikiye ayrılmak cleave v.
hesabını ödeyip ayrılmak (otelden vb) check out v.
ayrılmak (işten) resign v.
parçalara ayrılmak be shattered v.
kol olarak ayrılmak branch off v.
ayrılmak (esas konudan) wander off v.
iki kola ayrılmak bifurcate v.
ayrılmak (üyelikten) drop out v.
ikiye ayrılmak sever v.
bir şirketten ayrılmak disincorporate v.
ayrılmak (bir yerden) cut loose from v.
kollara ayrılmak ramify v.
ortaklıktan ayrılmak leave a partnership v.
ortaklıktan ayrılmak retire from a partnership v.
plandan ayrılmak abandon the plan v.
ülkesinden ayrılmak leave one's country v.
bölgelere ayrılmak be divided into regions v.
konudan ayrılmak wander from the subject v.
oradan ayrılmak depart from there v.
oradan ayrılmak leave that place v.
kısımlara ayrılmak be divided v.
kısımlara ayrılmak be separated into sections v.
kısımlara ayrılmak be segmented v.
kısımlara ayrılmak be bisected v.
parçalara ayrılmak break apart v.
yayalara ayrılmak be pedestrianized v.
yayalara ayrılmak be pedestrianised v.
yığından ayrılmak unpile v.
bir yerden ayrılmak make departure v.
karısından ayrılmak separate from his wife v.
eşinden ayrılmak separate from one's spouse v.
kocasından ayrılmak separate from her husband v.
kocasından ayrılmak divorce v.
eşinden ayrılmak get a divorce from v.
kocasından ayrılmak get a divorce from v.
eşinden ayrılmak get divorced v.
eşinden ayrılmak divorce v.
karısından ayrılmak divorce v.
karısından ayrılmak get a divorce from v.
parçalara ayrılmak chip off v.
izinsiz ayrılmak take french leave v.
-den ayrılmak break with v.
-den ayrılmak absent from v.
-den ayrılmak dissociate oneself from v.
dizginleri koparıp -den ayrılmak cut loose from v.
-den ayrılmak dissent from v.
-den ayrılmak differ from v.
-den ayrılmak depart from v.
-den ayrılmak part from v.
-den ayrılmak part company with v.
-den ayrılmak vary from v.
-e ayrılmak split v.
-den ayrılmak wander from v.
gruplara ayrılmak group v.
gövdeden ayrılmak disembody v.
dolaşarak ayrılmak (bulunması gereken yerden) stray from v.
sevgiliden ayrılmak break up with the lover v.
sevgilisinden ayrılmak break up with the lover v.
-den ayrılmak quit v.
işinden ayrılmak quit one’s job v.
doğru yoldan ayrılmak wander v.
yolları ayrılmak break up v.
parçalara ayrılmak come apart v.
sahneden ayrılmak retire from the scene v.
rotadan ayrılmak turn aside v.
görevden ayrılmak resign v.
malulen emekliye ayrılmak be retired due to disability v.
hızla ayrılmak leave swiftly v.
hızla ayrılmak leave rapidly v.
hızla ayrılmak leave quickly v.
hızla ayrılmak leave promptly v.
maçtan galip ayrılmak win the game v.
maçtan galip ayrılmak win the match v.
(sevgiliden vb) ayrılmak break up with somebody v.
bir yerden ayrılmak depart from some place v.
resmi olarak ayrılmak separate legally v.
bir yere gitmek için ayrılmak depart for some place v.
yasal olarak ayrılmak separate legally v.
bir yerden aceleyle ayrılmak absquatulate v.
eşinden ayrılmak separate from/divorce/split up with one's husband/wife/spouse v.
okuldan ayrılmak drop out of school v.
(birisiyle) vedalaşıp gitmek/ayrılmak say good-bye to someone and leave v.
havadayken ikiye ayrılmak/kopmak break off mid-air v.
bir yerden ayrılmak quit a place v.
bir yerden ayrılmak leave a place v.
moleküllere ayrılmak dissolve into molecules v.
ikiye ayrılmak split in half v.
eşinden ayrılmak break up v.
birbirinden ayrılmak dissociate v.
ortodoks kilisesinden ayrılmak dissent v.
parçalarına ayrılmak fragmentise v.
(askerlikten vb) tazminat ödeyerek ayrılmak buy yourself out v.
gruba ayrılmak be separated into groups v.
küçük parçalara ayırmak/ayrılmak break up into small pieces v.
takımdan ayrılmak leave the team v.
izne ayrılmak go on leave v.
birinden ayrılmak break up with someone v.
görevden ayrılmak leave the office v.
işten ayrılmak quit work v.
gruplara ayrılmak aggroup v.
galip ayrılmak emerge victorious v.
galibeyetle ayrılmak emerge victorious v.
zaferle ayrılmak emerge victorious v.
galip ayrılmak emerge triumphant v.
galibeyetle ayrılmak emerge triumphant v.
zaferle ayrılmak emerge triumphant v.
işten ayrılmak strike work v.
(bir yerden) ayrılmak walk [obsolete] v.
bir yerden hızla ayrılmak jump v.
oturduğu çevresinden ayrılmak unroot v.
tabakalara ayrılmak layer v.
katmanlara ayrılmak layer v.
dört dala ayrılmak quadrifurcated v.
bir yerden ayrılmak check out v.
haber vermeden ayrılmak blanch v.
birinden ayrılmak break v.
(dikiş, oluk veya eklemde) katlanmak, bükülmek veya ayrılmak break v.
aceleyle ayrılmak breeze v.
(ulus) gruplara ayrılmak rend v.
kavga edip ayrılmak bust up v.
(dernek veya katılım alanından) ayrılmak depart v.
(bir yerden) ayrılmak chuck [south africa] v.
resmi şekilde ayrılmak congee [dialect] v.
rotadan ayrılmak deturn [obsolete] v.
sıradan ayrılmak dismiss v.
parçalara ayrılmak disshiver v.
rotadan ayrılmak disturn v.
aceleyle ayrılmak cut v.
bir anda ayrılmak pike v.
lor ve peynir altı suyuna ayrılmak curd v.
(gruptan, oluşumdan) ayrılmak peel (off) v.
küçük parçalara ayrılmak corrade v.
kümeden ayrılmak disaggregate v.
kitleden ayrılmak disaggregate v.
parçalara ayrılmak disassemble v.
kamptan ayrılmak discamp [obsolete] v.
aniden ayrılmak plump v.
parçalarına ayrılmak section v.
başçık veya kabuktan ayrılmak shell v.
apar topar ayrılmak skirr v.
apar topar ayrılmak scur v.
apar topar ayrılmak skive [dialect] v.
apar topar ayrılmak put v.
parçalara ayrılmak spall v.
yolları ayrılmak part v.
zarafetle ayrılmak sail v.
Phrasals
bir yerden zorla/istemeyerek ayrılmak tear (oneself) away (from someone or something) v.
hızla ayrılmak tear away v.
farklı dallara ayrılmak branch off v.
çiftler halinde bir yerden ayrılmak pair off v.
çekilerek ayrılmak pull apart v.
(gemi) limandan ayrılmak put forth v.
evden ayrılmak run away v.
görevden ayrılmak step aside v.
parçalara ayrılmak pull apart v.
aniden bulunduğu yerden ayrılmak burst out v.
aniden bulunduğu yerden ayrılmak burst out (of something) v.
aceleyle ayrılmak zoom off v.
aceleyle ayrılmak hurry away v.
aceleyle ayrılmak hurry off v.
aceleyle ayrılmak/gitmek bustle off v.
bir yere gitme için (bir yerden) ayrılmak leave for some place v.
bir şeyden ayrılmak split off from v.
birinden ayrılmak split up (with someone) v.
bir yerden hareket etmek/ayrılmak leave from some place v.
bir yerden aceleyle çıkmak/ayrılmak rush off from v.
hesabı keserek ayrılmak check out of v.
hızla ayrılmak light out v.
hızla ayrılmak light out of v.
emekliye ayrılmak bow out of something v.
kimseye haber vermeden işten ayrılmak quit on someone v.
küçük parçalara ayrılmak crumble something up v.
küçük parçalara ayrılmak chip away v.
konudan ayrılmak digress from something v.
küçük parçalara ayrılmak crumble away v.
küçük parçalara ayrılmak crumble up v.
sürüden ayrılmak stand out v.
-den ayrılmak separate off from something v.
(at veya bisiklikte vb.) bir yerden ayrılmak ride away v.
(bir yerden) ayrılmak tear out of v.
(belli bir ücretle) emekliye ayrılmak retire on something v.
(bir yerden) biri ile gitmek/ayrılmak/çıkmak leave with someone v.
(bir yerden başka bir yer) için ayrılmak desert (someone or something) for (someone or something) v.
(bir yerden başka bir yer) için ayrılmak desert (someone or something) to (someone or something) v.
ikili gruplara ayrılmak double up v.
kategoriye ayrılmak fall in v.
gruba ayrılmak fall in v.
-e ayrılmak fall in v.
kategoriye ayrılmak fall into v.
gruba ayrılmak fall into v.
-e ayrılmak fall into v.
ikiye ayrılmak fork out v.
başka bir kola ayrılmak fork out v.
gruptan ayrılmak peel off v.
gruptan ayrılmak peel off v.
bir yerden ayrılmak proceed from v.
bir yerden ayrılmak proceed from v.
(bir konuda) ayrılmak differ about (something) v.
(bir konuda) ayrılmak differ on (something) v.
kimseye görünmeden ayrılmak slip out v.
bir yerden ayrılmak go out v.
tekerlekli bir araçla ayrılmak wheel out v.
apar topar ayrılmak jet off v.
(biriyle) ayrılmak split with (one) v.
apar topar ayrılmak beetle off v.
tekerlekli bir araçla (bir şeyden/yerden) ayrılmak wheel out of (something or some place) v.
hızla ayrılmak speed off v.
bir hışımla çıkmak/ayrılmak speed off v.
(birinden/bir şeyden) ayrılmak peel off from (someone or something) v.
(birinden) ayrılmak bail on (one) v.
birinden ayrılmak bail on someone v.
(birinden) ayrılmak bail out on (one) v.
(bir şeyden) kollara ayrılmak branch off (from something) v.
(bir şeyden) farklı dallara ayrılmak branch off (from something) v.
(bir şeye) ayrılmak branch out (into something) v.
dallanarak (bir şeye) ayrılmak branch out (into something) v.
yeni yollara/bölümlere ayrılmak branch out (into something) v.
ana yoldan ayrılmak branch off v.
ana yoldan patikaya ayrılmak branch off v.
(bir şeylere) ayrılmak break (up) (into something) v.
kırılıp (bir şeylere) ayrılmak break (up) (into something) v.
küçük parçalara ayrılmak break (up) (into something) v.
toplanıp kamp alanından ayrılmak break camp v.
(biriyle) ayrılmak break off (with someone) v.
(birinden) ayrılmak break off (with someone) v.
(biriyle) ayrılmak break with someone v.
(birinden) ayrılmak break with someone v.
birinden ayrılmak break someone up v.
(birinden) ayrılmak break up with (one) v.
(birinden/bir şeyden) ayrılmak break with (someone or something) v.
(bir şeyden/bir yerden) aniden ayrılmak burst out of (somewhere or something) v.
(rıhtımdan/iskeleden) ayrılmak cast off (from something) v.
otel odasından ayrılmak check out from (something) v.
otel odasından ayrılmak check out of (something) v.
(bir yerden) ayrılmak clear off (of some place) v.
(bir yerden) ayrılmak clear out (of some place) v.
(bir dinden) ayrılmak convert from (something) v.
dizginleri koparıp'-den ayrılmak cut from v.
için ayrılmak desert for v.
için ayrılmak desert to v.
(bir konuda) ayrılmak differ about v.
-den ayrılmak differentiate from v.
konudan ayrılmak digress from v.
(bir şeyden) ayrılmak diverge from (something) v.
sessizce ayrılmak ease out v.
tantana çıkarmadan ayrılmak ease out v.
sessiz sedasız bırakmak/ayrılmak ease out v.
sakince ayrılmak ease out v.
sessizce ayrılmak ease on out v.
tantana çıkarmadan ayrılmak ease on out v.
sessiz sedasız bırakmak/ayrılmak ease on out v.
sakince ayrılmak ease on out v.
(birinden/bir şeyden) yavaş yavaş ayrılmak ease away (from someone or something) v.
(bir yerden) ayrılmak/dağılmak fan out (from some place) v.
konuşmadan ayrılmak log off v.
görüşmeden ayrılmak log off v.
(bölge veya aktiviteden) ayrılmak ride off v.
geri dönmemek üzere ayrılmak ride off v.
(bir yerden ayrılmak üzere) yola çıkmak ride off v.
(bir yerden uçakla) gitmek/ayrılmak fly from (something) v.
(biriyle/bir şeyle) acilen ayrılmak/yola çıkmak fly off with (someone or something) v.
'-den hemen ayrılmak fly out v.
(bir yerden) hemen ayrılmak fly out of (some place) v.
(birini) istifa etmek/pozisyonundan ayrılmak zorunda bırakmak force (someone) out of (something) v.
başka yöne ayrılmak fork off v.
ikiye ayrılmak fork off v.
başka bir kola ayrılmak fork off v.
(ordudan) para vererek ayrılmak buy out v.
sahneden ayrılmak go off v.
aceleyle ayrılmak rush away v.
aceleyle ayrılmak rush off v.
(bir şeyden/yerden) ayrılmak get out of (something) v.
gözleri ayrılmak glaze up v.
(bir yerden) usulca/dikkatlice çıkmak/ayrılmak nose out (of something) v.
ile gitmek/ayrılmak/çıkmak leave with v.
'-den usulca/dikkatlice çıkmak/ayrılmak nose out of v.
-den dolayı yollarını ayırmak/ayrılmak part over v.
(birinden/bir şeyden) ayrılmak part with (someone or something) v.
(biriyle/bir şeyle) ayrılmak part with (someone or something) v.
birden işten ayrılmak quit on (one) v.
(biri/bir şey) yüzünden işten ayrılmak quit over (someone or something) v.
(belli bir ücretle) emekliye ayrılmak retire on v.
(belli bir ücretle) emekliye ayrılmak retire on (some amount of money) v.
-den ayrılmak separate from v.
(birinden/bir şeyden) ayrılmak/kopmak separate from (someone or something) v.
daha küçük (gruplara/parçalara) ayrılmak/bölünmek separate into (something) v.
-den ayrılmak separate off v.
(birinden/bir şeyden) ayrılmak separate off (from someone or something) v.
-den ayrılmak separate off from v.
-den ayrılmak separate out of v.
(bir şeyden) ayrılmak separate out of (something) v.
(dijital bir hesaptan/ağdan) ayrılmak sign out of (something or some place) v.
(bir şeyden) kırılıp ayrılmak splinter off (from something) v.
(bir şeyden) ayrılmak splinter off (from something) v.
(bir şeyden) kırılıp ayrılmak splinter off (of) (something) v.
parçalara/gruplara ayrılmak splinter up v.
-e ayrılmak split in v.
(tam bir sayıya/parçaya) bölünmek/ayrılmak split in (number or fraction) v.
(eşit olarak bir sayıya/parçaya) bölünmek/ayrılmak split in (number or fraction) v.
(tam bir sayıya/parçaya) bölünmek/ayrılmak split into (number or fraction) v.
(eşit olarak bir sayıya/parçaya) bölünmek/ayrılmak split into (number or fraction) v.
ile ayrılmak split with v.
-den akın akın gitmek/çıkmak/ayrılmak stampede out v.
-den güruh halinde gitmek/çıkmak/ayrılmak stampede out v.
(bir yerden) akın akın gitmek/çıkmak/ayrılmak stampede out of (some place) v.
(bir yerden) güruh halinde gitmek/çıkmak/ayrılmak stampede out of (some place) v.
(buharlı bir araç) uzaklaşmak/yola çıkmak/ayrılmak steam out v.
öfkeyle/bir hışımla oradan ayrılmak steam out v.
(buharlı bir araç bir şeyden/bir yerden) uzaklaşmak/yola çıkmak/ayrılmak steam out of (something or some place) v.
öfkeyle/bir hışımla (bir şeyden/bir yerden) ayrılmak steam out of (something or some place) v.
(bir yerden) hiddetle ayrılmak storm out of (some place) v.
(daha küçük parçalara) ayrılmak subdivide into (something) v.
(alt bölümlere) ayrılmak subdivide into (something) v.
(alt sınıflara) ayrılmak subdivide into (something) v.
(bir şeyden) hızla/anında kalkmak/ayrılmak tear off of (something) v.
-den güruh halinde çıkmak/ayrılmak throng out v.
'-den kalabalık halde çıkmak/ayrılmak throng out v.
(bir yerden) güruh halinde çıkmak/ayrılmak throng out of (some place) v.
(bir yerden) kalabalık halde çıkmak/ayrılmak throng out of (some place) v.
birer ikişer çıkmak/ayrılmak trickle out (of something) v.
(bir şeyden/bir yerden) birer ikişer çıkmak/ayrılmak trickle out (of something or some place) v.
(hedeften, fikirden, inançtan) ayrılmak/sapmak veer off (of) (something) v.
(birinin/bir şeyin) yanından ayrılmak wander away (from someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanından ayrılmak wander from (someone or something) v.
(bir öğretiden, ideolojiden, prensipten) uzaklaşmak/ayrılmak wander from (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanından ayrılmak wander off (from someone or something) v.
ayrılmak istemek want out v.
(bir şeyden) ayrılmak withdraw from (something) v.
ana gruptan ayrılmak peel away v.
esas bölümden ayrılmak peel away v.
Phrases
senden ayrılmak o kadar zor ki it's so hard to leave you expr.
Colloquial
çalıştığı şirketten ayrılmak üzere olan bir çalışanın çalışmadan maaş aldığı dönem gardening leave [uk] n.
taşrada gezmek için arabayla yoldan ayrılmak boon v.
ayrılmak üzere olmak be on the rocks v.
doğru yoldan ayrılmak go astray v.
işten ayrılmak hang up one's boots v.
temelli/geri dönmemek üzere ayrılmak leave for good v.
erken ayrılmak sag off [uk] v.
sıradan ayrılmak break rank v.
sıradan ayrılmak break ranks v.
(toplantıdan veda etmeden ayrılmak ghost v.
(bir şeyden/yerden) ayrılmak get outta (something) v.
birden ayrılmak/çıkıp gitmek peace out v.
(bir yerden) çıkmak/ayrılmak quit (some place) v.
acele ile ayrılmak cut along [uk] v.
arkasını dönüp bir şey yapmak (gitmek, ayrılmak) turn round and do something [brit] expr.
(birisi) ayrılmak zorunda (one) has to push off expr.
(birisi) ayrılmak zorunda (one) has to run along expr.
Idioms
işten/görevden ayrılmak apply for chiltern hundreds v.
ayrılmak ya da ayrılmaya hazırlanmak hoist the blue peter v.
iyi ki (bir şeyden veya kişiden) ayrılmak be well out of (something) v.
iyi ki (bir şeyden veya kişiden) ayrılmak be well out of v.
tartışmalı ayrılmak/boşanmak part brass rags with (one) v.
kavgalı ayrılmak/boşanmak part brass rags with (one) v.
tartışarak ayrılmak/boşanmak part brass rags with (one) v.
kavga ederek ayrılmak/boşanmak part brass rags with (one) v.
tartışmalı ayrılmak/boşanmak part brass rags with v.
kavgalı ayrılmak/boşanmak part brass rags with v.
tartışarak ayrılmak/boşanmak part brass rags with v.
kavga ederek ayrılmak/boşanmak part brass rags with v.
bir toplantıdan ayrılmak cash (one's) chips in v.
bir şeyden dolayı yollarını ayırmak/ayrılmak part over something v.
bir bütün halinde ayrılmak leave in a body v.
haber vermeden işten ayrılmak take french leave v.
gitmek/ayrılmak hit the trail v.
evden ayrılmak fly the nest v.
gelenekten ayrılmak break with tradition v.
evden ayrılmak leave the nest v.
izinsiz ayrılmak take french leave v.
küçük parçalara ayrılmak crumble away v.
konudan ayrılmak get off the point v.
toplu halde ayrılmak leave in a body v.
telaşla ayrılmak/çıkmak light out for some place v.
telaşla ayrılmak/çıkmak cut out for some place v.
(bir yerden) gitmek/ayrılmak make a move v.
(arkadaş vb) ayrılmak grow away from v.
(rahat bir yerden) kalıcı olarak göç etmek/ayrılmak pull up roots v.
(bir yerden) ayrılmak take leave of somewhere v.
(söylenenden) erken ayrılmak leave ahead of time v.
(birisiyle) vedalaşıp gitmek/ayrılmak take one's leave of someone v.
(soğuk/tehlikeli) bir yerden ayrılmak beat a retreat v.
bir yerden ayrılmak cut a path v.
(anlaşamayan taraflar) ikiye bölünmek/ayrılmak split something down the middle v.
iki karşıt gruba ayrılmak/bölünmek split something down the middle v.
(birinin) karşısından ayrılmak get out of (one's) face v.
bu dünyadan ayrılmak depart from this world v.
sıkıcı/iç bayıcı bir yerden ayrılmak get out of this popsicle stand v.
(birinden) ayrılmak give (one) the shove [uk/australia] v.
yedeğe ayrılmak go spare [uk] v.
gözü ayrılmak go wide v.
işten ayrılmak/çıkmak hang up (one's) hatchet v.
görevden istifa etmek/ayrılmak send in your papers v.
hesabı ödemeden ayrılmak shoot the moon v.
seçimden/yarıştan ayrılmak bow out of the running v.
işten ayrılmak pull the pin [us] v.
emekliye ayrılmak pull the pin [us] v.
kamptan/kamp yerinden ayrılmak pull up stumps [uk/australia] v.
kampı toplayıp ayrılmak/gitmek pull up stumps [uk/australia] v.
bir yerden aniden ayrılmak be off like a prom dress (in may) v.
bir yerden ayrılmak üzere olmak be on the way out v.
emekliye ayrılmak zorunda bırakılmak be put out to grass v.
(bir şeyden) ayrılmak/vazgeçmek bid (something) adieu v.
-den ayrılmak bid adieu to v.
(bir şeyden) ayrılmak/sıyrılmak break loose from (something) v.
birinden/bir şeyden ayrılmak break/cut/tear loose from somebody/something v.
emekliye ayrılmak call it a day v.
işten ayrılmak call it quits v.
bir topluluktan çıkmak/ayrılmak cash in chips v.
(birini) istifa etmek/pozisyonundan ayrılmak zorunda bırakmak force (one) out of office v.
karşısından ayrılmak get out of face v.
(birinden) ayrılmak give (one) the boot v.
(birinden) ayrılmak give (one) the push [uk/australia] v.
işten ayrılmak hang up your boots v.
ayrılmak zorunda olmak have to be moving along v.
kaçmak/gitmek/ayrılmak zorunda olmak have to run along v.
(biriyle) öpüşüp ayrılmak kiss (someone) goodbye v.
(biriyle) öpüşüp ayrılmak kiss goodbye to (someone) v.
(birinden/bir şeyden) ayrılmak take leave of (someone or something) v.
(birinden/bir şeyden) ayrılmak wash (one's) hands of (someone or something) v.
işten ayrılmak snatch one's time v.
(sporda) emekliye ayrılmak hang up one's spikes v.
(birisi) ayrılmak zorunda (one) has got to be shoving off expr.
(birisi) ayrılmak zorunda (one) has got to push off expr.
(birisi) ayrılmak zorunda (one) has got to shove off expr.
'-den ayrılmak üzere not long for expr.
işten çıkmak/ayrılmak turn in (one's) badge
Speaking
kaçmak/gitmek/ayrılmak zorundayım I have to run along expr.
senden ayrılmak istemiyorum I don't want to break up with you expr.
Trade/Economic
görevden ayrılmak retire from office v.
görevden ayrılmak secede v.
işten ayrılmak quit job v.