animal - Turc Anglais Dictionnaire

animal

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "animal" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 21 résultat(s)

Anglais Turc
General
animal adj. hayvani
Processed healthy bone in animal meal is, though, apparently a danger to the omnivore.
Ancak, görünüşe göre hayvani gıda içindeki işlenmiş sağlıklı kemik, omnivorlar için bir tehlikedir.

More Sentences
animal adj. hayvansal
Yes, we need to separate the production of animal and plant-based feeds.
Evet, hayvansal ve bitkisel yem üretimini birbirinden ayırmamız gerekiyor.

More Sentences
animal adj. hayvanlarla ilgili
The fourth point relates to young animals.
Dördüncü nokta genç hayvanlarla ilgilidir.

More Sentences
Biology
animal adj. hayvansal
We have request and obtained a clear separation of the handling chains for the various animal by-products.
Çeşitli hayvansal yan ürünler için işleme zincirlerinin net bir şekilde ayrılmasını talep ettik ve sağladık.

More Sentences
Common Usage
animal adj. hayvan
General
animal n. hayvan
animal n. yetenekli kimse
animal n. izbandut gibi adam
animal n. şey
animal n. varlık
animal adj. hayvanca
animal adj. diriksel
animal adj. bedensel
animal adj. dünyevi
animal adj. azgın
animal adj. korkunç
animal adj. vahşi
animal adj. ürkütücü
Gastronomy
animal n. hayvan
Biology
animal n. hayvan
animal adj. diriksel

Sens de "animal" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Anglais Turc
General
animal nutrition n. hayvan beslenmesi
The first of my reports concerns foreign substances in animal nutrition.
Raporlarımın ilki hayvan beslenmesindeki yabancı maddelerle ilgilidir.

More Sentences
animal health n. hayvan sağlığı
Essentially, it is a matter, not just of animal health, but of human health and welfare as well.
Esasen, bu sadece hayvan sağlığını değil, insan sağlığı ve refahını da ilgilendiren bir konudur.

More Sentences
animal cell n. hayvan hücresi
The animal cell has a greater percentage of proteins than the plant cell.
Hayvan hücresi, bitki hücresinden daha fazla proteine sahiptir.

More Sentences
wild animal n. vahşi hayvan
The importation of rare wild animals to this country is strictly prohibited.
Nadir bulunan vahşi hayvanların bu ülkeye ithal edilmesi kesinlikle yasaktır.

More Sentences
wild animal n. yabani hayvan
There is no point in trying to pacify wild animals by playing music.
Yabani hayvanları müzik çalarak sakinleştirmeye çalışmanın hiçbir anlamı yoktur.

More Sentences
animal behavior n. hayvan davranışı
Dominance hierarchy is a key part of animal behavior.
Baskınlık hiyerarşisi hayvan davranışının önemli bir parçasıdır.

More Sentences
animal product n. hayvansal ürün
The report covers animal products other than meat, including aquaculture.
Rapor, su ürünleri yetiştiriciliği de dahil olmak üzere et dışındaki hayvansal ürünleri de kapsamaktadır.

More Sentences
animal lover n. hayvansever
I am saying this not just as an animal lover but out of respect for living creatures.
Bunu sadece bir hayvansever olarak değil, canlılara duyduğum saygıdan dolayı söylüyorum.

More Sentences
animal disease n. hayvan hastalığı
Research into animal diseases also takes place in the research framework programme and not in our own budget.
Hayvan hastalıklarına yönelik araştırmalar da kendi bütçemizden değil, araştırma çerçeve programından karşılanmaktadır.

More Sentences
animal trainer n. hayvan terbiyecisi
Tom is an animal trainer.
Tom bir hayvan terbiyecisi.

More Sentences
animal welfare n. hayvan refahı
These figures have been echoed by many European animal welfare groups.
Bu rakamlar birçok Avrupalı hayvan refahı grubu tarafından da yinelenmiştir.

More Sentences
animal testing n. hayvan testleri/deneyleri
There are, however, less essential purposes for which animal tests are used.
Bununla birlikte, hayvan testlerinin kullanıldığı daha az temel amaçlar vardır.

More Sentences
animal husbandry n. hayvancılık
It is wrong that organic farming and extensive animal husbandry should be proposed as the solution.
Çözüm olarak organik tarım ve ekstansif hayvancılığın önerilmesi yanlıştır.

More Sentences
marine animal n. deniz hayvanı
Lobsters belong to a class of marine animals.
Istakozlar deniz hayvanları sınıfına aittir.

More Sentences
animal viruses n. hayvan virüsleri
It was probably formed when an animal virus, a coronavirus, mutated.
Muhtemelen bir hayvan virüsü, bir koronavirüs mutasyona uğradığında oluşmuştur.

More Sentences
animal protection n. hayvan koruma
On the subject of animal protection, I should like to look ahead and broaden the debate a little.
Hayvanların korunması konusunda ileriye bakmak ve tartışmayı biraz daha genişletmek istiyorum.

More Sentences
animal feed n. hayvan yemi
Animal feed produced from GMOs will be subject to authorisation in the future.
GDO'lardan üretilen hayvan yemleri gelecekte izne tabi olacaktır.

More Sentences
extinct animal n. soyu tükenmiş hayvan
Scuba divers have found many interesting things under water including gold coins, ancient ruins, and fossils of extinct animals.
Tüplü dalgıçlar suyun altında altın paralar, antik kalıntılar ve soyu tükenmiş hayvan fosilleri gibi birçok ilginç şey buldular.

More Sentences
animal carcass n. hayvan leşi
For vehicles transporting animal carcasses and offal there is no such exemption.
Hayvan leşi ve sakatatı taşıyan araçlar için böyle bir muafiyet yoktur.

More Sentences
smell of animal n. hayvan kokusu
She sent me a postcard that said she hates the smell of animals.
Bana hayvan kokusundan nefret ettiğini yazan bir kartpostal yolladı.

More Sentences
animal shelter n. hayvan barınağı
An anonymous benefactor bequeathed several hundred thousand dollars to an animal shelter.
İsimsiz bir hayırsever, bir hayvan barınağına birkaç yüz bin dolar miras bıraktı.

More Sentences
animal cruelty n. hayvan zulmü
Animal cruelty is a sin.
Hayvanlara zulmetmek günahtır.

More Sentences
animal protein n. hayvansal protein
Unfortunately, a large proportion of this feed has to be made up of animal protein.
Ne yazık ki, bu yemin büyük bir kısmı hayvansal proteinden oluşmak zorundadır.

More Sentences
animal world n. hayvanlar alemi
Early man had to compete with the whole animal world for his food.
İlk insan, yiyeceği için tüm hayvanlar alemi ile rekabet etmek zorundaydı.

More Sentences
street animal n. sokak hayvanı
Especially in the case of street animals, regardless of the season.
Özellikle de sokak hayvanları söz konusu olduğunda, mevsim ne olursa olsun.

More Sentences
sick animal n. hasta hayvan
Wolverines make up nature's clean-up crew, killing weak and sick animals.
Ayı sansarı zayıf ve hasta hayvanları öldürerek doğanın temizlik ekibini oluşturuyor.

More Sentences
national animal n. ulusal hayvan
The wolf is Italy’s unofficial national animal.
Kurt İtalya'nın gayri resmi ulusal hayvanıdır.

More Sentences
Phrasals
feed (something) to (someone or an animal) v. (birini/bir hayvanı bir şeyle) beslemek
She would often bring home table scraps from the restaurant where she worked to feed to her dog.
Köpeğini beslemek için sık sık çalıştığı restorandan eve sofra artıkları getirirdi.

More Sentences
General
fictional animal n. hayali hayvan
animal breeding n. hayvancılık
animal skin n. hayvan derisi
animal pigment n. hayvani pigment
led animal n. yedek
domestic animal n. evcil hayvan
animal leg n. hayvan bacağı
animal flight n. hayvan uçuşu
the animal kingdom n. hayvanlar alemi
pack animal n. yük hayvanı
control animal n. kontrol hayvanı
predacious animal n. yırtıcı hayvan
animal magnetism n. cinsel cazibe
animal holdings n. hayvancılıkla uğraşan işletmeler
animal shed n. damız
animal oil n. hayvani yağ
animal ecophysiology n. hayvan ekofizyolojisi
animal hygiene n. hayvan sağlığı
animal magnetism n. çekicilik
animal industry n. hayvan endüstrisi
animal intelligence n. hayvan zekası
animal unit n. hayvan birimi
draught animal n. koşum hayvanı
animal haulage n. hayvanla taşıma
animal scientist n. hayvan bilimci
animal husbandry n. hayvan yetiştirme
animal rights n. hayvan hakları
predaceous animal n. yırtıcı hayvan
animal spirits n. canlılık
animal glue n. hayvansal tutkalı
animal tissue n. hayvan derisi
animal bed n. hayvan yatağı
animal identification code n. hayvan tanımlama kodu
sacrificial animal n. kurban
uterus of an animal n. kulunluk
animal for breeding n. damızlık
animal welfare policies n. hayvan hakları politikası
animal charcoal n. hayvan kömürü
animal house n. hayvan barınağı
animal raising n. hayvan yetiştirme
animal health and surveillance n. hayvan sağlığı ve zabıtası
animal husbandman n. zooteknisyen
animal breeding n. hayvan besleme
farm animal n. çiflik hayvanı
animal improvement n. hayvan ıslahı
young animal n. yavru
animal spirits n. coşku
animal communication n. hayvan iletişimi
coldblooded animal n. soğukkanlı hayvan
dangerous contact animal n. teması tehlikeli hayvan
animal material n. hayvani madde
young animal n. balak
animal heat n. vücut sıcaklığı
legendary animal n. masal hayvanı
animal health certificate n. hayvan sağlığı sertifikası
animal passport n. hayvan pasaportu
animal waste n. hayvansal atık
female animal n. maya
predatory animal n. yırtıcı hayvan
animal waste n. hayvansal artık
game animal n. av hayvanı
mythical animal n. efsanevi hayvan
animal derived material n. hayvandan elde edilen malzeme
animal origin n. hayvan menşeli
domestic animal n. ehli hayvan
animal starch n. glikojen
animal husbandry n. zootekni
animal identification system n. hayvan kimlik sistemi
animal charcoal n. hayvankömürü
gnawing animal n. kemirgen hayvan
fabulous animal n. efsanevi yaratık
animal welfare n. hayvan sağlığı
animal welfare n. hayvanları koruma
animal feeding n. hayvan besleme
animal breeding n. hayvan ıslahı
animal communities n. hayvan toplulukları
animal memory n. hayvan belleği
animal products n. hayvansal ürünler
animal ecology n. hayvan ekolojisi
animal societies n. hayvan toplulukları
animal science n. hayvan bilimi
animal kingdom n. hayvanlar alemi
animal treatment n. hayvan tedavisi
wild animal n. yaban hayvanı
animal hair n. hayvan kılı
animal hide n. hayvan postu
animal reproduction n. hayvan üremesi
animal feed n. hayvan besini
animal housing n. hayvan barınağı
animal housing n. hayvan barındırma
animal fat n. hayvan yağı
animal glue n. hayvansal tutkal
animal glue n. hayvansal yapıştırıcı
animal remains n. hayvan kalıntıları
animal care n. hayvan bakımı
animal existence n. hayvan varlığı
animal husbandry n. hayvan bakımı
draught animal n. yük hayvanı
experimental animal n. denek
human-animal relationships n. insan-hayvan ilişkileri
milk-giving animal n. sağım
domestic animal n. evcil hayvanı
owner of the animal n. hayvan sahibi
animal migration n. hayvan göçü
animal nutrition n. hayvan besleme
working animal n. çeki hayvanı
draft animal n. çeki hayvanı
draught animal n. çeki hayvanı
animal pictures n. hayvan resimleri
animal food n. hayvansal yiyecek
animal tissue n. hayvan dokusu
animal tissue n. hayvansal doku
animal owner n. hayvan sahibi
animal planet n. hayvanların dünyası
animal planet n. hayvanlar dünyası
animal smell n. hayvan kokusu
animal muscle n. hayvan kası
animal ambulance n. hayvan ambulansı
animal shelter n. hayvan barınma evi
the first ever animal trails n. hayvanlara ait ilk izler
animal shelter n. hayvan evi
animal house n. hayvan evi
mounted animal n. doldurulmuş hayvan
animal breeding rules n. hayvan yetiştiriciliği kuralları
animal extinction n. hayvan neslinin tükenmesi
animal food n. hayvan maması
animal farm n. hayvan çiftliği
stray animal n. sahipsiz/başıboş hayvan
stuffed animal n. dolgu oyuncak
stuffed animal n. dolgu oyuncak hayvan
animal husbandry n. besicilik
a mythological sacred animal n. bozkurt
animal stuffer n. taksidermist
animal stuffer n. hayvan postu dolduran kimse
animal stuffer n. noel çorabı içindeki küçük noel hediyesi
companion animal n. evcil hayvan
animal magnetism n. hayvan manyetizması
animal spot n. hayvan üzerindeki benek
animal spot n. hayvan beneği
animal rights activist n. hayvan hakları aktivisti
animal rights campaigner n. hayvan hakları eylemcisi
domesticated animal n. evcilleştirilmiş hayvan
animal disaster plan n. doğal afetlerde hayvanların korunması için oluşturulan plan
animal instinct n. hayvan içgüdüsü
defenseless animal n. savunmasız hayvan
animal physiology n. hayvan fizyolojisi
animal nature n. hayvan doğası
working animal n. koşum hayvanı
draft animal n. koşum hayvanı
mouse is a small animal n. fare küçük bir hayvandır
animal liberation n. hayvan özgürlüğü
animal alphabet n. hayvan alfabesi
horned animal n. boynuzlu hayvan
endangered animal n. nesli tükenmekte olan hayvan
animal clinic n. hayvan kliniği
stray animal n. sokak hayvanı
animal ethics n. hayvan etiği
animal clinic n. hayvan kliniği
animal clinic n. veteriner
animal dander n. hayvan kepeği
animal transport platform n. hayvan taşıma platformu
animal magazine n. hayvan dergisi
national animal n. bir ülkeyi temsil eden hayvan
homeless animal n. evsiz hayvan
homeless animal n. yuvasız hayvan
bovine animal n. (sığır/öküz) büyükbaş hayvan
the human animal n. insanlar
the human animal n. insan denen canlı
esa (emotional support animal) n. doktor veya akıl sağlığı uzmanı tarafından birinin sürekli yanında olup ona duygusal destek sağlaması için görevlendirilen resmi lisanslı hayvan
animal slavery n. hayvan köleliği
savage animal n. vahşi hayvan
party animal n. alemci
pack animal n. vahşi sürü hayvanı
put an animal to sleep v. hayvanı iğneyle verilen ilaçla öldürmek
set an animal free v. bir hayvanı azat etmek
put an animal away v. bir hayvanı merhametten dolayı öldürmek
make an animal bellow v. böğürtmek
skin an animal v. tulum çıkarmak
sacrifice an animal v. kan akıtmak
put an animal out of its misery v. hayvanı öldürerek acılarına son vermek
put an animal down v. bir hayvanın hayatına son vermek
sacrifice an animal for god v. kurban kesmek
give food to a person or an animal by hand v. elle beslemek
give food to a person or an animal by hand v. eliyle beslemek
herd an animal v. hayvan gütmek
care for an animal v. hayvan bakmak
raise an animal v. hayvan bakmak
look after an animal v. hayvan bakmak
rear an animal v. hayvan bakmak
breed an animal v. hayvan bakmak
be used as animal feeds v. hayvan beslemede kullanılmak
put an animal down v. (hasta olan) bir hayvanı uyutmak (öldürmek)
rope an animal v. bir hayvanı bağlamak
harness on an animal v. koşum takmak
put an animal out v. bir evcil hayvanı dışarıya çıkarmak
hatch an animal out v. bir hayvanı yumurtasından çıkarmak
take an animal in v. bir hayvana barınak sağlamak
starve an animal out v. bir hayvanı aç bırakarak gizlendiği yerden çıkarmak
rope an animal up v. bir hayvanı iple bağlamak
tie an animal up with a rope v. bir hayvanı iple bağlamak
hunt an animal v. hayvan avlamak
adopt an animal v. hayvan edinmek
make a paper animal v. kağıttan hayvan yapmak
make an animal out of paper v. kağıttan hayvan yapmak
draw someone (or an animal) v. birini/bir hayvanı çekmek
draw someone (or an animal) v. birini/bir hayvanı cezbetmek
like an animal adj. hayvan gibi
animal-like adj. hayvana benzeyen
animal-like adj. hayvansı
animal friendly adj. hayvan dostu
Phrasals
put (someone or an animal) out of something v. (birini/bir hayvanı bir yerden) dışarı çıkarmak
put (someone or an animal) out of something v. (birini/bir hayvanı bir yerden) çıkmaya zorlamak
coax (someone or an animal) in (to something) v. (bir kişiyi ya da bir hayvanı bir yere) girmeye ikna etmek ya da zorlamak
coax (someone or an animal) in (to something) v. içeri girmeye ikna etmek
coax (someone or an animal) in (to something) v. içeriye girmeye zorlamak
coax (someone or an animal) in (to something) v. içeriye girmeye razı etmek
coerce (someone or an animal) into something v. (bir kişiyi ya da bir hayvanı bir şey yapmaya) zorlamak
coerce (someone or an animal) into something v. bir şey yapmaya mecbur bırakmak
confine (someone or an animal) within something v. (birisini ya da bir hayvanı bir yere) kapamak
confine (someone or an animal) within something v. (birisini ya da bir hayvanı bir yere) hapsetmek
acclimate (someone or an animal) to something v. (birini veya bir hayvanı) yeni bir ortama/çevreye/iklime alıştırmak
acclimatize (someone or an animal) to something v. (birini veya bir hayvanı) yeni bir ortama/çevreye/iklime alıştırmak
administer something to someone (or an animal) v. (bir canlıya bir şey) uygulamak
administer something to someone (or an animal) v. sunmak/vermek
cut an animal out of a herd v. bir hayvanı sürüden koparmak
put (someone or an animal) out of something v. dışarıya çıkarmak/atmak
put (someone or an animal) out v. dışarıya çıkarmak/atmak
train (someone or an animal) for something v. için eğitmek/yetiştirmek
chase someone or an animal in v. kovalayarak bir yere sokmak
train (someone or an animal) as something v. olarak eğitmek/yetiştirmek
chase someone (or an animal) in(to) some place v. kovalayarak bir yere sokmak
turn someone or an animal out v. (bir yerden) çıkartmak
turn (someone or an animal) out of something v. (bir yerden) çıkartmak
cut at (someone or an animal) v. birine ya da bir şeye bıçakla veya benzeri bir aletle saldırmak
cut at (someone or an animal) v. birine ya da bir hayvana bıçak saplamak
ride (someone or an animal) down v. birini veya bir hayvanı at sürerek yakalamak
ride (someone or an animal) down v. birini veya bir hayvanı atla kovalayıp yakalamak
feed (something) to (someone or an animal) v. (birine/bir hayvana) yiyecek (bir şey) vermek
fence (someone or an animal) out v. çitle ayırmak
fence (someone or an animal) out v. çitle çevirerek bir şeyin girmesini engellemek
finish (someone or an animal) off v. ölmek üzere olan birini/bir hayvanı öldürmek
finish (someone or an animal) off v. yaralı birini/bir hayvanı öldürmek
raise (someone or an animal) from something v. (birini/bir şeyi) belli bir dönemden itibaren yetiştirmek
raise (someone or an animal) from something v. (birini/bir şeyi) belli bir dönemden itibaren büyütmek
devil (someone or an animal) for something v. (birini/bir hayvanı bir şey) için rahatsız etmek
devil (someone or an animal) for something v. (birine/bir hayvana bir şey) için musallat olmak
devil (someone or an animal) for something v. (birini/bir hayvanı bir şey) için daraltmak
devil (someone or an animal) for something v. (birine/bir hayvana bir şey) için rahat vermemek
cut at someone or an animal v. birini veya bir şeyi bıçakla yaralamak
cut at someone or an animal v. birini veya bir şeyi bıçaklamak
cut at someone or an animal v. birine veya bir şeye bıçakla saldırmak
stimulate (someone or an animal) into something v. (birini/bir hayvanı) bir şeye teşvik etmek
stimulate (someone or an animal) into something v. (birini/bir hayvanı) bir şeye güdülemek
stimulate (someone or an animal) into something v. (birini/bir hayvanı) bir şey için harekete geçirmek
stimulate (someone or an animal) into something v. (birini/bir hayvanı) bir şey için heyecanlandırmak
hit someone (or an animal) on something v. birinin (veya bir hayvanın) bir yerine vurmak
hit someone (or an animal) on something v. birinin (veya bir hayvanın) bir yerine çarpmak
parade (someone or an animal) out v. (biriyle/bir hayvanla) hava atmak
parade (someone or an animal) out v. (biriyle/bir hayvanla) piyasa yapmak
parade (someone or an animal) out v. (biriyle/bir hayvanla) havalı havalı geçmek
take someone or an animal in v. birini/bir hayvanı eve almak
take someone or an animal in v. birine/bir havana yanında kalacak yer vermek
take someone or an animal in v. birine/bir hayvana yanında kalacak yer sağlamak
vaccinate (someone or an animal) with something v. (birine/bir hayvana) bir şeyle aşı yapmak
vaccinate (someone or an animal) with something v. (birini/bir hayvanı) bir şeyle aşılamak
secure something against (someone, something, or an animal) v. (birine, bir şeye ya da bir hayvana) karşı korumak
secure something against (someone, something, or an animal) v. (birinden, bir şeyden ya da bir hayvandan) korunmak
walk away with (someone or an animal) v. (biriyle/bir hayvanla) yürüyüp gitmek
walk away with (someone or an animal) v. (biriyle/bir hayvanla) birlikte yürümek
walk away with (someone or an animal) v. (birini/bir hayvanı) alıp gitmek
walk away with (someone or an animal) v. (birini/bir hayvanı) alıp götürmek
walk away with (someone or an animal) v. (birine/bir hayvana) öncülük etmek
walk away with (someone or an animal) v. (birini/bir hayvanı) önüne katıp götürmek
fence an animal in v. bir hayvanın etrafını çitle çevirmek
fence an animal in v. bir hayvanı kafeslemek
fence an animal in v. bir hayvanın etrafını parmaklıklarla çevirmek
fence an animal in v. bir hayvanın etrafına çit/kafes yapmak
fence an animal in v. bir hayvanın etrafına bariyer koymak
fight with (someone or an animal) over (someone or something) v. (biri/bir şey) için (biriyle/bir hayvanla) mücadele etmek
fight with (someone or an animal) over (someone or something) v. (biri/bir şey) için (biriyle/bir hayvanla) kavga etmek
fight with (someone or an animal) over (someone or something) v. (biri/bir şey) için (biriyle/bir hayvanla) dövüşmek
fight with (someone or an animal) over (someone or something) v. (biri/bir şey) için (biriyle/bir hayvanla) kapışmak
force someone or an animal from something v. birini/bir hayvanı zorla bir şeyden/yerden göndermek
force someone or an animal from something v. birini/bir hayvanı zorla bir şeyden/yerden uzaklaştırmak
frighten someone (or an animal) into something v. (birini/bir hayvanı) korkutarak bir şeye/yere sokmak
frighten someone (or an animal) into something v. (birini/bir hayvanı)korkutarak bir şeye/yere girmesini sağlamak
frighten someone (or an animal) into something v. (birini/bir hayvanı) korkutup bir şeyin/yerin içine kaçırmak
frighten someone (or an animal) into something v. (birini/bir hayvanı) korkutup bir duruma sokmak
frighten someone or an animal in v. (birini/bir hayvanı) korkutarak bir şeye/yere sokmak
frighten someone or an animal in v. (birini/bir hayvanı)korkutarak bir şeye/yere girmesini sağlamak
frighten someone or an animal in v. (birini/bir hayvanı) korkutup bir şeyin/yerin içine kaçırmak
frighten someone or an animal in v. (birini/bir hayvanı) korkutup bir duruma sokmak
frighten (someone or an animal) into doing something v. (birini/bir hayvanı) korkutup bir şey yaptırmak
frighten (someone or an animal) into doing something v. (birini/bir hayvanı) bir şey yapacak kadar korkutmak
frighten (someone or an animal) into doing something v. (birine/bir hayvana) korkudan bir şey yaptırmak
frighten (someone or an animal) into doing something v. (birini/bir hayvanı) tehdit ederek bir şey yaptırmak
frighten (someone or an animal) into doing something v. (birine/bir hayvana) bir şey yaptırmak için gözünü korkutmak
hound someone or an animal down v. birini/bir hayvanı avlamak
hound someone or an animal down v. birini/bir hayvanı kovalayıp yakalamak
hound someone or an animal down v. birini/bir hayvanı takip edip yakalamak
hound someone or an animal down v. birini/bir hayvanı ele geçirmek
hound someone or an animal down v. birinin/bir hayvanın izini sürüp indirmek/yakalamak
hound someone or an animal down v. birinin/bir hayvanın peşine düşüp yakalamak/avlamak
lead (someone or an animal) out of something v. (birini/bir hayvanı) bir şeyden/yerden çıkarmak
lead (someone or an animal) out of something v. (birini/bir hayvanı) bir şeyden/yerden tahliye etmek
lead (someone or an animal) out of something v. (birini/bir hayvanı) bir şeyden/yerden dışarı yönlendirmek
put (someone or an animal) out of something v. (birini/bir hayvanı) bir şeyden/yerden atmak
put (someone or an animal) out of something v. (birini/bir hayvanı) bir şeyden/yerden kapı dışarı etmek
put (someone or an animal) out v. (birini/bir hayvanı) bir şeyden/yerden atmak
put (someone or an animal) out v. (birini/bir hayvanı) bir şeyden/yerden kapı dışarı etmek
terrify someone or an animal out of something v. birini/bir hayvanı korkutup bir şeyden/yerden çıkarmak
terrify someone or an animal out of something v. birini/bir hayvanı bir şeyden/yerden dışarı çıkması için korkutmak
terrify someone or an animal out of something v. birini/bir hayvanı korkutup bir yerden kaçırmak
terrify someone or an animal out of something v. birini/bir hayvanı korkutup bir şeyini almak
terrify someone or an animal out of something v. birini/bir hayvanı korkutup bir şeyinden etmek
terrify someone or an animal out of something v. birini/bir hayvanı korkutup bir şeyini elinden almak
terrify someone or an animal out of something v. birini/bir hayvanı korkutup bir şeyini kapmak
worry an animal out of something v. bir hayvanı dürterek bir şeyden/yerden çıkarmak
worry an animal out of something v. bir hayvanı dürtükleyerek bir şeyden/yerden çıkarmak
worry an animal out of something v. bir hayvanı rahatsız ederek bir şeyden/yerden çıkarmak
worry an animal out of something v. bir hayvanı tedirgin ederek bir şeyden/yerden çıkarmak
lie alongside (of someone or an animal) v. (birinin/bir hayvanın) yanında/yanına yatmak
lie alongside (of someone or an animal) v. (birinin/bir hayvanın) yanında/yanına uzanmak
lie alongside (of someone or an animal) v. (birinin/bir hayvanın) yanında/yanına yatmak
lie alongside (of someone or an animal) v. (birinin/bir hayvanın) yanında/yanına uzanmak
board (someone or an animal) out v. (birini/bir hayvanı) geçici süreliğine bir yere göndermek
board (someone or an animal) out v. (birini/bir hayvanı) bir süreliğine pansiyona, bakım evine bırakmak
board (someone or an animal) out v. (birini/bir hayvanı) birine/bir yere emanet etmek
boot or an animal out v. kapıya koymak
boot or an animal out v. dışarı atmak
boot or an animal out v. defetmek
boot or an animal out v. kapı dışarı etmek
boot someone or an animal out v. birini/bir hayvanı dışarı atmak
boot someone or an animal out v. birini/bir hayvanı kapı dışarı etmek
boot someone or an animal out v. birini/bir hayvanı tekmeleyerek atmak/kovmak
boot someone or an animal out v. birini/bir hayvanı kovmak
boot someone or an animal out v. birini/bir hayvanı defetmek
boot someone or an animal out v. birini/bir hayvanı kapıya koymak
bring someone (or an animal) back to life v. birini (bir hayvanı) hayata döndürmek
bring someone (or an animal) back to life v. birini (bir hayvanı) geri getirmek
bring someone (or an animal) back v. birini (bir hayvanı) hayata döndürmek
bring someone (or an animal) back v. birini (bir hayvanı) geri getirmek
calm someone (or an animal) down v. birini (bir hayvanı) yatıştırmak
calm someone (or an animal) down v. birini (bir hayvanı) sakinleştirmek
calm someone (or an animal) down v. birini (bir hayvanı) durultmak
chain someone (or an animal) up v. birini (veya bir hayvanı) zincirle bağlamak
chain someone (or an animal) up v. birini (veya bir hayvanı) zincirlemek
chain someone (or an animal) up v. birini (veya bir hayvanı) zincire vurmak
coax (someone or an animal) out of something v. (birini/bir hayvanı) bir şeyden vazgeçirmek
coax (someone or an animal) out of something v. (birinin/bir hayvanın) bir şeyi bırakmasını sağlamak
coax (someone or an animal) out of something v. (birini/bir hayvanı) bir şeyi bırakmaya ikna etmek
coax (someone or an animal) out of something v. (birini/bir hayvanı) bir şeyden çıkmaya ikna etmek
confine someone or an animal to something v. birini/bir hayvanı bir şeye/yere kapamak
confine someone or an animal to something v. birini/bir hayvanı bir şeye/yere hapsetmek
confuse someone or an animal with something v. bir şeyle birinin/bir hayvanın kafasını karıştırmak
confuse someone or an animal with something v. bir şeyle birini/bir hayvanı şaşırtmak
confuse someone or an animal with something v. bir şeyle birini/bir hayvanı sersem etmek
cry (something) out (to someone or an animal) v. (birine/bir hayvana) bağırarak (bir şey) söylemek
cry (something) out (to someone or an animal) v. (birine/bir hayvana bir şeyi) haykırmak
curl up with (someone or an animal) v. (birine/bir hayvana) sokulmak
curl up with (someone or an animal) v. (birinin/bir hayvanın) yanına kıvrılıp yatmak
curl up with (someone or an animal) v. (biriyle/bir hayvanla) kıvrılıp yatmak
curl up with (someone or an animal) v. (biriyle/bir hayvanla) sarılıp yatmak
dope someone (or an animal) up v. birine/bir hayvana ilaç vermek
drive someone (or an animal) away v. birini (bir hayvanı) gitmeye ikna etmek
drive someone (or an animal) away v. birini (bir hayvanı) göndermek
drive someone (or an animal) away v. birini (bir hayvanı) geri püskürtmek
drive someone (or an animal) away v. birini (bir hayvanı) kovmak
drive someone (or an animal) away v. birini (bir hayvanı) defetmek
drive someone (or an animal) out v. birini (bir hayvanı) çıkarmak
drive someone (or an animal) out v. birini (bir hayvanı) defetmek
drive someone (or an animal) out v. birini (bir hayvanı) kovmak
drown (someone or an animal) in something v. (birini/bir hayvanı) bir şeyin içerisinde boğmak
drown someone (or an animal) out v. birini/bir hayvanı alıp sürüklemek
drown someone (or an animal) out v. birini/bir hayvanı sürükleyip götürmek
drown someone (or an animal) out v. birini/bir hayvanı sel almak
drown someone (or an animal) out v. birini/bir hayvanı önüne katıp götürmek/sürüklemek
exercise (someone or an animal) in v. (birini/bir hayvanı) bir konuda eğitmek
fatten (someone or an animal) up (with something) v. (birini/bir hayvanı bir şeyle) şişmanlatmak
fatten (someone or an animal) up (with something) v. (birine/bir hayvana bir şeyle) kilo aldırmak
fatten (someone or an animal) up (with something) v. (birine/bir hayvana bir şey) yedirerek kilo aldırmak
feed (someone or an animal) with (something) v. (birine/bir hayvana bir yiyecek) vermek
feed (someone or an animal) with (something) v. (birini/bir hayvanı bir yiyecekle) beslemek
feed (someone or an animal) with (something) v. (birine/bir hayvana bir alet/aparat yardımıyla) yemek yedirmek
feed (someone or an animal) with (something) v. (birini/bir hayvanı bir şey aracılığıyla) beslemek
force (someone or an animal) out of (something) v. (birini/bir hayvanı bir şeyden) zorla çıkarmak
force (someone or an animal) out of (something) v. (birini/bir hayvanı bir şeyden) zorla uzaklaştırmak
fortify (someone or an animal) (against something) (with something) v. (birini/bir hayvanı bir şey karşısında bir şeyle) güçlendirmek/sağlamlaştırmak
fortify (someone or an animal) (against something) (with something) v. (birini/bir hayvanı bir şey karşısında bir şeyle) takviye etmek
get at (someone or an animal) v. (birine/bir hayvana) saldırmak
get at (someone or an animal) v. (birinin/bir hayvanın) üstüne çullanmak
harness someone (or an animal) to something v. birini/bir hayvanı bir şeye bağlamak
head out after (someone, something, or an animal) v. (birinin/bir şeyin/bir hayvanın) peşine düşmek
head out after (someone, something, or an animal) v. (birini/bir şeyi/bir hayvanı) takip etmek
help someone (or an animal) out (of something) v. (birinin/bir hayvanın bir şeyden/yerden) çıkmasına yardım etmek
help someone (or an animal) out (of something) v. (birinin/bir hayvanın üstündeki bir şeyi) çıkarmasına yardım etmek
help someone (or an animal) out (of something) v. (birinin/bir hayvanın zor bir durumdan) kurtulmasına yardım etmek
help someone (or an animal) out (of something) v. (birinin/bir hayvanın) başını beladan kurtarmak
hide from someone (or an animal) v. (birinden/bir hayvandan) saklanmak/gizlenmek
put down (an animal) v. (bir hayvanı) uyutmak
put down (an animal) v. (bir hayvana) ötenazi yapmak
put down (an animal) v. (bir hayvanın) acısını/ıstırabını dindirmek için onu öldürmek
saddle an animal up v. ata/bir yük hayvanına eyer/semer vurmak
saddle an animal up v. ata/bir yük hayvanına eyer/semer takmak
tempt (someone or an animal) with (something) v. (birini/bir hayvanı bir şeyle) cezbetmek
tempt (someone or an animal) with (something) v. (birinin/bir hayvanın bir şeyle) aklını çelmek
tempt (someone or an animal) with (something) v. (birini/bir hayvanı bir şeyle) kandırmak
Colloquial
animal spirits n. canlılık
animal spirits n. gençlik neşesi
animal spirits n. gençliğin coşkusu
animal spirits n. neşe
animal [australia] n. çok kirli araba
dumb animal n. insan dışındaki tüm hayvanlar
dumb animal n. konuşamayan dört ayaklı evcil hayvan
sound like an animal v. hayvan sesine benzemek
gun someone (or an animal) down v. birini/bir hayvanı vurmak
gun someone (or an animal) down v. birini/bir hayvanı indirmek
gun someone (or an animal) down v. birini/bir hayvanı silahla vurup indirmek
Idioms
a party animal n. partilere giden kimse
a party animal n. partilere gitmekten hoşlanan tip
animal, vegetable, or mineral n. hayvan mı sebzemi mineral mi (20 soru oyununda cevap için ip ucu olan üç kategori)
study animal n. çok çalışkan kimse
study animal n. inek öğrenci
study animal n. çok çalışan kimse
starve someone or an animal out v. aç bırakarak bir yeri terketmelerini sağlamak
put an animal out v. bir evcil hayvanı dışarıya salmak
put an animal down v. bir hayvanı uyutmak
fix an animal v. bir evcil hayvanı kısırlaştırmak
put an animal down v. bir hayvanın acılarına son vermek amacıyla onu uyutmak
put an animal out of its misery v. (bir hayvanı öldürerek) acılarına son vermek
put one's hands on (someone, something, or an animal) v. (birine/bir şeye/bir hayvana) elini koymak
put one's hands on (someone, something, or an animal) v. (birine/bir şeye/bir hayvana) eliyle dokunmak
put one's hands on (someone, something, or an animal) v. (birinin/bir şeyin/bir hayvanın) üstüne elini koymak
put one's hands on (someone, something, or an animal) v. (birini/bir şeyi/bir hayvanı) bulmak
put one's hands on (someone, something, or an animal) v. (birini/bir şeyi/bir hayvanı) ele geçirmek
put one's hands on (someone, something, or an animal) v. (birini/bir şeyi/bir hayvanı) yakalamak
put one's hands on (someone, something, or an animal) v. (birini/bir şeyi/bir hayvanı) tutmak
put one's hands on (someone, something, or an animal) v. (birini/bir şeyi/bir hayvanı) eline geçirmek
put one's hands on (someone, something, or an animal) v. (birini/bir şeyi/bir hayvanı) yerini tespit etmek
lay one's hands on (someone, something, or an animal) v. (birine/bir şeye/bir hayvana) elini koymak
lay one's hands on (someone, something, or an animal) v. (birine/bir şeye/bir hayvana) eliyle dokunmak
lay one's hands on (someone, something, or an animal) v. (birinin/bir şeyin/bir hayvanın) üstüne elini koymak
lay one's hands on (someone, something, or an animal) v. (birini/bir şeyi/bir hayvanı) bulmak
lay one's hands on (someone, something, or an animal) v. (birini/bir şeyi/bir hayvanı) ele geçirmek
lay one's hands on (someone, something, or an animal) v. (birini/bir şeyi/bir hayvanı) yakalamak
lay one's hands on (someone, something, or an animal) v. (birini/bir şeyi/bir hayvanı) tutmak
lay one's hands on (someone, something, or an animal) v. (birini/bir şeyi/bir hayvanı) eline geçirmek
lay one's hands on (someone, something, or an animal) v. (birini/bir şeyi/bir hayvanı) yerini tespit etmek
harness an animal up v. bir hayvana/ata koşum takmak
harness an animal up v. bir hayvana/ata koşum takımı vurmak
harness an animal up v. bir hayvanı/atı koşmak
take aim (at someone, something, or an animal) v. (birine/bir şeye/bir hayvana) nişan almak
take aim (at someone, something, or an animal) v. (birini/bir şeyi/bir hayvanı) hedef almak
take aim (at someone, something, or an animal) v. (birine/bir şeye/bir hayvana) nişan almak
take aim (at someone, something, or an animal) v. (birini/bir şeyi/bir hayvanı) hedef almak
draw (someone's) fire (away) from (someone, something, or an animal) v. hedefi/saldırıyı (birinden/bir şeyden) başka yöne yöneltmek
draw (someone's) fire (away) from (someone, something, or an animal) v. saldıran/ateş eden kişinin dikkatini (birinden/bir şeyden) dağıtmak/başka yöne çekmek
draw (someone's) fire (away) from (someone, something, or an animal) v. birinin sinirini (birinden/bir şeyden) başka yöne çekmek
frighten (someone or an animal) to death v. (birini/bir hayvanı) korkudan öldürmek
frighten (someone or an animal) to death v. (birini) çok korkutmak
frighten (someone or an animal) to death v. (birinin) ödünü patlatmak
frighten (someone or an animal) to death v. (birinin) ödünü koparmak
scare someone or an animal to death v. (birini/bir hayvanı) korkudan öldürmek
scare someone or an animal to death v. (birini) çok korkutmak
scare someone or an animal to death v. (birinin) ödünü patlatmak
scare someone or an animal to death v. (birinin) ödünü koparmak
have (someone or an animal) cornered v. (birini/bir hayvanı) köşeye sıkıştırmak
have (someone or an animal) cornered v. (birinin/bir hayvanın) yerini tespit etmek
have (someone or an animal) cornered v. (birinin/bir hayvanın) yerini bulmak
have a soft spot (in one's heart) for someone or an animal v. birine/bir hayvana karşı zaafı olmak
have a soft spot (in one's heart) for someone or an animal v. birini/bir hayvanı sevmek
have a soft spot (in one's heart) for someone or an animal v. birine/bir hayvana düşkün olmak