|
Catégorie |
Anglais |
Turc |
|
General |
|
1 |
General |
animal nutrition n.
|
hayvan beslenmesi |
|
The first of my reports concerns foreign substances in animal nutrition.
Raporlarımın ilki hayvan beslenmesindeki yabancı maddelerle ilgilidir.
More Sentences
|
2 |
General |
animal health n.
|
hayvan sağlığı |
|
Essentially, it is a matter, not just of animal health, but of human health and welfare as well.
Esasen, bu sadece hayvan sağlığını değil, insan sağlığı ve refahını da ilgilendiren bir konudur.
More Sentences
|
3 |
General |
animal cell n.
|
hayvan hücresi |
|
The animal cell has a greater percentage of proteins than the plant cell.
Hayvan hücresi, bitki hücresinden daha fazla proteine sahiptir.
More Sentences
|
4 |
General |
wild animal n.
|
vahşi hayvan |
|
The importation of rare wild animals to this country is strictly prohibited.
Nadir bulunan vahşi hayvanların bu ülkeye ithal edilmesi kesinlikle yasaktır.
More Sentences
|
5 |
General |
wild animal n.
|
yabani hayvan |
|
There is no point in trying to pacify wild animals by playing music.
Yabani hayvanları müzik çalarak sakinleştirmeye çalışmanın hiçbir anlamı yoktur.
More Sentences
|
6 |
General |
animal behavior n.
|
hayvan davranışı |
|
Dominance hierarchy is a key part of animal behavior.
Baskınlık hiyerarşisi hayvan davranışının önemli bir parçasıdır.
More Sentences
|
7 |
General |
animal product n.
|
hayvansal ürün |
|
The report covers animal products other than meat, including aquaculture.
Rapor, su ürünleri yetiştiriciliği de dahil olmak üzere et dışındaki hayvansal ürünleri de kapsamaktadır.
More Sentences
|
8 |
General |
animal lover n.
|
hayvansever |
|
I am saying this not just as an animal lover but out of respect for living creatures.
Bunu sadece bir hayvansever olarak değil, canlılara duyduğum saygıdan dolayı söylüyorum.
More Sentences
|
9 |
General |
animal disease n.
|
hayvan hastalığı |
|
Research into animal diseases also takes place in the research framework programme and not in our own budget.
Hayvan hastalıklarına yönelik araştırmalar da kendi bütçemizden değil, araştırma çerçeve programından karşılanmaktadır.
More Sentences
|
10 |
General |
animal trainer n.
|
hayvan terbiyecisi |
|
Tom is an animal trainer.
Tom bir hayvan terbiyecisi.
More Sentences
|
11 |
General |
animal welfare n.
|
hayvan refahı |
|
These figures have been echoed by many European animal welfare groups.
Bu rakamlar birçok Avrupalı hayvan refahı grubu tarafından da yinelenmiştir.
More Sentences
|
12 |
General |
animal testing n.
|
hayvan testleri/deneyleri |
|
There are, however, less essential purposes for which animal tests are used.
Bununla birlikte, hayvan testlerinin kullanıldığı daha az temel amaçlar vardır.
More Sentences
|
13 |
General |
animal husbandry n.
|
hayvancılık |
|
It is wrong that organic farming and extensive animal husbandry should be proposed as the solution.
Çözüm olarak organik tarım ve ekstansif hayvancılığın önerilmesi yanlıştır.
More Sentences
|
14 |
General |
marine animal n.
|
deniz hayvanı |
|
Lobsters belong to a class of marine animals.
Istakozlar deniz hayvanları sınıfına aittir.
More Sentences
|
15 |
General |
animal viruses n.
|
hayvan virüsleri |
|
It was probably formed when an animal virus, a coronavirus, mutated.
Muhtemelen bir hayvan virüsü, bir koronavirüs mutasyona uğradığında oluşmuştur.
More Sentences
|
16 |
General |
animal protection n.
|
hayvan koruma |
|
On the subject of animal protection, I should like to look ahead and broaden the debate a little.
Hayvanların korunması konusunda ileriye bakmak ve tartışmayı biraz daha genişletmek istiyorum.
More Sentences
|
17 |
General |
animal feed n.
|
hayvan yemi |
|
Animal feed produced from GMOs will be subject to authorisation in the future.
GDO'lardan üretilen hayvan yemleri gelecekte izne tabi olacaktır.
More Sentences
|
18 |
General |
extinct animal n.
|
soyu tükenmiş hayvan |
|
Scuba divers have found many interesting things under water including gold coins, ancient ruins, and fossils of extinct animals.
Tüplü dalgıçlar suyun altında altın paralar, antik kalıntılar ve soyu tükenmiş hayvan fosilleri gibi birçok ilginç şey buldular.
More Sentences
|
19 |
General |
animal carcass n.
|
hayvan leşi |
|
For vehicles transporting animal carcasses and offal there is no such exemption.
Hayvan leşi ve sakatatı taşıyan araçlar için böyle bir muafiyet yoktur.
More Sentences
|
|
20 |
General |
smell of animal n.
|
hayvan kokusu |
|
She sent me a postcard that said she hates the smell of animals.
Bana hayvan kokusundan nefret ettiğini yazan bir kartpostal yolladı.
More Sentences
|
21 |
General |
animal shelter n.
|
hayvan barınağı |
|
An anonymous benefactor bequeathed several hundred thousand dollars to an animal shelter.
İsimsiz bir hayırsever, bir hayvan barınağına birkaç yüz bin dolar miras bıraktı.
More Sentences
|
22 |
General |
animal cruelty n.
|
hayvan zulmü |
|
Animal cruelty is a sin.
Hayvanlara zulmetmek günahtır.
More Sentences
|
23 |
General |
animal protein n.
|
hayvansal protein |
|
Unfortunately, a large proportion of this feed has to be made up of animal protein.
Ne yazık ki, bu yemin büyük bir kısmı hayvansal proteinden oluşmak zorundadır.
More Sentences
|
24 |
General |
animal world n.
|
hayvanlar alemi |
|
Early man had to compete with the whole animal world for his food.
İlk insan, yiyeceği için tüm hayvanlar alemi ile rekabet etmek zorundaydı.
More Sentences
|
25 |
General |
street animal n.
|
sokak hayvanı |
|
Especially in the case of street animals, regardless of the season.
Özellikle de sokak hayvanları söz konusu olduğunda, mevsim ne olursa olsun.
More Sentences
|
26 |
General |
sick animal n.
|
hasta hayvan |
|
Wolverines make up nature's clean-up crew, killing weak and sick animals.
Ayı sansarı zayıf ve hasta hayvanları öldürerek doğanın temizlik ekibini oluşturuyor.
More Sentences
|
27 |
General |
national animal n.
|
ulusal hayvan |
|
The wolf is Italy’s unofficial national animal.
Kurt İtalya'nın gayri resmi ulusal hayvanıdır.
More Sentences
|
Phrasals |
|
28 |
Phrasals |
feed (something) to (someone or an animal) v.
|
(birini/bir hayvanı bir şeyle) beslemek |
|
She would often bring home table scraps from the restaurant where she worked to feed to her dog.
Köpeğini beslemek için sık sık çalıştığı restorandan eve sofra artıkları getirirdi.
More Sentences
|
General |
|
29 |
General |
fictional animal n.
|
hayali hayvan |
|
30 |
General |
animal breeding n.
|
hayvancılık |
|
31 |
General |
animal skin n.
|
hayvan derisi |
|
32 |
General |
animal pigment n.
|
hayvani pigment |
|
33 |
General |
led animal n.
|
yedek |
|
34 |
General |
domestic animal n.
|
evcil hayvan |
|
35 |
General |
animal leg n.
|
hayvan bacağı |
|
36 |
General |
animal flight n.
|
hayvan uçuşu |
|
37 |
General |
the animal kingdom n.
|
hayvanlar alemi |
|
38 |
General |
pack animal n.
|
yük hayvanı |
|
39 |
General |
control animal n.
|
kontrol hayvanı |
|
40 |
General |
predacious animal n.
|
yırtıcı hayvan |
|
41 |
General |
animal magnetism n.
|
cinsel cazibe |
|
42 |
General |
animal holdings n.
|
hayvancılıkla uğraşan işletmeler |
|
43 |
General |
animal shed n.
|
damız |
|
44 |
General |
animal oil n.
|
hayvani yağ |
|
45 |
General |
animal ecophysiology n.
|
hayvan ekofizyolojisi |
|
46 |
General |
animal hygiene n.
|
hayvan sağlığı |
|
47 |
General |
animal magnetism n.
|
çekicilik |
|
48 |
General |
animal industry n.
|
hayvan endüstrisi |
|
49 |
General |
animal intelligence n.
|
hayvan zekası |
|
50 |
General |
animal unit n.
|
hayvan birimi |
|
51 |
General |
draught animal n.
|
koşum hayvanı |
|
52 |
General |
animal haulage n.
|
hayvanla taşıma |
|
53 |
General |
animal scientist n.
|
hayvan bilimci |
|
54 |
General |
animal husbandry n.
|
hayvan yetiştirme |
|
55 |
General |
animal rights n.
|
hayvan hakları |
|
56 |
General |
predaceous animal n.
|
yırtıcı hayvan |
|
57 |
General |
animal spirits n.
|
canlılık |
|
58 |
General |
animal glue n.
|
hayvansal tutkalı |
|
59 |
General |
animal tissue n.
|
hayvan derisi |
|
|
60 |
General |
animal bed n.
|
hayvan yatağı |
|
61 |
General |
animal identification code n.
|
hayvan tanımlama kodu |
|
62 |
General |
sacrificial animal n.
|
kurban |
|
63 |
General |
uterus of an animal n.
|
kulunluk |
|
64 |
General |
animal for breeding n.
|
damızlık |
|
65 |
General |
animal welfare policies n.
|
hayvan hakları politikası |
|
66 |
General |
animal charcoal n.
|
hayvan kömürü |
|
67 |
General |
animal house n.
|
hayvan barınağı |
|
68 |
General |
animal raising n.
|
hayvan yetiştirme |
|
69 |
General |
animal health and surveillance n.
|
hayvan sağlığı ve zabıtası |
|
70 |
General |
animal husbandman n.
|
zooteknisyen |
|
71 |
General |
animal breeding n.
|
hayvan besleme |
|
72 |
General |
farm animal n.
|
çiflik hayvanı |
|
73 |
General |
animal improvement n.
|
hayvan ıslahı |
|
74 |
General |
young animal n.
|
yavru |
|
75 |
General |
animal spirits n.
|
coşku |
|
76 |
General |
animal communication n.
|
hayvan iletişimi |
|
77 |
General |
coldblooded animal n.
|
soğukkanlı hayvan |
|
78 |
General |
dangerous contact animal n.
|
teması tehlikeli hayvan |
|
79 |
General |
animal material n.
|
hayvani madde |
|
80 |
General |
young animal n.
|
balak |
|
81 |
General |
animal heat n.
|
vücut sıcaklığı |
|
82 |
General |
legendary animal n.
|
masal hayvanı |
|
83 |
General |
animal health certificate n.
|
hayvan sağlığı sertifikası |
|
84 |
General |
animal passport n.
|
hayvan pasaportu |
|
85 |
General |
animal waste n.
|
hayvansal atık |
|
86 |
General |
female animal n.
|
maya |
|
87 |
General |
predatory animal n.
|
yırtıcı hayvan |
|
88 |
General |
animal waste n.
|
hayvansal artık |
|
89 |
General |
game animal n.
|
av hayvanı |
|
90 |
General |
mythical animal n.
|
efsanevi hayvan |
|
91 |
General |
animal derived material n.
|
hayvandan elde edilen malzeme |
|
92 |
General |
animal origin n.
|
hayvan menşeli |
|
93 |
General |
domestic animal n.
|
ehli hayvan |
|
94 |
General |
animal starch n.
|
glikojen |
|
95 |
General |
animal husbandry n.
|
zootekni |
|
96 |
General |
animal identification system n.
|
hayvan kimlik sistemi |
|
97 |
General |
animal charcoal n.
|
hayvankömürü |
|
98 |
General |
gnawing animal n.
|
kemirgen hayvan |
|
99 |
General |
fabulous animal n.
|
efsanevi yaratık |
|
100 |
General |
animal welfare n.
|
hayvan sağlığı |
|
101 |
General |
animal welfare n.
|
hayvanları koruma |
|
102 |
General |
animal feeding n.
|
hayvan besleme |
|
103 |
General |
animal breeding n.
|
hayvan ıslahı |
|
104 |
General |
animal communities n.
|
hayvan toplulukları |
|
105 |
General |
animal memory n.
|
hayvan belleği |
|
106 |
General |
animal products n.
|
hayvansal ürünler |
|
107 |
General |
animal ecology n.
|
hayvan ekolojisi |
|
108 |
General |
animal societies n.
|
hayvan toplulukları |
|
109 |
General |
animal science n.
|
hayvan bilimi |
|
110 |
General |
animal kingdom n.
|
hayvanlar alemi |
|
111 |
General |
animal treatment n.
|
hayvan tedavisi |
|
112 |
General |
wild animal n.
|
yaban hayvanı |
|
113 |
General |
animal hair n.
|
hayvan kılı |
|
114 |
General |
animal hide n.
|
hayvan postu |
|
115 |
General |
animal reproduction n.
|
hayvan üremesi |
|
116 |
General |
animal feed n.
|
hayvan besini |
|
117 |
General |
animal housing n.
|
hayvan barınağı |
|
118 |
General |
animal housing n.
|
hayvan barındırma |
|
119 |
General |
animal fat n.
|
hayvan yağı |
|
120 |
General |
animal glue n.
|
hayvansal tutkal |
|
121 |
General |
animal glue n.
|
hayvansal yapıştırıcı |
|
122 |
General |
animal remains n.
|
hayvan kalıntıları |
|
123 |
General |
animal care n.
|
hayvan bakımı |
|
124 |
General |
animal existence n.
|
hayvan varlığı |
|
125 |
General |
animal husbandry n.
|
hayvan bakımı |
|
126 |
General |
draught animal n.
|
yük hayvanı |
|
127 |
General |
experimental animal n.
|
denek |
|
128 |
General |
human-animal relationships n.
|
insan-hayvan ilişkileri |
|
129 |
General |
milk-giving animal n.
|
sağım |
|
130 |
General |
domestic animal n.
|
evcil hayvanı |
|
131 |
General |
owner of the animal n.
|
hayvan sahibi |
|
132 |
General |
animal migration n.
|
hayvan göçü |
|
133 |
General |
animal nutrition n.
|
hayvan besleme |
|
134 |
General |
working animal n.
|
çeki hayvanı |
|
135 |
General |
draft animal n.
|
çeki hayvanı |
|
136 |
General |
draught animal n.
|
çeki hayvanı |
|
137 |
General |
animal pictures n.
|
hayvan resimleri |
|
138 |
General |
animal food n.
|
hayvansal yiyecek |
|
139 |
General |
animal tissue n.
|
hayvan dokusu |
|
140 |
General |
animal tissue n.
|
hayvansal doku |
|
141 |
General |
animal owner n.
|
hayvan sahibi |
|
142 |
General |
animal planet n.
|
hayvanların dünyası |
|
143 |
General |
animal planet n.
|
hayvanlar dünyası |
|
144 |
General |
animal smell n.
|
hayvan kokusu |
|
145 |
General |
animal muscle n.
|
hayvan kası |
|
146 |
General |
animal ambulance n.
|
hayvan ambulansı |
|
147 |
General |
animal shelter n.
|
hayvan barınma evi |
|
148 |
General |
the first ever animal trails n.
|
hayvanlara ait ilk izler |
|
149 |
General |
animal shelter n.
|
hayvan evi |
|
150 |
General |
animal house n.
|
hayvan evi |
|
151 |
General |
mounted animal n.
|
doldurulmuş hayvan |
|
152 |
General |
animal breeding rules n.
|
hayvan yetiştiriciliği kuralları |
|
153 |
General |
animal extinction n.
|
hayvan neslinin tükenmesi |
|
154 |
General |
animal food n.
|
hayvan maması |
|
155 |
General |
animal farm n.
|
hayvan çiftliği |
|
156 |
General |
stray animal n.
|
sahipsiz/başıboş hayvan |
|
157 |
General |
stuffed animal n.
|
dolgu oyuncak |
|
158 |
General |
stuffed animal n.
|
dolgu oyuncak hayvan |
|
159 |
General |
animal husbandry n.
|
besicilik |
|
160 |
General |
a mythological sacred animal n.
|
bozkurt |
|
161 |
General |
animal stuffer n.
|
taksidermist |
|
162 |
General |
animal stuffer n.
|
hayvan postu dolduran kimse |
|
163 |
General |
animal stuffer n.
|
noel çorabı içindeki küçük noel hediyesi |
|
164 |
General |
companion animal n.
|
evcil hayvan |
|
165 |
General |
animal magnetism n.
|
hayvan manyetizması |
|
166 |
General |
animal spot n.
|
hayvan üzerindeki benek |
|
167 |
General |
animal spot n.
|
hayvan beneği |
|
168 |
General |
animal rights activist n.
|
hayvan hakları aktivisti |
|
169 |
General |
animal rights campaigner n.
|
hayvan hakları eylemcisi |
|
170 |
General |
domesticated animal n.
|
evcilleştirilmiş hayvan |
|
171 |
General |
animal disaster plan n.
|
doğal afetlerde hayvanların korunması için oluşturulan plan |
|
172 |
General |
animal instinct n.
|
hayvan içgüdüsü |
|
173 |
General |
defenseless animal n.
|
savunmasız hayvan |
|
174 |
General |
animal physiology n.
|
hayvan fizyolojisi |
|
175 |
General |
animal nature n.
|
hayvan doğası |
|
176 |
General |
working animal n.
|
koşum hayvanı |
|
177 |
General |
draft animal n.
|
koşum hayvanı |
|
178 |
General |
mouse is a small animal n.
|
fare küçük bir hayvandır |
|
179 |
General |
animal liberation n.
|
hayvan özgürlüğü |
|
180 |
General |
animal alphabet n.
|
hayvan alfabesi |
|
181 |
General |
horned animal n.
|
boynuzlu hayvan |
|
182 |
General |
endangered animal n.
|
nesli tükenmekte olan hayvan |
|
183 |
General |
animal clinic n.
|
hayvan kliniği |
|
184 |
General |
stray animal n.
|
sokak hayvanı |
|
185 |
General |
animal ethics n.
|
hayvan etiği |
|
186 |
General |
animal clinic n.
|
hayvan kliniği |
|
187 |
General |
animal clinic n.
|
veteriner |
|
188 |
General |
animal dander n.
|
hayvan kepeği |
|
189 |
General |
animal transport platform n.
|
hayvan taşıma platformu |
|
190 |
General |
animal magazine n.
|
hayvan dergisi |
|
191 |
General |
national animal n.
|
bir ülkeyi temsil eden hayvan |
|
192 |
General |
homeless animal n.
|
evsiz hayvan |
|
193 |
General |
homeless animal n.
|
yuvasız hayvan |
|
194 |
General |
bovine animal n.
|
(sığır/öküz) büyükbaş hayvan |
|
195 |
General |
the human animal n.
|
insanlar |
|
196 |
General |
the human animal n.
|
insan denen canlı |
|
197 |
General |
esa (emotional support animal) n.
|
doktor veya akıl sağlığı uzmanı tarafından birinin sürekli yanında olup ona duygusal destek sağlaması için görevlendirilen resmi lisanslı hayvan |
|
198 |
General |
animal slavery n.
|
hayvan köleliği |
|
199 |
General |
savage animal n.
|
vahşi hayvan |
|
200 |
General |
party animal n.
|
alemci |
|
201 |
General |
pack animal n.
|
vahşi sürü hayvanı |
|
202 |
General |
put an animal to sleep v.
|
hayvanı iğneyle verilen ilaçla öldürmek |
|
203 |
General |
set an animal free v.
|
bir hayvanı azat etmek |
|
204 |
General |
put an animal away v.
|
bir hayvanı merhametten dolayı öldürmek |
|
205 |
General |
make an animal bellow v.
|
böğürtmek |
|
206 |
General |
skin an animal v.
|
tulum çıkarmak |
|
207 |
General |
sacrifice an animal v.
|
kan akıtmak |
|
208 |
General |
put an animal out of its misery v.
|
hayvanı öldürerek acılarına son vermek |
|
209 |
General |
put an animal down v.
|
bir hayvanın hayatına son vermek |
|
210 |
General |
sacrifice an animal for god v.
|
kurban kesmek |
|
211 |
General |
give food to a person or an animal by hand v.
|
elle beslemek |
|
212 |
General |
give food to a person or an animal by hand v.
|
eliyle beslemek |
|
213 |
General |
herd an animal v.
|
hayvan gütmek |
|
214 |
General |
care for an animal v.
|
hayvan bakmak |
|
215 |
General |
raise an animal v.
|
hayvan bakmak |
|
216 |
General |
look after an animal v.
|
hayvan bakmak |
|
217 |
General |
rear an animal v.
|
hayvan bakmak |
|
218 |
General |
breed an animal v.
|
hayvan bakmak |
|
219 |
General |
be used as animal feeds v.
|
hayvan beslemede kullanılmak |
|
220 |
General |
put an animal down v.
|
(hasta olan) bir hayvanı uyutmak (öldürmek) |
|
221 |
General |
rope an animal v.
|
bir hayvanı bağlamak |
|
222 |
General |
harness on an animal v.
|
koşum takmak |
|
223 |
General |
put an animal out v.
|
bir evcil hayvanı dışarıya çıkarmak |
|
224 |
General |
hatch an animal out v.
|
bir hayvanı yumurtasından çıkarmak |
|
225 |
General |
take an animal in v.
|
bir hayvana barınak sağlamak |
|
226 |
General |
starve an animal out v.
|
bir hayvanı aç bırakarak gizlendiği yerden çıkarmak |
|
227 |
General |
rope an animal up v.
|
bir hayvanı iple bağlamak |
|
228 |
General |
tie an animal up with a rope v.
|
bir hayvanı iple bağlamak |
|
229 |
General |
hunt an animal v.
|
hayvan avlamak |
|
230 |
General |
adopt an animal v.
|
hayvan edinmek |
|
231 |
General |
make a paper animal v.
|
kağıttan hayvan yapmak |
|
232 |
General |
make an animal out of paper v.
|
kağıttan hayvan yapmak |
|
233 |
General |
draw someone (or an animal) v.
|
birini/bir hayvanı çekmek |
|
234 |
General |
draw someone (or an animal) v.
|
birini/bir hayvanı cezbetmek |
|
235 |
General |
like an animal adj.
|
hayvan gibi |
|
236 |
General |
animal-like adj.
|
hayvana benzeyen |
|
237 |
General |
animal-like adj.
|
hayvansı |
|
238 |
General |
animal friendly adj.
|
hayvan dostu |
|
Phrasals |
|
239 |
Phrasals |
put (someone or an animal) out of something v.
|
(birini/bir hayvanı bir yerden) dışarı çıkarmak |
|
240 |
Phrasals |
put (someone or an animal) out of something v.
|
(birini/bir hayvanı bir yerden) çıkmaya zorlamak |
|
241 |
Phrasals |
coax (someone or an animal) in (to something) v.
|
(bir kişiyi ya da bir hayvanı bir yere) girmeye ikna etmek ya da zorlamak |
|
242 |
Phrasals |
coax (someone or an animal) in (to something) v.
|
içeri girmeye ikna etmek |
|
243 |
Phrasals |
coax (someone or an animal) in (to something) v.
|
içeriye girmeye zorlamak |
|
244 |
Phrasals |
coax (someone or an animal) in (to something) v.
|
içeriye girmeye razı etmek |
|
245 |
Phrasals |
coerce (someone or an animal) into something v.
|
(bir kişiyi ya da bir hayvanı bir şey yapmaya) zorlamak |
|
246 |
Phrasals |
coerce (someone or an animal) into something v.
|
bir şey yapmaya mecbur bırakmak |
|
247 |
Phrasals |
confine (someone or an animal) within something v.
|
(birisini ya da bir hayvanı bir yere) kapamak |
|
248 |
Phrasals |
confine (someone or an animal) within something v.
|
(birisini ya da bir hayvanı bir yere) hapsetmek |
|
249 |
Phrasals |
acclimate (someone or an animal) to something v.
|
(birini veya bir hayvanı) yeni bir ortama/çevreye/iklime alıştırmak |
|
250 |
Phrasals |
acclimatize (someone or an animal) to something v.
|
(birini veya bir hayvanı) yeni bir ortama/çevreye/iklime alıştırmak |
|
251 |
Phrasals |
administer something to someone (or an animal) v.
|
(bir canlıya bir şey) uygulamak |
|
252 |
Phrasals |
administer something to someone (or an animal) v.
|
sunmak/vermek |
|
253 |
Phrasals |
cut an animal out of a herd v.
|
bir hayvanı sürüden koparmak |
|
254 |
Phrasals |
put (someone or an animal) out of something v.
|
dışarıya çıkarmak/atmak |
|
255 |
Phrasals |
put (someone or an animal) out v.
|
dışarıya çıkarmak/atmak |
|
256 |
Phrasals |
train (someone or an animal) for something v.
|
için eğitmek/yetiştirmek |
|
257 |
Phrasals |
chase someone or an animal in v.
|
kovalayarak bir yere sokmak |
|
258 |
Phrasals |
train (someone or an animal) as something v.
|
olarak eğitmek/yetiştirmek |
|
259 |
Phrasals |
chase someone (or an animal) in(to) some place v.
|
kovalayarak bir yere sokmak |
|
260 |
Phrasals |
turn someone or an animal out v.
|
(bir yerden) çıkartmak |
|
261 |
Phrasals |
turn (someone or an animal) out of something v.
|
(bir yerden) çıkartmak |
|
262 |
Phrasals |
cut at (someone or an animal) v.
|
birine ya da bir şeye bıçakla veya benzeri bir aletle saldırmak |
|
263 |
Phrasals |
cut at (someone or an animal) v.
|
birine ya da bir hayvana bıçak saplamak |
|
264 |
Phrasals |
ride (someone or an animal) down v.
|
birini veya bir hayvanı at sürerek yakalamak |
|
265 |
Phrasals |
ride (someone or an animal) down v.
|
birini veya bir hayvanı atla kovalayıp yakalamak |
|
266 |
Phrasals |
feed (something) to (someone or an animal) v.
|
(birine/bir hayvana) yiyecek (bir şey) vermek |
|
267 |
Phrasals |
fence (someone or an animal) out v.
|
çitle ayırmak |
|
268 |
Phrasals |
fence (someone or an animal) out v.
|
çitle çevirerek bir şeyin girmesini engellemek |
|
269 |
Phrasals |
finish (someone or an animal) off v.
|
ölmek üzere olan birini/bir hayvanı öldürmek |
|
270 |
Phrasals |
finish (someone or an animal) off v.
|
yaralı birini/bir hayvanı öldürmek |
|
271 |
Phrasals |
raise (someone or an animal) from something v.
|
(birini/bir şeyi) belli bir dönemden itibaren yetiştirmek |
|
272 |
Phrasals |
raise (someone or an animal) from something v.
|
(birini/bir şeyi) belli bir dönemden itibaren büyütmek |
|
273 |
Phrasals |
devil (someone or an animal) for something v.
|
(birini/bir hayvanı bir şey) için rahatsız etmek |
|
274 |
Phrasals |
devil (someone or an animal) for something v.
|
(birine/bir hayvana bir şey) için musallat olmak |
|
275 |
Phrasals |
devil (someone or an animal) for something v.
|
(birini/bir hayvanı bir şey) için daraltmak |
|
276 |
Phrasals |
devil (someone or an animal) for something v.
|
(birine/bir hayvana bir şey) için rahat vermemek |
|
277 |
Phrasals |
cut at someone or an animal v.
|
birini veya bir şeyi bıçakla yaralamak |
|
278 |
Phrasals |
cut at someone or an animal v.
|
birini veya bir şeyi bıçaklamak |
|
279 |
Phrasals |
cut at someone or an animal v.
|
birine veya bir şeye bıçakla saldırmak |
|
280 |
Phrasals |
stimulate (someone or an animal) into something v.
|
(birini/bir hayvanı) bir şeye teşvik etmek |
|
281 |
Phrasals |
stimulate (someone or an animal) into something v.
|
(birini/bir hayvanı) bir şeye güdülemek |
|
282 |
Phrasals |
stimulate (someone or an animal) into something v.
|
(birini/bir hayvanı) bir şey için harekete geçirmek |
|
283 |
Phrasals |
stimulate (someone or an animal) into something v.
|
(birini/bir hayvanı) bir şey için heyecanlandırmak |
|
284 |
Phrasals |
hit someone (or an animal) on something v.
|
birinin (veya bir hayvanın) bir yerine vurmak |
|
285 |
Phrasals |
hit someone (or an animal) on something v.
|
birinin (veya bir hayvanın) bir yerine çarpmak |
|
286 |
Phrasals |
parade (someone or an animal) out v.
|
(biriyle/bir hayvanla) hava atmak |
|
287 |
Phrasals |
parade (someone or an animal) out v.
|
(biriyle/bir hayvanla) piyasa yapmak |
|
288 |
Phrasals |
parade (someone or an animal) out v.
|
(biriyle/bir hayvanla) havalı havalı geçmek |
|
289 |
Phrasals |
take someone or an animal in v.
|
birini/bir hayvanı eve almak |
|
290 |
Phrasals |
take someone or an animal in v.
|
birine/bir havana yanında kalacak yer vermek |
|
291 |
Phrasals |
take someone or an animal in v.
|
birine/bir hayvana yanında kalacak yer sağlamak |
|
292 |
Phrasals |
vaccinate (someone or an animal) with something v.
|
(birine/bir hayvana) bir şeyle aşı yapmak |
|
293 |
Phrasals |
vaccinate (someone or an animal) with something v.
|
(birini/bir hayvanı) bir şeyle aşılamak |
|
294 |
Phrasals |
secure something against (someone, something, or an animal) v.
|
(birine, bir şeye ya da bir hayvana) karşı korumak |
|
295 |
Phrasals |
secure something against (someone, something, or an animal) v.
|
(birinden, bir şeyden ya da bir hayvandan) korunmak |
|
296 |
Phrasals |
walk away with (someone or an animal) v.
|
(biriyle/bir hayvanla) yürüyüp gitmek |
|
297 |
Phrasals |
walk away with (someone or an animal) v.
|
(biriyle/bir hayvanla) birlikte yürümek |
|
298 |
Phrasals |
walk away with (someone or an animal) v.
|
(birini/bir hayvanı) alıp gitmek |
|
299 |
Phrasals |
walk away with (someone or an animal) v.
|
(birini/bir hayvanı) alıp götürmek |
|
300 |
Phrasals |
walk away with (someone or an animal) v.
|
(birine/bir hayvana) öncülük etmek |
|
301 |
Phrasals |
walk away with (someone or an animal) v.
|
(birini/bir hayvanı) önüne katıp götürmek |
|
302 |
Phrasals |
fence an animal in v.
|
bir hayvanın etrafını çitle çevirmek |
|
303 |
Phrasals |
fence an animal in v.
|
bir hayvanı kafeslemek |
|
304 |
Phrasals |
fence an animal in v.
|
bir hayvanın etrafını parmaklıklarla çevirmek |
|
305 |
Phrasals |
fence an animal in v.
|
bir hayvanın etrafına çit/kafes yapmak |
|
306 |
Phrasals |
fence an animal in v.
|
bir hayvanın etrafına bariyer koymak |
|
307 |
Phrasals |
fight with (someone or an animal) over (someone or something) v.
|
(biri/bir şey) için (biriyle/bir hayvanla) mücadele etmek |
|
308 |
Phrasals |
fight with (someone or an animal) over (someone or something) v.
|
(biri/bir şey) için (biriyle/bir hayvanla) kavga etmek |
|
309 |
Phrasals |
fight with (someone or an animal) over (someone or something) v.
|
(biri/bir şey) için (biriyle/bir hayvanla) dövüşmek |
|
310 |
Phrasals |
fight with (someone or an animal) over (someone or something) v.
|
(biri/bir şey) için (biriyle/bir hayvanla) kapışmak |
|
311 |
Phrasals |
force someone or an animal from something v.
|
birini/bir hayvanı zorla bir şeyden/yerden göndermek |
|
312 |
Phrasals |
force someone or an animal from something v.
|
birini/bir hayvanı zorla bir şeyden/yerden uzaklaştırmak |
|
313 |
Phrasals |
frighten someone (or an animal) into something v.
|
(birini/bir hayvanı) korkutarak bir şeye/yere sokmak |
|
314 |
Phrasals |
frighten someone (or an animal) into something v.
|
(birini/bir hayvanı)korkutarak bir şeye/yere girmesini sağlamak |
|
315 |
Phrasals |
frighten someone (or an animal) into something v.
|
(birini/bir hayvanı) korkutup bir şeyin/yerin içine kaçırmak |
|
316 |
Phrasals |
frighten someone (or an animal) into something v.
|
(birini/bir hayvanı) korkutup bir duruma sokmak |
|
317 |
Phrasals |
frighten someone or an animal in v.
|
(birini/bir hayvanı) korkutarak bir şeye/yere sokmak |
|
318 |
Phrasals |
frighten someone or an animal in v.
|
(birini/bir hayvanı)korkutarak bir şeye/yere girmesini sağlamak |
|
319 |
Phrasals |
frighten someone or an animal in v.
|
(birini/bir hayvanı) korkutup bir şeyin/yerin içine kaçırmak |
|
320 |
Phrasals |
frighten someone or an animal in v.
|
(birini/bir hayvanı) korkutup bir duruma sokmak |
|
321 |
Phrasals |
frighten (someone or an animal) into doing something v.
|
(birini/bir hayvanı) korkutup bir şey yaptırmak |
|
322 |
Phrasals |
frighten (someone or an animal) into doing something v.
|
(birini/bir hayvanı) bir şey yapacak kadar korkutmak |
|
323 |
Phrasals |
frighten (someone or an animal) into doing something v.
|
(birine/bir hayvana) korkudan bir şey yaptırmak |
|
324 |
Phrasals |
frighten (someone or an animal) into doing something v.
|
(birini/bir hayvanı) tehdit ederek bir şey yaptırmak |
|
325 |
Phrasals |
frighten (someone or an animal) into doing something v.
|
(birine/bir hayvana) bir şey yaptırmak için gözünü korkutmak |
|
326 |
Phrasals |
hound someone or an animal down v.
|
birini/bir hayvanı avlamak |
|
327 |
Phrasals |
hound someone or an animal down v.
|
birini/bir hayvanı kovalayıp yakalamak |
|
328 |
Phrasals |
hound someone or an animal down v.
|
birini/bir hayvanı takip edip yakalamak |
|
329 |
Phrasals |
hound someone or an animal down v.
|
birini/bir hayvanı ele geçirmek |
|
330 |
Phrasals |
hound someone or an animal down v.
|
birinin/bir hayvanın izini sürüp indirmek/yakalamak |
|
331 |
Phrasals |
hound someone or an animal down v.
|
birinin/bir hayvanın peşine düşüp yakalamak/avlamak |
|
332 |
Phrasals |
lead (someone or an animal) out of something v.
|
(birini/bir hayvanı) bir şeyden/yerden çıkarmak |
|
333 |
Phrasals |
lead (someone or an animal) out of something v.
|
(birini/bir hayvanı) bir şeyden/yerden tahliye etmek |
|
334 |
Phrasals |
lead (someone or an animal) out of something v.
|
(birini/bir hayvanı) bir şeyden/yerden dışarı yönlendirmek |
|
335 |
Phrasals |
put (someone or an animal) out of something v.
|
(birini/bir hayvanı) bir şeyden/yerden atmak |
|
336 |
Phrasals |
put (someone or an animal) out of something v.
|
(birini/bir hayvanı) bir şeyden/yerden kapı dışarı etmek |
|
337 |
Phrasals |
put (someone or an animal) out v.
|
(birini/bir hayvanı) bir şeyden/yerden atmak |
|
338 |
Phrasals |
put (someone or an animal) out v.
|
(birini/bir hayvanı) bir şeyden/yerden kapı dışarı etmek |
|
339 |
Phrasals |
terrify someone or an animal out of something v.
|
birini/bir hayvanı korkutup bir şeyden/yerden çıkarmak |
|
340 |
Phrasals |
terrify someone or an animal out of something v.
|
birini/bir hayvanı bir şeyden/yerden dışarı çıkması için korkutmak |
|
341 |
Phrasals |
terrify someone or an animal out of something v.
|
birini/bir hayvanı korkutup bir yerden kaçırmak |
|
342 |
Phrasals |
terrify someone or an animal out of something v.
|
birini/bir hayvanı korkutup bir şeyini almak |
|
343 |
Phrasals |
terrify someone or an animal out of something v.
|
birini/bir hayvanı korkutup bir şeyinden etmek |
|
344 |
Phrasals |
terrify someone or an animal out of something v.
|
birini/bir hayvanı korkutup bir şeyini elinden almak |
|
345 |
Phrasals |
terrify someone or an animal out of something v.
|
birini/bir hayvanı korkutup bir şeyini kapmak |
|
346 |
Phrasals |
worry an animal out of something v.
|
bir hayvanı dürterek bir şeyden/yerden çıkarmak |
|
347 |
Phrasals |
worry an animal out of something v.
|
bir hayvanı dürtükleyerek bir şeyden/yerden çıkarmak |
|
348 |
Phrasals |
worry an animal out of something v.
|
bir hayvanı rahatsız ederek bir şeyden/yerden çıkarmak |
|
349 |
Phrasals |
worry an animal out of something v.
|
bir hayvanı tedirgin ederek bir şeyden/yerden çıkarmak |
|
350 |
Phrasals |
lie alongside (of someone or an animal) v.
|
(birinin/bir hayvanın) yanında/yanına yatmak |
|
351 |
Phrasals |
lie alongside (of someone or an animal) v.
|
(birinin/bir hayvanın) yanında/yanına uzanmak |
|
352 |
Phrasals |
lie alongside (of someone or an animal) v.
|
(birinin/bir hayvanın) yanında/yanına yatmak |
|
353 |
Phrasals |
lie alongside (of someone or an animal) v.
|
(birinin/bir hayvanın) yanında/yanına uzanmak |
|
354 |
Phrasals |
board (someone or an animal) out v.
|
(birini/bir hayvanı) geçici süreliğine bir yere göndermek |
|
355 |
Phrasals |
board (someone or an animal) out v.
|
(birini/bir hayvanı) bir süreliğine pansiyona, bakım evine bırakmak |
|
356 |
Phrasals |
board (someone or an animal) out v.
|
(birini/bir hayvanı) birine/bir yere emanet etmek |
|
357 |
Phrasals |
boot or an animal out v.
|
kapıya koymak |
|
358 |
Phrasals |
boot or an animal out v.
|
dışarı atmak |
|
359 |
Phrasals |
boot or an animal out v.
|
defetmek |
|
360 |
Phrasals |
boot or an animal out v.
|
kapı dışarı etmek |
|
361 |
Phrasals |
boot someone or an animal out v.
|
birini/bir hayvanı dışarı atmak |
|
362 |
Phrasals |
boot someone or an animal out v.
|
birini/bir hayvanı kapı dışarı etmek |
|
363 |
Phrasals |
boot someone or an animal out v.
|
birini/bir hayvanı tekmeleyerek atmak/kovmak |
|
364 |
Phrasals |
boot someone or an animal out v.
|
birini/bir hayvanı kovmak |
|
365 |
Phrasals |
boot someone or an animal out v.
|
birini/bir hayvanı defetmek |
|
366 |
Phrasals |
boot someone or an animal out v.
|
birini/bir hayvanı kapıya koymak |
|
367 |
Phrasals |
bring someone (or an animal) back to life v.
|
birini (bir hayvanı) hayata döndürmek |
|
368 |
Phrasals |
bring someone (or an animal) back to life v.
|
birini (bir hayvanı) geri getirmek |
|
369 |
Phrasals |
bring someone (or an animal) back v.
|
birini (bir hayvanı) hayata döndürmek |
|
370 |
Phrasals |
bring someone (or an animal) back v.
|
birini (bir hayvanı) geri getirmek |
|
371 |
Phrasals |
calm someone (or an animal) down v.
|
birini (bir hayvanı) yatıştırmak |
|
372 |
Phrasals |
calm someone (or an animal) down v.
|
birini (bir hayvanı) sakinleştirmek |
|
373 |
Phrasals |
calm someone (or an animal) down v.
|
birini (bir hayvanı) durultmak |
|
374 |
Phrasals |
chain someone (or an animal) up v.
|
birini (veya bir hayvanı) zincirle bağlamak |
|
375 |
Phrasals |
chain someone (or an animal) up v.
|
birini (veya bir hayvanı) zincirlemek |
|
376 |
Phrasals |
chain someone (or an animal) up v.
|
birini (veya bir hayvanı) zincire vurmak |
|
377 |
Phrasals |
coax (someone or an animal) out of something v.
|
(birini/bir hayvanı) bir şeyden vazgeçirmek |
|
378 |
Phrasals |
coax (someone or an animal) out of something v.
|
(birinin/bir hayvanın) bir şeyi bırakmasını sağlamak |
|
379 |
Phrasals |
coax (someone or an animal) out of something v.
|
(birini/bir hayvanı) bir şeyi bırakmaya ikna etmek |
|
380 |
Phrasals |
coax (someone or an animal) out of something v.
|
(birini/bir hayvanı) bir şeyden çıkmaya ikna etmek |
|
381 |
Phrasals |
confine someone or an animal to something v.
|
birini/bir hayvanı bir şeye/yere kapamak |
|
382 |
Phrasals |
confine someone or an animal to something v.
|
birini/bir hayvanı bir şeye/yere hapsetmek |
|
383 |
Phrasals |
confuse someone or an animal with something v.
|
bir şeyle birinin/bir hayvanın kafasını karıştırmak |
|
384 |
Phrasals |
confuse someone or an animal with something v.
|
bir şeyle birini/bir hayvanı şaşırtmak |
|
385 |
Phrasals |
confuse someone or an animal with something v.
|
bir şeyle birini/bir hayvanı sersem etmek |
|
386 |
Phrasals |
cry (something) out (to someone or an animal) v.
|
(birine/bir hayvana) bağırarak (bir şey) söylemek |
|
387 |
Phrasals |
cry (something) out (to someone or an animal) v.
|
(birine/bir hayvana bir şeyi) haykırmak |
|
388 |
Phrasals |
curl up with (someone or an animal) v.
|
(birine/bir hayvana) sokulmak |
|
389 |
Phrasals |
curl up with (someone or an animal) v.
|
(birinin/bir hayvanın) yanına kıvrılıp yatmak |
|
390 |
Phrasals |
curl up with (someone or an animal) v.
|
(biriyle/bir hayvanla) kıvrılıp yatmak |
|
391 |
Phrasals |
curl up with (someone or an animal) v.
|
(biriyle/bir hayvanla) sarılıp yatmak |
|
392 |
Phrasals |
dope someone (or an animal) up v.
|
birine/bir hayvana ilaç vermek |
|
393 |
Phrasals |
drive someone (or an animal) away v.
|
birini (bir hayvanı) gitmeye ikna etmek |
|
394 |
Phrasals |
drive someone (or an animal) away v.
|
birini (bir hayvanı) göndermek |
|
395 |
Phrasals |
drive someone (or an animal) away v.
|
birini (bir hayvanı) geri püskürtmek |
|
396 |
Phrasals |
drive someone (or an animal) away v.
|
birini (bir hayvanı) kovmak |
|
397 |
Phrasals |
drive someone (or an animal) away v.
|
birini (bir hayvanı) defetmek |
|
398 |
Phrasals |
drive someone (or an animal) out v.
|
birini (bir hayvanı) çıkarmak |
|
399 |
Phrasals |
drive someone (or an animal) out v.
|
birini (bir hayvanı) defetmek |
|
400 |
Phrasals |
drive someone (or an animal) out v.
|
birini (bir hayvanı) kovmak |
|
401 |
Phrasals |
drown (someone or an animal) in something v.
|
(birini/bir hayvanı) bir şeyin içerisinde boğmak |
|
402 |
Phrasals |
drown someone (or an animal) out v.
|
birini/bir hayvanı alıp sürüklemek |
|
403 |
Phrasals |
drown someone (or an animal) out v.
|
birini/bir hayvanı sürükleyip götürmek |
|
404 |
Phrasals |
drown someone (or an animal) out v.
|
birini/bir hayvanı sel almak |
|
405 |
Phrasals |
drown someone (or an animal) out v.
|
birini/bir hayvanı önüne katıp götürmek/sürüklemek |
|
406 |
Phrasals |
exercise (someone or an animal) in v.
|
(birini/bir hayvanı) bir konuda eğitmek |
|
407 |
Phrasals |
fatten (someone or an animal) up (with something) v.
|
(birini/bir hayvanı bir şeyle) şişmanlatmak |
|
408 |
Phrasals |
fatten (someone or an animal) up (with something) v.
|
(birine/bir hayvana bir şeyle) kilo aldırmak |
|
409 |
Phrasals |
fatten (someone or an animal) up (with something) v.
|
(birine/bir hayvana bir şey) yedirerek kilo aldırmak |
|
410 |
Phrasals |
feed (someone or an animal) with (something) v.
|
(birine/bir hayvana bir yiyecek) vermek |
|
411 |
Phrasals |
feed (someone or an animal) with (something) v.
|
(birini/bir hayvanı bir yiyecekle) beslemek |
|
412 |
Phrasals |
feed (someone or an animal) with (something) v.
|
(birine/bir hayvana bir alet/aparat yardımıyla) yemek yedirmek |
|
413 |
Phrasals |
feed (someone or an animal) with (something) v.
|
(birini/bir hayvanı bir şey aracılığıyla) beslemek |
|
414 |
Phrasals |
force (someone or an animal) out of (something) v.
|
(birini/bir hayvanı bir şeyden) zorla çıkarmak |
|
415 |
Phrasals |
force (someone or an animal) out of (something) v.
|
(birini/bir hayvanı bir şeyden) zorla uzaklaştırmak |
|
416 |
Phrasals |
fortify (someone or an animal) (against something) (with something) v.
|
(birini/bir hayvanı bir şey karşısında bir şeyle) güçlendirmek/sağlamlaştırmak |
|
417 |
Phrasals |
fortify (someone or an animal) (against something) (with something) v.
|
(birini/bir hayvanı bir şey karşısında bir şeyle) takviye etmek |
|
418 |
Phrasals |
get at (someone or an animal) v.
|
(birine/bir hayvana) saldırmak |
|
419 |
Phrasals |
get at (someone or an animal) v.
|
(birinin/bir hayvanın) üstüne çullanmak |
|
420 |
Phrasals |
harness someone (or an animal) to something v.
|
birini/bir hayvanı bir şeye bağlamak |
|
421 |
Phrasals |
head out after (someone, something, or an animal) v.
|
(birinin/bir şeyin/bir hayvanın) peşine düşmek |
|
422 |
Phrasals |
head out after (someone, something, or an animal) v.
|
(birini/bir şeyi/bir hayvanı) takip etmek |
|
423 |
Phrasals |
help someone (or an animal) out (of something) v.
|
(birinin/bir hayvanın bir şeyden/yerden) çıkmasına yardım etmek |
|
424 |
Phrasals |
help someone (or an animal) out (of something) v.
|
(birinin/bir hayvanın üstündeki bir şeyi) çıkarmasına yardım etmek |
|
425 |
Phrasals |
help someone (or an animal) out (of something) v.
|
(birinin/bir hayvanın zor bir durumdan) kurtulmasına yardım etmek |
|
426 |
Phrasals |
help someone (or an animal) out (of something) v.
|
(birinin/bir hayvanın) başını beladan kurtarmak |
|
427 |
Phrasals |
hide from someone (or an animal) v.
|
(birinden/bir hayvandan) saklanmak/gizlenmek |
|
428 |
Phrasals |
put down (an animal) v.
|
(bir hayvanı) uyutmak |
|
429 |
Phrasals |
put down (an animal) v.
|
(bir hayvana) ötenazi yapmak |
|
430 |
Phrasals |
put down (an animal) v.
|
(bir hayvanın) acısını/ıstırabını dindirmek için onu öldürmek |
|
431 |
Phrasals |
saddle an animal up v.
|
ata/bir yük hayvanına eyer/semer vurmak |
|
432 |
Phrasals |
saddle an animal up v.
|
ata/bir yük hayvanına eyer/semer takmak |
|
433 |
Phrasals |
tempt (someone or an animal) with (something) v.
|
(birini/bir hayvanı bir şeyle) cezbetmek |
|
434 |
Phrasals |
tempt (someone or an animal) with (something) v.
|
(birinin/bir hayvanın bir şeyle) aklını çelmek |
|
435 |
Phrasals |
tempt (someone or an animal) with (something) v.
|
(birini/bir hayvanı bir şeyle) kandırmak |
|
Colloquial |
|
436 |
Colloquial |
animal spirits n.
|
canlılık |
|
437 |
Colloquial |
animal spirits n.
|
gençlik neşesi |
|
438 |
Colloquial |
animal spirits n.
|
gençliğin coşkusu |
|
439 |
Colloquial |
animal spirits n.
|
neşe |
|
440 |
Colloquial |
animal [australia] n.
|
çok kirli araba |
|
441 |
Colloquial |
dumb animal n.
|
insan dışındaki tüm hayvanlar |
|
442 |
Colloquial |
dumb animal n.
|
konuşamayan dört ayaklı evcil hayvan |
|
443 |
Colloquial |
sound like an animal v.
|
hayvan sesine benzemek |
|
444 |
Colloquial |
gun someone (or an animal) down v.
|
birini/bir hayvanı vurmak |
|
445 |
Colloquial |
gun someone (or an animal) down v.
|
birini/bir hayvanı indirmek |
|
446 |
Colloquial |
gun someone (or an animal) down v.
|
birini/bir hayvanı silahla vurup indirmek |
|
Idioms |
|
447 |
Idioms |
a party animal n.
|
partilere giden kimse |
|
448 |
Idioms |
a party animal n.
|
partilere gitmekten hoşlanan tip |
|
449 |
Idioms |
animal, vegetable, or mineral n.
|
hayvan mı sebzemi mineral mi (20 soru oyununda cevap için ip ucu olan üç kategori) |
|
450 |
Idioms |
study animal n.
|
çok çalışkan kimse |
|
451 |
Idioms |
study animal n.
|
inek öğrenci |
|
452 |
Idioms |
study animal n.
|
çok çalışan kimse |
|
453 |
Idioms |
starve someone or an animal out v.
|
aç bırakarak bir yeri terketmelerini sağlamak |
|
454 |
Idioms |
put an animal out v.
|
bir evcil hayvanı dışarıya salmak |
|
455 |
Idioms |
put an animal down v.
|
bir hayvanı uyutmak |
|
456 |
Idioms |
fix an animal v.
|
bir evcil hayvanı kısırlaştırmak |
|
457 |
Idioms |
put an animal down v.
|
bir hayvanın acılarına son vermek amacıyla onu uyutmak |
|
458 |
Idioms |
put an animal out of its misery v.
|
(bir hayvanı öldürerek) acılarına son vermek |
|
459 |
Idioms |
put one's hands on (someone, something, or an animal) v.
|
(birine/bir şeye/bir hayvana) elini koymak |
|
460 |
Idioms |
put one's hands on (someone, something, or an animal) v.
|
(birine/bir şeye/bir hayvana) eliyle dokunmak |
|
461 |
Idioms |
put one's hands on (someone, something, or an animal) v.
|
(birinin/bir şeyin/bir hayvanın) üstüne elini koymak |
|
462 |
Idioms |
put one's hands on (someone, something, or an animal) v.
|
(birini/bir şeyi/bir hayvanı) bulmak |
|
463 |
Idioms |
put one's hands on (someone, something, or an animal) v.
|
(birini/bir şeyi/bir hayvanı) ele geçirmek |
|
464 |
Idioms |
put one's hands on (someone, something, or an animal) v.
|
(birini/bir şeyi/bir hayvanı) yakalamak |
|
465 |
Idioms |
put one's hands on (someone, something, or an animal) v.
|
(birini/bir şeyi/bir hayvanı) tutmak |
|
466 |
Idioms |
put one's hands on (someone, something, or an animal) v.
|
(birini/bir şeyi/bir hayvanı) eline geçirmek |
|
467 |
Idioms |
put one's hands on (someone, something, or an animal) v.
|
(birini/bir şeyi/bir hayvanı) yerini tespit etmek |
|
468 |
Idioms |
lay one's hands on (someone, something, or an animal) v.
|
(birine/bir şeye/bir hayvana) elini koymak |
|
469 |
Idioms |
lay one's hands on (someone, something, or an animal) v.
|
(birine/bir şeye/bir hayvana) eliyle dokunmak |
|
470 |
Idioms |
lay one's hands on (someone, something, or an animal) v.
|
(birinin/bir şeyin/bir hayvanın) üstüne elini koymak |
|
471 |
Idioms |
lay one's hands on (someone, something, or an animal) v.
|
(birini/bir şeyi/bir hayvanı) bulmak |
|
472 |
Idioms |
lay one's hands on (someone, something, or an animal) v.
|
(birini/bir şeyi/bir hayvanı) ele geçirmek |
|
473 |
Idioms |
lay one's hands on (someone, something, or an animal) v.
|
(birini/bir şeyi/bir hayvanı) yakalamak |
|
474 |
Idioms |
lay one's hands on (someone, something, or an animal) v.
|
(birini/bir şeyi/bir hayvanı) tutmak |
|
475 |
Idioms |
lay one's hands on (someone, something, or an animal) v.
|
(birini/bir şeyi/bir hayvanı) eline geçirmek |
|
476 |
Idioms |
lay one's hands on (someone, something, or an animal) v.
|
(birini/bir şeyi/bir hayvanı) yerini tespit etmek |
|
477 |
Idioms |
harness an animal up v.
|
bir hayvana/ata koşum takmak |
|
478 |
Idioms |
harness an animal up v.
|
bir hayvana/ata koşum takımı vurmak |
|
479 |
Idioms |
harness an animal up v.
|
bir hayvanı/atı koşmak |
|
480 |
Idioms |
take aim (at someone, something, or an animal) v.
|
(birine/bir şeye/bir hayvana) nişan almak |
|
481 |
Idioms |
take aim (at someone, something, or an animal) v.
|
(birini/bir şeyi/bir hayvanı) hedef almak |
|
482 |
Idioms |
take aim (at someone, something, or an animal) v.
|
(birine/bir şeye/bir hayvana) nişan almak |
|
483 |
Idioms |
take aim (at someone, something, or an animal) v.
|
(birini/bir şeyi/bir hayvanı) hedef almak |
|
484 |
Idioms |
draw (someone's) fire (away) from (someone, something, or an animal) v.
|
hedefi/saldırıyı (birinden/bir şeyden) başka yöne yöneltmek |
|
485 |
Idioms |
draw (someone's) fire (away) from (someone, something, or an animal) v.
|
saldıran/ateş eden kişinin dikkatini (birinden/bir şeyden) dağıtmak/başka yöne çekmek |
|
486 |
Idioms |
draw (someone's) fire (away) from (someone, something, or an animal) v.
|
birinin sinirini (birinden/bir şeyden) başka yöne çekmek |
|
487 |
Idioms |
frighten (someone or an animal) to death v.
|
(birini/bir hayvanı) korkudan öldürmek |
|
488 |
Idioms |
frighten (someone or an animal) to death v.
|
(birini) çok korkutmak |
|
489 |
Idioms |
frighten (someone or an animal) to death v.
|
(birinin) ödünü patlatmak |
|
490 |
Idioms |
frighten (someone or an animal) to death v.
|
(birinin) ödünü koparmak |
|
491 |
Idioms |
scare someone or an animal to death v.
|
(birini/bir hayvanı) korkudan öldürmek |
|
492 |
Idioms |
scare someone or an animal to death v.
|
(birini) çok korkutmak |
|
493 |
Idioms |
scare someone or an animal to death v.
|
(birinin) ödünü patlatmak |
|
494 |
Idioms |
scare someone or an animal to death v.
|
(birinin) ödünü koparmak |
|
495 |
Idioms |
have (someone or an animal) cornered v.
|
(birini/bir hayvanı) köşeye sıkıştırmak |
|
496 |
Idioms |
have (someone or an animal) cornered v.
|
(birinin/bir hayvanın) yerini tespit etmek |
|
497 |
Idioms |
have (someone or an animal) cornered v.
|
(birinin/bir hayvanın) yerini bulmak |
|
498 |
Idioms |
have a soft spot (in one's heart) for someone or an animal v.
|
birine/bir hayvana karşı zaafı olmak |
|
499 |
Idioms |
have a soft spot (in one's heart) for someone or an animal v.
|
birini/bir hayvanı sevmek |
|
500 |
Idioms |
have a soft spot (in one's heart) for someone or an animal v.
|
birine/bir hayvana düşkün olmak |
|