açmak (yol) - Turc Anglais Dictionnaire

açmak (yol)

Sens de "açmak (yol)" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 1 résultat(s)

Turc Anglais
General
açmak (yol) wind v.

Sens de "açmak (yol)" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 268 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
yol açmak cause v.
We need resources, therefore, but we must also avoid causing social problems.
Bu nedenle kaynaklara ihtiyacımız var, ancak sosyal sorunlara yol açmaktan da kaçınmalıyız.

More Sentences
General
yol açmak beget v.
Ambiguous phrases often beget funny interpretations.
Muğlak ifadeler genellikle komik yorumlara yol açar.

More Sentences
kesilmesine yol açmak (toplantının) disrupt v.
A small, but vocal minority, disrupted the meeting.
Küçük ama sesli bir azınlık, toplantının kesilmesine yol açtı.

More Sentences
yol açmak breed v.
The text adopted by Parliament is going to breed confusion.
Parlamento tarafından kabul edilen metin kafa karışıklığına yol açacaktır.

More Sentences
yol açmak raise v.
The spread of the virus has raised concerns for public health.
Virüsün yayılması halk sağlığı açısından endişelere yol açtı.

More Sentences
yol açmak result in v.
There is a clear danger that a ban on them might result in severe shortages of these products.
Bu ürünlerin yasaklanmasının ciddi kıtlıklara yol açabileceği yönünde açık bir tehlike bulunmaktadır.

More Sentences
yol açmak lead to v.
I cannot help thinking that the road of integration will lead to greater cohesion of the parties involved.
Entegrasyon yolunun, ilgili tarafların daha fazla kaynaşmasına yol açacağını düşünmeden edemiyorum.

More Sentences
yol açmak generate v.
Re-use also generates most internal market problems.
Yeniden kullanım aynı zamanda çoğu iç pazar sorununa da yol açmaktadır.

More Sentences
yol açmak bring about v.
When fully implemented it will bring about a transformation in the culture of recycling in many Member States.
Tam olarak uygulandığında, birçok Üye Devlette geri dönüşüm kültüründe bir dönüşüme yol açacaktır.

More Sentences
yol açmak create v.
It would create problems of depopulation and reduction in economic activity in the least-favoured areas.
Bu da nüfusun azalması ve en az elverişli bölgelerde ekonomik faaliyetlerin azalması gibi sorunlara yol açacaktır.

More Sentences
yol açmak make way for v.
Geographical fragmentation will make way for economic fragmentation.
Coğrafi parçalanma ekonomik parçalanmaya yol açacaktır.

More Sentences
yol açmak spark off v.
We must prevent the Middle East crisis from sparking off a fresh wave of anti-Semitism in Europe.
Ortadoğu krizinin Avrupa'da yeni bir antisemitizm dalgasına yol açmasını engellemeliyiz.

More Sentences
yol açmak give rise to v.
The type of undertaking that we envisage does not give rise to insurmountable obstacles.
Öngördüğümüz girişim türü aşılamaz engellere yol açmamaktadır.

More Sentences
yol açmak cause v.
Last summer we saw what sort of massive destruction forest fires cause.
Geçtiğimiz yaz orman yangınlarının ne kadar büyük bir yıkıma yol açtığını gördük.

More Sentences
yol açmak pave the way v.
The decision of the Supreme Court should pave the way for a change in the legislation.
Yargıtay’ın kararı, mevzuatta bir değişikliğin yolunu açmalıdır.

More Sentences
karışıklığa yol açmak lead to confusion v.
The temporary confusion that may have reigned in Lebanon from time to time has obviously led to confusion in Parliament.
Lübnan'da zaman zaman hüküm sürmüş olan geçici karışıklığın Parlamento'da da karışıklığa yol açtığı açıktır.

More Sentences
(zarara vb) yol açmak wreak v.
To wreak death and destruction in his own country and beyond.
Kendi ülkesinde ve ötesinde ölüm ve yıkıma yol açmak için.

More Sentences
yol açmak prompt v.
The announcement prompted an angry outburst from citizens.
Duyuru vatandaşların öfke dolu tepkilerine yol açtı.

More Sentences
yol açmak lead (to) v.
These inequalities also lead, ultimately, to a distortion of competition.
Bu eşitsizlikler sonuçta rekabetin bozulmasına da yol açmaktadır.

More Sentences
Phrasals
yol açmak bring about
The Commission has admitted that we do not know if tax convergence will bring about price convergence.
Komisyon, vergi yakınsamasının fiyat yakınsamasına yol açıp açmayacağını bilmediğimizi itiraf etmiştir.

More Sentences
Technical
yol açmak cause
The low rate Tobin tax would not cause tax-recycling problems.
Düşük oranlı Tobin vergisi vergi geri dönüşümü sorunlarına yol açmayacaktır.

More Sentences
General
yol açmak open a road v.
birinin (bir başkasından) hoşlanmamasına yol açmak put someone off v.
birinin düşünmesine yol açmak give someone pause v.
zarara yol açmak cause harm to v.
olmasına yol açmak cause to occur v.
yol açmak invite v.
-e yol açmak create v.
yol açmak elicit v.
yol açmak tend v.
yol açmak beat v.
yol açmak produce v.
yol açmak provoke v.
yol açmak beat a path v.
devam etmesine yol açmak cause to continue v.
yol açmak make way v.
yol açmak carry with it v.
seyahat etmesine yol açmak cause to travel v.
yol açmak gap v.
yol açmak entail v.
paniğe yol açmak cause to panic v.
kargaşaya yol açmak riot v.
yol açmak set forward v.
kılıçla yol açmak slash v.
yol açmak evoke v.
arızalanıp stop etmesine yol açmak (motorun) stall v.
bozulmasına yol açmak disrupt v.
yol açmak lead up to v.
yol açmak call forth v.
bir grubun çılgınca kaçışmasına yol açmak stampede v.
birinin kendi nefsiyle mücadele etmesine yol açmak tempt v.
yol açmak involve v.
yol açmak cut v.
sessiz olmasına yol açmak cause to be silent v.
sonuçlanmasına yol açmak cause to result v.
ite kaka yol açmak elbow v.
yol açmak lie behind v.
kristalize olmasına yol açmak cause to crystallize v.
kendine yol açmak worm one's way v.
yol açmak give somebody a lead v.
karışıklığa yol açmak cause confusion v.
karışıklığa yol açmak lead to disorder v.
yol açmak pave the way for v.
kazaya yol açmak cause an accident v.
yol açmak excite v.
-i değiştirerek bozulmasına yol açmak tamper with v.
yol açmak conduce v.
yol açmak elbow v.
yol açmak (bir kimsenin bir şey yapmasına) prompt to v.
yol açmak lead v.
krize yol açmak result in crisis v.
krize yol açmak cause crisis v.
krize yol açmak lead to crisis v.
-e yol açmak trigger v.
-e yol açmak prompt v.
-e yol açmak occasion v.
-e yol açmak set v.
yol açmak make inroads into v.
aksamalara yol açmak cause hitches v.
yanlış anlaşılmaya yol açmak cause misunderstanding v.
aksamalara yol açmak cause impediments v.
soruna yol açmak cause a trouble v.
probleme yol açmak cause a problem v.
yol açmak bring with it v.
yaptırıma yol açmak lead to a sanction v.
hastanın ölümüyle sonuçlanan krize yol açmak cause the crisis which led to patient’s death v.
bir patlamaya yol açmak cause an explosion v.
huzursuzluğa yol açmak cause discontent v.
huzursuzluğa yol açmak cause dissatisfaction v.
şoka yol açmak lead to shock v.
enflasyona neden olmak/yol açmak lead to inflation v.
enflasyona neden olmak/yol açmak cause inflation v.
sinir krizine yol açmak lead to a nervous breakdown v.
paniğe yol açmak affrighten [obsolete] v.
karmaşık sonuç veya akıbetlere yol açmak ramify v.
yol açmak catalyse v.
yol açmak catalyze v.
yol açmak tend v.
yol açmak make v.
inanılmamasına yol açmak uncredit v.
yol açmak engender v.
yol açmak equate v.
zarara yol açmak wreke [obsolete] v.
travmaya yol açmak harrow v.
yanlış eğilime sahip olmasına yol açmak misincline v.
(bir şeyin) yeniden geçip gitmesine yol açmak repass v.
yakarak yol açmak burn (into) v.
yol açmak go v.
yol açmak occasionate [obsolete] v.
gürültüye yol açmak claik [scotland] v.
(zilli müzik aleti çalarken) şıngırtıya yol açmak clam v.
senkronizasyonunun bozulmasına yol açmak desynchronize [us] v.
senkronizasyonunun bozulmasına yol açmak desynchronise [uk] v.
aptalca davranmasına yol açmak idiotise v.
ahmak gibi davranmasına yol açmak idiotise v.
aptalca davranmasına yol açmak idiotize v.
ahmak gibi davranmasına yol açmak idiotize v.
aptalca davranmasına yol açmak idiotise v.
ahmak gibi davranmasına yol açmak idiotise v.
eğilmesine yol açmak overbend v.
aşırı basınca yol açmak overpressure v.
hataya yol açmak oversimplify v.
çürümeye yol açmak russet v.
kararmaya yol açmak russet v.
patlamaya yol açmak implode v.
apseye yol açmak imposthumate v.
apseye yol açmak imposthumate v.
dengesizliğe yol açmak disequilibrate v.
kimliğini kaybetmesine yol açmak disorient v.
başarısızlığına yol açmak beguile [obsolete] v.
(bir şeyin) içinden yol açmak pierce v.
kayba yol açmak injure v.
kayba yol açmak injury [obsolete] v.
yol açmak inroad v.
yol açmak invoke v.
kan toplanmasına yol açmak cork [australia] v.
hematoma yol açmak cork [australia] v.
patlamasına yol açmak fire v.
yol açmak outlead v.
öncül olmasına yol açmak precede v.
yol açmak prepare v.
yol açmak secure v.
yol açmak see v.
yol açmak shear v.
yıkılmasına yol açmak crumple v.
yol açmak slice v.
tortuya yol açmak sludge v.
yol açmak bear v.
(bir şeyin) çıkıntı yapmasına yol açmak poke out v.
(bir gözün) kısılmasına yol açmak squint v.
kıtlığa yol açmak strap v.
beklenmedik bir duruma yol açmak surprise v.
beklenmedik bir duruma yol açmak surprize v.
olmasına yol açmak anlamı veren ön ek en- pref.
olmasına yol açmak anlamı veren son ek -en suf.
Phrasals
iterek yol açmak sweep aside v.
(bir şeye) yol açmak become grounds for (something) v.
bir dedikodunun yayılmasına yol açmak bandy about v.
(birinde bir tepkiye, duyguya) yol açmak elicit (something) from (someone) v.
(birinin) bir şey yapmasına neden olmak/yol açmak provoke (one) to v.
(bir duruma) yol açmak stir to (something) v.
bir ruh haline girmesine/kapılmasına yol açmak work into (something) v.
bir ruh haline girmesine/kapılmasına yol açmak work into v.
itip kendine yol açmak push by v.
yol açmak whomp up v.
bir şeye yol açmak bring something on v.
yol açmak bring with v.
(bir şeye) yol açmak culminate in (something) v.
yol açmak cut through v.
(bir şey) arasında yol açmak cut through (something) v.
(birinde bir tepkiye, duyguya) yol açmak elicit from v.
atın düşmesine yol açmak ride down v.
kaçmaya yol açmak rout out v.
(bir şeye) yol açmak lead to (something) v.
(bir şeye) yol açmak make for (something) v.
(bir şeye) yol açmak result in (something) v.
(birinin/bir şeyin) olumsuz değerlendirilmesine yol açmak weigh against (someone or something) v.
(birinde/bir şeyde bir zarara) yol açmak wreak (something) upon (someone or something) v.
yol açmak call forth
yol açmak make inroad into
Colloquial
paniğe yol açmak cause a panic v.
itip kakarak yol açmak elbow (one's) way v.
iterek yol açmak push past v.
Idioms
onaylamamaya yol açmak raise an eyebrow v.
infaala yol açmak frighten the horses v.
yol açmak break new paths v.
kuşkulanmasına/şüphelenmesine yol açmak throw (something) into question v.
ümitlenmesine/umutlanmasına yol açmak build up (one's) hopes v.
heyecanla beklemesine yol açmak build up (one's) hopes v.
ümitlenmesine/umutlanmasına yol açmak build up somebody’s hopes v.
heyecanla beklemesine yol açmak build up somebody’s hopes v.
ümitlenmesine/umutlanmasına yol açmak raise somebody’s hopes v.
heyecanla beklemesine yol açmak raise somebody’s hopes v.
endişeye/kaygıya yol açmak cause (one) qualms v.
duraksamasına yol açmak cause (one) qualms v.
endişeye/kaygıya yol açmak cause qualms v.
duraksamasına yol açmak cause qualms v.
bir çağrışıma yol açmak strike a chord with someone v.
birinin düşünmesine yol açmak give pause to somebody v.
birinin düşünmesine yol açmak give someone pause for thought v.
büyük bir felakete yol açmak cause a disaster of epic proportions v.
birinin düşünmesine yol açmak give somebody pause v.
diğerlerini iterek kendine yol açmak push past someone or something v.
felakete yol açmak/götürmek spell trouble v.
kavgaya yol açmak cause a scene or disturbance v.
kavgaya yol açmak make the fur fly v.
kavgaya yol açmak make a fuss of v.
zorla yol açmak break in v.
zorla yol açmak break into v.
yol açmak cut a path v.
(bir şeyin) gerekçesi olmak (bir şeye) yol açmak be grounds for (something) v.
(bir hastalık) atağına/krizine yol açmak produce an attack (of some illness) v.
bir atağa/krize yol açmak produce an attack v.
yol açmak blaze a trail v.
yeni bir yol açmak/bulmak blaze a trail v.
yol açmak blaze the trail v.
yeni bir yol açmak/bulmak blaze the trail v.
yol açmak blaze the trail v.
yol açmak blaze a trail v.
birinin umutlanmasına/ümitlenmesine yol açmak build up/raise somebody's hopes v.
kavgaya yol açmak cause a scene v.
için yol açmak clear the way for v.
büyük yıkıma/değişime yol açmak cut a swathe through v.
(birinin) düşünmesine yol açmak give (one) pause v.
(birinin) düşünmesine yol açmak give (one) pause for thought v.
(birinin) düşünmesine yol açmak give (somebody) pause for thought v.
(birinin) düşünmesine yol açmak give (somebody) pause v.
yol açmak give a lead v.
(bir konuda) yol açmak give a lead (on something) v.
düşünmesine yol açmak give pause v.
düşünmesine yol açmak give pause for thought v.
(birinin) düşünmesine yol açmak give pause to (one) v.
birinin düşünmesine yol açmak give pause to someone v.
birinin düşünmesine yol açmak give pause to someone (for thought) v.
birinin düşünmesine yol açmak give someone pause (for thought) v.
bir şeye yol açmak give rise to something v.
(birine/bir şeye) yol açmak make way for (someone or something) v.
(bir şeye) yol açmak/neden olmak play a part (in something) v.
(bir şeye) yol açmak/neden olmak play your part (in something) v.
kalabalığın arasından kendine yol açmak shove (one's) way v.
kalabalığın arasından kendine yol açmak shove way v.
savaşarak kendine yol açmak shoot one's way v.
yol açmak blaze the trail
yol açmak blaze a trail
yol açmak give birth to
yol açmak give cause for
yol açmak culminate in
Trade/Economic
ekonomik buhrana yol açmak squeeze v.
Law
hasara yol açmak damnify v.
temel hakların ihlaline yol açmak lead to a violation of fundamental rights v.
Politics
ya yol açmak lead up v.
Technical
güney afrika ve batı hint adaları'nda kamış kesmek ve yol açmak için kullanılan büyük ve ağır bir bıçak curtal ax n.
Marine
yol açmak work a passage v.
Medical
ölüme yol açmak lead to death v.
rüptüre yol açmak rupture v.
apseye yol açmak imposthume [obsolete] v.
apseye yol açmak impostumate [obsolete] v.
apseye yol açmak impostume [obsolete] v.
Pathology
(damarda) tıkanıklığa yol açmak embolise v.
(damarda) tıkanıklığa yol açmak embolize v.
(damar veya organda) fazla kan birikimine yol açmak congest v.
doku birikimine yol açmak congest v.
enfeksiyona yol açmak infect v.
Veterinary
(at) tırnak iltihabına yol açmak founder v.
Gastronomy
istenmeyen aromaya yol açmak revert v.
Biology
gebeliğe yol açmak distend v.
Astronomy
tutulmasına yol açmak eclipse v.
Archaic
muhalefete yol açmak atone v.